Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/364 E. 2020/342 K. 07.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
(DENİZCİLİK İHTİSAS MAHKEMESİ SIFATIYLA)

ESAS NO : 2019/364 Esas
KARAR NO : 2020/342
DAVA : Alacak
DAVA DEĞERİ : 50.505,00.TL + 49.742,50.TL ıslah =100.247,50.TL
DAVA TARİHİ : 01/03/2016
KARAR TARİHİ : 07/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … isimli yatın 23/03/2006 tarihli satış senedi ile davadışı … Inc firmasına satıldığını, daha sonra isminin … olarak değiştirilmek suretiyle davacıya satışı yapılarak teslim edildiğini, davacının genç ve tecrübesiz olması nedeniyle bu işlemlere kendisini temsilen babasının muhatap olduğunu, yatın davalı yetkili acentesi olan davadışı … Ltd Şti tarafından düzenlenen 22/11/2013 tarihli poliçe ile 22/11/2013 – 22/11/2014 tarihleri arasındaki bir yıllık sürede geçerli olmak üzere yangın rizikosunu kapsar şekilde 180.000,00 USD limitle sigortalandığını, 28/12/2013 tarihinde Yunanistan … Körfezinde elektrik tesisatında meydana gelen kısa devre sonucu çıkan yangında ağır hasara uğradığını, sigorta eksperinin yatı inceleyerek rapor düzenlediğini, raporun müvekkiline verilmemekle birlikte hasarın yaklaşık 17.000,00 USD civarında olduğunun bildirildiğini, ancak bugüne kadar müvekkilinin zararının giderilmediğini, davalı … şirketinin 17/03/2014 tarihli yazısı ile sigortalı yatta yangın sonucu hasar meydana geldiğini, hasarın poliçe kapsamında kaldığını, kabul edildiği halde olay tarihinde yatı sevk ve idaresinde bulunduran davacının babası … ‘ın sigortalı yatı … Inc unvanlı şirketten satın aldığını söyleyip buna ilişkin belgesi bulunmadığını beyan etmesi nedeniyle dosyanın ödemesiz olarak kapatıldığının bildirildiğini, ancak 23/03/2006 tarihli satış senedinden anlaşıldığı üzere yatın başka bir firma tarafından … Inc firmasına satıldığını, bu firma tarafından da davacıya satışının yapıldığının anlaşıldığını, sözleşmede alıcı olarak davacının gösterildiğini, TTK’nun 1423 ve Sigortacılık Kanununun 17.maddelerine göre sigortacı bir acente sigorta sözleşmesinin kurulmasından önce sözleşmeye ilişkin tüm bilgileri, sigortalının haklarını herhangi bir yanılgıya neden olmayacak şekilde açıkça bildirmekle yükümlü olduğunu, dava konusu poliçe içeriğinden anlaşıldığı üzere bu şekilde bir bilgilendirmenin yapılmadığını, bir takım klozlara ve kısaltmalara atıfta bulunulmakla yetinildiğini, dolayısıyla davalının emredici nitelikteki aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmeden poliçe düzenleyip, primler tahsil ettiğini, ancak riziko gerçekleştikten sonra da çeşitli bahaneler ile müvekkilin oyaladığını, davalı şayet aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmiş olsaydı müvekkilinin doğru poliçe düzenlemesi için gerekli tutumu sergileyerek noksan belgeleri varsa bunları temin etme yoluna gidebileceği halde doğru bilgilendirme yükümlülüğü yerine getirilmediğinden yanlış veya geçersiz poliçe düzenlendiğini, davalının bu davranışının MK’nun 2.maddesine de aykırı olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.505,00 TL sigorta tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davalı tarafından haksız şekilde tahsil edilen 9.037,00 TL sigorta priminin de en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; sigortalı yatın 28/12/2013 tarihinde meydana gelen yangın nedeniyle oluşan hasarın tazmini talep edildiğinden dava tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolduğunu, aynı şekilde sigorta primleri için de zamanaşımı süresinin geçtiğini, davacının sigorta poliçesinde sigorta ettiren veya sigortalı olarak yer almadığı, bu nedenle davacının sigorta poliçesi uyarınca müvekkilinden tazminat talep etme hakkının bulunmadığını, ekspertiz raporunda tazminat talep eden kişinin sigorta poliçesi ve lehtarı olmadığı gibi teknenin resmi kayıtlarında da maliki olmadığına dair görüş bildirilmesi üzerine müvekkili şirket yetkilileri tarafından talepte bulunan … ‘dan tekne evraklarını ilgili menfaat üzerinde hak sahibi olduğunu belgelemek için talep edildiğini, bu bildirim üzerine davacı tarafça gönderilen belgelerin davacının sigorta poliçesi gereğince kendisine ödeme yapılmasını gerektirecek nitelikte olmadığından davacının talebinin haklı olarak reddedildiğini, TTK’nun 1435.maddesine göre sigorta ettirenin sözleşmenin kurulması aşamasında bilinmesi gereken tüm önemli hususları davalıya bildirmesi gerektiğini, dava konusu olayda ise sigorta poliçesinin davacının sigorta acentesine vermiş olduğu bilgiler çerçevesinde sigortalı ve sigorta ettiren … Inc olarak düzenlendiğini, poliçe üzerindeki bilgiler teknenin resmi bilgileri olup, dava dilekçesinde iddia olunan … isimli teknenin 2006 yılında satış sözleşmesi ile hiçbir tescili de yapılmadan satın alındığından müvekkili şirketin riziko gerçekleştikten sonra haberdar olduğunu, bu nedenle davacının kendi kusurundan kaynaklanan bir ihmali müvekkili şirkete yükleyerek buna dayalı olarak tazminat talep etmesinin hukuken mümkün olmadığını, bütün bunlar bir yana davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla sigortacının rizikonun gerçekleşmesi durumunda ancak gerçek zarar miktarını ödemekle yükümlü olduğunu, sigorta eksperi tarafından hasar bedelinin 16.105,57 USD olarak tespit edilmesine karşın davada 17.000,00 USD karşılığı tazminat talep edildiğini, talebin fahiş olduğunu, primlere yönelik talebin de kabul edilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkememizde açılan işbu dava, tekne sigorta poliçesine dayanan tazminat alacağı ile sigorta prim ödemelerinin iadesi istemine ilişkindir.
Davacı vekili 24/09/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile, davayı harca esas değer olarak 50.505,00.TL göstermek suretiyle bedelsiz alacak davası açmış ise de, 24/09/2018 tarihinde 1 USD’nin 6.22,44.TL olduğunu, bu nedenle dava konusu taleplerini 16.105,57.USD karşılığı olarak 100.247,50.TL olarak ıslah ettiği, aynı tarihli harç makbuzunu dosyaya ibraz ettiği anlaşılmıştır.
Mahkememizde açılan işbu davanın, Mahkememiz tarafından verilen 27/05/2019 tarih ve 2017/… Esas, 2019/… K. sayılı kararı … Bölge Adliye Mahkemesi … HD’nin 16/10/2019 tarih ve 2019/… Esas 2019/… Karar sayılı ilamıyla kaldırılarak geldiği anlaşılmıştır.
… BAM … HD, Mahkememiz kararını :” Mahkemece 12/03/2018 tarihli duruşmanın 1 nolu ara kararı ile davalının zamanaşımı itirazının reddine karar verildiği halde bu ara karardan rücu edilmeden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Davacı dava dilekçesinde, sigorta poliçesinden kaynaklı hasar bedelinin ödenmesi veya sigorta prim bedelinin iadesine ilişkin terditli olarak alacak davası açmış olup mahkemece sigorta poliçesinden kaynaklı hasar alacağının zamanaşımına uğradığı ile ilgili değerlendirme yapıldığı halde davacının olmadığı takdirde sigorta prim bedelinin iadesine yönelik talebi konusunda herhangi bir değerlendirme yapılmadığı görülmüştür. HMK’nın 297. maddesi uyarınca, mahkeme gerekçeli kararında bulunması gereken hususlar düzenlenmiş olup buna göre karar gerekçesinde, tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkan sonuç ve hukuki sebep kararda gösterilmelidir. İlk derece mahkemesinin istinafa konu kararının bu unsurları içermediği anlaşılmaktadır. Davacının her iki talebi de karara bağlanmadan ve deliller değerlendirilmeden karar verildiğinden, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın usulüne uygun şekilde yeniden görülmesi” gerekçesi ile kaldırmıştır.
Mahkememizce resen seçilen bilirkişiler … ve … tarafından tanzim edilen 21/10/2020 tarihli raporda, Rizikonun gerçekleşmesi sonucu yatta meydana gelen hasarın onarım bedeli olarak sigorta ekspertiz raporunda (muafiyet tutarı indirildikten sonra) tespit edilen 16.105, 57.- USD hasar tutarının uygun olduğu ve davacının bu tutarın “dava tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanunî Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunun 4/a maddesi uyarınca kamu bankalarının ABD doları üzerine açılmış bir yıllık mevduata uyguladıklan oranda faizi ile birlikte fiili ödeme günündeki TCMB efektif satış kuruna göre belirlenecek Türk Lirası karşılığının tahsilini” talep edebileceği; Sayın Mahkemece, uyuşmazlığa yol açan sigorta sözleşmesi ile davacının değil, yatın eski malikinin menfaatinin sigorta edildiği, bu nedenle de davacının sigorta sözleşmesi uyarınca sigortacıya yönelik talep hakkına sahip olmadığı, sigorta poliçesinde menfaati sigorta edilecek kişinin gösterilmesinde yanılgıya düşülmesine, davalı sigortacının aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmemiş olmasının yol açtığı kanısına ulaşılması halinde, davacının (terditli olarak ileri sürdüğü) davalı tarafça kendisinden tahsil edilen toplam 3.042,90 USD sigorta priminin iadesini talep edebileceğine ilişkin görüş ve tespitlerine yer vermişlerdir.
Tüm dosya kapsamı itibariyle, davanın dayanağını oluşturan sigorta poliçesinde sigorta ettiren ve sigortalı olarak dava dışı … Inc şirketinin gözüktüğü, davacı tarafça sunulan gemi satış senetlerinde, sigortalı yatın … Inc şirketi tarafından davacıya satıldığı, davacı tarafından, sigorta sözleşmesinin kendisi tarafından yapıldığı, davalı sigortacının acentesinin gemi maliki konusunda kendisini uyarmadığı, yani aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmediğini hususunun ileri sürüldüğü, buna karşılık davalı vekilince de gemiye ait resmi belgelerde malikin poliçede yazılı olan … Inc olarak göründüğü, ancak davacı tarafından bu durumun kendilerine bildirilmediği ifade edilmekle birlikte, sicil kayıtlarının mülkiyet hakkı bakımından kurucu değil açıklayıcı etkiye sahip olduğu, … Şirketinin gemi üzerinde mülkiyet iddiasında bulunduğuna dair dosyada belge bulunmadığı, rizikonun gerçekleştiği sırada yatın davacının rızasına dayalı olarak babasının zilyetliği altında bulunduğuna ilişkin hususlar dikkate alındığında dosyada satış senedindeki irade beyanının aksini ispatlar delil olmadığı hususu da gözetilerek davacının yatın maliki olduğu, sigorta sözleşmesinin davacı ile davalı arasında akdedildiği, sözleşme anında davacının acentesinin karşısında temsilci veya asil sıfatıyla davalı tarafın bulunduğu anlaşılmakla davacının işbu davada aktif husumet ehliyetinin bulunduğu, TTK. 1427/2 maddesinde yer alan sigorta tazminatı veya bedelinin, rizikonun gerçekleşmesini müteakip ve rizikoyla ilgili belgelerin sigortacıya verilmesinden sonra, sigortacının edimine ilişkin araştırmaları bitince ve herhalde 1446 ncı maddeye göre yapılacak ihbardan kırkbeş gün sonra muaccel olacağına ilişkin hüküm dikkate alındığında, zamanaşımının başlangıcının, alacağın muaccel olduğu tarih olacağı, somut olayda, poliçenin 22/11/2013 tarihinde düzenlendiği ve 02/11/2014 tarihine kadar olan süreyi kapsadığı, rizikonun poliçe süresi içerisinde 28/12/2013 tarihinde gerçekleştiği, hasar dosyası içeriğine göre davacı tarafından ihbarın 17/01/2014 tarihinde yapıldığı, TTK 1446/1 maddesinde yer alan ‘Sigorta ettiren rizikonun gerçekleştiğini öğrenince durumu gecikmeksizin sigortacıya bildirir, hükmünün derhal aynı gün sigortacıya bildirir şeklinde yorumlanamayacağı, dolayısıyla ihbarın makul süre içinde yapıldığının kabulü gerektiği, ihbar üzerine davalının 21/01/2014 tarihinde ekspertiz incelemesi yaptığı, davalının edim yükümlülüğü olmadığına yönelik yazısının 17/03/2014 tarihli olduğu, bu durumda TTK 1446 ncı maddeye göre 45 günlük araştırma süresi 03/03/2014 tarihinde dolacağından, zamanaşımı süresinin 03/03/2014 tarihinde başladığı dikkate alındığında dava tarihi olan 01/03/2016 tarihi itibariyle 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı, hükme esas alınan 21/10/2020 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda, davacıya ait yatta çıkan yangının taraflar arasında düzenlenen sigorta sözleşmesi kapsamında olduğu, meydana gelen yangının yatta hasara yol açtığı, dosyada mevcut davalı … tarafından düzenlenen ekspertiz raporuna göre muafiyet tutarı indirildikten sonra tespit edilen 16.105, 57.- USD hasar tutarının kadri marufunda olduğu ve davacının bu tutarı davalıdan talep edebileceği kanaatiyle davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davacının davasının KABULÜ ile, 16.105,57 USD alacağın dava tarihinden 3095 sayılı Kanunun 4/a md si gereğince işleyecek faizi ile TBK 99 md kapsamında davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
2-Bu dava sebebiyle 6.847,90.TL karar harcı alınması gerektiğinden peşin alınan 862,50.TL ve 849,48.TL ıslah harcı olmak üzere toplam 1.711,98.TL’den mahsubu ile bakiye 5.135,92.TL’nin davalıdan tahsili ile Hazine’ye İRAD KAYDINA,
3-Davacı kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihindeki AAÜT hükümlerine göre hesaplanan 13.473,51.TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından İstinaf kararı kaldırılmasından önce ve sonra olarak sarf edilen 29,20.TL başvuru harcı, 862,50.TL peşin harç, 849,48.TL ıslah harcı, 4.300,00.TL bilirkişi ücreti, 85,30.TL posta masrafı olmak üzere toplam 6.126,48.TL’nin davalıdan tahsili ile davacı tarafa VERİLMESİNE,
5-Davalının yaptığı yargılama masraflarının davalının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Tarafların yatırdığı gider avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgilisine İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.. 07/12/2020

Katip …

Hakim …
¸e-imzalıdır