Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/405 E. 2023/309 K. 16.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/405 Esas
KARAR NO : 2023/309

TALEP : Zayi Belgesi Verilmesi
TALEP TARİHİ : 16/06/2023
KARAR TARİHİ : 16/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan Zayi Belgesi Verilmesi istemine yönelik yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Talep eden … dilekçesinde özetle; şirketini 2012/2013 yıllarında kapattığını, 11 yıl önce kapattığı şirketin hiçbir belgesinin bulunmadığını, muhasebecisinin üç yıldan sonra belgeleri saklamasına gerek olmadığını söylediğini , gelir beyannamesi defterinin kayıp olduğunu beyanla zayi belgesi verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Talep; TTK’nın 82/7 maddesi gereğince zâyi belgesi verilmesi istemine ilişkindir.
Taraf ehliyeti hukuki ilişkinin sujesi olabilme ehliyetidir. 6100 sayılı HMK’nin 50. maddesinde “Medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, davada taraf ehliyetine de sahiptir.” şeklinde açıklanmıştır. Davada taraf ehliyetinden maksat bir davada davacı veya davalı olarak yer alabilme ehliyetidir. Bu kavram medeni hukuktaki hak ehliyetinin, medeni usul hukuku alanındaki uzantısını oluşturur. (Tanrıver, S., Medeni Usul Hukuku, C.I, 2016, S.485) Kişinin taraf ehliyetinin bulunması, taraf olarak yer aldığı davasını yürütebilmesi için tek başına yeterli değildir; kişinin dava ehliyetine de sahip olması gerekir. (Erişir, E., Medeni Usul Hukukunda Taraf Ehliyeti, 2007, S.57) Dava ehliyeti ise bir kişinin bizzat yada tayin edeceği temsilcisi aracılığı ile dava açabilmesi, davayla ilgili usul işlemleri yapabilmesi ve kendisine karşı dava açılması halinde hakkını koruyucu beyanlarda bulunabilme yani savunma yapabilme ehliyeti olarak tanımlanabilir ve HMK’nın 51. maddesinde “Dava ehliyeti, medenî hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir.” şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre medeni hakları kullanma ehliyetine yani fiil ehliyetine sahip olanlar dava ehliyetine de sahiptirler. Sıfat ise davanın esasına yani maddi hukuka ilişkin bir kavram olup dava konusu talep bakımından kimin hak sahibi, kimin yükümlü olduğunu ifade eder. Davada davacı ve davalı olarak yer almakla taraf olarak gösterilenlerin maddi hukuk bakımından gerçekten bu niteliği taşıyıp taşımamaları tümüyle birbirinden farklı kavramlardır. Sıfat, tarafın bir özelliği olmadığı gibi usule ilişkin bir kavram da değildir. Aksine sıfat, davanın taraflarının ihtilaflı maddi hukuk ilişkisinin gerçek süjesi olup olmadığı ile ilgilidir (Pekcanıtez Usul, S.607). Sıfat, nihai karar verildiğinde, davanın haklı veya haksız olduğunu ifade eder. Dava takip yetkisi ve sıfatın davadaki durumunu belirtmek bakımından, davanın yürütülmesi ve karara ulaşmasındaki sürecin dava takip yetkisini, bu sürecin sonunda maddi hukuka yönelik sonucun ise sıfatı karşıladığı söylenebilir (Pekcanıtez Usul, S.612). Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı (aktif husumet ehliyeti) o hakkın sahibine aittir. Hakim kendisine sunulan dava malzemesinden (davalı veya davacının bildirdikleri vakıalardan yani dava dosyasından) bir itiraz sebebinin varlığını (sıfat yokluğunu) öğrenirse, bunu kendiliğinden gözetir. (Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Prof. Dr. Baki Kuru, Av. Burak Aydın, C.I, S.332, 333, 334)
TTK’nın 82/7. maddesinde ise; “Bir tacirin saklamakla yükümlü olduğu defterler ve belgeler; yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet veya hırsızlık sebebiyle ve kanuni saklama süresi içinde zıyaa uğrarsa tacir zıyaı öğrendiği tarihten itibaren otuz gün içinde ticari işletmesinin bulunduğu yer yetkili mahkemesinden kendisine bir belge verilmesini isteyebilir.” hükmü düzenlenmiştir.
Anılı kanuni düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında; ticaret unvanı ve adres bilgileri beyan edilmeyen şirkete ait defterler yönünden TTK’nın 87. maddesine dayalı olarak belge verilmesini talep etme hakkının tacir olan tüzel kişi şirkete ait olmasına rağmen davacı asilin talepte bulunduğu, davacı asilin hangi sıfatla şirket adına talepte bulunduğunun dilekçe kapsamından anlaşılamadığı, bu hâli ile talep eden yanın aktif husumet ehliyetini ve dava takip yetkisini hâiz olmadığı saptanmış olup bu gerekçeler ışığında HMK’nın 114/1-d-e ve 115/2 maddeleri gereğince talebin usulden reddine dâir aşağıdaki şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
KARAR : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Talebin REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90-TL karar ve ilam harcının talep edenden tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Dava açılırken başvuru harcı alınmadığı anlaşılmış olmakla, 179,90 TL başvuru harcının talep edenden tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
Dair; talep edenin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda karar verildi. 16/06/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır