Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/407 E. 2021/489 K. 22.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
17. ASLİYE TİCARETMAHKEMESİ
(DENİZCİLİK İHTİSAS MAHKEMESİ SIFATIYLA)

ESAS NO:2019/407 Esas
KARAR NO :2021/489

DAVA:Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
DAVA TARİHİ:10/12/2019
KARAR TARİHİ:22/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; …isimli geminin çok amaçlı, iki boyutlu (2B) ve üç boyutlu (3B) sismik tarama imkan ve kabiliyeti çerçevesinde yürütülecek jeoloji, jeofizik, hidrografi ve oşinografi kapsamlı ulusal arama/araştırma faaliyetlerinin tüm denizlerde etkin ve verimli şekilde icrası ihtiyacının karşılanmasına yönelik olarak Türkiye’de inşa olunduğunu, …gemisinin inşası ve donatımını müteakip 23/06/2017 tarihinde kabulü yapılarak müvekkili …’nın mülkiyetine geçirildiğini, …’in denizde yürüteceği arama/araştırma faaliyetlerinde karşılaşacağı denizcilik riskleri davalı sigortacının çeşitli poliçeleri ile 26/06/2017 tarihinde güvence altına alındığını, bu sigorta poliçelerinden biri de, davanın konusu … no.lu Tekne Sigorta Poliçesi olup, …’in sismik algılayıcı kablolarında oluşacak zıya veya hasar riskine karşı sigortalı müvekkili … lehine teminat vermek amacıyla düzenlendiğini, sigorta poliçesinin Ocak 2017 tarihli …’na yollamada bulunduğunu, poliçede sigorta bedeli olarak 23.600.000.-USD gösterildiğini ve 450.000.-USD tenzili muafiyet şartı getirildiğini, poliçe teminat süresi düzenlenmesini müteakip bir yıl olduğunu, bunu müteakip …ile TC Enerji Bakanlığı’nın Milli Enerji ve Maden Politikası kapsamında 2017 yılı Ağustos ayından itibaren yabancı uzmanların eşliğinde sismik tarama faaliyetleri icra edilmeye başlandığını, …, 08/01/2018 tarihinde sismik tarama maksadıyla Batı Karadeniz’e açıldığını, 16-18/01/2018 tarihlerinde deniz ve hava durumu 18/01/2018 günü öğleden sonrası için deniz durumu dört 7-8/rüzgâr durumu 8-9 Beaufort olarak raporlandığını, bu deniz ve rüzgâr durumu tahmin verileri 16/01/2018 ve 18/01/2018 günü sabahı yapılan günlük güverte toplantılarında ele alındığını, bu toplantıda kötü hava şartları öncesi “normal seyir modu”nun sonlandırılarak sismik arama/araştırma faaliyetlerinde mutat uygulama olan “güvenli seyir modu”na geçiş kararlaştırıldığını, söz konusu operasyonlar sırasında 18/01/2018 tarihinde karşılaşılması beklenen olumsuz hava şartları öncesi …ile “güvenli seyir modu”na geçildiğini, hava tabancaları toplandığını ve sismik algılayıcı kablolar kötü hava şartlarından etkilenmemesi için derine salındığını, ayrıca …’in rotası rüzgâra ve dalgalanmaya karşı daha emniyetli olduğu mütalaa edilerek 135 rotasına döndürüldüğünü, 18/01/2018 tarihinde öğlen vakti öngörülemeyen şekilde ağırlaştığını ve hava durumu kaynaklarınca olağanüstü olarak nitelendirilecek düzeyde 12 Beaufort seviyesine çıktığını, 18/01/2018 tarihinde öğlen vakti oluşan kaba denizler sebebiyle …, sert baş kıç ve yalpa hareketleri yapmaya başladığını, iskele barovanın ters yöne süratli bir şeklide sismik algılayıcı kabloların üzerine gittiğinin tespit edildiğini ve ivedilikle bilimsel sistemlerden sorumlu uzman amir bilgilendirildiğini, tüm çabalara rağmen geminin arkasından çekilen ve her biri 4 (dört) km uzunluğundaki 4 (dört) adet sismik algılayıcı kablonun birbiriyle belirli mesafede açılmasını sağlayan iki adet Barovan ünitesinden biri ve akabinde 4 (dört) adet sismik algılayıcı kablodan ikisi koparak denizde serbest kaldığını, kötü hava şartları ancak 19/01/2018 tarihinde sabah saatlerinde sona erdiğini, 19/01/2018 tarihinde acil durum prosedürlerine uygun olarak ilgili mercilere ve davalı sigortacıya gerekli riziko bildirimleri yapıldığını, hava ve deniz şartlarının geminin güvertelerinde çalışmaya imkân verecek duruma gelmesiyle 19-21/01/2019 tarihleri arasında gemiyle bağlantısı kopmayan diğer Barovan ünitesi ile sismik algılayıcı kablolar sağlam olarak gemiye alındığını ve denizde serbest kalan ekipmanın yerinin ivedilikle tespiti amacıyla Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü, Seyir Hidrografi ve Oşinografi Dairesi Başkanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı ile gerekli iletişim ve koordinasyon sağlandığını, Sahil Güvenlik Komutanlığınca helikopter vasıtasıyla havadan yapılan arama çalışmaları sonucunda yeri tespit edilen ekipmanlar, …’e koruma ve takip hizmeti veren … ve … römorkörleriyle 21/01/2018 tarihinde gemiye çıkarıldığını, …, 22/01/2018 tarihinde Haydarpaşa Limanı’na bağlandığını, müteakip süreçte, 24/01/2018 tarihinde davalı sigortacı tarafından dava konusu olayla ilgili olarak … No’lu hasar dosyası açıldığını ve ekspertiz firması olarak … görevlendirildiğinin müvekkiline bildirildiğini, adı geçen ekspertiz şirketince 22-24/01/2018 tarihleri arasında …üzerinde incelemeler yapıldığını, fiziksel olarak hasarlı olduğu tespit edilen ekipman belirlenerek ön hasar listesi oluşturulduğunu ve istenen tüm belgeler taraflarına teslim edildiğini, bu aşamada ekspertiz şirketinin önerisi doğrultusunda nihai hasar durumunun tespiti için sismik algılayıcı kabloların üreticisi … firmasının test prosedürlerine uygun olarak 27/01/2018 – 02/02/2018 tarihleri arasında …ile sismik algılayıcı kablolar ile çevre ekipmanı teste tabi tutulduğunu, bu çalışmaların sonucunda, hasarlı/kullanılamaz durumda olduğu tespit edilen 54 adet (toplam 8100 m) sismik algılayıcı kablo ve çevre ekipmanına ilişkin nihai hasar listesi düzenlendiğini, davalı sigortacının reasüreri …, 30/01/2018 tarihinde olay incelemesi için ikinci bir eksper şirketi … … görevlendirdiğini, müvekkili …, 13/02/2018 tarihinde sigorta poliçesinden doğan diğer haklar da saklı kalmak kaydıyla, davalı sigortacıdan toplam 6.058.819,80 ABD Dolar’lık zararının tazminini talep ettiğini, bu esnada … Şirketin eksper şirketi … London, 19-20/04/2018 tarihleri arasında …üzerinde ve yerinde ikinci kez eksper incelemesi gerçekleştirdiğini, ardından davalı sigortacı, sırasıyla 17/05/2018, 13/06/2018 ve 14/02/2019 tarihlerinde Sigorta Eksperi’nin hazırlamış olduğu raporlar doğrultusunda incelemenin tamamlandığı belirtilerek sigortalanmış sismik algılayıcı kablo ve çevre ekipmanının üretici tarafından belirlenen normal hava şartlarının ötesinde kullanıldığından bahisle sigorta tazminat talebini ödemeyi reddettiğini, davalı sigortacı bu kapsamda … Kıyı Ötesi Sismik Algılayıcı Kablo ve Çevre Ekipmanı Kural ve Şartlarının 1.1.2 maddesi uyarınca sismik algılayıcı kabloların ve çevre ekipmanının üretici Kappa Offfshore Solutions firması tarafından hazırlanmış Donanım Seti Kullanıcı Kılavuzunun 3. maddesinde belirlenmiş normal kullanım sınırlarını aşan hava koşullarında işletilemeyeceğini, deniz durumu dört 7-8 / rüzgar durumu 8-9 Beaufort hava durumu rapor edilmesine rağmen kullanımdan vazgeçilmediğini iddia ettiğini, Kappa Offshore Solutions firması, donanım setini oluşturan sismik algılayıcı kablo ve çevre ekipmanının üreticisi olmayıp, sorumluluğu …’de konuşlu 2B/3B sismik tarama sistemini oluşturan başlıca …, Bolt, Teledyne, Partnerplast, Baro, Kongsberg, Rollsroyce, Seamap gibi farklı birçok üreticiden sağlanan ve gemi İnşa alt yüklenicisi … tarafından …’e entegrasyonu sağlanan ekipman bileşenlerinin 2B/3B Sismik Sistem Deniz Kabul Testini (SAT) yapmak olduğunu, adı geçen firmanın hazırlamış olduğu kılavuz da sadece SAT testine ilişkin olarak kendisine başvurulmuş bir kılavuz olduğunu, normal kullanım sınırlarını aşan şartlarda gemide yapılan değerlendirmeler neticesinde Güvenli Seyir Modu’na geçilmesinin, 26/01/2018 tarihli Eksper Raporu m. 3.3 / 3.7 ile 01/05/2018 tarihli Eksper Raporu m. 3.1.2’de de vurgulandığı üzere sismik endüstrisinde mutat bir uygulama olduğunu, deniz durumu 5 / rüzgar durumu 6 Beaufort’un ötesinde hava koşullarıyla karşılaşılması halinde arama/araştırma gemilerinde mutat (normal) uygulama, geminin güvenli seyir moduna alınması ve bu doğrultuda gemiye çekilmesi en az 24 saat süren ve ardından hava durumu düzeldiğinde en az 36 saatte tekrar denize bırakılacak sismik algılayıcı kabloların gemiye alınmak yerine, denizde 15 metre derine salınması ve bu suretle bunların rüzgar ve dalgaların etkisinden korunması olduğunu, …’de de bu yöntemin izlendiğini, sismik algılayıcı kablolar ve çevre ekipmanı batırılarak normal kullanım dışına alındığı ve güvenli seyir moduna geçildiğini, Donanım Seti Kullanıcı Kılavuzunun 3. Maddesinde kendisine yollamada bulunduğu “… (Sağlık-Emniyet-Çevre) Planında da, deniz durumu 5 / rüzgar durumu 6 Beaufort’u aşan deniz durumu 7-8 / rüzgar durumu 8-9 Beaufort hava koşullarında sismik tarama faaliyetlerine devam edip etmeme bakımından “Job Safety Analysis” (JSA: İş Güvenliği Değerlendirmesi) önerildiğini, bu kapsamda hava tahmin raporlarından hava durumunun deniz durumu 7-8 / rüzgar durumu 8-9 Beaufort şiddetinde oluşacağı bilgisini alan gemi kaptanı, sismik operasyon sorumlusu ve bölüm şefleri ile iş güvenliği değerlendirmesi yaptığı ve ardından normal kullanımı bırakmak suretiyle, güvenli emniyet moduna geçişi kararlaştırdığı ve uyguladığını, 01/05/2018 tarihli Eksper Raporunun Sonuç kısmında, rizikonun teminat kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceğine karar verilmediğinin ifade edildiği, ancak rizikonun sigorta teminatı dışında kaldığına yönelik bir değerlendirmede bulunmaktan kaçındığını, bunun üzerine davalı sigortacı inisiyatif kullanarak, sigortalı sismik algılayıcı kablolar ile çevre ekipmanında meydana gelen zıya veya hasarın sigorta teminatı kapsamı dışındaki bir rizikodan meydana geldiğini kabul ettiğini, yapılan değerlendirmelerde şüpheye yer verilmesine rağmen yine de eksperler zarar hesabına yönelik görevlendirilmediğini, 26/06/2017 tarihli ve … no.lu Tekne (…) Sigorta Poliçesinin 2. sayfasında tenzili muafiyet olarak 450.000 USD kararlaştırıldığından, davalı sigortacının müvekkili şirkete sigorta kapsamındaki rizikonun gerçekleşmesi dolayısıyla maruz kaldığı zarar için ödemesi gereken sigorta tazminatı da (4.869.921,63 – 450.000 =) 4.419.921,63 USD olduğunu beyanla fazlaya İlişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 4.419.921,63 USD sigorta tazminatının, alacağın muaccel olduğu 06/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek kanuni temerrüt faizi üzerinden, yargılama masrafları ve kanuni avukatlık ücretiyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Uyuşmazlığa konu sigorta ilişkisi, …gemisinde bulunan sismik algılayıcı kablo ve ekipmanın, 28.05.2017 ile 28.06.2018 tarihleri arasında sigorta teminatı altına alınmasına dair müvekkili … Sigorta tarafından düzenlenen … numaralı Tekne (…) Sigorta Poliçesi’ne dayandığını, ilgili poliçe içinde, müvekkili ile reasürörü arasındaki reasürans sözleşmesinin A Bölümü (Section A)’nü teşkil eden Ocak 2017 tarihli …”a atıf yapıldığını, uyuşmazlığa konu sigorta poliçesi kapsamında, davacı uhdesinde bulunan ve sigortalanan sismik algılayıcı kablo ve ekipmana ilişkin teknik kullanım koşullarını belirten her doküman, sigorta şartlarına dâhil edildiğini ve davacı …’nın sigorta korumasından yararlanması ilgili teknik kullanım koşullarına uygunluk şartına tabi kılındığını, bu kapsamda her ne kadar uyuşmazlığa konu sigorta poliçesinin müzakereleri esnasında davacı … tarafından müvekkili … Sigorta’ya bildirilmemiş olsa da, uyuşmazlık konusu olayın meydana gelmesini müteakip müvekkiline ulaşmış olan ve poliçe evrakı içinde atıf yapılmış olan Kappa Offshore Solutions firması tarafından hazırlanmış Donanım Seti Kullanıcı Kılavuzu ve … firması tarafından hazırlanmış olan Kullanıcı Kılavuzu’nun da huzurdaki uyuşmazlığın çözümünde dikkate alınması gerektiğini, … …Araştırma Gemisi 2B/3B Sismik Operasyon ve Eğitim Hizmet Alım Şartnamesinde de sismik sisteme ait tüm sistem/cihaz/ekipmanların ilgili kılavuzlar uyarınca kullanılması ve korunması gerektiği belirtildiğini, davacı …’nın …Araştırma Gemisi 2B/3B Sismik Operasyon ve Eğitim Hizmet Alımı Şartnamesinde de sismik sisteme ait tüm sistem/cihaz/ekipmanların ilgili kılavuzlar uyarınca kullanacağını ve koruyacağını belirttiğini, Kappa Offshare Solutions firması tarafından hazırlanmış Donanım Seti Kullanıcı Kılavuzu, bizatihi davacı tarafından satın alınmış olan sismik algılayıcı kablo ve ekipmana ait son derece teknik detaylar ile kullanım koşul ve parametrelerini içerdiğini, ilgili belgelerin hazırlanması/yazımı sürecinde Müvekkil … Sigorta’nın hiçbir dahli bulunmadığını, keza, uzmanlık alanı sismik araştırma olmayan ve sigortacı olarak yükümlülüğü sigorta ettiren tarafından kendisine bildirilen risklere ilişkin sigorta teminatı sağlamakla sınırlı olan müvekkilinin, böyle bir kılavuzun yazımındaki herhangi bir eksiklik nedeniyle sorumlu tutulması poliçe tarafları arasındaki menfaat dengesine ve hakkaniyete aykırı olup, bundan kaynaklanan herhangi bir şüphenin, hiçbir surette müvekkili aleyhine yorumlanması mümkün olmadığını, davacı tarafından sunulan bu raporun herhangi bir imza taşımadığı ve bu haliyle bir taslaktan öteye gitmediğini, ayrıca ilgili rapor bir bütün olarak ele alındığında rapora esas araştırmanın zaten meydana gelen zararın mahiyeti ve boyutunun tespiti ile ilgili olduğunu, bu doğrultuda raporun sonuç kısmında “güvenli seyir modu”nun teminat kapsamında olup olmadığına ilişkin bir değerlendirmeden kaçınılması söz konusu olmadığını, kanun metninde yer alan tanımlama uyarınca eksperin esas görevi sigorta konusu bir riskin gerçekleşmesi halinde, hasarın gerçekleşme nedenini tespit etmek ve zarar miktarını belirlemek olduğunu, aynı şekilde, Sigorta Eksperleri Yönetmeliği’nde de hasarın poliçe teminatı kapsamına girip girmediği yönünde bir değerlendirme yapması eksperin görevleri arasında sayılmadığını, müvekkili sigortacının, bu poliçe özelinde sigorta teminatının kapsamını ve dolayısıyla da kendisi ve reasürör açısından risk analizini, …’nın uygulamalarından bihaber şekilde düzenlemesine neden olduğunu, davacı tarafından tazmini talep edilen zararın Tekne Sigorta Poliçesi kapsamı dışında olduğuna dair uyuşmazlık konusu talebin teminat dışı olduğuna ilişkin savunmalarına halel getirmemek kaydıyla, bir an için davacı … tarafından talep edilen zarar tazmininin sigorta kapsamı içinde olduğu kabul edilecek olsa bile, davacı … tarafından Poliçe şartlarının ihlal edilmiş olması sebebiyle, ilgili tazminat talebinin hiçbir surette müvekkili tarafından karşılanmasına olanak bulunmadığını, davacı …’nın Tekne Sigorta Poliçesi metninin kaleme alınması nedeniyle poliçe kapsamına dair bir şüphe olduğu ve bu şüphenin de davacı yararına yorumlanması gerektiği iddiasının kabul görmesi ihtimalinde dahi müvekkili … Sigorta hiçbir surette sigortalı ekipmanın “güvenli seyir modu”ndayken uğradığı zararlardan sorumlu tutulamayacağını, rizikonun gerçekleşmesinden sonra bildirim yükümlülüğünün ihlali bakımından, sigorta ettirenin kusurlu olup olmadığına bakılması ve kusur derecesine göre talep edilen tazminattan indirim yapılmasını, davacı …, sismik araştırma sektöründe “mutat” olarak addettiği ve sigortalanan sismik algılayıcı kablolar ve ekipmanın poliçe şartları dışında kullanılması ve sismik araştırma için aktif olarak kullanılmasa dahi denizde bırakılması sonucunu doğuran bir uygulamayı, poliçenin düzenlenmesi sürecinde müvekkiline bildirmeyerek, sigorta sözleşmesi kapsamında müvekkilinin sigorta teminatı sağlayıp sağlamama konusundaki kararına etki edecek ölçüde önemli bir unsuru bildirmediğini, bu kusurun uyuşmazlığa konu riskin meydana gelmesi ve zararın ortaya çıkması hususunda etkisinin %100 oranında olduğunu, davacının, müvekkiline 13.02.2018 tarihinde iletmiş olduğu sigorta tazminatı ödeme talebinde uyuşmazlığa konu olaya dair toplamda 6.058.819,80 Amerikan Doları tutarında zararı olduğunu bildirdiğini, bununla birlikte huzurdaki dava kapsamında talep edilen tutarın ise 4.419.921,63 Amerikan Doları olduğu anlaşıldığını, davacı … tarafından ilgili tablo ve faturalarda yer alan tutarların ödendiğine ilişkin herhangi bir ispat vasıtası sunulmadığını, davacı … tarafından ileri sürülen faiz talebi de fahiş olduğunu, davacı tarafından talep edilen, toplamda 4.419.921,63 Amerikan Doları’nın 859.006,17 Amerikan Doları’na tekabül eden kısmı Türk Lirası üzerinden fatura edilmiş tutarlar olup bu kısmın ilgili şartname maddesi uyarınca, Amerikan Doları üzerinden talep edilmesi mümkün olmadığını beyanla davanın reddine, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Bilirkişi heyetinden alınan 12/05/2021 tarihli bilirkişi raporunda; Sigortalı gemiye ait sismik algılayıcı kablo ve çevre ekipmanlarında meydana gelen hasarın sigorta teminatı kapsamında kalıp kalmadığı hususlarının değerlendirilebilmesi için sigorta teminatının kapsamını ve tarafların haklarını, temerrüde ilişkin hükümler ile genel ve varsa özel şartları içeren … numaralı ve 26.06.2017 tarihinde dava tarafları arasında düzenlenen poliçe hükümleri ve eklerinin dikkate alınması gerektiğini, dava dosyasına mübrez deliller incelendiğinde …’in 08.01.2018 tarihinde sismik araştırma faaliyetlerinde bulunmak için Batı Karadeniz’e açıldığının görüldüğünü, dolayısıyla geminin faaliyetlerinin dava konusu olay tarihinden daha önce normal kullanım koşulları altında başlatıldığını, 15.01.2018 tarihine kadar 4 veya 5 orta olarak belirlenen rüzgâr durumu, 18.01.2018 günü öğleden sonrası için 8-9 bofor olarak raporlandığını, rüzgâr hızının öngörülenin yaklaşık iki katı kadar olarak tespit edildiğini, gemi kaptanı tarafından prosedüre uygun olarak güncel olarak hava raporu veren 2 farklı istasyondan takip edildiğinin anlaşıldığını, uygulamada istasyonlar 12 saatte bir gözlemlerinin sonucu yayınladığını, her iki istasyonun hava tahmin raporlarına bakıldığı zaman o gün oluşan 74 knot’luk rüzgarın bu istasyonlarca tahmin edilemediğinin görüldüğünü, 18 Ocak 2021 tarihinde deniz durumu 7-8 bofor, rüzgar durumu 8-9 olarak beklenilirken, 12 bofor kuvvetinde rüzgar oluştuğunu, bu olayda, hava tahminlerinin çok üzerinde hava koşullunun oluştuğu gemi CCTV video kayıtlarında eksperler tarafından doğrulandığını, dava dosyasına konu olayın oluştuğu sırada normal kullanım koşullarının bulunmadığını, ancak faaliyetlerin başlatıldığı tarihte normal kullanım koşulları aşamasında gerçekleştiğini, davacının havanın 7-8/rüzgâr durumunun 8-9 bofor olarak raporlanması üzerine dava dosyasına mübrez kaptan raporundan da anlaşılacağı üzere güvenli seyir moduna geçtiğini, davalının iddialarının aksine davacının kayıp ya da hasar riskini indirmek amacıyla güvenli seyir moduna geçtiği kanaatine varıldığını, gerçekten geminin güvenli seyir moduna alınması ve bu doğrultuda gemiye çekilmesi en az 24 saat süren ve ardından hava durumu düzeldiğinde en az 36 saatte tekrar denize bırakılacak sismik algılayıcı kabloların gemiye alınmak yerine denizde 15 metre derine salınması ve bu suretle bunların rüzgâr ve dalgaların etkisinden korunmak amaçlı olduğu ve bunun faaliyette bulunmak olarak nitelendirilemeyeceğini, sigortalı gemiye ait sismik algılayıcı kablo ve çevre ekipmanlarında meydana gelen hasarın poliçe ve şartlar hükümleri dairesinde sigorta teminatı kapsamında kaldığını, davalının kötü hava koşullarının varlığı durumunda sismik kabloların toplanması yöntemine başvurmasının gerektiğini ileri sürdüğünü, ancak dava dosyasının incelenmesinde bu yönde bir gerekliliğin ne poliçede ne de ekleri belgelerde zikredilmediğini, davacının gemiyi güvenli seyir moduna almış olmasının sismik faaliyette bulunduğu anlamına gelmediğini, davacının sigortalının olay öncesi ve anında bildirim yükümlülüklerine aykırı davranıp davranmadığının tespiti ilgili TTK hükümlerinin tetkiki ile mümkün olabileceğini, arama/araştırma gemilerinin kötü hava şartları ile karşılaştıkları zaman mutat uygulama olan güvenli seyir moduna geçmeleri uygulaması, Kıyı Ötesi Sismik Algılayıcı Kablo ve Çevre Ekipmanına dair riskleri himaye altına alan Sigortacı için sözleşmenin yapılmamasını veya değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek bir husus olarak değerlendirilmediği, davacının bu anlamda bildirimde bulunmak yükümlülüğü de bulunmadığından bu yükümlülüğü doğal olarak ihlal de etmediğini, gerçek zarar miktarının 4.889.821,63 USD zarar miktarından poliçe uyarınca öngörülen 450.000 USD muafiyet miktarının tenzili akabinde, 4.419.921,63 USD olduğu ve 06.03.2018 tarihinde muaccel hale gelen işbu miktara yabancı para borcunun faizine işletilecek oranın işletilmesi gerektiği görüş ve değerlendirilmesinde bulunulmuştur.
Bilirkişi heyetince sunulan 15/11/2021 tarihli ek raporda;Dava dosyasına konusu olayın oluştuğu sırada “normal kullanım koşulları”nın bulunmadığı, aşikardır. Hava koşullarına göre ihtilaf konusu olayda gerçekleşen süreç, Normal operasyon peryodu, hava koşullarının sismik operasyonlar için uygun olduğu koşullar olup, gemi bu koşullarda sismik faaliyete başlamış olduğu, (15.01.2018 tarihine kadar 4 veya 5 orta olarak belirlenen rüzgâr durumu). Bu koşullarda sismik faaliyet gerçekleştirmek, sismik algılayıcı kablo ve hava tabancalarını suya indirmek, sismik veri kaydetmek ve ekipmanı denizden geri almak için koşulların uygun olduğu, Güvenli seyir peryodunun ise hava koşullarının sismik operasyon için uygun olmadığı bilgisi ile güvenli seyir moduna geçilmiştir (18.01.2018 günü öğleden sonrası için 8-9 bofor, dalga boyu 3,3 metre, rüzgâr hızı saatte 37 deniz mili). Bu koşullarda sismik algılayıcı kablo ve hava tabancalarını suya indirmek, sismik veri kaydetmek ve ekipmanı denizden geri almak olanak dışıdır. Sismik araştırma gemilerinde, belirtilen hava koşullarında güvenli seyir moduna geçilmesi olağan bir üst düzey önlemdir ve hava tabancalarının güverteye alınması, sismik algılayıcı kabloların derinlere indirilmesi ve geminin pruvasını rüzgâr ve dalga yönüne uygun bir rotaya yönlendirip, gemi hızını düşürerek koşulların normale gelmesinin beklenmesi şeklinde uygulandığı, aşırı deniz durumu peryodunun da deniz durumunun aşırı koşullara ulaşması peryodu olup, iskele paravanı ile 3 ve 4 numaralı sismik algılayıcı kablonun kopmasına neden olmuştur (18.01.2018 günü öğleden sonrası için 12 bofor, rüzgâr hızı saatte 74,2 deniz mili). Önceden kestirilemeyen şekilde aşırı deniz koşulları ortaya çıktığı, sismik çalışmalarda yapılan genel uygulama, hava tahmin raporlarında verilen rüzgar hızı, dalga yüksekliği ve deniz durumuna göre, ekipmanın suda kalıp kalmayacağına karar vermektir. Olayın gerçekleştiği 18.01.2018 tarihinde raporlanan 8-9 bofor hava durumu (dalga boyu 3,3 metre, rüzgâr hızı saatte 37 deniz mili), sismik çalışmalar için güvenli seyir moduna geçilmesine uygun olduğu, fiilen gerçekleşen rüzgâr hızının, öngörülenin yaklaşık iki katı kadar (74.2 deniz mili) olması ve su içerisindeki ekipmana bu durumun zarar verdiği, davalı tarafın 11.03.202 tarihli dilekçesinin EK 14/3 1.sayfasında “launch” kelimesinin kullanımına örnek olarak gösterilen gemi, araba, uzay mekiği de bir nesnedir ve “launch” (başlatılmak) kelimesi ile sıklıkla birlikte kullanıldığı, İngilizcede bu nesneler ile “launch” kelimesinin “faaliyet belirtmeksizin” bir arada kullanımı; Türkçe “geminin suya indirilme faaliyetinin başlatılması”, “arabanın sürüş faaliyetinin başlatılması”, “mekiğin uçma faaliyetinin başlatılması” anlamlarına geldiği, güvenli modda seyir, sismik faaliyetlerin yapıldığı, devam ettiği ve/veya gerekirse devam ettirilebileceği koşulların süregeldiği bir peryot değildir. Güvenli seyir modu sırasında geminin rotası, hızı, sismik ekipmanın derinliği gibi parametreler tamamen gemi ve ekipmanın güvenliğine uygun şekilde belirlenir ve bu modda iken sismik faaliyet gerçekleştirmek mümkün değildir. Kaldı ki, Davacı, olumsuz hava koşulları sırasında güvenli seyir moduna geçildiğinde sismik hava tabancalarının güverteye alındığını da beyan etmiştir. Söz konusu tedbirler gerek gemi gerek ekipman ve gerekse operasyonu sağlayan ekibin güvenliği açısından, olumsuz hava koşulları ile karşı karşıya kalınan sismik operasyonlar için mutat tedbirlerdir. Bu koşullar altında, sismik operasyon yapılamaz/devam ettirilemeyeceği, dolayısıyla, güvenli seyir modu, sismik faaliyet kapsamında değerlendirilemeyeceği, beklenenden daha fazla takip edilmesine rağmen hava tahmin istasyonlarının dahi bilmediği ve öngöremediği bir hava değişimin davacı taraf personeli tarafından bilindiği iddiasının yerinde olmadığı ve bu durumda poliçeye aykırı davranışın bulunmadığı, Kök raporda da belirtildiği üzere arama/araştırma gemilerinin kötü hava şartları ile karşılaştıkları zaman mutat uygulama olan “güvenli seyir modu”na geçmeleri uygulamasına dair Davacı tarafın Davalı tarafa bir bilgilendirmede bulunmamış olması Davacı tarafın TTK m.1435 hükmünü ihlal ettiği anlamına gelmediği, kök raporda da belirtildiği üzere Davacı, dava dilekçesinde 4.869.921,63 USD zarara maruz kaldığını beyan etmiş, eki klasörde yer alan ödeme dekontları ile işbu zarara ilişkin yapmış olduğu ödemelerin belgelendirildiği, her ne kadar Poliçe 4. Sayfasında … Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan ilgili teknik şartname esaslarına bağlı kılınmışsa da aynı sayfada “poliçe priminin ve ödenebilir bir hasar halinde tazminat tutarının poliçenin ön yüzünde belirtilen [USD] cinsinden ödenmesinin esas olduğu” belirtildiği, Poliçe primleri (s.1) uyarınca USD üzerinden hesaplandığından Davacı’nın taleplerini USD üzerinden talep etmesinin Poliçe hükümlerine uygun olduğu kanaatine varıldığı, gerçek hasar miktarının işbu bölüm açıklamaları kapsamında; 4.889.821,63 USD zarar miktarından poliçe uyarınca öngörülen 450.000 USD muafiyet miktarının tenzili akabinde, 4.419.921, 63 USD olduğu tespit edildiği, TTK m.1446 uyarınca sigortacıya 19.01.2018 tarihinde ihbarda bulunulduğu, sonuç olarak Sigortalı gemiye ait sismik algılayıcı kablo ve çevre ekipmanlarında meydana gelen hasarın sigorta teminatı kapsamında kaldığı, davacı sigortalının olay öncesi ve anında sigorta poliçesi hükümlerine aykırı bir eylem ya da uygulamasının söz konusu olmadığı, gerçek zarar miktarının 4.889.821,63 USD zarar miktarından poliçe uyarınca öngörülen 450.000 USD muafiyet miktarının tenzili akabinde, 4.419.921,63 USD olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Dava; sigorta poliçesine dayanan tazminat alacağının tahsili istemine ilişkindir. Dosyaya sunulan sigorta poliçesinde, davacı kuruma ait …gemisinin sismik algılayıcı kabloları ile çevre ekipmanlarıyla ilgili zıya ve hasar riskinin teminat altına alınması amacıyla, davalı sigorta şirketi nezdinde … no.lu Tekne Sigorta Poliçesinin düzenlendiği, sigorta poliçesinde Ocak 2017 tarihli …’a yollamada bulunduğu, sigorta bedeli 23.600.000.-USD gösterilip, 450.000.-USD tenzili muafiyet şartı getirildiği görülmektedir.
Uyuşmazlık konusu sigorta tazminatı, …gemisinin Batı Kara deniz bölgesinde sismik tarama faaliyetlerini sürdürürken 18.01.2018 tarihinde yaşanan olumsuz hava şartları öncesinde geminin güvenli seyir moduna alınarak sismik taramaya ara verildiği, alınan önlemeler kapsamında hava tabancalarının toplandığı, sismik algılayıcı kabloların kötü hava ve deniz koşullarından korunması için denize salındığı, ancak beklenenin üzerindeki kötü hava ve deniz durumunun etkisiyle geminin arkasından çekilen ve her biri 4 (dört) km uzunluğundaki 4 (dört) adet sismik algılayıcı kablonun birbiriyle belirli mesafede açılmasını sağlayan iki adet Barovan ünitesinden biri ve akabinde 4 (dört) adet sismik algılayıcı kablodan ikisi koparak denizde serbest kalması sonucunda ortaya çıkan hasara ilişkin olup Davalı sigorta şirketinin 17/05/2018, 13/06/2018 ve 14/02/2019 tarihli Sigorta Ekspertiz raporları doğrultusunda, sigortalanmış sismik algılayıcı kablo ve çevre ekipmanının üretici tarafından belirlenen normal hava şartlarının ötesinde kullanıldığı gerekçesi ile davacının sigorta tazminat talebini ödemeyi reddettiği görülmektedir.
Dosyaya sunulan belgelerden, davalı … Sigortanın düzenlediği 26.06.2017 Tarihli … numaralı tekne (… ) sigorta poliçesi ile …Gemisine sismik algılayıcı kabloları ile çevre ekipmanının sigorta teminatı altına alındığı, poliçede … Kıyı Ötesi Sismik Algılayıcı Kablo ve Çevre Ekipmanı kural ve şartlarına atıf yapıldığı, sigorta poliçesi şartlarına göre sismik algılayıcı kablo ve ekipmanın operasyonel faaliyetlerin yürütüleceği konumda bulunduğu anda kullanımda olsun ya da olmasın sigorta teminatı kapsamında sayıldığı, bunun tek istinasının deniz durumunun 4(dört) , rüzgar durumunun 5 bofor şartlarının ötesinde çalıştırılması yüzünden ortaya çıkacak ziya veya hasar riski olarak kabul edildiği görülmektedir. Davalı taraf özetle, istenilen tazminatın poliçe teminatına dahil olmayan bir riske ilişkin olduğunu, davacının ekipmanın kullanım şartlarına aykırı hareket ederek poliçeyi ihlal ettiğini, sismik algılayıcı kablo ve ekipmanın kullanım klavuzların da belirtilen koşul ve parametrelerin dışında kullanıldığını, olağan dışı tehlikeli durumlarda operasyonun yürütülürken hasarın meydana geldiğini, güvenli seyir modun da dahi operasyona ilişkin koşullarla bağlı olduğunu, sismik algılayıcı kablo ve ekipmanın suya bırakılması halinde de poliçenin operasyon konusunda ki hükümlerinin uygulanması gerektiğini, kötü hava şartları ve tehlike altında ısrarla sismik tarama operasyonuna devam edilmesinin poliçeye aykırılık teşkil ettiğini, davacının TTK’nun 1435.maddesinde düzenlenen bildirim yükümlülüğüne aykırı davrandığını savunma olarak ileri sürmektedir. Davacı vekili ise buna karşılık olarak kötü hava şartları öncesinde normal seyir moduna bağlı kullanımın sonlandırılarak sismik arama araştırma faaliyetlerinde muhtat uygulama olan güvenli seyir moduna geçildiğini, dolayısıyla tazminat talebine konu zararın …gemisindeki sismik algılayıcı kabloların ve çevre ekipmanının normal kullanım esnasında değil aksine kullanımın sonlandırılarak güvenli seyir modu dairesinde geminin emniyete alındığı esnada meydana geldiğini iddia ettiğinden, taraflar arasındaki uyuşmazlık tazminat talebine konu hasarın sigorta teminatı kapsamında kalıp kalmadığı, davacının poliçe şartlarını ihlal eder nitelikte bir uygulamasının, TTK’nun 1435’deki beyan yükümlülüğüne aykırı davranışının sözkonusu olup olmadığı hususlarında toplanmaktadır.
…gemisinin 08.01.2018 tarihinde sismik araştırma faaliyetlerinde bulunmak için Batı Karadeniz’e açıldığı,15.01.2018 tarihine kadar 4 veya 5 “orta” olarak belirlenen rüzgâr durumunun, 18.01.2018 günü öğleden sonrası için 8-9 bofor (dalga boyu 3,3 metre, rüzgâr hızı saatte 37 deniz mili) olarak raporlandığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Davacı tarafça sunulan ekran görüntüsünden, 18.01.2018 günü için gerçekleşen rüzgâr hızının öngörülenin yaklaşık iki katı olan 74.2 deniz mili olduğu, hava durumunun gemi kaptanı tarafından prosedüre uygun olarak güncel olarak hava raporu veren 2 farklı istasyondan (günde 2 şer defa) takip edildiği saptanmıştır. Bilirkişi raporlarına göre uygulamada, istasyonlar tarafından 12 saatte bir hava gözlemlerinin sonucunu yayınlamaktadır. … istasyonlarının hava tahmin raporlarına göre olay günü oluşan 74 knot (mil/saat)’lik rüzgârın bu istasyonlarca tahmin edilemediği görülmektedir. Yine ek raporda belirtildiği üzere hava dinamiklerinde (basınç merkezleri ve izobarlarının hareketi) ender de olsa kısa sürede hızlı değişimler olabilmektedir. Nitekim, 18 Ocak 2021 tarihinde deniz durumu 7-8 bofor, rüzgâr durumu 8-9 olarak beklenilirken, 12 bofor kuvvetinde rüzgâr meydana gelmiştir. Hava tahminlerinin çok üzerinde hava koşullunun oluştuğu gemi CCTV video kayıtlarında eksperler tarafından da doğrulanmıştır. Dolayısıyla geminin faaliyetlerinin dava konusu olay tarihinden daha önce, normal kullanım koşulları altında başlatılmış (launch) olduğu halde olayın meydana geldiği sırada ise”normal kullanım koşullarının” mevcut olmadığı sonucuna varılmıştır.
Sigorta poliçesinde, Bölüm 4 saklı kalacak şekilde Şartlar’a atıfta bulunulmuştur. … tarafından hazırlanan Şartlar’ın 1. Bölümünde operasyonel faaliyetleri ve bunların poliçe kapsamındaki “koşul” ve “istisnalarını” işaret etmektedir. Şartlar 1.1.6 uyarınca açıkça “askıya alma” durum gözetilerek buna göre hava tahminin, koşulların sudaki ekipmana zararlı olacak bir düzeye kadar kötüleşmeyeceğini ve kabul edilebilir bir zaman çerçevesi içinde iyileşmeye başlayacağını göstermesi koşuluyla, operasyon, ekipman sudan çıkarılmadan askıya alınabileceği düzenlenmiştir. Şartlar 1.1.27de ise “imalatçı tarafından belirtilen toleransı/ çalıştırma parametrelerini aşan koşullarda veya kayıp yahut hasar riskini arttıracak şekilde (derinlik, akım, görünürlük, deniz çalkalanması, kabarma, yüzey koşulları da dahil ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) başlatılamaz, çalıştırılamaz ve/veya geri getirilemez”şartı konulmuştur. Dava dosyasında tartışma konusu olan “launch” fiili bilirkişi raporunda … uyarınca “launch something to start an activity, especially an organized one” olarak“özellikle örgütlenmiş bir faaliyetin başlatılması” olarak tanımlandığı belirtilerek somut olay bakımından Türkçe karşılığının “geminin suya indirilme faaliyetinin başlatılması” anlamına geldiği ifade edilmiştir. Bu konuda bilirkişinin yaptığı açıklamaların yerinde olduğu değerlendirilmiştir.
Dava konusu olayda hava koşullarına göre gerçekleşen süreç, bilirkişi raporlarında Normal operasyon peryodu, Güvenli seyir peryodu ve Aşırı deniz durumu peryodu olmak üzere üç aşamada incelenmiştir.
Normal operasyon peryodu: Hava koşullarının sismik operasyonlar için uygun olduğu koşullar olup, geminin bu koşullarda sismik faaliyetine başladığı, (15.01.2018 tarihine kadar 4 veya 5 orta olarak belirlenen rüzgâr durumu) bu koşullarda sismik faaliyet gerçekleştirmek, sismik algılayıcı kablo ve hava tabancalarını suya indirmek, sismik veri kaydetmek ve ekipmanı denizden geri almak için uygun olduğu,
Güvenli seyir peryodu: Bu koşullarda sismik algılayıcı kablo ve hava tabancalarını suya indirmek, sismik veri kaydetmek ve ekipmanı denizden geri almanın olanaksız olduğu, sismik araştırma gemilerinde, belirtilen hava koşullarında güvenli seyir moduna geçilmesi olağan bir üst düzey önlemdir ve hava tabancalarının güverteye alınması, sismik algılayıcı kabloların derinlere indirilmesi ve geminin pruvasını rüzgâr ve dalga yönüne uygun bir rotaya yönlendirip, gemi hızını düşürerek koşulların normale gelmesinin beklenmesi şeklinde uygulandığı, dava konusu olayda,18.01.2018 günü öğleden sonrası için 8-9 bofor, dalga boyu 3,3 metre, rüzgâr hızı saatte 37 deniz mili Hava koşullarının sismik operasyon için uygun olmadığı bilgisi ile güvenli seyir moduna geçildiği,
Aşırı deniz durumu peryodu: Deniz durumunun aşırı koşullara ulaşması peryodu olup, iskele paravanı ile 3 ve 4 numaralı sismik algılayıcı kablonun kopmasına neden olduğu, 18.01.2018 günü öğleden sonrası için 12 bofor, rüzgâr hızı saatte 74,2 deniz mili şeklinde görülen önceden kestirilemeyen şekilde aşırı deniz koşulları ortaya çıktığı, bu koşullar altında güverte operasyonları, sismik algılayıcı kablo ve hava tabancalarını denizden geri almak emniyet ve çevre açısından güvensiz şartlar meydana getireceği yönünde kanaat bildirilmiş olup, bilirkişilerin bu değerlendirmelerinin, bu tür gemilerde uzun süreler boyunca çalışılmaları sırasında edindikleri bilgi ve tecrübeye dayandırıldığı anlaşılmaktadır.
Bilirkişi heyetinde görevli teknik bilirkişiler tarafından, Güvenli modda seyir, sismik faaliyetlerin yapıldığı, devam ettiği ve/veya gerekirse devam ettirilebileceği koşulların süregeldiği bir peryot olarak tanımlanmıştır. Güvenli seyir modu sırasında geminin rotası, hızı, sismik ekipmanın derinliği gibi parametrelerin tamamen gemi ve ekipmanın güvenliğine uygun hale getirildiği, gemi bu modda iken sismik faaliyetin gerçekleştirmenin mümkün olmadığı bilirkişi raporlarında ısrarla vurgulanmıştır. Bu kapsamda alınan tedbirlerin gerek gemi, gerek ekipman ve gerekse operasyonu sağlayan ekibin güvenliği açısından, olumsuz hava koşulları ile karşı karşıya kalınan sismik operasyonlar açısından mutat tedbirler olduğu anlaşılmaktadır. Bu koşullar altında, sismik operasyonun yapılaması yada devam ettirilmesi mümkün olmadığından güvenli seyir modunun, sismik faaliyet kapsamında değerlendirilemeyeceği kabul edilmiştir.
Davalı vekili tarafından, dava dosyasına mübrez poliçe ve ekleri kapsamında kötü hava koşullarının varlığı durumunda “sismik kabloların toplanması yöntemine başvurmasının gerektiğini,… Kıyı Ötesi Sismik Algılayıcı Kablo ve Çevre Ekipmanı Kural ve Şartlar m.5.3.1 uyarınca sigortalının en üst seviyede önlem alması gerekirken, …Gemisinde alınan güvenlik tedbirlerinin mutat tedbir olarak iddia edilen uygulamalar ile sınırlı kalmaması gerektiğini ileri sürülmektedir. Bilirkişi Kök ve Ek raporlarında bu konuya ilişkin olarak, alınacak mutat tedbirin “güvenli seyir modu”na geçiş olduğu, zira Güvenli seyir moduna geçişin arama/araştırma gemilerinin, hava tahmin raporlarında öngörülen 7-8 bofor şiddetinde karşılaştıkları kötü hava koşullarında alabilecekleri en üst seviyede önlemlerden biri olduğu, bunun dışında toplanması en az 24 saat süren sismik algılayıcı kabloların bu koşullarda tekneye alınması sırasında oluşacak olumsuz HSE (Sağlık, Emniyet ve Çevre-Health, Safety and Environmeni) koşullarının, gemi, ekip ve ekipman için son derece güvensiz şartlar da meydana getirebileceği yönünde görüş bildirilmiş olduğundan, alınacak tedbirler konusunda gemi tarafının üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmiş olduğu kabul edilmiştir.
Davalı vekili kök rapora itirazında, olayın gerçekleştiği 18.01.2018 tarihinde, hava tahmin raporlarında verilen rüzgar hızına binaen, suda bırakılması öngörülen ekipmanın üzerine uygulanacak gerilme kuvvetinin hesaplanması gerektiğini ileri sürmüş olup, Ek raporda bu konuya ilişkin olarak; bu yaklaşımın, sismik gemilerin ve üzerindeki ekipmanın maruz kaldığı yüklerin ne kadar dinamik koşular altında oluştuğunun bilinmediğinin ve koşulların anlaşılamadığının sonucunda oluşmuş bir kanaat olduğu, belirtilen koşullar altında su içerisinde bulunan ekipmanların üzerine uygulanan çok sayıda kuvvetten bahsedilebileceği, bu kuvvetlerin geminin hızı, rüzgar hızı ve yönü, dalga yüksekliği ve yönü gibi birçok parametreden etkilendiği, geminin tüm bu bahsedilen parametreler nedeniyle her üç boyutta hareket ettiği, tüm bu dinamik parametrelerin gerçek zamanda doğru şekilde belirlenerek, ekipman üzerinde oluşturacağı gerilmelerin belirlenmesi ve ekipmanın buna direnç gösterip gösteremeyeceğinin gerçekçi şekilde hesaplanmasının mümkün olmadığı, mevcut durum itibarıyla bu parametrelerin belirtilen şekilde bilinmesinin de olanak dışı olduğu, dolayısıyla, davalı tarafın önerdiği hesaplamaların doğru ve güvenilir sonuçlar vermesi, elde edilecek rakamların gerçekte ekipmanın üzerine etki eden kuvvetleri yansıtmasının olası bir durum olmadığı, bu nedenlerle, sismik çalışmalarda yapılan genel uygulamanın, hava tahmin raporlarında verilen rüzgar hızı, dalga yüksekliği ve deniz durumuna göre, ekipmanın suda kalıp kalmayacağına karar vermek şeklinde olduğu, olayın gerçekleştiği 18.01.2018 tarihinde raporlanan 8-9 bofor hava durumu (dalga boyu 3,3 metre, rüzgâr hızı saatte 37 deniz mili), sismik çalışmalar için güvenli seyir moduna geçilmesine uygun olduğu, ancak fiilen gerçekleşen rüzgâr hızının, öngörülenin yaklaşık iki katı kadar (74.2 deniz mili) olmasının su içerisindeki ekipmana zarar verdiği değerlendirilmiştir.
Davalı tarafın bir diğer iddiası ise, hava koşullarının ekipmana zarar verecek ölçüde kötüleşeceğinin bilinmesine ve yeterli vakit bulunmasına rağmen ekipmanın toplanmak yerine denizde bırakılmasının poliçe koşullarına aykırılık teşkil ettiği noktasındadır. Operasyonel Özel Şartlar m.1.1. 4/6 uyarınca “hava koşullarının en az bir defa takip edilmesi” yükümlülüğü bulunan gemi personelinin günde iki defa hava raporunu takip ettiği dava dosyasına mübrez belgelerden anlaşılmaktadır. Dolayısıyla beklenenden daha fazla takip edilmesine rağmen hava tahmin istasyonlarının dahi bilmediği ve öngöremediği bir hava değişimin davacı taraf personeli tarafından bilindiği iddiasının yerinde olmadığı ve bu durumda poliçeye aykırı davranışın bulunmadığı kanaatine ulaşılmaktadır. Öte yandan hava raporlarında tahmin edilen hava ve deniz durumunun ekipmana zarar verebilecek ölçüde kötüleşeceğini göstermediği, nitekim 18.01.2018 tarihinde raporlanan hava durumu 8-9 bofor (dalga boyu 3,3 metre, rüzgâr hızı saatte 37 deniz mili) iken fiilen gerçekleşen rüzgâr hızı bunu ölçen dosyaya mübrez ekran görüntüsü dikkate alındığında, öngörülenin yaklaşık iki katı kadar (74.2 deniz mili) olarak tespit edilmiştir. Hava raporunda bu yönde bir raporlama olmadığından bu şartın dava dosyasına tatbik kabiliyetinin de bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Davalı vekili tarafından, davacının “sigortalanan sismik algılayıcı kablolar ve ekipmanın sismik araştırma için aktif olarak kullanılmasa dahi denizde bırakması sonucunu doğuran bir uygulamayı poliçenin düzenlenmesi sürecinde davalıya bildirmeyerek,” ilgili TTK hükümlerine aykırı davrandığı ileri sürülmektedir. Sigorta ettirenin beyan yükümlülüğü TTK’nın 1435. Maddesinde düzenlenmiş olup anılan hüküm ile sigorta ettirenin sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlü olduğu kabul edilmiştir. Kök ve Ek raporlarda, arama/araştırma gemilerinin kötü hava şartları ile karşılaştıkları zaman mutat uygulama olan “güvenli seyir modu”na geçmeleri uygulamasına dair Davacı tarafın Davalı tarafa bir bilgilendirmede bulunmamış olması davacı tarafın TTK m.1435 hükmünü ihlal ettiği anlamına gelmediği, nitekim bu uygulamanın tüm denizcilik camiasınca “mutad” olarak kabul edildiği görüşü beyan edilmiştir. Bu değerlendirme karşısında sigorta poliçesi genel ve özel şartlarını önceden yazılmış şekilde hazırlayan ve sismik algılayıcı kablo ve çevre ekipmanlarının kıyı ötesinde kullanımına dair belirlediği riskleri belirlediği istisnalar kapsamında sigorta himayesi tesis eden davalı sigorta şirketinin, kıyı ötesinde kötü hava şartlarında güvenli seyir moduna geçilmesi uygulamasından haberdar olması gerektiği, basiretli bir tacir olarak davranmanında bir gereği olduğu kabul edilmiştir. Bu nedenle kötü hava şartları altında geminin “güvenli seyir moduna” geçeceğinin davalı tarafından bilinebilecek bir uygulama olduğundan, davacı tarafça bu yönde önceden bir bildirimde bulunulmamış olması, sözleşmenin yapılmasını etkilemeyeceğinden dolayı TTK m.1435’in ihlali olarak sayılmamıştır.
Öte yandan … Kıyı Ötesi Sismik Algılayıcı Kablo ve Çevre Ekipmanı Kural ve Şartlarında da bildirim yükümlülüğüne ilişkin düzenlemenin mevcut olduğu görülmektedir. “riskin bildirilmesi ve değiştirilmesi” başlıklı 5.3.4. maddesinde, “sigortacıların teminat sağlayıp sağlamama ve hangi koşullarda teminat sağlayacağına ilişkin kararını vermesinde …” sigortalının bildirim yükümlülüğü bulunduğu belirtilmiştir. Ancak bu konuda yukarıda yapılan tespit ve değerlendirmeler burada da geçerlidir. Zira, sigortacıların sağladıkları teminat “kıyı ötesi- sismik veri ekipmanına” dairdir. Kıyı ötesindeki kötü havada gerçekleşen“güvenli seyir modu”na geçiş mutad denizcilik uygulaması, sigortacı tarafından basiretli tacir olarak hareket etme yükümlülüğü kapsamında bilinmelidir. Kıyı ötesinde hava koşullarının kötüleşebilme riskinin mevcut olduğu çok açıktır. Ancak bu husus sigortacıyı sigorta sözleşmesi yapmama sonucuna götürmeyecektir.
Dava dilekçesinde, olay nedeni davacının 4.869.921,63 USD zarara maruz kaldığı ileri sürülmektedir. Klasör halinde mahkememize sunulan ödeme dekontları ile zarara ilişkin yapılan ödemeler belgelendirmiştir. Davalı vekili işbu zarar içerisinde 859.006,17 USD zararın Türk lirası üzerinden fatura edilmiş tutarlara ilişkin olması dolayısıyla USD üzerinden talep edilmesinin mümkün olmadığı savunmasında bulunmuştur. Sigorta Poliçesinin 4. sayfasında … Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan ilgili teknik şartname esaslarına bağlı kılınmışsa da aynı sayfada “poliçe priminin ve ödenebilir bir hasar halinde tazminat tutarının poliçenin ön yüzünde belirtilen USD cinsinden ödenmesinin esas olduğu” belirtilmektedir. Poliçe primleri (s.1) uyarınca USD üzerinden hesaplandığından davacının taleplerinin USD üzerinden talep etmesinin Poliçe hükümlerine uygun olduğu kabul edilmiştir. Davacının isteyebileceği hasar tazminatı gerçek zarar miktarı ile sınırlıdır. Bilirkişi raporunda gerçek hasar miktarı 4.889.821,63 USD olarak saptanmış olup poliçe uyarınca 450.000 USD muafiyet miktarının tenzil edildikten sonra, davacıya ödenmesi gereken tazminat tutarı 4.419.921,63 USD’dir. Sigortacıya TTK m.1446 uyarınca 19.01.2018 tarihinde yapılan ihbar nedeniyle TTK’nın 1427. Maddisine göre alacak 06.03.2018 tarihinde muaccel hale geldiği kabul edilmiştir.
Yapılan yargılama neticesinde; tüm dosya kapsamı ve Denizcilik ve sismik araştırma konusunda uzmanlığı bulunan, bu alanlarda yeterli tecrübeye sahip teknik bilirkişiler ile sigorta bilirkişinin hazırlamış olduğu raporlardaki tespit ve değerlendirmelere göres; …Gemisinin sismik araştırma faaliyetleri için Batı Karadeniz ‘de bulunduğu sırada 18.01.2018 tarihinde kötü hava koşullarının etkisi ile sismik algılayıcı kablolarında meydana gelen hasarın sigorta teminatı kapsamında kaldığı, 4.889.821,63 USD olan hasar bedelinden sigorta poliçesinde öngörülen muafiyet miktarının tenzilinden sonra davalı sigorta şirketinin davacıya 4.419.921,63 USD sigorta tazminatı ödemesi gerektiği kanaatine varılmış olduğundan, bu kanaat ışığında davanın kabulü ile 4.419.921,63 USD’nin 06.03.2018 olan muacceliyet tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/A maddesi gereğince işleyecek dolar faizi ile birlikte davalıdan tahsili yönünde aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM/Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1-Davanın KABULÜ ile 4.419.921,63 USD’nin 06.03.2018 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/A maddesi gereğince işleyecek dolar faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine,
2-Karar harcı olan 1.754.092,78 TL’den peşin alınan 438.523,20 TL’nin mahsubu ile bakiye 1.315.569,58TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı taraf vekil ile temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin olunan 345.409,18 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 438.574,00 TL ilk harç, 154,00 TL posta gideri ile 33.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 471.728,00 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansı bakiyesinin karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde istinaf yolu (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine başvuru yolu) açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/12/2021

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır