Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/25 E. 2023/19 K. 16.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2023/25 Esas
KARAR NO:2023/19

DAVA:İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ:11/01/2023
KARAR TARİHİ:16/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili sigorta şirketi nezdinda kasko sigorta poliçesi ile sigortalı … plakalı aracın 05.02.2016 tarihinde … konutları yanında park halinde iken davalıya ait binadan düşen kar kütlelerinin aracın üzerine isabet etmesi üzerine sigortalı araçta hasar meydana geldiğini, dava dışı sigortalıya ait araçta meydana gelen hasarın müvekkili sigorta şirketi tarafından tanzim edilen kasko poliçesi kapsamında müvekkili tarafından tazmin edildiğini, müvekkili sigorta şirketi tarafından kasko poliçesi kapsamında ödenmiş olan 9.000,14 TL asıl alacak ile 1.315,99 TL faiz olmak üzere toplam 10.316,13 TL tutarındaki tazminatın davalıdan tahsili amacıyla …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, takibe itiraz edilerek durdurulduğunu beyanla itirazın iptali ile takibin devamına, davalı borçlunun haksız ve kötü niyetli itirazı nedeniyle %20 ‘den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
GEREKÇE: Dava; dava dışı sigortalıya ödenen hasar bedelinin davalı kurumdan rücuen tahsili istemi ile başlatılan icra takibine vâki itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nın 114/1-c ve 115 maddeleri gereğince görev hususu; kamu düzenine ilişkin dava şartlarından olmakla; mahkememizce davanın her aşamasında resen nazara alınması gerektiğinden dava dosyası öncelikle görev noktasında incelenmiştir.
TTK’nın 4 ve 5. maddeleri ile ticari davaların; ” Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; a) Bu Kanunda, b) Türk Medeni Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ila 969 uncu maddelerinde, c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ila 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ila 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ila 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ila 554, havale hakkındaki 555 ila 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ila 580 inci maddelerinde, d) Fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.” şeklinde tanımlandığı görülmüştür. Anılı kanuni düzenlemeye göre; bir uyuşmazlığın ticari dava sayılması için TTK 4/1.maddesine göre her iki tarafında tacir olması ve ticari işletmeleri ilgili hususlardan doğması, yahut tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın “a-f” bentlerinde sayılan hususlardan doğmasının gerektiği açıktır.
Anılı kanuni düzenlemeler ve içtihatlar ışığında somut olaya bakıldığında; huzurdaki davada davacı sigorta şirketinin, dava dışı sigortalısına aralarındaki sigorta poliçesine dayanarak ödediği hasar bedelinin 6102 sayılı TTK’nın 1472. maddesi uyarınca davalı kurumdan rücuen tahsili talebi ile başlatılan icra takibine vâki itirazın iptali istemine ilişkin olup aracın kasko sigorta poliçesini düzenleyen davacı sigorta şirketinin dava dışı sigortalısının haklarına halef olmakla bunun neticesinde sigortalının haklarına tâbi olduğu anlaşılmıştır. Davacı sigorta şirketinin halefi olduğu sigortalının tacir olduğunu gösterir herhangi bir kayda rastlanılmamıştır. Davalı idarenin tacir sayılıp sayılmadığı konusuna gelindiğinde ise; …’nin (…) 5018 sayılı Kamu Yönetimi Mali Kontrol Kanunu’nda I sayılı listede üçüncü sırada genel bütçe kapsamında kamu idareleri arasında gösterilen Başbakanlığa bağlı bir kuruluş olduğu görülmüştür. 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu ek 1. maddede de …’nin Başbakanlığa bağlı ve kamu tüzel kişiliğine sahip bir kuruluş olduğu belirtilmiştir. Bu Kanun’da …’nin görevleri, gelir ve giderleri gösterilmiş olup, sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan, kamu iktisadi teşebbüsü olduğuna dair düzenlemeye de yer verilmediği gibi ek 3. maddede … personelinin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu Hükümlerine tâbi olduğu düzenlenmiştir. 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye ek listede kamu iktisadi teşebbüsleri sayılmış olup bunlar arasında … bulunmamaktadır. Bu kurallar karşısında kamu idaresi olan Başbakanlığa bağlı, kamu tüzel kişiliğine sahip bir kuruluş olarak faaliyet gösteren …’nin iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulmuş olmadığı ve tacir sıfatının bulunmadığı anlaşılmaktadır. 2985 sayılı Kanun’un ek 1. maddenin e bendi ile konut sektörüyle ilgili şirketler kurmak veya kurulmuş şirketlere ve finans kurumlarına ortak olmak …’nin görevleri arasında sayılmış ise de bu hüküm …’nin tacir sayılmasını gerektirmemektedir. 6102 sayılı TTK’nın tüzel kişiler başlıklı 16. maddesine göre ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar. Bu maddeden de anlaşıldığı üzere …’nin kurduğu veya ortak olduğu şirketler yönünden tacir sıfatı, kurulan veya ortak olunan ve ayrı tüzel kişiliği bulunan şirkete ait olup bunları kuran veya ortak olan …’ye ait değildir.
Bu durumda davalı tacir olmadığından dolayı davanın nispi ticari dava niteliğini haiz olmadığı anlaşılmıştır. (Emsal karar: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27 . Hukuk Dairesinin 2019/1331 esas, 2020/159 karar sayılı kararı)
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 22/03/1944 tarihli, 37E,. 9K R.G. 03/07/1944 sayılı kararında da ifade edildiği üzere; sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Halefiyete dayanan davaları ticari dava olarak nitelendirmek mümkün değildir. Bu dava, sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu dava gibidir. Somut olayda ise davacı sigorta şirketi olup halefi olduğu sigortalısının ve davalı yanın tacir olmadığı, davanın mutlak /nispi ticari dava niteliğinin bulunmadığı, uyuşmazlığın niteliğine bakıldığında haksız fiilden kaynaklandığı tespit edilmiş olup anılı gerekçeler ışığında; mahkememizin huzurdaki davada görevli olmadığı, uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği kanaatine varılmakla; HMK’nın 114/1-c ve HMK’nın 115/2 maddesi uyarınca davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın USULDEN REDDİNE,
2-Kararın istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesine müteakip bu tarihten itibaren istinaf yoluna başvurulması ve istinaf talebinin reddinin kesinleşmesine müteakip iki haftalık süre içinde talep halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, süresi içinde gönderilme başvurusunun olmaması halinde davanın açılmamış sayılacağına karar verileceğine,
3-HMK’nın 331. maddesi uyarınca harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
4-Dosyanın kanuni süresi içinde gönderilmemesi durumunda talep halinde yargılama gideri ve vekalet ücretinin mahkememizce karara bağlanmasına,
Dair; HMK’nın 320. maddesi uyarınca dosya üzerinden, tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize verilecek ya da gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 16/01/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır