Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/322 E. 2023/94 K. 08.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/322 Esas
KARAR NO : 2023/94
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 20/05/2021
KARAR TARİHİ : 08/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 22.06.2016 tarihinde davalı borçlu şirkette %50 pay sahibi olup yönetim kurulu üyesi iken 14.03.2019 tarihinde payını devrederek yönetim kurulu üyeliğinden çıktığını, bahse konu alacağın ticari işletme ile ilgili olmayıp şahsi alacağına ilişkin olduğunu, Türk Ticaret Kanununun 4/1. maddesinde ticari davaların genel tanımı yapılarak her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan kaynaklanan davaların ticari dava olduğunun belirtildiğini, devam eden fıkrasında, tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın ticari dava sayılacak işler arasında bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve diğer ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan kaynaklanan davalar da sayıldığını, buna karşılık Türk Ticaret Kanunun 4. Maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia, fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedeceğini, Türk Ticaret Kanununun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğinin ticari hale getirmeyeceğini, zira Türk Ticaret Kanunun, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlediğini, bu nedenle davaya bakmakla görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, davacının davalı borçlu … A.Ş.’ne kendi nam ve hesabından göndermiş olduğu borca ilişkin …. İcra Müdürlüğünün 2019/… Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını ve ödeme emrinin davalıya tebliğ edildiğini, davalının takibe 29/08/2019 tarihinde itiraz ettiğini ve icra takibinin durduğunu, davacının davalı tarafa ödenen borcun iadesi hususunda sözlü alarak defalarca uyarıda bulunduğunu, davalı tarafın bahse konu borcunu uzun zaman boyunca ödemekten imtina ettiğini, davanın kabulüne, …. İcra Müdürlüğünün 2019/… Esas sayılı dosyasında yapılan takibe itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak kaydıyla davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı şirketin … A.Ş. adı altında kurulduğunu, unvanının 22.06.2016 tarihli değişiklik ile … San. Ve Tic. A.Ş. olduğunu, şirketin kurucu ortaklarından … ‘e ait %50 hissenin, şirketin unvan değişikliği ile aynı tarihte davacı tarafından devralındığını, davacının bu tarihten şirket yönetim kurulu üyeliğinden istifa ettiğini bildirir 14.03.2019 tanzim tarihli ihtarname tarihine kadar da bu sıfatının haiz olduğunu, şirket yönetim kurulu üyesi olduğu tarihte şirket hesabına aktarıldığı iddia edilen ve bu davaya konu icra takibine dayanak gösterilen davacı alacağının tüzel kişiliği haiz davalı şirket ile tüzel kişilik yönetim kurulu üyesi arasındaki ilişkiden kaynaklandığından nispi nitelikte ticari bir iş olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, bu nedenle huzurdaki davaya bakmakla görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, bu yüzden öncelikle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı tarafın bu dava öncesinde … Arabuluculuk Bürosu’nun 2021/… büro, 2021/… arabuluculuk numaralı dosyası ile de ticari uyuşmazlıklarda zorunlu olan arabulucuk başvurusunda bulunduğunu ve görüşmelerin yapıldığını, davacı tarafından da dosyanın ticari niteliğinin bu itibarla kabul edildiğini, ancak davanın Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açıldığını, bu davaya dayanak icra takibine davalı şirketçe 07.08.2019 tarihinde itiraz edildiğini, bu davanın 20.05.2021 tarihinde itirazdan yaklaşık 1,5 yıl sonra açıldığını, İİK’nun 67. Maddesi gereği genel hükümlere göre itirazın iptali davasının açılmasının 1 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu, bu itibarla da bu davanın yasal süresi içinde açılmadığından usulden reddinin gerektiğini, davacının yönetim kurulu başkan yardımcılığı vasfını haiz olduğu dönemde elinde bulundurduğu imkanları şahsi amaçları için kullandığının davalı şirketçe tespit edildiğini, bunun üzerine kendisine 20.03.2019 tarihli … numaralı fatura kesildiğini, ancak davacı tarafından herhangi bir ödeme yapılmaması üzerine taraflarınca …. İcra Müdürlüğünün 2019/14956 Esas sayılı dosyasından dava konusu faturanın tahsili amacıyla davacısı aleyhine icra takibi başlatıldığını, bunun üzerine davacının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olarak 02.05.2019 tarihinde davalı şirket aleyhine …. İcra Müdürlüğünün 2019/… Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, anonim şirketlerin bağımsız tüzel kişiliklerinin haiz olduğunu, ortakların şirketlere para aktarmalarının da tüzel kişiliğin idame ettirilmesinin bir gereği olduğunu, yalnızca şirket hesabına aktarıldığı iddia edilen bir meblağ nedeniyle tüzel kişilik adına kayıtlı mal varlığı üzerinde şahsi hak iddia etmek veya bu durumu şirketten şahsi bir alacağı olduğu şeklinde değerlendirmenin hukuken izah edilemeyeceğini, şirket kayıtları incelendiğinde de davalı şirketin davacı yana herhangi bir borcu olmadığını, davanın öncelikle görev yönünden usulden reddine, davanın esasına girilmesi halinde haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; davacının davalı şirket ortağı olduğu dönemde davalı şirkete borç olarak verildiği iddia olunan paranın iadesi için başlatılan icra takibine itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Dosyanın … Asliye Hukuk Mahkemesinin 01/03/2022 tarihli, 2021/… esas, 2022/ … karar sayılı görevsizlik kararı üzerine mahkememize tevzi edildiği anlaşılmıştır.
Huzurdaki davanın tarafları arasındaki uyuşmazlığın; iddianın ileri sürülüş biçimine göre şirket ortağı olunan dönemde, şirkete verilen borcun ödenmediği iddiasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla anonim şirketin ortağına borçlanması hususu TTK’nın 358. maddesinde düzenlenmiş olmakla, davanın mutlak ticari dava niteliğinde olduğu, böylece mahkememizin görevli olduğu tespit edilmiştir.
Davalı şirketin … nezdindeki sicil kaydı sorgulaması tetkik edildiğinde; davacı asilin dava tarihi itibari ile davalı şirkette yönetim kurulu başkan yardımcısı olarak göründüğü tespit edilmiş olup … ne yazı yazılarak davalı şirketin ortak ve yöneticileri, pay/ hisse devirlerini ve devirlere ilişkin ticaret sicil gazetesi ilanlarını içerir şekilde sicil dosyasının eksiksiz şekilde mahkememize gönderilmesi istenilmiş ve aynı zamanda taraf vekillerine de davalı şirket ortaklığı kapsamında yapıldığı belirtilen hisse devri mevcut ise hisse devir sözleşmesi/ noterlik belgeleri ile devre ilişkin ilana dair sicil gazetesi kayıtlarını ibraz etmek ve davacının davalı şirket bünyesinde ortaklık /yöneticilik sıfatının devam edip etmediğine yönelik açıklayıcı beyanda bulunmak üzere 1 aylık süre verilmesine karar verilmiştir. Bu kapsamda celp ve tetkik edilen evraklar ile taraf vekillerinin beyanları kapsamında yapılan inceleme neticesinde; davacı yanın 14/03/2019 tarihi itibari ile kendisine ait davalı şirketteki %50 hissesini dava dışı Adem Mercan’a devrettiği, davaya konu icra takibine dayanak alacak isteminin ise davacının davalı şirkette ortak olduğu dönemde (16/02/2016) davalı şirkete borç olarak verildiği iddia olunan paranın tahsiline yönelik olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla, dava tarihi öncesi şirket ortağı olan ancak “dava öncesi ortaklık sıfatı sona eren” davacının, ortaklık ilişkisinin mevcut olduğu tarihlerden kaynaklanan hukuki uyuşmazlık nedeni ile ortaklığa dava açması kapsamında HMK’nın 14/f.2 hükmü gereğince kesin yetki kuralının uygulanıp uygulanmayacağı hususunda değerlendirme yapılmasının gerektiği anlaşılmıştır.
Kesin yetki kuralı olmakla resen nazara alınması ve tatbik edilmesi gereken HMK’nın 14/2 maddesi; ”Özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir.” şeklinde düzenlenmiş olup madde gerekçesinde; “İkinci fıkraya göre, özel hukuk tüzel kişilerinin kendi iç ilişkilerine yönelik olmak üzere, örneğin bir üyenin veya ortağın diğer bir üyeye veya ortağa yahut üyenin veya ortağın merkeze karşı açacağı davalar, merkezin bulunduğu yerde açılacaktır. Bu tür davalarda, merkezin bulunduğu yer mahkemesinin yetkisi kesindir.” şeklinde açıklama yapılmıştır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2021/9104 esas, 2022/2412 karar sayılı, 25/03/2022 tarihli (Bölge Adliye Mahkemeleri Hukuk Daireleri’nin Kesin Nitelikteki Kararları Arasındaki Uyuşmazlığın Giderilmesine Yönelik Karar) ilamında da isabetli şekilde izah edildiği üzere; ”…HMK’nın 30. maddesinde usul ekonomisi ilkesi benimsenmiş olup; uyuşmazlıkların en az giderle, en makul sürede ve en az emekle çözümü amaçlanmıştır. Dava tarihinden önce şirket ortağı olan ve ancak “dava öncesi ortaklık sıfatı sona eren” kişinin, daha sonra ortaklık ilişkisinin mevcut olduğu tarihlerden kaynaklanan hukuki ilişkilere dayalı uyuşmazlık nedeni ile ortak veya ortaklığa ya da devir alan kişiye karşı dava açılması durumunda ilgili şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesinin kesin yetkili sayılması; iddia ve savunmanın kanıtlanması, uyuşmazlığa ilişkin belgelerin şirketten ya da şirketin kayıtlı olduğu Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden celbi ya da gerektiğinde şirket merkezinde yerinde inceleme yetkisi verilmesi, gerektiğinde şirket temsilcisinin isticvabı gibi hususlar bakımından usul ekonomisi ilkesine daha uygun olacaktır.” Usul ekonomisi ilkesine uygun olması bakımından mahkememizce benimsenen içtihat ışığında, dava tarihinden önce şirket ortağı olan ancak “dava öncesi ortaklık sıfatı sona eren” davacının, ortaklık ilişkisinin mevcut olduğu tarihlerden kaynaklanan hukuki uyuşmazlık nedeni ile ortaklığa karşı açmış olduğu huzurdaki dava kapsamında HMK’nın 14/2 maddesinde düzenlenen kesin yetki kuralının uygulanmasının gerektiği kanaatine varılmış olup davalı şirket merkezinin bulunduğu yer olan Ataşehir ilçesi itibari ile İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemelerinin kesin yetkili olduğu anlaşılmakla; HMK’nın 14/2 maddesi ve HMK’nın 114/1-ç ve 115. maddeleri uyarınca kesin yetki kuralı gereğince mahkememizin yetkisizliği nedeniyle davanın usulden reddine dâir aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 14/2 maddesi ve HMK’nın 114/1-ç ve 115. maddeleri kapsamında kesin yetki kuralı gereğince mahkememizin yetkisizliği nedeniyle davanın USULDEN REDDİNE,
2-Kararın istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesine müteakip bu tarihten itibaren istinaf yoluna başvurulması ve istinaf talebinin reddinin kesinleşmesine müteakip iki haftalık süre içinde talep halinde dosyanın yetkili İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, süresi içinde gönderilme başvurusunun olmaması halinde davanın açılmamış sayılacağına karar verileceğine,
3-HMK’nın 331. maddesi uyarınca harç ve yargılama giderlerinin yetkili mahkemece değerlendirilmesine,
4-Dosyanın kanuni süresi içinde gönderilmemesi durumunda talep halinde yargılama gideri ve vekalet ücretinin mahkememizce karara bağlanmasına,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize verilecek ya da gönderilecek dilekçe ile … Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 08/03/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır