Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/280 E. 2023/297 K. 14.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/280 Esas
KARAR NO :2023/297

DAVA:İtirazın İptali
DAVA TARİHİ:02/12/2021
KARAR TARİHİ:14/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 05/11/2020 Tarihinde saat 7:30 civarında müvekkili sigorta şirketinden sigortalı davalı … A.Ş.’ye ait 34 … plakalı araç … Mah. … Sokakta seyir halinde iken dava dışı 3.şahıs …idaresindeki … plakalı park halindeki araca çarpması sonucu maddi hasarlı trafik kazası gerçekleştiğini, Sigortalı araç olay yerini terk etmiş daha sonra anlaşmalı kaza tespit tutanağı tutulduğunu, bu sebeple olay yerini terk eden davalı şirket sürücüsü asli ve tam kusurlu olduğunu, müvekkili sigorta şirketi karşı tarafın hasarı için 28.165,87 TL ödemek zorunda kaldığını, iş bu sebeple …. İcra Müdürlüğü … Esas, icra müdürlüğünde yasal takip başlatılmıştır. Fakat davalı haksız olarak takibe itiraz etmiştir. Bunun üzerine başvurulan arabuluculuk kurumunda ise anlaşma sağlanamamıştır. Tüm bu sebeplerle müvekkilinin haklı alacağına kavuşabilmesi için davanın kabulüyle davalının %20’den aşağı olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; usul yönünden ve zamanaşımı yönünden itiraz ettiklerini, araç sürücüsünün olay yerini terk etmeyerek anlaşmalı kaza tutanağı düzenlendiğini, … Mah. … sokakta yapılan çalışma sebebiyle 34 … plakalı iş makinasının kazaya sebebiyet verdiği ve olay yerinde tutanağın tutulduğu, kaza yerini terk etmesi halinde olay yerini terk ettiği beyanının yer alması gerektiğini, mülkiyetleri altında bulunan aracın uzun süreli kiralama yöntemi ile … Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğüne kiraya verildiğini ve işleten sıfatının şirketlerine ait olmadığını, şirketlerine husumet yöneltilemeyecepini, kötü niyet tazminatının reddi gerektiğini beyanla, davanın reddi ile davacının en az % 20 icra tazminatına mahkum edilmesini istemiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; zorunlu mali sorumluluk sigortası ilişkisinden kaynaklanan rücu talepli icra takibine vâki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Yanlar arasındaki zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile hasar dosyasına ilişkin evraklar ile itirazın iptali istemine konu …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takip dosyası celp ve tetkik edilmiştir.
Davalı vekili tarafından davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı usuli itirazını ileri sürülmüş ise de davaya konu takip dosyası kapsamında yapılan incelemede, İİK’nın 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davalarının takibe yönelik itirazın alacaklıya tebliğinden itibaren 1 yıl içinde açılmasının gerektiği, ancak itiraz dilekçesinin tebliğ edilmediği müddetçe 1 yıllık hak düşürücü sürenin işlemeye başlamayacağı, somut olayda takip dosyası içeriğinden davalı takip borçlusunun itiraz dilekçesinin davacı alacaklıya tebliğ edilmediğinin tespit edildiği, bu nedenle 1 yıllık dava açma süresinin dolmadığı anlaşılmakla, hak düşürücü süre yönünden yapılan usuli itirazın reddi gerektiği anlaşılmıştır.
Davalı vekili tarafından cevap dilekçesi kapsamında zamanaşımı defi ileri sürülmüş ise de 2918 sayılı KTK’nın 109/4. maddesinde motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu haklarının, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrayacağı hüküm altına alındığı gibi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) rücu isteminde zamanaşımını düzenleyen 73. maddesinin; “Rücu istemi, tazminatın tamamının ödendiği ve birlikte sorumlu kişinin öğrenildiği tarihten başlayarak iki yılın ve herhalde tazminatın tamamının ödendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.” düzenlemesinin geçerli olduğu görülmüştür. Ayrıca 6098 sayılı TBK’nın 154. maddesinde zamanaşımını kesen nedenler gösterilmiş olup aynı maddenin 2.fıkrası uyarınca dava açılması veya icra takibinin yapılması zamanaşımını kesen nedenler olarak belirtilmiştir. Kanunun 156. maddesinde ise zamanaşımının kesilmesi halinde yeni bir sürenin işlemesi gerektiğini açıkça belirtmiştir. Anılı kanuni açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; ödeme tarihi, icra takibinin başlatılma tarihi ile dava tarihi arasında geçen süre zarfında huzurdaki itirazın iptali davasının 2 yıllık zamanaşımı süresi tamamlanmadan açıldığı anlaşılmakla; davalı yanın yerinde görülmeyen zamanaşımı savunmasına itibar edilmeyerek yargılamaya devam edilmiştir.
Mahkememizce dosya kapsamına alınan bilirkişi raporunda özetle; “…1. Davalı şirketin zamanaşımı itirazı değerlendirildiğinde; Haksız fiillerde zamanaşımı T.B. K. ‘nun 72. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddenin birinci fıkrasında; “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve herhâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır..” hükmü getirilmiştir.
Trafik kazalarından doğan maddi ve manevi tazminat davalarındaki zamanaşımı ise Karayolları Trafik Kanunu’nun 109. Maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.
Zamanaşımı, tazminat yükümlüsüne karşı kesilirse, sigortacıya karşı da kesilmiş olur.
Sigortacı bakımından kesilen zamanaşımı, tazminat yükümlüsü bakımından da kesilmiş sayılır.
Motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar. Diğer hususlarda, genel hükümler uygulanır.”
Mezkur kaza 05.11.2020 tarihinde meydana gelmiş olup, icra takibinin iki yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı kanaat olunacaktır.
2. İşleten, Karayolları Trafik Kanunu’nun tanımlar başlıklı 3. Maddesinde, “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” Şeklinde tanımlanmıştır.
Buna göre gerçek işletenler:
a) Araçsahibi
b) Aracın bağlı olduğu teşebbüs sahibi
c) Aracın mülkiyeti muhafaza kaydıyla alıcısı
d) Aracın uzun süreli kiracısı, ariyet alanı ya da rehin alanı
e) Adı trafik belgesinde yazılı kişiler
f) Adına sigorta poliçesi düzenlenen kişilerdir.
Karayolları Trafik Kanunu’nun 85. maddesinde,“Bir motorlu aracın işletilmesi, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen bilet ile işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne yer verilmiştir.
Davalı Şirketin araç işleteni olmadığı, aracın uzun süreli kiralama sözleşmesi kapsamında kiraya verildiği, kiralanan tarafından aracın kullandığı sırada kazanın meydana geldiği ve işleten sıfatıyla sorumluluğunun bulunmayacağı itirazları değerlendirildiğinde;
Davalı tarafından sunulan hizmet sözleşmesi incelendiğinde; sözleşmenin konusu her ne kadar sürücüsüz 103 araç ile çöp toplama, naki! ve kent temizliği için araç kiralama hizmet alımı olarak belirtilmiş ise de ihale şartnameleri dosya kapsamında bulunmadığından sözleşmenin sadece araç kiralama sözleşmesi mi yoksa araç ve personel dahil çöp tolama hizmet yüklenmesi mi olduğu hususunda sözleşmenin içeriğinden kesin kanaate varılamamıştır.
Bu kapsamda davalıya ait araç sürücüsünün SGK kayıtlarının incelenmesi akabinde kesin neticeye varılacağı değerlşendirilmektedir.
Dava konusu sözleşmenin Araç kiralama sözleşmesi olduğu kabul edilerek değerlendirildiğinde;
Hizmet sözleşmesinin uzun süreli olduğu, sözleşme kapsamında araç kiralama hizmet alımının bulunduğu, araç üzerindeki fiili hakimiyeti ve iktisaden yararlanma ilkesinin ortadan kalktığı, dava konusu kazanın aracın uzun süreli kiralama süresi içerisinde meydana geldiği ve davalının işleten sıfatının bulunmayacağı değerlendirilmektedir.
3. Davalı şirkete ait … plakalı araç; davacı şirket tarafından, 03.01.2020- 03.01.2021 tarihleri arasında geçerli olan … nolu ZMS/Trafik Sigorta Poliçesi ile sigorta edilmiş olup, poliçenin kaza tarihi itibariyle araç başına maddi zarar limiti 41.000,00 TL ve kaza başına maddi zarar limiti 82.000,00 TLdir.
Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası Genel Şartları 1.mad.; “Sigortacı, bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı K.T.K.’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, Zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder.”
Dava konusu 05.11.2020 tarihli kaza Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası Poliçesi kapsamındadır.
4.Zorunlu mali mesuliyet sigortası genel şartları 4.md. “Sigorta sözleşmesinden ve sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran haller zarar görene karşı ileri sürülemez.”
Hükmü kapsamında dava konusu kazada zarar gören … plakalı araç kasko sigorta şirketi … Sigorta A.Ş. tarafından yapılan müracaat üzerine; davacı sigorta şirketi tarafından, kasko sigorta şirketine toplam 28.165,87 TL tazminat ödenmiştir.
Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası Genel Şartları 4.mad. ; “Sigortacının işleten rücu hakkı”nı düzenlemiştir;
4/f mad. “Bedeni hasara neden olan trafik kazalarında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin, tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu haller hariç olmak üzere, olay yerini terk etmesi veya kaza tutanağı, alkol raporu vb. kazanın oluş koşullarına ilişkin gereken belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranması halinde sigorta ettirene rücu edebilir.”hükmü kapsamında sigortalı araç sürücüsünün kaza sonrasında kaza mahallini terk etmiş ve terk sebebine ilişkin sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği tehdidi vs. bulunduğu yönünde delil ibraz etmemiştir.
İlgi karar kapsamında dava konusu olay değerlendirildiğinde; dava konusu kazanın trafik kazası tespit tutanağına göre maddi hasarlı kaza olduğu görülmektedir.
Ayrıca, dosya kapsamından davalı araç sürücüsünün kaza mahallini terk ettiğine ilişkin bilgi ve belgeye rastlanmamıştır.
Söz konusu kazanın bedeni hasar içermemesi ve araç sürücüsünün olay mahallini terk ettiğinin ispatlanmaması sebebiyle davacı şirketin Genel Şartlar 4/f maddesine dayanarak davalıdan rücuen tazminat talep ve dava hakkı bulunmayacağı kanaat olunmaktadır.
SONUÇ
Hukuki ve nihai karar tamamen Sayın Mahkemenize ait olmak üzere; iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı üzerinde yapmış olduğumuz inceleme sonucunda, yukarıda arz ve izah edilen hususlar doğrultusunda, dava konusu somut olayda,
Davacı sigortacının ZMSS Genel Şartları 4/F maddesi kapsamında rücu tazminat talep ve dava hakkının bulunmayacağı kanaatine varılmıştır…” yönünde mütalaada bulunulduğu görülmüştür.
Huzurdaki dava; zorunlu mali sorumluluk sigorta ilişkisinden kaynaklanan rücu talepli icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkin olup taraflar arasında zorunlu mali sorumluk sigorta poliçesinin mevcut ve ihtilafsız olduğu görülmüştür. Her ne kadar davalı sigortalı tarafından uzun süreli kira sözleşme ilişkisi nedeni ile işleten sıfatının bulunmadığı savunulmuş ise de bu tür davalarda sigortacı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 95/2. maddesi gereğince tazminat yükümlülüğünün azaltılması veya kaldırılmasına ilişkin halleri üçüncü kişilere karşı ileri süremeyeceğinden zarar görene ödeme yaptıktan sonra sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre kendi sigorta ettirenine rücu edebilecektir. Bu nedenle davalı sigortalının husumet itirazının yerinde olmadığı açıktır.
Davacı sigorta şirketi, davalı sigortalı adına kayıtlı aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olup, kaza sırasında sigortalı aracı kullanan kişinin olay yerini terk ettiğini, poliçe şartlarına aykırı davrandığını, olay yerini terk etmesi nedeniyle hasarın teminat kapsamında olup olmadığını zorlaştırdığını ileri sürerek poliçe kapsamında ödediği tazminatı sigortalıdan rücuen tazmini talebinde bulunarak icra takibini başlatmıştır. Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçe genel şartlarının B.4. maddesinde sigorta şirketinin sigortalısına rücu edebileceği haller düzenlenmiş olup, rücu hakkının doğduğunun ve maddede sayılan bu hallerin mevcut olduğunu ispat yükü sigorta şirketi üzerindedir. Davacı vekili dava dilekçesinde rücu nedeni olarak sürücünün olay yerini ettiğini belirtmiş olup salt sürücünün olay yerini terk etmesi sigortacıya rücu hakkı vermemektedir. Sigorta şirketinin somut delillerle genel şartlar B.4. maddesinde sayılan hallerin gerçekleştiğini ispat etmesi gerekmektedir. Bu kapsamda davacı sigorta şirketinin, ilk olarak olay yerinin terk edildiğini ve zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları uyarınca, sürücünün ehliyetsiz olduğunu veya alkollü bulunduğunu somut delillerle kanıtlaması gerekmektedir. Ancak tüm dosya kapsamında davacı sigorta şirketinin sigortalı araç sürücüsünün olay yerini terk ettiğini ispata elverişli delil ibraz edemediği tespit edilmiştir. Nitekim kaza tespit tutanakları, aksi sabit oluncaya kadar geçerli resmi delillerden olup aksinin de aynı derecedeki deliller ile ispatlanması gerekmektedir. (Emsal ilam: Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2020/786 esas, 2021/2254 karar sayılı ilamı.) Ancak kaza tespit tutanağı içeriğinde sigortalı araç sürücüsünün olay yerini terk ettiğine ilişkin herhangi bir ifadenin mevcut gibi her iki araç sürücüsü tarafından birlikte tanzim edildiğinin anlaşıldığı, davacının aksi yöndeki iddiaları yönünden ispata elverişli tutanak ile aynı derecedeki delillerinin mevcut olmadığı, tahkikat aşamasın davacı tarafça ileri sürülen iddianın genişletilmesine yönelik yeni delillere davalı yanın açık muvafakatinin bulunmadığı gibi resmi tutanağa nazaran ispata elverişli olmadığı anlaşılmıştır. Tüm bu gerekçeler ışığında davacı yanın davasını ispatlayamadığından davanın reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulması gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalı yanın kötüniyet tazminatı talebinin REDDİNE,
3- Davacı tarafça peşin yatırılan 507,78 TL harçtan, alınması gereken 179,90 TL harcın mahsubu sonucu başkaca harç alınmasına yer olmadığına, kalan 327,88-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4- Dava ret ile sonuçlandığından, davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5- Davalı taraf yargılama gideri yapmadığından bu hususta bir karar verilmesine yerolmadığına,
6- Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden, reddedilen talep üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 9.200 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
7- Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
8-Devletçe karşılanan 1.320 TL arabuluculuk ücretinin, davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydedilmesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.14/06/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır