Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/166 E. 2018/489 K. 12.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İSTANBUL
17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
(DENİZCİLİK İHTİSAS MAHKEMESİ SIFATIYLA)

ESAS NO:2018/166 Esas
KARAR NO :2018/489

DAVA:Tazminat
DAVA TARİHİ:01/02/2016
KARAR TARİHİ:12/12/2018

Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Asıl davada davacı vekili, müvekkili banka ile davalı arasında 10/08/1998 tarihli sözleşmesel ilişkiye dayalı ipotek ilişkisi gereğince … Gemisi üzerinde toplam 9.000.000,00 USD miktarında ipotek tesis edildiğini, gemi üzerine tesis edilen ipotekle birlikte asıl alacağın güvencesi zımnında geminin navlun ve sair gelirlerinin bankaya temlik edildiğini, davalının ödemelerini aksatarak temerrüde düştüğünü, TTK’nın 909/2. maddesi doğrultusunda müvekkili bankanın alacağının tehlikeye düştüğünü, alacağın teminatını oluşturan geminin teminat özelliğini koruması amacı ile geminin seferden meni taleplerinin bulunduğunu ileri sürerek, 9.000.000,00 USD alacaktan dolayı ipotek haklarının tespitine, gemi üzerine kira gelirleri, hak ve menfaatleri ile navlunu üzerinde hapis hakkı tanınmasına, TTK’nın 909’ncu maddesi gereğince geminin seferden men edilerek, yediemine teslimine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı vekili, davaya konu … isimli geminin sefere hazır olduğunu ve Türk Bayrağı taşıyan geminin seferden men edilemeyeceğini, iddia edilen tehlikeli ve zorunlu halin gerçekleşmediğini, davacı tarafından belirtilen ipotek alacağının teminatının müvekkiline ait … Gemisi üzerine tesis edilmiş olduğunu, … isimli geminin de davacı tarafça …’de tutulduğunu, ikinci ipoteğin dayanağı alacağın … Bankası tarafından ödendiğini, borcun muaccel olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davacı vekili, müvekkili şirketin … isimli geminin donatanı olduğunu, müvekkili şirketin diğer bir gemisi olan … Gemisini 1996 yılında aldığı sırada 13.500.000,00 USD kredi kullanıldığını, bu kredinin teminatı olarak … Gemisi üzerinde 14.400.000 USD, … Gemisi üzerine ise 2.400.000,00 USD ipotek tesis edildiğini, 1998 yılında … Bankası vasıtası ile … … …. kredi kullanıldığını, kredi ilişkisinde … Bankası’nın …’ye karşı borçlu olduğunu, müvekkilinin ise kefil sıfatıyla yer aldığını, bu kredinin teminatı olarak … Gemisi üzerinde 6.600.000,00 USD ipotek tesis edildiğini, … Bankasının bu borcu ödediğini, buna rağmen ipoteğin terkin edilmediğini, … Gemisi üzerinde 6.600.000,00 USD olmak üzere 2 adet ipotek bulunduğunu, ipotek alacaklısı …’nin selefi olduğunu iddia eden … A.G’nin kredi sözleşmesi çerçevesinde müvekkilinin bakiye 6.571.167,81 USD borcu olduğundan bahisle … isimli gemiyi seferden men ettirdiğini, geminin cebri satış işlemleri sonucunda 09/10/2003 günü 6.840.000 USD bedelle satıldığını, … Gemisinin 07/06/2003 tarihinde…’de tutuklandıktan 3 gün sonra … Asliye Hukuk Mahkemesi’nde alacaklarının tehlikeye girdiğinden bahisle dava açtığını, … gemisi hakkında seferden men kararı verildiğini, talep konusu kararın bozulduğunu, Geminin10/06/2003 ile 27/04/2004 tarihleri arasında seferden men edildiğini, 27/04/2004 tarihinde davanın açıldığı tarihe kadar yurt dışında sefer yapamadığını, geminin sefere çıkmasına engel olan davanın 19/01/2006 tarihli karar ile açılmamış sayılmasına karar verildiğini, bu süreçte müvekkiline ait geminin 10.5 ay hiç bir sefer yapamadığını, geminin yurt dışına gidemeyecek şekilde tedbir kararı verilmiş olması sebebi ile müvekkilinin ticari faaliyetinin karlı olmadığını ve gerektiği şekilde yürütemediğini, müvekkilinin zarara uğradığını, belirterek iddia ederek 50.000 USD maddi tazminatın davalıdan tahsiline, alacağa geminin seferden men edildiği 10/06/2003 tarihinde itibaren USD mevduata uygulanan en yüksek oranda faiz tatbik edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile istemini artırmıştır
Birleşen davada davalı vekili, davacının … isimli gemiyi almak için 13.500.000 USD kredi aldığını, bu borcun karşılığı olarak her iki gemi üzerine ipotek tesis edildiğini, taraflar arasında kredi sözleşmesi ile gemilerin tüm gelir ve sigorta tazminatlarının bankaya temlik olunduğunu, davacının müvekkili bankaya borcunu ödemediğini, … Gemisinin 09/10/2003 tarihinde tutuklu bulunduğu … Cumhuriyetinin … Limanında cebri icra yolu ile satıldığını, kararın henüz kesinleştiğini, davacının müvekkili bankaya 09/10/2005 tarihi itibari ile temerrüt faiz, masraflarla birlikte 7.579.734,69 USD borcu olduğunu, borçlunun temerrüt durumunun bağımsız yeminli mali müşavirlik şirketinin raporu ile sabit olduğunu, davacının toplam olarak 11.607,093 USD’lik ödeme yaptığını, bu ödemelerin 6.487.165 USD’lik kısmının temerrüde düştüğünü 14/05/2003 tarihi itibariyle ödenmesi gereken kredi borcunun faizsiz 6.306,254 USD olduğunu, davanın … Mahkemelerinde açılması gerektiğini, … Asliye Hukuk Mahkemesi kararı yönünden davacı yanın beyanlarının yanlış olduğunu, davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği yönündeki beyanların doğru olmadığını, davanın derdest olduğunu, açılmamış sayılması yönündeki kararı bozulduğunu savunarak, davanın yetki, derdestlik ve esas yönünden reddini istemiştir.
Asıl dava, gemi üzerinde ipotek hakkının tespiti, bu hakkın temini amacıyla geminin kira gelirleri, hak ve menfaatleri ile navlunu üzerinde hapis hakkı tanınması, geminin seferden men edilerek yeddiemine teslimi, birleşen dava ise, davacıya ait “…” isimli gemiye haksız uygulandığı iddia edilen geçici koruma tedbiri ile seferden men ve bu sebeple çalışmasının kısıtlanmasından kaynaklanan zararın tahsili istemine ilişkindir.
Mahkememizin 30/12/2014 tarihli kararı ile dosya kapsamına göre, henüz hukuka aykırılık yönünden verilen karar kesinleşmemiş bulunmakla zamanaşımı itirazının yerinde olmadığı, bu nedenle davalı bankanın zamanaşımı itirazına itibar edilmediği, asıl davada davacı bankanın dayandığı TTK’nın 909 ncu maddesinin kenar başlığının “..gemi değerinin düşmesine karşı tedbirler ” şeklinde düzenlendiği, bu düzenlemenin amacının ipoteğe konu borcun muacceliyetinden önce başvurulabilecek bir düzenleme olarak yasaya konulduğu, amacın, geminin malikinin işletme tarzı nedeni ile gemi ve tesisatının kötüleşip ipoteğin sağladığı teminatın tehlikeye düşmesi ya da böyle bir tehlikenin endişe edilip malik tarafından gerekli tedbirler alınmadığı taktirde ipotek alacaklısının müracaatı üzerine mahkemenin tehlikeyi önleyici tedbirler almasını sağlamanın amaç edinildiği, bu niteliği itibariyle geçici hukuki koruma sağlayan bir hukuki düzenleme olduğu, davacının isteminin TTK’nın 909.maddesine dayalı geçici hukuki koruma talebi olduğu kadar aynı zamanda İİK.nın 150/h maddesi kapsamında rehin hakkının tanınması mahiyetinde olduğu, talep tarihi itibariyle TTK’nın 909. maddesi gereğince geminin değerinin düşmesi riskini doğurabilecek şekilde gemi ve tesisatının kötüleştiği, malikin işletme tarzı itibariyle böyle bir zarara sebebiyet verebileceğinin ispat edilemediği, 10/06/2003 tarihi itibariyle geminin klaslı, sigortalı olduğu ve işletmekte bulunduğu, davacının geminin ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile şartları oluşmuş ise alacağın tahsili yoluna gitmesi mümkün iken ipotek bedelinin çok üzerinde bir değer için TTK’nın 909.maddesine göre geçici hukuki koruma önlemi örtüsü adı altında, burada ön görülen imkanlar aşılmak sureti ile alacağın gemi üzerinden tahsili yoluna gidilmesi koşullarının oluşmadığı, bu nedenle asıl davanın reddi gerektiği, asıl davada alınan hukuki koruma tedbiri niteliğindeki, 10/06/2003 günlü kararın bu nedenle hukuka uygun olmadığı, 10/06/2003 tarihi ile ihtiyati tedbirin tamamen kaldırıldığı 19/01/2006 tarihine kadar dava tarihi itibariyle gerçekleşen kardan yoksun kalınan tazminat miktarının 1.456.930,80 USD olduğu, karın değişebileceği ve net miktarının koşullara göre değişmesinin mümkün olduğu, davacı … Petrol’ün men kararından sonra basiretli bir tacir gibi davranarak bakiye borcunu ödememek sureti ile zararın artmasına sebebiyet verdiği, 818 sayılı BK.nın 44 maddesi gereğince tespit edilen yoksun kalınan kar tazminatı talebinden yaklaşık olarak %20 oranında indirim yapılmak sureti ile birleşen davada davacının talep edebileceği karın 1.165.544,64 USD olduğunun benimsendiği, ıslahla yapılan istemde faiz talebinde bulunulmadığı gerekçesiyle asıl davanın reddine, birleşen davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İşbu karar, asıl dosya davalısı birleşen dosya davacısı … AŞ tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 11 Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; “asıl davada davacı vekili tanker olan geminin yurt dışına çıkması olasılığı da nazara alınarak mülga TTK’nın 909/2 nci maddesi hükmü uyarınca talep de bulunmuş olup, böyle bir ihtimalde dahi ipotekli alacaklının haklarını tehlikeye sokabilecek bir durumun bulunduğu kuşkusuzdur. Zira, bu ihtimalde, ipotekli alacaklı bir yandan geminin akıbetini takip etmek, diğer yandan alacağı muaccel olduktan sonra gemiyi cebri icra ile sattırmak imkanlarından mahrum kalma tehlikesi ile karşı karşıyadır. İşte tüm bu ve benzeri durumlarda anılan madde hükmünün uygulama alanı bulacağı ve ipotekli alacaklının gerekli tedbirlerin alınmasını hakimden isteyebileceğinin açık olduğu, öte yandan, geçici bir hukuki koruma olan mülga 6762 sayılı TTK’nın 909/2 nci maddesi “ Malikin gemiye işletme tarzı neticesi olarak ipoteğin sağladığı teminatı tehlikeye koyacak surette gemi veya tesisatının kötüleşmesinden veya ipotekli alacaklının haklarının başkaca tehlikeye girmesinden endişe olunur yahut üçüncü şahıslar tarafından vukubulacak bu gibi müdahale veya sair tahribata karşı malik lüzumlu tedbirleri almazsa, alacaklının talebi üzerine mahkeme tehlikenin önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınmasına karar verir; mahkeme başka tedbirleri kafi görmezse alacaklının derhal ipoteği paraya çevirebilmesine karar verir.” hükmünü haiz olup, anılan hüküm ipotekli alacaklının maddi hukuka ilişkin olan alacak hakkının doğrudan elde edilmesine hizmet etmemekte, başlatılan veya ileride başlatılacak takibin tahsil ile sonuçlandırılması yolunu açık tutarak alacaklının alacağının elde etmesine etkili bir hukuki koruma sağladığı, diğer bir deyişle TTK’nın 909/2’ye göre alınacak tedbir ile ipotekli alacaklının hakkının tehlikeye girmesi önlenecek, yapılmış veya ileride yapılacak takibin başarı ile sonuçlanmasına hizmet edilmiş olunacaktır. Böylece, ipotekli alacaklının temel hakkı olan ipoteğin paraya çevrilmesini talep etme ve satış bedelinden alacağını tahsil etmek imkanının korunduğu, bu bağlamda mahkemece verilen anılan yasal hükme dayalı 10.06.2003-27.4.2004 tarihli geçici hukuki koruma kararları ile isteğe uygun gerekli tedbirler alınarak eTTK’nın 909 ncu maddesi hükmünce davalıya ait ve davacıya ipotekli gemi üzerinde hapis hakkının tanınmasında ve geminin seferden men edilerek yed’i emine teslim edilmesinde ve seyri seferinin Türk Kara Suları ile sınırlandırılmasında kabulün aksine yasaya aykırılık bulunmadığının kabulü gerektiği, bu durumda mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, mahkemece asıl davada istem tarihi itibariyle eTTK’nın 909/2 nci maddesi koşullarının oluştuğu ve verilen kararlarda hukuka aykırılık bulunmadığı kabul edilerek asıl davanın ele alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanlış ilkeye ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı isabetli olmayan yazılı gerekçelerle asıl davanın reddine karar verilmesi doğru görülmediğinden” bahisle kararın bu nedenlerle davacı yararına bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay 11 Hukuk Dairesinin karar düzeltme incelemesi sonucunda vermiş olduğu 16/03/2018 tarihli kararında da “Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere ve 6762 sayılı TTK’nun “Gemi Değerinin Düşmesine Karşı Tedbirler” başlıklı 909. maddesinin 2. fıkrasında diğer haller dışında “…veya ipotekli alacaklının haklarının başkaca tehlikeye girmesinden endişe olunur…” hükmü düzenlenmiş olup bu halde “….ipotekli alacaklı bakımından bir taraftan geminin akıbetini takip edememek, alacağı muaccel olduktan sonra üzerinden cebri icra yolu ile alacağını tahsil edememek veya etme imkanlarının azalması tehlikesinin varolduğu kabul edilmekle….”(İsmail DOĞANAY, Türk Ticaret Kanunu Şerhi, Üçüncü Cilt, 4. Bası, Sayfa:2598-2599), anılan düzenleme uyarınca davacının asıl davada 6762 sayılı TTK’nun 909/2. fıkrasına dayalı olarak talep hakkının bulunduğunun Dairemizin … tarih, … Esas … Karar sayılı ilamı ile de benimsenmiş bulunmasına, mahkemece bozma ilamına uyulması halinde ipotek konusu borcun ödenip ödenmediği, işbu asıl davanın konusunun kalıp kalmadığı hususlarının ve birleşen davanın da bu hukuki duruma göre değerlendirileceğinin tabii bulunmasına göre” asıl davada davalı-birleşen davada davacı … A.Ş vekilinin karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiştir.
Yargıtay’ın bozma ilamından sonra dosya yeniden mahkememiz esasa kaydedilmiş olup, taraflar bozma ilamı ile ilgili olarak yazılı ve sözlü beyanlarını bildirmişlerdir.
Asıl dosya davacısı birleşen dosya davalısı … vekili tarafından bu kapsamda sunulan dilekçeler ve duruşmadaki sözlü beyanlarında özetle; bozma ilamında müvekkili … ‘ın 2003 yılında … Mahkemesi nezdinde hukuki koruma başvurusunun hukuka uygun olduğunun tespit edildiğini, Yüksek Mahkemenin “geminin yurtdışına çıkma olasılığı da” demek suretiyle bozma ilamında dikkate alınan tek hususun bu olasılık olmadığı, aynı zamanda taraflararasında bir süredir devam eden ihtilaflı ticari ilişkinin de dikkate alınmış olduğu, bu çerçevede … Petrol’ün … ‘nin 2003 tarihine kadar benimsediği ve uyguladığı prensiplerden tavizler vererek önermiş olduğu yeniden yapılandırma anlaşmasına yanaşmadığını, keza yeniden yapılandırmaya riayet edilebilecek bir mali yapısının da bulunmadığı, … ‘ye olan kredi geri ödemelerini aksattığı ve kredilerin teminatını teşkil eden … dışındaki gemilerin yurtdışında bulunduğu, … Bankası başta olmak üzere birçok özel teşebbüs ve kamu kuruluşunun alacakları için … Petrol’e karşı takip ve haciz işlemleri başlattıklarının sabit olduğu, tüm bu gelişmeler karşısında … ‘den gönüllü bir şekilde ödenmeyeceği anlaşılan söz konusu borcun geriye kalan tek teminatını teşkil eden … gemisinin yurtdışına kaçırılması riskini göze almasının beklenemeyeceği, bu nedenle … ‘nin kanunun verdiği hakka dayanarak alacağının tahsilini güvence altına almak amacıyla 10/06/2003 tarihinde İskenderun Mahkemesine başvuruda bulunduğunu, taraflararasındaki kredi sözleşmesi uyarınca tüm kredi borcunun 26/03/2003 tarihinde kapatılmış olması gerektiği, 10/06/2003 tarihinde kredi borcunun bakiyesinin 6.300.000,00 USD olduğu, bu bakiyenin faizi ile beraber ancak … ‘nin … Petrol’e 29/04/2013 tarihinde fiilen ödediği tazminattan mahsup edilmek suretiyle son bulduğunu, … Petrol’ün geminin navlun gelirlerini alacaklıya temlik etmekten imtina etmesi akabinde geminin Türk Karasularında sefer yapamamasından dolayı mağduriyet yaratılmasının kabul edilemez bir durum olduğunu, geminin eTTK’nun 909.maddesi uyarınca seferden men edilmesinin Yüksek Mahkeme tarafından hukuka uygun bulunduğunu, kötüleşmenin kapsamına sadece geminin fiziki yapısındaki değişiklikler değil hukuki mahiyetindeki ve işletme tarzındaki değişliklerin de girdiğini, kanun koyucunun geminin hareket eden bir mal varlığı olduğunu dikkate alarak ilgili düzenlemenin kapsamını genişlettiğini, geminin fiziki yapısını ilgilendirmeyen ve ancak teminat olarak teşkil ettiği anlamın alacaklının hukuki durumunu etkileyen değişiklerin tespiti ve bunlara karşı alınacak önlemler hakkında tahribi bir sıralamaya gidilmediğini, bu konuda mahkemeye geniş takdir yetkisi tanındığını, dolayısıyla ipotek alacaklısının durumun kötüleşmesi, değerin azalması halinde başka kötüleşmeden endişe duyulması halinde eTTK’nun 909/2’deki haklarının mevcut olduğunu, bu konuda doktrinde çeşitli görüşlerin yer aldığını, Yargıtay’ın bugüne kadar kendileri tarafından sunulan tüm açıklamalar ve belirtilen doktrin ile 1995 yılına dayanan yerleşik içtihatlar doğrultusunda müvekkil aleyhine verilen kararı bozduğunu, bozma ilamının son derece açık ve haklı olduğunu, davalı … Petrol’ün karar düzeltme talebinin de Yüksek Mahkeme tarafından reddedildiğini, müvekkilinin kredi borcu takvimine uzun süre riayet etmeyen ve yapıcı çözüm yollarına yanaşmayan borçlunun içinde bulunduğu borca batıklığı ve borçlunun diğer gemilerinin halihazırda yurtdışında bulunmasının dikkate alınarak mevcut alacağın tek teminatı oluşturan ve o sırada Suriye sınırının yanıbaşında İskenderun’da bulunan … gemisinin bir daha hiç dönmemek üzere yurtdışına çıkmasından endişe ederek, henüz gerçekleşmeyen ve ancak gerçekleşeceğinden endişe duyulan böyle bir durumun engellenmesi için eTTK’nun 909/2.maddesi uyarınca önlem alınması istediğini, … Asliye Hukuk Mahkemesinde somut olayın özelliklerini ve örnek içtihatları dikkate alınarak geminin yurtdışına kaçma tehlikesini eTTK ‘nun 909/2 için yeterli bir sebep olarak takdir ettiğini, müvekkilinin talebi üzerine aynı mahkemenin 23/06/2003 tarihli duruşmada borçluya navlun gelirlerinin mevcudiyeti, ihtilafsız olan ipotek alacağının kısmen de olsa ifası için temlik edilmesinin değerlendirilmesi için borçluya süre verdiğini, borçlunun bu yönde bir adım atmaması üzerine de geminin seferden men’ine karşı yapılan itirazın reddedildiğini, dolayısıyla … ‘nin başvurusu üzerine eTTK ‘nun 909 hükmüne istinaden … gemisinin seferden geçici süre ile men edilmesinde herhangi bir hukuka aykırılık olmadığını belirterek Yargıtay bozma ilamına uyulmasına, 2013 yılı itibariyle dava konusu alacağın … Petrol tarafından itfa edilmesi karşısında davanın konusuz kaldığına, … ‘nin 2003 yılında esas dava ile ileri sürdüğü taleplerin hukuka uygunluğu sebebiyle … Petrol’ün birleşen davada talep ettiği tüm istemlerin reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı birleşen dosya davacısı … AŞ vekili tarafından sunulan dilekçeler ve duruşmalardaki sözlü beyanlarda özetle; davacının davasını yasal dayanak teşkil eden eTTK ‘nun 909.maddesinde açıkça gemi veya tesisatının kötüleşmesi veya malikin gemiyi işletme tarzı neticesi olarak ipotekli alacaklının haklarının tehlikeye girmesini aradığını, dolayısıyla davanın birincil şartının 909.madde hükmünde aranan şartların somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespitine ilişkin olduğunu, davacı tarafın iddiasının aksine ödenmesi aksatılan bir borç ve temerrüde düşme yada borcun muaccel olması halinin söz konusu olmadığını, bu durumun … ATM’nin … esas sayılı dosyasında verilen karar ile sabit olduğunu, kararda bankanın temerrüd miktarında bulunmadığının anlaşıldığını, gemilere el konulduğu tarihte davacı şirketlerin davalı bankaya karşı temerrüde düşmediklerinin ve borcunun muacceliyet kazanmadıklarının değerlendirildiğini, dolayısıyla da davacı tarafın dava dilekçesinde iddia ettiğinin aksine ortada ödenmesi gereken aksatılan bir borç ve temürrüde düşme ve muaccel olma halinin söz konusu olmadığını, TTK ‘nun 909/2.maddesindeki şartlar bakımından ipotek konusu geminin kötüleşmesi gerektiğini, gemide fiziken bir kötüleşme olmadan temerrüde düşme yada borcun mauccel olma iddiasıyla TTK ‘nun 909/2.hükmüne başvurmanın mümkün olmadığını, borç muaccel olduğu takdirde de izlenmesi gereken yolun rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatmak olduğunu, bu hususa … ATM ‘nin … esas sayılı dosyasında verilen kararda da değinildiğini, TTK ‘nun 909/.maddesinin 2.fıkrasına göre gemi veya geminin tesisatı kötüleşir yada gemi malikinin gemiyi işletme tarzı itibariyle gemi üzerindeki ipotek hakkı tehlikeye düşerse alacaklı tarafın derdest ihtilaftaki gibi bir başvuruyla mahkemeden gerekli tedbirlerin alınmasını isteyebileceğini, davacının iddiasının haklılığının ve gerçekliğinin değerlendirilmesinin gemide, tesisatında veya geminin işletme tarzında risk teşkil edecek herhangi bir unsurun söz konusu olmadığını, zira geminin davacının talep tarihinden kısa süre önce havuzlanıp detaylı ve kapsamlı bir bakımdan geçirilip neredeyse tamamen yenilenmiş bir durumda olduğunu, geçerli klas ve denize elverişlilik belgesinin bulunduğunu, gemi üzerinde herhangi bir seferden men kararının bulunmadığını, geminin …AŞ gibi bir şirketin kirasında sürekli olarak Türk Karasuları içinde kesintisiz ve sorunsuz çalışmakta olduğunu, dolayısıyla geminin değerinin düşmesi yada geminin işletme tarzı itibariyle alacaklının haklarının tehlikeye düşmesi yahut geminin yurtdışına çıkma halinin söz konusu dahi olmadığını, dosyada alınan bilirkişi raporlarında da TTK ‘nun 909.maddesi 2.fıkrasındaki hiçbir şartın derdest dosya bakımından oluşmadığının tespit ve teyit edildiğini, yasada belirtilen “ipotekli alacaklının haklarının başkaca tehlikeye girmesinden endişe olunur” ifadesinin geminin yurtdışına çıkma ihtimalini kapsamadığını, kanunda belirtilen endişe kelimesinin malikin gemiyi işletme tarzı itibariyle ipotekli alacaklının haklarının başkaca tehlikeye girmesi hallerine özgü olduğunu, kaldı ki geminin yurtdışına çıkması gerekçesinin uyuşmazlık bakımından haklı ve yerinde bir gerekçe olmadığını, zira davaya konu … gemisinin yurtdışına çıkabilecek özellikte bir gemi olmadığını, bu hususun bilirkişi raporlarıyla da tespit edildiği gibi davacı tarafın 26/12/2014, 08/12/2014, 22/02/2012, 25/01/2010, 06/08/2008, 08/09/2006 tarihli dilekçelerinde de kabul edildiğini, Yargıtay’ın atıf yaptığı kararın da derdest ihtilafla bir ilgisinin bulunmadığını, eldeki davaya emsal oluşturmasına imkan bulunmadığını, … gemisi üzerindeki 9.000.000,00ABD Doları değerindeki ipoteğin 6.600.000,00 USD ‘lik kısmının davadışı … Bankasının borcu için tesis edildiğini, bakiye 2.400.000,00 USD lik kısmın ise müvekkilinin bir diğer gemisi olan … gemisinin teminatı olmak üzere tesis edildiğini, ipoteğe konu borcun davacının iddiasının aksine müvekkili tarafından ödendiğini, … gemisi ile ilgili olarak müvekkillerince 13.500.000,00 USD kredi alındığını, bu kredinin teminatı olarak … gemisi üzerinde tesis edilen ipoteğe ek olarak … gemisi üzerinde de 2.400.000,00 USD lik ipotek konulduğunu, kredi borcunun ise davacının iddiasının aksine müvekkili tarafından ödenmekte iken müvekkilinin temerrüde düşürülmeden derdest davanın ikame edildiğini, belirtilen hususların davacının … ATM ‘nin … esas sayılı dosyasında verilen hüküm ile sabit hale geldiğini, dolayısıyla ödenmeyen muaccel olan bir borç olgusundan söz edilemeyeceğini ileri sürerek mahkemenin 09/01/2014 tarihli kararında direnilmesini talep etmiştir.
Asıl dava; davacı banka tarafından … Asliye Hukuk Mahkemesinin … D İş sayılı dosya üzerinden, bankaya kredi borcunun teminatını oluşturmak üzere ipotekli olan … gemisi için 9.000.000,00 USD alacaktan dolayı ipotek haklarının tespiti ile geminin kira gelirleri ve navlun geliri üzerine hapis hakkının tanınması, ayrıca geminin eTTK ‘nun 909.maddesi gereğince seferden men edilerek yediemine tesliminin talep edildiği, … Asliye Hukuk Mahkemesinin 10/06/2003 tarihli kararı ile eTTK ‘nun 909.maddesine göre … gemisinin seferden men edilerek kira gelirleri ve hak ve menfaatleri üzerine banka lehine hapis hakkı tanınmasına karar verildiği, 27/04/2004 tarihinde de Türk Karasularındaki sefer yasağının kaldırılarak geminin sadece yurtdışına çıkışının yasaklandığı, söz konusu kararın Yargıtay tarafından usulden bozulması üzerine yerel mahkeme tarafından dosyanın esasa kaydedilerek görevsizlik kararı verildiği, görevsizlik kararı üzerine dosyanın mahkememize intikal ettiği belirli olup, birleşen dava dosyasında ise; … gemisinin 10/06/2003 – 27/04/2004 tarihleri arasında seferden men edilmesi, 27/04/2004 tarihinden sonra da yurtdışına sefer yapamaması nedeni ile davacı …’nın zarara uğradığı ileri sürülerek 50.000.00 USD ‘nin 10/06/2003 tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalı bankadan tahsiline karar verilmesi talep edilerek, ıslah yoluyla bu talep 1.630.201,82 USD ve 2.319.402,32 TL’ye yükseltilmiştir.
Her iki dava yönünden asıl uyuşmazlık konusunun … gemisinin seferden men edilmesinin yasada öngörülen haklı sebeplere dayanıp dayanmadığı, davacı banka geminin yurtdışına çıkacak olması ihtimaline binaen eTTK’nun 909/2.maddesine göre seferden men talebinde bulunmuş olup, … Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından bu kapsamda geminin seferden men’ine karar verilmiş olduğundan eTTK’nun 909.maddesinde düzenlenen geçici hukuki koruma yolunun yasal koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Mülga 6762 sayılı eTTK’nun 909.maddesi 2.fıkrasında ” Malikin gemiye işletme tarzı neticesi olarak ipoteğin sağladığı teminatı tehlikeye koyacak surette gemi veya tesisatının kötüleşmesinden veya ipotekli alacaklının haklarının başkaca tehlikeye girmesinden endişe olunur yahut üçüncü şahıslar tarafından vukubulacak bu gibi müdahale veya sair tahribata karşı malik lüzumlu tedbirleri almazsa, alacaklının talebi üzerine mahkeme tehlikenin önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınmasına karar verir; mahkeme başka tedbirleri kafi görmezse alacaklının derhal ipoteği paraya çevirebilmesine karar verir.” hükmü sevkedilmiştir.
eTTK’nun 909.maddesinin 2.fıkrasına ilişkin Adliye encümeni mazbatasında yani kanun gerekçesinde “….tasarının ikinci fıkrasının Almanca aslında olduğu gibi ipotekli alacaklının himayesi için malikin müdahalesi yani gemiyi işletme tarzı neticesi olarak gemi veya tesisatının kötüleşmesini şart kıldığı, halbuki malik işletme tarzı ile gemi ve tesisatının maddi bakımdan kıymetini azaltaksızın da ipotekli alacaklının haklarını tehlikeye koyabileceği, nitekim gemide kaçak eşya taşıyarak müsadeli tehlikesini arttırması veyahut mali durumu zayıf bir gemi işletme yöneticisine gemisini kiraya vermesi ve bu suretle ipoteğe tekkaddüm edecek gemi alacaklarının artmasına sebebiyet vermesi gibi hallerin buna misal teşkil edeceği, anglo-sakson hukuku bu gibi hallerde ipotekli alacaklıyı himaye eylediği halde mehazımız … Kanunun BGB’nin gayrimenkule müteallik hükümlerinin fazlaca tesiri altında kaldığından bu himayeye tam olarak sağlayamadığı, ipotekli alacaklıya anglo-soksan hukukuna uygun olarak bu bakımdan da himaye maksadı ile maddeye veya ipotekli alacaklının haklarının başkaca tehlikeye girmesinden kaydı ilave olunmuştur.” açıklamalarına yer verilmiştir.
6762 sayılı eTTK’nun 909/2.maddesi hükmü ile, gemi malikinin “gemiyi işletme tarzı” itibariyle alacaklının haklarını tehlikeye sokması veya üçüncü kişiler tarafından aynı maksatla vuku bulacak müdahale veya sair tahribata karşı luzümlü tedbirleri almaması halinde alacaklıya yetkili mahkemeye müracaatla gerekli tedbirleri “hükmen” aldırarak tehlikeyi önleyebilme olanağı tanınmıştır.
Doktrinde eTTK’nun 909/2.maddesi ile ilgili olarak birçok görüş yer almakta olup, Yargıtay bozma ilamında da atıf yapılan görüşte; malikin gemiyi işletme tarzı neticesinde olarak ipoteğin sağladığı teminatın tehlikeye girmesi halinin hükme bağlandığı, geminin halin icabına ve o günkü işletmecilik şartına tam uygun olmayarak verimsiz bir şekilde işletilmesi, mutad olarak taşıdığı yük cinsleri ile rotasını değiştirmesi, ipotek tesisi altındaki tecrübeli kaptan yerine bir diğerinin istihdam edilmesi, aksi kararlaştırılmış olmadıkça geminin sigortasız olarak sefere çıkarılmış olması gibi hallerin değer düşüklüğü tehlikesini yaratacak fiiller olarak kabul edilemeyeceği, zira sayılan bu hususların denizciliğin normal icatlarından olduğu, gemi değerini tehdit altında bulunduran tehlikenin ya malikin gemiyi işletme tarzından doğabileceği veya ipotekli alacaklının haklarının başka bir sebep tahtında, tehlike tehdidi altında bulunabileceği, bu tehlikenin ya geminin veya tesisatının veyahut teferruatının kötüleşmesine başka bir deyişle geminin maddi durumunda kötüleşme haline taalluk edebileceği, maddenin gerekçesinde de belirtildiği üzere geminin hukuki durumunda kötüleşme halininde söz konusu olabileceği, mesela evvelce hububat taşıma işinde kullanılırken maden taşıma işine tahsis edilmesi, infilak edici mal veya kaçak eşya taşınması işine tahsis edilerek zapt ve müsadere tehlikesinin arttırılması veya mali durumu zayıf olan bir gemi işletme müteaahidine kiraya verilmesi veyahut da yine mali durumu iyi olmayan bir kimseye satılması suretiyle ipoteğe takaddüm edecek gemi alacaklısı haklarının artmasına sebebiyet verilmesi ve geminin bunlar tarafından cebri icra yolu ile sattırılması ihtimalinin artması, geminin çarter sözleşmesi ile kiralanarak bir kaç yıl sürecek uzun seferlere gönderilmek istenmesi, bu halde de ipotekli alacak bakımından bir taraftan geminin akıbetini takip edememek, alacağın muaccel olduktan sonra cebri icra yolu ile alacağını tahsil edememek veya etme imkanlarının azalması tehlikesinin söz konusu olabileceğinden değer azalmasını tehlike altında bulunduracak haller olarak nazarı itibara alınabileceği ifade edilmiştir. (Bkz. …, Gemi İpoteğinin Düşmesi, sayfa 2598, 2599)
Belirtilen görüşte özet olarak, geminin çarter sözleşmesi ile kiralanarak birkaç yıl yani uzun süreli yurtdışı seferlerine gönderilmek istenmesi durumunda ipotek alacaklısının geminin akıbetini takip edememe, alacağın muaccel olduktan sonra cebri icra yolu ile alacağını tahsil edememe veya etme imkanının azalması tehlikesinin oluşabileceği değerlendirilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, geminin yurtdışına çıkması ihtimaline binaen eTTK’nun 909.maddesi 2.fıkrasına göre gemi hakkında hukuki koruma tedbiri yani seferden men kararı verilmiş olup, karara konu olan … gemisinin özellikleri dikkate alındığında zaten yurtdışına çıkarılmaya veya uluslararası denizcilikte kullanılmaya uygun teknik yapıda bir gemi olmadığı dosya kapsamına göre sabittir. Zira, bilirkişi raporlarında … gemisinin 3.250 deadweight tonluk tek cidarlı bir gemi olduğu, …, … ve … menzilinde taşıma yapmaya elverişli bulunduğu belirtilmiştir. Davacı … vekilinin dilekçelerinde de … gemisinin tek cidarlı olması sebebiyle Türk Karasuları dışına çıkamayacağı ifadelerine yer verilmiştir. Keza, seferden men kararı verilmeden önce 6-7 yıl boyunca geminin …’de, kararın verildiği tarihte de …AŞ tarafından kiralanarak çalıştırıldığı, yani Türk Karasularında sefer yaptığı belirli olup, geminin yurtdışına çıkacağını gösteren herhangi bir emarede bulunmadığından … gemisinin yurtdışına çıkma ihtimali yada olasılığının bulunmadığı değerlendirilmiştir.
Bütün bu hususlar bir yana …’da mukim bir banka olan davacının aynı kredi ilişkisinden dolayı alacağını tahsil etmek için (… gemisi ile ilgili … Asliye Hukuk Mahkemesine başvurmadan önceki tarihte) … Petrol’e ait … gemisini 07/06/2003 tarihinde …Cumhuriyetinde seferden men ettirerek 09/10/2003 tarihinde sattırdığı, yine davacı ile aynı grup şirketlerine ait …, … ve … isimli gemileri de …, … Cumhuriyeti ve … ‘de seferden men ettirerek ve daha sonra da satışını yaptırdığı gözönüne alındığında … gemisinin yurtdışına çıkması ihtimalinde dahi … Bankasının diğer gemilerde yaptığı gibi ihtiyati haciz hakkını kullanarak alacağını elde etme imkanı ile ipoteğin paraya çevrilmesi yoluna başvurmasının mümkün olduğu, geminin …’de bulunması ile ülke dışına çıkarılmasının … mukim davacı açısından aleyhe bir durum yaratmayacağı kabul edilmiştir.
Bozma ilamında atıf yapılan Yargıtay 11 Hukuk Dairesinin 12/10/1995 tarihli 1995/4778 esas ve 1995/7386 karar sayılı ilamında ise “davacı vekili tarafından anılan gemiler üzerine müvekkilinin ipoteğinden sonra çok sayıda ihtiyati haciz kararlarının uygulanmasına sebebiyet verildiği gibi, 1994 yılı ortalarından itibaren müvekkiline olan borçların ödenmediği, çekilen ihtarnamenin de semeresiz kaldığı, ayrıca davalıların muvafakatlarını almadan gemileri satmaya tevessül ettiklerinin ileri sürülerek rehin haklarının tespiti ile hapis haklarının tanınması ve gemilerin seferden men edilmelerinin talep edildiği, mahkemece kredi ve ipotek sözleşmeleri ile 10/02/1995 tarihli ihtarnameye göre davalıların başka şahıslara olabilecek borçları nedeniyle gemilerin yurtdışına çıkmalarının mümkün olması karşısında davacının anılan gemiler üzerinde ipotek hakkının tespiti ile hapis hakkı tanınmasına ve gemilerin seferden men edilmelerine dosya üzerinden karar verildiği, davalılar vekili tarafından karara itiraz edilmesi üzerine işin esası yönünden eTTK’nun 909.maddesi uyarınca gerekli tedbirler alınarak davalılara ait ve davacıya ipotekli gemiler üzerinde hapis hakkının tanınmasına ve gemilerin seferden men edilerek yedieminlere teslimine karar verilmesinde yasaya aykırılık görülmediğinden kararın onanması gerektiği” belirtilmiştir.
Yüksek Mahkemenin yukarıda açıklanan ilamına konu uyuşmazlıkta; davacı taraf borcun ödenmesi için çekilen ihtarnamenin semeresiz kalması, ipotekli gemilerin satılmaya tevessül edilmesi, gemiler üzerine ipotek konulduktan sonra çok sayıda ihtiyati haciz kararlarının uygulanmasına sebebiyet verildiği iddialarında bulunulmuş olup, yerel mahkemece, davalıların başka şahıslara olabilecek borçları nedeni ile gemilerin yurtdışına çıkmalarının mümkün olduğundan bahisle seferden men kararı verilmiştir.
Eldeki dosyada, davacı bankaya ipotekli … gemisinin yukarıda bahsedilen teknik özellikleri nedeniyle Türk Karasuları dışına çıkamayacak nitelikte bir gemi olduğu, dolayısıyla geminin yurtdışına çıkmasının mümkün olmadığı, ayrıca başka bir borçtan dolayı satışının yada yurtdışındaki bir alıcıya satışının söz konusu olmadığı dosya kapsamına göre belirli olduğundan bozma ilamında atıf yapılan Yargıtay ilamının eldeki dosya açısından emsal oluşturamayacağı değerlendirilmiştir.
Yapılan tüm bu açıklamalar sonucunda, yurtdışına çıkma ihtimali bulunmayan … gemisinin bu gerekçe ile eTTK’nun 909.maddesi 2.fıkrasına göre geçici koruma tedbiri olarak seferden men edilmesinin haksız olduğu, geminin seferden men edildiği süre içerisinde davalı birleşen dosya davacısı …’nın elde edilemeyen navlun gelirlerinden dolayı kazanç kaybına uğradığı, BK ‘nun 41.maddesinde düzenlenen haksız fiil hükümlerine göre elde edilemeyen kazanç kaybını isteyebileceği, … gemisi hakkındaki seferden men kararının 10/06/2003 tarihinde verildiği, 27/04/2014 tarihinde ise bu kararın yurtdışına çıkış yasağına çevrildiği ve 09/12/2015 tarihinde de tamamen kaldırıldığı belirli olup, … ATM ‘nin bozulan 30/12/2014 tarihli kararında ilk seferden men kararının verildiği 10/06/2003 tarihinden kararın kaldırıldığı 09/12/2015 tarihine kadarki dönem esas alınarak tazminata hükmedilmiş ise de, yurtdışına çıkarılması teknik olarak mümkün olmayan gemi için yurtdışı yasağının konulduğu döneme ilişkin kazanç kaybının söz konusu olamayacağı, 17/10/2014 tarihli bilirkişi raporuna göre, 10/06/2003 ile 27/04/2004 tarihleri arasındaki kazanç kaybına hükmedilmesi gerektiği, söz konusu bilirkişi raporuna göre bu dönem için işletme giderleri mahsup edildikten sonra mahrum kalınan kazanç kaybının 427.584,90 USD olduğu kanaatine varıldığından, bu kanaat ışığında Yargıtay bozma ilamına kısmen uyulup kısmen direnilmesine karar verildikten sonra, asıl davada davacı banka kredi alacağını tahsil etmiş olduğundan asıl dava yönünden karar verilmesine yer olmadığına, birleşen davanın 427.584,90 USD üzerinden kısmen kabulü ile ıslah talebinde faiz istenmediğinden 50.000,00 USD’ye 10/06/2003 tarihinden (seferden men kararının verildiği tarihten) itibaren faiz yürütülmek suretiyle davalıdan tahsiline, birleşen davacının diğer taleplerinin ise önceki mahkeme kararında belirtilmiş olan gerekçelerle reddi yönünde aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM/Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
ASIL DAVADA
1-Asıl dava konusuz kaldığından asıl dava yönünden karar verilmesine yer olmadığına,
a)Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan harç tarifesi uyarınca 35,90-TL karar harcının 172.257,00-TL peşin harçtan mahsubu ile fazla alınan 172.221,10-TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
b)Asıl davada davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden Av.As. Üc.Tarifesine göre hesap olunan 192.797,59.-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
c)Taraflarca yatırılan gider avansı bakiyesinin karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
BİRLEŞEN DAVADA
2-Birleşen davanın ıslah edilmiş hali ile KISMEN KABULÜ ile 427.584,90 USD’nin bu tutar içerisindeki 50.000,00 USD ‘ye 10/06/2003 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince Dolar faizi yürütülmek suretiyle davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine,
a)Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan harç tarifesi uyarınca 38.797,41.-TL karar harcının peşin ve ıslah ile birlikte alınan 248.953.70-TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 210.156,29.-TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde birleşen davada davacıya iadesine,
38.797,41,-TL harcın birleşen davada davalıdan alınarak birleşen davada davacıya verilmesine,
b)Birleşen davada davacı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden Av. As. Üc. Tarifesine göre hesap olunan 36.668,44.-TLvekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
c)Birleşen davada davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan 11.242,00.-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
d)Birleşen davada davacı tarafından yapılan 39.20-TL temyiz öncesi giderin birleşen davada davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
e)Birleşen davada davacı tarafından yapılan 5.961,00.-TL temyiz öncesi gider, 76,00.-TL posta gideri olmak üzere toplam 6.037,00.-TL yargılama giderinin kabul ve red oranı nazara alanırak 662,92 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair masrafın üzerlerinde bırakılmasına,
f)Taraflarca yatırılan gider avansı bakiyesinin karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, verilen kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili dairesinden temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.12/12/2018

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır