Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/682 E. 2023/701 K. 05.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/682 Esas
KARAR NO : 2023/701
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/10/2022
KARAR TARİHİ : 05/12/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkiline ait … plakalı araç ile … plakalı aracın karıştığı17/12/2019 tarihli kaza neticesinde , müvekkiline ait araçta hasar meydana geldiğini, söz konusu kazada müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, müvekkilinin kaza tarihinde davalı sigorta şirketine başvuru yaptığını, ancak sigorta şirketinin 8 iş günü içerisinde tazminatı ödemediğini, taraflarınca 24/02/2021 tarihinde … sayılı dosyası ile değer kaybı tazminatı talep edildiğini, hakem heyetinin … numarası ile karar verdiğini, davalının itirazının reddine karar verilerek dosyanın kesinleştiğini, müvekkilinin borcu tahsil etmek amacı ile borçluyu temerrüde düşürdüğünü, ancak borcunu 09/09/2021 tarihinde icra kanalı ile alabildiğini, müvekkilinin talep ettiğini değer kaybı tazminatının temürrüde düşürdüğü tarihteki alım gücü ile tahsil edeceği tarihteki alım gücü ile aynı olmayacağını ve müvekkilinin zarara uğrayacağını, dosyada tahsil edilen faizi ile alacaklı müvekkilinin zararının karşılar nitelikte bir bedel olmadığını, TTK 122/1.maddesinde, ” Alacaklı , temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığı ispat etmedikçe bu zararı gidermekte yükümlüdür.” Yargıtay HGK’nın 10/11/1999 gün ve 13-353/929 sayılı kararında vurgulandığı üzere; Munzam zarar sorumluluğu kusura dayanan borçlu temerrüdünün hukuki bir sonucudur ve alacaklının zararının faizi aşan bölümüdür. Borçlu para borcunun vadesinde ödemediğinde (temerrüt) oluştuğunda sözleşme veya yasada belirlenen ” gecikme faizi ” ödeme yükümü altına girer, hükmü bulunduğunu belirtmek ile iş bu davanın açıldığını, belirsiz olan munzam zararının şimdilik 500,00-TL’sinin davalıdan avans faizi ile birlikte tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana hükmedilmesini arz ve dava etmiştir.
Davacı vekili 02.10.2023 tarihli değer arttırım dilekçesinde özetle Dava dilekçesinde 500,00 TL talep edilmiş olan aşkın zararın 2.798,57 TL arttırılması ve dava değerinin 3.298,57 TL üzerinden hesaplanması talebinde bulunmuş ve eksik harcı yatırmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın öncelikle görevsiz mahkemede açıldığını, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili husustan doğan bir hukuk davası olması gerektiğini, davacı tarafın aracı ticari olmadığını, hususi bir araç olduğunu, bundan dolayı davanın Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülmesi gerektiğini, işbu dava hasar onarım bedeli ve değer kaybının tazminine ilişkin bir dava olduğunu, araçta oluşan hasar bedeli belirlenebilir bir bedel olduğunu, bu sebeple davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılmasında HMK 107.maddesi uyarınca hukuki bir yarar olmadığını, davacı yan delilleri müvekkiline tebliğ etmediğini, , davacının müvekkili sigorta şirketine başvuruda bulunurken birlikte verilmesi gereken belgelerin mevcut olduğunu, bu belgelerden birinin eksik olması halinde başvuru yapılmış olsa dahi geçersiz sayılacağını ve davacı başvuru yaparken vekaletnameyi başvurusuna eklemediğinden, kanuni bir zorunluluk olan sigorta şirketine başvuru zorunluluğunu yerine getirmediğini, munzam zararın söz konusu olabilmesi için alacağın likit olması gerektiğini, ancak işin doğası gereği, sigorta ödemeleri likit ödemeler olmadığını, davacının değer kaybı talebi hukuki mahiyeti itibari ile tartışmalı bir alacak olduğunu, değer kayıpları ödeme yapılmadan önce hukuki tartışma gerektirdiğini, bu yüzden alacak değer kaybı taleplerinde likit olmadığını ve likit bir alacaktan bahsedilmeyen durumlarda munzam zarar talepleri reddedileceğini, davacının munzam zarar ile ilgili hiçbir delil sunamadığını, sadece enflasyondaki artıştan ve genel ekonomik durumdan bahsedildiğini, munzam zarara ilişkin taleplerin reddi gerektiğini, müvekkilinin mevcut poliçede limit 36.000,00-TL olduğunu ve müvekkilinin yalnızca poliçe limiti ile sınırlı olduğunu belirterek davanın öncelikle usulden reddini, Mahkeme aksi kanaatteyse esastan reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana hükmedilmesini arz ve beyan etmiştir.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava; munzam zarar istemine ilişkindir.
Mahkememizce celp edilen … İcra Müdürlüğü’nün 2021/… takip sayılı icra dosyasının yapılan tetkikinde; takibin davacı tarafça davalı aleyhine hakem kararına istinaden faizler dahil toplam 11.437,48- TL alacağın yasal faizi ile birlikte tahsili için yapılan ilamsız icra takibinden ibaret bulunup davalı tarafça yapılan ödeme neticesinde dosyada 09.09.2021 tarihinde tahsil harcı alındığı görülmüştür.
Bilirkişi … ve … tarafından düzenlenen 12/09/2023 tarihli bilirkişi raporunda sonuç olarak;
”..Sayın Mahkemenin kararı doğrultusunda tarafımıza verilen görev çerçevesinde dosya kapsamında yer alan tüm belgelerin üzerinde yapılan inceleme neticesinde;
Dava konusu uyuşmazlığın esası, davacının 17/12/2019 tarihinde kendisine ait … plakalı araç ile meydana gelen kaza sonucunda değer kaybının davalı sigorta şirketinden talep etmesine rağmen ödenmemesinden kaynaklı tazminat (munzam zarar) alacağı oluşturmaktadır.
Yargıtayın denkleştirici adalet ilkesi gereğince ayrıntılı 5 farklı değerleme yöntemine göre hesaplama yapılmıştır. Yapılan hesaplamada;
-Eğer Sayın Mahkemece ; değer kaybı hesabı kabul edilirse; davacının değer kaybının 09/09/2021 tarihinde ödenen tutarın değer kaybının 3298,57-TL hesap ve tespit edildiği,
-T.B.K. Anayasa Mahkemesi Kararı ile Yargıtay Kararları çerçevesinde davacının yasal faiz ile karşılanmayan aşkın zararının bulunduğu,
Sonuç ve kanaatine ulaşılmış olup; davacı ve davalının diğer sair taleplerinin Takdirinin Sayın Mahkeme’ye ait olduğunu bildirir, hukuki nitelendirme ve değerlendirme ile nihai takdir Sayın Mahkemeye ait olmak üzere görüş ve kanaatimizi belirten işbu rapor takdir ve tensiplerinize saygı ile arz edilmektedir. “şeklinde mütalaada bulunmuşlardır.
Yargılama kapsamında toplanan tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda; davacı vekilinin müvekkiline ait … plakalı araç ile … plakalı aracın karıştığı17/12/2019 tarihli kaza neticesinde , müvekkiline ait araçta hasar meydana geldiğini, davalı sigorta şirketine başvuru yapıldığını, ancak sigorta şirketinin 8 iş günü içerisinde tazminatı ödemediğini, taraflarınca 24/02/2021 tarihinde değer kaybı tazminatı için Sigorta Tahkim Komisyonuna 2021.E… sayılı dosya ile başvuru yapıldığını , hakem heyetinin K-2021/… numarası ile karar verdiğini, davalının itirazının reddine karar verilerek dosyanın kesinleştiğini, müvekkilinin borcu tahsil etmek amacı ile borçluyu temerrüde düşürdüğünü, ancak alacağını 09/09/2021 tarihinde icra kanalı ile alabildiğini, temerrüt tarihi ile tahsil tarihindeki alım gücünün aynı olmadığını beyanla munzam zarar talebiyle eldeki davayı ikame ettiği görülmüştür.
TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın (munzam) zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Burada kanıtlanacak olgular; ekonomik şartlar sonucu ortaya çıkan olumsuzluklar gibi genel ve soyut hususlardan ziyade geç ödeme nedeniyle davacının kendisinin, şahsen ve somut olarak uğradığı zarardır.
Davaya ilişkin Yargıtay … H.D nin 2022/… esas, 2023/… karar sayılı ilamında belirtildiği şekliyle ”..Yargıtay …Hukuk Dairesinin 10.03.2022 tarihli ve 2022/… E., 2022/… K. sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir: “… Kanun koyucu para borcunun geç ödenmesi halinde bir zararın mevcut olduğunu kural olarak benimsemiştir. Bu zararın karşılanması iki bölümde düşünülmüştür. Birinci bölüm, kanıtlanmadan ödenmesi talep edilecek zarar miktarıdır ki bu temerrüt faizidir. Diğer bir deyişle temerrüt faizi miktarınca alacaklının zarara uğradığı yasal bir karine olarak kabul edilmiştir. Bunun dışında davacının herhangi bir karineden istifade etme olanağı yasal olarak mevcut değildir. İkinci bölüm, temerrüt faizini aşan (munzam) zarara ilişkin olup; temerrüt faizini aşan bir zararı olduğunu iddia eden, bu iddiasını somut delillerle ispat etmek zorundadır.
Yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu davacıyı ispat yükünden kurtarmaz. Zira davacı, para alacağını zamanında alması halinde bu parayı ne şekilde kullanacağını ispatlayamamıştır. Ayrıca alacaklı, uğradığı zararın kendisine ödenen temerrüt faizinden fazla olduğunu da ispat etmek zorundadır. Soyut enflasyonun ya da bankalarda mevduat için ödenen faizin temerrüt faizinden yüksek oranda olması munzam zararın gerçekleştiği ve ispatlandığı anlamına gelmez. Davacı tarafından ispatlanması gereken husus, enflasyon ve mevduat faizinin yüksekliği gibi genel olgular değil, kendisinin şahsen ve somut olarak geç ödemeden dolayı zarar gördüğü keyfiyetidir. Örneğin; alacağını zamanında tahsil edememekten ötürü, başkasına olan borcunu ödemek için daha yüksek oranda faizle borç aldığını veya alacaklı olduğu parayı zamanında alsa idi, yabancı para ile ödemek durumunda olduğu borcunu, geçen süre içinde geçekleşen kur farkı sebebiyle daha yüksek miktardan ödemek zorunda kalmayacağı gibi olguları kanıtlamak durumundadır. Ülkede yaşanan ekonomik kriz nedeniyle paranın döviz karşısında hızlı değer kaybı, yüksek enflasyon gibi genel, afaki ve doğrudan davacının zararını ifade etmeyen umumi ekonomik konjonktürel olgular TBK’nın 105. maddesinde sözü edilen munzam zararın varlığını göstermez. İstikrar bulmuş Yargıtay uygulamasına göre, davacı faizi aşan (munzam) zararını yukarıda açıklanan şekilde ispat etmeden bu yöndeki talebin kabul edilmesi mümkün değildir…” denilmektedir.
Davacının soyut olarak sadece tahsil tarihinde alım gücünün düştüğünden bahisle eldeki davayı ikame ettiği ve yukarıdaki emsal kararda belirtildiği şekliyle kendisinin şahsen ve somut olarak geç ödemeden dolayı uğradığı zararın ne olduğunu, zamanında tahsil etmiş olsa idi parayı ne şeklide kullanacağını ortaya koyamadığı anlaşılmakla davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kuruluştur.( Emsal Kararlar : Yargıtay … H.D. 2022/… esas, 2023/… karar sayılı ilamı, Yargıtay … H.D. 2023/… esas, 2023/ … karar sayılı ilamı, … H.D 2023/… esas, 2023/… karar sayılı ilamı)
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 269,80-TL harçtan davacı tarafından yatırılan 80,70-TL düşülerek eksik kalan 141,10 -TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 3.298,57 -TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Yargılama giderlerinden sayılan 1.560,00-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydına,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, HMK’nın 341.maddesi gereğince miktar itibari ile kesin olarak verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 05/12/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır