Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/366 E. 2022/604 K. 11.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/366 Esas
KARAR NO : 2022/604

DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 27/05/2022
KARAR TARİHİ : 11/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı takip alacaklısı tarafından … 6. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile müvekkili alacaklıya, davalı takip borçlusu …Tic. A.Ş.’nin hak ve alacaklarının haczi için İKK’nun 89/1 ve 2. Maddeleri uyarınca gönderilen haciz ihbarnamelerinin itiraz süresinin geçtiğini ancak itiraz edilemediğini, takip borçlusu …A.Ş.’nin tebliğ tarihi itibariyle davacı müvekkilinden herhangi bir hak ve alacağı bulunmadığını, şirket ortaklarının şirket borçlarından sorumluluğunun ödenmemiş sermaye borcundan ibaret olduğunu, yine haciz ihbarnamelerinin tebliğ tarihi itibariyle davacı müvekkilinin ödenmemiş sermaye borcunun bulunmadığını, davalı takip borçlusuna, borçlu olmadıklarının tespiti ve İKK’nin 89/1 ve 2 uyarınca gönderilen haciz ihbarnamelerinin iptali istemiyle İİK 89/3 maddesi gereğince iş bu menfi tespit davasını ikame ettiklerini beyanla İİK’nun 89 maddesi uyarınca 1. ve 2. haciz ihbarnamelerine 7 gün içerisinde itiraz edilmemesi sebebiyle borç zimmetinden sayılan müvekkilinin İİK 89/3 maddesi gereğince takip borçlusuna borçlu olmadığının tespiti ile İİK’nun 89/1 ve2 uyarınca gönderilen haciz ihbarnamelerinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalıların usulüne uygun tebligata rağmen davaya yanıt vermedikleri, ancak davalı …… vekilinin bila tarihli beyan dilekçesi ibraz ettiği görüldü.
Davalı …… vekilinin bila tarihli beyan dilekçesinde özetle; davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığını, davacının borçlu olmadığına dair somut deliller sunamadığını ve bu sebeple iddiasını ispat edemediğini beyanla davanın reddine, davanın açılmasına sebebiyet verenin davacı olması sebebiyle %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
… Ticaret Müdürlüğüne müzekkere yazılarak davalı …A.Ş’nin sicil dosyası dosyamız arasına alınmıştır.
… 6. İcra Dairesi … Esas sayılı dosyasının bir sureti dosyamız arasına alınmıştır.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava; … 6. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında davacıya gönderilen 89/3 ihbarnamesine karşı açılan menfi tespit isteminden ibarettir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/937 Esas 2022/676 Karar sayılı ilamında özetle “Dava, 2004 sayılı İİK m. 89/3 hükmü kapsamında menfi tespit istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık, mahkemece verilen hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddi kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır. 2004 sayılı İİK m. 89/3 hükmünde takip hukukuna özgü ayrı bir menfî tespit davası daha düzenlenmiştir. 2004 sayılı İİK’nın 89. maddesi uyarınca, borçlunun üçüncü şahıs nezdinde bulunan para alacaklarının haczi halinde borçluya, alacağı karşılayacak kadar borcunu alacaklıya ödeyemeyeceği ve ancak icra dairesine ödeyebileceği duyurusunu içeren haciz ihbarnamesi (birinci haciz ihbarnamesi) gönderilir. Haciz ihbarnamesini alan üçüncü kişinin tebliğden itibaren 7 gün içerisinde borçlu olmadığına veya borcun tebliğden önce ödendiğine dair yazılı veya sözlü olarak itirazda bulunmadığı takdirde kendisine, kendisine gönderilen birinci haciz ihbarnamesine 7 gün içerisinde itiraz etmediği ve bu nedenle borcun zimmetinde sayıldığına ilişkin yeni bir haciz ihbarnamesi (ikinci haciz ihbarnamesi) gönderilir. Bu ikinci ihbarnamede ayrıca, tebliğden itibaren 7 gün içinde ikinci fıkrada belirtilen sebeplerle itirazda bulunması, itirazda bulunmadığı takdirde zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmesi istenir. İkinci haciz ihbarnamesine de süresi içinde itiraz etmeyen ve zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeyen üçüncü şahsa onbeş gün içinde parayı icra dairesine ödemesi veya sayılan malı teslim etmesi yahut bu süre içinde menfi tespit davası açması, aksi takdirde zimmetinde sayılan borcu ödemeye veya yedinde sayılan malı teslime zorlanacağı bildirilir. Bu bildirimi alan üçüncü şahıs, icra takibinin yapıldığı veya yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde süresi içinde menfi tespit davası açtığına dair belgeyi bildirimin yapıldığı tarihten itibaren yirmi gün içinde ilgili icra dairesine teslim ettiği takdirde, hakkında yürütülen cebri icra işlemleri menfi tespit davası sonunda verilen kararın kesinleşmesine kadar durur. Bu süre içinde 106 ncı maddede belirtilen süreler işlemez. Bu davada üçüncü şahıs, takip borçlusuna borçlu olmadığını veya malın takip borçlusuna ait olmadığını ispat etmeye mecburdur. Üçüncü şahıs açtığı bu davayı kaybederse, mahkemece, dava konusu şeyin yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere bir tazminata mahkûm edilir. Bu fıkraya göre açılacak menfi tespit davaları maktu harca tabidir. Hukukumuzda uyuşmazlık konusuna göre zorunlu arabuluculuk ve ihtiyari arabuluculuk olmak üzere iki tür arabuluculuk söz konusudur. Bu iki tür arabuluculuk türünden hangisine başvuru yapıldığına göre sürelere olan etkisi değişmektedir.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun (6325 sayılı HUAK) “Arabuluculuk Sürecinin Başlaması ve Sürelere Etkisi” başlıklı 16. maddesi “(1) Arabuluculuk süreci, dava açılmadan önce arabulucuya başvuru hâlinde, tarafların ilk toplantıya davet edilmeleri ve taraflarla arabulucu arasında sürecin devam ettirilmesi konusunda anlaşmaya varılıp bu durumun bir tutanakla belgelendirildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Dava açılmasından sonra arabulucuya başvuru hâlinde ise bu süreç, mahkemenin tarafları arabuluculuğa davetinin taraflarca kabul edilmesi veya tarafların arabulucuya başvurma konusunda anlaşmaya vardıklarını duruşma dışında mahkemeye yazılı olarak beyan ettikleri ya da duruşmada bu beyanlarının tutanağa geçirildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. (2) Arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar geçirilen süre, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
6325 sayılı HUAK’ın “Dava Şartı Olarak Arabuluculuk” başlıklı m. 18/A hükmünde ise arabulucuya başvurunun dava şartı olarak kabul edilmiş olması halinde uygulanacak hükümlere, 18/A(15) bendinde “Arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez.” düzenlemesine yer verilmiştir. 6325 sayılı HUAK m. 16(2) hükmünde yalnızca, arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar geçirilen sürenin zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmayacağı belirtilmişken, dava şartı olarak arabuluculukla ilgili 18/A maddesinin 15. bendinde, arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımın duracağı ve hak düşürücü sürenin işlemeyeceğine yer verilmiştir.
02/06/2018 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliğinin 19/2. bendinde de, arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar geçirilen sürenin zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmayacağı; dava şartı olarak arabuluculukla ilgili 27. maddesinde ise adliye arabuluculuk bürosuna başvurulmasından, son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede uyuşmazlık konusu hususlarda zamanaşımının duracağı ve hak düşürücü sürenin işlemeyeceği düzenlemesine yer verilmiştir. Bu düzenlemeler kapsamında, ihtiyari arabuluculuk ile dava şartı olan arabuluculuk arasında sürelerin başlaması yönünden fark bulunmaktadır.
Somut olayda ise arabulucuğun dava şartı olarak düzenlenip düzenlenmediği açısından yapılan değerlendirmede ise;
19/12/2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren 7155 sayılı Yasa’nın 20.maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na 5/A maddesi eklenmiştir.
TTK’nın 5/A maddesi; “(1) Bu Kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” hükmünü düzenlemektedir. Görüldüğü üzere, 6102 sayılı TTK’ya eklenen 5/A maddesinde, Kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri olan ticari davalarda arabuluculuk, dava şartı olarak belirlenmiştir.
Anılan maddenin gerekçesinde, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde belirtilen davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurma zorunluluğu getirilerek bu uyuşmazlıkların temelinden, çok daha kısa süre içinde, daha az masrafla ve tarafların iradelerine uygun bir şekilde çözülmesinin amaçlandığı belirtilmiştir.
Söz konusu düzenleme uyarınca bir ticari davanın açılmasından önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olabilmesi bazı koşulların gerçekleşmesine bağlıdır. Buna göre; (a) öncelikle konusu, bir miktar paranın ödenmesi olmalı, (b) sonra dava konusu olan bir miktar paranın ödenmesi için yapılan talep, bir alacak veya tazminat talebi olarak ileri sürülmelidir. Bu koşulların bulunması halinde dava açılmasından önce arabulucuya başvurulmuş olması, dava şartı olacaktır. Bu koşulların gerçekleşmediği ticari davalarda davanın açılmasından önce arabulucuya başvurulmuş olması, dava şartı olarak kabul edilmeyecektir.
6100 sayılı HMK’nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır.Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak 2004 sayılı İİK m. 32 uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz. Oysa arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek niteliktedir. Ancak yukarıda açıklandığı gibi menfi tespit davaları sonucunda verilen hükümler esasa yönelik olarak cebri icraya konu edilip infaz edilemeyeceğinden, ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan Yasa Koyucu’nun bilinçli olarak menfi tespit davalarını arabuluculuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı TTK’ya eklenen 5/A maddesi gereğince menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığı ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığının kabulü gerekmektedir (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 13/02/2020 tarihli, 2020/85 Esasa, 2020/454 Karar sayılı kararı).
Yukarıda belirtilen gerekçelerle, somut olayda da 2004 sayılı İİK’nın 89. madddesine istinaden açılan menfi tespit davasında arabuluculuk dava şartı olarak öngörülmemiştir (Yargıtay 15. HD.’nin 27/04/2021 tarihli, 2020/2105 Esas, 2021/1981 Karar sayılı kararı). Bu suretle 6325 sayılı HUAK m. 18/A hükmünde düzenlenen arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede hak düşürücü sürelerin işlemeyeceğine dair hükmün somut olayda uygulanması söz konusu değildir.
İhtiyari arabuluculuk açısından ise; hak düşürücü sürenin durduğunun kabulü için arabuluculuk sürecinin işlemeye başlaması gerekmekte olup yukarıda açıklandığı üzere arabuluculuk sürecinin işlemeye başladığının kabulü için ise tarafların ilk toplantıya davet edilmeleri ve taraflarla arabulucu arasında sürecin devam ettirilmesi konusunda anlaşmaya varılıp bu durumun bir tutanakla belgelendirilmesi gerekmektedir.
Somut olayda ise dosya kapsamında bulunan … Arabuluculuk Bürosunun … arabuluculuk numaralı dosyasından davacı tarafın başvurusu sonucu hukuk uyuşmazlıklarında dava şartı olan zorunlu arabuluculuk son tutanağının düzenlendiği ve tarafların müzakere sonucunda anlaşmaya varamadığının belirtildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda somut olayda, menfi tespit davası dava şartı olan zorunlu arabuluculuk kapsamında kalmadığı için davacı tarafın arabuluculuk bürosuna başvurması ile hak düşürücü sürenin durması söz konusu olmadığı gibi ihtiyari arabuluculuk sürecinin başlaması da söz konusu olmadığı için hak düşürücü süre durmayacaktır.” şeklinde belirtilmiştir
İcra ve İflas Kanunu’nun 72/1. maddesi uyarınca borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir. İİK’nın 89/1. maddesi uyarınca kendisine haciz ihbarnamesine gönderilen üçüncü şahıs mezkur maddenin 3. fıkrası uyarınca, haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde itiraz etmezse, mal yedinde veya borç zimmetinde sayılır ve kendisine gönderilen haciz ihbarnamesine süresinde itiraz etmediği, bu nedenle de malın yedinde veya borcun zimmetinde sayıldığı ikinci bir ihbarname ile bildirilir. Bu ikinci ihbarnamede ayrıca, üçüncü şahsın ihbarnamenin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde ikinci fıkrada belirtilen sebeplerle itirazda bulunması, itirazda bulunmadığı takdirde zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmesi istenir. İkinci ihbarnameye süresi içinde itiraz etmeyen ve zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeyen veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmeyen üçüncü şahsa onbeş gün içinde parayı icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı teslim etmesi yahut bu süre içinde menfi tespit davası açması, aksi takdirde zimmetinde sayılan borcu ödemeye veya yedinde sayılan malı teslime zorlanacağı bildirilir. İİK’nın 89/5. maddesi uyarınca, üçüncü şahıs, kusuru olmaksızın bir mani sebebiyle müddeti içinde haciz ihbarnamesine itiraz etmediği takdirde, borçlu ile kötü niyetli alacaklıya karşı dava açarak ödemek zorunda kaldığı paranın veya teslim ettiği malın iadesini isteyebilir.
Anılı kanuni açıklamalar ve yargı kararı ışığında somut olaya bakıldığında; … 6. İcra Dairesi … Esas sayılı dosyasında alacaklı-davalı …… tarafından dava dışı borçlular aleyhine takibe başlandığı akabinde İİK 89/1,89/2 ve 89/3 ihbarnameleri düzenlendiği, davacı …’e 89/1 ve 89/2 ye göre gönderilen ihbarnamelere ilgili icra dosyasında davacı tarafından itiraz edilmediği sonrasında kendisine İİK 89/3’e göre ihbarname gönderildiği ve davacının bu nedenle huzurdaki davayı ikame ettiği görülmektedir. İİK’nın 89/3. maddesi kapsamında menfi tespit davasının on beş günlük hak düşürücü süre içerisinde açılması … 6. İcra Dairesi …Esas sayılı dosyasında 89/3 ihbarnamesinin davacıya 25/04/2022 tarihinde usulüne uygun tebliğ edildiği işbu davanın ise 27/05/2022 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Görüldüğü üzere davacı tarafından dava açmak için öngörülen 15 günlük hak düşürücü süre geçirilmiştir. Davacı her ne kadar 01/05/2022 tarihinde 15 günlük hak düşürücü süre içerisinde arabuluculuğa başvurduğunu beyan etmiş ve ilgili evrakları sunmuş olsa da bu dava para alacağına ilişkin olmadığından ilgili mevzuat gereği arabuluculuk zorunlu değildir, davacı burada ihtiyari arabuluculuk yoluna başvurmuştur. Bunun sonucunda ise 25/05/2022 tarihinde tüm tarafların arabuluculuk görüşmesine katılmamış, katılan taraflar da anlaşmaya varamamışlardır. Açıklanan nedenlerle davacının ihtiyari arabuluculuk yoluna başvurması 15 günlük hak düşürücü süreyi kesmeyeceğinden ( yukarıda belirtilen Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/937 Esas 2022/676 Karar sayılı ilamı) hak düşürücü sürede açılmayan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafından açılan davanın REDDİNE,
2-Harç peşin alınmakla yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı … İht. İhr…. A.Ş,. kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 9.200 TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
5-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-14. maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26. maddesine göre; Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan arabuluculuk ücretinin davada haksız çıkan taraftan karşılanması gerekmekle, 1.560,00-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.11/10/2022

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza