Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/85 E. 2021/215 K. 20.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
(DENİZCİLİK İHTİSAS MAHKEMESİ SIFATIYLA)

ESAS NO:2020/85 Esas
KARAR NO:2021/215

DAVA:İtirazın İptali (Gemi Ve Yük Alacaklılığından Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:22/07/2019
KARAR TARİHİ:20/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Gemi Ve Yük Alacaklılığından Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı sigortalı …A.Ş. Ve grup şirketlerinden …A.Ş. İle müvekkili şirket arasında Abonman Nakliyat Sigorta Poliçesi imzalandığını, sigortalı firma çalışanları tarafından nakliyeci davalı … … … firma tarafından denizyolu ile nakliyesi gerçekleştirilen emtiaların taşınması sırasında konteyner içerisinde bulunan emtiaların ıslanarak hasar gördüğü, ekspertiz raporu ile belirlenen hasar bedelinin 4.940,39 USD olduğunu, tespit edilen hasar miktarının müvekkili tarafından sigortalısına ödendiğini, meydana gelen hasardan davalının sorumlu olduğunu, halefiyet gereği müvekkilinin sigortalısa ödediği hasar bedelinin davalıdan talep edildiğini ancak herhangi bir ödeme yapılmaması üzerine tahsili için …İcra Müdürlüğünün … Es. Sayılı dosya ile icra takibi başlattıklarını, davalının takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, davalının itirazının haksız ve yersiz olduğunu iddia ile itirazın iptaline, takibin devamına ve %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Navlun mukaveleleri, konteyner taşıması olan kırkambar sözleşmeleri, konişmento, “Yükleten”,”Taşıtan”, “Taşıyan” ve “Gönderilen” kavramları, denizyoluyla yük taşıma mişleri, denizyoluyla yapılan yük taşıma işlerindeki taşıyanın hasar ve ziyadan sorumlulukları ve mutlak sorumsuzluk halleri, denizyolu taşımasının ifası/ademi ifası kavramlarının 6102 s. TTK’nın 5.kitabı olan “Deniz Ticareti Hukuku” hükümlerinde tanımlandığını, nitekim özünde dava konusu ihtilafın klasik bir Deniz Ticareti Hukuku ihtilafı olduğunu, HSYK 1.Dairesi tarafından … ili sınırları içerisinde Deniz Ticareti Hukuku ve Deniz Sigortaları Hukukundan kaynaklanan tüm uyuşmazlıklara bakmaya “Denizcilik İhtisas Mahkemesi Sıfatı ile” …Asliye Ticaret Mahkemesinin görevlendirildiğini, bu mahkeme dışında başkaca mahkemelerin deniz ticari hukuku davalarına bakmasının mümkün olmadığını belirterek görevsizlik kararı verilerek dosyanın Yetkili ….Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesi gerektiğini savunarak görev itirazında bulunmuş, Konişmentolarda bulunan Milletlerarası Yetki Şartı uyarınca davanın yetki yönünden reddine, TTK m.1188 uyarınca davanın hakdüşümü yönünden reddine, her halükarda haksız ve hukuka aykırı davanın esas yönünden de reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizde açılan işbu davanın, … Asliye Ticaret Mahkemesinin 11/12/2019 tarih, …/… esas ve …/… sayılı görevsizlik kararı ile geldiği anlaşılmıştır.
Dava, davacı … şirketine nakliyat sigorta poliçesi ile sigortalı emtianın davalının sorumluluğunda taşınması sırasında oluştuğu iddia edilen hasar nedeniyle sigortalıya ödenen hasar bedelinin davalıdan rücuen tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yöneyik itirazın İİK nun 67.maddesi gereğince iptaline ilişkindir. Uyuşmazlığın; davanın hak düşürücü sürede açılıp açılmadığı, tarafların husumet ehliyetlerini haiz olup olmadıkları, geçerli bir sigorta sözleşmesi kapsamında ödemenin yapılıp yapılmadığı, usule uygun bir hasar ihbarının bulunup bulunmadığı, hasarın deniz taşıma esnasında ve davalının kusur ve sorumluluğu altında meydana gelip gelmediği ve buna göre varsa davacı alacağının miktarının tespiti hususlarında toplandığı anlaşılmıştır.
… İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası incelendiğinde; Alacaklı … A.Ş. tarafından borçlu … aleyhine 19/04/2018 tarihinde işlemiş faiz dahil toplam 5.292,94.USD (18.740,71TL)’nin tahsili için ilamsız icra takibi yapılmış olduğu, borçluya ödeme emrinin 26/04/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalının 27/04/2018 tarihli itirazı ile takibin durduğu, ancak İİK 67 maddesi gereğince borca itiraz dilekçesinin davacı alacaklıya tebliği edilmediğianlaşılmakla, iş bu davanın 22/07/2019 tarihinde İİK md 67 uyarınca 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce resen seçilen bilirkişiler …, … ve … tarafından tanzim edilen 05/03/2021 tarihli raporda, Davada tarafların aktif ve pasif husumet ehliyetlerinin bulunduğu, Hasar ihbarının kanuni süreler içerisinde yapıldığı, Konişmeniomın arka yüzünde ycı alan uygulanacak hukuk şartının geçerli olduğu, bu sebeple dava konusu uyuşmazlığın, İngiliz Mahkemelerinde İngiliz Hukukuna göre çözümünün gerektiği, Dava konusu ıslanmadan kaynaklanan zararın taşıyanın sorumlu olduğu süreçte meydana geldiğinin ispat edilememiş olması sebebiyle davalının sorumlu tutulamayacağı, Yüce Mahkeme’nin zarardan davalının sorumlu olduğuna yönelik kanaate varması halinde, tazmini gereken zararın 4,940,39 USD olduğuna ilişkin görüş ve tespitlerine yer vermişlerdir.
Dava halefiyete müsteniden açılmış olmakla, davacı … şirketinin halef sıfatını ve buna bağlı olarak aktif husumet ehliyetini kazanabilmesi için, bir sigorta sözleşmesinin mevcut olması, sigortacının himaye kapsamında yer alan riziko sebebiyle meydana gelen zararları ödemiş olması ve dava dışı sigortalının talepte bulunabileceği zararın ortaya çıkmasından sorumlu üçüncü bir kişinin varlığı gereklidir. Bu bağlamda ilk koşul bakımından yapılan değerlendirmede, dosya içeriğinde yer alan 01/07/2016 düzenleme tarihli … numaralı poliçe örneği ile de sabit olduğu gibi davacı … ile dava dışı sigortalı …. AŞ ile grup şirketleri arasında Nakliyat Emtia Poliçesi ile nakliyat rizikolarına karşı sigorta sözleşmenin yapıldığı anlaşılmaktadır. Dosyada mevcut bulunan 11/04/2017 tarihli ödeme belgesi uyarınca, davacı şirket tarafından sigortalısına poliçe kapsamında 4.940,39 USD tutarında tazminat ödemesi yapılmış olduğu görülmektedir. Şu halde huzurdaki davada TTK 1472 maddesi uyarınca davacı sigortacının halefıyet hakkının doğduğu ve buna bağlı olarak, aktif husumet ehliyetine sahip olduğu mahkemece kabul edilmiştir.
Davalının pasif husumet ehliyetine sahip olup olmadığını tespit, esasında dava konusu taşıma sebebiyle taşıyan sıfatını haiz olup olmadığına bağlıdır. Bu bağlamda genel olarak ifade etmek gerekirse; bir tarafın (taşıyan) deniz yolu ile yük taşıma taahhüdünde bulunduğu; diğer tarafın (taşıtan) ise ücret (navlun) ödeme borcu altına girdiği sözleşme olan navlun sözleşmesinde, taşıma taahhüdünü üzerine alan kişi taşıyandır ve taşıyanın sıfatını tayinde dikkate alınan en önemli belge ise konşimentodur. Nitekim TTK 1238 maddesi uyarınca konişmentoyu taşıyan sıfatıyla imzalayan veya konişmento kendi ad ve hesabına imzalanan kişi, taşıyan sayılır.
Dosyaya sunulan ve davalı (… marka adıyla ticaret yapan) Maersk Line tarafından düzenlenen … numaralı konişmentonun dava konusu taşımaya ilişkin olması; dava konusu yükün yükleteninnin dava dışı sigortalı …. AŞ olarak gösterilmiş bulunması , dava dışı sigortalı …’a ait yükün taşınması işinin davalı tarafından üstlenildiği ve yerine getirildiği; dolayısıyla dolayısıyla davalının dava konusu taşıma bakımından fiili taşıyan sıfatını ve dolayısı ile pasif husumet ehliyetini haiz olduğu mahkemece kabul edilmiştir.
Davalı vekili davaya konu konşimentoda bulunan milletlerarası yetki kaydı nedeni ile mahkememizin yetkisizliğini savunmuş olmakla öncelikle bu hususun değerlendirilmesi gerekmektedir. Yabancı unsuru taşıyan uyuşmazlıkların çözümünde yetkili kanunun tayininden önce çözümü gereken sorun açılan davada mahkemenin milletlerarası yetkisinin bulunup bulunmadığı hususuna ilişkin olduğundan (Aysel Çeliker/Bahadır Erdem, Milletlerarası Özel Hukuk, Sayfa 19) uygulanacak hukuktan önce yetki konusunun karara bağlanması gerekmektedir. MÖHUK 47.maddesinde yer itibari ile yetkinin münhasır yetki esasına göre tayin edilmediği hallerde taraflar arasında yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkisinden doğan uyuşmazlığın yabancı bir devlet mahkemesinde görülmesi konusunda anlaşma yapılması mümkündür. Yetki şartı taraflar arasındaki ilişkiyi düzenleyen sözleşmeye ayrı bir madde olarak konulabileceği gibi ayrı bir sözleşme olarak da düzenlenebilecektir. Anılan hükme göre yetki şartının geçerli olması için uyuşmazlığın yabancılık unsuru taşıması, Türk Mahkemelerinin yetkisinin münhasır yetki esasına göre düzenlenmemiş olması ile uyuşmazlığın borç ilişkisinden doğması gerekmektedir.
Davaya konu taşımada milletlerarası yetki kaydının bulunduğu konşimentonun davalı adına Türkiye acentesi olduğu anlaşılan … tarafından düzenlendiği anlaşılmakla,Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin, 22/06/2020 tarihli, … Esas ve … Karar sayılı ilamı gereği yetki kaydının Türk Mahkemelerinin münhasır yetkisini ortadan kaldırır nitelikte bulunmaması nedeni ile davalının bu yöndeki itirazı yerinde görülmemiştir.
Davalı vekilince ayrıca davanın TTK1188 maddesi gereğince 1 yıllık hak düşürücü sürede açılmadığı itirazı da bulunmakla bu kapsamda inceleme yapmak gerekmiştir. TTK 1188/1 maddesi uyarınca eşyanın zıyaı veya hasarı ile geç tesliminden dolayı taşıyana karşı her türlü tazminat istem hakkı, bir yıl içinde yargı yoluna başvurulmadığı takdirde düşer. TTK 1185/2 gereği bu süre taşıyanın eşyayı veya bir kısmını teslim ettiği tarihten itibaren işlemye başlar. Ancak aynı maddenin 3, fıkrasında rücu davasının, birinci fıkrada öngörülen hak düşürücü sürenin sona ermesinden sonra da açılabilileceği. Bu durumda rücu davası açma hakkına sahip olan kişinin, istenen tazminat bedelini ödediği tarihten itibaren doksan gün içinde dava açabileceği belirtilmektedir.
Bu kapsamda dosya muhteviyatından eşyanın teslim tarihinin 28/01/2017 olduğu, aynı gün esyanin boşaltılma işleminden sonra, toplamda 1432 kolinin hasar gördüğünün tespit edildiği ve 30/01/2017 tarihinde gerekli hasar raporunun düzenlendiği ve davacının sigortalısına 11/04/2017 tarihli sigorta ödemesi yaptığı anlaşılmaktadır. Emtiaların teslim tarihinin 28/01/2017 , davacının sigorta tazminatı ödeme tarihinin ise 11/04/2017 olmasına karşılık, davacının icra takip tarihine başladığı tarihin 19/04/2018 olması karşısında davanın TTK 1188 maddesi gereğince yasal 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle davanın Hak düşürücü süre nedeni ile usulden reddine ilişkin aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:
1-Hak düşürücü süre nedeni ile davanın USULDEN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harç Tarifesi gereğince peşin alınan 486,86TL den karar harcı olan 59,30 TL nin mahsubu ile fazla alınan 427,56.TL’nin kesinleşmeye müteakip talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Davalı vekili için takdir edilen 4.080,00.TL red vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Tarafların dava şartı olan Arabuluculuk toplantısına katıldıkları halde anlaşamadıkları, Arabuluculuk son tutanağından anlaşıldığından 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A-14 bendi uyarınca ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca Suçüstü Ödeneğinden ödenen 1.320,00.-TL Arabuluculuk ücretinin davanın reddine karar verildiğinden davacıdan alınarak hazineye gelir KAYDINA,
6-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf nezdinde temyizi kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.. 20/04/2021

Katip …

Hakim …