Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/311 E. 2020/322 K. 24.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
(DENİZCİLİK İHTİSAS MAHKEMESİ SIFATIYLA)

ESAS NO : 2015/311 Esas
KARAR NO : 2020/322
DAVA : İtirazın İptali (Gemi Ve Yük Alacaklılığından Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/06/2015
KARAR TARİHİ : 24/11/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Gemi Ve Yük Alacaklılığından Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirketin borçlu şirket ile ticari faaliyette bulunduğunu, kalan bakiye alacağını tahsil edemediğini, İstanbul / Yeni Delhi ( Hindistan) arası deniz taşıma işlerine ilişkin faturalardan, taşıma belgelerinden ve mail yazışmalarından da anlaşılacağı üzere bedeli talep edilen hizmetin görülmesiyle ilgili detaylar konusunda davalı ile mutabık kalındığını, hizmetin görülmesi için davalı tarafça onay verildiğini, ancak davalının ödemeden kaçınarak borcunu inkar ettiğini, ardından … İcra Müdürlüğünün 2014/… Esas sayılı dosyasından başlatılan icra takibine itiraz ettiğini, davacı şirketin davalının talep ettiği hizmeti talep edildiği şekilde ve davalının onanıyla yerine getirdiğini, hizmet bedeli olarak davalıya 18/12/2014 tarihli 67.855,50 USD bedelli bir faturanın tanzim edilerek tebliğ edildiğini, itirazın iptaline takibin kaldığı yerden devam etmesine, davalı hakkında %20 ‘den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı şirketin Hindistan’da bulunan … firmasına satış yaptığı ürünlerin taşınması konusunda davacı ile anlaştığını, davacının davalı şirketin ürünlerini CIF teslim ile taşımayı kabul ettiğini, davalı şirketin CIF teslimden kaynaklanan navlun bedeli, yükleme masrafları ve sigorta konusundaki edimlerini yerine getirdiğini, dava konusu taşıma nedeniyle davacıya herhangi bir borcunun kalmadığını, CIF satışta, satıcı davalı şirketin, yüklemeden sonraki hasar ve ek harcamalardan sorumlu olmadığını, davacı tarafından talep edilen demuraj ve imha masraflarının davalı şirketin sorumluluğunda olmadığını, tamamen alıcı … firmasının sorumluluğunda olduğunu, davacının bu hususu bilmesine rağmen demuraj ve imha masrafları için davalı şirket adına fatura düzenlediğini, faturaya itiraz edilmesi üzerine bir kere itiraz edilmiş faturaya dayalı icra takibi yaptığını, davacının taleplerini kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davacının demuraj bedeli olarak 17.376,47 USD talep ederken daha sonra demuraj ve imha için ödeme yaptığından bahisle davalı şirketten 67. 907,55 USD talep ettiğini ancak yaptığı ödemelere ilişkin herhangi bir belge sunamadığını, bu nedenle öncelikle ispatlanamayan davanın reddinin talep ettiklerini, ayrıca davacının kendi kusuru ile zararın artmasına neden olduğundan, artan zarardan davalı şirketin sorumlu olmaması gerektiğini, davacı şirketin tarafından talep edilen faiz ve faiz oranı fahiş olduğundan , bu taleplerin de reddinin gerektiğini, icra takibine konu yapılan alacağın dayanağı faturaya itiraz edilerek fatura aslı davacıya iade edildiğinden, ortada likit yani belirlenebilir bir alacak söz konusu olmadığından icra inkar tazminatı talebinin reddinin gerektiğini beyan ve talep etmiştir.
Dava; Taraflar arasındaki deniz taşıma ilişkisinden doğan ve alıcı tarafından emtiaların teslim alınmaması üzerine oluşan masrafların davalıdan tahsili talebi ile başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali davası olup, uyuşmazlığın, davacı tarafından taşımaya konu edimlerin yerine getirilip getirilmediği, malların alıcısı tarafından alınmaması nedeniyle oluşan masraflar nedeniyle davalının sorumluluğununu bulunup bulunmadığı ve buna göre varsa davacı alacağının miktarının tespiti hususlarında toplandığı anlaşılmıştır.
… İcra Müdürlüğünün 2014/… Esas sayılı icra takip dosyası incelendiğinde, 22/12/2014 tarihinde davalı aleyhine icra takibine başlandığı, ödeme emrinin davalı borçluya 24/12/2014 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlu tarafından 30/12/2014 tarihinde borca itiraz edildiği, eldeki davanın ise 05/06/2015 tarihinde İİK 67 maddesi gereğince 1 yıllık yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkememiz tarafından belirlenen heyetin hazırladığı 18/11/2016 havale tarihli bilirkişi kök raporunda özetle; Davacı ve davalı tarafların ticari defterlerinin HMK 222 maddesi gereği lehine delil vasfını haiz olduğunu, Davacı ile davalı arasında taşıma-navlun sözleşmesi konusunda ihtilaf bulunmadığını, davalının kombine taşıma konişmentosu ile üstlendiği taşımada deniz taşımasını dava dışı OOCL firması aracılığı ile ifa ettiğini, dava dışı deniz taşıyanının malı Hindistan’a götürmesine karşın, gönderilen- alıcının malı almadığı ve mala ilişkin ilgisini göstermediğini, satışın ne tür teslim şekliyle yapıldığına bakılmaksızın, taşıyan karşısında akdi sorumluluğun taşıtana ait olduğunu, somut olayda da OOCL karşısında DSV firmasının; DSV karşısında ise davalı DETAY firmasının taşıtan sıfatı ile sorumlu olacağını, alıcının malı almamasının bir teslim engeli olduğu gözetilerek, oluşan demuraj ve sair masraflar ile tasfiye giderlerinden satıcı-taşıtanın sorumlu olduğunu, somut olayda davacının 67,855.50 USD ödemeye katlandığı ve tamamını davalıya rücu etmekte haklı olduğunun değerlendirildiğini, davacının giriştiği takibin ana para miktarı olan 67.855,50 USD bakımından haklı olduğu ve takibin devamı gerektiğini, işlemiş faiz talebi bakımından davalının temerrüt ihtarı ile temerrüde düşürüldüğü sabit olmadığı gözetilerek, takip tarihine kadar 52,05 USD işlemiş faiz talebinin yerinde olmadığını, alacak miktarının rücuen tazmin alacağı için düzenlenen bir adet fatura kaynaklı alacak olduğu; faturanın demuraj ve tasfiye masrafına ilişkin içeriği gözetildiğinde davacı yararına inkar tazminatı talebinin mahkemenin takdirinde olacağı görüş ve kanaatini bildirdiği görülmüştür.
Mahkememiz tarafından belirlenen heyetin hazırladığı 22/06/2017 havale tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; Kök raporda her ne kadar davacının katlandığı tüm bedel olan 67.855,50 USD ödemenin davalıya rücu edilebileceği değerlendirilmiş ise de; varma yerine ulaştıktan sonra CİF teslim şartı da gözetilerek alıcıya mal teslim edilmediğini, 5.5 ayı bulan sürelerle malın varma yeri limanında beklemesinden ve teslim engelinden davalıyı haberdar etmemekte kusurlu olduğunu, davalının da CİF satış teslim şekline güvenerek, alıcısına malın teslim edilemediği veya edildiği hususunda gerekli araştırmayı yapmaksızın ve navlun sözleşmesinde taşıtan olduğunu göz ardı ederek hareketsiz kalmakta kusurlu olduğunu, oysa CİF satış teslim şeklinde dahi alıcının mala ilgisini göstermemesi ve malı çekmemesi halinde varma yeri masrafları ve malı geri çekmek veya mala tasarruf etmek bakımından yetkinin taşıtana geçtiğini, bu çerçevede eşit %50 müterafik kusurları ile bu denli zararın artmasına sebebiyet verdikleri kabul edilerek davacının katlandığı masrafın 67.855,50 USD x 0,50 kusur oranı = 33.927,75 USD ve 26,03 USD işlemiş faizi davalıya yansıtabileceğinin değerlendirildiğini, mahkemece kusur oranı ve buna bağlı olarak davacının rücu edebileceği alacak miktarının nihai takdirinin mahkemeye ait olduğunu, Kök rapor sonuç ve kanaatlerimizin aynen devam ettiği görüş ve kanaatlerini bildirdiği görülmüştür.
Mahkememiz tarafından 11/09/2017 tarihli duruşma 1 nolu ara kararı gereğince dosyaya sunulan kök ve ek raporlarda tarafların sorumlulukları yönünden farklı değerlendirmeler yapılmış olduğundan yeni bir heyetten rapor alınmasına karar verilmiş olup mahkememiz tarafından yeni belirlenen heyetin hazırladığı havale tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davacı yanın 2014 yılı Ticari defterlerinin 6102 sayılı TTK.. İlgili hükümleri yönünden usulüne uygun tutulmuş olduğu kanaatine varıldığını, Davalı yanın 2014 yılı Ticari defterlerinin 6102 sayılı TTK İlgili hükümleri yönünden usulüne uygun tutulmuş olduğu kanaatine varıldığını, Davacı yan tarafından davalı yana 1 adet 67.855,50 USD tutarlı fatura düzenlenmiş olduğunu, Düzenlenen fatura davacı yanın ticari defter kayıtlarında mevcut olup davalı yan ticari defterlerinde kayıtlı olmadığını, Davalı vekili tarafından keşide edilen … Noterliği’nin 26/12/2014 tarih ve … sayılı ihtarnamesi ile; ihtilaflı davacı şirket faturasına itiraz edildiğini, … düzenlediği konular bakımından etkisini yalnızca satış ilişkinin tarafları hakkında göstereceğini, satış sözleşmesinden bağımsız navlun sözleşmesinin taşıyanına etki etmeyeceği bu sebeple Davalı’nın CİF kaydına ilişkin savunmalarının yerinde olmadığını, Davacı ile Davalı arasında navlun sözleşmesi kurulduğunu, Davacının asıl navlun sözleşmesi uyarınca taşıyan Davalı’nın ise taşıtan sıfatına sahip olduğunu, davacı’nın üstlendiği taşımayı kendisinin yerine getirmediğini dava dışı dışı OOCL şirketi ile alt navlun sözleşmesi kurduğunu, bu sözleşme uyarınca Davacı’nın taşıtan dava-dışı OOCL’nin ise taşıyan sıfatına sahip olduğunu, Davacı’nın dava-dışı OOC’L’ye ödediği meblağı asıl navlun sözleşmesinin diğer tarafı Davalı’dan talep ettiği bu uyuşmazlıkta aktif husumeti bulunduğunu, Konteyner gecikme ücreti bakımından TTK 1203 maddesinin koşulları gerçekleşmediği için navlun sözleşmesinin taşıtanı olanı davalının bu istemden dolayı davacı’ya karşı sorumlu olması gerektiğini, uyuşmazlıkta oluşan konteyner gecikme ücretinin 18.615 USD olduğu ve fakat dava-dışı fiilî taşıyanın bunun %50’sinden feragat ettiği ve faturada 9.307,50 USD yansıttığı bilgisi yer aldığı ancak yukarıda açıklandığı üzere heyetimiz tarafından bu hesaplamanın yerinde olup olmadığının denetiminin yapılması dosyadaki bilgi ve belgeler kapsamında mümkün olmadığını, 8/2/2014 tarihinde boşaltıldığı iddia edilen konteynerin içindeki eşya bakımından Davalı satıcının satış sözleşmesi uyarınca satmış olduğu eşyaların akıbetinin ne olduğunu 6 ay boyunca takip etmemesi ve teslim alınmadığını bilmemesinin mümkün olmadığını, Davalı’mn kurmuş olduğu navlun sözleşmesi uyarınca sözleşmesel ilişki çerçevesinde konteyner gecikme ücretındcn sorumlu olması gerektiğini, Sayın Mahkemc’nin konteyner gecikme ücreti bakımından bildirim tarihini esas alması durumunda ise Davalı her halükarda 4/8/2014 tarihi ilâ konteynerlerin boş iade edilme tarihinin 27/11/2014 tarihi olması hâlinde bu tarih arasında oluşan konteyner gecikme ücretinden sorumlu olması gerektiğini, Talep oJunan 48,387 USD’lik depo masrafı için dava-dışı fiilî taşıyanın kime ne kadar Ödediğine ilişkin herhangi bir belge ve tarife dosya içeriğinde bulunmadığını, bu sebeple bu meblağın gerçeği yansıtıp yansıtmadığını tespit etmek mümkün olmadığını, dosyadaki delilleri yeterli görmesi hâlinde bir üst paragrafta konteyner gecikme ücreti için varılan sonucun depo masrafı için de geçerli olması gerektiğini, talep olunan 10.161 USD’lik imha masrafları hakkında dosyada dava-dışı fiilî taşıyan tarafından imha masrafları karşılığında kime nc kadar ödendiğine dair resmî bir belge bulunmadığını, bu sebeple bu meblağın gerçeği yansıtıp yansıtmadığını tespit etmek mümkün olmadığını, Sayın Mahkeme’nin dosyadaki delilleri yeterli görmesi hâlinde Davacı tarafından Davalı’ya imha süreci hakkında Öncesinde bildirimde bulunulduğu için bu meblağın tamamından Davalı’tun sorumlu olması gerektiği görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Mahkememiz tarafından belirlenen heyetin hazırladığı 13/04/2018 havale tarihli ek bilirkişi raporunda özetle; Davalı’nın CIF satış itirazları bakamından kök kaporda vardığı kanaatin ek raporda yer verdiğini, ek gerekçelerle muhafaa edildiğini, dosyaya Davacı tarafından sunulan tarife sonrasında konteyner gecikme ücreti için yaptığı hesaplamada, hesaplama 04/08/2014 ile 27/11/2014 tarihleri arasında yapıldığını, aradaki gün ve serbest süre düşüldükten sonra konteyner gecikme ücretinin 5.500 USD olduğu, Hesaplama 21/2/2014 ile 27/11/2014 tarihleri arasında yapıldığında aradaki gün sayısının 279 gün olduğu ve bu süreden serbest süre düşüldükten sonra konteyner gecikme ücreti ise 13.700 USD hesap edildiği, dava – dışı fiili taşıyanın % 50 indirimle 9.307,50 USD konteyner gecikme ücretini davacıdan tahsil ettiğini, gerçekte oluşan konteyner gecikme ücretin iddiasının dosyadaki verilerle ortaya konulamadığını görüş ve kanaatini bildirdiği görülmüştür.
Mahkememiz tarafından belirlenen heyetin hazırladığı 01/09/2020 havale tarihli 2. ek bilirkişi raporunda özetle; Yapılan değerlendirmede önceki tarihli raporda varılen kanaati koruduklarını beyan etmişlerdir.
Taraflar arasında İstanbul-Yeni Delhi arası deniz taşıma işi kapsamında birtaşıma akdi söz konusu olmakla, bu ilişki bakımından davalının gönderen olduğu, davacının ise davalıya karşı taşıyan sıfatını haiz olduğu ancak taşımanın fiilen dava dışı OOCL firması tarafından ifa edildiği dosya kapsamındaki taraf beyanları, mail yazışmaları ile taşıma senetlerinden anlaşılmakla bu husus uyuşmazlık konusu da değildir.Dosyada yer alan belgeler incelendiğinde davalı Detay Gıda ile davacı arasında navlun sözleşmesi kurulduğu, bu sözleşme uyarınca Davacı ‘nın taşıyan Davalı’nın ise taşıtan sıfatını aldığı anlaşılmaktadır. Dava-dışı alıcı ise navlun sözleşmesinin tarafı olmayan üçüncü kişi gönderilendir. Davacı, navlun sözleşmesi uyarınca üstlendiği deniz taşımasını kendisi yerine getirmemiş ve dava-dışı OOCL şirketi ile alt navlun sözleşmesi kurmuştur. Taşıma ilişkisinde dava-dışı OOCL TTK 1191 maddesi anlamında fiilî taşıyandır. Alt navlun sözleşmesi kapsamında ise Davacı taşıtan, dava-dışı OOCL ise taşıtan sıfatını alır. Davalı, davacı karısında taşıtan sıfatını haizdir. Davacı ise fiili taşıyan OOCL konşimentosu kapsamında dava dışı firmaya karşı taşıtan olmakla, uyuşmazlık ise davacı tarafından dava dışı firmaya emtiaların alıcısı tarafından alınmaması nedeniyle ödenen demuraj, depo ve imha masrafları nedeniyle davalının sorumlu olup olmadığı noktasındadır.
Davalı vekili satışın CIF esaslı olması nedeniyle davaya konu masraflardan sorumluluğunun bulunmadığını savunmaktadır. Bu nedenle öncelikle bu hususun açıklanması gerekmektedir.
Milletlerarası ticari terimler (INCOTERMS = International Commercial Terms) milletlerarası satış sözleşmelerinde eşyanın sevk ve teslimine ilişkin kuralların yoruma ilişkin bir dizi kuralları ifade eder. Dosyada alınan bilirkişi raporlarında açıklandığı üzere, INCOTERMS esasen satış sözleşmesi kayıtlarıdır ve yalnızca satış sözleşmelerine ilişkin sonuç doğurur. Satış sözleşmesinin tarafları satıcı ve alıcıdır. Dolayısıyla, INCOTERMS düzenlediği konular bakımından etkisini yalnızca satış ilişkinin tarafları hakkında gösterir. INCOTERMS kuralları ile satış sözleşmesinin taraflarına ilişkin getirilen düzenlemeler;
– İhracat ve ihracata bağlı gümrük işlemlerini satıcı mı yoksa alıcı mı yapacak,
– Eşyanın satıcı tarafından alıcıya teslim edileceği yerin neresi olduğu,
– Dış ticarete konu olan malların satıcının ülkesinden alıcının ülkesine taşınması için ana taşıma sözleşmesini satıcının mı yoksa alıcının mı kuracağı, taşıma ücretini kimin ödeyeceği
-Satıcının eşyayı sigorta ettirme ve sigorta primi ödeme yükümlülüğünün olup olmadığı,
-Eşyanın teslimine kadar olan masraflardan satıcının mı yoksa alıcının mı sorumlu olacağı,
-Eşyanın teslimine kadar olan süreçte, mallarda meydana gelen hasar ve zarara satıcının mı yoksa alıcının mı katlanacağı,
-Eşyanın ithalatı ve ithalata bağlı işlemlerini satıcının mı yoksa alıcının mı yapacağı hususlarını içermektedir.
Buna göre, Milletlerarası Ticari terimler, satış sözleşmesinin tarafları arasındaki yükümlülükleri düzenler. Diğer bir ifadeyle sözleşmesel ilişki kapsamında sonuç doğurur. Bu terimlerin diğer başka sözleşmelere de dolaylı etkisi vardır. Taşıma Hukuku bakımından navlun yani denizde eşya taşıma sözleşmesini kimin kuracağı söz konusu dolaylı etkilerden birisidir. Söz gelimi, uyuşmazlığa konu olan satış ilişkisinde yer alan CİF kaydı uyarınca navlun sözleşmesini kurma yükümlülüğü satış sözleşmesinin satıcı tarafının üzerindedir. Diğer bir ifadeyle, CİF kaydı uyarınca eşyanın ithalat ve ithalata bağlı işlemlerinin alıcı tarafından yerine getirilmesi, satış sözleşmesi uyarınca alıcının satıcıya karşı bir yükümlülüğüdür. Satış sözleşmesinden bağımsız olan navlun sözleşmesini ise esasen etkilemez. Alıcının bu yükümlülüğünü yerine getirmemesi durumunda taşıma hukuku uyarınca satıcının taşıyana karşı sorumluluğunun doğması hâlinde, bu meblağı ödeyen satıcı ancak satış ilişkisi kapsamında alıcıya rücu edebilir. CİF kaydının konişmentoda yer alması bu sonucu değiştirmez. Eldeki uyuşmazlık bakımından ise, davalı vekilinin savunmasının aksine CIF kaydının satış sözleşmesinden bağımsız navlun sözleşmesi bakımından bir etkisi bulunmadığı dolayısıyla da aynı zamanda taşıtan olan davalı satıcının, emtiaların teslim alınmaması halinde oluşan masraflar nedeniyle sorumluluğunun bulunduğu mahkemece kabul olunmuştur.
Davaya konu olan alacak kalemlerinden olan ve dünya deniz ticareti ve hukukuna girmiş bulunan, konteyner demurajı özünde, konteyner işgaliye bedeli olmakla; konteyner üzerinde tasarruf hakkı bulunan kişi (Davacı), gönderilenin (alıcı) belli bir süre içinde konteyneri iade etmesini ister, çünkü konteyner başka taşımalarda kullanacaktır. Bu sebeple konteynerin gönderilen tarafından iadesi için genellikle belli serbest süreler ve bunun aşılması halinde aşamalı olarak yeni süreler kararlaştırılmakta, bu süreler için, artan oranlara göre ödemelerin yapılması istenmektedir. Söz konusu ücret dolu olarak gelen konteynerlerin gemiden tahliye edildiği gün ile içerisindeki eşyanın konteynerden boşaltılıp, taşıyanın deposuna iade edildiği güne kadar geçen süre, belirlenmiş gün sayısından fazla ise taşıyana ödenen bir ücrettir. Bu ödemelere de, gemilerin gecikmesi hâlinde ödenen “demuraj” teriminden türetilmiş olarak “konteyner demurajı” denilmektedir.
Konteynerlerin iadesindeki gecikme sebebiyle bir bedel isteyebilecek kişi, navlun sözleşmesi uyarınca taşıyandır. Söz konusu taşıyan taşıma işini fiilen yerine getirmiş olan kişidir. Uyuşmazlıkta taşıma işi fiilen dava-dışı OOCL şirketi tarafından yerine getirilmiştir. Dosyada taraflara ait ticari kayıtlar üzerinde yapılan mali incelemede de yer aldığı üzere bu şirket sözleşmesel ilişki çerçevesinde konteyner gecikme ücretini alt navlun sözleşmesinin taşıtanı Davacı’dan talep etmiş ve Davacı da bu meblağı ödemiştir. Bu meblağı ödeyen Davacının ödediği gecikme ücretini asıl navlun sözleşmesinin diğer tarafı davalıdan talep ettiği bu uyuşmazlıkta aktif husumeti bulunmaktadır.
Navlun sözleşmesinin tarafları taşıyan ve tanıtandır. Uyuşmazlıkta asıl navlun sözleşmesi bakımından yukarıda da açıklandığı üzere davacı taşıyan, davalı taşıtandır. Navlun sözleşmesinin gönderileni eğer navlun sözleşmesinin aynı zamanda tarafı değilse, diğer bir ifadeyle, taşıtan değilse anılan ücret ve masrafların borçlusu değildir. Ne var ki, TTK 1203 maddesinin koşullarının gerçekleşmesi hâlinde gönderilen söz konusu masraflardan sorumlu hâle gelir. Gönderilenin TTK 1203 maddesi kapsamında yer alan kalemlerden sorumlu tutulabilmesi, iki koşulun bir arada gerçekleşmesine bağlı kılınmıştır. Buna göre, gönderilenin sorumlu olabilmesi için, konişmento veya konişmentonun atıf yaptığı navlun sözleşmesinde gönderilenin anılan borçlardan sorumlu olacağı ilkesine yer verilmesi ve yükün gönderilen tarafından teslimin istenmesi gereklidir. Bu koşullar karşılandığında taşıtan ise borçtan kurtulur.
Uyuşmazlık bakımından değerlendirme yapıldığında, boşaltma limanı yetkili makamı tarafından verilen bilgiye göre eşyanın gönderilen tarafından teslim alınmadığı vc eşyanın imha sürecine girdiği sabittir. Bu kapsamda, TTK 1203 maddesinin koşullarının karşılanmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, dava konusu istemden sorumlu kişi taşıtan davalıdır.
Konteyner demuraj taleplerinde, talep edenin, iddiasını somut delillere dayandırması gereken ve bu şekilde hukuki olarak eksik olarak değerlendirilebilecek yönlerini minimalize eden bir yaklaşım sergilemesi gerekir. Konteyner demuraj taleplerinde somutlaştırılması gereken yönler aşağıdadır:
Taşıma sözleşmesi: Taşıtan ile gönderilen arasında yapılması gereken ve navlun, demuraj gibi somut verilerin yer aldığı bir sözleşme olabileceği gibi konteyner taşımasının doğası gereği elektronik ortamda yapılan slot/konteyner tahsisi ile, hat işleticisi firmanın gemisine yükleme yapılabilmesi sağlanmaktadır. Bu durumlarda, Konteyner taşımalarında, Konşimento da taşıma sözleşmesi olarak Türk ve uluslararası hukuk (İngiliz hukuku) tarafından kabul edilmiştir. Konşimento, kıymetli evrak olarak addedilip, konşimento üzerinde kayıtlı kurallar, taşıma sözleşmesi ve malı talep eden gönderilen – alıcı için de sözleşme olarak değerlendirilir.
Demuraj birim bedeli ve demuraj hesaplama şekli: Konteyner demuraj birim bedeli ve demuraj sürelerinin nasıl hesaplanacağı ve tarifeler konşimento üzerinde kayıtlı olmalı veya gönderilenin ulaşabileceği bir web adresinde olduğunun bildirilmiş olması gereklidir. Çünkü, borçlandırılan tarafın, demuraj ile ilgili yaptırımları bilmesi gerekir.
Varış ihbarı: Taşıyan veya taşıtan taraf konteynerin teslim limanına varış zamanını ve/veya vardığında gönderilene varış ihbarı göndermek zorundadır. Konteyner demuraj tarifesinin, konşimentoda kayıtlı olmaması halinde, vanş ihbarında bu tarifenin yer alması veya gönderilenin, konteyneri zamanında boşaltıp iade etmemesi sebebi ile demuraj ödeyeceği belirtilmesi halinde, gönderilenin demuraj ödemesi konusunda ihbar edildiği sonucuna ulaşılabilir.
Uyuşmazlık kapsamında, konişmentonun ön yüzünde konteyner gecikme ücreti tarifesi yer almamaktadır. Ancak Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin 2010/… E. 2012/… K. sayılı bozma kararında konişmentoda demuraj bedeline ilişkin hüküm bulunmaması ve davacının yaptığı ödeme dikkate alınarak konteynerlerin ne kadar sürede boşaltılabileceği ve geç boşaltılması halinde istenebilecek rayiç bedel araştirilip değerlendirme yapılması gerektiğinden bahsedilmiştir. Görüldüğü üzere konteyner gecikme ücretinin konişmentoda yer almaması tek başına bu ücrete hak kazanılmayacağı şeklinde yorumlanamaz.
Uyuşmazlıkta Davacı’nın dava-dışı fiilî taşıyana konteyner gecikme ücreti ödediği sabittir. Konteyner gecikme ücretinin I8.615 USD olduğu ve fakat dava-dışı fiilî taşıyanın bunun %50’sinden feragat ettiği ve faturada 9.307,50 USD yansıttığı bilgisi yer almaktadır Yazışmalardan dava-dışı OOCL’nin bu ücretin yarısını davacı’ya yansıttığı görülmektedir. Dosyada alınan bilirkişi raporlarında esasen demuraj ücretinin hesaplanması bakımından yeterli delili bulunmadığı belirtilmişse de, dosyada alınan 25/04/2019 tarihli bilirkişi raporunda yapılan alternatifli hesaplama mahkemece denetime elverişli ve dosyadaki deliller ile Yargıtay içtihatları ile uyumlu bulunmuştur. Bu kapsamda, uyuşmazlığa konu olan konteynerın 40 feetlik konteyner olmakla davacı vekilinin yargılama safahatı sürecinde sunduğu demuraj tarifesi gereğince ve dosyaya sunulan mail yazışmalarına göre eşyanın boşaltma limanında 21/02/2014 tarihinde boşaltıldığı, imhanın ve dolayısıyla konteynerların boş teslim tarihinin ise 27/11/2014 olduğu kabulü ile yapılan 274 günlük hesaplama ile demuraj ücretinin 13.700 USD olduğu hesap edilmiştir. Dosyada davacı beyanı ise gecikme ücretinin18.615 USD olduğu, ancak dava dışı fiili taşıyanın bir kısmından feragat etmesi ile 9.307,50 USD ödeme yapıldığı şeklindedir. Davacı ticari kayıtlarına göre de davacının bu bedeli ödediği sabittir. Bu nedenle taşıma ilişkisi kapsamında akdi taşıyan olan davacının ödediği demuraj ücretini, demuraj oluşmasında kendi kusuru bulunduğu da dosya kapsamında iddia edilmediğinden, davalı satıcının satış sözleşmesi uyarınca satmış olduğu eşyaların akıbetinin ne olduğunu 6 ay boyunca takip etmemesi ve teslim alınmadığını bilmemesinin de hayatın olağan akışına uymadığı da değerlendirilerek hakkaniyet gereği gereği olarak davacının ödediği bedeli taşıtan davalıdan talep edebileceği mahkemece kabul edilmiştir. Her ne kadar bilirkişilerce yapılan hesaplama ile demuraj ücreti 13.700 USD olarak belertilmiş ve mahkemece de benimsenmişse de, davacı tarafından yapılan 9.307,50 USD ödeme bu meblağın altında olduğundan, bu bedel bakımından davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Talebe konu olan diğer alacak kalemleri depo ücreti ile imha masraflarına ilişkindir. Talep olunan 48,387 USD’lik depo masrafı ve 10.161 USD imha masrafları bakımından dava-dışı fiilî taşıyanın kime ne kadar ödediğine ilişkin dosyada herhangi bir belge ve tarife bulunmamaktadır. Bu nedenle bu ödemeler davacı tarafından dava dışı fiili taşıyana yapılmışsa da, davacı basiretli bir tacir olmanın gereği olarak, yaptığı ödemeler bakımından, ödediği bedellerin sebeplerini ve dayanaklarını bilmek durumundadır. Davacı tarafından depo ve imha masrafları bakımından dosyaya somut bir delil sunulmamıştır. Bu nedenle ödemelerin gerçeği yansıtıp yansıtmadığını tespit etmek mümkün olmadığından bu bedeller bakımından davacı talepleri yerinde görülmemiştir.
Kabul edilen demuraj alacağı bakımından davalıya bildirilen bir demuraj tarifesi bulunmadığından alacak likit kabul edilmemiş, reddedilen kısım bakımından ise davacının kötüniyeti ortaya konulamadığından şartları oluşmayan icra inkar tazminatı ile kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine karar vermek gerekmiş ve açıklanan nedenlerle nihai olarak davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın kısmen kabulü ile ; … İCra Müdürlüğünün 2014/… Esas sayılı icra takip dosyasına yönelik itirazın kısmen iptaline, takibin 9.307,50 USD asıl alacak bakımından devamına asıl alacağı takip tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca faiz uygulanmasına, fazlaya dair istemin reddine,
Şartlar oluşmadığından icra inkar tazminatı ile kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine,
2-Peşin alınan 2.313,37.-TL den karar harcı olan 1.481,27.-TL nin mahsubu ile fazla alınan 832,10.-TL nin kesinleşmeye müteakip talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacının peşin olarak yatırdığı 1.481,27.- TL karar harcının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı yargı gider toplamı olan 6.986,80TL’nin ( 27,70 TL başvurma harcı, 284,40 posta gideri ve 6.674,70 TL bilirkişi ücreti olmak üzere) davanın kabul ve reddi oranına göre hesaplanan 953,82 TL’sinin davalıdan alınıp davacıya ödenmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı için takdir edilen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
6-Davalı vekili için takdir edilen 16.920,00 TL red vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
7-Davalı yargılama gideri toplamı 1.795,40 TL (220,40 posta gideri, 1.575,00 TL bilirkişi gideri ) ‘nin kabul ve red oranı nazara alınarak 1.549,32 TL ‘nin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, fazla giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Bakiye gider avansının kesinleşmeye müteakip talep halinde taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 24/11/2020

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza