Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/97 E. 2018/492 K. 17.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
(DENİZCİLİK İHTİSAS MAHKEMESİ SIFATIYLA)

ESAS NO : 2017/97 Esas
KARAR NO : 2018/492
DAVA : İtirazın İptali (Gemi Ve Yük Alacaklılığından Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/03/2017
KARAR TARİHİ : 17/12/2018

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Gemi Ve Yük Alacaklılığından Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı … Denizcilik arasında, …’ın seyir halindeki gemilerinin İzmit’teki limanlara yanaşma ve kalkma manevraları için kılavuzluk hizmeti verildiğini,
hizmetin kılavuz kaptanlar aracılığıyla kusursuz bir şekilde ifa edildiğini, 2017 yılında verilen kılavuzluk hizmeti için davalı adına 17/01/2017 tarihli 12.617,82 TL bedelli ve 23/01/2017 tarihli 34.869,96 TL bedelli faturalar düzenlendiğini, davalının borcu kabul edip faturaları ticari defterlerine işlediği halde fatura bedellerinin ödenmediğini, bu nedenle alacağın tahsili için … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, davalının takip alacaklısı…’ın doğmuş ve doğacak tüm alacaklarına haciz konulması nedeniyle ödeme imkanı bulunmadığından bahisle takibe itiraz edildiğini, takibe itirazın haksız olduğunu, davalıya haciz ihbarnamesi gönderilen … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası tahtında başlatılan icra takibinin iptali için müvekkili tarafından … İcra Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında dava açıldığını, mahkemece takibin iptaline karar verildiğini, dosyanın şuanda Yargıtay Genel Kurulunda olduğunu, yine haciz ihbarnamesi gönderilen … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına konu takibe ise önce … ATM ‘nin … esas sayılı dosyasında verilen ihtiyati tedbir kararı ile daha sonra da … ATM ‘nin … esas sayılı dava dosyasında teminat mukabilinde verilen ihtiyati tedbir kararı ile durdurulduğunu, dolasıyla söz konusu takiplerde şuanda herhangi bir işlemin yapılamadığını, öte yandan … tarafından 2014 yılında tebliğ alınan haciz ihbarnamelerine binaen 2017 yılında doğan alacak için haciz ihbarnameleri gerekçe gösterilerek borca itiraz edilmesinin haksız olduğunu ileri sürerek davalının takibe itirazının iptali ile icra takibinin devamına, alacağın % 20 ‘sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkili şirket nezdindeki alacakları üzerinde muhtelif icra müdürlüklerine ait hacizler bulunduğunu, müvekkili şirkete gönderilen haciz ihbarnamelerinde davacının müvekkili nezdinde doğmuş ve doğacak tüm alacak ve haklarına haciz konulduğundan bahisle alacak tahsil edilinceye kadar doğan borcun yalnızca icra dairesine ödenmesi gerektiğinin bildirildiğini, haciz ihbarnamelerinin … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyalarından gönderildiğini, söz konusu hacizlerin kaldırıldığına ilişkin olarak icra müdürlükleri tarafından müvekkiline herhangi bir yazı gönderilmediğini, bu nedenle davacının fatura alacağının bu aşamada ödenmesi hukuken mümkün olmadığından takibe itiraz edildiğini, Yargıtay’ın müstakbel veya doğacak alacakların haczinin mümkün olduğuna dair kararlarının mevcut olduğunu, bu nedenle takibe itirazın haksız olduğunun söylenemeyeceğini, nitekim davacının alacakları üzerine haciz koyan icra müdürlükleri tarafından davacının yeni doğmuş alacaklarının ödenmesi yönündeki taleplerinin de reddedildiğini savunarak davanın reddi ile davacının % 20 ‘den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini istemiştir.
Dava; kılavuzluk hizmetinden kaynaklanan fatura alacağının tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali davası olup, dava konusu olan … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının incelenmesinden, davacı şirketin 47.487,78 TL tutarındaki alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalı … AŞ’den tahsili için 14/02/2017 tarihinde genel haciz yolu ile icra takibi başlattığı, davalının süresinde borca ve faize itiraz etmesi nedeniyle icra takibinin durdurulduğu, davanın ise İİK ‘nun 67.maddesinde düzenlenen bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Taraflararasında davacı … AŞ’nin davalıya vermiş olduğu kılavuzluk hizmetinden dolayı düzenlenen 17/01/2017 ve 23/01/2017 tarihli faturalar nedeniyle toplam 47.487,78 TL alacağının bulunduğu konusunda bir ihtilaf bulunmayıp, davalı şirket kendisine gönderilen ve müstakbel alacakların haczini de konu alan haciz ihbarnameleri sebebi ile davacı yana olan borcunu ifa edemediğini savunurken buna karşılık davacı taraf ise İİK ‘nun 89.maddesi yolu ile müstakbel alacakların haczinin söz konusu olamayacağını, bunun ancak İİK ‘nun 78.maddesi yolu ile mümkün olabileceğini, davalı …’a gönderilen ihbarnamelerin ise İİK ‘nun 89.maddesine dayandığını, bu sebeple üçüncü şahsın sorumluluğunun haciz ihbarnamelerinin tebellüğ anındaki mevcut durumla sınırlı olması gerektiğini, haciz ihbarnamelerinin davalıya 2014 yılında tebliğ edildiğini, takibe konu borcun ise 2017 yılı faturalarından kaynaklandığını bu sebeple takibe itirazın haksız olduğunu ileri sürmektedir.
Uyuşmazlığın çözümü açısından alınan bilirkişi raporlarından 19/01/2018 tarihli raporda; davacı ile davalı arasında süreklilik arzeden hizmet ilişkisinin bulunduğu, davacının davalıya verdiği kılavuzluk hizmetleri sebebiyle alacağını tahakkuk ettiği, İİK ‘nun 89/3.maddesine göre üçüncü şahıslara gönderilen haciz ihbarnamelerine göre borcun tamamen ödenmesine kadar geçecek sürede üçüncü kişi nezdinde oluşacak müstakbel alacakların haczedilebileceği, haciz ihbarnamesinin İİK ‘nın 78.maddesine göre düzenlenebileceği gibi 89.maddesine göre haciz ihbarnamesi şeklinde de olabileceği, davacı takip borçlusunun üçüncü şahıs davalıdaki doğmamış alacağının haczedilemeyeceğine yönelik İİK ‘nun 16.maddesine göre İcra Hukuk Mahkemesi nezdinde şikayet davası açıp, bir yargı kararı ibraz etmediğinden üçüncü şahsın tartışmalı olan müstakbel alacağın haczedilemeyeceği sonucuna varıp, doğacak alacağı borçluya ödeyerek sonradan sorumluluğunu doğuracak bir eylemde bulunmasının kendisinden beklenemeyeceği belirtilmiştir.
10/04/2018 tarihli bilirkişi raporunda da; davacı … AŞ tarafından davalı …’ın talebi üzerine kılavuzluk hizmeti verildiği, verilen veya verilecek hizmetler için taraflararasında bir sözleşme olmadığı, ticari ilişkinin 2014 yılında mevcut olduğu, 2015 ve 2016 yıllarında herhangi bir ticari ilişki tespit edilemediği gibi bu dönemde fatura da tanzim edilmediği, ancak hizmet ilişkisinin 2017 yılında yeniden başladığı, … AŞ tarafından …’a verilen hizmetler için iki ayrı fatura düzenlendiği, 2017 yılında verilen hizmetlerin, 2014 yılında verilen hizmetlerin tamamlayıcısı niteliğinde de olmadığı, … İcra Müdürlüğünün … ve … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyalarında dosya alacaklısı … AŞ tarafından … Denizciliğe İİK ‘nun 89/1.maddesine göre haciz ihbarnameleri gönderildiği, …’ın söz konusu ihbarnameler nedeniyle … AŞ ‘nin alacaklarını bloke ettiği, bloke edilen tutarın ilgili icra dosyalarına ödendiğine ilişkin bir belgenin dosyada yer almadığı belirtilmiştir.
02/11/2018 tarihli üçüncü bilirkişi raporunda ise; haciz ihbarnamesinin icra dairesi tarafından tanzim edilmesi ile haczin tamamlanmış olacağı, ancak haciz ihbarnamesinden dolayı üçüncü kişinin sorumluluğunun başlayabilmesi için haciz ihbarnamesinin üçüncü şahsa tebliğ edilmesi gerektiği, somut uyuşmazlık bakımından değerlendirilmesi gereken en önemli konunun müstakbel alacakların haczi meselesi olduğu, müstakbel bir alacağın varlığından söz edebilmek için önceden alacağın niteliğinin tayin edilmesini kolaylaştıran bir hukuki ilişkinin mevcut olması gerektiği, somut olayda davacı ile davalı arasında bu tür bir ilişkinin bulunduğu, müstakbel alacakların haczi için sadece İİK ‘nun 78.maddesi yolu ile haciz yapılabileceğine ilişkin yaklaşımın isabetli olmadığı, yani müstakbel alacakların haczi için sadece İİK ‘nun 78.maddesi yolu ile haciz yapılabileceğine ilişkin Yargıtay kararı mevcut olmakla birlikte müstakbel alacakların haczinin İİK ‘nun 89.maddesi yolu ile de yapılabileceğini belirten kararların da bulunduğu, müstakbel alacakların haczi için sadece İİK ‘nun 78.maddesi hükmüne göre haciz teskeresinin gönderileceğini ifade eden hiçbir açıklamanın kanunun lafzında yer almadığı, esas olarak somut olay yönünden haciz için ortak kavramın müstakbel alacağın haczi olduğu, alacağın müstakbel olmasının hacze engel olamayacağı, bu alacağın haczinin İİK ‘nun 89 yada İİK ‘nun 78.maddelerine göre yapılması arasında haczin tamamlanması ile doğacak hukuki sonuçlar yönünden farkın bulunmadığı, sonuç olarak davalı yanın mevcut hukuki durumda davacıya ödeme yapmamasının isabetli olduğu, haciz ihbarnamelerine göre davalı yanın davacıya ödeme yapması halinde davalının takip alacaklısı olan davadışı … ikinci defa ödeme yapma riski ile karşı karşıya kalabileceği yönünde kanaat bildirilmiştir.
Yapılan yargılama, toplanan deliller ve bilirkişi raporlarının birlikte değerlendirilmesi neticesinde, davacı şirket tarafından davalının gemilerine kılavuzluk hizmeti verildiği, ticari ilişkinin 2014 yılında başlayıp, 2017 yılına kadar devam ettiği, 2017 yılında ifa edilen kılavuzluk hizmetinden dolayı davacı … AŞ tarafından 17/01/2017 tarihli 12.617,82 TL tutarlı ve 23/01/2017 tarihli 34.869,96 TL bedelli faturalar düzenlendiği, davalı tarafın işbu faturalar ile faturalar konusu alacağa karşı bir itirazının olmayıp, davadışı … Römorkörün alacaklısı olduğu … İcra Müdürlüğünün … esas ve … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyalarından gönderilen haciz ihbarnameleri nedeniyle borcun ödenmediği ve takibe itiraz edildiği, davacı taraf ise haciz ihbarnamelerinin …’a 2014 yılında tebliğ edildiği halde takibe konu alacağın 2017 yılına ait faturalardan kaynaklandığını, müstakbel alacakların haczi bakımından İİK ‘nun 89.maddesine göre haciz ihbarnamesinin gönderilemeyeceği, sadece İİK ‘nun 78.maddesine göre haciz yapılabileceğinin ileri sürüldüğü, bu durumda dava ve takibe konu alacak haciz ihbarnamelerinin tebliğ edildiği tarihten sonra doğduğundan müstakbel alacak olarak değerlendirilmesi gerektiği, benimsenen üçüncü bilirkişi raporuna göre, alacağın müstakbel olmasının hacze engel teşkil etmediği, alacağın niteliğinin tayin edilmesini kolaylaştıran hukuki bir ilişkinin bulunmasının bu bağlamda yeterli olduğu, alacağın haczinin İİK ‘nun 89.maddesi yada İİK ‘nun 78.maddesi hükümlerine göre yapılması arasında haczin tamamlanması ile hukuki sonuçları bakımından herhangi bir farkın bulunmadığı, bilirkişi raporunda atıf yapılan Yargıtay 12 Hukuk Dairesinin 19/09/2017 tarihli … esas ve … karar sayılı ilamında da “…borçlu ile üçüncü kişi arasında devam eden hukuki ilişkinin varlığı halinde müstakbel alacakların haczi amacıyla gönderilen haciz ihbarnamesi, haciz müzekkeresinin sonuçlarını doğurduğundan üçüncü kişi tarafından, doğacak alacakların gönderilmesine yasal bir engel bulunmadığı, bu nedenle mahkemece borçlu ile üçüncü kişi arasında devam eden hukuki münasebetin var olup olmadığı ve birinci haciz ihbarnamesine itiraz edilmesinden sonra gönderilen paranın da bu münasebetten kaynaklanıp kaynaklanmadığının araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken …” ifadelerine yer verildiği, müstakbel bir alacağın varlığından söz edebilmek için önceden alacağın niteliğinin tayin edilmesini kolaylaştıran bir hukuki ilişkinin mevcut olması gerektiği, somut olayda davacı ile davalı arasında bu türden bir ilişkinin bulunduğu anlaşıldığından, müstakbel alacakların haczi için İİK ‘nun 89.maddesine göre haciz ihbarnamesi gönderilmesinin yeterli olduğu, bu nedenle davalı tarafça haciz ihbarnamelerinden dolayı takibe itiraz edilmesinin mevcut hukuki durumda isabetli olduğu, zira haciz ihbarnamelerine rağmen davalı yanın davacıya ödeme yapması halinde davalının davadışı takip alacaklısı Marin Römorköre ikinci defa ödeme yapma riski ile karşı karşıya kalabileceği değerlendirildiğinden bu kanaat ışığında davanın reddi ile davacının takip yapmakta kötüniyetli olduğu anlaşılamadığından davalı yanın kötü niyet tazminatı talebinin reddi yönünde aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM/Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Koşulları oluşmadığından davalı yanın kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harç tarifesi uyarınca 35,90 TL karar harcının 810,98 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 775,08 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davalı taraf vekil ile temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince tayin olunan 5.573,65 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 33,00 TL posta giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7-Taraflarca yatırılan gider avansı bakiyesinin karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde istinaf yolu (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine başvuru yolu) açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/12/2018

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır