Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/49 E. 2020/250 K. 21.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
(DENİZCİLİK İHTİSAS MAHKEMESİ SIFATIYLA)

ESAS NO : 2019/304
KARAR NO : 2020/257
DAVA : Alacak (Gemi Ve Yük Alacaklılığından Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/09/2019
KARAR TARİHİ : 26/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Gemi Ve Yük Alacaklılığından Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin kendisine ait olan brüt 22.220 kg (net 22.000 kg) ağırlığındaki Sodyum Sülfür emtiasını, müşterisi olan Libya Bingazi merkezli … firmasına deniz yoluyla nakledilmek üzere davalı nakliye firması ile anlaştığını, sözkonusu yükün davalı firmaya teslim edilerek 22/11/2017 tarihli … numaralı konşimentoya bağlandığını, deniz yoluyla nakliye işlemlerine girişildiğini, söz konusu emtianın tehlikeli madde özelliğinin de olduğunu, müvekkili tarafından yükün tehlikeli madde olduğu hususunda “Dangerous Goods Form” düzenlenerek davalı firmaya iletildiğini, böylece uluslararası deniz taşıma kuralları gereğince davalıya yazılı olarak tehlikeli madde bildiriminde bulunulduğunu, müvekkili şirketin yükün usulüne uygun taşınmasına ilişkin olarak üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini, davalı firmanın müvekkile ait olan yükü müvekkilinin müşterisi olan Libya-Bingazi merkezli … firmasına teslim edilmek üzere Libya ülkesine deniz yoluyla nakletmek borcu altında olduğu halde müvekkilinin sözlü ve yazılı hiçbir izni ve bilgisi bulunmamasına rağmen Malta ülkesine götürdüğünü ve yükün Malta makamları tarafından alıkonulmasına tümüyle kendi kusuru ile neden olduğunu, davaya konu yükün nihai olarak 04/04/2019 tarihinde zayi olduğunu, davalı firmaya gönderilen tüm ihtarlara rağmen davalı firmanın yükü Malta makamlarından kurtararak müvekkiline teslim edemediğini beyan etmiş, müvekkiline ait olan emtianın davalı tarafından zayi edilmesi nedeniyle uğranılan yük değeri zararı 18.700 USD. Tazminat tutarının malın zayi olduğu 04/04/2019 tarihinden itibaren temerrüt faizi ile birlikte davalından tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Türk Ticaret Kanunu’nun Navlun Sözleşmeleri başlığının Üçüncü Ayırım kısmında bulunan md. 1188 (1) ‘de “Eşyanın zıyaı veya hasarı ile geç tesliminden dolayı taşıyana karşı her türlü tazminat istem hakkı, bir yıl içinde yargı yoluna başvurulmadığı takdirde düşer.” olarak belirtilmiştir. Ancak teslim edilmeyen yüklerde hak düşürücü sürenin hangi tarih esas alınarak hesaplanacağı ise aynı maddenin ikinci fıkrasında öngörüldüğü üzere “..veya eşya hiç teslim edilmemişse, onun teslim edilmesi gerektiği tarihten itibaren işlemeye başlar” dendiğini, ilgili yük için öngörülen teslimat tarihi 23/11/2017 olmakla beraber, bundan doğan her türlü talep hakkının 23/11/2018 tarihi itibari ile dolduğunu, davacının malın ziya olduğu iddiasını kanıtlar somut herhangi bir delil sunamadığını, ziya iddiasının tamamen varsayıma dayandığını, hiç bir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydıyla, 1.5 yıl gibi bir sürenin her halükarda bir oyalama fiili için fahiş uzunlukta bulunduğunun ve böylesine bir sürenin ticari hayat teamüllerine aykırı olduğunun, TTK md. 18 uyarınca basiretli tacire yaraşır şekilde davranma yükümlülüğü bulunan davacının, haklarını ileri sürebilmek için zamanaşımı sürelerini göz önünde bulundurması gerektiğini kabul etmek gerektiğini, davacıya ait sodyum sülfür emtialarının, taşıyıcı vasıtaya olan … gemisine yüklendiğinde, bu emtiaya ait her türden risk ve bunlardan doğacak her türden talep hakkının dava dışı alıcı olan “… ” firmasına geçtiğini, bu emtiaya ilişkin halihazırda satış bedeline ulaşan davacının, aynı sebeple, her kimden ve hangi ad altında olursa olsun ikinci bir talepte bulunması kötüniyetli olup, sebepsiz zenginleşmeye yol açacağının açık olduğunu, bu bağlamda davacının işbu davayı ikame etmek için öncelikli olarak HMK 114 (1) – d uyarınca aktif husumet ehliyeti ve hukuki yararı bulunmadığından, işbu açılmış davanın reddi gerektiğini, TTK md. 868 ve talimata ilişkin TTK’da ki diğer hükümlerin lafızları incelendiğinde, yükün nereye, hangi şekilde, hangi koşullar altında gönderileceğini dair emir, talimat verme yetkisinin göndericide olduğunu, müvekkili şirkete verilmiş herhangi bir özel talimat bulunmadığını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
… İcra Müdürlüğü’nün 2018/… E.sayılı dosyası, dosyamız arasına alınmış, taraf vekillerince tüm delilleri dosyaya sunulmuştur.
Tüm dosya kapsamı itibariyle, taşıma konusu tehlikeli madde niteliğinde emtianın … Gemisine, 22/11/2017 tarihli … nolu konşimento tahtında yüklendiği, İzmir Aliağa’dan Libya-Bingazi’ye gitmek üzere yola çıktığı, Malta’da, Malta yetkili makamlarınca yüke el konulduğu, davacı tarafın yükün Malta makamları tarafından alıkonulmasına davalının kendi kusuru ile neden olduğu ve yükün 04/04/2019 tarihinde zayi olduğu iddiası ile yük değeri zararının karşılanması amacı ile işbu davayı açtığı, davalı tarafından TTK md 1188 uyarınca hak düşürücü süre itirazı bulunulduğu, TTK nun 1188. Maddesi uyarınca “eşyanın zıyaı veya hasarı ile geç tesliminden dolayı taşıyana karşı her türlü tazminat istem hakkı bir yıl içinde yargı yoluna başvurulmadığı takdirde düşer ve bu süre eşyayı veya bir kısmını teslim ettiği veya eşya hiç teslim edilmemişse, onun teslim edilmesinin gerektiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Zıyaı ve hasarından ileri gelen zararın tazmini için taşıyana talep ve dava hakkına ilişkin bu süre niteliği itibariyle hak düşürücü süredir. ” hükmünün yer aldığı, dosyada mevcut elektronik posta yazışmalarından taşıma konusu yükün 18/01/2018 tarihinde teslim edilmesinin öngörüldüğü görülmekle, TTK’nun 1188.maddesinde belirtilen hak düşürücü sürenin geçtiği, TTK’nun 1189.maddesinde “tazminat isteminin muhattabı, zarar göreni dava açma süresini kaçırması sonucunu doğurucak şekilde oyalarsa, hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu itirazından yararlanamaz” hükmüne yer verildiği, davacı vekili tarafından TTK’nun 1189.maddesi gereğince davalının hak düşürücü süre itirazından yararlanamayacağı belirtilmiş ise de, buna ilişkin delil ve belge sunulmadığı, davacının davalı tarafından dava açma süresini kaçırması sonucunu doğuracak şekilde oyalandığı hususunu ispatlayamadığı görülmekle, davanın TTK 1188.madde hükmü gereğince hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davacının davasının hak düşürücü süre nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harç Tarifesi gereğince peşin alınan 1.768,31 TL den karar harcı olan 54,40 TL nin mahsubu ile fazla alınan 1.713,91 TL’nin kesinleşmeye müteakip talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı vekili için takdir edilen 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair, Davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.26/10/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır