Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/338 E. 2019/260 K. 27.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
(DENİZCİLİK İHTİSAS MAHKEMESİ SIFATIYLA)

ESAS NO : 2017/338 Esas
KARAR NO : 2019/260
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 01/03/2016
KARAR TARİHİ : 27/05/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … isimli yatın 23/03/2006 tarihli satış senedi ile davadışı … Inc firmasına satıldığını, daha sonra isminin … olarak değiştirilmek suretiyle davacıya satışı yapılarak teslim edildiğini, davacının genç ve tecrübesiz olması nedeniyle bu işlemlere kendisini temsilen babasının muhatap olduğunu, yatın davalı yetkili acentesi olan davadışı … Ltd Şti tarafından düzenlenen 22/11/2013 tarihli poliçe ile 22/11/2013 – 22/11/2014 tarihleri arasındaki bir yıllık sürede geçerli olmak üzere yangın rizikosunu kapsar şekilde 180.000,00 USD limitle sigortalandığını, 28/12/2013 tarihinde Yunanistan … Körfezinde elektrik tesisatında meydana gelen kısa devre sonucu çıkan yangında ağır hasara uğradığını, sigorta eksperinin yatı inceleyerek rapor düzenlediğini, raporun müvekkiline verilmemekle birlikte hasarın yaklaşık 17.000,00 USD civarında olduğunun bildirildiğini, ancak bugüne kadar müvekkilinin zararının giderilmediğini, davalı … şirketinin 17/03/2014 tarihli yazısı ile sigortalı yatta yangın sonucu hasar meydana geldiğini, hasarın poliçe kapsamında kaldığını, kabul edildiği halde olay tarihinde yatı sevk ve idaresinde bulunduran davacının babası … ‘ın sigortalı yatı … Inc unvanlı şirketten satın aldığını söyleyip buna ilişkin belgesi bulunmadığını beyan etmesi nedeniyle dosyanın ödemesiz olarak kapatıldığının bildirildiğini, ancak 23/03/2006 tarihli satış senedinden anlaşıldığı üzere yatın başka bir firma tarafından … Inc firmasına satıldığını, bu firma tarafından da davacıya satışının yapıldığının anlaşıldığını, sözleşmede alıcı olarak davacının gösterildiğini, TTK’nun 1423 ve Sigortacılık Kanununun 17.maddelerine göre sigortacı bir acente sigorta sözleşmesinin kurulmasından önce sözleşmeye ilişkin tüm bilgileri, sigortalının haklarını herhangi bir yanılgıya neden olmayacak şekilde açıkça bildirmekle yükümlü olduğunu, dava konusu poliçe içeriğinden anlaşıldığı üzere bu şekilde bir bilgilendirmenin yapılmadığını, bir takım klozlara ve kısaltmalara atıfta bulunulmakla yetinildiğini, dolayısıyla davalının emredici nitelikteki aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmeden poliçe düzenleyip, primler tahsil ettiğini, ancak riziko gerçekleştikten sonra da çeşitli bahaneler ile müvekkilin oyaladığını, davalı şayet aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmiş olsaydı müvekkilinin doğru poliçe düzenlemesi için gerekli tutumu sergileyerek noksan belgeleri varsa bunları temin etme yoluna gidebileceği halde doğru bilgilendirme yükümlülüğü yerine getirilmediğinden yanlış veya geçersiz poliçe düzenlendiğini, davalının bu davranışının MK’nun 2.maddesine de aykırı olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.505,00 TL sigorta tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davalı tarafından haksız şekilde tahsil edilen 9.037,00 TL sigorta priminin de en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; sigortalı yatın 28/12/2013 tarihinde meydana gelen yangın nedeniyle oluşan hasarın tazmini talep edildiğinden dava tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolduğunu, aynı şekilde sigorta primleri için de zamanaşımı süresinin geçtiğini, davacının sigorta poliçesinde sigorta ettiren veya sigortalı olarak yer almadığı, bu nedenle davacının sigorta poliçesi uyarınca müvekkilinden tazminat talep etme hakkının bulunmadığını, ekspertiz raporunda tazminat talep eden kişinin sigorta poliçesi ve lehtarı olmadığı gibi teknenin resmi kayıtlarında da maliki olmadığına dair görüş bildirilmesi üzerine müvekkili şirket yetkilileri tarafından talepte bulunan George Kormentzas ‘dan tekne evraklarını ilgili menfaat üzerinde hak sahibi olduğunu belgelemek için talep edildiğini, bu bildirim üzerine davacı tarafça gönderilen belgelerin davacının sigorta poliçesi gereğince kendisine ödeme yapılmasını gerektirecek nitelikte olmadığından davacının talebinin haklı olarak reddedildiğini, TTK’nun 1435.maddesine göre sigorta ettirenin sözleşmenin kurulması aşamasında bilinmesi gereken tüm önemli hususları davalıya bildirmesi gerektiğini, dava konusu olayda ise sigorta poliçesinin davacının sigorta acentesine vermiş olduğu bilgiler çerçevesinde sigortalı ve sigorta ettiren … Inc olarak düzenlendiğini, poliçe üzerindeki bilgiler teknenin resmi bilgileri olup, dava dilekçesinde iddia olunan … isimli teknenin 2006 yılında satış sözleşmesi ile hiçbir tescili de yapılmadan satın alındığından müvekkili şirketin riziko gerçekleştikten sonra haberdar olduğunu, bu nedenle davacının kendi kusurundan kaynaklanan bir ihmali müvekkili şirkete yükleyerek buna dayalı olarak tazminat talep etmesinin hukuken mümkün olmadığını, bütün bunlar bir yana davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla sigortacının rizikonun gerçekleşmesi durumunda ancak gerçek zarar miktarını ödemekle yükümlü olduğunu, sigorta eksperi tarafından hasar bedelinin 16.105,57 USD olarak tespit edilmesine karşın davada 17.000,00 USD karşılığı tazminat talep edildiğini, talebin fahiş olduğunu, primlere yönelik talebin de kabul edilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Dava; tekne sigorta poliçesine dayanan tazminat alacağı ile sigorta prim ödemelerinin iadesi istemine ilişkindir.
Davalı vekili tarafından aktif husumet ve zamanaşımı itirazında bulunulmuş olup, husumet yani taraf ehliyeti HMK 114.maddesine göre dava şartlarından olduğundan, öncelikle husumet itirazının, davanın esasına geçilmeden önce de zamanaşımı def’inin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Davanın dayanağını oluşturan sigorta poliçesinde sigorta ettiren ve sigortalı olarak dava dışı … Inc şirketi gözükmekte olup, davacı tarafça dosyaya sunulan gemi satış senetleri incelendiğinde, sigortalı yatın … Inc şirketi tarafından davacıya satılmış olduğu anlaşılmaktadır. Davacı taraf sigorta sözleşmesinin kendisi tarafından yapıldığını, davalı sigortacının acentesinin gemi maliki konusunda kendisini uyarmadığını, yani aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmediğini ileri sürmektedir. Buna karşılık davalı vekili de gemiye ait resmi belgelerde malikin poliçede yazılı olan … Inc olarak göründüğünü, ancak davacı tarafın bu durumu kendilerine bildirmediğini ifade ettiğinden, tarafların karşılıklı bu beyanlarına göre sigorta sözleşmesinin davacı ile davalı arasında akdedildiği, sözleşme anında davacının acentesinin karşısında temsilci veya asil sıfatıyla davalı tarafın bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının söz konusu sigorta poliçesine dayalı olarak açmış olduğu işbu davada aktif husumet ehliyetinin bulunduğu kabul edilmiştir.
Sigorta poliçesine dayalı tazminat davaları yönünden geçerli olan zamanaşımı süresi TTK’nun 1420.maddesinde düzenlenmiş olup, anılan yasa maddesinde sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemlerin alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak 2 yıl ve 1482.madde hükmü saklı kalmak kaydı ile sigorta tazminatına ve sigorta bedeline ilişkin istemlerin ise her halde rizikonun gerçekleştiği tarihten itibaren 6 yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı hükmü sevk edilmiştir. Sigorta tazminatı alacağının ne zaman ve hangi koşullarda muaccel hale geleceğine ilişkin esaslar ise TTK 1427 maddesinde düzenlenmiştir. 1427.maddenin 2.fıkrasında sigorta tazminatının rizikonun gerçekleşmesine müteakip ve riziko ile ilgili belgelerin sigortacıya verilmesinden sonra sigortacının edimine ilişkin araştırmalar bittiğinde ve her halde TTK 1446.maddesine göre yapılacak ihbardan itibaren 45 gün sonra muaccel olacağı kabul edilmiştir. Somut olayda rizikonun yani tekne yangınının 28/12/2013 tarihinde gerçekleştiği, olayın 16/01/2014 tarihinde sigortacıya bildirildiği, ekspertiz incelemesinin 21/01/2014 tarihinde yapıldığı, sigortacının tazminat talebini reddettiği yazının ise 17/03/2014 tarihli olduğu anlaşılmaktadır. TTK 1427.maddesinde sigortacının sigorta tazminatını ödeme borcunun TTK madde 1446’ya göre yapılacak ihbardan başlayarak 45 gün sonra “her halde” muaccel olacağı belirtilmektedir. Davacı taraf 45 günlük sürenin rizikonun sigortacıya bildirildiği 17/01/2014 tarihinde başlaması gerektiğini ileri sürmekte olup, birinci bilirkişi kurulu raporunda da aynı görüş benimsenmiştir.
TTK 1446.madde 1.fıkrasında bu konuya ilişkin olarak, sigorta ettirenin rizikonun gerçekleştiğini öğrendiğinde durumu gecikmeksizin sigortacıya bildirmesi öngörülmüş olduğundan, ihbar yükümlülüğünün rizikonun meydana gelmiş olduğunu öğrenmeden itibaren derhal yerine getirilmesi gerekmektedir. Nitekim Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 20/12/2018 tarihli 2017/252 esas ve 2018/8136 karar sayılı kararında da “…rizikonun gerçekleştiğinin sigorta ettiren tarafından sigortacıya ihbarı ile sigorta bedelinin muaccel sayılacağı rizikonun gerçekleştiğinden haberdar olan sigorta ettirenin daha sonra ihbarda bulunmasının sigorta ettiren yararına zamanaşımını ötelemeyeceği…” kabul edilmiştir. Buna göre sigorta ettirenin rizikoyu ihbar etmekte gecikmesi halinde zamanaşımı yönünden kendi lehine bir hak elde edemeyeceği kabul edilmelidir.
Somut olayda davacının babasının yatın kamarasında bulunduğu sırada yangının başladığı, dolayısıyla yangının vuku bulduğundan davacının anında haberdar olduğu anlaşılmaktadır. Gerek TTK ‘nun 1446.maddesi 1.fıkrası hükmü gerekse yukarıda belirtilen Yargıtay ilamına göre davacının 28/12/2013 tarihinde meydana gelen tekne yangınını gecikmeksizin sigortacıya bildirmesi beklenmelidir. Dolayısıyla 45 günlük ihbar süresi de rizikonun gerçekleştiği 28/12/2013 tarihinden itibaren başlatılmalıdır. 28/12/2013 tarihinden itibaren 45 günlük süre 10/02/2014 tarihinde dolduğundan tazminat alacağı da 11/02/2014 tarihinde muaccel hale gelecektir. TTK 1420.maddesinde tazminat alacağının muacceliyet tarihinden itibaren 2 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu düzenlendiğinden, yasada öngörülen 2 yıllık zamanaşımı süresi 11/02/2016 tarihinde sona ermektedir. Eldeki dava ise bu tarihten sonra 01/03/2016 tarihinde açılmış olduğundan davanın zamanaşımı süresi dolduktan sonra açıldığı kanaatine varılmakla, bu kanaat ışığında davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM/Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1-Davanın zamanaşımı nedeniyle REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harç tarifesi uyarınca 44,40 TL karar harcının 862,50 TL peşin harç ile 849,48 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 1.711,98 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.667,58 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı taraf vekil ile temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince tayin olunan 5.905,55 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 9,00 TL posta gideri ile 1.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.009,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Taraflarca yatırılan gider avansı bakiyesinin karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde istinaf yolu (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine başvuru yolu) açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/05/2019

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır