Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/512 E. 2020/122 K. 08.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
(DENİZCİLİK İHTİSAS MAHKEMESİ SIFATIYLA)

ESAS NO:2016/512 Esas
KARAR NO:2020/122

DAVA:Tazminat
DAVA TARİHİ :31/05/2013
KARAR TARİHİ:08/07/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketlerin 1994, 1996 yıllarında davalı banka ile kredi sözleşmeleri akdederek muhtelif gemiler satın aldığını, bu krediler ile alakalı olarak Türk Gemi Siciline tescilli üst sınır ipoteklerinin tesis edildiğini, 2003 yılı Haziran ayına kadar bu ipotek teminatlarına konu ana para ve faiz borçlarının ödene geldiğini ancak davalı tarafça kredilerin katedilmesi ile alakalı bir kat ihtarı yapılmaksızın, ayrıca ipoteklerin paraya çevrilmesine dair teşebbüs edilmeksizin davalının tek taraflı ve keyfi bir davranışı ile ipoteklere konu gemilerin yurtdışında bulundukları limanlarda davalı tarafından elkonularak sattırıldığını, sözkonusu satışların taraflararasındaki akdin (ipotek senetlerinin) muhtevasına ve dolayısıyla işin usul ve esasına bütünüyle aykırı olduğunu, davalının sözleşmeye aykırı bu fiillerinden dolayı zarara uğrayan müvekkili şirketlerin … ATM’de (eski …ATM’de) dava açarak zararlarının tazminini istediklerini, müvekkillerinden … AŞ’nin İstanbul Gemi Sicilinde kayıtlı olan M/V … gemisinin donatanı olduğunu, … AŞ’nin ayrıca yine Gemi Sicilinde … noda kayıtlı olan M/V … isimli geminin donatanı … .Nak.ve Tic. Ltd Şti ile birleşerek bu şirketin külli halefi haline geldiğini, … Gemi Sicilinde kayıtlı M/V … gemisinin donatanı olan … AŞ ile birleşerek külli halefi haline geldiğini, diğer davacı … Nakliyat AŞ’nin ise … Gemi Sicilinde kayıtlı M/V … isimli geminin donatanı olduğunu, … gemisinin 07/06/2003 tarihinde … Cumhuriyetinin Tianjin Limanında seferden men edilip, 09/10/2003 tarihinde satıldığını, … gemisinin 07/06/2003 tarihinde…’da seferden men edilip, 12/12/2003 tarihinde satıldığını, … gemisinin 05/06/2003 tarihinde … Cumhuriyetinin … Limanında seferden men edilip, 22/10/2003 tarihinde satıldığını, … isimli geminin de 06/06/2003 tarihinde … Devletlerinde seferden men edilip, 05/11/2003 tarihinde satıldığını, müvekkili şirketler tarafından davalı banka aleyhine …ATM’de açılan davada yapılan yargılama sonucunda en son … ATM tarafından verilen 13/04/2012 tarihli … esas … karar sayılı karar ile davalı banka tarafından gemilerin seferden men ettirilmesi ve yurtdışında yapılan cebri icra işlemleri emredici yasa hükümlerine aykırı olup, tazminat gerektirdiği gerekçesiyle asıl dava ile ıslahla açılan davanın kısmen kabulü ile;
a)… Nakliyat ve Ltd Şirketi için 14.621.915,22 USD /den BK.44.madde gereğince taktiren 20 indirim yapılarak tespit edilen 11.697.532,18 USD/ den bu şirketin banka borcu olan 5.424.259,53 USD indirilerek toplam 6.273,272,65 USD’nin
b)Davacı … Ticaret ve Nakliyat A.Ş için 12.757.882,06 USD ‘den BK.44.madde gereğince taktiren 20 indirim yapılarak tespit edilen 10.206.305,65 USD’ den bu şirketin banka borcu olan 6.788.963,24 USD indirilerek toplam 3.417.342,41 USD’nin
c)Davacı …için 18.826.405,22 USD ‘den BK.44. madde gereğince taktiren 20 indirim yapılarak 15.061.124,18 USD ‘den bu şirketin banka borcu olan 5.282.558,46 USD indirilerek toplam 9.778.565,72 USD’nin
d)Davacı … Denizcilik A.Ş için asıl davada tespit edilen 2.397.869,05 TL ‘nin USD karşılığı 1,627.654.09 USD tutarın bozma ilamı gereği birleşen bu davada hesaplanan 10.902.591,63 USD’den düşülerek belirlenen 9.274.937,54 USD ‘den BK.44 madde gereğince taktiren 20 indirim yapılarak bulunan 7.419.950,04 USD ‘den bu şirketin banka borcu olan 856.697,59 USD indirilerek toplam 6.563.252,45 USD’nin ıslah tarihi olan 24/8/2004 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereği devlet bankaları tarafından bir yıl vadeli USD ‘ye uygulanan en yüksek faiz oranı işletilmek suretiyle BK 83.mad.gereği fiili ödeme tarihindeki döviz kuru satış kuru üzerinden hesaplanacak TL karşılığının davalıdan alınıp payları oranında davacılara ödenmesine karar verildiğini, yargılama aşamasında iki ayrı heyet tarafından hazırlanan üç bilirkişi raporuna dayanılarak verilen bu kararın Yargıtay 11.Hukuk Dairesi tarafından onanarak kesinleştiğini, mahkeme tarafından hüküm altına alınan zarar kalemlerinin davalı bankanın hukuka aykırı işlemleri neticesinde satılan her bir geminin değerine, gemilerin seferden men edildiği tarihten satıldığı güne kadar ki gelir kaybına, her bir gemide bulunan yakıt, yağ ve kumanya stokunun değerine ve her bir gemi için gemi donatanlarının yapmak zorunda kaldıkları masraflara ilişkin olduğunu, ancak müvekkillerinin zararlarının bunlarla sınırlı olmayıp, gemilerin satıldığı tarihten mahkemece hüküm altına alınan tazminat miktarlarının kesinleştiği tarihe kadar ki navlun gelirlerinden kaynaklı gelir kaybının da sözkonusu olduğunu, mahkemece belirlenen tazminatın faizinin bu zararları telafi etmeye yetmediğini, bahse konu gemilerin her birinin davalı tarafça seferden men edilip, satıldıkları dönemde klaslı, sigortalı, sefere hazır ve düzenli yüksek ticari kazanç elde edebilen gemiler olup, hukuka aykırı satışlar nedeniyle gemilerin mülkiyetini ve kullanma hakkını kaybeden müvekkillerinin satış tarihi olan 2003 yılından 02/11/2012 tarihine kadar milyonlarca doları aşan bir gelir kaybına uğradıklarını, sözkonusu gelir kaybının yıllar içinde değişen navlun gelirleri, uluslararası piyasadaki değer farklılıkları gözönüne alınarak uzman bilirkişiler tarafından hesaplanması zorunlu olduğundan HMK’nun 107/3.maddesi kapsamında dava açtıklarını, bu nedenle işbu dava ile müvekkillerinin gemilerin satıldığı tarihe bağlı olarak 2003 yılından 2 Kasım 2012 tarihine kadar olan dönemdeki kar kaybı ile navlun gelirlerinden oluşan kaybının bilirkişi incelemesi marifetiyle tespitinin hedeflendiğini, böylelikle gemilerin satıldıkları tarih ile müvekkillerinin gemilerin ikame değerini elde etme imkanına kavuştukları tarih arasında uğradıkları gelir kaybının tespiti ve tahsili için dava açma yoluna gittiklerini ileri sürerek mahkeme kararıyla karşılanamayan tazminat miktarıyla yargılama sırasında mahkemece atanacak bilirkişiler tarafından tespit edilecek aşkın zarar alacağından fazlaya dair her türlü talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 500.000,00 ABD Dolarının işlemiş ve işleyecek faizi ile (3095 sayılı yasanın tatbiki suretiyle belirlenecek faiz oranı hesaplanarak) birlikte tahsiline, kar kaybı, münzam zarar ve her ne nam altında olursa olsun bahse konu mahkeme kararı ile karşılanamayan tazminat miktarıyla, aşkın zarar alacağının HMK’nun 120/3.maddesi gereğince tespitine, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; talep edilen alacak muayyen ve belirli, hesap edilebilir-bilinebilir olduğundan kısmi dava ikame edilmesi koşullarının oluşmadığını, kısmi davanın şartlarının yokluğu halinde HMK’nun 107/3.maddesine göre tespit davası açılamayacağını, likit olan bir alacağın bilirkişi incelemesi yapılacağı gerekçesiyle likit sayılmaması hem usul ekonomisi hem de taraf menfaati açısından sakınca yaratacağını, dolayısıyla alacak iddiası likit olmasına rağmen hem eda hem de tespit davası açan davacıların dava açmakta hukuki yararlarının bulunmadığını, davanın HMK’nun 115.maddesine göre dava şartı yokluğundan öncelikle usulden reddi gerektiğini, talep sonucunun açık ve net bir biçimde belirtilmediğini, davanın … ATM’de görülüp kesinleşen … esas … karar sayılı karar ile karşılanamayan zararların tahsiline yönelik olduğunu, sözkonusu dava ile karara bağlanan hadisenin hukuki temeli olarak haksız fiilin gösterildiğini, haksız fiil için BK’nun 60.maddesinde öngörülen zamanaşımı süresinin geçtiğini, … gemisinin 14/05/2003 tarihinde seferden men edilmiş olmasından dolayı adı geçen gemi bakımından davaların herhalükarda zamanaşımına uğradığını, davaya … Hukukunun uygulanması gerektiğini, müvekkilinin …’da mukim olmasından dolayı mahkemenin yetkisiz olduğunu, … ATM’nin … esas sayılı dosyasında davacının en yüksek faiz üzerinden faiz alacağına kavuştuğunu, davacılara ödenen ana para ve faizin tüm zararlarını karşıladığını, … ATM tarafından ilk olarak 2004 yılında verilen hüküm davacılar tarafından icraya konulduğunu, buna karşılık müvekkillerinin 12/10/2004 tarihli teminat mektubu depo ettiklerini, yargılamanın uzun sürmesinin müvekkillerinin kusurundan kaynaklanmadığını, davacıların kredi borçlarını ödememelerinden dolayı kusurlu bulunduklarını, sözkonusu kusurun müterafık kusur olarak kesinleştiğini, hiç kimsenin kendi kusurlu davranışına dayanılarak kendi lehine alacak isteğinde bulunamayacağını, … ATM’nin kesinleşmiş kararı nedeniyle paraya çevrilen gemilerin işletilememesinden doğan gelir kayıplarının ayrıca istenemeyeceğini, davacıların taleplerinin çelişkili ve mükerrer olduğunu, munzam zararın mı yoksa haksız fiil sorumluluğu çerçevesinde gelir kayıplarının mı talep edildiğinin anlaşılamadığını, nakdi tazminatın konusunun para borçları ile sınırlı olduğunu, ödemede gecikme nedeniyle para borcuna temerrüt faizi istenebileceğini, paraya çevrilen gemilerin işletilmemesinden doğan gelir kayıplarının talep edilemeyeceğini, aşkın zarar talebi değerlendirilirken tazminat bedeli 2004 yılında ödenmiş olsaydı davacıların içinde bulunacağı durumun araştırılması gerektiğini, bu kapsamda gemilerin satılmaması halinde davacıların içinde bulunacağı durumun dikkate alınamayacağını, nakdi tazminatın gecikmeden ödendiği varsayılsa dahi davacıların ekonomik durumunda bir değişiklik olmayacağını, zira ekonomik açıdan zor durumda olan davacıların mevcut borçları nedeniyle hükmedilen tazminat ile yeni gemiler alamayacaklarını ve kazanç elde edemeyeceklerini, aşkın zarar için aranılan koşulların gerçekleşmediğini, tazminatın geç ödenmesinde davalı bankanın herhangi bir kusurunun bulunmadığını, davacı şirketlere ödenecek tazminat miktarının ancak yargılama sonucunda belirlendiğini, yargılamanın uzun sürmesinden dolayı davalı bankaya kusur atfedilemeyeceğini, iddia edilen zarar ile tazminatın geç ödenmesi arasında uygun nedensellik bağının bulunmadığını, davacıların … Bankasına olan borçları bakımından daha önceden gemilerin davalı banka tarafından paraya çevrilmeden evvel temerrüde düştüklerini, davacılara ait gemilerin … Bankası tarafından seferden men edilerek üzerine hacizler konulduğunu, dolayısıyla iddia edilen zararların meydana gelmesinde borçlarını zamanında ödemeyen davacıların ağır kusurlu olduklarını savunarak davanın reddini istemiştir.
Dosya münderecatı ile … ATM’nin kesinleşen 13/04/2012 tarihli … esas ve … karar sayılı dosya kapsamından … şirketler grubu içerisinde bulunan davacı şirketlerin … Bank ile imzaladıkları kredi sözleşmeleri kapsamında krediler kullandıkları, sözkonusu kredinin teminatı olmak üzere davacıların donatanı oldukları M/V …, M/V …, M/V … ile M/V … gemileri üzerine banka lehine ipotekler tesis edildiği, daha sonra bankanın kredi borcunun ödenmediği gerekçesiyle ipotek tesis edilen dört gemiyi yabancı ülke limanlarında tutuklatarak kısa bir süre sonra da sattırdığı, … gemisinin seferden men edildiği… Limanında 12/12/2003 tarihinde, … gemisinin 22/10/2003 tarihinde … Cumhuriyetinde, … gemisinin 13/11/2003 tarihinde … Devletlerinde, … gemisinin de 07/06/2003 tarihinde … Cumhuriyetinin … Limanında seferden men edildikten sonra 09/10/2003 tarihinde satıldığı, davacı şirketlerin gemilerin seferden men edilmeleri nedeniyle ortaya çıkan zararların tahsili istemiyle …ATM’nin … esas sayılı dosyası üzerinden banka aleyhine dava açtıkları, gemilerin satışından sonrada gemilerin rayiç değerleri, dava tarihine kadar ki kazanç kaybı, gemilerde bulunan yağ, yakıt ve kumanya değeri ile seferden men sebebiyle yapmak zorunda kalınan masraflar ile acente ücretlerinin tahsili talebiyle 03/04/2004 tarihinde … ATM’nin … esas sayılı dosyasında ikinci bir davanın açıldığı, bu davanın …ATM’deki … esas sayılı ana dava ile birleştirilerek birlikte görüldüğü, ticaret mahkemelerinin yapısındaki 2011 yılında yapılan değişiklikten sonra dosyanın … ATM’ye devredildiği, … ATM’nin 13/04/2012 tarihli … esas ve … karar sayılı kararı ile gemilerin rayiç değeri ile birlikte seferden men edildikleri tarihten satıldıkları tarihe kadar ki kar kaybı zararından, bankanın kredi alacağı faizi ile birlikte mahsup edilip, davacıların kredi borcunu ödemede gecikmiş olmalarından dolayı BK’nun 44.maddesine göre % 20 oranında müterafık kusur indirimi yapılmak suretiyle tespit edilen tazminat alacağının davalıdan bankadan tahsiline karar verildiği, işbu kararın Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiği anlaşılmıştır.
Davacılar, … ATM’nin … esas sayılı dosyasında …, …, … ve … gemilerinin rayiç bedelleri ile seferden men edildikleri tarihten satıldıkları tarihe kadar geçen dönem içerisindeki zararlarının tahsiline karar verildiği, hükmolunan tazminatın 02/11/2012 tarihinde tahsil edilebilir hale geldiğini ileri sürerek eldeki dosyada gemilerin satış tarihinden, rayiç değerlerinin tahsil etme imkanının doğduğu 02/12/2012 tarihine kadar ki sürece ilişkin mahrum kalınan kazanç kaybının tespiti ile, şimdilik 500.000,00 USD ‘nin faizi ile birlikte tahsilini talep etmişlerdir.
6100 sayılı HMK’nun 107.maddesinde davanın açıldığı tarihte alacağın miktarının tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde alacaklının belirsiz alacak davası açabileceği hükmü düzenlenmiş olup, 107.maddenin 3.fıkrasında da bu konuya bir istisna getirilerek belirsiz alacak davası açılabilecek durumlarda alacaklının dilerse kısmi dava ile birlikte alacağın geri kalan kısmının tespitini isteyebileceği kabul edilmiştir. Eldeki dosyada, davanın açıldığı tarihte talep ettiği zararını tam ve kesin olarak belirleyebilmesi kendisinden beklenemeyecek olan davacı tarafın HMK’nun 107/3.maddesine göre kısmi eda külli tespit davası açmasında ve kısmi dava üzerinden nispi harç yatırmalarında bir usulsüzlük bulunmadığı değerlendirilmiştir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 30/06/2014 tarihli 2014/5986 esas 2014/12507 karar sayılı kararı)
Cevap dilekçesinde davalı bankanın …’da kurulu olması nedeniyle mahkemenin yetkisiz olduğu, uyuşmazlığa … Hukukunun uygulanması gerektiği ileri sürülmüş ise de, aynı kredi ilişkisinden kaynaklanan …ATM’de görülen (daha sonra … ATM’ye devredilen) ana davada … Mahkemelerinin yetkili olduğu ile uyuşmazlığa Türk Hukukunun uygulanacağı kesinleşmiş olduğundan davalı yanın milletlerarası yetki itirazı yerinde görülmeyerek, davanın Türk Hukukuna göre çözümleneceği kabul edilmiştir.
Kredi borcunun teminatı olan ipotekli gemilerin tutuklanma ve satış işlemleri 2003 yılında gerçekleşmiş olduğundan 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı kanunun yürürlüğü ve uygulama şekline ilişkin 6101 sayılı kanunun 5.maddesi gereğince dava konusu uyuşmazlığa 818 sayılı BK hükümlerinin uygulanması, davalı yanın zamanaşımı itirazının da 818 sayılı BK hükümlerine göre değerlendirilmesi gerekmektedir. eBK’nun 125.maddesine göre genel zaman aşımı süresi 10 yıl olup, bu süre alacağın muaccel olduğu tarihte başlamaktadır. Haksız fiilden doğan tazminat talepleri için eBK’nun 60.maddesinde öngörülen özel zamanaşımı süresi ise 1 yıldır. Aynı somut olayda, her iki sorumluluk nedenine dayanabilecek durumda olan davacı zarar görenin, sözleşmeden doğan sorumluluğa dayanarak daha uzun olan zamanaşımı süresinden yararlanması mümkündür. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2013/3189 esas 2013/7632 karar sayılı kararı)
Dava konusu somut olayda davacılar sözleşmeye aykırılık hukuki nedenine de dayanmış olduklarından eBK’nun 125.maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanabileceği kabul edilmiştir. … gemisinin 22/10/2003 tarihinde, … gemisinin 09/10/2003 tarihinde, … gemisinin 12/12/2003 tarihinde ve … gemisinin de 13/11/2003 tarihinde satıldığı nazara alındığında, 31/05/2013 olan dava tarihi itibariyle eBK’nun 125.maddesinde yer alan 10 yıllık zamanaşımı süresinin henüz dolmadığı kanaatine varılmakla, zamanaşımı itirazı yerinde görülmemiştir.
Davacı taraf, … ATM’nin … esas sayılı kesinleşen dosyasında gemilerin seferden men edildikleri tarihten satış tarihine kadar ki döneme ilişkin kar kaybı zararının hüküm altına alındığını, ancak navlun geliri ile ilgili kar kaybı zararı gemilerin rayiç değerini elde etme imkanının kazanıldığı 02/11/2012 tarihine kadar devam ettiğinden bahisle eldeki dosyada gemilerin satış tarihinden 02/11/2012 tarihine kadarki süreye ilişkin kazanç kaybının tespiti ile kısmen tahsilini talep etmekte olup, tazminat talebi haksız fiil ve sözleşmeye aykırılık hükümlerine dayandırılmaktadır. Buna karşılık, davalı vekilleri ise … ATM’nin … esas sayılı 13/04/2012 tarihli kesinleşmiş kararında gemilerin paraya çevrilmesi işleminin haksız fiil olarak nitelendirilerek haksız fiil hükümlerine göre tazminata hükmedildiğini, Prof Dr … tarafından düzenlenen özel mütalaada ile bilirkişi Doç Dr … tarafından kaleme alınan 29/05/2018 tarihli ayrık raporda yer alan tespitlere göre bunun dışında ki tazminat taleplerinin eBK’nun 105’de düzenlenen munzam zarara ilişkin kurallara tabi olduğunu, gemilerin satılması davacılar açısından menfi zarar oluşturduğundan menfi zarar ile birlikte müspet zararın yani kazanç kaybı zararının istenemeyeceğini savunma olarak ileri sürmektedir.
Davalı tarafın savunmasında atıf yaptığı, Doç Dr … tarafından düzenlenen 29/05/2018 tarihli ayrık raporda, davacının tazminat alacağının geç ödenmesinden kaynaklanan ve temerrüd faizi ile karşılanmayan zararın miktarını ve zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağının ispat edilmesi halinde temerrüd faizini aşan aşkın zararının tazminini talep edebileceği sonucuna varıldığı, mahkemece davacının aşkın (munzam) zararının varlığının ispat edildiği kanaatine varılması halinde davacı tarafın davalıdan temerrüd faizini aşan kar kaybından kaynaklı zararını isteyebileceği görüşünde olduğu belirtilmiştir.
Davalı tarafça sunulan Prof Dr … tarafından düzenlenen hukuki mütalaada da özet olarak, davacıların zararının maliki oldukları gemilerin haksız surette paraya çevrilmesinden doğduğu, zararı doğuran fiilin davalının gemileri seferden men ettirerek paraya çevrilmesinden kaynaklandığı, gemiler paraya çevrilmekle davacıların mülkiyetinden çıkmış olduğu, böylece davacıların mal varlıklarında gemilerin değeri kadar azalma meydana geldiği, ancak bu azalma karşılığında davacıların mal varlıklarında gemilerin objektif değeri kadar tazminat alacağının da doğduğu, tazminat alacağı gemilerin mülkiyetinin kaybedilmesi nedeniyle davacıların mal varlıklarında meydana gelen değer azalmasının giderilmesini hedefledikleri, davacılar, paraya çevirme neticesinde gemilerin mülkiyetini kaybettiklerinden ve o an itibariyle gemilerin yerini tazminat alacağı aldığından paraya çevirme tarihindeki dönem için gemilerin işletilememesinden doğan kazanç kayıplarının talep edilemeyeceği, zira paraya çevirme tarihinden sonra gemilerin artık davacıların mal varlıklarında yer almadığı, dolayısıyla davacıların kendi mal varlıklarında bulunmayan birşeyden ötürü kazanç kaybına uğramış olamayacakları belirtilmiştir.
Davacılar tarafından dosyaya sunulan Prof Dr … ile Prof Dr … ‘un hazırlamış olduğu özel mütalaada ise, davacı şirketlerin zarara uğramasına yol açan fiilin davalı banka yönünden aynı anda hem sözleşmeye aykırılık hem de haksız fiil niteliği taşıdığı, davacıların bu iki hukuki esastan hangisini isterlerse ona dayanarak tazminat talebinde bulunabilecekleri, her ikisinin birlikte zikredilmiş olmasının hakka engel teşkil etmediği, gemilerin paraya çevrildiği 2003 yılı ile gemilerin ikame değerini elde etme imkanının doğduğu 02/11/2012 arasında navlun gelirlerinden mahrum kalma şeklinde ortaya çıkan kazanç kayıplarının tazmininin hem eBK ‘nin 96.maddesi hem de eBK’nun 105.maddesi hükmüne dayanarak isteyebilecekleri, eBK 105 hükmünde düzenlenen munzam zarar tazminatının eBK 96’nın para borçlarındaki görümünden ibaret olduğu ve eBK’nun 96.maddesindeki sözleşmesel sorumluluk esaslarına tabi bulunduğu, bu sebeple gemileri işletme imkanından mahrum kalan davacıların ortaya çıkan zararlarının tazminini eBK’nun 96.maddesi kapsamında isteyebilecekleri, aynı zararların eBK 105.maddesine göre de talep edilebileceği, davacıların tazminat alacaklarının zamanında ödenmemesi yüzünden ikame gemi satın alma ve bunu deniz taşımacılığında kullanma imkanından mahrum kaldıkları, bu sebeple uğranılan navlun kaybının davacılar nezdinde yoksun kalınan kar mahrumiyetine yol açtığı, Yargıtay içtihatlarına göre hasar veya ziya uğrayan maldan yararlanamama şeklinde ortaya çıkan kazanç kayıplarının da tazminin istenebileceği yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bu noktada, taraflararasındaki uyuşmazlığın çözümü için öncelikle dava konusu tazminat alacağının hukuki niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir. Davacılar tarafından …ATM’de açılan ana dava ve bu dosya ile birleşen dava yönünden verilen kararlarda kredi alacaklısı bankanın, kredi borçlusu davacı şirketler tarafından kredinin teminatı olarak gösterilen gemilerin tutuklanması ve satılması eylemi ne münhasıran sözleşmeye aykırılık ne de haksız fiil olarak nitelendirilmiştir. Bir başka deyişle, bankanın eyleminin sadece haksız fiil teşkil ettiği sözleşmeye aykırılık oluşturmadığı yada sözleşmeye aykırılık niteliği taşıdığından haksız fiil şartlarının oluşmadığı yönünde bir tespitte bulunulmamıştır. Kesinleşen ana dosyada “….haksız fesih suretiyle sözleşme tarafına zarar verildiği, ….kredi sözleşmesinin usulüne uygun olmayan feshi ve gemilerin satış işleminin temerrüd gerçekleşmeden yapılması hem yanlar arasındaki sözleşmelere hem teminat hukukuna ve genel yasal ilkelere aykırılık anlamında haksız fiil oluşturduğu…” ifadelerine yer verilmiştir. Dolayısıyla bankanın, davacı şirketlerin zarara uğramasına yol açan eylemi hem sözleşme ihlali hem de haksız fiil niteliği taşıdığından davacıların tazminat taleplerinin ister sözleşmeye aykırılık hükümlerine isterse haksız fiil hükümlerine dayandırmalarının mümkün olduğu kabul edilmiştir.
Mahkememizce yapılan değerlendirme sonucunda, temerrüd hali gerçekleşmeden kredi sözleşmelerinin feshinin haksız fesih niteliğinde olduğu, haksız feshin kredi sözleşmelerine aykırılık oluşturduğu gibi sözkonusu kredi sözleşmelerinin teminatı olarak gösterilen gemilerin ipotek sözleşmelerinde yer alan hükümlere aykırı olarak paraya çevrilmiş olmasının davalı bankanın sadece kredi sözleşmelerine değil aynı zamanda ipotek sözleşmesine de aykırılık teşkil ettiği, öte yandan davalı bankanın gemileri sattırması eylemi davacı şirketlerin gemiler üzerindeki mülkiyet haklarını ihlal eden bir fiil olduğundan bu eylemin eBK 41/f.1 anlamında da haksız fiil niteliği taşıdığı dolayısıyla davalı bankanın eyleminin hem sözleşmeye aykırılık hem de haksız fiil niteliğinde olduğu kabul edilmiştir. Davacı taraf da tazminat talebini her iki hukuki nedene birden dayandırmıştır.
Sözleşmeye aykırılık hukuki nedenine dayanılarak davacıların gemilerin paraya çevrildiği 2003 yılı ile gemilerin ikame değerini elde etme imkanının doğduğu 02/11/2012 tarihi arasında navlun gelirlerinden mahrum kalma şeklinde ortaya çıkan kazanç kayıplarının tazminini hem eBK 96 hem de eBK 105.maddelerine göre isteyebilecekleri, esasen eBK 105.maddede düzenlenen munzam zarar tazminatının eBK 96.maddenin para borçlarındaki görümünden ibaret olduğu, sözleşmeye aykırı şekilde sattırılan gemileri işletme imkanından yoksun kalan davacıların bu sebeple ortaya çıkan zararlarını her iki yasa maddesine göre de talep edebilecekleri kabul edilmiştir. Davalı tarafça, gemilerin satılarak davacıların mal varlığından çıkmış olmasının menfi zarar oluşturduğu, menfi zararla birlikte müspet zararın (satıştan sonraya ait kazanç kaybının) istenemeyeceği savunma olarak ileri sürülmüş olup, dosyaya sunulan Prof Dr …’e ait hukuki mütalaada davalı vekillerinin bu savunmasını destekler nitelikte ise de gerek eBK’nun 96.maddesinde düzenlenen sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan tazminat sorumluluğunda, gerekse haksız fiil sorumluluğunda mala verilen zarar bakımından mal tamamen yok olmuş ise malın ikame değerine ek olarak, o malın kullanılamaması nedeniyle yoksun kalınan karın yani gelir kaybının tazmininin talep edilebileceği doktrinde ağırlıklı görüş olarak kabul edildiği gibi Yargıtay içtihatları da bu yöndedir.
Yargıtay 6.Hukuk Dairesinin 28/01/2014 tarihli 2013/16460 esas 2014/1008 karar sayılı kararında “…davanın iş makinası kira sözleşmesinden kaynaklanan hasar bedelinin tazmini ile kar kaybı istemine ilişkin olduğu, davalı tamir süresince kira bedeli isteminde de bulunduğu, araç pert olduğundan tamir süresine dair kar kaybı verilmesi mümkün değil ise de davacının kiralanan araç ile aynı model ve nitelikleri taşıyan bir aracı piyasadan alabileceği süre kadar kar kaybının olduğunun kabulü gerektiği, bu sebeple uzman bilirkişi marifetiyle kiralanan araç ile aynı nitelikteki aracın nekadar süre içerisinde satın alınabileceğinin tespit edilerek bu süre kadar kira bedeline hükmedilmesi gerektiği” kabul edilmiştir. Yine Yargıtay 6 Hukuk Dairesinin 16/02/2015 tarihli 2015/800 esas 2015/1409 karar sayılı kararında da “….davanın patlama sebebiyle binada oluşan hasar bedeli ve yoksun kalınan kira bedelinin tazmini istemine ilişkin olduğu, davalıya kiralanan yerde davalının kusuru sonucu meydana gelen patlama sebebiyle davacılara ait binanın tamamında kusur oluştuğu, binanın yıkılmasını gerektirdiği, davacıların bina bedeli dışında bina yapılıncaya kadar binadaki tüm kiralananlardan elde edeceği kira gelirlerinden de yoksun kaldığı, bu nedenle davalının aynı nitelikteki bir binanın yeniden yapılması süresine kadar mahrum kalınan kira kaybından da sorumlu olacağına….” hükmedilmiştir.
Esasen … ATM’nin … esas sayılı dosyasındaki ana davada da gemilerin rayiç bedeli ile satım tarihine kadar ki navlun gelir kaybının tahsiline karar verildiğinden gemilerin rayiç değerlerinin yanısıra müspet zarar niteliğindeki gelir kaybı zararının da istenebileceği kesinlik kazanmış olup, sözkonusu ana davadaki yerel mahkeme kararları ile Yargıtay ilamlarında kullanılan ifadelerde hem sözleşmeye aykırılık olgusuna yer verildiği hem de gemilerin satılması eyleminin haksız eylem niteliği taşıdığına ilişkin değerlendirmeler yapıldığı görülmektedir. … ATM’nin kesinleşen dosyasında bankanın kredi sözleşmelerini feshinin haksız olduğu kesinlik kazanmış olup, haksız fesih sözleşmeye aykırılık oluşturduğundan, davacıların müspet zararlarının eBK’nun 96.maddesine göre banka tarafından tazmin edilmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
Taraflararasındaki bir başka uyuşmazlık konusu ise, … ATM’nin … esas sayılı kararının, gemilerin satım tarihinden sonraki dönem için kar kaybı istenemeyeceği konusunda kesin hüküm oluşturup oluşturmadığına ilişkindir. Zira, davalı taraf davacıların … ATM’nin … esas sayılı dosyası üzerinden açtıkları davada satım tarihinden dava tarihine kadar dönem için yoksun kalınan kazanç kaybı talebinde bulunduklarını, …ATM’nin … esas sayılı dosyasında davanın kabulüne karar verildiği, ancak Yargıtay 11 Hukuk Dairesinin 13/10/2006 tarihli 2005/1089 esas 2006/10232 karar sayılı ilamıyla gemilerin satış tarihinden sonrası dönem için kar kaybı verilemeyeceği nedeniyle hükmün bozulduğunu, mahkeme tarafından da Yargıtay ilamı doğrultusunda satış tarihine kadar gelir kaybı zararına hükmedildiğini, dolayısıyla ortada bir kesim hüküm bulunduğundan davanın kesin hüküm nedeniyle reddi gerektiğini savunma olarak ileri sürmüşlerdir.
Davacıların …ATM’nin … esas sayılı dosyası üzerinden açtıkları davada, davalı banka tarafından gemilerin tutuklattırılması nedeniyle ortaya çıkan zararların tazmininin talep edildiği, gemilerin satılmasından sonra … ATM’nin … esas sayılı dosyasında açılan davada da gemilerin rayiç değerleriyle birlikte satış tarihinden dava tarihine kadar olan döneme ilişkin gelir kaybının da tahsilinin talep edildiği, 13/09/2004 tarihli … esas ve … karar sayılı karar ile ıslah edilen tutar üzerinden davacıların davasının kabulüne karar verildiği, yani sözkonusu karar ile satış tarihinden sonraki navlun gelir kaybının da hüküm altına alındığı, sözkonusu kararın esastan incelendiği Yargıtay 11 Hukuk Dairesinin 13/10/2006 tarihli 2005/8091 esas 2006/10232 karar sayılı ilamında “…yeni bir bilirkişi kurulundan alınacak rapor ile tüm itirazların etraflıca irdelenerek karşılanması ve aşılması, oluşacak sonuca göre davalı bankanın tevessül ettiği tasarruflara yetkili olup olmadığı belirlendikten sonra ….seferden men ve sonrasında gemilerin sattırılması işlemlerinin kredi ve ipotek sözleşmelerine aykırı olup olmadığı, davacıların zarar iddialarının dayanakları ayrıntılıca incelenerek saptanması, özellikle düşen iş bağlantıları ve yoksun kalınan navlun geliri iddialarının somut olarak araştırılması, gemilerin gerçeğe en yakın bedellerinin tayini, seferden men ile satış tarihleri arasındaki gelir yoksunluğu hesaplanırken yapılması zorunlu cari giderlerin tenzili ile tazminat hukuku ilkelerine uygun somut zararın ne olduğunun belirlenmesi gerekirken…yetersiz bilirkişi raporuna dayalı hüküm kurulmasının doğru görülmediği nedeniyle hükmün davalı yararına bozulmasına” karar verildiği görülmektedir.
Açıklanan 13/10/2006 tarihli Yargıtay ilamında davalı tarafın ileri sürdüğü gibi satıştan sonra navlun gelirleriyle ilgili gelir kaybı istenemeyeceği konusunda kesin yargı bildiren bir açıklama yer almadığından satıştan sonrası dönem için gelir kaybı istenemeyeceğinden bahisle önceki kararın bozulduğu, mahkemenin de bu yönde hüküm kurduğu yönündeki savunmanın kabulü mümkün değildir. Bu konudaki kanaatimiz Yargıtay incelemesi sırasında, kar kaybı ile ilgili olarak mahkemenin seferden men ile satış tarihi arası dönem için hüküm kurduğu şeklinde değerlendirme yapılarak “….seferden men ile satış tarihleri arasındaki gelir yoksunluğu hesaplanırken yapılması zorunlu cari giderlerin tenzili ile….” şeklinde hükmün bozulduğu, sözkonusu bozma ilamından sonra alınan bilirkişi raporlarında da gelir kaybı hesabının satış tarihi itibariyle yapıldığı ve mahkeme tarafından bu tarih itibariyle karar oluşturulduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, davalı yanın iddiasının aksine Yargıtay ilamında gemilerin satış tarihlerinden sonrası dönem için gelir kaybı istenemeyeceği konusunda kesin yargı bildiren bir ifade yer almadığı gibi 13/10/2016 tarihli Yargıtay ilamından sonra verilip, kesinleşen mahkeme kararının gerek hüküm kısmında gerekse gerekçe bölümünde bu talebin açıkça reddedildiğine ilişkin bir karar yada açıklama yer almamaktadır. Sonuç itibariyle, davacıların satış sonrası döneme ilişkin kar kaybı talepleri konusunda olumlu yada olumsuz olarak verilmiş bir karar bulunmadığından … ATM’nin … esas sayılı kararının bu noktada davacılar aleyhine kesin hüküm oluşturamayacağı değerlendirilmiştir.
Davalı banka tarafından haksız şekilde el konulup, yurtdışında satılan davacılara ait …, …, … ve … gemilerinin satış tarihlerindeki özellikleri, gemilerin yaşı, değişen piyasa koşulları, işletme masrafları gözönüne alınarak satış tarihinden, gemilerin ikame bedelinin elde etme imkanının kazanıldığı 02/11/2012 tarihine kadar ki dönemde mahrum kalınan navlun gelirlerinin tespiti konusunda alınan bilirkişi raporlarından 13/02/2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle; …, …, … gemilerinin … sınıfı, … gemisinin de Handysize sınıfı gemiler olduğu, tümünün seferden men edildikleri tarih itibariyle, klaslı oldukları, … ATM’nin … esas sayılı dosyasına sunulan bilirkişi raporlarında yer alan tespitlere göre gemilerin tekne ve makina sigortalarının 2012 yılında tanzim edildiği, buna göre gemilerin sefere çıkma veya başka bir anlatımla navlun geliri elde etme yönünde zorunlu kriterlere sahip olduğu, gemilerin teknik özelliklerinin yanısıra piyasa koşullarının da navlun kazancını etkilediği, dünya deniz ticaretinde 2001-2002 yıllarında gerçekleşen ekonomik durgunluğun 2003 yılında sona erdiği, navlun piyasasının yükseldiği, bu yükselişle birlikte piyasadaki likidite bolluğuna bağlı olarak 2008 yılında endekslerin çok daha fazla yükseldiği, navlun gelirlerinde son derece büyük artışlar yaşandığı, dava konusu gemilerin navlun gelirlerinin hesabında uluslararası endekslerden elde edilen deniz ticaret odası kaynaklarından ve dünyada mutaber bir analiz kurumu olan clarksons research verilerinden istifade edildiği, davacıların satılan gemileri ile ilgili yoksun kaldıkları kar kayıpları hesaplanırken 2009 ve sonrasındaki dönemler için yük taşıtanların genç gemilere yönelme talebi düşünülerek navlun gelirlerinden % 10 oranında indirim yapılması gerektiği, buna mukabil 2008 ve öncesindeki dönemlerde gemilerin güncel ortalama navlun fiyatları üzerinden yük olabileceklerinin dikkate alınması gerektiği, aksinin kabulü halinde 2008 ve öncesindeki dönemler için de % 10’luk indirim yapılması suretiyle hesaplama yapıldığı, bu hesaplama sonuçlarına göre özetle, davacılardan … Denizcilik AŞ’nin sahibi olduğu …, … ve … gemileri ile ilgili navlun kaybının 154.127.405,00 USD, … Petrol Akaryakıt Tic ve Nak AŞ’nin sahibi olduğu … gemisi ile yönünden navlun kaybının 56.479.921,00 USD olduğu, … ATM’nin … esas sayılı dosyasında davacıların müterafik kusur olarak değerlendirilen % 20 indirim uygulamasından sonra … AŞ’nin navlun kaybının 123.301.924,00 USD, … Petrol’ün navlun kaybının ise 45.183.939,00 USD olduğu, böylece her iki davacının toplam navlun kaybının 168.485.861,00 USD olarak tespit edildiği, mahkemece 2008 ve öncesindeki dönemler için de % 10 ‘luk navlun geliri indirimi yapılması yönünde karar verilecek olur ise buna göre yapılan hesaplama sonucunda … Denizcilik’ e ait gemiler yönünden navlun kaybının 140.101.322,00 USD, … Petrol’e ait … gemisi ile ilgili navlun kaybının 51.320.090,00 USD olarak tespit edildiği, % 20’lik kusur indirimi sonucunda bu tutarların … Denizcilik için 112.081.058,00 USD, … Petrol yönünden de 41.056.072,00 USD olarak hesaplandığı belirtilmiştir.
Tarafların itirazları üzerine 2.bilirkişi kurulundan alınan 06/08/2019 tarihli 2.bilirkişi raporunda, dava konusu gemilerin tamamının kuru yük sınıfındaki dökme yük gemileri olduğu, … gemisinin Handysize, diğer üç geminin de … kategorisinde bulunduğu, gemilerin satıldıkları tarihte muteber klasa sahip oldukları, dünya ticaretindeki finansal değişimlerin deniz taşımacılığı ve navlun fiyatlarını doğrudan etkilediği, bu nedenle dünya ticaret endeksleriyle deniz taşımacılığı piyasası verileri arasında herzaman istikrarlı bir kovelasyonun sözkonusu olduğu, dava konusu navlun hesaplamasının yapılacağı tarih aralığının 2003-2012 yılları arası dönemi kapsadığı, 2003 yılından sonra özellikle 2008 yılında BDI verilerinin hiç olmadığı kadar yükseldiği, … krizinin atlatılması sonrasında canlanan dünya ticareti sayesinde 2003 yılında navlun piyasasının yükselmeye başladığı, 2003-2012 arası dönemin yaklaşık 1/2 ‘si (2008’e kadarki dönem) dünyada navlun fiyatlarının hiç olmadığı kadar yüksek, diğer yarısı olan 2008-2012 döneminde ise tam tersi navlun fiyatlarının çok düşük olduğunu, bu tespitlerin dünya denizcilik sektöründe itibar edilen … (BDI) ile uyumlu olduğundan önceki bilirkişi heyetinin BDI ‘e uyumlu yaptığı hesaplama yönteminin kendilerince de benimsendiği, buna göre uluslararası deniz taşımacılığında yıllar itibariyle değişen ve gelişen piyasa koşulları, … verileri üzerinden gerçeğe en yakın tespitin yapılabileceği, … ATM’nin kesinleşen kararına esas alınan bilirkişi raporlarından 2003 yılı itibariyle …, … ve … gemileri için günlük işletme giderinin 2.500,00 USD, … gemisi için de 2.000,00 USD olarak tespit edildiği, bu nedenle işletme giderleri bakımından 2003 yılı başlangıç olmak üzere bu değerlerin dikkate alındığını, …, … ve … büyüklüğündeki gemiler için 2012 yılındaki işletme giderinin 5.250,00 USD, … büyüklüğündeki gemi için 2012 yılı işletme giderinin 4.800,00 USD olarak kabul edildiği, gemilerin yaşları itibariyle işletme giderleri içerisinde artışa neden olabilecek kalemler bulunduğunu, bu kalemler dolayısıyla % 10 oranında ilave yapıldığı, 13/02/2018 tarihli bilirkişi raporunda yapılan hesaplama kendilerince de benimsenmiş olduğundan işletme giderlerinin 20 ATM’nin … esas sayılı dosyasındaki işletme giderlerinin her yıl % 10 oranında arttırılması yöntemiyle hesaplanacağını, 13/02/2008 tarihli bilirkişi raporunda …, … ve … gemilerinin 2003 yılı itibariyle ortalama günlük navlun gelirinin 12.815,00 USD olarak tespit edildiği, ortalama rakam bulunmakla birlikte davacılara ait defter kayıtlarına göre bu dönemde günlük ortalama 17.415,90 USD kar elde edildiğinin görüldüğünü, BDI verilerinde sadece navlun ortalamalarının yer aldığını, gemilerin işletme maliyetlerinin buna dair olmadığı dikkate alındığında davacıların defter kayıtlarındaki navlun gelirlerinin çok yüksek olduğunun görüldüğünü, bu nedenle defter kayıtlarındaki gelirler davacıların faaliyetleri ve piyasa standartlarında gelir elde edip etmedikleri bakımından bir fikir verse de kar kaybının tespiti için tek başına yeterli görülmediği, dolayısıyla gemilerin faaliyet gelirlerinin … verileriyle kıyaslanması suretiyle gemilerin piyasadaki diğer gemilerle paralel çalışıp çalışmadığı, standart piyasa koşullarına göre gelir elde edip etmediğinin değerlendirilmesi gerektiği, mahkeme tarafından navlun gelirlerinin hesap edilmesi istenilen M/V … gemisinin 17/11/2013 tarihinde Bangladeş’te hurdaya gönderildiği, M/V … gemisinin halen serviste olup ticari hayatına devam ettiği, M/V … gemisinin 17/02/2013 tarihinde battığı, M/V … gemisinin ise 29/04/2014 tarihinde …’da hurdaya gönderildiği, ancak gemilerin … ATM’nin … esas sayılı dosyasında hüküm altına alınan alacağın davacı tarafça elde etme imkanının doğduğu tarih olan 02/11/2012 tarihi itibariyle serviste olup, ticari faaliyetlerini sürdürdükleri, dolayısıyla davalı tarafından gemilerin 02/11/2012 tarihinden önce hurdaya gönderilme olasılığı bulunduğu yönündeki iddianın yerinde görülmediği, mahkemece verilen görev doğrultusunda navlun gelir kaybı hesabı yapılırken öncelikle gemilerin gelirleri, ardından da giderleri hakkında saptamalar yapılarak buna göre elde edilebilecek olan net kazancın tespit edileceği, …ATM tarafından seçilen bilirkişilerin düzenlediği 27/10/2017 tarihli bilirkişi raporunda, davacıların 2003 yılı defterleri incelenerek fazla gelirler tespit edilmiş ise de, bu gelirlerin zarar hesabında dikkate alınmadığını, raporda buna gerekçe olarak “….kazanç kaybı 1.833.867,10 USD olarak hesaplanmıştır. Ancak, daha önceki raporda hesapladığımız 1.091.150,00 USD kazanç kaybı davacılar tarafından temyiz konusu edilmediğinden kazanç kaybı olarak önceki raporda olduğu gibi 1.091.150,00 USD esas alınmıştır…” denildiğini, bu şekilde piyasa verilerine göre hesaplanan zarar miktarı tartışmaya kapatıldığı için yüksek verilerine dikkate alınmadığını, gemilerin satılmadan önce elde ettikleri navlun gelirlerinin ortalama piyasa verileriyle orantılı olup olmadığının incelendiğini, navlun gelirlerinin BDI verileriyle orantılı olduğunun anlaşıldığını, sözkonusu verilere dünyaca kabul görmüş bir kurum olan clarksons verilerinden ulaşıldığını, 13/02/2018 tarihli bilirkişi raporunda canlı piyasa döneminde gemilerin yaşının çoğunlukla büyük önem arzetmediği, 2003-2008 yılları arası navlun piyasasındaki canlılığın buna bir örnek teşkil ettiği tespit edilmiş olmasına rağmen yine de gemilerin yaşları itibariyle 2003-2008 arası döneme de takdiri mahkemeye bırakılarak % 10’luk bir navlun indirimi yapılmış şekilde hesaplama yapıldığının görüldüğü, ancak sözkonusu raporda değinildiği gibi bu piyasa şartları altında % 10 ‘luk navlun geliri indirimi yapılmasının gerçek durumu yansıtmayacağı, zira durgun piyasa koşullarında yük taşıtanlar, görece gemi bolluğu yaşandığı için daha genç gemilere yönelebilirlerse de canlı piyasa dönemlerinde gerek sefer çarterlerinde gerekse zaman esaslı çarter seferlerinde geminin mutaber bir klasa sahip ve yine mutaber bir mali mesuliyet sigortasına sahip olmasının aranacağını, bu nedenle 2003-2008 arası navlun gelirlerinde indirime gidilmesinin haklı bir nedeninin bulunmadığını, bununla birlikte gemilerin 2009 ve sonrasındaki yıllarda elde edeceği navlun gelirlerinin piyasanın durgunlaşmış olması, gemilerin 5 yıl daha yaşlanmış olması gözönüne alınarak % 10 düşük hesaplanmasının makul olduğu kanaatine ulaştıkları, bu nedenle 2009 ve sonrasındaki dönem için navlun fiyatlarında % 10’luk indirim yapılmasının daha gerçekçi bir sonuca varılmasını sağladığı, ayrıca geminin 2009 yılı ve öncesindeki yıllarda 355 gün çalışmasının da beklenemeyeceğini, gemi tekrar çalışsa dahi yük bulmakta zorlanacağı için geminin ortalama 300 gün çalışabileceğinin varsayıldığını, bu nedenle piyasanın durgun olduğu 2003 yılı öncesi ve 2009 ve sonrasındaki dönem için gemilerin 355 gün değil 300 gün çalıştığı kabul edilerek bir hesaplamanın gerçekleştirildiğini, ayrıca kar kaybı hesabı yapılırken … ATM’nin … esas sayılı dosyasında davacılar lehine hükmedilmiş tazminat bedeline uygulanan % 20 kusur bedelinin de dikkate alınması gerektiğini, sonuç itibariyle davacılardan … Denizcilik San ve Tic AŞ’nin navlun kaybının … gemisi için 54.767.480,00 USD, … gemisi için 54.241.415,00 USD, … gemisi için 40.571.570,00 USD olmak üzere toplam 149.580.465,00 USD olarak tespit edildiği, % 20 kusur indiriminden sonra zarar miktarının 119.664.372,00 USD olduğu, … Petrol Akaryakıt Tic ve Nak AŞ’nin … gemisinden kaynaklı zararının 54.901.575,00 USD olup % 20 kusur indiriminden sonra zararın 43.921.260,00 USD’ye tekabül ettiği, böylelikle her iki davacının kusur indirimi yapılmış toplam navlun kaybının 163.585.632,00 USD olduğu, gemilerin satın alındığı tarihten satış tarihine kadar davacı şirketlerce elde edilen günlük navlun gelirlerinin …’leriyle yaklaşık aynı paralellikte seyrettiği yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Sözkonusu rapora karşı her iki tarafça da beyan ve itirazlar sunulmuş olup, davacı taraf 02/09/2019 tarihli dilekçesinde özet olarak, gemilerin kazanç kaybına temel teşkil eden navlun gelirleri tespit edilirken yıllık navlun gelirleri ortalamalarının esas alındığı, ancak gemilerin sadece yıllık olarak kiraya verilmediği, günlük ve aylık olarak da çalıştırılabileceği, bu nedenle tazminat hesabı yapılırken günlük değerlerin dikkate alınması gerektiği, ayrıca günlük işletme giderlerinin her yıl % 10 arttırılmasının maddi gerçeklerle uyumlu olmadığı, 2003 ve 2008 arasındaki piyasa hareketlerinin birbiriyle eşdeğer tutulmasının hatalı olduğu, gemilerin 2003 öncesine göre 2008 sonrasında da daha çok çalışabileceği itiraz edilen konular arasında yer almıştır. Davalı tarafın rapora itiraz dilekçesinde de özet olarak, usul ve esasa ilişkin daha önce ileri sürülen itirazlar ileri sürüldükten sonra dava konusu gemilerin yaşlı gemiler oldukları, yüksek gelir elde etmeye uygun olmadıkları, 2009 ve sonrası için navlun gelirlerinde yapılan % 10 ‘luk indirimin piyasa koşullarını yansıtmadığı, …, … ve … gemilerinin 2006 yılı itibariyle, … gemisinin 2011 yılı ortaları itibariyle kullanılamaz hale geldiğini, deniz taşımacılığının arttığı dönemde fazla sayıda yeni gemi siparişlerinin verildiği, 2008 ve sonrası dönemde yeni yapılan gemilerin tercih edilmesi nedeniyle dava konusu gemilerin yaşları itibariyle tercih edilmesinin sözkonusu olamayacağı, gemilerin piyasada kötü itibara sahip olmaları nedeniyle de tercih edilmeyeceği, aksi düşünülse dahi ancak kısa ve aralıklı sefer sözleşmelerine konu olabilecekleri, öte yandan davacıların gemi işletme konusunda son derece başarısız oldukları, gemilerin işletildikleri dönemde kar elde edemedikleri, kar elde ettiklerini gösteren hiçbir delilin bulunmadığı, gemiler davalı tarafından satılmasaydı dahi herhalükarda davacıların borcundan dolayı … Bankası tarafından seferden men ettirileceği ve gemilerin satılacağının bir gerçek olduğu, bu nedenle de davacıların kar elde etmesinin imkansız gözüktüğü, … şirketlerinin elde etmiş olduğu navlun gelirlerinin clarksons verilerinin yaklaşık olarak % 18,5 altında bulunduğu, bilirkişilerce gemilerin hiç uzun süreli bakıma girmeyeceğinin kabul edildiği, kar kaybı hesabının 02/11/2012 tarihinde sona erdirilmesi gerekirken 2012 yılı içinde fiili çalışma süresinin 300 gün olarak hesaplanmasının hatalı olduğu, gemilerin işletme giderlerinin eksik hesaplandığı, özellikle günlük işletim giderleri, yolculuk giderleri ve günlük yıpranma paylarının dikkate alınmadığı, ana dava dosyasında belirlenen 2.500,00 ve 2.000,00 USD’lik işletme giderlerinin bu davada dikkate alınamayacağı, dosyaya sunulan raporlarda da belirtildiği üzere 2003 yılındaki bir geminin ortalama işletme giderinin 3.406,00 USD olduğu, işletme giderlerinin her yıl için eşit olarak % 10 oranında arttırılmasının hatalı olduğu, gemilerde çalışacak işçilerin sigorta ücretlerinin gözardı edildiği, brokeraj ücretlerinin ve gemilerin yolculuk giderlerinin hesaplanmadığı yönünde itirazlarını bildirmiştir.
Tarafların itirazları ile kök rapor tarihinden sonra davalı tarafça dosyaya sunulan uzman görüşlerinin değerlendirildiği 16/01/2020 tarihli ek raporda özet olarak, davacıların navlun gelirlerinin tespiti ile ilgili olarak yıllık navlun gelirlerinin dikkate alınmasına itiraz ettikleri, bunun yerine günlük navlun gelirlerinin esas alınması gerektiğine yönelik itirazda bulundukları, ancak kök raporda günlük kiralamaya bağlı navlun gelirleri yerine uzun süreli kiralamayla elde edilecek navlun gelirlerinin dikkate alınmasının iki nedene dayandırıldığı, birincisinin yıllık navlun gelir ortalamaları yerine günlük navlun gelirlerinin uygulanması için geminin yıllık değil günlük esaslara dayalı kiralandığının ispatlanması gerektiği, geminin bir yıllığına kiraya verilmeyip, o yıl içerisinde birden fazla kez kısa süreli kiralamalar yapılıp daha fazla gelir elde edileceğinin anlaşılması gerektiğini, ikinci olarak da 2003 ile 2012 yılları arasındaki her bir günün navlun gelirine ayrı ayrı ulaşma ve bu veriler dikkate alınarak bir hesaplama yapmanın sözkonusu olamayacağı, zira yıllık ortalama navlun gelirlerinin teminini ücretsiz kaynaklardan ve kuruluşlardan elde etmek mümkün ise de günlük navlun gelirlerine sadece sayılı ve ücretli kaynaklardan ulaşılabildiğini, davalı yanın itirazları nedeniyle ana rapordaki navlun piyasasındaki değişimlerin tekrardan değerlendirildiğini, denizcilik piyasasını gösteren BDI verilerine ilişkin grafikte görüldüğü üzere dünya navlun fiyatlarının 2003-2008 arası dönemde oldukça yükseldiğini, dosyaya sunulan özel raporlarda da yazıldığı üzere o dönemde … krizinin atlatıldığını, buna bağlı olarak …’ya sürekli hammadde taşınması gerekliliğinin doğduğunu, piyasanın üretim sektörünün ihtiyaç duyduğu ham maddeleri taşıyacak gemilere yönelik taleplerin arttığını, yük taşıyabilecek gemilerin genç-yaşlı ayrımı olmaksızın tam kapasite çalıştırıldığını, piyasa yükselişleriyle bağlantılı olarak bu dönemde özellikle de 2003-2008 yılları arasında gemilerin kapasitelerinin tam olarak kullanımına imkan sağlandığını, dava konusu gemilerden …, … ve … gemilerinin 2003 yılından 20, 2008 yılında ise 28 yaşında olduklarını, … gemisinin ise 2003 yılında 14 yaşında olduğunu, sözkonusu dört geminin piyasanın yükseldiği dönemde hurdaya gönderilme yaşına ulaşmadıklarını, bu şartlar altında yüksek piyasa döneminde dava konusu gemilerin diğer gemilerden daha düşük navlun geliri elde etmesine sebebiyet verecek makul bir gerekçenin bulunmadığını, zira piyasada genç olmasa da gemilerin çalışması yönünde yoğun bir talebin bulunduğunu, bu açıklamalara göre … raporunda örnek gösterilen sınırlı sayıdaki gemiler üzerinden bir hesaplama yapılmasının doğru olamayacağını, sözkonusu raporda belirtilen oranlarda bir indirim yapılması yönündeki iddianın o tarihlerdeki piyasa gerçekleriyle uyumlu görülmediğini, 2009-2012 döneminde ise kök raporda belirtildiği ve … grafikleriyle de görüldüğü gibi navlun fiyatlarının hızlı düştüğü bir dönem olduğunu, bununla bağlantılı olarak da sözkonusu dönemde yaşlı gemilerin elde edecekleri navlun gelirleri ile tercih edilme ihtimallerinin de azaldığını, kötü piyasa koşullarında dava konusu gemilerin navlun gelirlerinin düşmesi ve işletme maliyetlerinin de artmasının beklenebilir bir durum olduğunu, gemilerin muteber klas kuruluşlarınca klaslanmaları ve yine güvenilir sigorta şirketlerince sigortalanmaları için yapılan bakım, onarım ve tadilatların yeni gemilerin ihtiyaç duyduğu bakım, onarım ve tadilatlara nazaran daha maliyetli olacağını, navlun gelirlerinin de düşeceğini, sözkonusu düşüşün heyetlerince % 10 olarak belirlendiğini, çalışacak gün sayısının da 355 gün yerine 300 gün olarak kabul edildiğini, yine davalı tarafça …’in hazırlamış olduğu uzman görüşünde tüm gemiler için % 20-25 oranında indirim yapılması gerektiğinin iddia edilse de muteber bir klası ve mali mesuliyet sigortalarının bulunduğu anlaşılan davacı şirket gemileri bakımından bu oranda bir indirimle yük taşınması gerekliliğini haklı kılacak makul bir gerekçenin bulunmadığını, yine davalı yanın diğer bir itirazının navlun gelirlerinin brüt değerleri ifade ettiği ve bundan yağ, yakıt ve diğer masrafların düşürülmesi gerektiği şeklinde olduğunu, ancak borsaya bildirilmiş navlun gelirlerini taşımaya ilişkin yolculuk giderleri düşüldükten sonra kalan net navlun gelirlerini gösterdiğini, bütün piyasa verileri ve istatistiki değerler bu esaslar üzerinden dikkate alındığını, bu nedenle navlun gelirlerinden iddia edilen gerekçeyle bir indirim yapılmasının mümkün olmadığını, davalı tarafın navlun gelirlerinden % 3,75 adres komisyonu ve % 1,25 brokeraj komisyonu kesilmesi yönündeki itirazına bakıldığında ana raporda davacı şirketlerin satıştan önceki döneme ait verileri gemilerin elde ettiği navlun gelirleri hem brüt hem de net olarak ayrı ayrı tespit edilmiş ve satış indirimleri başlığı altında kalemlerin düşürülmesiyle elden edilen net rakamların dikkate alındığını, komisyon giderlerinin düşüldüğü net navlun gelirleri ile piyasa verileri karşılaştırıldığında ise ana raporda belirtildiği gibi davacı şirketlerle elde edilen günlük navlun gelirlerinin … verileriyle yaklaşık aynı paralelde seyrettiğinin tespit edildiğini, öte yandan …, … ve … gemilerinin 2010, 2011 ve 2012 yıllarındaki navlun gelirlerinin … gemiler için değil, supramax gemiler için hazırlanan verilerden alındığı iddiasının da kabul edilebilir olmadığını, sözkonusu gemilerin clarksons’da belirtilen …’ın üst sınırında olduklarını, zira 35.000 ila 50.000 DWT gemiler için … sınıflandırması yapıldığını, clarksonsdaki çalışmalarda … olarak belirlenen sınıfın en üstünde yer alan başka çalışmalarda ise … olarak nitelendirilen bir geminin sadece …’ın ortalamasında gelir elde edeceğini kabul etmenin doğru olamayacağını, gemi inşa sanayindeki iş güvenliği ve çalışma şartlarının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonunun esas aldığı verilere göre dava konusu gemilerin tamamının … olarak adlandırıldığını, bu nedenle supramax verilerinin de dikkate alınması gerektiğini, nitekim … sınıfındaki gemilerin … tarafından da sonradan supramax olarak adlandırıldığını ve navlun gelirlerinin bu havuza toplandığını, dolayısıyla kök raporda yapılan hesaplamada supramax verilerinin kullanılmasının doğru ve yerinde olduğunu, bunların haricinde … gemisi için böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmadığını, zira … gemisinin tabi olduğu sınıflandırmada bir değişiklik bulunmadığını, davalı tarafın diğer bir itirazının satılan gemilerden iki tanesinin liman kontrolleri sırasında üçer kez durdurulduğu, bu nedenle gemilerin itibarsız olduğu nedeniyle rayiçteki navlun gelirleri elde edilemeyeceğine yönelik olduğu, dünya denizlerinde imtiyazlı sayılan gemiler haricindeki gemilerin tamamının süreklilik arzedecek şekilde liman devletlerinin denetimine girdiklerinin bir gerçek olduğunu, liman denetimleri sonucu geminin alıkonulması sebepleri yapısal ve işletmesel bakımdan uzun süreli alıkonulmayı gerektirmedikçe gelirlerinde düşmeye neden olmadığı, bilinen muteber klas kuruluşlarınca klaslanan ve sigortalanan gemilerin liman devlet denetimlerine takılması ve uzun süreli alıkonulmasının sözkonusu olamayacağını, bu noktada davacı şirketlerin defterleri ve navlun gelirleri incelendiğinde navlun gelirlerinin piyasa verileriyle paralel olduğunun anlaşıldığı, dolayısıyla liman denetimlerinin süreklilik arzedecek şekilde gemilerin seferden men edildiği sonucuna ulaşacak bir veriye ulaşılmadığını, davalı yanın, davacıların işletme konusunda başarısız oldukları, gemilerin işletildiği dönemde hiçbir zaman kar elde edemedikleri iddialarının da incelendiğini, davacıların elde ettikleri veya edecekleri navlun gelirleri tespit edilirken tek başına piyasa verileri üzerinden bir sonuca varılması doğru olamayacağından davacı şirketlerin gemileri işlettikleri dönemlerin tamamı incelenerek kazanç durumlarının tespiti için herbir geminin yıl bazlı navlun geliri ortalamasının çıkartıldığını, bu doğrultuda mahkemenin de kendilerine görev tevdi ettiğini, bu kapsamda şirket defterleri üzerinde inceleme gerçekleştirildiğini, davalı tarafın bu tespite karşılık olarak davacı şirketlerin amortisman ve kur farkından kaynaklanan fiktif kar ve zarar bedellerinin de dikkate alındığı dönem kar ve zararlarının şirketlerin başarısızlığının ortaya çıkardığını, ancak ana raporun 17 ve devamındaki sayfalarda açıklandığı gibi ticari defter kayıtlarında yer alan amortisman ve kur farkından kaynaklanan fiktif kar ve zarar bedellerinin gemilerden elde edilecek gerçek kar/zarar hesabında dikkate alınmasının yanıltıcı olacağını, fiktif kar ve zarar bedellerinin de dahil edildiği hesaplara bakıldığında kök raporun 17.sayfasında özetlendiği gibi 2003 yılında … gemisinin günlük 17.415,90 USD gibi rayiç değerinin yaklaşık iki katı oranında çok yüksek bir navlun geliri elde ettiği sonucuna ulaşıldığını, aynı şekilde … gemisinin de 13.393,99 USD gibi BDI verilerinin çok üzerinde bir navlun geliri elde ettiğinin varsayılacağını, bu nedenle kök raporda belirtildiği üzere gemilerin gerçek kazanç durumlarının tespit edilebilmesi için gemilerin net gelirlerinin tespit edilmesi gerektiğini, bunun yapılabilmesi için kök raporun 34.sayfasından itibaren her bir şirketin gemisinin elde ettiği net navlun gelirinin tespiti amacıyla şirket defterlerini fiktif kalemlerden arındırılıp, gemilerin dönemsel giderlerinin yıllara bölündüğünü, bu şekilde elde edilen net navlun gelirlerinin bulunduğunu, bu navlun gelirlerinin bazen ortalamanın üstünde bazen de altında kalmak suretiyle BDI rakamlarıyla paralellik gösterdiğinin tespit edildiğini, davalı taraf navlun gelirlerinin esas aldığı verilerin raporda paylaşılması gerektiğini bildirdiğini, navlun gelirlerinin davalı ve davalı tarafından görüşüne başvurulan … tarafından belirtildiği gibi clarksons research ‘tan temin edilerek rapor ekinde de sunulduğunu, bu nedenle kök raporda açıklanan navlun gelirlerine karşı taraflarca ileri sürülen itirazların kök raporu değiştirmeyi gerektirecek haklılıkta bulunmadığını, işletme giderlerine ve işletme giderlerinin artış oranlarına karşı da itirazların olduğu, 13/02/2018 tarihli bilirkişi raporunda da kabul edildiği üzere dava konusu gemilerin 2003 yılı itibariyle işletme giderlerinin kesinleşen … ATM’nin … esas sayılı dosyasında verilen kararda kabul edilen rakamlar ve yıllara göre % 10 gider artış oranı uygulanarak belirlendiğini, belirlenen rakamların yayınlanan istatistiki rakamlar ile de uyumlu olduğunu, diğer yandan davalı tarafın ileri sürdüğü işletme giderlerine gemilerin çalışmadığı dönemlerde de katlanılmalıdır itirazının yerinde görüldüğü, zira gemilerin yolculuk masrafları dışında kalan işletme giderlerinin sadece gemilerin çalıştıkları dönemde değil çalışmadıkları dönemde de ortaya çıktığını, bu nedenle ana rapordaki bu konuda yapılan hesaplamanın düzeltildiğini, davalı tarafın gemilerin bakım sürelerinin hesaplamadan düşülmediği iddiasında da bulunduğu, davalı vekilleri tarafından sunulan … raporunda bu itirazla ilgili olarak 20 yaşında bir geminin 2003 ila 2012 yıllarına ilişkin olarak 9 yıl için 9 gün sörvey süresinin bulunduğunun belirtildiği, kök raporda ise gemilerin bakım süreleri için yılda 10 günlük bir kesinti yapılarak çalışma süresinin 355 gün olarak belirtildiğini, dolayısıyla 2009 ve sonrasında çalışma süresi 300 güne indirilmekle sörveyler ve boşta olunan süre için 60 günden fazla zaman kaldığından itirazın haklı görülmediğini, buna karşın 2009 yılı ve sonrasında gemilerin yılın 365 gününden sadece 300 günü çalışabileceği kabul edildiğinde 2012 yılı için 307 gün üzerinden bir hesaplama yapılması davalı itirazlarını bu yönüyle haklı kıldığını, böylece gemilerin 365 günün sadece 300 gününü çalışabiliyorsa 307 gününün 252 gününde çalıştığının kabul edilmesi gerektiği, yapılacak hesaplamada gemilerin 2012 yılında 300 gün değil 250 gün çalıştığı kabul edilerek hesaplama yapıldığını, tüm bunların neticesinde davacı …’in zararlarının … gemisi için 53.167.809,00 USD, … gemisi için 52.641.744,00 USD, … gemisi için 39.286.265,00 USD olmak üzere toplam 145.095.818,00 USD olup, % 20 kusur indirimi yapıldığında zararın 116.076.654,40 USD’ye tekabül ettiği, … Petrol AŞ’nin … gemisi için zarar miktarının 53.301.904,00 USD olup, % 20 kusur indirimiyle zararın 42.641.523,20 USD olarak tespit edildiği belirtilmiştir.
Yapılan yargılama, toplanan deliller, bilirkişi raporları ve taraflarca sunulan uzman görüşlerinin birlikte değerlendirilmesi neticesinde; … şirketler grubu içerisinde bulunan … Petrol Akaryakıt Tic ve Nak AŞ, … Denizcilik AŞ, … Nak ve Tic Ltd Şti ile … Denizcilik İşletmeleri San ve Tic AŞ’nin 1994 -1996 yıllarında … ‘den kullanmış olduğu krediler ile gemiler satın aldıkları, kredilerin teminatı olarak gemiler üzerine banka lehine ipotekler tesis edildiği, bankanın kredi alacağını tahsil etmek amacıyla davacılardan … Petrol’e ait … gemisini … Cumhuriyetinde seferden men ettirerek 09/10/2003 tarihinde sattırdığı, … Denizcilik’e ait … gemisini…’da seferden men ettirip 12/12/2003 tarihinde sattırdığı, …’e ait … gemisini … Cumhuriyetinde seferden men ettirerek 22/10/2003 tarihinde sattırdığı ve yine … Denizcilik ‘e ait … gemisini de 06/06/2003 tarihinde … Devletlerinde seferden men ettirip 05/11/2003 tarihinde sattırdığı, gemi maliki şirketlerin gemilerin seferden men edilmeleri nedeniyle ortaya çıkan zararlarının tahsili için …ATM’nin … esas sayılı dosyası üzerinden dava açtıkları, gemilerin satılmasından sonra da gemilerin ikame bedelleri ile dava tarihine kadar mahrum kalınan navlun gelirleriyle ilgili zararlarının tahsili için … ATM’nin … esas sayılı dosyası üzerinden … aleyhine dava açtıkları, verilen birleştirme kararı ile her iki davanın yargılamasının …ATM’nin … esas sayılı dosyası üzerinden yürütüldüğü, en son olarak verilen … ATM’nin … esas ve … karar sayılı kararı ile davacı şirketlerin mülkiyetinden çıkan gemilerin değeri gemilerin seferden men edildiği günden satış tarihine kadar geçen sürede uğranılan gelir kaybı, her bir gemide bulunan yağ, yakıt ve kumanya stok değeri ile gemilerin tutuklu kaldığı süre içerisinde her bir gemi için yapılan personel ve acentelik masrafları gibi zarar kalemlerinin yer aldığı tazminatın tahsiline karar verildiği, kararın dereceattan geçerek kesinleştiği, yukarıda ayrıntısıyla açıklandığı üzere … ATM’nin … esas sayılı kararının, satış tarihinden sonraki döneme ilişkin mahrum kalınan navlun gelirleri yönünden davacılar aleyhine kesin hüküm oluşturmadığı, davalı taraf gemilerin değeriyle ilgili zararın menfi zarar niteliğinde, kar kaybı zararının ise müspet zarar olduğu, menfi zarar ile birlikte müspet zararın istenemeyeceğini ileri sürmüş ise de, sözleşmeye konu şeyin sözleşmeye aykırılık yada haksız fiil nedeniyle zarara uğrayıp zayi olması halinde zarar gören tarafın ikame mal bedelinin yanısıra o şeyin yerine yenisi konuluncaya kadar geçen süreç için mahrum kalınan kar kaybı-gelir kaybı isteyebileceği gerek öğretide gerekse Yargıtay içtihatlarıyla kabul edildiğinden davalı tarafın aksi yöndeki itirazları yerinde görülmeyerek davacıların gemilerin ikame bedelini elde etme imkanına kavuştukları yani satılan gemilerin yerine yenisini alma imkanına kavuştukları tarih olan 01/12/2012 tarihine kadar olan süre için gemilerin çalıştırılmamasından kaynaklanan navlun kaybı zararlarını isteyebilecekleri sonucuna varılmıştır.
Davalı banka tarafından sözleşmeye aykırı olarak haksız şekilde el konulup, satılan davacı …’e ait …, … ve … gemileri ile davacı …’e ait olan … gemisinin el koyma tarihinden satış tarihine kadar olan navlun kaybı zararları kesinleşen … ATM dosyasında hüküm altına alınmış olup, orada hükme esas alınan hesaplama yöntemleri, gemilerin yaşı, klaslanma ve sigortalılık durumları, işletme giderleri ile yıllar itibariyle denizcilik piyasasındaki koşullar gözetilerek gemilerin satış tarihinden kesinleşen… ATM dosyasında hüküm altına alınan, gemilerin ikame bedellerini tahsil etme imkanına kavuşulduğu 02/11/2012 tarihine kadar olan dönem için kar kaybı zararlarının hesap edildiği, tarafların tüm itirazlarının değerlendirildiği 16/01/2020 tarihli bilirkişi kurulu raporu denetime elverişli ve hükme yeterli görüldüğünden sözkonusu raporlara göre, davacılardan … Denizcilik’e ait … gemisi için tespit edilen 53.167.809,00 USD, … gemisi için 52.641.744,00 USD, … gemisi için 39.286.265,00 USD olmak üzere … Denizcilik’in toplam 145.095.818,00 USD yoksun kalınan navlun zararının oluştuğu kabul edilmiştir.
Kesinleşen 20 ATM dosyasında gemi malikleri yönünden %20 müterafik kusur indirimine gidilmiş olduğundan, % 20 oranında indirim yapıldığında davacı …’in zararının 116.076.654,40 USD ‘ye tekabül ettiği, davacı …’ün … gemisiyle ilgili zararının ise 42.641.523,20 USD olduğu kanaatine varıldığından bu kanaat ışığında davacıların açmış olduğu kısmi eda ve külli tespit davasının kabulü ile …, … ve … gemilerinin davalı banka tarafından satışından dolayı gemilerin satış tarihinden 02/11/2012 tarihine kadar ki dönem için davacı … İşletmeleri San ve Tic AŞ’nin kar kaybı zararının toplam 116.076.654,40 USD olduğunun tespitine, … gemisinin davalı tarafından satışından dolayı, satış tarihinden 02/11/2012 tarihine kadar ki dönemde davacı … Nakliyat AŞ’nin kar kaybı zararının 42.641.523,20 USD olduğunun tespitine, davacıların kar kaybı zararından kısmi eda davasına konu edilen 500.000,00 USD’nin dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacılara ödenmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM/Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
Davanın KABULÜ ile;
1-…, … ve … gemilerinin davalı banka tarafından satışından dolayı gemilerin satış tarihinden 02/11/2012 tarihine kadar ki dönem için davacı … İşletmeleri San ve Tic AŞ’nin kar kaybı zararının toplam 116.076.654,40 USD olduğunun tespitine,
… gemisinin davalı tarafından satışından dolayı, satış tarihinden 02/11/2012 tarihine kadar ki dönemde davacı … Nakliyat AŞ’nin kar kaybı zararının 42.641.523,20 USD olduğunun tespitine,
2-Davacıların kar kaybı zararından kısmi eda davasına konu edilen 500.000,00 USD’nin dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacılara ödenmesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harç Tarifesi gereğince tayin olunan 20.363.497,46 TL karar harcından 15.963,20 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 20.347.534,26 TL ‘nin davalıdan tahsili ile Hazineye irad kaydına,
4-Davacılar vekil ile temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin olunan 3.069.666,93 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
5-Davacılar tarafından yapılan yargılama gideri olan 15.991,25 TL ilk harç, 1.987,50 TL posta gideri, 57.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 75.978,75 TL nin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansı bakiyesinin karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, verilen kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili dairesinden temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 08/07/2020

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır