Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/291 E. 2018/488 K. 11.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
17. ASLİYE TİCARETMAHKEMESİ
(DENİZCİLİK İHTİSAS MAHKEMESİ SIFATIYLA)

ESAS NO : 2016/76 Esas
KARAR NO : 2018/499
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 17/02/2016
KARAR TARİHİ : 19/12/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında akdedilen navlun sözleşmesinin vergi incelemesine konu edildiğini, inceleme sonucunda davalı adına vergi ve vergi ziyaı cezalarının tarh ve tahakkuk ettirildiğini, davalı şirketin kesilen cezalara karşı … Vergi Mahkemesinde dava açtığını, müvekkilinin de davaya müdahil olduğunu, davalının kendi adına kesilen vergi ve cezayı müvekkilinin hak ediş alacağından mahsup ettiğini, alacaktan kesinti yapılan tutarın iadesi için müvekkili tarafından davalıya yazılı başvuruda bulunulduğunu, Vergi Mahkemesi tarafından davanın reddine ilişkin verilen kararın Danıştay incelemesinde bozulduğunu, davalı idarenin karar düzeltme talebinin de reddedildiğini, davalı şirketin standart sözleşmeler ile işi yürüttüğünü, standart metinlerde yer alan damga vergisinin istekliye yani somut olay açısından davacıya ait olduğuna dair hükmün müvekkili şirket bakımından değiştirilmesi gerekirken aynen muhafaza edildiğini, 4490 sayılı Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu gereği müvekkiline ait gemi ile yapılacak taşıma işinden elde edilecek navlunun damga vergisinden muaf olduğunu, ancak sözleşmeyi hazırlayan davalının bu muafiyeti sözleşme hükümlerine yansıtmadığını, bu şekilde vergi tahriyatı ve vergi cezasına sebebiyet verdiğini, bu nedenle müvekkilinin hak edişinden yapılan kesintinin iade edilmesi gerektiğini, ihtarnameye rağmen iade yükümlülüğünün yerine getirilmediğini ileri sürerek 428.982,29 TL ‘nin 02/03/2007 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın öncelikle zamanaşımından reddi gerektiğini, taraflararasında 28/01/2004 tarihinde zaman esaslı gemi kiralama sözleşmesi akdedildiğini, sözleşmenin navlun sözleşmesi niteliğinde olup, sözleşmeye konu geminin de Türk Uluslararası Gemi Siciline kayıtlı olmasından dolayı 4490 sayılı Kanun ve ilgili yönetmelik hükümlerine göre müvekkili şirkete damga vergisi tahakkuku yapılamayacağını, ancak 2004 yılında müvekkilinin bağlı olduğu Ulaştırma Vergi Dairesine sunulan damga vergisi beyannamelerinin gelirler kontrolörlüğü tarafından incelenmesi sonucunda damga vergisi ve cezası kesildiğini, müvekkili tarafından bu idari işlemin iptali için … Vergi Mahkemesinde dava açıldığını, 05/01/2016 tarihinde davacıya gönderilen yazı ile de damga vergisi ve cezası için dava açıldığının bildirildiğini, bu nedenle müdahillik konusunda dava dilekçesinde ileri sürülen hususların gerçeği yansıtmadığını, ayrıca Vergi Mahkemesinin vermiş olduğu kararın da 26/01/2007 tarihinde davacıya gönderildiğini, aynı yazıda müvekkilinin kararı temyiz edeceğini, temyiz neticesinde dava aleyhe sonuçlanacak olur ise dava konusu vergi ve giderlerin taraflararasında akdedilen sözleşmenin 8.maddesi hükmüne göre davacıdan tahsil edileceğini, bu nedenle davacının müvekkili şirketteki teminat mektubunun dava konusu tutarındaki kısmının dava sonuçlanıncaya kadar teminat olarak tutulduğunun da bildirildiğini, davacının 09/01/2007 tarihli cevabi yazı ile teminat mektubunun tutulmasına itiraz ettiğini, daha sonra davacıya gönderilen 26/02/2017 tarihli yazı ile de “… Vergi Mahkemesi kararının yürütmenin durdurulması talepli olarak temyiz edildiği, ancak kararın temyiz edilmesinin ödemeyi durdurmadığı, vergi dairesi tarafından 29/01/2007 tarihli ceza ihbarnamesi gönderildiği, ihbarnameye konu olan 428.982,29 TL ‘nin 30 gün içerisinde ödenmesinin istendiği, taraflararasındaki sözleşmenin 8.maddesi hükmü gereğince bu meblağın müvekkili şirketin banka hesabına ödenmesi gerektiği, aksi halde davacının hakedişinden kesinti yapılacağının bildirildiği”, davacının ise 02/03/2007 tarihli cevabi yazı ile ödeme yapmayacağını beyan ettiğini, ancak sözleşmenin 8.maddesine göre damga vergisinin davacıya ait olacağının tartışmasız olduğunu, davacının ödemeden kaçınması sebebiyle müvekkili tarafından sözleşmenin 8.maddesine göre davacının hakedişinden kesinti yapılarak vergi dairesine yatırıldığını, vergi davasının müvekkili lehine sonuçlanması halinde itirazı kayıtla yapılan bu ödemenin iade alınarak davacıya ödeneceğini, dolayısıyla açılan davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava; taraflararasında akdedilen navlun sözleşmesi nedeniyle davalı şirkete kesilen damga vergisi ve cezası nedeni ile davacının hakediş alacağından yapılan kesintinin faizi ile birlikte davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Cevap dilekçesinde davanın zamanaşımına uğradığı ileri sürülmüş ise de, somut uyuşmazlık yönünden dava zamanışımı süresinin genel hükümlere göre belirlenmesi gerektiği, buna göre TBK ‘nun 147.maddesinde düzenlenen 5 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağı, davacının hakediş alacağına bloke konulduğu tarihten itibaren dava tarihi itibariyle bu sürenin dolmadığı anlaşıldığından zamanaşımı itirazı yerinde görülmemiştir.
Taraflararasında 28/01/2004 tarihinde zaman esaslı tanker kira sözleşmesi akdedildiği konusunda bir ihtilaf bulunmayıp, dosyada çözümlenmesi gereken hukuki uyuşmazlık söz konusu gemi kira sözleşmesinden dolayı vergi dairesi tarafından gemi donatanı olan davalı adına tarh edilen damga vergisi ve cezasından sözleşme hükümlerine göre hangi tarafın sorumlu olması gerektiği, buna göre davacının navlun alacağından damga vergisi ve cezası tutarında kesinti yapılmasının sözleşme hükümlerine göre uygun olup olmadığı, kesintinin iadesine karar verilmesi halinde hangi tarihten itibaren faiz yürütülmesi gerektiği hususlarında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü açısından alınan raporlarda 04/05/2017 tarihli birinci bilirkişi raporunda; taraflararasındaki sözleşmenin 8.maddesi uyarınca davacının vergi ödeme yükümlülüğünü üstlendiği, davalı tarafa kesilen ve idari yargıda tartışma konusu olan vergi cezasının davacının hak edişinden kesilmesinin sözleşmesel bir hak olarak nitelendirilemeyeceği, zira sözleşmede davalıya bu yönde bir hakkın tanınmadığı, ancak davacının vergi borcunu ödeme yükümlülüğü olduğuna göre davalının bu alacağı takas ve mahsuba konu etmesinin ancak takas ve mahsup koşullarının var olması halinde mümkün olabileceği, takas hakkının kullanılabilmesi için de alacaklının her ikisinin de doğmuş ve talep edilebilir konumda olması gerektiği, davaya konu edilen damga vergisinin ise tarhiyat aşamasında olup kesinleştiğine ve ödendiğine dair dosyada herhangi bir tahriyat fişine rastlanılmadığı, dolasıyla davalının henüz kesinleşmemiş ve ödenmemiş bir vergiden dolayı yüklenici firmanın hak ediş alacağını bloke ettiği, taraflararasındaki sözleşmenin 11.1.maddesinin 5.paragrafında yer alan düzenlemeye göre davalının henüz daha doğmamış olsa bile doğması kuvvetli olasılık kazanmış iddiaya alacakları için davacının hak ediş alacağına bloke koyabileceği, uyuşmazlık konusu vergi alacağının da bu nitelikte olduğu, şayet mahkeme aksi kanaatte ise hakediş alacağından kesilen tutarın faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilebileceği yönünde görüş bildirilmiştir.
15/01/2018 tarihli ek raporda da; davalının damga vergisi iddiaları için vergi dairesine 428.982,65 TL ödeme yaptığının tespit edildiği, vergi borcunun iptaline yönelik kararın kesinleştiği, bu durumda davacının alacağından yapılan kesintinin iade edilmesi gerektiği, iade edilecek olan bedelin ise kök raporda tespit edildiği belirtilmiştir.
23/11/2018 tarihli ikinci ek raporda ise; idare tarafından kesilen vergi cezasının iadesini sağlayan mahkeme kararının kesinleşmesi ile birlikte davalının hakedişi bloke etme hakkının da ortadan kalkacağı, Danıştay’ın karar düzeltme talebinin 29/12/2017 tarihinde reddedildiği, davalı vekilinin beyanlarından davalının, idarenin vergi ve ceza miktarını iade ettiği tarih olan 14/04/2016 tarihinden itibaren faiz işletilerek bloke konulan bedeli davacıya iade ettiğinin anlaşıldığı, bu durumda davacının alacağına 14/04/2016 tarihinden hak edişin ödendiği 06/06/2018 tarihine kadar ticari temerrüd faizinin yürütülmesi gerektiği, bu arada işleyecek olan faizin 85.373,51 TL olarak tespit edildiği, davalının 06/06/2018 tarihinde yaptığı 520.769,80 TL ödeme dikkate alındığında davalının davacıya 6.414,00 TL fazla ödeme yaptığının anlaşıldığı, şayet mahkeme uyuşmazlık konusu vergi alacağının taraflararasındaki sözleşmenin 13.1.maddesinde düzenlenen ödenmesi kuvvetli olasılık kazanmış ancak henüz tahsil edilmemiş idare alacağı olarak değerlendirilmemesi durumunda davalının davacının hakedişlerini bloke etmesinin yerinde görülemeyeceği, bu durumda da 428.982,29 TL ‘ye bloke konulan tarihten ödeme tarihine kadar işleyecek 772.946,30 TL tutarındaki ticari faiz davacı tarafından talep edilebileceği, davacıya yapılan 520.769,80 TL mahsup edildikten sonra davacının davalıdan 681.159,15 TL alacağının bulunduğu sonucuna varıldığı belirtilmiştir.
Yapılan yargılama, toplanan deliller ve bilirkişi raporlarına göre, taraflararasında gemi kiralama sözleşmesi konusunda 27/04/2004 tarihli zaman esaslı tanker kiralama sözleşmesi düzenlendiği, işbu sözleşme nedeniyle Ulaştırma Vergi Dairesi tarafından davalı adına 428.982,29 TL tutarında damga vergisi ve cezasının kesildiği, davalının vergi borcunu itirazi kayıt ile ödedikten sonra yapılan idari işlemin iptali için … Vergi Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında idare aleyhine dava ikame ettiği, davanın reddine ilişkin verilen kararın Danıştay tarafından bozulmasından sonra işlemin iptali yönünde verilen hükmün onanarak kesinleştiği, davalının vergi dairesine ödediği 428.982,29 TL tutarınca davacının hakediş alacağına bloke koyduğu, eldeki dosyada ise davacı tarafından damga vergisi borcundan dolayı alacağına bloke konulmak suretiyle ödeme yapılmamasının haksız olduğunu ileri sürülerek 428.982,29 TL hakediş alacağının blokenin konulduğu 02/03/2007 tarihinden itibaren faizi ile birlikte tahsilinin talep edildiği, davalı taraf ise sözleşmenin 8.maddesinde damga vergisinin yüklenici tarafından ödeneceğine dair hüküm bulunduğundan bahisle davanın haksız olduğunu savunduğu, yargılamanın ilerleyen aşamasında da vergi mahkemesine açılan davanın lehe sonuçlanıp, daha önce vergi dairesine ödenen 428.982,29 TL ‘nin 14/04/2016 tarihinde davalıya iade edilmesi nedeniyle bu tarihten itibaren işleyen ticari faizi ile birlikte toplam 520.769,80 TL ‘nin 06/06/2018 tarihinde davacıya ödendiği, bu nedenle davanın konusuz kaldığının ileri sürüldüğü anlaşılmıştır.
Taraflararasında yapılan zaman esaslı tanker kiralama sözleşmesinin 8.maddesine göre vergi yükümlülüğünün davacı kiracıya ait olduğu, sözleşmenin 13.1.maddesinde de “…işbu sözleşme hükümleri dolayısıyla meydana gelmiş veya ödenmesi kuvvetli olasılık kazanmış ancak henüz tahsil edilmemiş idare alacakları ve idare tarafından ödenmiş olan bedeller yüklenici tarafından idareye belgenin ibrazında ödenebileceği gibi idare gerektiğinde bu alacaklarını kira bedeli ödenirken yasal gecikme faizi ile birlikte tenzil/bloke edebilir” hükmünün düzenlendiği, bu düzenlemeye göre davalının henüz daha doğmamış olsa bile doğması kuvvetli olasılık kazanmış ve kendisi tarafından ödenen idare alacakları için davacının hakediş alacağına bloke koyabileceği değerlendirilmiştir.
Bu durumda, sözleşmenin 8.maddesinde de vergi ödeme borcunun davacının yükümlülüğünde olduğunun düzenlendiği, bu durumda şayet iptal edilmemiş olsa idi sözleşmenin 8.maddesine göre davacının sorumlu olacağı damga vergisi ve cezasından dolayı sözleşmenin 13.1.maddesinde yer alan düzenleme gereğince davacının hakediş alacağına davalı tarafından bloke konulmasında sözleşmeye aykırılık bulunmadığı, davalının vergi borcuna karşılık olarak idareye ödediği 428.982,29 TL ‘nin idare tarafından kendisine iade edildiği 14/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davacıya ödemesi gerektiği, bu kapsamda davalının 06/06/2018 tarihinde davacıya 520.769,80 TL ödeme yaptığı, 428.982,29 TL ‘nin 14/04/2016 tarihinden hakedişin ödendiği 06/06/2018 tarihine kadar ki ticari faizinin ikinci ek raporda 85.373,51 TL olarak hesaplandığı, buna göre 06/06/2018 tarihinde davacıya ödenmesi gereken meblağın 428.982,29 TL + 85.373,51 TL = 514.355,80 TL olarak tespit edildiği halde davalının bu tutardan daha fazla yani 520.769,80 TL ödeme yaptığı, yapılan ödeme ile birlikte davanın konusuz kaldığı kanaatine varıldığından, bu kanaat ışığında konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacının dava açmakta haklı olmadığı anlaşıldığından davalı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi yönünde aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM/Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1-Dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına,
2-Peşin alınan 7.325,95 TL harçtan karar harcı olan 35,90 TL’nin mahsubu ile fazla alınan 7.290,05 TL’nin kesinleşmeye müteakip talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı taraf vekil ile temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6/1 maddesi uyarınca tayin olunan 31.109,29 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davalı tarafından yapılan 46,00 TL posta giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Taraf vekillerince yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın avansı yatıran tarafa karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde istinaf yolu (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine başvuru yolu) açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 19/12/2018

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır