Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/183 E. 2023/409 K. 18.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
17. ASLİYE TİCARETMAHKEMESİ
(DENİZCİLİK İHTİSAS MAHKEMESİ SIFATIYLA)

ESAS NO : 2022/183 Esas
KARAR NO : 2023/409
DAVA : Alacak (Gemi İpoteğinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/06/2003

İSTANBUL DENİZCİLİK İHTİSAS MAHKEMESİNİN
2007/… ESAS 2009/… KARAR 09/04/2009 TARİHLİ KARARI İLE TEVHİTLİDİR
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 01/02/2016
KARAR TARİHİ : 18/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Asıl davada davacı vekili, müvekkili banka ile davalı arasında 10/08/1998 tarihli sözleşmesel ilişkiye dayalı ipotek ilişkisi gereğince … Gemisi üzerinde toplam 9.000.000,00 USD miktarında ipotek tesis edildiğini, gemi üzerine tesis edilen ipotekle birlikte asıl alacağın güvencesi zımnında geminin navlun ve sair gelirlerinin bankaya temlik edildiğini, davalının ödemelerini aksatarak temerrüde düştüğünü, TTK’nın 909/2. maddesi doğrultusunda müvekkili bankanın alacağının tehlikeye düştüğünü, alacağın teminatını oluşturan geminin teminat özelliğini koruması amacı ile geminin seferden meni taleplerinin bulunduğunu ileri sürerek, 9.000.000,00 USD alacaktan dolayı ipotek haklarının tespitine, gemi üzerine kira gelirleri, hak ve menfaatleri ile navlunu üzerinde hapis hakkı tanınmasına, TTK’nın 909’ncu maddesi gereğince geminin seferden men edilerek, yediemine teslimine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı vekili, davaya konu … isimli geminin sefere hazır olduğunu ve Türk Bayrağı taşıyan geminin seferden men edilemeyeceğini, iddia edilen tehlikeli ve zorunlu halin gerçekleşmediğini, davacı tarafından belirtilen ipotek alacağının teminatının müvekkiline ait … … Gemisi üzerine tesis edilmiş olduğunu, … … isimli geminin de davacı tarafça Çin’de tutulduğunu, ikinci ipoteğin dayanağı alacağın … Bankası tarafından ödendiğini, borcun muaccel olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davacı vekili, müvekkili şirketin … isimli geminin donatanı olduğunu, müvekkili şirketin diğer bir gemisi olan … … Gemisini 1996 yılında aldığı sırada 13.500.000,00 USD kredi kullanıldığını, bu kredinin teminatı olarak … … Gemisi üzerinde 14.400.000 USD, … Gemisi üzerine ise 2.400.000,00 USD ipotek tesis edildiğini, 1998 yılında … Bankası vasıtası ile … ‘den kredi kullanıldığını, kredi ilişkisinde … Bankası’nın … … ‘ye karşı borçlu olduğunu, müvekkilinin ise kefil sıfatıyla yer aldığını, bu kredinin teminatı olarak … Gemisi üzerinde 6.600.000,00 USD ipotek tesis edildiğini, … Bankasının bu borcu ödediğini, buna rağmen ipoteğin terkin edilmediğini, … Gemisi üzerinde 6.600.000,00 USD olmak üzere 2 adet ipotek bulunduğunu, ipotek alacaklısı … … ‘nin selefi olduğunu iddia eden … … ‘nin kredi sözleşmesi çerçevesinde müvekkilinin bakiye 6.571.167,81 USD borcu olduğundan bahisle … … isimli gemiyi seferden men ettirdiğini, geminin cebri satış işlemleri sonucunda 09/10/2003 günü 6.840.000 USD bedelle satıldığını, … … Gemisinin 07/06/2003 tarihinde Çin’de tutuklandıktan 3 gün sonra İskenderun Asliye Hukuk Mahkemesi’nde alacaklarının tehlikeye girdiğinden bahisle dava açtığını, … gemisi hakkında seferden men kararı verildiğini, talep konusu kararın bozulduğunu, Geminin10/06/2003 ile 27/04/2004 tarihleri arasında seferden men edildiğini, 27/04/2004 tarihinde davanın açıldığı tarihe kadar yurt dışında sefer yapamadığını, geminin sefere çıkmasına engel olan davanın 19/01/2006 tarihli karar ile açılmamış sayılmasına karar verildiğini, bu süreçte müvekkiline ait geminin 10.5 ay hiç bir sefer yapamadığını, geminin yurt dışına gidemeyecek şekilde tedbir kararı verilmiş olması sebebi ile müvekkilinin ticari faaliyetinin karlı olmadığını ve gerektiği şekilde yürütemediğini, müvekkilinin zarara uğradığını, belirterek iddia ederek 50.000 USD maddi tazminatın davalıdan tahsiline, alacağa geminin seferden men edildiği 10/06/2003 tarihinde itibaren USD mevduata uygulanan en yüksek oranda faiz tatbik edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile istemini artırmıştır.
Birleşen davada davalı vekili, davacının … … isimli gemiyi almak için 13.500.000 USD kredi aldığını, bu borcun karşılığı olarak her iki gemi üzerine ipotek tesis edildiğini, taraflar arasında kredi sözleşmesi ile gemilerin tüm gelir ve sigorta tazminatlarının bankaya temlik olunduğunu, davacının müvekkili bankaya borcunu ödemediğini, … … Gemisinin 09/10/2003 tarihinde tutuklu bulunduğu Çin Halk Cumhuriyetinin Tianjin Limanında cebri icra yolu ile satıldığını, kararın henüz kesinleştiğini, davacının müvekkili bankaya 09/10/2005 tarihi itibari ile temerrüt faiz, masraflarla birlikte 7.579.734,69 USD borcu olduğunu, borçlunun temerrüt durumunun bağımsız yeminli mali müşavirlik şirketinin raporu ile sabit olduğunu, davacının toplam olarak 11.607,093 USD’lik ödeme yaptığını, bu ödemelerin 6.487.165 USD’lik kısmının temerrüde düştüğünü 14/05/2003 tarihi itibariyle ödenmesi gereken kredi borcunun faizsiz 6.306,254 USD olduğunu, davanın Hamburg Mahkemelerinde açılması gerektiğini, İskenderun Asliye Hukuk Mahkemesi kararı yönünden davacı yanın beyanlarının yanlış olduğunu, davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği yönündeki beyanların doğru olmadığını, davanın derdest olduğunu, açılmamış sayılması yönündeki kararı bozulduğunu savunarak, davanın yetki, derdestlik ve esas yönünden reddini istemiştir.
Asıl dava, gemi üzerindeki ipotek hakkının tespiti, bu hakkın temini amacıyla geminin kira gelirleri, hak ve menfaatleri ile navlunu üzerinde davacı lehine hapis hakkı tanınması, sonuçta geminin seferden men edilerek yeddiemine teslimi istemine ilişkindir.
Birleşen dava ise, davacıya ait “…” gemisi hakkında uygulanan geçici koruma tedbiri ve seferden men kararları nedeniyle doğan kar kaybı zararına ilişkin tazminat davasıdır.
Mahkememizin 30/12/2014 tarihli kararı ile asıl davanın reddine, birleşen davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İşbu karar, asıl dosya davalısı birleşen dosya davacısı … AŞ tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 11 Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; “asıl davada davacı vekili tanker olan geminin yurt dışına çıkması olasılığı da nazara alınarak mülga TTK’nın 909/2 nci maddesi hükmü uyarınca talep de bulunmuş olup, böyle bir ihtimalde dahi ipotekli alacaklının haklarını tehlikeye sokabilecek bir durumun bulunduğu kuşkusuzdur. Zira, bu ihtimalde, ipotekli alacaklı bir yandan geminin akıbetini takip etmek, diğer yandan alacağı muaccel olduktan sonra gemiyi cebri icra ile sattırmak imkanlarından mahrum kalma tehlikesi ile karşı karşıyadır. İşte tüm bu ve benzeri durumlarda anılan madde hükmünün uygulama alanı bulacağı ve ipotekli alacaklının gerekli tedbirlerin alınmasını hakimden isteyebileceğinin açık olduğu, öte yandan, geçici bir hukuki koruma olan mülga 6762 sayılı TTK’nın 909/2. maddesi “ Malikin gemiye işletme tarzı neticesi olarak ipoteğin sağladığı teminatı tehlikeye koyacak surette gemi veya tesisatının kötüleşmesinden veya ipotekli alacaklının haklarının başkaca tehlikeye girmesinden endişe olunur yahut üçüncü şahıslar tarafından vukubulacak bu gibi müdahale veya sair tahribata karşı malik lüzumlu tedbirleri almazsa, alacaklının talebi üzerine mahkeme tehlikenin önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınmasına karar verir; mahkeme başka tedbirleri kafi görmezse alacaklının derhal ipoteği paraya çevirebilmesine karar verir.” hükmünü haiz olup, anılan hüküm ipotekli alacaklının maddi hukuka ilişkin olan alacak hakkının doğrudan elde edilmesine hizmet etmemekte, başlatılan veya ileride başlatılacak takibin tahsil ile sonuçlandırılması yolunu açık tutarak alacaklının alacağının elde etmesine etkili bir hukuki koruma sağladığı, diğer bir deyişle TTK m. 909/2’ye göre alınacak tedbir ile ipotekli alacaklının hakkının tehlikeye girmesi önlenecek, yapılmış veya ileride yapılacak takibin başarı ile sonuçlanmasına hizmet edilmiş olunacaktır. Böylece, ipotekli alacaklının temel hakkı olan ipoteğin paraya çevrilmesini talep etme ve satış bedelinden alacağını tahsil etmek imkanının korunduğu, bu bağlamda mahkemece verilen anılan yasal hükme dayalı 10.06.2003-27.4.2004 tarihli geçici hukuki koruma kararları ile isteğe uygun gerekli tedbirler alınarak eTTK’nın 909 ncu maddesi hükmünce davalıya ait ve davacıya ipotekli gemi üzerinde hapis hakkının tanınmasında ve geminin seferden men edilerek yed’i emine teslim edilmesinde ve seyri seferinin Türk Kara Suları ile sınırlandırılmasında kabulün aksine yasaya aykırılık bulunmadığının kabulü gerektiği, bu durumda mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, mahkemece asıl davada istem tarihi itibariyle eTTK’nın 909/2 nci maddesi koşullarının oluştuğu ve verilen kararlarda hukuka aykırılık bulunmadığı kabul edilerek asıl davanın ele alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanlış ilkeye ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı isabetli olmayan yazılı gerekçelerle asıl davanın reddine karar verilmesi doğru görülmediğinden” bahisle kararın bu nedenlerle davacı yararına bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin karar düzeltme incelemesi sonucunda vermiş olduğu 16/03/2018 tarihli kararında da “Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere ve 6762 sayılı TTK’nun “Gemi Değerinin Düşmesine Karşı Tedbirler” başlıklı, 909. maddesinin 2. fıkrasında diğer haller dışında “…veya ipotekli alacaklının haklarının başkaca tehlikeye girmesinden endişe olunur…” hükmü düzenlenmiş olup bu halde “….ipotekli alacaklı bakımından bir taraftan geminin akıbetini takip edememek, alacağı muaccel olduktan sonra üzerinden cebri icra yolu ile alacağını tahsil edememek veya etme imkanlarının azalması tehlikesinin varolduğu kabul edilmekle….”(İsmail Doğanay, Türk Ticaret Kanunu Şerhi, Üçüncü Cilt, 4. Bası, Sayfa:2598-2599), anılan düzenleme uyarınca davacının asıl davada 6762 sayılı TTK’nun 909/2. fıkrasına dayalı olarak talep hakkının bulunduğunun Dairemizin 12.10.1995 tarih, 1995/4778 Esas 1995/7386 Karar sayılı ilamı ile de benimsenmiş bulunmasına, mahkemece bozma ilamına uyulması halinde ipotek konusu borcun ödenip ödenmediği, işbu asıl davanın konusunun kalıp kalmadığı hususlarının ve birleşen davanın da bu hukuki duruma göre değerlendirileceğinin tabii bulunmasına göre” asıl davada davalı-birleşen davada davacı … A.Ş vekilinin karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiştir.
Dosya Yargıtay’dan dönüp mahkememizin 2018/166 E. Kaydı yapıldıktan sonra, 12.12.2018 tarihli duruşmada;
1-Tarafların beyanlarında asıl davanın konusuz kaldığı anlaşıldığından asıl dava yönünden Yargıtay ilamına uyma yada direnme konusunda bir karar verilmesine yer olmadığına,
2-Birleşen dosya yönünden bozma ilamına kısmen uyulmasına karar verilmesinden sonra aynı tarihli nihai karar ile de; “yurt dışına çıkma ihtimali bulunmayan … gemisinin bu gerekçe ile eTTK’nun 909.maddesi 2.fıkrasına göre geçici koruma tedbiriyle seferden men edilmesinin haksız olduğu, geminin seferden men edildiği süre içerisinde davalı /birleşen dosya davacısı …’nın navlun gelirlerinden dolayı kazanç kaybına uğradığı, BK’nun 41.maddesindeki haksız fiil hükümlerine göre elde edilemeyen kazanç kaybını isteyebileceği, gemi hakkındaki seferden men kararının 10/06/2003 tarihinde verildikten sonra 27/04/2014 tarihinde yurtdışına çıkış yasağına çevrildiği ve 09/12/2015 tarihinde de tamamen kaldırıldığı, … ATM ‘nin 30/12/2014 tarihli kararında ilk seferden men kararının verildiği 10/06/2003 tarihinden, kararın kaldırıldığı 09/12/2015 tarihine kadarki dönem esas alınarak tazminata hükmedilmiş ise de, yurtdışına çıkarılması teknik olarak mümkün olmayan gemi için yurtdışı yasağının konulduğu döneme ilişkin kazanç kaybı söz konusu olamayacağından 17/10/2014 tarihli bilirkişi raporuna göre, 10/06/2003 ile 27/04/2004 tarihleri arasındaki kazanç kaybına hükmedilmesi gerektiği, bu döneme ilişkin kazanç kaybının 427.584,90 USD olduğu kanaatine varıldığından, bu kanaat ışığında Yargıtay bozma ilamına kısmen uyulup kısmen direnilmesine karar verildikten sonra, asıl davada davacı banka kredi alacağını tahsil etmiş olduğundan asıl dava yönünden karar verilmesine yer olmadığına, birleşen davanın 427.584,90 USD üzerinden kısmen kabulü ile ıslah talebinde faiz istenmediğinden 50.000,00 USD’ye 10/06/2003 tarihinden (seferden men kararının verildiği tarihten) itibaren faiz yürütülmek suretiyle davalıdan tahsiline, birleşen davacının diğer taleplerinin ise önceki mahkeme kararında belirtilmiş olan gerekçelerle reddi yönünde” hüküm tesis edilmiştir.
İş bu karar tarafların temyiz itirazları üzerine Yargıtay 11.HD.’nin 2019/2246 E. ve 2020/5938 K. Sayılı, 17.12.2020 tarihli ilamı ile, “Asıl davadaki temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede; somut olayda HMK’nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427-454. madde hükümlerinin uygulanması gerektiği, buna göre hükmü bozulan yerel mahkemenin Yargıtay’ın bozma kararına uyulup uyulmayacağına ilişkin bir karar vermesi gerektiği, davanın konusuz kalması Yargıtay bozması hakkında uyma ya da direnme şeklinde bir karar verilmesini engellemeyeceğinden kararın re’sen bozulması gerektiği, bozma sebebine göre taraf vekillerinin asıl davaya yönelik sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına; birleşen davadaki temyiz itirazları bakımından da, mahkemece birleşen dava yönünden Yargıtay bozma kararına kısmen uyularak (ve doğal olarak kısmen direnilerek) birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, Dairenin bozma kararı usul ve yasaya uygun olup yerel mahkemenin direnme kararı yerinde olmadığından 6763 sayılı Kanun’un 43. maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK’nın 373/5. maddesi uyarınca birleşen davadaki taraf vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na gönderilmesine” karar verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2023 tarihli kararı ile de; direnme kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince usulden bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkememiz tarafından verilen10.10.2023 tarihli ara karar ile; Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 18.03.2016 tarihli 2015/5521 Esas, 2016/3042 Karar sayılı ve Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 17/12/2020 tarihli 2019/2246 Esas 2020/5938 karar sayılı bozma ilamı ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12/07/2023 tarihli 2022/11-1057 esas ve 2023/751 karar sayılı bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Dava dosyasında, asıl dosya davacısı/ birleşen dosya davalısı … … AG (eski adı: … …) tarafından … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/… D İş sayılı dosya üzerinden, bankaya kredi borcunun teminatını oluşturmak üzere ipotekli olan … gemisi için 9.000.000,00 USD alacaktan dolayı ipotek haklarının tespiti ile geminin kira gelirleri ve navlun geliri üzerine hapis hakkının tanınması, ayrıca geminin eTTK ‘nun 909.maddesi gereğince seferden men edilerek yediemine tesliminin talep edildiği, … Asliye Hukuk Mahkemesinin 10/06/2003 tarihli kararı ile eTTK ‘nun 909.maddesine göre … gemisinin seferden men edilerek kira gelirleri ve hak ve menfaatleri üzerine banka lehine hapis hakkı tanınmasına karar verildiği, 27/04/2004 tarihinde de Türk Karasularındaki sefer yasağının kaldırılarak geminin sadece yurtdışına çıkışının yasaklandığı, söz konusu kararın Yargıtay tarafından usulden bozulması üzerine yerel mahkeme tarafından dosyanın esasa kaydedilerek görevsizlik kararı verildiği, görevsizlik kararı üzerine dosyanın mahkememize intikal ettiği belirli olup, birleşen dava dosyasında ise; … gemisinin 10/06/2003 – 27/04/2004 tarihleri arasında seferden men edilmesi, 27/04/2004 tarihinden sonra da yurtdışına sefer yapamaması nedeni ile davacı …’nın zarara uğradığı ileri sürülerek 50.000.00 USD ‘nin 10/06/2003 tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalı bankadan tahsiline karar verilmesi talep edilerek, ıslah yoluyla bu talep 1.630.201,82 USD ve 2.319.402,32 TL’ye yükseltilmiştir.
Asıl ve Birleşen davada asıl uyuşmazlık konusu, … gemisinin seferden men edilmesinin yasada öngörülen haklı sebeplere dayanıp dayanmadığına ilişkindir. Davacı banka geminin yurtdışına çıkacak olması ihtimaline binaen eTTK’nun 909/2.maddesine göre seferden men talebinde bulunmuş olup, … Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından geminin seferden men’ine karar verilmiş olduğundan, uyuşmazlığın çözümü açısından eTTK’nun 909.maddesinde düzenlenen geçici koruma tedbirinin uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığı tespit edilmelidir.
Mülga 6762 sayılı eTTK’nun 909.maddesi 2.fıkrasında ” Malikin gemiye işletme tarzı neticesi olarak ipoteğin sağladığı teminatı tehlikeye koyacak surette gemi veya tesisatının kötüleşmesinden veya ipotekli alacaklının haklarının başkaca tehlikeye girmesinden endişe olunur yahut üçüncü şahıslar tarafından vukubulacak bu gibi müdahale veya sair tahribata karşı malik lüzumlu tedbirleri almazsa, alacaklının talebi üzerine mahkeme tehlikenin önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınmasına karar verir; mahkeme başka tedbirleri kafi görmezse alacaklının derhal ipoteği paraya çevirebilmesine karar verir.” hükmü sevkedilmiştir.
eTTK’nun 909.maddesinin 2.fıkrasına ilişkin Adliye encümeni mazbatasında yani kanun gerekçesinde “….tasarının ikinci fıkrasının Almanca aslında olduğu gibi ipotekli alacaklının himayesi için malikin müdahalesi yani gemiyi işletme tarzı neticesi olarak gemi veya tesisatının kötüleşmesini şart kıldığı, halbuki malik işletme tarzı ile gemi ve tesisatının maddi bakımdan kıymetini azaltaksızın da ipotekli alacaklının haklarını tehlikeye koyabileceği, nitekim gemide kaçak eşya taşıyarak müsadeli tehlikesini arttırması veyahut mali durumu zayıf bir gemi işletme yöneticisine gemisini kiraya vermesi ve bu suretle ipoteğe tekkaddüm edecek gemi alacaklarının artmasına sebebiyet vermesi gibi hallerin buna misal teşkil edeceği, anglo-sakson hukuku bu gibi hallerde ipotekli alacaklıyı himaye eylediği halde mehazımız Alman Kanunun …’nin gayrimenkule müteallik hükümlerinin fazlaca tesiri altında kaldığından bu himayeye tam olarak sağlayamadığı, ipotekli alacaklıya anglo-soksan hukukuna uygun olarak bu bakımdan da himaye maksadı ile maddeye veya ipotekli alacaklının haklarının başkaca tehlikeye girmesinden kaydı ilave olunmuştur.” açıklamalarına yer verilmiştir.
6762 sayılı eTTK’nun 909/2.maddesi hükmü ile, gemi malikinin “gemiyi işletme tarzı” itibariyle alacaklının haklarını tehlikeye sokması veya üçüncü kişiler tarafından aynı maksatla vuku bulacak müdahale veya sair tahribata karşı luzümlü tedbirleri almaması halinde alacaklıya yetkili mahkemeye müracaatla gerekli tedbirleri “hükmen” aldırarak tehlikeyi önleyebilme olanağı tanınmıştır.
eTTK’nun 909/2.maddesinin uygulanması ile ilgili Yargıtay bozma ilamında atıf yapılan bir görüşte; malikin gemiyi işletme tarzı neticesinde olarak ipoteğin sağladığı teminatın tehlikeye girmesi halinin hükme bağlandığı, geminin halin icabına ve o günkü işletmecilik şartına tam uygun olmayarak verimsiz bir şekilde işletilmesi, mutad olarak taşıdığı yük cinsleri ile rotasını değiştirmesi, ipotek tesisi altındaki tecrübeli kaptan yerine bir diğerinin istihdam edilmesi, aksi kararlaştırılmış olmadıkça geminin sigortasız olarak sefere çıkarılmış olması gibi hallerin değer düşüklüğü tehlikesini yaratacak fiiller olarak kabul edilemeyeceği, zira sayılan bu hususların denizciliğin normal icatlarından olduğu, gemi değerini tehdit altında bulunduran tehlikenin ya malikin gemiyi işletme tarzından doğabileceği veya ipotekli alacaklının haklarının başka bir sebep tahtında, tehlike tehdidi altında bulunabileceği, bu tehlikenin ya geminin veya tesisatının veyahut teferruatının kötüleşmesine başka bir deyişle geminin maddi durumunda kötüleşme haline taalluk edebileceği, maddenin gerekçesinde de belirtildiği üzere geminin hukuki durumunda kötüleşme halininde söz konusu olabileceği, mesela evvelce hububat taşıma işinde kullanılırken maden taşıma işine tahsis edilmesi, infilak edici mal veya kaçak eşya taşınması işine tahsis edilerek zapt ve müsadere tehlikesinin arttırılması veya mali durumu zayıf olan bir gemi işletme müteaahidine kiraya verilmesi veyahut da yine mali durumu iyi olmayan bir kimseye satılması suretiyle ipoteğe takaddüm edecek gemi alacaklısı haklarının artmasına sebebiyet verilmesi ve geminin bunlar tarafından cebri icra yolu ile sattırılması ihtimalinin artması, geminin çarter sözleşmesi ile kiralanarak bir kaç yıl sürecek uzun seferlere gönderilmek istenmesi, bu halde de ipotekli alacak bakımından bir taraftan geminin akıbetini takip edememek, alacağın muaccel olduktan sonra cebri icra yolu ile alacağını tahsil edememek veya etme imkanlarının azalması tehlikesinin söz konusu olabileceğinden değer azalmasını tehlike altında bulunduracak haller olarak nazarı itibara alınabileceği ifade edilmiştir. (Bkz. İsmail Doğanay, Gemi İpoteğinin Düşmesi, sayfa 2598, 2599)
Belirtilen görüşte özet olarak, geminin çarter sözleşmesi ile kiralanarak birkaç yıl yani uzun süreli yurtdışı seferlerine gönderilmek istenmesi durumunda ipotek alacaklısının geminin akıbetini takip edememe, alacağın muaccel olduktan sonra cebri icra yolu ile alacağını tahsil edememe veya etme imkanının azalması tehlikesinin oluşabileceği değerlendirilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, geminin yurtdışına çıkması ihtimaline binaen eTTK’nun 909.maddesi 2.fıkrasına göre gemi hakkında hukuki koruma tedbiri yani seferden men kararı verilmiş olup, karara konu olan … gemisinin özellikleri dikkate alındığında zaten yurtdışına çıkarılmaya veya uluslararası denizcilikte kullanılmaya uygun teknik yapıda bir gemi olmadığı dosya kapsamına göre sabittir. Zira, bilirkişi raporlarında … gemisinin 3.250 deadweight tonluk tek cidarlı bir gemi olduğu, Marmara, Karadeniz ve Akdeniz menzilinde taşıma yapmaya elverişli bulunduğu belirtilmiştir. Davacı … … vekilinin dilekçelerinde de … gemisinin tek cidarlı olması sebebiyle Türk Karasuları dışına çıkamayacağı ifadelerine yer verilmiştir. Keza, seferden men kararı verilmeden önce 6-7 yıl boyunca geminin Türk Petrol’de, kararın verildiği tarihte de … AŞ tarafından kiralanarak çalıştırıldığı, yani Türk Karasularında sefer yaptığı belirli olup, geminin yurtdışına çıkacağını gösteren herhangi bir emarede bulunmadığından … gemisinin yurtdışına çıkma ihtimali yada olasılığının bulunmadığı değerlendirilmiştir.
Bütün bu hususlar bir yana Almanya’da mukim bir banka olan davacının aynı kredi ilişkisinden dolayı alacağını tahsil etmek için (… gemisi ile ilgili … Asliye Hukuk Mahkemesine başvurmadan önceki tarihte) … Petrol’e ait … … gemisini 07/06/2003 tarihinde Çin Halk Cumhuriyetinde seferden men ettirerek 09/10/2003 tarihinde sattırdığı, yine davacı ile aynı grup şirketlerine ait …, … ve … isimli gemileri de Singapur, Afrika Cumhuriyeti ve ABD ‘de seferden men ettirerek ve daha sonra da satışını yaptırdığı gözönüne alındığında … gemisinin yurtdışına çıkması ihtimalinde dahi Alman Bankasının diğer gemilerde yaptığı gibi ihtiyati haciz hakkını kullanarak alacağını elde etme imkanı ile ipoteğin paraya çevrilmesi yoluna başvurmasının mümkün olduğu, geminin Türkiye’de bulunması ile ülke dışına çıkarılmasının Almanya’da mukim davacı açısından aleyhe bir durum yaratmayacağı kabul edilmiştir.
Bozma ilamında atıf yapılan Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 12/10/1995 tarihli 1995/4778 Esas ve 1995/7386 Karar sayılı ilamında ise; “davacı vekili tarafından anılan gemiler üzerine müvekkilinin ipoteğinden sonra çok sayıda ihtiyati haciz kararlarının uygulanmasına sebebiyet verildiği gibi, 1994 yılı ortalarından itibaren müvekkiline olan borçların ödenmediği, çekilen ihtarnamenin de semeresiz kaldığı, ayrıca davalıların muvafakatlarını almadan gemileri satmaya tevessül ettiklerinin ileri sürülerek rehin haklarının tespiti ile hapis haklarının tanınması ve gemilerin seferden men edilmelerinin talep edildiği, mahkemece kredi ve ipotek sözleşmeleri ile 10/02/1995 tarihli ihtarnameye göre davalıların başka şahıslara olabilecek borçları nedeniyle gemilerin yurtdışına çıkmalarının mümkün olması karşısında davacının anılan gemiler üzerinde ipotek hakkının tespiti ile hapis hakkı tanınmasına ve gemilerin seferden men edilmelerine dosya üzerinden karar verildiği, davalılar vekili tarafından karara itiraz edilmesi üzerine işin esası yönünden eTTK’nun 909.maddesi uyarınca gerekli tedbirler alınarak davalılara ait ve davacıya ipotekli gemiler üzerinde hapis hakkının tanınmasına ve gemilerin seferden men edilerek yedieminlere teslimine karar verilmesinde yasaya aykırılık görülmediğinden kararın onanması gerektiği” belirtilmiştir.
Yüksek Mahkemenin yukarıda açıklanan ilamına konu uyuşmazlıkta; davacı taraf borcun ödenmesi için çekilen ihtarnamenin semeresiz kalması, ipotekli gemilerin satılmaya tevessül edilmesi, gemiler üzerine ipotek konulduktan sonra çok sayıda ihtiyati haciz kararlarının uygulanmasına sebebiyet verildiği iddialarında bulunulmuş olup, yerel mahkemece, davalıların başka şahıslara olabilecek borçları nedeni ile gemilerin yurtdışına çıkmalarının mümkün olduğundan bahisle seferden men kararı verilmiştir.
Eldeki dosyada, davacı bankaya ipotekli … gemisinin yukarıda bahsedilen teknik özellikleri nedeniyle Türk Karasuları dışına çıkamayacak nitelikte bir gemi olduğu, dolayısıyla geminin yurtdışına çıkmasının mümkün olmadığı, ayrıca başka bir borçtan dolayı satışının yada yurtdışındaki bir alıcıya satışının söz konusu olmadığı dosya kapsamına göre belirli olduğundan, Bozma ilamında atıf yapılan Yargıtay ilamının eldeki dosya açısından emsal oluşturamayacağı değerlendirilmiştir.
Yapılan yargılama sonucunda; yurtdışına çıkma ihtimali bulunmayan … gemisinin bu gerekçe ile eTTK’nun 909.maddesi 2.fıkrasına göre geçici koruma tedbiriyle seferden men edilmesinin haksız olduğu, davalı birleşen dosya davacısı …’nın geminin seferden men edildiği süre içerisinde mahrum kaldığı navlun gelirlerinden dolayı kazanç kaybına uğradığı kanaatine varılmıştır. O halde birleşen dosya davacısı … Petrol BK’nun 41.maddesindeki haksız fiil hükümlerine göre elde edilemediği kazanç kaybını talep etme hakkına sahiptir. eTTK’nun 909/ 2 maddesine göre verilen 10/06/2003 tarihli seferden men kararı 27/04/2014 tarihinde yurtdışına çıkış yasağına çevrildikten sonra 09/12/2015 tarihinde tamamen kaldırılmıştır. … ATM ‘nin bozulan 30/12/2014 tarihli kararında ilk seferden men kararının verildiği 10/06/2003 tarihinden, kararın kaldırıldığı 09/12/2015 tarihine kadarki geçen süre yönünden tazminata hükmedilmiş ise de, yurtdışına çıkarılması teknik olarak mümkün olmayan … gemisinin, yurt dışına çıkış yasağının uygulandığı dönemde kazanç kaybına uğraması söz konusu değildir. Bu kabul şekilde uygulanan seferden men kararları nedeni ile … Petrol’ün isteyebileceği kazanç kaybı 10.06.2003- 27/04/2004 tarihleri arasındaki döneme ilişkin olmalıdır. 17/10/2014 tarihli bilirkişi raporunda bu dönem için (işletme giderleri mahsup edildikten sonra) tespit edilen kazanç kaybı 427.584,90 USD’dir. Aynı kredi borcundan dolayı taraflar arasında görülüp kesinleşen … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/… E. ve 2012/… Karar sayılı ana davada … Petrol’ün kredi borcunu ödemeyi geciktirmesinden dolayı %20 oranında kusurlu bulunduğundan, bu doğrultuda birleşen davada 427.584,90 USD kazanç kaybından BK’nın 44. Maddesine göre takdiren %20 oranında indirime gidilmek suretiyle, sonuçta 342.067,92 USD’nin davalıdan tahsiline karar vermek gerektiği kanaatine varılmıştır.
Tüm bu değerlendirmelerin neticesinde; davacı/ birleşen dosya davalısı … … AG’nin kredi alacağı ödenmiş olduğundan, konusuz kalan Asıl dava yönünden karar verilmesine YER OLMADIĞINA, Birleşen davanın ıslah edilen tutar üzerinden KISMEN KABULÜ ile 342.067,92 USD’nin, 50.000,00 USD’ye 10.06.2003 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/A maddesi gereğince yıllık dolar faizi yürütülmek suretiyle davalıdan tahsil edilerek davacıya ÖDENMESİNE, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM/Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1-Asıl davada;
-Dava konusuz kaldığından karar verilmesine YER OLMADIĞINA,
2-Birleşen davada;
-Davanın ıslah edilmiş hali ile KISMEN KABULÜ ile 342.067,92 USD’nin bu tutar içerisinde ki 50.000,00 USD’ye 10.06.2003 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/A maddesi gereğince yıllık dolar faizi yürütülmek suretiyle davalıdan tahsil edilerek davacıya ÖDENMESİNE,
-Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
3-Asıl davada; Peşin alınan 172.257,00 TL harçtan, karar harcı olan 269,85 TL’nin mahsubu ile fazla alınan 171.987,15 TL’nin kesinleşmeye müteakip talep halinde davacıya iadesine,
4- Asıl davada; Davalı vekil ile temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 6.maddesi gereğince tayin olunan 431.597,59 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5- Birleşen davada; Peşin alınan (ıslah dahil) 248.953,70 TL harçtan, karar harcı olan 47.085,15 TL’nin mahsubu ile fazla alınan 201.868,55 TL’nin kesinleşmeye müteakip talep halinde davacıya iadesine,
47.085,15 -TL peşin harcın davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
6- Birleşen davada; Davacı taraf vekil ile temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin olunan 102.500,10 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7- Birleşen davada; Davalı vekil ile temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince tayin olunan 335.657,50 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8- Birleşen davada; Davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 6.037 TL temyiz öncesi gideri, 3.099 TL posta gideri olmak üzere toplam 9.136 TL yargılama giderinin davanın kabul ve reddi oranına göre hesaplanan 1.217,54 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
9-Birleşen davada; Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 39,20 TL temyiz öncesi gider, 491 TL posta gideri olmak üzere toplam 530,20 TL yargılama giderinin davanın kabul ve reddi oranına göre hesaplanan 459,54 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
10-Taraflarca yatırılan gider avansı bakiyesinin karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, verilen kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili dairesinden temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı, 18/10/2023

Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır