Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1044 E. 2019/341 K. 16.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2014/1044 Esas
KARAR NO: 2019/341

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ: 17/09/2014
KARAR TARİHİ: 16/07/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 03/08/2010 tarihinde … kısmında yerlerin ıslak olması sebebi ile müvekkilinin kayarak düştüğü ve sol kol dirseğinin kırıldığını, tedavi masraflarının davalı şirketten talep edildiği ancak herhangi bir ödemede bulunulmadığını, bu gezide kolunun kırılması sonucu gittiği … Park Sağlık Hizmetleri … Şubesinde ameliyat olduğu, fizik tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerini aldığını kolunda kalıcı güç kaybı meydana geldiğinden dolayı 03/08/2010 tarihli …’da meydana gelen kaza sebebi ile şimdilik 10.000,00 TL maddi (fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla ) ve 10.000 TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili … (…) “…” isimli yolcu gemisinin donatanı veya işleteni olmadığını, buna istinaden…’nun büfenin temizliğinden ziyade gemiyle alakalı hiçbir konudan sorumlu olmadığını, büfeden sorumlu olarak … (…A.Ş.)’ isimli özel bir işletmenin görevli olduğunu, büfenin içinin ve çevresinin temizliğinin bu firmaya bağlı olduğunu, sorumlu kişinin büfenin önünü ıslak bırakan büfe personelinin olduğunu, kazanın meydana geldiği tarihin 03/07/2010 olduğunu ve bu nedenle davanın açılma tarihinin 11/08/2011 olduğundan zamanaşımına uğradığını, davacının talep etmiş olduğu maddi ve manevi tazminat talebinin fahiş olduğunu belirterek davanın esastan reddini talep etmiştir.
Bilirkişi Prof. Dr. … tarafından sunulan bilirkişi raporunda özetle; dosyadaki tüm masraf evrakları, makbuzları ile tıbbi müdahaleye ait raporları inceleme neticesinde yolcuda kırık olmadığını, sol direğinde çıkık meydana gelmiş olduğunu ve ameliyat yapılmadığını, hastanede uyutularak ve ameliyatsız olarak dirseğindeki çıkığın yerine oturtulduğunu, dosyada toplam 1.900,86 TL’lik masraflara ait makbuzlara bulunduğunu, değerlendirmeye alınması için bir başka kurum/sigorta tarafından ödenememiş olması gerektiğini, Prof. Dr. …’ya ait Serbest Meslek Makbuzu’nun dayanağını oluşturan tıbbı bilgi ve belgeye rastlanılmadığını, makbuzda tanımlanan ameliyatın söz konusu olmadığını, Prof. Dr. … tarafından düzenlenen 4000 TL değerindeki makbuzun dayandığı ameliyat raporlarına, yapılan tedaviyi belirten tıbbi belgelere ihtiyaç olduğunu, tedavi sürecinin 3 haftası alçılı olmak üzere 2 ay süreceğini, bu zaman dilimi içinde kişinin çalışabilmesi ve/veya mesleğini icra edebilmesinin tıbben beklenmemesi kanaatine varıldığını bildirmiştir.
31/03/2016 tarihli bilirkişi heyeti raporunda özetle; uyuşmazlığın 10 yıllık zamanaşımına tâbi olduğunu, uyuşmazlıkta davalının kusurlu olmadığını ispat edemediğini, manevi tazminat isteminin mahkememiz takdirinde olduğunu, bu yönde bir tazminata hükmedilirken tedavi süreci, iş ve güçten kalma süresi, daimi maluliyetinin bulunup bulunmadığı gibi hususların göz önünde tutulması ve uyuşmazlıkta bu hususların tamamının uzun süreli değil kısa süreli olduğunu, 03/07/2010 tarihinde meydana gelen kaza sonucu % 11.1 malul kalan davacı …’ın maluliyet nedeniyle nihai ve gerçek maddi zararının 124.014,74 TL’den ibaret bulunulduğu görüşüne varıldığı bildirilmiştir.
10/07/2017 tarihli bilirkişi heyeti ek raporunda özetle; olayın meydana gelmesinde davacının kusuru söz konusu olmadığını, davalı işletmenin davacının uğradığı zararından sorumlu olduğunu, 03/07/2010 tarihinde meydana gelen kaza sonucu %11.1 malul kalan davacı …’ın maluliyet nedeniyle nihai ve gerçek maddi zararının 131.754,57 TL’den ibaret bulunduğu sonuç ve kanaatiyle müştereken varıldığı bildirilmiştir.
25/08/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile davacı davasını 127.754,57 TL ıslah ederek maddi tazminat talebini 131.754,57 TL olarak bildirmiştir.
27/03/2018 tarihli bilirkişi heyeti raporunda özetle; 03/07/2010 tarihinde meydana gelen kaza sonucu davacının tedavi sürecinde çalışamadığı dönemdeki kazanç kaybı zararı da dahil olmak üzere işgücü kaybından (maluliyet) dolayı maddi zararının 28.211,79 TL olarak hesaplandığını bildirmiştir.
Dosyada alınan mevcut raporlar arasında kusur oranlarındaki çelişkinin giderilmesi maksadıyla alınan 01/10/2018 tarihli bilirkişi heyeti raporunda özetle; dava konusu kazanın meydana gelmesinde davacını %50 oranında davalının da %50 oranında kusurlu bulunduğunu, maddi zarar hesabının buna göre yapılmasının uygun olduğunu, 20/04/2015 tarih 2015/ 24318/ 4607 sayılı ve 6663 Karar nolu Adli Tıp Kurumu raporuna göre; 1970 doğumlu …’ın 03/07/2010 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı olarak E cetveline göre meslekte kazanma gücü kaybı oranının % 11,1 , iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren 2 (iki) aya kadar uzayabileceğinin oy birliği İle mütalaa olunduğunu, davacı …’ın 03/07/2010 tarihinde geçirmiş olduğu kaza sonrası 2 ay iyileşme süresi için zararının 3.554,66 TL hesaplandığını ve %50 kusur yansıtıldığında talep edeceği zararın 1.777,33 TL olduğunu, % 11,1 oranında maluliyet- sürekli iş göremezlik dönemi ise %50 oranında kusur yansıtıldığında 25.800,49 TL olmak üzere toplam zararının 27.577.82 TL olduğunu bildirmiştir.
Davacının ileriye dönük iş gücü kaybı veya kalıcı maluliyetinin olup olmadığına ilişkin İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığından alınan 03/07/2010 tarihli raporda özetle; tıbbi belgelerinin tetkikinden 2000 yılında sağ dirsek fraktürü nedeniyle opere olduğunun anlaşıldığını, vapurdan düşme sonucu yapılan tetkiklerinde sol kolunda çıkık redüksiyonu yapıldığı anlaşıldığını, muayenede her iki kolunda hareket kısıtlılığı saptandığını, ancak sol kolundaki yaralanmanın olayla illiyeti olduğu dikkate alındığında; davacının 03/07/2010 tarihinde geçirmiş olduğu kazaya bağlı gelişen arızasının E cetveline göre %11.1 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağını, iyileşme süresinin 03/07/2010 tarihinden itibaren 2 aya kadar uzayabileceğini oy birliği ile mütalaa ettikleri bildirilmiştir.
Davanın açıldığı, İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin… Esas sayılı dosyasında 10/10/2011 tarihli 2011/22 sayılı görevsizlik kararı verildiği, kararın istinaf edilmeyerek kesinleşmesi sonrası dosyanın İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin…E. sayılı dosya numarasına kayıt olduğu akabinde dosyanın mahkememiz… esas numarası aldığı anlaşılmış, yargılamaya bu esas üzerinden devam olunmuştur.
Davanın; davacının yolcu olarak bulunduğu, davalı tarafça işletilen vapurda boğaz gezisi esnasında vapur çay ocağı kısmında düşerek yaralanması nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası olduğu; davada uyuşmazlığın meydana gelen kazada davalının kusur ve sorumluluğunun bulunup bulunmadığı, varsa kusur oranının tespiti ile davacının zarar miktarının tespiti hususlarında toplandığı anlaşılmıştır.
Dosyada alınan teknik bilirkişi raporları arasında kusur oranları bakımından farklılıklar bulunmakla esasen uyuşmazlık davalının kusur oranının tespiti noktasında toplanmaktadır.
Davalı vekili, davanın zamanaşımına uğradığı savunmasında bulunmuşsa da; kazanın meydana geldiği tarih itibarı ile esas alınan 6762 sayılı yasa ve 1970/4 E. 1971/5 K. Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile 6102 sayılı TTK 1270 maddesi gereği zamanaşımı süresi 10 yıl olup dava zamanaşımı süresi içerisinde açılmış olduğundan bu yöndeki savunmaya itibar olunmamıştır.
Her ne kadar dosyada alınan 31/03/2016 tarihli ve10/07/2017 tarihli bilirkişi raporunda davacının meydana gelen yaralanma nedeniyle kusurunun bulunmadğı ve davalının %100 kusurlu olduğu yönünde görüş bildirilmişse de; yaralanmaya sebep olan düşme hadisesinin vapurun çay ocağı bölümünde ıslak zeminde kayıp düşme şeklinde mi, yoksa gemi kaptanının beyanında belirttiği gibi baş bahçeden büfe önüne girerken davacının ayağının kapı eşiğine takılıp düşmesi sonucu mu meydana geldiği dosya içeriğinde taraflar haricinde bir başka tanık ifadesinin veya olaya ilişkin kamera kaydının mevcut olmaması sebebiyle net olarak tespit edilememektedir. Ayrıca, her ne kadar yerlerin ıslak olması düşmeye zemin hazırlamış olsa da kişinin dikkatsizliği de bir o kadar bu olayın gerçekleşmesinde etkili olmuştur. Zira; davacı, gemi gibi su üzerinde hareket eden, sallanmaya veya farklı kazalara sebep olabilecek bir araç üzerinde bulunduğunu göz önünde bulundurarak buna göre normal şartlarda zeminde yürüdüğü halden daha dikkatli, duyarlı ve emniyetli adımlarla yerleri ve basamakları özenle kontrol ederek hareket edip yürüseydi bu tür bir olayın gerçekleşme olasılığı azaltılabilirdi. Ayrıca davaya konu vapurda seyahat sürecinde başka bir kaza yahut yaralanmanın meydana gelmemiş olması durumu da davacının gerekli dikkat ve özeni göstermediği sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle davacının; can emniyeti açısından gerekli özen ve hassasiyeti göstermemesi nedeniyle meydana gelen yaralanmada %50 (yüzde elli) oranında kusurlu olduğu kanaatine varılmıştır.
Davalı ise, 6762 sayılı TTK m. 1130 uyarınca yolcuları sağ ve salim olarak taşıma borcu altındadır. TTK 1256 maddesi ve TTK 914 maddesi uyarınca, “Taşıyıcı, yolcuları rahat biryolculukla ve sağlıklı olarak gidecekleri yere ulaştırmakla, özellikle hava, ses, yer ve çevre kirliliğine meydan vermemek için gerekli düzeni kurmakla, gerekli diğer tüm önlemleri almak ve mevzuatta öngörülen kurallara uymakla yükümlüdür.” Davacının ayağının kayması neticesinde meydana gelen düşme ve yaralanma olayı davalının kontrolündeki gemi ve seyahatte meydana gelmiştir. Davalı, seyahat boyunca ıslak zemin gibi ayak kaymalarına ve bu tür kazalara sebebiyet vermeyecek, zemin ve basamakların kullanılmaları hususunda gerekli uyan ve talimatların yapıldığı ortamı yolculara sağlamakla sorumludur Yolculara emniyetli gerekli ortamın sağlanması ve uyanların yapılması halinde bu tür kazaların meydana gelmesi mümkün olmayacaktır. bu nedenle; davaya konu yaralanma olayında davalı da %50 (yüzde elli) oranda kusurlu kabul edilmiştir.
Mahkemece anılan gerekçeyle varılan kabul doğrultusunda, denetime ve hükme esas almaya uygun, kanunun ve yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre hesaplama yapılarak düzenlenen bilirkişi raporu doğrultusunda ve davacı tarafça mahkemece verilen yasal süre içerisinde davacının yaralanması nedeniyle yaptığını beyan ettiği tedavi masrafları ile bu masrafların tarafınca ödendiğine dair dosyaya kanaat uyandırır somut bir delil sunulmadığından, maddi tazminat talebi bakımından davanın kısmen kabulü doğrultusunda aşağıdaki hali ile hüküm kurulmuştur.
Davacının manevi tazminat talebi konusunda ise ; davacının yolcu olarak bulunduğu davalı tarafça işletilen vapur boğaz turu esnasında vapur çay ocağı önünde meydana gelen düşerek yaralanması ile kaza nedeninin vapur çay ocağı zemininin ıslak ve kaygan olması da dikkate alındığında gerek olay anında gerek tedavi sürecinde davacının acı ve ızdırap çektiği gözönüne alınarak TBK ‘nun 56.maddesine göre davacı yararına manevi tazminata karar verilmesi gerektiği değerlendirildiğinden, davacının yaralanma durumu ile sosyal ve ekonomik durumu da gözönüne alınarak takdiren 5.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddi yönünde aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM:
1-Maddi tazminat talebine yönelik davanın KISMEN KABULÜ ile 29.355,15 TL’nin kaza tarihi olan 03/08/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine,
2-Manevi tazminat talebine yönelik davanın KISMEN KABULÜ ile 5.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 03/08/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine,
3-Karar harcı olan 2.346,80 TL’den peşin alınan 734,00 TL’nin (ıslah dahil) mahsubu ile bakiye 1.612,80 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacının peşin olarak yatırdığı 734,00 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı yargı gider toplamı olan 3.841,30 TL’nin (18,40 TL başvurma harcı, 372,90 TL posta gideri ve 3.450,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere) davanın kabul ve reddi oranına göre hesaplanan 893,15 TL’sinin davalıdan alınıp davacıya ödenmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı yargı gider toplamı olan 3.650,00 TL’nin (50,00 TL posta gideri ve 3.600,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere) davanın kabul ve reddi oranına göre hesaplanan 2.801,32 TL’sinin davacıdan alınıp davalıya ödenmesine, bakiye giderin davalı üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı için takdir edilen 3.522,61 TL maddi tazminat vekalet ücreti ile 2.725,00 TL manevi tazminat vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
8-Davalı vekili için takdir edilen 11.421,95 TL maddi tazminat vekalet ücreti ile 2.725,00 TL manevi tazminat vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
9-Bakiye gider avansının kesinleşmeye müteakip talep halinde taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır