Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/255 E. 2023/179 K. 19.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/255 Esas
KARAR NO : 2023/179
DAVA : 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 14/04/2022
KARAR TARİHİ : 19/04/2023

Mahkememizde görülmekte olan 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … İcra Dairesi’nin 2021/… esas sayılı takip dosyasında dava tarafından müvekkili bankaya sırasıyla 89/1, 892/2 ve 89/3 haciz ihbarnamelerinin gönderildiğini, ihbarnamelere borçlu olduğu bildirilen dava dışı … A.Ş.’nin bankalarında tespit edilen 36.856,80 TL bakiyeli mevduat hesabı üzerine aktif haciz/hacizlerden sonra gelmek üzere haczin işlendiği bilgisinin verildiği, buna karşılık gönderilen 89/3 üzerine haciz işlendiği bildirilen 36.856,80 TL üzerinden gönderilmesi gerekir iken bu defa dosya borcunun tamamı olan 371.455,81 TL üzerinden gönderildiğine dair yanıt verildiği, müvekkili banka tarafından haczin işlendiği bildirilen 36b856,80 TL’nin icra dosyasına ödendiğini, bu tutarı aşan kısım yönünden yasal süresi içinde huzurdaki davayı açtıklarını, müvekkil bankaya dosya borcunun tamamı üzerinden 89/3 düzenlenmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, haciz ihbarnamesinde ancak üçüncü kişinin kabul ettiği miktarın talep edilebileceğini, aşan kısmın talebinin usul ve hukuka uygun olmadığını beyanla … İcra Dairesi’nin 2021/… esas sayılı dosyasından yürütülen takip işlemlerinin müvekkili banka yönünden tedbiren durdurulmasını ve borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; öncelikle görev itirazlarının bulunduğunu, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, itirazların süresinde yapılmadığını bu nedenle geçersiz olduğunu, ihbarnamelere verilen her iki cevabın da yedi günlük yasal süresi içerisinde verilmediği, yapılan itirazların hükümsüz olduğunu, dolayısıyla davacıya üçüncü haciz ihbarnamesinin gönderilmesinde hukuka aykırı bir durumun olmadığını, itirazların geçerli kabul edilmesi halinde davacının icra memur işlemini şikayet kasamında ihbarnamelerin iptalini talep etmesinin gerektiğini, bu konuda … İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2022/… esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, davanın derdest olduğunu, aynı hukuki uyuşmazlıkla ilgili iki farklı dava açılmasında davacının hukuki yararının bulunmadığını, haciz ihbarnamesi gönderilmesinde ve davanın açılmasında hiçbir kusurlarının bulunmadığını beyanla davanın reddini, dava değerinin %20’sinden az olmamak üzere davacı aleyhine tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebi hakkında İİK.89/3 md.gereğince menfi tespit davası açıldığına dair belge icra dairesine teslim edildiği takdirde cebri icra işlemleri menfi tespit davası kesinleşinceye kadar kanunen duracağından karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilmiştir.
DELİLLER:
… İcra Dairesi’nin 2021/… Esas Uyap üzerinden celp edilmiştir.
… İcra Hukuk Mahkemesi’nin kesinleşme şerhi ekli 2022/… Esas sayılı dosyası uyap üzerinden celp edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizde görülmekte olan dava; … İcra Dairesi’nin 2021/… esas sayılı dosyasında davalı tarafça davacıya gönderilen İİK 89/3. Maddesine dayalı haciz ihbarnamesi sebebiyle davacı yanın menfi tespit istemidir.
Görev yönünden yapılan değerlendirmede;
… Bölge Adliye Mahkemesi 2022/… Esas 2022/… Karar sayılı ilamında ” Uyuşmazlık; İ.İ.K.’nun 89/III maddesine istinaden gönderilen haciz ihbarnamesi nedeniyle üçüncü kişi tarafından açılan menfi tespit davalarının ticari dava olup olmadığı ve bu durumda hangi mahkemenin görevli olduğu noktasında toplanmaktadır.
İİK’nın 89/III maddesine göre “ … İkinci ihbarnameye süresi içinde itiraz etmeyen ve zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeyen veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmeyen üçüncü şahsa onbeş gün içinde parayı icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı teslim etmesi yahut bu süre içinde menfi tespit davası açması, aksi takdirde zimmetinde sayılan borcu ödemeye veya yedinde sayılan malı teslime zorlanacağı bildirilir .
” Kanunda İ.İ.K.’nun 89/III maddesine göre üçüncü kişi tarafından açılan menfi tespit davalarının hangi mahkemede görüleceğine ilişkin bir düzenleme yer almamaktadır. Konu hakkında incelenen değişik yer Bölge Adliye Mahkemesi kararlarında ( Kapatılan) Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 12/04/2016 tarih, 2016/… Esas-2016/ … Karar sayılı “İİK 89. maddesindeki haciz ihbarnamesi üzerine açılan menfi tespit davalarında görevli mahkeme genel mahkemelerdir. Mahkemece, bu husus gözetilerek, işin esasına girilmesi gerekirken, yazılı şekilde Asliye Ticaret Mahkemesi’ ne görevsizlik kararı verilmesi doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir…” şeklindeki İçtihadının emsal alındığı görülmektedir. … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevsizlik kararında da anılan içtihadın emsal alındığı görülmektedir. ( Kapatılan) Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 16/10/2019 tarih, 2019/1500 Esas-2019/ 4799 Karar sayılı ve konu hakkındaki daha yeni tarihli İçtihadı ise “…Dava İ.İ.K.’nun 89/III maddesine istinaden gönderilen haciz ihbarnamesi nedeniyle ihbarnameye muhatap olan üçüncü kişi tarafından açılan menfi tespit davasıdır. İhbarnamenin gönderildiği takip, davalı alacaklı tarafından dava dışı borçlu … …’a karşı kambiyo senedine istinaden yapılmış bir takiptir. Bu itibarla ticari iş niteliğindeki takip dosyasından gönderilen ihbarnameye karşı açılan menfi tespit davasının ticaret mahkemesinde görülmesi gerekir. Dava tarihi itibarıyla asliye hukuk mahkemesi ile asliye ticaret mahkemesi arasındaki ilişki görev ilişkisi olduğundan mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir…” şeklindedir. Her iki İçtihat birlikte değerlendirildiğinde, İ.İ.K.’nun 89/III maddesine göre üçüncü kişi tarafından açılan menfi tespit davalarının genel görevli Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevinde olmasının mutlak olmadığı, takip alacaklısı olan davalı ile takip borçlusu arasındaki takibin ticari işle ilgili olması halinde bu tür davalara bakmanın Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevinde olduğu sonucuna varılmaktadır. Diğer deyişle; bu tür davalarda görevli mahkeme kural olarak asliye hukuk mahkemeleri olmakla birlikte, takibin alacaklı ve borçlu arasındaki ticari işe ( örneğin İçtihatta belirtildiği gibi kambiyo senetlerine) dayanması halinde ise görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir.
Yine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından Daire’nin görev alanına giren tarafların tacir ve işin ticari işletmeleriyle ilgili bulunduğu İİK’nun 89/III maddesine dayalı açılan menfi tespit davalarıyla ilgili temyiz incelemesi yapıldığı da sabittir. İstanbul BAM 16. H.D’nin 22/03/2021 tarih, 2018/1928 Esas- 2021/591 Karar sayılı kararının incelenmesinde; … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 20/11/2017 tarih, 2016/… Esas-2017/… Karar sayılı kararına yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, davada tarafların ticaret şirketi oldukları, davalının dava dışı … … aleyhine … İcra Dairesi’nin 2015/… esas sayılı dosyasında 30.000 TL bedelli senede dayalı olarak toplam 38.502,74 TL’nin tahsili için kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlattığı, davacıya birinci haciz ihbarnamesi ve maaş haciz müzekkeresi konulu tebligatın 28/08/2015’te, ikinci haciz ihbarnamesinin 29/01/2016’da , üçüncü haciz ihbarnamesinin ise 03/03/2016’da tebliğ edildiği, davacı şirketin doğrudan ticari ilişkisi olmayan davalı şirkete karşı dava açtığı, … …’nun davacı şirket çalışanı olduğu, davalı şirket (takip alacaklısı) tarafından davacı şirketin çalışanı (takip borçlusu- gerçek kişi) aleyhinde kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi yapıldığı, incelenen dosya ve safahatının eldeki istinafa konu uyuşmazlıkla benzer olduğu görülmektedir.
İ.İ.K.’nun 89/III maddesine istinaden gönderilen haciz ihbarnamesi nedeniyle üçüncü kişi tarafından açılan menfi tespit davalarının (takip borçlusunun hasım gösterilmesi de mümkün ise de) takip alacaklısına karşı açılan davalar olması nedeniyle esasen davacı üçüncü kişi ve takip alacaklısı olan davalı arasında işin doğası gereği ticari ilişki bulunmadığından, taraflar arasında doğrudan ticari ilişki bulunmadığı ve davanın takip hukukundan kaynaklandığı şeklindeki gerekçelerin bu tür davaların tamamı için geçerli olmayacağı değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak; yukarıda anılan Yargıtay Daireleri’nin İçtihatları, İstanbul BAM 16. H.D’nin 22/03/2021 tarih, 2018/1928 Esas- 2021/591 Karar sayılı kararı, somut olayda davalı takip alacaklısı tarafından dava dışı takip borçlusuna karşı kambiyo senetlerine (çek) özgü haciz yoluyla icra takibi yapılması, takip dosyasındaki alacaklı ve borçlunun da ticaret şirketi ve tacir olup takibin ticari işletmeleriyle ilgili olması, ticari iş niteliğindeki takip dosyasından gönderilen ihbarname nedeniyle eldeki menfi tespit davasının açılması hep birlikte göz önüne alındığında, davaya bakmakla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olduğu” şeklinde değerlendirme yapılmıştır.
Anılan yargı kararı ışığında … İcra Dairesi’nin 2021/… Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde dava dışı … A.Ş’nin fatura ve cari hesaba dayalı borcu için işbu davanın davalısı tarafından başlatılan takipte işbu davanın davacısına 89/3 ihbarnamesi gönderildiği yani davaya konu temel uyuşmazlığın ticari ilişkiden kaynaklandığı ve tarafların ticari şirketler olduğu anlaşılmış ve nispi ticari uyuşmazlık nedeniyle mahkememizin görevli olduğu kanaatine varılmıştır.
Hukuki yarar yönünden yapılan değerlendirmede;
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1603 Esas 2021/1842 Karar sayılı ilamında “Dava, İİK’nun 89.maddesi uyarınca açılan menfi tespit davasıdır.
Davacı taraf, icra dosyasından gönderilen 1.ve 2.haciz ihbarnamelerine süresinde itiraz ettikleri halde 3.haciz ihbarnamesinin gönderildiğini iddia etmiş, davalı taraf ise davanın süresinde açılmadığını, 1.ve 2.haciz ihbarnamelerine cevap verilmediğini savunmuştur.
Davaya konu icra dosyasının incelenmesinde davalı tarafından dava dışı … … aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığı, takip sırasında davacı bankaya 15/08/2019 tarihinde 1.haciz ihbarnamesinin gönderildiği, 19/10/2019 tarihinde 2.haciz ihbarnamesinin gönderildiği görülmüştür. İlk derece mahkemesince de karar yerinde belirtildiği üzere davacı banka tarafından söz konusu ihbarnamelere süresinde itiraz edildiği, ancak 27/01/2020 tarihli 3.haciz ihbarnamesinin de davacı bankaya gönderildiği anlaşılmıştır. Huzurdaki dava 15 günlük hak düşürücü süre içerisinde açılmıştır.
İİK’nun 89/3 maddesi uyarınca menfi tespit davası açılması için 3.kişinin (somut olayda davacının) 1.ve 2.haciz ihbarnamesine süresinde itiraz etmemesi gerekir. 3.şahıs müddeti içinde haciz ihbarnamesine itiraz ederse takip alacaklısı (somut olayda davalı), 3.şahsın verdiği cevabı aksinin ispat şartıyla İcra Mahkemesi’nde açacağı bir dava ile hakkını isteyebilir. Somut olayda 3.şahıs davacı 1.ve 2.haciz ihbarnamesine süresinde itiraz etmekle artık İİK’nun 89.maddesi uyarınca menfi tespit davası açmasına gerek olmadığından dava açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır. (Bkz. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2016/5004 Esas 2017/1879 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir.” şeklinde değerlendirme yapılmıştır.
Anılan yargı kararı ışığında somut olay incelendiğinde; … İcra Dairesi’nin 2021/… esas sayılı dosyasında davalı …’in alacaklı, davacı … ‘nın borçlu sıfatıyla bulunduğu, takip konusunun 256.599,66 TL şeklinde belirtildiği ve takibin 05/02/2019 tarihinde borçlu-davalı Depoglobal vekilinin itirazı üzerine durduğu görülmektedir.
… İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2022/… Esas sayılı dosyası incelendiğinde dava tarihinin 11/04/2022 olduğu, yargılama sonunda davacının şikayetinin kabulü ile … İcra Dairesinin 2021/… Esas sayılı dosyasındaki 89/3 ihbarnamesinde 36.856,80 Tl’yi aşan kısmın iptaline karar verildiği anlaşılmıştır.
Davanın konusunu oluşturan davacı banka tarafından … İcra Dairesinin 2021/… Esas sayılı dosyası tarafından bankalarına gönderilen haciz ihbarnamelerine itiraz edildiği beyan edilmiş olup, icra dosyasında yapılan incelemede, icra dosyası üzerinde 25/12/2021 tarihinde tebliğ edilmiş olan 1. Haciz ihbarnamesine 20/12/2021 tarihli yazı ile itiraz edildiği, daha sonra 13/03/2022 tarihinde ikinci haciz ihbarnamesinin gönderildiği ve davacı banka tarafından bu ihbarnameye 08/03/2022 tarihinde itiraz edildiği, icra dosyası tarafından 04/04/2022 tarihinde 3. haciz ihbarnamesinin gönderildiği ve davacı tarafından 14/04/2022 de işbu davanın İİK 89/3. maddesinde belirtilen 15 günlük hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Hukuki yararın varlığı, dava koşulu niteliğinde olup kamu düzenindendir.; mahkemece, kendiliğinden göz önünde tutulur. Dava hakkı hukuki yarar ile sınırlıdır. Davacı, ihlal edildiğini ileri sürdüğü hakkını elde edebilmek için mahkeme kararına muhtaç bulunmalıdır.
İİK’nın 89. maddesine dayanılarak menfi tespit davası açılabilmesi için üçüncü şahsın, takip borçlusunun hak ve alacağının olmadığına ilişkin süresinde haciz ihbarnamesine itiraz etmemiş olması gerekmektedir. Ancak süresinde davacı banka haciz ihbarnamelerine itiraz ettiğinden, davacı bankanın yapması gereken İİK md. 16 uyarınca 3. haciz ihbarnamesinin iptalini icra mahkemesinden talep etmekten ibarettir. Davacı bankanın 1. ve 2. haciz ihbarnamelerine süresi içinde itiraz etmiş olduğu sabit olduğundan, alacaklının bunun aksini icra mahkemesinde ispat etmesi gerekli olup bu aşamayı tamamlamadıkça davacıya karşı takibe devamı mümkün değildir. Bu nedenle davacının menfi tespit davası açmakta hukuki menfaati yoktur. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2018/3906 Esas ve 2019/693 Karar sayılı ilamı) (İstanbul BAM 40. Hukuk Dairesinin 2019/209 Esas ve 2019/252 Karar sayılı ilamı)
Davacının … İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2022/… Esas sayılı dosyasında işlemin iptal edildiği bu nedenle davanın konusuz kaldığı iddiası değerlendirildiğinde ise hukuki yararın kamu düzeninden ve dava şartı olduğu öncelikle ele alınması gerektiği HMK 114. ve 115. Maddelerinde düzenlenmiştir. Yasal düzenleme gereği dosya ilk olarak bu açıdan değerlendirilmiş olup açıklanan nedenlerle davanın hukuki yarar dava şartı yokluğu nedeniyle HMK’nun 114-1/h maddesi ile HMK’nın 115/2 maddesi gereğince usulden reddine dair hüküm davacının mahkememiz kararına karşı İstinaf yoluna başvurması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesinin 30/03/2023 tarih, 2023/468 E. 2023/334K. Sayılı ilamı ile; mahkememiz kararının kaldırıldığı anlaşılmıştır.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesinin 30/03/2023 tarih, 2023/468 E. 2023/334K. Sayılı ilamında;
“Hukuk mahkemelerinin hangileri olduğu ve bunların kuruluşu 5235 Sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 4. ve 5. maddelerinde düzenlenmiştir. Kanunun 6. maddesinin ikinci fıkrasına göre asliye hukuk mahkemeleri, sulh hukuk mahkemelerinin görevleri dışında kalan ve özel hukuk ilişkilerinden doğan her türlü dava ve işler ile kanunların verdiği diğer dava ve işlere bakar. Bu husus 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 2. maddesiyle de teyit edilmiştir. Anılan maddenin ikinci bendi Hukuk Muhakemeleri Kanununda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesinin diğer dava ve işler bakımından da görevli olduğunu vurgulamıştır. Asliye Ticaret Mahkemeleri de 5235 Sayılı Kanunun 5. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenmiştir ve 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 5. maddesinin 1 numaralı bendi uyarınca bu mahkemeler, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, anılan kanunun 5. maddesinde asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grupta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 Sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz, TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olmasını sağlamaz. Başka ifade ile 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Dava; İcra ve İflas Kanunun 89/3. maddesi hükmüne dayalı olarak açılmış olup; menfi tespit istemine ilişkindir. İş bu eldeki dava ticari dava değildir. Davacı ile davalı arasında doğrudan bir ticari ilişki bulunmamaktadır. Uyuşmazlık takip hukukundan kaynaklanmakta olup görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yukarıda izah olunan ticari davalardan hiç bir kategoriye de girmediği, davanın ticari dava olmadığı da değerlendirilmiştir.
Saptanan ve hukuksal durum bu olunca TTK’nın 4. ve 5. maddeleri kapsamında “ticari dava” olarak nitelendirilemeyeceği ve davaya bakmanın Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevi kapsamında olduğu anlaşılmıştır. HMK’nın 1. maddesi hükmüne göre; göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olup, aynı yasanın 114/1-c. bendi gereğince dava şartı olan bu husus, HMK’nın 115/1. maddesi gereğince mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinde araştırılır, göreve ilişkin dava şartı noksanlığının sonradan giderilmesi mümkün değildir. Dava konusu talebin temelinin İİK m.89/3’e dayanan menfi tespit istemine dayandırıldığı anlaşılmakla ilk derece Mahkemesinin görevsizliği sebebi ile 6100 Sayılı HMK’nın 114/1-c. ve 115/1-2. maddeleri gereğince davanın usulden reddine kanunen karar verilmesi gerektiği tespit edilerek ilk derece mahkemesi kararının re’sen gözetilen sebeple 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-3. maddesi gereğince kaldırılması” yönündeki karara istinaden kaldırılmış ve mahkememizde 2023/255 esasına kaydedilmiş, yargılamaya bu esas üzerinden devam edilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesinin 30/03/2023 tarih, 2023/468 E. 2023/334K. Sayılı ilamı doğrultusunda, 6100 sayılı HMK’nın 1., 114/1-b, 114/1-c ve 115. maddeleri gereğince yargı yolu ve görev hususu; kamu düzenine ilişkin dava şartlarından olmakla; mahkememizce davanın her aşamasında resen nazara alınması gerektiğinden dava dosyası öncelikle bu noktalarda incelenmiş ve ilgili ilam gereği açıklanan nedenlerle işbu davanın yukarıda izah olunan ticari davalardan hiç bir kategoriye de girmediği, davanın ticari dava olmadığı, dava tarihinde yürürlükte bulunan HMK’nın 2. maddesi uyarınca genel hükümlere göre davanın Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden, davanın, HMK’nun 115/2. maddesi uyarınca aynı Kanunun 114/l-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın USULDEN REDDİNE,
2-Kararın istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesine müteakip bu tarihten itibaren istinaf yoluna başvurulması ve istinaf talebinin reddinin kesinleşmesine müteakip iki haftalık süre içinde talep halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, süresi içinde gönderilme başvurusunun olmaması halinde davanın açılmamış sayılacağına karar verileceğine,
3-HMK’nın 331. maddesi uyarınca harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
4-Dosyanın kanuni süresi içinde gönderilmemesi durumunda talep halinde yargılama gideri ve vekalet ücretinin mahkememizce karara bağlanmasına,
Dair; tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize verilecek ya da gönderilecek dilekçe ile … Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 19/04/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır