Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/156 E. 2020/96 K. 18.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
(DENİZCİLİK İHTİSAS MAHKEMESİ SIFATIYLA)

ESAS NO:2019/156 Esas
KARAR NO:2020/96

DAVA:Alacak (Kurtarma Ve Yardımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:10/03/2016
KARAR TARİHİ:18/06/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Kurtarma Ve Yardımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;müvekkilinin kamu iktisadi bir kuruluş olduğunu, acenteliğini … ve Tic. Ltd ‘nin yaptığı … isimli gemiye 24/10/2015 tarihinde … kuzey çıkışı mevkinde verilen hizmet sırasında müvekkili kuruluşa ait Kurtarma – 10 isimli römorkörün, 110 m uzunluğunda 40 mm çapındaki … Halat ve ona etli tel halatın 250 metre uzunluğunda 36 mm çapında zarar gördüğünü ve kullanılamaz duruma geldiğini, aynı gün kurtarma 10 römorkörünün kaptanı tarafından … gemisi kaptanlığı ve acenteye protesto mektubu çekilerek ihbar olunduğunu ve doğan maddi hasardan sorumlu olacaklarının bildirildiğini, acente ile yapılan görüşmeler sonrası hasar bedelinin ödenmeyeceğinin anlaşıldığını belirterek … halat bedeli ve zarar gören tel halat nedeni ile 10.800 USD + 1.597,32 TL ( KDV dahil ) nin olay tarihi olan 24/10/2015 tarihinden itibaren TCMB nin bir yıllık USD mevduatı için açıklamış olduğu en yüksek USD faizi ile birlikte fiili ödeme günlü TCMB’ ınca belirlenen efektif satış kuru karşılığı TL olarak davalıdan alınarak müvekkili kuruluşa ödenmesine, harç, masraf ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;davacı kurumun yaptığı işte tekel olduğunu, işini kamu yararı gözeterek yapmak zorunda olan kamu iktisadi teşebbüsü olup davacı tarafın bedelini talep ettiği halatın kopmasında ve hasar görmesinde müvekkilinin kusuru olmadığını , davacının müvekkiline verdiği çekme hizmetinin ister doğrudan hizmet satın alınması şeklinde isterse hizmetin başlangıcından bitişine kadar geminin kiralanması şeklinde vasıflandırılmış olsun durumun değişmeyeceğini davacı tarafın gemisini vereceği hizmete uygun şekilde donatmakla yükümlü olduğunu geminin buna göre donatılmadığını hizmet veren geminin personelinin davacının kendi işçileri olduğunu halatın kopmasında müvekkilinin hiçbir kusurunun olmadığını kopma nedeni ile müvekkilinin risk atlattığını belirterek, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememiz tarafından görevlendirilen bilirkişi heyetinin 21/02/2017 tarihli raporunda özetle; davacı kurum tarafından davalıya römorkaj hizmeti verildiğini, dava konusu olayda davacı kurumun herhangi bir kusurunun bulunmadığını, davalının kusurlu olduğunu oluşan zararı karşılamakla sorumlu olduğunu, davacı kurum tarafından talep edilebilecek zarar miktarının 10.800,00 USD olduğunu, belirtmiştir.
Mahkememiz tarafından görevlendirilen bilirkişi heyetinin 08/06/2017 tarihli ek raporunda özetle;davacı kuruluş tarafından davalıya römorkaj hizmeti verildiğini , olayda davacı kuruluşun kusurunun bulunmadığını, davalının meydana gelen kuruluş zararını gidermekle sorumlu olduğunu, davacı tarafından talep edilebilecek zarar miktarının 10.800,00 USD+ 1.597,72 TL olduğunu belirtmiştir.
Dava; davacı kurum tarafından … isimli gemiye verilen hizmet sırasında römorkörün zarar gören halat ve ekli tel halat bedelinin davalıdan tahsili talepli alacak davası olup; uyuşmazlık; davacıya ait romörkörün halat hasarı nedeniyle davalının sorumluluğunun ve kusurunun bulunup bulunmadığı buna göre varsa davacı alacağının miktarının tespiti hususlarında toplandığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce 2016/115 E. sayılı dosyadan yapılan yargılama neticesinde 09/11/2017 tarih ve 2017/366 sayılı karar ile davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin istinaf talebi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesine verilen 25/04/2019 tarih, 2018/889 E., 2019/578 sayılı tarihli bozma kararında “Davaya konu kiralanan deniz vasıtasında kiralama süresi içinde meydana gele her türlü kayıp hasar ve sair zararın sorumluluğunun kiralayana ait olduğunu römork hizmeti esnasında davacıya ait … halat alarak davalının … Gemisinin emrine girdiğini , davalının meydana gelen zararı gidermekle sorumlu olduğunu, verilen römork hizmetinin maddi anlamda bir işin görülmesi şeklinde nitelendirilmesi gerektiğini, somut olayda tarife hükümlerinin vekalet ilişkisinin özel şartları niteliğinde olduğu kabul edilmesi gerektiğini, halat kopmasının teknik nedenleri gerekçeli olarak ortaya konulduktan sonra tarife ve tarifenin atıf yaptığı standart koşullarda yer alan hükümlere göre bu hasardan kimin sorumlu olduğu konusunda delillerin gerekçeli şekilde değerlendirilmesi gerektiğinden mahkeme kararı hatalı olmuştur.” şeklinde karar verilmiş olup; dosya mahkememize gönderilerek yukarıdaki esasa kaydı yapılmıştır.
Dosyada Bölge Adliye Mahkemesi ilamı öncesi alınan bilirkişi raporu ile davalının kusurlu olduğu belirtilmişse de, davalının kusuruna ilişkin teknik açıklamalar ve denetime elverişle nedenler rapor kapsamında açıklanmamıştır. Bu nedenle hasarın teknik nedenlerinin ve buna göre tarafların kusur durumlarının tespiti bakımından mahkemece yeni bir bilirkişi raporu alınması yoluna gidilmiştir.
Mahkememizin görevlendirdiği bilirkişi tarafından hazırlanan 24/10/2019 tarihli raporda özetle: dava konusu hasarın meydana gelmesinde … Gemisinin bir kusurunun bulunmadığını, dava konusu hasarın meydana gelmesinde Kurtarma 10 Römorkörünün mücbir sebep karşısında bir kusurunun bulunmadığını belirtmiştir.
Her ne kadar dosyada alınan bilirkişi raporları arasında kanaatler bakımından çelişki var görünse de, yukarıda açıklandığı üzere mahkemece alınan 21/02/2017 tarihli bilirkişi raporun davalının kusuru bakımından açıklayıcı ve denetime imkan verir görüşler içermediğinden Bölge Adliye Mahkemesi ilamında da belirtildiği üzere hükme esas alınmamıştır.
Dosyada alınan bilirkişi raporlarında da belirtildiği üzere davacı kuruluş 233 sayılı KHK hükümlerine göre ve ticari esaslara göre faaliyet göstermektedir.
KEGM Kılavuzluk, Römorkaj ve Diğer Hizmetler Tarifesi, Sorumluluk başlıklı 4/1 maddesinde “… Kiralanan deniz vasıtasında kiralama süresi içerisinde meydana gelebilecek her türlü kayıp, hasar ve sair zararın sorumluluğu kiralayana aittir” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Kılavuzluk, Römorkaj ve Diğer Hizmetler Tarifesi 1/4-3 maddesinde ise; “Donatan, gemi kaptanı acenteler ile bunların temsilcileri veva namlarına hareket edenlerin, yürürlükteki mevzuat ve bu tarifede belirtilen usul ve esaslara uymamalarından veya kusurlu hareketlerinden doğacak her türlü sorumluluk kendilerine aittir. Hizmet talep ve takip eden acenteler kaptan ile bunların temsilcileri veya namlarına hareket edenler tarife gereği tahakkuk edecek tüm ücretleri ödeme hususunda, donatanla birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludurlar.” düzenlemesi mevcut olmakla ve bu tarifede hüküm bulunmayan hallerde … ( ….) Standart Römorkaj ve Diğer Hizmetler ( Standart Conditions for Towage and Other Services) şartları- hükümleri uygulanacağı belirtilmiştir.
… Römorkaj ve Diğer Hizmetler İçin Standart Koşulları 3.maddede; -Römorkaj sırasında veya römorkaj dışında herhangi bir hizmetin verilmesi esnasında römorkörün veya yardımcı geminin kaptanı ve mürettebatının kiracının yardımcıları olarak addedileceği, 4.a.ii maddesinde; Römorkaj sırasında römorkör sahibinin “Römorkör sahibi, çalışanları veya acentelerinin herhangi bir zamandaki ihmallerinden, geminin arızasından, ekipmanlarından, halatlardan, yakıt yetersizliğinden v.d. sorumlu olmayacağı, 4.b maddesinde; Römorkaj sırasında kiracının, römorkör veya römorkör sahibinin herhangi bir malının zarar veya hasarını kapsayacak şekilde bu zarar veya hasar römorkör sahibinin, çalışanlarının ya da acentesinin ihmali nedeniyle oluşsa bile niteliği her ne olursa olsun herhangi bir talep ve herhangi bir zarar veya hasar bakımından ve bunlara karşı römorkör sahibine sorumlu olacak, ödeme yapacak ve onu tazmin edeceği, 4.c.i.maddesinde; yukarıdaki 4.a.ii ve 4.b hükümlerinin, ispat yükü kiracıya ait olmak şartıyla, römorkaj hizmetinin başladığı anda, römorkörün denize elverişli olması yükümlülüğü ile ilgili makul ölçüde özen ve ihtimamın gösterilmemesinin nedeninin römorkör sahibinin kendi kusurundan kaynaklanmış olduğu hallerde geçerli olmayacağı, hükmünün yer aldığı anlaşılmıştır. Davacı vekili ise alacak talebine dayanak olarak bu düzenlemeleri göstermektedir.
Ancak Bölge Adliye Mahkemesi ilamında da belirtilen Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 11/07/2018 tarihli 2016/8059 E. 2018/5032 K. Sayılı ilamı ile verilen hizmetin bir vekalet ilişkisi olarak değerlendirilmesi gerektiğinden bahsedilmiştir Eldeki olayda davacı hizmeti veren vekil davalı ise hizmeti alan müvekkil konumundadır. Davaya konu Römorkaj hizmetinin hukuku niteliği Türk Borçlar Kanunu’nun 502 maddesi tanımı gereği iş görme kapsamında olup vekalet sözleşmesi niteliğindedir. TBK vekalet sözleşmelerinde vekalet verenin borçlarını düzenleyen 510 maddesi 2. fıkrası ile vekalet verenin kusuru bulunmadığını ispat ederek tazmin sorumluluğundan kurtulabileceği düzenlenmiştir. Yukarıda anılan ve davacı dayanağını oluşturan düzenlemeler ise vekalet sözleşmesinin özel şartları gibi değerlendirildiğinde ise eldeki dosyada İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi ilamı sonrası uyuşmazlık, vekalet sözleşmelerinde, vekalet verenin tazminat sorumluluğunun sorumluluk anlaşması ile genişletilip genişletilemeyeceği noktasındadır.
Türk Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu sorumluluk anlaşmalarına ilişkin herhangi bir hüküm barındırmamakla birlikte esasen sözleşme özgürlüğü ilkesi gereği bu anlaşmalar geçerlidir. Sorumsuzluk anlaşmasının aksine borçlunun sorumluluğunu kanuni sınırlardan daha ileri bir şekilde tayin edilmesi mümkündür. Kanun koyucu sorumluluk anlaşmaları bakımından sınırlayıcı bir düzenleme getirmemiştir. Ancak sorumsuzluk anlaşmalarında alacaklı aleyhine hakkaniyete aykırı sonuçlar ortaya çıktığı gibi, sorumluluk anlaşmaları ile de borçlu aleyhine adaletsiz durumlar ortaya çıkabilir. Bu nedenle tüm hukuki işlemler hakkında geçerli olan genel sınırlayıcı kuralların sorumluluk anlaşmalarında da uygulanması gereği tartışmasızdır. Bu açıdan Borçlar Kanunu’nun gabine ilişkin 28. Maddesi ile Medeni Kanunu’nun dürüstlük ve iyiniyete ilişkin 2. Maddesi sınırlayıcı düzenlemelerdir. Ayrıca sorumsuzluk anlaşmalarına ilişkin Türk Borçlar Kanunu 115. Maddesi ise kıyas yolu ile sorumluluk anlaşmalarına uygulandığında, hiç kusur olmamasına rağmen doğacak zararlardan sorumluluğun kabul edildiği anlaşmalar geçersiz sayılmalıdır.
Eldeki olayda davacı hizmeti veren vekil davalı ise hizmeti alan müvekkil konumundadır ve davaya konu zararın oluşumunda davalının herhangi bir kusurunun bulunmadığı dosyada alınan bilirkişi raporundaki teknik açıklamalar ile sabittir. (Bu yönden bilirkişi raporu mahkemece esas alınmıştır.) Davacı ise zarar nedeniyle, her halde davalının sorumlu olduğunu aralarındaki sorumluluk anlaşmasına dayandırmaktadır. Davaya konu olayda; davacının römorkaj hizmetini resmi makamlar tarafından kendisine verilen izin ile yaptığı düşünüldüğünde, Türk Borçlar Kanunu 115. Maddesi gündeme gelecek ve yukarıda bahsedildiği şekilde anılan madde olaya uygulandığında, davacı aleyhine ve davalı lehine sonuçlar doğacak olup; mahkemece davalının halat kopması nedeni ile sorumluluğunu ağırlaştıran, kusursuz sorumluluk öngören sözleşme hükümleri geçersiz kabul edilmiş ve davalının halat kopmasında hiç kusuru bulunmaması nedeniyle sorumluluğu bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; davacıya ait romörkör halatının kopmasında davalının herhangi bir kusuru bulunmadığından zararın tazmini noktasında davalının sorumluluğu bulunmadığı, aksini öngören sorumluluk anlaşması hükümlerinin ise geçersiz olduğu kanaatine varılarak davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harç Tarifesi gereğince peşin alınan 527,48 TL den karar harcı olan 54,40. TL nin mahsubu ile fazla alınan 473,08 TL’nin kesinleşmeye müteakip talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı vekili için takdir edilen 4.633,09 TL red vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf nezdinde temyizi kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.18/06/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır