Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/349 E. 2020/142 K. 16.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
(DENİZCİLİK İHTİSAS MAHKEMESİ SIFATIYLA)

ESAS NO:2019/349 Esas
KARAR NO:2020/142

DAVA:İtirazın İptali (Gemi Ve Yük Alacaklılığından Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:02/12/2016
KARAR TARİH:16/07/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Gemi Ve Yük Alacaklılığından Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile dava dışı … de mukim firma arasında margarin yükü alımına ilişkin satım sözleşmesinin imzalandığını ve taşıma işleminin davalı tarafından üstlenildiğini söz konusu yüklemeye ilişkin konşimento talimatında müvekkili tarafından orijinal konşimento düzenlenmesinin yazılı olarak talep edildiğini, davalının TTK nın 1228. Maddesi gereğince konşimento düzenlemesinin zorunlu olmasına rağmen davalının bu yükümlülüğüne aykırı hareket ederek konşimento düzenlemediğini ve bunun yerine kıymetli evrak niteliğine haiz olmayan … düzenlendiğini, müvekkili ile davalı arasında yapılan yazışmalarda taşımaya konu yük bedelinin henüz alıcı tarafından ödenmediği belirtilerek yükün alıcıya teslim edilmemesinin davalıya bildirildiğini ve davalı tarafından yükün teslimi konusunda müvekkilinin teyidinin beklendiğinin bildirdiğini, bedelinin tahsil edilmemesine rağmen ve bu konuda davalıya teyit verilmediğini, yükün alıcıya teslim edildiğini, müvekkilinden ödeme teyidi almadan yükün teslim edilmesinin davalının hatasından kaynaklandığını, kendilerince de kabul edildiğini, müvekkilinin tahsil edemediği yük bedelini davalının ödemekle sorumlu olduğunu, müvekkili tarafından …. Noterliği’nin 22/09/2015 tarihli ihtarnamesi gönderilmesine rağmen sonuç alınamadığını, alacağın tahsili amacıyla … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, borçlunun haksız itirazı ile takibin durduğunu belirterek, itirazın iptaline ve takibin devamına, müvekkili lehine % 20’den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşımaya ilişkin taşıma senedinin taşıma şartlarını içeren arka yüzünde yer alan navlun sözleşmesinin 26. maddesinde yetki anlaşmasının bulunduğunu, yetkili mahkemesinin söz konusu anlaşmaya göre Londradaki İngiliz Yüksek Adalet Mahkemesi olduğunu, dava konusu taşımaya ilişkin taşımayı yapan … firmasının merkezi …’da bulunan yabancı bir şirket olduğunu, gönderilen olarak gözüken firmanın ise …’de mukim yabancı bir firma olup 5718 sayılı MÖHÜK gereğince yabancılık unsuru taşıyan bir taşıma olduğunu, müvekkilinin doğrudan taşımayı üstlenen firma olmadığını, müvekkilinin pasif husumet ehliyetlerinin bulunmadığını, davanın pasif husumetten reddi gerektiğini, davacı tarafından taşıma için taşımanın adi taşıma senedi (…) tahtında yapılmasını talep ettiğini, düzenlenen adi taşıma senedinin taslağının davacıya gönderildiğini ve davacının da bunu kabul ettiğini, davaya konu mal bedelinin ispat edilemediğini, haricen yaptıkları incelemelerde davacının mal bedelinin tamamının yurtdışındaki alıcıdan tahsil ettiğinin öğrenildiğini, belirterek davanın reddine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce … E. sayılı dosyasından yapılan yargılama neticesinde 26/02/2018 tarih ve 2018/63 sayılı karar ile davanın zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin istinaf talebi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinde verilen 27/09/2019 tarih, 2018/1166 E, 2019/1196 sayılı bozma kararında “Davaya konu uyuşmazlıkta dava konusu alacak için davacı tarafça 10/12/2015 tarihinde icra takibi başlatıldığını, TBK’nın 154/2 maddesi uyarınca icra takibinin zamanaşımını kestiğini, TBK ‘nın 156-157 maddeleri uyarınca maddi hukuk anlamında kesilen zaman aşımının, kesilme tarihinden itibaren yeniden işlemeye başladığını, bir yıllık zaman aşımı süresi dolmadan bu kez 02/12/2016 tarihinde itirazın iptali davasının açıldığını, geçerli bir ıslahın bulunmadığını, ıslah ile alacak davasına dönüşecek davanın ise itirazın iptali davası olarak açılan davanın devamı mahiyetinde olup, yeni bir dava olarak değerlendirilemeyeceğini, itirazın iptali davası açılmakla kesilen zaman aşımı süresi bakımından bir yıllık zaman aşımı süresi dolmadan 20/11/2017 tarihinde ıslah yapıldığını ilk derece mahkemesinin yanılgılı gerekçe ile TTK ‘nn 1246 maddesi kapsamında davanın zaman aşımı nedeniyle reddi kararının doğru olmadığını belirterek mahkeme kararı hatalı olmuştur.” şeklinde karar verilmiş olup; dosya mahkememize gönderilerek yukarıdaki esasa kaydı yapılmıştır.
Dava; taraflar arasındaki deniz taşıma sözleşmesinden doğan alacağın tahsili talebi ile başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali davası olup; uyuşmazlığın, davalının pasif husumet ehliyetini haiz olup olmadığı, davanın hak düşürücü süre ve zamanaşımı süresi içerisinde açılıp açılmadığı, davalının taşıma taahhüdünü tarafların anlaşmasına uygun olarak ifa edip etmediği, buna göre davacı zararının bulunup bulunmadığı ve davacının mal bedelini tahsil edememesi nedeniyle davalının sorumluluğunun bulunup bulunmadığı hususlarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin milletlerarası yetki itirazına konu olan … numaralı taşıma senedine davalı şirket taraf olmadığından, davalı vekilinin milletlerarası yetki itirazı yerinde görülmemiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinde verilen 27/09/2019 tarih, 2018/1166 E, 2019/1196 sayılı bozma kararı gereğince öncelikle davalının pasif husumet itirazının incelenmesi gerekmektedir. Dava, davalı aleyhine başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali davası olmakla Bölge Adliye Mahkemesi kararı ile mahkememiz önceki kararında da belirtildiği hali ile dava icra takibine sıkı sıkıya bağlı olduğundan HMK 124 maddesi uyarınca davada taraf değişikliği hukuken mümkün değildir. Kaldı ki davacı vekili 20/11/2017 tarihli ıslah dilekçesi ve mahkememiz 16/07/2020 tarihli celsedeki beyanları ile öncelikle husumet itirazının reddine karar verilmesini talep etmekle esasen tarafta yanılgıya düşmediklerini davalının davanın başından beri pasif husumeti haiz olduğunu beyan etmektedir. Ayrıca 20/11/2017 tarihli ıslah dilekçesi şarta bağlı olmakla hukuken şarta bağlı ıslahı talebinin de dikkate alınması mümkün değildir. Bu nedenle eldeki davanın davalı …Ş.’ye karşı açılmış olup aynı davalı aleyhine takip edildiği mahkemece kabul edilmiştir.
Dosyaya sunulan taşıma senedi incelendiğinde taşımanın dava dışı … tarafından gerçekleştirildiği ve davacı delilleri arasında sunulan mail yazışmalarının ise “seagoline.com” uzantılı mail adresi üzerinden yapıldığı anlaşılmıştır. Davacı vekilince dosyaya taşımanın davalı tarafından üstlenildiğine ilişkin olarak başkaca bir delil de dosyaya sunulmamıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile zaman zaman taşıyan olarak taşıma senedinde kayıtlı olan dava dışı … Şirketine acentelik yaptığını beyan etmekle TTK’nun 105. maddesinde acentenin aracılık ettiği iş ve hizmetlerden kaynaklanan uyuşmazlıklarda acenteye doğrudan doğruya dava açılamayacağı, ancak acenteliklerini yaptıkları firmalara izafeten dava açılabileceği, acentelerin ad ve hesabına hareket ettikleri kişilere karşı Türkiye’de açılacak olan davalar sonucunda alınan kararlarında acentelere uygulanamayacağı hükmü sevkedilmiştir. Kaldı ki dosyaya davalının davaya konu taşımaya aracılık ettiğine ilişkin olarak da herhangi bir delil ibraz edilmiş değildir. Davacı vekilinin de davalının acente olduğuna yönelik bir beyanı bulunmadığı gibi taşımanın davalı tarafından üstlenildiği beyan edilmektedir. Davalı vekili de davaya konu taşımada dava dışı … Şirketine acentelik hizmeti vermediğini beyan etmektedir. Mersin Gümrük Müdürlüğünden celp edilen gümrük kayıtları incelendiğinde ise davalının acente olarak kayıtlı bulunduğu görülmekle birlikte, yukarıda izah edildiği üzere acente aleyhine doğrudan husumet yöneltilmesi hukuken mümkün değildir.
Eldeki dosyada, gerek icra takibinin gerekse davanın doğrudan doğruya davalı acenteye karşı açıldığı belirli olup, TTK’nun 105. maddesine göre acenteye doğrudan doğruya icra takibi yapılması ve dava açılması mümkün olmadığından ve dosyada taraf değişikliğine ilişkin HMK 124 maddesi uyarınca kabul edilebilir bir yanılgı ve usule uygun bir ıslah dilekçesi bulunmadığı gibi Bölge Adliye Mahkemesi kararına da işaret edildiği üzere ıslah yolu ile taraf değişikliği de mümkün olmadığından davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harç Tarifesi gereğince peşin alınan 865,23 TL den karar harcı olan 54,40 TL nin mahsubu ile fazla alınan 810,83 TL’nin kesinleşmeye müteakip talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı yargı gider toplamı olan 14,00 TL posta gideri davacıdan alınıp davalıya ödenmesine, bakiye giderin davalı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı vekili için takdir edilen 3.400,00 TL red vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf nezdinde temyizi kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 16/07/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır