Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/473 E. 2019/372 K. 25.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
(DENİZCİLİK İHTİSAS MAHKEMESİ SIFATIYLA)

ESAS NO : 2016/473 Esas
KARAR NO : 2019/372

DAVA : Alacak (Gemi Ve Yük Alacaklılığından Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/11/2016
KARAR TARİHİ : 25/09/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin maliki olduğu … isimli gemi ile davalıya ait 4.118,875 metrikton sülfürik asit yükünün İtalya’dan Ceyhan … Limanına taşınması konusunda anlaşma yapıldığını, anlaşma uyarınca gemi yükleme limanına vardığında hazırlık ihbarı verildiğini, gözetleme şirketi olan… tarafından görevlendirilen uzman tarafından gerekli incelemelerin yapıldığını, yükün gemiye yüklenmesinde ve taşınmasında engel bir durum olmadığının saptandığını, dolayısıyla bu kapsamda düzenlenen raporda gemide yükün bozulmasına yol açacak herhangi bir eksiklik ve kirlilik bulunmadığının belirtildiğini, yükleme işlemleri tamamlandıktan sonra gemi kaptanı tarafından konişmento düzenlenerek geminin sefere başladığını, gemi … Limanına geldiğinde Likit Kimya’ya tahliye için hazırlık ihbarının yapıldığını, bu aşamada Likit Kimya’nın yükte bozulma olduğu iddiasını ileri sürerek yükü tahliye etmekten imtina edip, zararlarının ödenmesini talep ettiğini, müvekkili tarafından geminin başka bir sefere gönderilmesi gerektiğinden hadisenin sulh yolu ile çözümü için Likit Kimya ile görüşmelere başlandığını, Likit Kimya’nın yükün tamamına yakınının zayi olduğunu ileri sürerek zararın 150.000,00 ABD Doları olduğunu iddia ve beyan ettiğini, müvekkilinin bu iddia ve beyanın gerçek olduğunu düşünerek ayrıca geminin bir sonraki sefere yetişmesini sağlamak düşüncesiyle 30/09/2015 tarihinde davalı ile sulh – ibra protokolü imzaladığını, bu sayede yükün gemiden tahliye edildiğini, protokol gereğince müvekkilinin yaptığı bu taşıma nedeniyle doğan 119.447,38 ABD Doları navlun alacağını davalıdan tahsil edemediğini, daha sonra müvekkiline esasen yükte ciddi bir bozulma olmadığı, yükün Likit Kimya tarafından piyasaya satılmaya başlandığının haber verildiğini, bunun üzerine Ceyhan … Asliye Hukuk Mahkemesine müracaat edilerek …D İş sayılı dosyada yük üzerinde tespit talebinde bulunulduğunu, mahkemece atanan bilirkişiler tarafından yükten numuneler alındığını, … Üniversitesi Kimya Bölümünde numuneler üzerinde yapılan incelemeler sonucu bozulmanın % 1-2 gibi düşük bir seviyede olduğunun tespit edildiğini, yine bilirkişiler tarafından yükteki bozulmaya bağlı değer kaybının % 10 ila % 20 arasında olacağının belirtildiğini, dolayısıyla tespit raporu ve yapılan analizler çerçevesinde davalı şirketin yükle ilgili iddialarının doğru olmadığını, sulh ve ibra protokolünün imza edilmesi aşamasında müvekkilinin aldatıldığı kanaatine varıldığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla en yüksek had olan %20 seviyesinde bozulma olduğu kabul edilse dahi zarar miktarının 30.927,00 Euro’yu geçmeyeceğini, bu çerçevede öncelikle davalının ticari defter kayıtları ile serbest bölge kayıtları incelenerek gerçek zarar tespitinin yapılabileceğini, şayet müvekkilinin davalı tarafından yükün bozulduğu yönündeki iddialar ile aldatılmış olması idi 30/09/2015 tarihli sulh ve ibra protokolünü imzalamayacağını, müvekkilinin protokolün düzenlendiği aşamada iradesinin sakatlanmış olduğundan delil tespiti neticesinde tanzim edilen bilirkişi raporu ile haberdar olduğunu, dolayısıyla protokol hükümlerinin mahkemece saptanacak gerçek zarar miktarına göre düzeltilmesi ile sebepsiz zenginleşmenin önlenmesi gerektiğini ileri sürerek taraflararasında imzalanan 30/09/2015 tarihli sulh ve ibra protokolünün geçersizliğinin müvekkilinin protokol ile bağlı olmadığının tespiti ile bu çerçevede protokolün iptaline, gerçek zarar miktarının saptanmasına, protokolün gerçek zarar miktarına göre yeniden tashihine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 119.447,38 USD tutarındaki navlun alacağının 22/09/2015 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava tarihi itibariyle TBK’nun 39.maddesinde öngörülen bir yıllık hakdüşürücü sürenin geçtiğini, bu nedenle davanın öncelikle süre yönünden reddi gerektiğini, sözkonusu olayda irade bozukluğu hallerinden olan aldatma şartının oluşmadığını, zira davacının kaptanı tarafından imzalanan ve kaşelenen konişmentoda yükün yükleme limanından temiz olarak yüklendiği anlaşıldığı halde tahliye limanına bozulmuş olarak ulaştığının anlaşıldığını, ayrıca Ceyhan … Asliye Hukuk Mahkemesinin… D İş sayılı dosyasında alınan tespit raporunda da yükün bozuk olduğunun saptandığını ancak sözkonusu raporda belirtildiği üzere numunelerin alındığı tankta gemiden tahliye edilen yükten önce halihazırda temiz sülfürik asit bulunması ve bozulmuş yükün temiz sülfürik asit ile karıştırılması sonucunda raporda belirtilen bozulma durumunun gerçek bozulmayı yansıtmadığını, gemiye temiz şekilde yüklenen bir yükün tahliye limanına bozuk olarak gelmesinin yükün taşıma sırasında bozulduğunu ortaya koyduğunu, davacının yükün bozulmasında kusurlu olduğunu bildiği için kendi iradesi ile ticari görüşmeler sonucunda dava konusu protokolü imzaladığını, protokolün ilk sayfasında yer alan “konu” başlıklı paragrafta daha önce taşınan yüklerin iyi temizlenmemesi sebebiyle kimyasal reaksiyon meydana gelerek yükün kendi kusuru ile bozulduğunu ikrar ettiğini, bu nedenle davacının aldatılarak protokolü imzaladığını beyan etmesinin mesnetsiz olduğunu, öte yandan bozulmuş yükün satılması sebebine dayanılarak aldatıldığını iddia etmesinin de kabul edilemeyeceğini, nitekim müvekkilinin bozulan yük nedeniyle daha fazla zarara uğramamak için yükü imha etmek yerine masraf yapıp filtreleme işlemlerinden geçirdikten sonra peyderpey piyasa değerinin altında satmak durumunda kaldığını, protokol imzalanmadan önce davacının yükü teste tabi tutarak bozulma olup olmadığını belirlemesini de herhangi bir engel durum bulunmadığını, davacı tarafın basiretli bir tacir olarak araştırma ve öğrenme yükümlülüğünü yerine getirmeden müvekkilinin herhangi bir aldatma unsuru içermeyen beyanlarına dayanarak protokolü imzaladığını ve aldatıldığını iddia etmesinin kötü niyetli bir davranış olduğunu, dolayısıyla tarafların bizzat kendi iradeleri ile dava konusu protokolü imzaladıklarını savunarak davanın hak düşürücü süre ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava; taraflararasında düzenlenen 30/09/2015 tarihli sulh ve ibra protokolünün iradeyi sakatlayan nedenlerden aldatma hukuki nedenine dayanılarak TBK’nun 36.maddesi gereğince iptali istemine ilişkindir.
Dosya kapsamı ile tarafların beyanlarından davacının … gemisi ile davalı şirkete ait sülfürik asit yükünü İtalya’dan Ceyhan … Limanına taşıdığı, yükün tahliyesine başlanmadan önce davalı tarafından yükte bozulma olduğunun ileri sürülmesi üzerine taraflararasında yapılan görüşmeler sonucunda 30/09/2015 tarihli sulh ve ibra sözleşmesinin düzenlendiği, sözleşmede malın yükleme sırasında yapılan ekspertiz neticesinde eksiksiz ve temiz olarak gemiye yüklendiği, ancak gemideki daha önce taşınan yüklerin iyi temizlenmemesi sebebiyle taşıma sırasında bir çeşit kimyasal reaksiyona girerek bozulduğu, alıcının maldaki bozukluğu farkederek ilgili sigorta kuruluşuna haber verip bozuk malda inceleme yaptırdığı hususları kabul edilerek yükteki hasar nedeniyle donatanın Likit Kimya’ya 150.000,00 USD tazminat ödeyeceği, bu miktarın 119.447,38 USD’sinin alıcının ödemesi gereken navlundan mahsup edileceği, buna göre bakiye 30.552,62 USD ‘nin donatan tarafından sözleşmenin imzalanmasından itibaren 30/11/2015 tarihine kadar Likit Kimya’ya ödeneceği konusunda tarafların anlaşmaya vardıkları belirli olup, davacı tarafı sözkonusu protokolün düzenlenmesi safhasında yükün bozulması ile ilgili olarak yük sahibi – taşıtan Likit Kimya tarafından kendisinin aldatıldığını ileri sürmektedir.
Taraflararasındaki uyuşmazlık davanın TBK’nun 39.maddesinde düzenlenen bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı, somut olayda sözleşmeyi hükümsüz hale getiren irade bozukluğu hallerinden aldatma unsurunun gerçekleşip gerçekleşmediği hususlarında toplanmaktadır. TBK’nun 39.maddesine göre sözleşmeyle bağlı olmadığını ileri süren tarafın aldatmayı öğrendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez ise sözleşmeyi onamış sayılacağı kabul edilmiştir. Anılan yasa hükmüne göre davanın davacı tarafça ileri sürülen aldatma eyleminin öğrenme tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde açılması gerekmektedir. Davacı taraf aldatma unsurunun … Asliye Hukuk Mahkemesinin … d.iş sayılı dosyasında alınan tespit raporunun tebliğ tarihi ile öğrenildiğini ileri sürmüş olup, söz konusu raporun 05/02/2016 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Davacı taraf öğrenmenin daha önce olduğunu ispat edememiş olduğundan hak düşürücü sürenin 05/02/2016 tarihinde başladığı, davanın da bu tarihten itibaren bir yıllık sürede açıldığı kabul edilmiştir.
Uyuşmazlığın çözümü açısından alınan 16/10/2018 tarihli bilirkişi raporunda, tarafların sulh ve ibra protokolü hazırlanırken malın taşınması esnasında bozulmasından dolayı davalı alıcının uğradığı zararının 150.000 USD olarak kabul edildiği, Ceyhan …Asliye Hukuk Mahkemesinin…D.iş sayılı tespit raporunda taşınan malda bozulmaya bağlı herhangi bir azalmanın olmadığı, malın tamamının davalı tarafından iç piyasada satıldığı, buna göre davalı Likit Kimya’nın herhangi bir zararının olmadığı görüşlerine yer verildiği, tespit raporunda belirtilen bu kanaatin esas alınması halinde davalının protokolde belirtilen miktarda zararının bulunmadığı sonucuna varıldığı, bu hususta dürüstlük kuralı gereğince davalının davacıyı sözleşmenin kurulumu sırasında uyarması gerektiği, ancak bu yükümlülüğünü yerine getirmediği sonucuna varıldığı, davalı tarafın davacının tacir olduğu, bu nedenle gerçek durumu bilebilecek durumda olduğu yönündeki iddiasının kabul edilebilmesi için öncelikle davacının ticari defterlerinin incelenmesi gerektiği, dosya kapsamına göre davacının deniz ticareti ile iştigal ettiğinin anlaşıldığı, tacirin basiretli davranma yükümlülüğünün sadece ticari faaliyetleri ile sınırlı olduğu, kendi ticari faaliyet alanı dışında kalan hususlarda basiretli davranma yükümlülüğünden bahsedilemeyeceği, bu nedenle somut olay açısından davacının gerçek durumu bilebilecek konumda olup olmadığı anlayabilmek açısından ayrıca yanılma konusu hususunun ağırlığı ve ne oranda karşı tarafça farkına varılabilir olup olmadığının belirlenmesi gerektiği, bu kapsamda özellikle karşı tarafın uzmanı olmadığı için bilmediği ve farkına varamadığı özelliklerin ve teknik inceleme sonucu ortaya çıkabilecek hususların açıklanması gerektiği, bu gerekçeler ışığında TBK’nun 36.maddesi hükmündeki aldatmanın şartlarının gerçekleştiğinin düşünülebileceği, bu kanaatin kabulü halinde davacının davalıdan navlun bedeli olan 119.447,38 USD tutarında alacaklı olduğu yönünde görüş bildirilmiştir.
Dava konusu taşıma sektörü ile ilgili bilirkişinin dahil edilmesinden sonra oluşan bilirkişi kurulunun hazırlamış olduğu 17/05/2019 tarihli ek raporda da, sözleşme şartları dikkate alındığında taşıma işinin ifa edilerek donatan tarafından varış noktasına ulaştırılması nedeniyle taşıyanın navlun ücretine hak kazandığı, ancak daha sonra imzalanan sulh ve ibra protokolü ile bunun ortadan kaldırıldığı, dosyaya ibraz edilen … & …Ltd şirketinin sörvey raporunun Türkçe tercümesi ve …kuruluşu tarafından düzenlenen rapordan davacı taşıyıcının haberdar olması hususu birlikte değerlendirildiğinde sektör bilirkişisinin açıkladığı bulgular ışığında davacının kendi rızası ile imzaladığı sulh protokolü esnasında yükteki bozulmadan haberdar olduğu, ancak hasarın boyutu ve derecesini muhakeme edemeyeceği, ancak davacının kesinleşmiş diğer seferlerini yapabilmek için sulh protokolünü imzalamış olmasının ihtimal dahilinde bulunduğu, bu ahvalde aldatma unsurunun gerçekleşmiş sayılamayacağı kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
Yapılan yargılama, toplanan deliller ve bilirkişi raporlarına göre; taraflararasında davalıya ait kimyasal malın İtalya’dan Türkiye’ye taşıması konusunda taraflararasında anlaşmaya varıldığı, 4.118,875 metrikton sülfürik asit yükünün davacı donatana ait …isimli gemi ile Ceyhan… Limanına getirilmesinden sonra yükte bozulma olduğu gerekçesi ile davalının yükü teslim almaktan kaçındığı gibi navlun bedelini ödemeyi de kabul etmediği, taraflararasında yapılan görüşmeler neticesinde 30/09/2015 tarihli sulh ve ibra sözleşmesi imzalanarak yükün gemiden tahliye edildiği, sözkonusu protokol ile donatanın maldaki hasara ilişkin olarak alıcıya 150.000,00 USD tutarında tazminat ödemeyi kabul ettiği, bu tutardan 119.447,38 USD navlun bedelinin mahsup edilerek bakiye 30.552,62 USD’nin sözleşme tarihinden itibaren 30/11/2015 tarihine kadar işleyecek faizi ile birlikte ödenmesinin donatan tarafından taahhüt edildiği, davacı işbu davada ise sulh protokolü imzalanırken Likit Kimya tarafından yükün tamamına yakınının bozularak zayi olduğunun iddia ve beyan edilmesine karşın daha sonra yapılan incelemeler ile yükteki bozulmanın % 1-2 gibi çok düşük seviyede olduğunun tespit edildiğini, dolayısıyla protokolün imzalanması aşamasında donatanın aldatıldığını ileri sürdüğünden uyuşmazlık noktasının sulh ve ibra protokolü imzalanırken davacı donatanın iradesinin sakatlanıp sakatlanmadığı hususuna ilişkin olduğu, TBK’nun 36.maddesinde taraflardan biri diğerini aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa yanılması esaslı olmasa bile sözleşmeye bağlı değildir hükmünün düzenlendiği, yasada belirtilen aldatma unsurunun aktif bir davranış yada pasif bir davranış ile ortaya çıkabilecek bir durum olup, eğer karşı taraf ayrıca bilgilendirmeye gerek duyulmaksızın gerçek durumu öğrenebilecek konumda ise aldatmanın varlığından bahsedilmeyecektir.
Bu çerçevede somut olay ele alındığında taraflararasında imzalanan protokolün “konu” başlıklı maddesinde uyuşmazlık konusu malların taşıma esnasında davacıya ait geminin iyi temizlenmemesi nedeniyle bozulduğu, alıcı Likit Kimya’nın bu bozukluğu farkederek ilgili sigorta kuruluşuna haber verip bozuk malda inceleme yaptırdığı ifade edilmektedir. Ek raporda, sektör bilirkişisinin yapmış olduğu değerlendirmede, mal gemi ile varış noktasına ulaştırdığında donatanın tahliye öncesi ilgili denetim ve incelemeleri yaptırdığında malda bozulmaya dair somut belirtilerin ve buna bağlı itirazların farkına varabileceği gibi bundan da öte armatörlerin müşterek koruma ve tazminat birliğine (…) başvurarak, malın ivedilikle incelenmesi talebinde bulunabilme hak ve imkanlarına sahip olduğu belirtilmiştir.
Dosyaya sunulan Likit Kimya’nın görevlendirdiği …AŞ tarafından düzenlenen raporda, geminin rıhtıma yanaşmasından sonra tahliyeden önce herbir gemi tankından alınan numuneler ve görünümleri kırmızımsı renkte olduğu, aynı şekilde geminin diğer tanklarından alınan örneklerin de alıcıya göre pazarda kabul edilemez renkte olduğu belirtilmiştir.
Davacı donatanın… sigortasını temsilen … &… Ltd tarafından düzenlenen raporda da, 28/09/2015 tarihinde gemiye gidilerek kaptan ile yapılan görüşmeden, alıcının müfettişinin tahliye operasyonundan önce yerel saatle 20:00 ve 21:30 arasında numuneler aldığı, tüm yük tanklarında alınan numuneler görsel olarak incelendiğinde içerisinde koyu/siyah parçacıklar tespit edildiği, bu nedenle yükün tahliyesine izin verilmediği, yerel saatle 22:30’da … ve… numaralı tanklardan tekrar numune alındığı, bu sefer yük içerisindeki parçacıkların daha az olduğu ve yükün renginin farklılaştığının gözlendiği, alıcının müfettişi tarafından gemi aleyhine protesto mektubu düzenlendiği, ancak kaptanın… elemanları gelinceye kadar mektubu imzalamayı kabul etmediği, dolayısıyla yükün tahliyesine başlanamadığı, Artera elemanlarının olay mahalline gelmesinden sonra 1P/S ve 2S numaralı tanklardan numuneler aldıkları, bu numuneler incelendiğinde içerisinde siyah parçacıklar tespit edildiği, ayrıca yükün renginin de açık olması gerekirken koyu olduğunun gözlemlendiği açıklamalarına yer verildiği belirlidir.
Bu durumda davacı donatanın, sulh protokolünün imzalanması aşamasında yükteki bozulma ile ilgili Vitsan kuruluşu tarafından düzenlenen rapordan haberdar olduğu gibi yargılama sırasında dosyaya celbedilen donatanın … temsilen…&… Ltd şirketinin düzenlediği “daha önce taşınan yük nedeni ile geminin tank temizliğinin düzgün şekilde yapılmaması sonucunda önceki yükten kalan kalıntılar nedeni ile davacıya ait sülfürik asit yükünün kontaminasyona ve bozulmaya uğradığına” ilişkin survey raporundan haberdar olması nedeni ile TTK 20.maddesi gereğince yaptığı iş ve işlemlerde basiretli bir tacir gibi hareket etmek zorunda olan donatanın, uyuşmazlık konusu sulh protokolünün imzalanması aşamasında yük hasarı ile ilgili olarak davalı yük ilgilisi Likit Kimya tarafından aldatıldığının söylenemeyeceği, tüm bu değerlendirmeler neticesinde taraflararasında imzalanan sulh ve ibra protokolünün geçerli olup, tarafları bağlayacağı kanaatine varıldığından protokolün geçersizliği hukuki nedenine dayanılarak talep edilen navlun alacağına ilişkin davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM/Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,

1-Davanın REDDİNE,
2-Peşin alınan 6.996,73 TL harçtan, karar harcı olan 44,40 TL’nin mahsubu ile fazla alınan 6.952,33 TL’nin kesinleşmeye müteakip talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı taraf vekil ile temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin olunan 30.338,18 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 58,75 TL posta, 3.500 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.558,75 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansı bakiyesinin karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde istinaf yolu (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine başvuru yolu) açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 25/09/2019

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip 136471
¸e-imzalıdır