Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/62 E. 2019/100 K. 04.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/62 Esas
KARAR NO : 2019/100
DAVA : İtirazın İptali (Kurtarma Ve Yardımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/02/2015
KARAR TARİHİ : 04/03/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Kurtarma Ve Yardımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin gemi kurtarma işleride dahil olmak üzere denizcilik sektöründe faaliyet gösterdiğini, davalı ile müvekkili arasında …-… isimli kuruyük gemisinin batma tehlikesinden kurtarılması konusunda 13/11/2012 tarihinde 33.000,00 TL bedelli sözleşme yapıldığını, her türlü rizikoyu üstlenen müvekkilinin gemiyi başarı ile kurtararak sözleşmesel yükümlülüğünü layıkıyla ifa ettiğini, buna karşın davalı şirketin 33.000,00 TL tutarındaki kurtarma ücretini ödemediğini, ödemenin yapılması için yapılan her türlü girişimin sonuçsuz kaldığını, … 13.Noterliğinden çekilen 03/06/2014 tarihli ihtarnameye cevap verilmediğini, bu nedenle kurtarma bedelinin tahsili için … … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, ancak davalının haksız ve kötüniyetli olarak borca itiraz etmesi nedeniyle takibin durdurulduğunu, davalının borca itiraz etmekle beraber borcun varlığını da ikrar ettiğini, davalının kurtarma işinin yapıldığı sırada idari para cezası ile yakıt giderleri ödediği yönündeki iddiasının da gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin yaptığı işlemlerin TTK’nun 1298.maddesine göre kurtarma faaliyeti niteliğinde olup, TTK’nun 1352/c maddesine göre de deniz alacağı sayıldığını, buna ilaveten kanuni rehin hakkı da verdiğini ileri sürerek davanın itirazın iptali ile icra takibinin devamına, gemi üzerine kanuni rehin hakkı tanınmasına, alacağın % 20 ‘sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; sözleşme hükümlerine göre ödenecek bedel için vade tarihinin gelmediğini, zira ilgili firmadan herhangi bir ödeme alınamadığını, davacının kurtarma için gerekli yasal izinleri aldığını beyan etmesine rağmen taahhütlerini tam olarak yerine getiremediğini, davacının ekipmanlarının kurtarma için yeterli olmadığını, kurtarmanın sağlanması için gerekli ek tekneleri ve romörkörleri olay yerine getirmediğini, liman başkanlığı tarafından kendilerine toplam 50.000,00 TL’ye yakın idari para cezası kesildiğini, ayrıca davacı tarafa da para cezası kesildiğini, bu cezaların alacaklarından düşüleceğini, davacının işin yapılmasında faydadan çok zararının olduğunu, geminin çapasını bilerek olay yerinde kesip bıraktığını, ayrıca davacının hiçbir alacağının olmadığı konusunda resmi kurumlar önünde beyanda bulunduğunu, davacıya 2.000,00 TL yakıt ödemesi, 1.225,00 TL banka havalesi ve 1.000,00 TL’de elden ödeme yapıldığını, işin bitirilmesi ile ilgili belge düzenlenmediğini ve fatura kesilmediğini, kurtarıldığı söylenen geminin de davacıdan teslim alınmadığını, geminin … bölgesinde başıboş bırakıldığı için sürüklenerek …’ya oradan da …’a gelerek karaya oturduğunu, gemide bu yüzden büyük zararlar ortaya çıktığını, sonuç olarak davacının yapılan iş ile ilgili hiçbir ödeme istemediğine dair resmi makamlar önünde beyanda bulunması, kesilen idari para cezalarından sorumlu olması ve işi eksik – kusurlu yapması, bunun sonucunda geminin tekrardan sürüklenmesine sebebiyet vermesi nedeniyle kurtarma ücreti isteyemeyeceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava; kurtarma ücreti alacağının tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali davası olup, dava konusu olan İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının incelenmesinden, davacı tarafından 33.000,00 TL asıl alacak, 9.863,33 TL işlemiş faizden oluşan toplam 42.863,33 TL ‘nin asıl alacağa takip tarihinden itibaren faiz yürütülmek üzere davalıdan tahsili için 08/08/2014 tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalının süresinde borca ve faize itiraz etmesi nedeniyle takibin durdurulduğu, davanın ise İİK’nun 67.maddesine göre bir yıllık hakdüşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Taraflararasındaki uyuşmazlık davacı tarafından davalı şirkete ait…-… isimli gemiye verilen yardım faaliyetinin kurtarma faaliyeti niteliğinde olup olmadığı, davacının kurtarma ücretine hak kazanıp kazanmadığı, istenebilecek alacağın muaccel olup olmadığı hususlarında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü açısından alınan bilirkişi raporlarından 11/04/2016 tarihli 1.bilirkişi raporunda; davacının verdiği kurtarma yardım işi için ücret talep etme koşullarının oluştuğu, ancak muacceliyet şartı bakımından davalının alacağını tahsil edip edemediğinin sabit olmadığı, zira davalı tarafça davadışı … ‘e karşı girişilen takibin henüz sonuçlanmadığı, kesilen idari para cezaları ve yapılan ödemeler bakımından idari para cezasının muhatabı kim ise sorumlusunun da o olması gerektiği, dava konusu kurtarma ve yardım faaliyetinin davacı tarafından yürütülen kısmı bakımından ayıplı ifadan söz edilemeyeceği, davalının davacıya gönderdiği 2.000,00 TL kredi kartı ödemesi ile 1.125,00 TL banka havalesi mahsup edildikten sonra kurtarma ücreti alacağının 29.875,00 TL olarak tespit edildiği, bu miktardan davalı ve davalının hizmet verdiği gemi donatanının müteselsilen sorumlu olduğu yönünde görüş bildirilmiştir.
05/10/2018 tarihli 2.bilirkişi kurulu raporunda; davacı tarafından gemiye kurtarma hizmeti verildiğinin taraflararasında ihtilaf konusu olmadığı, TTK’nun 1304.maddesine göre kurtarma hizmetinin faydalı bir sonuç verdiği, bu nedenle davacı tarafından kurtarma ücretine hak kazanıldığı, kurtarma hizmetinin taşeronu (imza yardımcısı) olarak hareket eden davacıya kesilen ve davalı tarafından havale yapılarak davacı tarafından ödenen 1.125,00 TL para cezasının kurtarma ücretinden mahsup edilemeyeceği, faydalı netice ile sözleşme gereği hak edilen 33.000,00 TL kurtarma ücretinden davalı tarafından ödenen 2.000,00 TL karşılığı yakıt bedelinin mahsup edilmesi ile davacının isteyebileceği kurtarma ücretinin 31.000,00 TL olduğu, bu alacağın 03/06/2014 tarihinde itibaren muaccel hale geldiği belirtilmiştir.
25/01/2019 tarihli 3.bilirkişi kurulu raporunda; taraflararasındaki sözleşmede alacak miktarının 33.000,00 TL olarak kararlaştırıldığı, ancak sözleşmeden sonra davalının davacıya bazı ödemeler yaptığının ileri sürüldüğü, erken ödeme indirimi ile birlikte davalı tarafından 6.750,00 TL, davacı tarafından da 1.125,00 TL para cezasının ödendiği, cezaların şahsiliği prensibi gözönünde bulundurulduğunda para cezası kime kesildi ise onun tarafından ödenmesi gerektiği, bu bakımdan ödenen cezaların borcun tespitinde hesaba katılamayacağı, davacı tarafa davalının 1.125,00 TL havale yaptığının anlaşıldığı, sözleşme kurulduktan sonra yapılan kısmi ödemenin bir başka borç kaynağı söz konusu değilse sözleşmeden doğan borca mahsuben ödendiğinin kabul edilmesi gerektiği, bu nedenle davalının ödediği 1.125,00 TL’nin alacaktan mahsup edileceği, yine davalının davacı hesabına 2.000,00 TL’lik bir yakıt alımı gerçekleştirdiği, bu bedelin de alacak miktarının hesabında gözönünde tutulması gerektiği, sözleşmede borç miktarı 33.000,00 TL olarak kararlaştırıldığından yapılan ödemeler mahsup edildikten sonra alacak miktarının 29.875,00 TL olarak hesaplandığı, yine sözleşmede ödeme zamanı ile ilgili olarak “…’den ödemeyi alır almaz” ibaresinin yer aldığı, bu durumda ödeme ile ilgili olarak belirsiz bir vadenin söz konusu olduğu, belirsiz vadenin gerçekleşmesi kesin ve fakat nezaman gerçekleşeceği belli olmayan bir zamanı işaret ettiği, ticari hayatın gerekleri gözönünde bulundurulduğunda davacı tarafından ifa edilen edimin karşılığının şarta bağlı olduğunun kabulünün mümkün olmadığı, tarafların gerçek iradelerinin sözleşmeden doğan 33.000,00 TL’nin ödeneceği yönünde olduğundan sözleşmede belirsiz vadenin kabul edildiğinin varsayılacağı, belirsiz vade sözleşmede ifade edildiği üzere davalının davadışı …’den ödeme aldığı tarih olduğu, söz konusu ödemenin 08/12/2017 tarihinde alındığı, bu durumda sözleşmeden doğan borcun 08/12/2017 tarihinde muaccel hale geldiği, temerrüd faizinin bu tarihten itibaren başlayabileceği, dava tarihinde alacağın muaccel olmaması, alacağın belirsiz vadeye bağlandığı ve borçlunun aktif bir fiili ile ancak muaccel olabileceği için bu durumun davayı red sebebi teşkil etmeyeceği yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Yapılan yargılama, toplanan deliller ve bilirkişi raporlarına göre; taraflararasında…-… isimli kuruyük gemisinin kurtarılması konusunda 13/11/2012 tarihinde 33.000,00 TL bedel üzerinden kurtarma sözleşmesinin yapıldığı, sözleşmede “davalının …’den ödemeyi alır almaz peşinen ödeyeceğinin” kararlaştırıldığı, bu durumda taraflararasında kurtarma ücretinin ödenmesinin belirsiz ve şarta bağlı bir vadeye bağlandığı, Türk Hukukunda kural olarak borç doğumunda muaccel olmakla birlikte tarafların sözleşme ile anlaşarak borcun doğum tarihini geciktirmeleri yada borcun doğumunu bir geciktirici şarta bağlayarak borcun doğum tarihini sözleşmenin kurulmasından sonraki bir zamana bırakmaları mümkün olduğundan tarafların belirledikleri şarta bağla vadenin de geçerli olduğu, belirsiz vade söz konusu olduğunda vadenin gelip gelmediğini alacaklının bilmesi herzaman mümkün olmadığından somut uyuşmazlıkta davacının alacağını tahsil etmek için icra takibi başlatmakta ve dava açmakta hukuki menfaatinin bulunduğu, nitekim davalının geminin donatanı olan …hakkında İzmir… İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden 03/02/2016 tarihinde icra takibi başlattığı, söz konusu icra takibinden dolayı Gofer tarafından 08/12/2017 tarihinde davalıya ödeme yapıldığı, bu durumda dava konusu olan alacağın 08/12/2017 tarihinde muaccel hale geldiği anlaşılmıştır.

Davalı vekili tarafından icra takip tarihi itibariyle alacağın henüz muaccel olmadığı, bu nedenle davanın reddi gerektiği ileri sürülmüş ise de, belirsiz vade söz konusu olduğunda vadenin gelip gelmediğini alacaklının bilmesi beklenemeyeceğinden davacının icra takibi yada mahkeme aracılığıyla bunu tespit ettirmek isteyebileceği, bu nedenle davacının icra takibi başlatmakta ve dava açmakta hukuki menfaatinin bulunduğu, zira yapılan yargılama sırasında davacının alacağının vadesinin geldiğinin tespit edildiği, şayet davacı icra takibi başlatmayıp dava açmamış olsaydı vadenin geldiğini ve nezaman geldiğini tespit etmesinin mümkün olamayacağı, belki zamanaşımı sürelerini dahi kaçıracağı gözönüne alındığında icra takip tarihi itibariyle alacağın henüz vadesi gelmemiş olsa da, davacının icra takibi başlatmakta hukuki menfaati olduğu gibi aksinin kabulünün usul ekonomisine aykırı olacağı gözönüne alınarak davalının muacceliyet konusundaki itirazı yerinde görülmeyerek yargılama faaliyetine devam olunmuştur.
Davalı tarafından cevap dilekçesinde kurtarma faaliyetinin gereği gibi yerine getirilmediği savunulmuş ise de, davalı vekili tarafından 22/02/2006 tarihli duruşmada davacının kurtarma yardım hizmeti verdiği kabul edilip, henüz … firmasından tahsilat yapmadıkları için ödemeyi gerçekleştiremedikleri ifade edildiğinden davacının kurtarma hizmetini yerine getirdiği kabul edilmiştir.
Davalı tarafça kurtarma faaliyeti nedeniyle para cezalarının ödendiği, bu cezalara davacının sebebiyet verdiği, dolayısıyla ödenen cezaların alacaktan mahsup edilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de, cezaların şahsiliği gereğince davalı adına kesilen cezalardan davalı sorumlu olacağından para cezaları ile ilgili olarak kurtarma alacağından herhangi bir indirim yapılamayacağı değerlendirilmiştir.
Taraflararasında akdedilen 13/11/2012 tarihli sözleşmede kurtarma ücreti 33.000,00 TL olarak belirlenmiş olup, sözleşme kurulduktan sonra davalı tarafından 2.000,00 TL yakıt ödemesi adı altında ve 1.125,00 TL’de banka havalesi ile ödeme yapıldığı anlaşıldığından bu ödemelerin 33.000,00 TL alacak miktarından mahsup edilmesi ile davacının bakiye alacağının 29.875,00 TL olacağı, söz konusu alacağın yukarıda açıklandığı üzere davalının davadışı …firmasından tahsilat yaptığı 08/12/2017 tarihinde muaccel hale geldiği, bu durumda alacağa 08/12/2017 tarihinden itibaren faiz yürütüleceği, takip ve dava tarihi itibariyle alacak muaccel olmadığından icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceği kanaatine varıldığından bu kanaat ışığında 29.875,00 TL üzerinden davanın kısmen kabulü ile bu tutara 08/12/2017 tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmek suretiyle davalıdan tahsili için icra takibinin devamına, koşulları oluşmadığından davacının icra inkar tazminatı talebinin reddi yönünde aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM/Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün… esas sayılı icra takibine itirazının kısmen iptaline, 29.875,00 TL ‘nin 08/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili için icra takibinin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Koşulları oluşmadığından davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harç Tarifesi gereğince tayin olunan 2.040,76 TL harçtan 563,56 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 1.477,20 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irad kaydına,
563,56 TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
4-Davacı taraf vekil ile temsil olunduğundan davanın kabul ve reddi oranına göre Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince tayin olunan 3.585,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

5-Davalı taraf vekil ile temsil olunduğundan davanın kabul ve reddi oranına göre Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince tayin olunan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 27,70 TL başvurma harcı, 208,50 TL posta gideri ile 3.600,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.836,20 TL yargılama giderinin davanın kabul ve reddi oranına göre hesaplanan 3.472,92 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı tarafından yatırılan gider avansı bakiyesinin karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde istinaf yolu (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine başvuru yolu) açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 04/03/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır