Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/310 E. 2022/25 K. 20.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
(DENİZCİLİK İHTİSAS MAHKEMESİ SIFATIYLA)

ESAS NO : 2021/310
KARAR NO : 2022/25

DAVA : Deniz Ticaret
DAVA TARİHİ : 14/03/2012
KARAR TARİHİ : 20/01/2022

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili gemi personellerinin davalı gemide çalışmaya devam ettiklerini, liman tüzüğü gereği gemiler belli sayıda personel bulundurmak zorunda olduğundan yerine karşılık personel gelmeden geminin terki mümkün olmadığını, müvekkilleri 1 nolu davacının davalı gemide baş makinist olarak aylık 7.000-TL ile 20/09/2011 tarihinde işe başladığını ve toplam alacağının 27.649-TL olduğunu, 2 nolu davacı davalı gemide 2.kaptan olarak yağcı olarak aylık 5.000-TL ile 22/12/2011 tarihinden beri çalıştığını, toplam alacağının 13.800-TL olduğunu, 3 nolu davacının davalı gemide yağcı olarak 1.500-TL maaş ile 20/09/2011 tarihinden beri çalıştığını ve toplam 6.556-TL alacağı olduğunu, 4 nolu davacının davalı gemide 3.makinist olarak 4.000-TL maaş ile 01/01/2008 tarihinden beri çalıştığını, alacaklarının karşılığı senet verildiğini toplam alacağının 38.000-TL olduğunu, 5 nolu davacının davalı gemide 3.kaptan olarak aylık 4.000-TL maaş ile 25/04/2011 tarihinden beri çalıştığını toplam alacağının 15.733-TL olduğunu, 6 nolu davacının davalı gemide güverte lostromosu olarak aylık 2.010-TL ile 13/11/2007 tarihinden beri çalıştığını ve toplam 24.099-TL alacağı olduğunu belirterek, müvekkillerinin toplam 127.837-TL alacağı için … gemisi üzerinde kanuni rehin hakkı tanınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili birleştirilmesine karar verilen mahkememizin 2012/124 E. Sayılı dosyada dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin 13/03/2012 tarihine kadar aylık ücret alacağı yönünden Mahkememizin 2012/120 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, davalının gemi personeline ekonomik nedenlerle işçi çalıştıramayacağı gerekçesiyle iş akitlerine son verdiğini, davalının gemi personeline yönelik olarak iş akti feshi gerekçesinin kötü niyetli olduğunu ve deniz iş kanunu 16. madde son bendinde belirtilen şikayette başvurma haline uygun olduğunu, davalının 15/03/2012 tarihinde iş akitlerini fesih ederek 16/03/2012 tarihinde davacıların sadece ücret alacaklarını ödediğini, müvekkillerinin fazla çalışma hafta tatili genel tatil ücreti kıdem tazminatı ihbar tazminatı bakiye ücret alacağı olmak üzere toplam 298.484.00-TL alacaklarının bulunduğunu, belirterek Mahkememizin 2012/120 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesi ile … IMO numaralı …gemisi üzerine dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle kıdem tazminatına ise devlet bankalarının uyguladığı en yüksek mevduat faiziyle birlikte 314.484.-TL üzerinden kanuni rehin hakkı tanınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
17/12/2013 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle; Asıl davada alacak toplam 67.724,00 TL, birleşen davada alacak toplam 70.508,94 TL olduğu, asıl ve birleşen davaya konu hak ve alacaklar yönünden 3 numaralı davalı donatanın kanuni rehin hakkına katlanma yükümlülüğü bulunduğunu, bakiye sözleşme ücreti, fazla çalışma, hafta tatil, genel tatil alacağı olmadığını beyan etmişlerdir.
… 52.Asliye Ticaret Mahkemesinden(kapatılan) verilen 13/03/2014 tarihli …esas … sayılı kararı ile esas ve birleşen davanın reddine ilişkin karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 16/02/2015 tarih ve 2014/15682 Esas 2015/1946 Karar sayılı ilamıyla BOZULMAKLA, mahkememizde 2015/291 E.numarasını almıştır.
Yargıtay 11. HD’nin 16/02/2015 tarihli, 2014/15682 E. 2015/1946 K.sayılı 1. bozma ilamında; Somut olayda mahkemece, kısa kararda, “…davacının asıl ve birleşen davasının reddine…” karar verilmiş iken, gerekçeli kararda “…Asıl davada; 1-Davacının 3 nolu davalı … Ltd. Şti. hakkındaki davasının reddine, 2-1 nolu davalı…. Tic. Ltd. Şti. hakkındaki davanın HMK 150/5.maddesi gereğince açılmamış sayılmasına, 3-2 nolu davalı …. Şti. hakkındaki davanın HMK 150/5. maddesi gereğince açılmamış sayılmasına,… Birleşen davada; 1-Davacının 1 nolu davalı … Tic. Ltd. Şti. hakkındaki davasının reddine, 2-2 nolu davalı …. Şti. hakkındaki davanın HMK 150/5.maddesi gereğince açılmamış sayılmasına,…” şeklinde hüküm kurulduğu görülmüştür. Bu durum karşısında, kısa ve gerekçeli kararlar arasında çelişki oluştuğundan, mahkemece 10.04.1992 gün ve 1992/7 Esas, 1992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde, bu kısa kararla bağlı kalınmadan, yeni bir kısa ve buna uygun gerekçeli karar verilmek üzere hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamı sonrası, duruşma yapılmadan evvel, mahkememiz 2015/291 Esası alan dosyaya davacı vekilince 22/06/2015 tarihli dilekçesi ile birleşen dosyada kanuni rehin hakkı ile birlikte alacak talebinde bulunulduğuna dair ıslah dilekçesi sunmuştur.
Yargıtay 1.Bozma ilamına 07/12/2015 tarihli celsede uyulmasına karar verildikten sonra, HMK 177 maddesi uyarınca bozma kararı sonrası ıslah yapılamayacağı nedeni ile ıslah talebinin reddine karar verilerek,
Yargılama sonucunda, neticede;
“Dava; davacı gemi adamlarının …gemisinde çalışmaları karşılığında ödenmeyen ücret alacaklarının tahsili ile …gemisi üzerinde kanuni rehin hakkı tesis edilmesi talebine ilişkindir.
Davacılar vekilinin 30/04/2012 havale tarihli ıslah dilekçesi ile birleşen Mahkememizin 2012/124 sayılı dosyasında 6 nolu davacı … adına talep ettiği 38.080-TL dava konusunu, kıdem ve ihbar tazminatı bedeli olan 31.290-TL ıslah ederek bu davacı için talebi 69.370-TL’ye çıkarılmıştır.
Tarafların tüm delillerini ikamesini müteakip dosya, hesap uzmanı bilirkişi …’ye bilirkişi raporu tanzimi bakımından tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından düzenlenen 17/12/2013 havale tarihli rapor dosyaya ibraz edilmiştir.
Davacılar vekili; asıl davada 127.637-TL, birleşen davada ıslah ile birlikte 345.774-TL için … ımo nolu … gemisi üzerinde kanuni rehin hakkı tanınmasını talep etmesine rağmen ön inceleme duruşmasında işçilik alacaklarının tahsilini talep etmesi üzerine bu husus 26/03/2013 tarihli duruşmada davacılar vekilinden sorulmuş, davacılar vekili beyanında talebinin kanuni rehin hakkı tesisi olduğunu bildirmiştir.
Dosya içerisinde mevcut gemi sicil kayıtları ve …Başkanlığının 15/03/2012 tarihli dilekçesinde kanuni rehin hakkı talep edilen … ımo nolu …gemisinin malikinin …Ltd. Şti.’nin olduğu anlaşılmıştır. Kanuni rehin hakkı talebi davanın açıldığı tarihte donatan veya gemi işletme müteahhiti yahut (gemi bağlama limanında bulunsa dahi) kaptan aleyhine açılabileceğinden (Prof Dr. Tahir Çağa, Deniz Ticaret Hukuku 3, syf 54) gemi donatanına (malike) davanın yöneltilmesi yerindedir. Gemi sahibinin sorumluluğu gemi ile ayni sorumluluk olup, davanın alacak hakkının borçlusu olan hizmet sözleşmelerinde iş veren olarak gösterilen … Şti.’ne yöneltilmemesi hususu; asıl ve birleşen dosya davacılar vekilinin alacak talebi olmaksızın yalnızca kanuni rehin hakkı talebinde bulunmasına ilişkin aşağıdaki açıklamalar ile birlikte değerlendirilecektir.
Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2000/11031 esas 2001/1869 karar sayılı kararında;
“Deniz hukuku uygulamasında gemi ve yük alacaklısı haklarının nasıl uygulanacağı hususu tartışmaldırı. doğru bir sonuca ulaşabilmek için kanuni rehin hakkının hukuki mahiyetinin açıklığıa kavuşturulması gerekmektedir. Menkul rehninde egemen olan ilke, rehnin alacağı bağlılığı veya ferilik ilkesidir. Alman/İsviçre/Türk hukukunda benimsenen bu ilkeye göre, rehin, feri bir haktır, doğuşu, varlığı ve son bulması, temin ettiği alacağa bağlıdır. Tek başına bir mal varlığı değeri yoktur. Alacaktan bağımsız olarak var olamaz ve hukuksal işlem konusu yapılamaz. (Köprülü/Kaneti, Sınırlı Ayni Haklar, 2.Bası, İst.1982, paragraf 31, sh.447 vd.).
Menkul rehninin fer’iliği ilkesi, medeni hukukta olduğu gibi deniz hukukunda da gemi alacak hakkı ve yük alacaklısı hakkı bakımından Alman ve Türk deniz hukukunda aynen benimsenmiştir. (Prüsmann/Rabe, Seehande/srecht 3.Auflage, München 1992 Vor &/54 I.D.1.Çağa/Kender, Ticaret Hukuku, C.III.3.baskı, 1997 sh.40) Nitekim, TTK.nun 1235 ve aynı yasanın 1077, 1204, 1232 maddelerinde tanınan kanuni rehin haklarının, bu maddelerde sayılan alacakları temin etmek üzere yer aldıkları açıklıkla belirtilmiştir. Yani bu haklar aslında şahsi bir haktır. Sair şahsi-nisbi haklardan farkı, gemi yük alacaklısına sağladığı mütalebe hakkı, borçlar hukuku unsurları ile aynı unsurlardan terekküp edter. Başka bir anlatımla, burada bir alacak hakkı bir ayni hakla birleşmektedir. Öyleyse gemi-yük alacaklısı hakkı , doğumu anında donatan (veya gemi işletme müteahidi) ile gönderilene dönük, gemi yada yük üzerinde bir rehin hakkı ile temin edilmiş bir alacak hakkıdır.
Yukarıda yazılı gerekçelere göre fer’i bir karaktere haiz olan rehin hakkı kararının ilamlı icraya konu olabilmesi için, talebin alacak isteğini kapsaması ve bununla birlikte kanuni rehin hakkının tanınması (tesisi) nin istenmesi gerekir. Bu gerekçelerle sonucu itibariyla doğru olan mahkeme kararının onanması gerekmiştir” içerikli onama ilamında kanuni rehin hakkının hukuki niteliği açıklanmış, 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun gemi rehni ile temin edilen alacakların takibine dair getirilen 1377 – 1381.maddeleri kapsamında 1377.maddenin gerekçesinde uygulamada gemi üzerinde doğmuş olan rehin haklarının alacaktan bağımsız olarak yargı ve icra yoluyla ileri sürülmesinin mümkün olup olmadığının tereddüt ve tartışmalara sebep olduğuna ve bunun üzerine TTK 1377/1.fıkra hükmünün bu tereddütleri gidermek için sevk edildiğinin açıklanması karşısında esasen mülga 6762.sayılı TTK kapsamında da kanuni rehin hakkı tesisi talebinin alacaktan bağımsız olarak ileri sürülmesinin mümkün olmadığı, alacaktan bağımsız olarak kanuni rehin hakkı tesisi talebiyle açılan davaların önceleri değişik iş defterine kaydedilerek değişik iş dosyası üzerinden kanuni rehin hakkı tesisine dair verilen kararların ilamlı icra takibine konu edildiği, bu uygulamanın öğretide hukuka aykırı olduğunun görüş birliği içinde benimsendiği, esas alacağın dava konusu edilmediği, alacağın var olup olmadığının tartışılmadığı pek çok kararın onandığı, süreç içerisinde asıl alacak dava konusu edilmediği halde alacağın olup olmadığı incelenip var olduğu saptanmış ise alacak miktarı üzerinden feri bir hak niteliğinde olan kanuni rehin hakkı tesisine karar verildiği, özellikle 2000 – 2001 yıllarında bu şekilde pek çok karar onanmış ise de, yukarıda aynen yazılan Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2000/11031 esas 2001/1869 karar sayılı kararı ile feri nitelikteki hakkın asıl alacaktan bağımsız olarak dava konusu yapılamayacağının ilgili kaynaklara yapılan atıflarla açıklandığı, alacağa bağlı ve feri nitelikte olan rehin hakkının alacaktan ayrı ve bağımsız olarak yargılama veya icra takibine konu edilmesinin medeni hukukun temel ilkelerine aykırı olduğu açıktır. Herhalde açılan davanın kanuni rehin hakkı borçlusu gemi ile ayni sorumluluğu bulunan gemi maliki ile birlikte, borç ilişkisinin borçlusu olan iş sözleşmelerinde iş veren olarak gözüken … Şti.’ne birlikte yöneltilmesi gerekmekte olup, davacılar vekili tarafından bu davalı hakkındaki dava takipsiz bırakılmıştır.
Aynı doğrultuda 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren y-TTK yürürlüğe girmesinden sonra 31/07/2012 tarihinde açılan Mahkememizin 2012/290 esas, 2013/21 karar sayılı kararı ile; “kanuni rehin hakkının borçlusunun, geminin maliki olduğu, dosyada kanuni rehin hakkı talebi geminin doğrudan malikine karşı yöneltildiği, ancak asıl borç ilişkisinin tarafı olan borçlu davada taraf gösterilmediği, bir alacağın kanuni rehin hakkı verip vermediği dosyamızdaki alacağın doğduğu tarihte yürürlükte olan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na göre belirleneceği, ancak bu hakkın dava edilmesine ilişkin yeni TTK’nın 1377/1 maddesi usul hükmü olup, derhal yürürlüğe gireceği, davacı kanuni rehin hakkı borçlusunu davalı göstererek, kanuni rehin hakkı talebinde bulunduğu, ancak kanuni rehin hakkı doğumuna sebep olan borç ilişkisinin borçlusu olarak talep konusu faturalarda borçlu olarak gösterilen … hakkında dava açılmamış ve kanuni rehin hakkı ile teminat altına alınmak istenen alacak dava konusu yapılmadığı, açıklanan nedenlerle davada 6102 sayılı TTK’nın 1377/1 maddesi gereğince “Gemi üzerinde, kanun veya sözleşme uyarınca doğan veya mahkemece tesciline karar verilen bütün rehin ve hapis hakları, teminat altına alınan alacaktan ayrı ve bağımsız olarak yargılama veya icra konusu yapılamayacağından” davanın reddine karar verilmesi gerektiği” gerekçesi ile 6102 sayılı TTK’nın 1377/1. maddesi gereğince kaunni rehin hakkı tesisine ilişkin teminat altına alınan alacaktan ayrı ve bağımsız olarak dava açılamayacağından davanın reddine, karar verilmiş, verilen bu karar Yargıtay 11 Hukuk Dairesinin 24/12/2013 tarih, 2013/8831 E-23478 K sayılı ilamı ile onanmıştır.
Yukarıda açıklanan tüm gerekçeler ile alacak iddiası dava konusu edilmeksizin kanuni rehin hakkı talep edilmesi, kanuni rehin hakkı tesisi talebinin alacaktan bağımsız olarak ileri sürelemeyecek olması, herhalde kanuni rehin hakkının doğumuna sebep olan borç ilişkisinin borçlusu iş veren…Ltd. Şti.davada taraf olmaması nedeniyle asıl davada 3 nolu, birleşen davada 1 nolu davalı … Ltd. Şti. hakkındaki davanın reddine karar verilmiş ve bu karar Yargıtay 11 Hukuk Dairesinin 16/02/2015 tarihli ilamı ile somut olayda mahkemece, kısa kararda, “…davacının asıl ve birleşen davasının reddine…” karar verilmiş iken, gerekçeli kararda “…Asıl davada; 1-Davacının 3 nolu davalı …Tic. Ltd. Şti. hakkındaki davasının reddine, 2-1 nolu davalı … Ltd. Şti. hakkındaki davanın HMK 150/5.maddesi gereğince açılmamış sayılmasına, 3-2 nolu davalı …. Şti. hakkındaki davanın HMK 150/5. maddesi gereğince açılmamış sayılmasına,… Birleşen davada; 1-Davacının 1 nolu davalı …Tic. Ltd. Şti. hakkındaki davasının reddine, 2-2 nolu davalı …. Şti. hakkındaki davanın HMK 150/5.maddesi gereğince açılmamış sayılmasına,…” şeklinde hüküm kurulduğunun görüldüğü, bunun karşısında kısa ve gerekçeli kararlar arasında çelişki oluştuğundan, mahkemece 10.04.1992 gün ve 1992/7 Esas, 1992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde, bu kısa kararla bağlı kalınmadan, yeni bir kısa ve buna uygun gerekçeli karar verilmesi nedeniyle hükmü bozulmasına karar verilmiştir.
Davacılar vekili 22/06/2015 tarihli dilekçe ile birleşen dosyada kanuni rehin hakkı ile birlikte alacak talebinde bulunulduğuna dair ıslah talebinde bulunmuştur.
Mahkememizce davacı vekilinin 22/06/2015 tarihli dilekçede belirttikleri ıslah talebinin HMK nun 84 ve HMK nun 177.maddesi gereğince reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce Yargıtay 11 Hukuk Dairesinin 16/02/2015 tarihli bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş ve davacılar vekilince 26/03/2013 tarihli duruşmadaki beyanlarında taleplerinin dava dilekçesinde belirtmiş oldukları kanuni rehin hakkı tesisi olduğunu, davanın … Tic Ltd Şti’ne yöneltiklerini, diğer davalılar sehven dava dilekçesinde gösterdiklerini belirterek bunlar hakkındaki davayı takip etmediklerini belirttiklerinden, birleşen davada davalı … Nakliyat Ltd Şti hakkındaki davanın HMK 150/5.maddesi gereğince açılmamış sayılmasına, diğer davalı hakkındaki davanın ise kanuni rehin hakkının alacaktan bağımsız olarak talebi mümkün olmadığı nedenle reddine, asıl davada davalılar .. Şti ile Dentaş …Ltd Şti hakkındaki davanın HMK 150/5.maddesi gereğince açılmamış sayılmasına, diğer davalı hakkındaki davanın ise alacaktan ayrı ve bağımsız olarak kanuni rehin hakkı tesisi davası dinlenemeyeceğinden ” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkememizden verilen 07/12/2015 tarihli 2015/291 Esas 2015/468 sayılı kararı öncelikle Yargıtay 11 Hukuk Dairesi’nin 2016/3459 E. ve 2017/2138 K. Sayılı ilamı ile onanmış, davacı vekilinin karar düzeltme istemi sonrası, Yargıtay 11. HD’nin 10/06/2021 tarihli, 2019/1443 E. 2021/4955 K.sayılı sayılı ilamıyla BOZULMAKLA, mahkememizde 2021/310 E.numarasını almıştır.
Yargıtay 11. HD’nin 10/06/2021 tarihli, 2019/1443 E. 2021/4955 K. sayılı Karar Düzeltme aşaması 2. bozma ilamında; Somut uyuşmazlıkta davacı … dışındaki davacılar bakımından ikinci defa yapılmış bir ıslah bulunmadığını, 6102 sayılı TTK’nın 1377/1. maddesi de bir usul hükmü olup, derhal yürürlüğe gireceğinden, buna bağlı olarak da davacı … dışındaki davacılar bakımından ıslah yoluyla alacağın tahsili ile dava konusu gemi üzerinde kanuni rehin hakkı tanınması talep edilmesinde usule aykırılık olmadığını, Davacı … yönünden ise verilen ikinci ıslah dilekçesi mahkemece nazara alınamayacak ise de dava tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı TTK hükümleri ve Dairemizin yerleşik uygulamaları uyarınca gemi alacaklısı hakkı veren alacaklar bakımından gemi ve teferruatı üzerinde alacaktan bağımsız olarak kanuni rehin hakkı tesisi talep edilebileceğini, bu durumda mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında tüm davacılar bakımından uyuşmazlığın esasının çözümlenmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden davacılar vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulüyle Dairelerinin 13.04.2017 tarih 2016/3459 Esas, 2017/2138 Karar sayılı onama ilamının kaldırılarak açıklanan gerekçeyle mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce, bozma ilamı sonrası icra edilen 20/01/2022 tarihli celsede aşağıda belirtilen gerekçe ile verilmiş olan davanın reddine ilişkin kararında direnilmesine karar verilmiştir.
6102 sayılı TTK 1377/1 maddesi 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, mahkememizin ilk bozma öncesi karar tarihi 13/03/2014 tür. Yargıtay 11 Hukuk Dairesi 10/06/2021 tarihli, 2019/1443 E. 2021/4955 K. Sayılı ilamında da belirtildiği üzere, TTK’nın 1377/1. maddesi de bir usul hükmü olup, derhal yürürlüğe gireceğinden, buna bağlı olarak da davacı … dışındaki davacılar bakımından, alacağın tahsili ile dava konusu gemi üzerinde kanuni rehin hakkı tanınmasının ıslah yoluyla talep edilebilmesi, mahkememizin 13/03/2014 tarihli, ilk kararı öncesi de hukuken mümkündür. Ancak davacı vekilince bu yasa değişikliği sonrası ıslah talebi ileri sürülmemiştir. Mahkememizin … 52.Asliye Ticaret Mahkemesinden(kapatılan) verilen 13/03/2014 tarihli … esas … sayılı kararı ile gerekçenin öğrenilmesi ve kararın farklı nedenle Yargıtay tarafından bozulması sonrası davacı vekilince mahkemenin ilk kararını bertaraf edecek şekilde ıslah dilekçesi sunularak talep değiştirilmiştir. Her ne kadar HMK 177/2 maddesi gereğince bozma ilamı sonrası ıslah yolu düzenlenmişse de, bu durum HMK 177/2 maddesinde “Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması halinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma ilamına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz” şeklinde düzenleme mevcuttur. Buna göre mahkemece tahkikata geçilmeden ilk celsede bozma ilamına uyularak bozma ilamında belirtilen gerekçe ile kısa karar arasındaki çelişki giderilerek önceki hüküm verilmiştir. Bu nedenle davacı vekilinin bozma ilamı sonrası ıslah talebinin, bu madde kapsamında da değerlendirilemeyeceği kabul edilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 07/05/2019 tarih, 2015/10-3336 E. 2019/523 K. sayılı ilamında; “Islah, iyi niyetli tarafın, davayı açtıktan veya kendisine karşı bir dava açıldıktan sonra öğrendiği olgularla ilgili yanlışlıklarını düzeltmesine, eksikliklerini tamamlamasına olanak sağlayan bir kurumdur. Ne var ki, taraflardan birine davanın herhangi bir aşamasında ıslah olanağı tanınması, davaların sonu alınamayacak şekilde uzamasına neden olmak gibi bir sakıncayı da içermektedir. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 84’üncü maddesinde, ıslahın yalnızca tahkikat bitinceye ve hüküm verilinceye kadar yapılabileceği öngörüldüğüne ve temyiz faslında da bozmadan sonra dahi ıslahın olanaklı bulunduğuna dair açık veya örtülü bir hüküm yer almadığına göre, Kanunun bu olanağı bir devre ve zaman ile sınırlandırdığı kabul edilmelidir. Dolayısıyla 84’üncü madde ile getirilen bu istisnai yolun bozmadan sonraki aşamalara da yaygınlaştırılması, bozmaya uyulmasıyla kazanılan hakları ihlal edebileceği gibi, davanın tamamen ıslah edildiği hâllerde işin sonuçlandırılmasını da güçleştirir. O hâlde ıslahla ilgili kuralların yargılamanın sadeliği, basitliği ve çabukluğunu amaçlayan diğer usul hukuku ilkeleriyle bağdaşacak şekilde yorumlanarak bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı sonucuna varılması zorunludur. Anılan İçtihadı Birleştirme Kararında bozma kararından sonra ıslahın mümkün olmadığı sonucuna varılırken, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 84’üncü maddesindeki kural yanında her ne kadar bu konuda kanunda açık düzenleme bulunmasa bile davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve yargı kararlarına karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ilkelerinden biri hâline gelen “usulü kazanılmış hak” kavramının ihlali endişesinin de etken olduğu görülmektedir. Bir davada verilen hükme yönelik bozma kararı, doğaldır ki bozmanın kapsam ve gerekçelerine bağlı olarak değişebilmekle birlikte genellikle, tarafların hak ve borçlarının hukuksal dayanak, nitelik, miktar ve kapsamları gibi yönlerden, davanın ondan sonraki seyrini belirler; mahkemece bozmaya uyulması hâlinde, uyma sonrasında hangi işlemlerin ve araştırmaların yapılması gerektiğini ortaya koyar. Dolayısıyla mahkemenin bozmaya uyması, davanın artık bozmada gösterilen yön, kapsam ve sınırlar çerçevesinde sonuçlandırılacağı anlamını taşır. O nedenle de uyma kararı, bozma kararı kendisinin yararına olan taraf bakımından usulü kazanılmış hak oluşturur ve mahkeme uyduğu bozma kararının gereklerini yerine getirmekle yükümlü hâle gelir. Davanın bu şekilde uyulan bozma kararının öngördüğü yön ve içeriğe bürünmesinden sonra taraflardan birinin ıslah yoluna gitmesiyle bozma kararıyla diğer taraf yararına oluşan usuli kazanılmış hakkın ortadan kalkması ya da sınırlanması, zayıflaması sonucuna yol açabilir. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasa’nın 2’nci maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti…sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır ve belirsizlik ortamına neden olur ve bu durum kabul edilemez. Nitekim 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 177/1’inci maddesinde, tahkikat sonuçlanıncaya kadar ıslahın yapılabileceğinin öngörüldüğü, bu sebeple Yargıtay’ın bozma kararı sonrasında tahkikat safhasına dönüleceğinden bozmadan sonra ıslah yapılabileceği, 6100 sayılı HMK’nın 177’nci maddesinin yanlış yorumlandığı, 1948 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararının 6100 sayılı HMK karşısında güncelliğini kaybettiği, bozma kararı sonrasında ıslah yapılıp yapılamayacağına dair Yargıtay hukuk daireleri arasında görüş aykırılığı bulunduğu ileri sürülerek içtihadın birleştirilmesi talep edilmiş ise de, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu 06.05.2016 tarihli ve 2015/1 E.- 2016/1 K. sayılı kararında 04.02.1948 tarihli ve 1944/10 Esas, 1948/3 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına benzer gerekçelerle “bozma kararı sonrası ıslah yapılamayacağı ve İçtihadı Birleştirme Kararının değiştirilmesinin gerekmediğine” karar verilmiştir.” denilerek bozma ilamı sonrası ıslah yapılamayacağı net şekilde açıklanmıştır.
Mahkememizce anılan Hukuk Genel Kurulu kararı dikkate alınarak, yukarıda da açıklandığı üzere, 6102 sayılı TTK 1377/1 maddesi 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe girmiş olması ve mahkememizin ilk bozma öncesi karar tarihinin de 13/03/2014 olması karşısında, davacı vekilince ilk yargılama aşamasında ileri sürülmeyen ıslah talebinin, mahkeme gerekçesinin öğrenilmesi ve Yargıtay ilk bozması sonrasında ileri sürülmesi mahkemece HMK 177 maddesine aykırı bulunmuştur.
Açıklanan nedenlerle; birleşen davada davalı … Nakliyat Ltd Şti hakkındaki davanın HMK 150/5.maddesi gereğince açılmamış sayılmasına, diğer davalı hakkındaki davanın ise kanuni rehin hakkının alacaktan bağımsız olarak talebi mümkün olmadığı nedenle reddine, asıl davada davalılar … Ltd Şti ile …Tic Ltd Şti hakkındaki davanın HMK 150/5.maddesi gereğince açılmamış sayılmasına, diğer davalı hakkındaki davanın ise alacaktan ayrı ve bağımsız olarak kanuni rehin hakkı tesisi davası dinlenemeyeceğinden davanın reddine ilişkin mahkememiz kararının, dosya kapsamı ve usul hükümlerine göre yerinde olduğu sonucuna varıldığından, bu kanaat ışığında mahkememizin önceki kararında DİRENİLMESİ yönünde aşağıdaki şekilde hüküm kurmak verilmiştir.
HÜKÜM:
Mahkememizin 07/12/2015 tarihli kararında DİRENİLMESİNE,
ASIL DAVADA;
1-A)Davalılar … Şirketi ile … Limited Şirketi hakkındaki davanın açılmamış sayılmasına,
B)Davalı … Hizmeti Ticaret Limited Şirketi hakkındaki davanın reddine,
2-Karar harcı olan 80,70 TL’den peşin alınan 21,15 TL’nin mahsubu ile bakiye 59,55 TL harcın davacılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
BİRLEŞEN 2012/124 ESAS SAYILI DAVA DOSYASINDA;
1-A)Davalı … Nakliyat Limited Şirketi hakkındaki davanın açılmamış sayılmasına,
B)Davalı … Ticaret Limited Şirketi hakkındaki davanın reddine,
2-Karar harcı olan 80,70 TL’den 21,15 TL peşin harç ve 21,15 TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye 38,40 TL harcın davacılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair,davacılar vekilinin yüzüne karşı davalı yokluğunda, verilen kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili dairesinden temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.20/01/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır