Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/442 E. 2018/439 K. 14.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
(DENİZCİLİK İHTİSAS MAHKEMESİ SIFATIYLA)

ESAS NO : 2015/442 Esas
KARAR NO : 2018/439

DAVA : Gemi Sicil Memurluğu Kararına İtiraz
DAVA TARİHİ : 17/08/2015
KARAR TARİHİ : 14/11/2018

Mahkememizde görülmekte olan Gemi Sicil Memurluğu Kararına İtiraz
davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin …, …, …, …, … ve … isimli gemilerin çıplak kira esası üzerinden 2002 yılından başlamak üzere 17 seneliğine gemi donatanı olan … Deniz Taşımacılığı AŞ’den kiraladığını, TTK ‘nun 1061/2.maddesi gereğince fiili donatan sıfatını iktisap eden müvekkilinin gemiler üzerindeki bu hakkından 2002 yılında gemilerin tescil olduğu Türk Uluslararası Gemi Siciline şerh düşülmek suretiyle gerek ilgili idarelerin gerekse üçüncü şahısların müvekkilinin sıfatından haberdar olunmasının sağlandığını, kiralanan gemilerden …, … ve … isimli üç geminin TUGS’daki tescillerinin terkin edilerek Türk Milli Gemi Siciline tescil edildiğine dair tasdiknamelerden müvekkilinin 11/08/2015 tarihinde muttali olduğunu, gemilerin sicil kaydına ve tasdiknamelerine müvekkilinin kiracılık sıfatı şerh düşülmüş olmasına rağmen …, … ve … gemilerinin TUGS’daki tescillerinin terkin edilip, Milli Gemi Siciline tescil edildikleri konusunda Liman Başkanlığı ve Gemi Sicil Müdürlüğü tarafından müvekkiline herhangi bir bildirimde bulunulmadığını, oysa ki TTK ‘nun 966.maddesine göre müvekkiline de resmi bildirim yapılması gerektiğini, Gemi Sicil Müdürlüğünün terkin işleminin hukuka aykırı ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu, 2002 yılında kiralanan ve 13 seneyi aşkın bir süredir TUGS’a tescilli bulunan gemilerin TUGS’a tescil edilmiş olmalarının mevzuata uygun olduğunu, … gemisinin Türkiye’de imal edilmiş olduğundan 4490 sayılı Kanuna göre TUGS’a tescili mümkün olan gemilerden olduğunu, yine … ve … isimli gemilerinde yurtdışından ithal edilmiş 3000 WT’un üzerinde ve ticari faaliyette kullanılan özel maksatlı gemiler olduğunu, gerek 4490 sayılı Kanunun 4.maddesinin (c) bendince gerekse ilgili yönetmeliğin 2.maddesinin (c) bendinde aranan özellikleri taşıdığını, dolasıyla bu gemilerinde TUGS’a tescilinde herhangi bir yasal engel bulunmadığını, gerek eski gerekse yeni gemi tasdiknamelerinde dahi görüleceği üzere barc niteliğinde olan … ve … ‘in Deniz Ticareti Genel Müdürlüğü tarafından 30 Nisan 2002 tarihinde yayınlanan deniz araçlarının tesciline yönelik usul ve esasların belirlenmesine ilişkin yönergenin 4.maddesi (c) bendi uyarınca servis motoru niteliğine haiz olan …’ün ise (f) bendi uyarınca TUGS’a tescil edilmesi gerektiğini, esasen barc ve servis motorunun gemi sıfat niteliklerinin 6102 sayılı TTK ‘nun 931.maddesi ile de teyit edildiğini, anılan kanun yönetmelik ve yönergeye uygun hareket edilerek söz konusu gemilerin 2002 yılında TUGS’a tescillerinin gerçekleştirildiğini, 13 yıldır TUGS’ta kayıtlı olan gemilerin terkin edilmelerinin sicile güven ilkesini de ihlal ettiğini, zira müvekkilinin sicil kayıtlarına ve hukuki düzenlemelere duyduğu güven çerçevesinde bahsedilen gemileri 13 yıllığına kiraladığını, gemilerin TUGS’a kayıtlı olmalarının kazanılmış hak oluşturduğunu ileri sürerek davalı tarafından düzenlenen 07/08/2015 tarihli TMGS tasdiknamelerinde yer alan ve müvekkilinin fiili donatanı işleteni olduğu …, … ve … isimli üç adet geminin TUGS’daki sicil kayıtlarının silinerek Türk Milli Gemi Siciline kaydedilmeleri yönünde resen yapılan işlemin yok sayılarak iptaline, üç geminin de yeniden TUGS’a kayıt edilmelerine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Türk Uluslararası Gemi Sicili ve Milli Gemi Sicili işlemlerine ilişkin olarak müvekkili Bakanlık tarafından yapılan çalışmalara göre geçmiş yıllarda tanımı ve cinsi itibariyle TUGS’a tescili uygun olmayan bazı gemi ve deniz araçlarının TUGS’a tescil edildiğinin tespit edildiğini, bu nedenle TUGS’a tescili uygun olmayan gemilerin Milli Gemi Siciline veya uygun olması halinde bağlama kütüğüne nakli konusunda maliklerinin sicil memurluğuna davet edilerek yazılı onayları alınmak suretiyle gerekli işlemin yapılması, davete icabet etmeyen maliklere ait gemilerin ise TTK ‘nun 966.maddesi gereğince TUGS’tan resen terkinlerinin yapılmasının Liman Başkanlığına bildirildiğini, İstanbul Liman Başkanlığı tarafından yapılan çalışma sonucunda 155 adet gemi / deniz aracının TUGS’a kayıt edilebilecek gemi niteliğinde olmadığı halde TUGS’ta kayıtlı olduklarının belirlendiğini, dava konusu gemilerin de TUGS’a tescili uygun olmayan gemilerden olduğunu, Liman Başkanlığı tarafından gerekli tebligat ve bilgi yazılarının gemi donatanı firmaya gönderildiği halde davanın kiracı konumundaki firma tarafından açıldığını, bu nedenle davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, dava konusu deniz araçlarının TUGS Kanunu 2 ve 4.maddesi ile Bakanlık tarafından yayınlanan “Türk Uluslararası Gemi Siciline tescil edilecek özel maksatlı, özel yapılı gemi listesi ve Türk Uluslararası Gemi Siciline tescil edilebilecek özel maksatlı, özel yapılı gemilerin AB normuna göre isim ve kodları” listesi kapsamında yer almadığını, TUGS’a tescilli olmaması gereken dava konusu gemi ve deniz araçlarına ait cinsin Bakanlık tarafından belirlenerek yayınlanan özel maksatlı / özel yapılı gemiler listesinde de hiçbir zaman yer almadığını, Bakanlıktan alınan talimat gereğince … Başkanlığı tarafından 21/01/2015 tarih … sayılı yazı ile söz konusu gemi / deniz araçlarının donatanı olan … Deniz Taşımacılığı AŞ ‘ye TUGS’a tescilli olmaması gereken gemi cinslerinden olduğu, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde gemilerin Milli Gemi Siciline tescil edilmesi için talepte bulunulması gerektiği, verilen süre içerisinde Milli Gemi Siciline nakil talebinde bulunulmaması halinde mevcut sicil kayıtlarının terkini ile Milli Gemi Siciline nakil işlemlerinin resen yapılacağına dair kararın tebliğ edildiğini, …, … ve … isimli deniz araçlarının donatanı firmaya 10/02/2015 tarihinde gönderilen bahsi geçen gemilerin TUGS kayıtlarının devamı için Başkanlıkça verilen ve kendilerine daha önce tebliğ edilen kararımıza karşı yetkili mahkemeye 8 gün içerisinde itiraz etmeleri gerekirken bunu yapmayıp, itiraz dilekçesinin Liman Başkanlığına verildiğini, 05/05/2015 tarihli yazı ile talebin uygun görülmediğine dair karar olmasa da bilgilendirme maksatlı yazının ikinci kez donatana gönderildiğini, ancak dava konusu gemilerin TUGS’tan terkini hakkındaki … Başkanlığının ilk kararının tebliğinden itibaren 8 gün içerisinde yargı makamlarına itiraz edilmeyerek 21/07/2015 tarihinde dava açıldığını, dava TTK ‘nun 34.maddesinde düzenlenen 8 günlük yasal süre geçtikten sonra açıldığında bu nedenle terkin kararının kesinleşmiş olduğunu, yine Liman Başkanlığının 21/01/2015 tarihli ilk kararı uyarınca dava konusu gemilerin TUGS’tan terkin edilerek Milli Gemi Siciline naklen tescil edildiklerini, donatan firmaya 02/07/2015 tarihli yazı ile bildirildiğini, donatanın söz konusu bilgilendirme yazısından sonrada yargı makamları nezdinde itirazda bulunmadığını, sonuç olarak Sicil Müdürlüğü kararının itirazsız şekilde kesinleştiğini, hariçten satın alınarak TUGS’a tescil edilen söz konusu gemi ve deniz araçlarının cinsleri itibariyle TUGS Kanunu kapsamında olmadıkları anlaşıldığından Milli Gemi Siciline resen naklen tescil edildiklerini, sonuç olarak dava konusu olan servis motoru ve açık güverteli barçların TUGS Kanunun 2 ve 4.maddelerinde belirtilen ve bu kanunun kapsamını oluşturan gemi cinslerinden olmadığını, buna rağmen TUGS’a tescil edildiklerini, kanuna aykırı olan bir işlemin süreye bağlı kalmaksızın işlemi yapan idarenin herzaman geri alma yetkisinin yasadan kaynaklandığını savunarak davanın aktif husumet yokluğundan ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava; Türk Uluslararası Gemi Siciline kayıtlı iken İstanbul Liman Başkanlığı tarafından TUGS’taki kayıtları silinerek Milli Gemi Siciline tescili yapılan …, … ve … isimli deniz araçları hakkındaki söz konusu işlemin iptali ile gemilerin yeniden Türk Uluslararası Gemi Siciline tescili istemine ilişkindir.
Davacı vekili tarafından dava konusu gemilerin TUGS’a terkin edilmeden önce müvekkiline resmi bildirimde bulunulmadığı, gemilerin 13yılı aşkın bir zamandır TUGS tescilli iken sonradan Türk gemi siciline tescil edilmelerinin hukuka aykırı olduğu, sicile güven ilkesinin ihlal edildiği ileri sürülmüş olup, davacı vekili ise davacının gemilerin kiracısı olması nedeniyle aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı, gemilerin TUGS’taki kayıtlarının silinerek Türk milli Gemi Siciline tescil edilmesi işleminde hukuka aykırı bir durum ve usulsüzlük olmadığı, davanın TTK’nun 34. maddesinde düzenlenen 8 günlük yasal süre içinde açılmadığı, yapılan işlemler ile ilgili olarak gemi malikine bildirimde bulunulduğu halde herhangi bir itiraz ve yargı yoluna gidilmediği, bu şekilde kararın kesinleştiği, gemilerin tanım ve cinsleri itibariyle TUGS kanununun 2 ve 4 maddesi kapsamında olmadıkları halde TUGS’a tescil edildikleri savunularak davanın reddi istenmiştir.
Davalı vekili tarafından, davanın süresinde açılmadığı ileri sürülmüş ise de; davacının çıplak gemi kira sözleşmesi ile kiralayarak kullandığı … … … isimli gemilerin TUGS’ta ki kayıtlarının silinmesi ile ilgili olarak davacıya Gemi Sicil Müdürlüğü tarafından herhangi bir bildirimde bulunulmadığı, bu durumda dava için yasa da ön görülen 8 günlük sürenin öğrenme ile başlayacağı değerlendirildiğinden davanın süresinde olduğu kabul edilmiştir.
Davalı vekili tarafından gemilerin kiracısı konumundaki davacının dava açma ehliyeti bulunmadığı savunulmuş ise de, dosya kapsamına göre dava konusu gemilerin kullanma hakkının davacı şirkete ait olduğu, Deniz Ticaret Hukukunda gemi maliki sıfatının (Shıpp Owner) gerek Medeni Kanun anlamındaki mülkiyet hakkını gerekse ekonomik mülkiyeti kapsadığı, Türk Ticaret Kanunun donatanlık sıfatı bakımından her iki tip mülkiyeti de bir tuttuğu Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde de gemi maliki (Shıp Owner) sıfatının her ikisini de içine aldığı, TTK ‘nun 1061.maddesine göre davacı söz konusu gemilerin donatanı sayıldığından işbu davada aktif husumet ehliyetinin bulunduğu değerlendirilmiştir.
Davacı vekili tarafından TTK’nun sicilden re’sen terkini düzenleyen 966.maddesinde yalnızca malik – donatan sıfatına haiz kimselere değil tüm hak sahiplerine bildirim yapılacağının düzenlendiği halde dava konusu gemilerin sicil kayıtlarında ve tasdiknamelerinde davacının çıplak kiracılık sıfatı şerh düşülmüş olmasına rağmen İstanbul Liman Başkanlığı tarafından yapılan terkin ve tescil işlemleri ile ilgili olarak müvekkili şirkete herhangi bir bildirimde bulunulmadığı, bu nedenle yapılan işlemin müvekkili açısından kesinleşmiş sayılamayacağı ileri sürülmüş ise de TTK 966.maddesinde gemi sicil müdürlüğü tarafından yapılacak resen terkine ilişkin hükümlerin düzenlendiği, somut uyuşmazlıkta ise TTK 966.maddesine göre yapılmış resen bir terkin işleminden sözedilemeyeceği, zira daha önce TUGS’ a tescil edilmiş olan gemilerin sonradan TUGS ‘a tescil edilecek gemilerden olmadığının tespit edilmesi üzerine TUGS’ta ki kayıtlarının silinerek Milli Gemi Siciline tescil edilmeleri işleminin TTK ‘nun 966.maddesi kapsamında bir resen terkin sayılamayacağı, zira söz konusu işlemin sicil kaydının düzeltilmesi mahiyetinde olduğu dolasıyla davacı gemi kiracısına tebligat yapılmamasının yapılan işlemlerin sihatini etkilemeyeceği değerlendirildiğinden davacı vekilinin aksi yöndeki savunması yerinde görülmemiştir.
Dava konusu olan … … … isimli gemilerin Türk Uluslararası Gemi Siciline tescil edilecek gemilerden olup olmadığı, buna göre davalı İstanbul Liman Başkanlığı Gemi Sicil Müdürlüğü tarafından gemilerin TUGS’ taki kayıtlarının silinerek Milli Gemi Siciline tescil edilmesine ilişkin işlemin hukuka uygun olup olmadığının tespiti açısından konusunda uzman bilirkişilerden rapor alınmasına karar verilmiş olup, 12/07/2016 tarihli birinci bilirkişi raporunda; dava konusu gemilerin davalı Bakanlık tarafından yayınlanan Türk Uluslararası Gemi Siciline tescil edilecek özel maksatlı ve özel yapılı gemilere ilişkin listeye dahil edilmediği, Bakanlığın deniz araçlarının tesciline ilişkin usul ve esasların belirlenmesine dair yönerge yayınladığı, yönergenin İstanbul Liman Başkanlığının web sayfasında da yer aldığı, ancak yapılan araştırmada söz konusu yönergenin yürürlükten kalktığının tespit edildiğini, söz konusu yönerge dava konusu gemilerin TUGS’taki kayıtlarının silinmesinden önce yürürlükten kaldırılması halinde anılan gemilerin TUGS’a tescil edilmelerinin mevzuat gereğince uygun olduğu, zira söz konusu yönergenin barç türü deniz araçlarını da kapsadığı belirtilmiştir.
21/12/2017 tarihli ikinci bilirkişi raporunda ise; TUGS kanunun 2/1 maddesinde tıp ve esvafları Bakanlık tarafından belirtilen 2 maddesinin (I) fıkrasında “….. tıp ve esvafları bakanlık tarafından belirlenen ” ifadesi ile özel amaçlı ve özel yapılı ticaret gemilerinin bakanlık tarafından belirlenen tiplerin dışında kalanları için tescil yasağı getirildiğinin söylenemeyeceği, zira dava konusu … … … isimli gemilerin servis motoru ve barç denilen ve denizde kazanç elde etme amacıyla kullanılan deniz araçları yani ticaret gemileri olmalarından dolayı TUGS kanunu anlamında gemi sayılacaklarını, Türk Uluslararası Gemi Siciline tescil edilecek gemilerin esaslı şartlarının Türkiye’de bulunan Türk ve ticaret gemisi olmaları ve yurt dışından ithal edilen yolcu gemilerine ve özel amaçlı gemilere mahsus olmak üzere belirli tonaja sahip olmaları gerektiği, Türk Uluslararası Gemi Sicil Kanunun 4.maddesine göre bu sicile tescil edilecek 2.grup gemilerin ise yurtiçinde inşaa edilen gemiler ve yatlar olduğu, yurtdışından ithal edilen yolcu gemileri ile özel maksatlı özel yapılı ve tonaj şartlı gemiler ile yurtdışında finansal kiralama yoluyla temin edilecek gemilerinde özel sütuna kaydedilecek gemiler olduğu, bu nedenle davacının kullandığı gemilerin Türk Uluslararası Gemi Siciline tescilinden uygun olduğu, olayda resen terkin şartlarının mevcut olmadığı, bu nedenle davalı bakanlığın terkin işlemlerinin gerek esas gerek usul yönünden hukuka aykırı olduğu yönünde görüş bildirilmiştir.
Yapılan yargılama sonunda; Türk Uluslararası Gemi Siciline tescil edilecek gemiler ile deniz araçları TUGS kanunun 4 ve 5.maddesinde düzenlenmiştir. Bu nedenle, TUGS’a tescil edilebilecek gemiler, yatlar ile özel maksatlı – özel yapılı gemilerin belirlenmesinde TUGS Kanununda yer alan tanımların esas alınması gerekmektedir. Dava konusu acente botları ile palamar botları özel maksatlı ve özel yapılı gemi sınıfında yer almakta olup, TUGS Kanununa göre gemi ve yat kapsamında olmayan denizde yük ve yolcu taşıma yada balıkçılık dışında diğer bir ticari amaca tahsis edilmiş özel maksatlı, tahsis amacına uygun kullanımın gerektirdiği şekilde inşa edilmiş gemiler olduğu anlaşılmaktadır. TUGS Kanununun 4.maddesi (d) fıkrasında hangi gemilerin özel maksatlı – özel yapılı gemiler olduğunu belirleme yetkisi idareye bırakılmıştır. Eldeki dosyada, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Deniz ve İç Sular Düzenleme Genel Müdürlüğü tarafından … Başkanlığına gönderilen 10/11/2014 tarihli … sayılı müsteşarlık talimatında, TUGS’a tescili uygun olmayan gemi ve deniz araçlarının TUGS’tan milli gemi siciline veya uygun olması halinde bağlama kütüğüne nakli konusunda maliklerinin sicil memurluğuna davet edilerek yazılı onayları alınmak suretiyle gerekli işlemlerin yapılması, davete icabet etmeyen maliklere ait gemi ve deniz araçlarının TTK ‘nun 966.maddesi gereğince TUGS’tan resen terkinlerinin yapılarak milli gemi siciline veya bağlama kütüğüne kaydının yapılması istenmiş olduğundan İstanbul Liman Başkanlığı tarafından Denizcilik Müsteşarlığının TUGS Kanununun 4/d maddesinde idareye verilen yetki hükmüne dayanılarak hazırladığı 13/07/2007 tarih ve … sayılı oluru ile yürürlüğe giren TUGS’a tescil edilecek özel maksatlı ve özel yapılı gemiler listesi içerisinde yer almayan hizmet gemisi grubuna giren acente botu ve palamar botu cinsi (davacılara ait gemilerin de bulunduğu) 155 adet geminin ilgililerin davet yazısına icabet etmemesi nedeni ile TUGS’taki kayıtlarının resen terkin edilerek milli gemi siciline kaydedilmesinde bir usulsüzlük bulunmadığı, zira dava konusu acente botu ve palamar botu cinsi gemilerin TUGS’a tescil edilebilecek gemilerden olmadığı, davacılara ait acente botu ve palamar botu cinsi gemilerinde bu kapsamda TUGS ‘taki kayıtlarının resen terkin edilerek milli gemi siciline tescil edildikleri anlaşıldığından, bu nedenle davacıların İstanbul Liman Başkanlığının yapmış olduğu terkin ve tescil işleminin iptali koşullarının oluşmadığı kanaatine varılarak açıklanan tüm bu nedenlerle davanın reddi yönünde aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM/Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 35,90 TL harçtan peşin alınan 27,70 TL harcın düşümü ile eksik alınan 8,20 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irad kaydına,
3-Davalı taraf vekil ile temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince tayin olunan 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 125,50 TL posta giderinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansı bakiyesinin karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde istinaf yolu (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine başvuru yolu) açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 14/11/2018

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır