Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/277 E. 2022/771 K. 20.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/277 Esas
KARAR NO : 2022/771

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 23/07/2014
KARAR TARİHİ : 20/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı sigorta şirketine ZMM poliçesi ile sigortalı … plaka sayılı araç sürücüsü ve müvekkilinin oğlu…’ın 29.08.2013 tarihinde direksiyon hakimiyetini kaybetmesi neticesinde maruz kaldığı trafik kazasında vefat ettiğini, müvekkilinin ölenin desteğinden yoksun kaldığını beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000 TL destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu aracın müvekkil şirkete ZMM poliçesiyle sigortalı olduğunu, sigorta limitinin 250.000 TL olduğunu, davayı kabul anlamına gelmemek kaydı ile söz konusu kaza nedeniyle davacıya ve diğer hak sahiplerine yapılan ödemelerin poliçe limitinden mahsubunun gerektiğini, davacıların taleplerinin poliçe kapsamı dışında olduğunu, kazanın araç sürücüsünün kusuru ile meydana geldiğini, tam kusurlu tarafın talepte bulunamayacağını, ayrıca davacının destekten yoksun kalma tazminat talep hakkının bulunmadığını, yine …’ın vefatından dolayı elde edilen veya ileride edilecek muhtemel yararların da mahsubunun gerektiğini ve desteğin olay sırasında kaskını kullanmamasının da müterafik kusur olduğunu, mahsubunun gerektiğini, dava konusu olaya uygulanması gereken faizin yasal faiz olduğunu, dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebeleceğini beyanla davanın reddini savunmuştur.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip celbi gerekli delillerde celp edilerek dosyamız arasına katılmıştır.
Mahkememizce dosya üzerinde iddia ve savunma doğrultusunda aktüerya uzmanı bilirkişi … marifetiyle inceleme icra edilmiş ve konuya ilişkin 17/03/2015 tarihli rapor teminle dosyamız arasına katılmıştır.
Mahkememizce görevlendirilen bilirkişi … anılı raporunda özetle; 29/08/2013 tarihinde meydana gelen kazada karşı tarafın %100 kusur oranındaki sorumluluk durumuna göre; olayda vefat eden …’ın geri kalan hak sahiplerinden; davacı baba …’ın destekten yoksun kalma sebebiyle madda zararının 39.174,16 TL olduğunu, davacının maddi zararının poliçe limi içinde kaldığını, davalının 23/07/2014 dava tarihinden önce temerrüde düştüğünün belirlenemediği” şeklinde mütalaada bulunduğu görülmüştür.
Davacı vekili 13/04/2015 tarihli ıslah dilekçesi ile davasını 5.000 TL’den 39.174,16 TL’ye çıkararak ıslah etmiştir.
Dava; 29/08/2013 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucunda talep edilen destekten yoksun kalma tazminatı istemine yöneliktir.
Destekten yoksun kalma tazminatı, olay tarihi itibari ile uygulanması gereken 6098 sayı yeni Borçlar Kanunu (BK )’nun 53. maddesinde düzenlenmiş olup; “Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir.” şeklinde hükme bağlanmıştır.
Görülmektedir ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK’nın 53. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir.
BK’nın 53. maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.
O halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür.
Bununla birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.04.1982 gün, 979/4-1528 E., 1982/412 K. sayılı kararı )
Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de:
“Destekten Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir.
Önemle vurgulanmalıdır ki, BK’nın 53 maddesine göre destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir (HGK’nın 15.06.2011 gün ve 2011/17-142-411 E., K. ve 20.04.2011 gün ve 2011/17-34-216 E., K. sayılı ilamları ).
Yeri gelmişken, davacıların açıklanan sıfatı ve hukuki konumları karşısında, davacılar üzerinde doğan zararın niteliği belirlenmelidir:
Davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdikleri zarar; sürücünün ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte sürücü üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Böyle bir zararın sürücünün kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi olmadığı gibi, doğrudan sürücünün zararıyla bağlı ve onunla sınırlı bir zarar da değildir. Sürücünün ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Buradaki zarar, mirasçıların salt bu sıfatla devraldıkları murislerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da değildir.
Dolayısıyla, mirasçılar üçüncü kişi konumunda olduğundan, müteveffa murisin somut olayda %100 kusurlu dahi olsa, tazminatta kusur oranında indirime gidilemez.
Bu genel açıklama doğrultusunda somut olay incelendiğinde;mütefevfa %100 kusurla tek taraflı kazaya maruz kalmış ise de;davacı … üçünçü kişi konumunda olup kusur indirimi uygulanamaz ve oğlunun desteğinden yoksun kalmıştır.
Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya münderecatından edinilen vicdani kanat gereğince; davanın kabulü ile 34.174,16 TL’nin 5.000 TL’sine dava, bakiye kısmına 13/04/2015 ıslah tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmak suretiyle davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine dair hüküm taraf vekillerinin temyiz talebi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2015/14727 esas, 2018/7547 karar sayılı ilamı ile;
“Davacı vekilinin temyiz talebi yönünden; 26.05.2015 tarihli kararın tebliği üzerine davacı tarafından temyiz başvurusunda bulunulmamış; ancak davalı vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuş, davalı vekilinin temyiz dilekçesinin 28.08.2015 tarihinde davacı vekiline tebliği üzerine, davacı vekili 09.09.2015 tarihli dilekçesi ile katılma yoluyla temyiz isteminde bulunmuştur. Davacı vekilinin katılma yoluyla temyiz isteminin, yasal 10 günlük süre geçirildikten sonra yapıldığı ve dilekçesinin temyiz defterine kaydedildiği görülmektedir. Süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün ve 3/4 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, Yargıtayca da bu yolda karar verilebileceğinden, davacı vekilinin, süresinden sonra yapılan temyiz isteminin reddi gerekmiştir.
Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle, ölenin yakınının destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davacının tazminat alacağının 34.174,16 TL. olduğuna hükmedilmiş; anılan bu bedele, gerek mahkeme kısa kararında gerekse gerekçeli kararın hüküm fıkrasında yer verilmiştir. Ancak, davacı vekilinin başvurusu üzerine, 27.07.2015 tarihinde mahkeme kararının hüküm fıkrasının tashih edildiği; hüküm altına alınan tazminat miktarı konusunda maddi hata yapıldığı gerekçesiyle, tazminat miktarının 39.174,16 TL. olduğu şeklindeki “tashih şerhi”nin hükmün altına işlendiği görülmektedir.
Hükmün tavzihi ile tashihi şartları, 6100 sayılı HMK’nun 304. ve 305. maddelerinde düzenlenmiş olup; tashih için karar içeriğinden anlaşılan ancak basit hesap ya da yazım hatası nedeniyle hükümde oluşan bir hatanın bulunması; tavzih için ise, açık olmayan ya da birbiriyle çelişkili olan hüküm kısımlarının bulunması gerekmektedir. Bu itibarla, ne tavzih ne de tashih yoluyla, mahkeme kararında yer almayan yeni bir yükümlülüğün taraflara yüklenmesi, taraf yükümlülüğünün artırılması ya da bir hakkın taraflara sağlanması mümkün değildir.
Açıklanan bu maddi ve hukuksal olgulara göre, davacı taraf lehine hükmedilen tazminat miktarının, hükümden sonra artırılmasına ilişkin olarak yapılacak bir usul işlemine cevaz veren yasal düzenlemenin bulunmadığı, davacının tashih talebine uygun olarak yapılacak işlemin, hükmün değiştirilmesi mahiyetinde olduğu ve davalının tazminat yükümlülüğünü genişlettiği, hakimin dosyadan el çekmesinden sonra, hükümde anılan tarzda bir değişiklik yapma yetkisinin bulunmadığı gözetilerek; davacının tashih talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile talebin kabulüne karar verilip hükmün değiştirilmesi doğru görülmemiş ve kararın bozulması gerekmiştir.
Bozma ilamının kapsam ve şekline göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.” gerekçesi ile bozularak mahkememize devrolmuş 2020/37 esasına kaydedilmiş ve yargılamaya mahkememizce devam olunmuştur.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra, dosyanın raporu sunan bilirkişiye tevdii ile, davalı yanın itirazlarının karşılanması, güncel Yargıtay içtihatlarına uygun pay dağılımı ve hesaplama yapılması ile alternatifli olarak güncel asgari ücret üzerinden tazminatın belirlenmesi amacıyla ayrıntılı, hüküm kurmaya ve İstinaf ile Yargıtay denetimine elverişli ek rapor düzenlenmesi istenilmiş ve konuya ilişkin 23/07/2020 tarihli kök rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Bilirkişi anılı raporunda özetle;
“Kusur Durumu
a)Dosyada mevcut belgelere göre olay, müteveffa …’ın davalı tarafından zorunlu trafik sigorta poliçesi ile sigortalanmış dava dışı …a ait olan … plakalı aracı kullanırken tek taraflı olarak sebebiyet verdiği trafik kazası şeklinde meydana gelmiştir.
b)Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2011/17-787 E, 2012/92 K ve 22.02.2012 tarihli kararında ile özetle; “…Davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtıkları, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağı; dolayısıyla tam kusurlu araç şoförünün ve onun eylemlerinden sorumlu olan işletenin kusurunun, işletenin desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceği; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı sigorta şirketi, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda işleten tam kusurlu, destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğuna göre, davalı sigorta şirketinin zararın tamamından sorumlu olduğu ve davacıların davalı sigorta şirketinden destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecekleri, oyçokluğu ile kabul edilmiştir. Şu hale göre, yerel mahkemece, davacıların, desteklerinin işleteni olduğu araçta, sürücünün tam kusuru sonucu meydana gelen trafik kazası sonucu, vefat etmiş olması nedeniyle, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla, zorunlu mali sorumluluk sigortacısını hasım göstererek dava açabileceğinin kabulü….” demektedir. Bu durumda;
c)22.02.2012 tarihli HGK’na göre 3.kişi konumunda olan davacının, müteveffanın kusuru nispetinde davalı sigorta şirketinden destekten yoksun kalma nedeniyle maddi tazminat talebinde bulunabileceği esasına ve %100 kusur oranına göre zarar tutarı belirlenerek Sayın Mahkemenin takdirine sunulacaktır.
2.Seçenek olarak; İlk raporda veriler belirlenen(raporun tanziminden sonra değişen asgari ücretler dikkate alınmaksızın) aynen esas alınarak davalı evlenme yaşının ve destek paylarının güncel Yargıtay kararlarına göre yeniden belirlenerek yapılan hesaplama aşağıdaki gibidir;
A)Müteveffanın Yaşı Ve Bakiye Ömrü
a)02.06.1993 doğumlu olan müteveffa …, 29.08.2013 olay tarihinde (20)yıl, (2)ay, (27)günlük olup, 20 yaşında kabul edilerek, P.M.F tablosuna göre bakiye ömrü (46) yıl ve muhtemelen (66) yaşına kadar yaşayacaktır.
b)Yüksek Yargıtay’ın bu konudaki yerleşmiş içtihatlarına ve uygulamalara göre kural olarak aktif çalışma yaşı sonu (60) olarak kabul edilmekte olup, müteveffanın aktif çalışma hayatının (60) yaşına kadar süreceğinin kabulü ile bakiye ömründe zarar gördüğü aktif hayat süresi (60-20)=40 yıl ve pasif devresi 6 yıldır. Askerlik hizmet süresi kazanç tespitinde dışarıda tutulacaktır.
B)Hak Sahipleri Ve Destek Süreleri
Her ne kadar araç maliki olan anne Fikriye davacı değil ise de; müteveffa yaşasa idi annesine de fiilen destek olacağından, destek payları belirlenirken dava dışı Anne Fikriye’de dikkate alınacaktır. Buna göre;
Davacı Baba ile dava dışı anne bakımından kendi bakiye ömür süreleri ile sınırlı olarak, müteveffanın desteğinden yoksun kaldığı süreler aşağıdadır.
Hak sahibi Doğum tarihi Vefat T. Yaşı Destek süresi
Baba Cuma 01.03.1968 45 (bakiye ömrü 26 yıl) 26 yıl
Anne Fikriye 01.05.1969 44 (bakiye ömrü 26 yıl) 26 yıl
C)Paylar
Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 2014/9298 E. sayılı kararına göre müteveffanın muhtemelen 23 yaşına kadar evleneceği, 25 yaşına geldiğinde 1 çocuk ve 27 yaşına geldiğinde 2 ve daha fazla çocuk sahibi olacağı, evlendikten sonra anne ve babasına ayıracağı destek payında düşüş olacağı kabul edilerek bu konudaki son Yargıtay kararlarına göre eşlere eşit, muhtemel çocuklar ile anne-babaya aynı oranda destek payı verilecektir.
D)Kazanç Durumu
a)Müteveffanın yaptığı iş ile elde ettiği ücret ve kazançları gösterir yazılı bir belge bulunmadığından zorunlu olarak hesaplamalar kamu düzenine ilişkin bulunan yasal asgari ücretlere göre yapılacaktır. Buna göre;
b)Müteveffanın 29.08.2013-29.08.2015 arası geçen (2)yıllık işlemiş aktif devre net kazançları toplam 10.903,66 TL.’dir.
E)Bilinmeyen Dönem Kazanç Tespiti
Müteveffanın işlemiş ve bilinen aktif devredeki net kazançları yukarıdaki esaslara göre belirlenmiş olup, herhangi bir artış ve iskontoya tabi tutulmaksızın aynen esas alınacaktır. Ancak;
a)İşleyecek bakiye aktif devre sonuna kadar geçecek süre içinde Yargıtay’ın bu konudaki yerleşmiş içtihatlarında belirtilen hususlar nazara alınarak her yıl için ayrı ayrı %10 artış ve %10 iskontolama esasına göre hesaplama yapılacaktır. Bu duruma göre,
b)Müteveffanın işleyecek devre başındaki bir yıllık net geliri;
1.000,54 TL x 12 ay = 12.006,48 TL. olup buna göre;
c)Peşin Değer
Baba Cuma bakımından 24 yıllık işleyecek iskontolu aktif devre net kazanç kaybı peşin değer toplamı = 288.155,52 TL.’dir.
E)Maddi Tazminatın Hesaplanması:
Davacı Baba Cuma’nın (26)yıllık maddi zararı
A) 2 yıllık işlemiş ıskontosuz aktif devre maddi zararı 2.725,84 TL ,
B) 24 yıllık işleyecek ıskontolu aktif devre maddi zararı 28.515,39 TL,
c)Hak sahibi Babanın 26 yıllık maddi zarar toplamı = 41.675,43 TL.’dir.
2.Seçenek olarak; Günümüze kadar bilinen tüm asgari ücret artışları dikkate alınarak evlenme yaşının ve destek paylarının güncel Yargıtay kararlarına göre yeniden belirlenerek yapılan hesaplama aşağıdaki gibidir;
A)Kazanç Durumu
a)Müteveffanın yaptığı iş ile elde ettiği ücret ve kazançları gösterir yazılı bir belge bulunmadığından zorunlu olarak hesaplamalar kamu düzenine ilişkin bulunan yasal asgari ücretlere göre yapılacaktır. Buna göre;
b)Müteveffanın 29.08.2013-26.08.2020 arası geçen (7)yıllık işlemiş aktif devre net kazançları 109.408,12 TL.’dir.
B)Bilinmeyen Dönem Kazanç Tespiti
Müteveffanın işlemiş ve bilinen aktif devredeki net kazançları yukarıdaki esaslara göre belirlenmiş olup, herhangi bir artış ve iskontoya tabi tutulmaksızın aynen esas alınacaktır. Ancak;
a)İşleyecek bakiye aktif devre sonuna kadar geçecek süre içinde Yargıtay’ın bu konudaki yerleşmiş içtihatlarında belirtilen hususlar nazara alınarak her yıl için ayrı ayrı %10 artış ve %10 iskontolama esasına göre hesaplama yapılacaktır. Bu duruma göre,
b)Müteveffanın işleyecek devre başındaki bir yıllık net geliri;
2.324,70 TL x 12 ay = 27.896,40 TL. olup buna göre;
c)Peşin Değer
Baba bakımından 19 yıllık işleyecek iskontolu aktif devre net kazanç kaybı peşin değer toplamı 530.031,60 TL.’dir.
C)Maddi Tazminatın Hesaplanması:
Hak sahibi Babanın 26 yıllık maddi zarar toplamı = 87.651,80 TL.’dir.
Davalının Sorumluluk Kapsamı Ve Temerrüt Tarihi
a)29.08.2013 kaza tarihinde yürürlükte olan tarifeye göre, davalının zorunlu trafik poliçesine istinaden sorumluluk limiti 250.000,00 TL.dır.
Davacının yukarıda belirlenen maddi zararları tüm seçeneklerde poliçe limitinin içinde kalmaktadır.
b)Karayolları Trafik Kanunun 99.maddesinde; “….MADDE 99- Sigortacılar, hak sahibinin kaza veya zarara ilişkin tespit tutanağını veya bilirkişi raporunu, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar…..” demektedir.
Dava dosyasında başvuru belgesi bulunmadığından davalının 26.07.2014 dava tarihinden önce temerrüde düştüğü belirlenememiştir.
Sonuç olarak; Delillerin takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere: 29.08.2013 tarihinde meydana gelen kazada karşı tarafın %100 kusur oranındaki sorumluluk durumuna göre; olayda vefat eden …’ın geride kalan hak sahiplerinden;
1.Seçenekte; Bozmadan önce düzenlen rapordaki veriler aynen esas alınarak(değişen asgari ücret artışları dikkate alınmaksızın) müteveffanın TÜİK verilere göre muhtemelen 28 yaşına kadar evleneceği ve eşlere eşit, çocuklara eşlerin yarısı kadar, anne-babaya ise çocukların yarısı kadar destek payı verileceğinin kabulü halinde;
Davacı Baba …’ın destekten yoksun kalma sebebiyle maddi zararının= 39.174,16 TL. olduğu,
2.Seçenekte; Bozmadan önce düzenlen rapordaki veriler aynen esas alınarak(değişen asgari ücret artışları dikkate alınmaksızın) Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 2014/9298 E. sayılı kararına göre müteveffanın muhtemelen 23 yaşına kadar evleneceği, eşlere eşit, çocuklar ile anne-babaya aynı oranda destek payı verileceğinin kabulü halinde;
Davacı Baba …’ın destekten yoksun kalma sebebiyle maddi zararının= 41.675,43 TL. olduğu,
3.Seçenekte; Günümüze kadar bilinen tüm asgari ücret artışları da dikkate alınarak Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 2014/9298 E. sayılı kararına göre müteveffanın muhtemelen 23 yaşına kadar evleneceği, eşlere eşit, çocuklar ile anne-babaya aynı oranda destek payı verileceğinin kabulü halinde;
Davacı Baba…’ın destekten yoksun kalma sebebiyle maddi zararının= 87.651,80 TL. olduğu,
-Davacının maddi zararının poliçe limiti içinde kaldığı,
-Davalının 23.07.2014 dava tarihinden önce temerrüde düştüğünün belirlenemediği” şeklinde mütaalada bulunduğu görülmüştür.
Davacı vekili 27/07/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile 39.174,16 TL destekten yoksun kalma tazminatını 48.477,64 TL artırarak toplam talebini 87.651,80 TL olarak ıslah etmiştir.

Mahkememizce dosyanın raporu sunan bilirkişiye tevdii ile, davalı vekilinin hesaplamada ölüm olasılıklarının dikkate alınmadığına dair ve diğer hukuki konulara ilişkin olmayan itirazlarının karşılanması amacıyla ayrıntılı, hüküm kurmaya ve Yargıtay denetimine elverişli ek rapor düzenlenmesi istenilmiş ve konuya ilişkin 04/11/2020 tarihli ek rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Bilirkişi anılı ek raporunuzda özetle;
Sayın Mahkemenin 02.11.2020 tarihli oturum ara kararı ile davalı vekilinin itirazlarının karşılanması amacıyla rapor düzenlemek üzere dosya tarafıma yeniden tevdi edilmiştir.
Davalı vekili tarafından verilen itiraz dilekçesinde özetle; Hazine Müsteşarlığının 05.02.2010 tarih ve …sayılı genelgesi kapsamında yıllık ölüm olasılıklarının dahil edildiği ödeme dizininin dikkate alınması gerektiği, bilirkişinin hazineye kayıtlı aktüer olması gerektiği, davacıların destek tazminatının teminat kapsamında olmadığı yönünde itirazda bulunulmuştur.
Ekte bir sureti sunulan; Hazine Müsteşarlığının 05.02.2010 tarih ve 2010/4 sayılı genelgesinde özetle; sigorta şirketleri arasında birlik sağlanması için hesaplamaların aktüer siciline kayıtlı bilirkişi tarafından CSO 1980 yaşam tablosu esas alınarak %3 teknik faize göre yapılması gerektiği belirtilmektedir.
Ekte bir sureti sunulan; Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 2011/11066 E, 2012/10762 K ve 09.10.2012 tarihli ilamında özetle; “…..yukarıda tanımlanan niteliklere sahip Aktüerya Uzmanı tarafından Hazine Müsteşarlığının genelgesine göre yapılan hesaplamaya dayalı olarak karar verilmesinin isabetli olmadığı, bilirkişi Av… tarafından Yargıtay kriterlerine uygun olarak PMF tablosu esas alınarak düzenlenen bilirkişi raporuna itibar edilmesi….” gerektiği belirtilmektedir. Bu nedenle;
Davalı vekilinin bu yöndeki itirazı Yargıtay kararlarına uyun olmayıp, işbu rapor da bu konudaki Yargıtay kararlarında belirlenen hesap ilkelerine göre düzenlenmiştir. Bu nedenle davalı vekilinin bu yöndeki itirazının takdir ve değerlendirmesi Sayın Mahkemeye aittir.
Delillerin takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere: 29.08.2013 tarihinde meydana gelen kazada karşı tarafın %100 kusur oranındaki sorumluluk durumuna göre; olayda vefat eden …’ın geride kalan hak sahiplerinden;
1.Seçenekte; Bozmadan önce düzenlen rapordaki veriler aynen esas alınarak(değişen asgari ücret artışları dikkate alınmaksızın) müteveffanın TÜİK verilere göre muhtemelen 28 yaşına kadar evleneceği ve eşlere eşit, çocuklara eşlerin yarısı kadar, anne-babaya ise çocukların yarısı kadar destek payı verileceğinin kabulü halinde;
Davacı Baba …ın destekten yoksun kalma sebebiyle maddi zararının = 39.174,16 TL. olduğu,
2.Seçenekte; Bozmadan önce düzenlen rapordaki veriler aynen esas alınarak(değişen asgari ücret artışları dikkate alınmaksızın) Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 2014/9298 E. sayılı kararına göre müteveffanın muhtemelen 23 yaşına kadar evleneceği, eşlere eşit, çocuklar ile anne-babaya aynı oranda destek payı verileceğinin kabulü halinde;
Davacı Baba …’ın destekten yoksun kalma sebebiyle maddi zararının = 41.675,43 TL. olduğu,
3.Seçenekte; Günümüze kadar bilinen tüm asgari ücret artışları da dikkate alınarak Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 2014/9298 E. sayılı kararına göre müteveffanın muhtemelen 23 yaşına kadar evleneceği, eşlere eşit, çocuklar ile anne-babaya aynı oranda destek payı verileceğinin kabulü halinde;
Davacı Baba …’ın destekten yoksun kalma sebebiyle maddi zararının = 87.651,80 TL. olduğu,
-Davacının maddi zararının poliçe limiti içinde kaldığı,
-Davalının 23.07.2014 dava tarihinden önce temerrüde düştüğünün belirlenemediği ” şeklinde mütaalada bulunduğu görülmüştür.
Dava, 29/08/2013 tarihli kaza sonucu ölüm nedeniyle, ölenin yakınının, 6098 sayılı TBK’nun 53/3. (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 45/2.) maddesi gereği, destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Tüm dosya kapsamında toplanılan delillerin bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda; sürücü ve destek …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile seyir halinde iken direksiyon hakimiyetini kaybederek orta refüje çarpması sonucu savrularak takla atarak karşı şeride geçmesi suretiyle gerçekleşen tek taraflı trafik kazası neticesinde vefat ettiği, kazanın ve desteğin ölümünün destegin %100 kusuru sebebiyle meydana geldiği, … plakalı aracın trafik sigortacısının davalı şirket olduğu tespit edilmiştir.
Davacı taraf, davalının trafik sigortacısı olduğu aracın sürücüsü olan desteğinin karıştığı kazada ölümü nedeniyle ve zarar gören 3. kişi sıfatıyla destekten yoksun kalma tazminatı isteminde bulunmaktadır. Davacının talebi ve iddia ettiği zarar, ölenin mirasçısı sıfatına değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatına dayanmaktadır. Dolayısıyla, davacının ölenin mirasçısı sıfatına dayanmayan, doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki desteğin kusuru davacıya yansıtılamayacak ve desteğin kusuru onun desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyecektir. (HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 Esas-411 Karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 Esas- 2012/92 Karar, HGK’nun 16.1.2013 gün ve 2012/17-1491 Esas- 2013/74 Karar sayılı ilamları uyarınca)
Yine, desteğin kullanmış olduğu motorsiklette kask takmamış olmasının müterafik kusurunu teşkil ettiği, bu nedenle tazminattan indirim yapılması gerektiği davalı sigorta tarafından talep edilmiş ise de, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/3619 Esas, 2019/1950 Karar sayılı ilamı ile işaret edildiği ve yukarıda da açıklandığı üzere destekten yoksun kalma tazminatının mahiyeti gereği, desteğin müterafik kusuru nedeniyle tazminattan indirim yapılamayacaktır.
Bozma öncesi alınan bilirkişi raporuna göre, davacı yanın 13/04/2015 tarihli dilekçesi ile davayı ıslah ederek talebini 39.174,16 TL’ye artırdığı, eldeki davanın belirsiz alacak davası olarak açılmayıp kısmi dava olarak ikame edildiği, HMK’nun 176/2. maddesi uyarınca bir davada ancak tarafların bir kez ıslah yoluna başvurabileceği anlaşılmakla, davacı yanın 28/07/2020 tarihinde ikinci kez sunulan ıslah dilekçesinin geçersiz olması sebebiyle mahkememizce hükümde dikkate alınması mümkün görülmemiştir.
Mahkememizce, Yargıtay’ın destekten yoksun kalma tazminatı hesabında kabul ettiği paylaşıma ve güncel asgari ücrete göre yapılan hesaplama neticesi bulunan 87.651,80 TL’ye hükmedilmesi gerektiği benimsenmiş ise de, ikinci ıslahın geçersiz oluşu nedeniyle talep nazara alınarak ilk ıslah doğrultusunda karar vermek gerekmiştir.
Davadan önce sigorta şirketine başvuru yapılmadığından, sigorta yönünden ilk temerrüt dava tarihi itibarıyla gerçekleşmiş olup, ıslah dilekçesinde ıslah edilen meblağ için ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesi talebinde de bulunulmadığından hesaplanan ve ilk ıslaha konu edilen 39.174,16 TL tazminata dava tarihinden itibaren faiz işletilmek, ayrıca sigortalı motorsikletin kullanım amacı hususi olduğundan avans faizi yerine yasal faize hükmedilmek gerektiği şeklinde verilen hüküm davalı vekilinin temyiz talebi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2021/18168 esas, 2021/10575 karar sayılı ilamı ile;
“Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
Davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 52. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir.
Müterafik kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde TBK.nın 52. maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.
Dosyadaki belge ve bilgilerden, davacının desteğinin motosiklet sürücüsü olduğu, kaza tespit tutanağında kask takılı olup olmadığının belli olmadığı, ancak desteğin trafik kazası sonucu beyin doku harabiyeti ve kafa tası çökme kırığı meydana geldiği anlaşılmaktadır. Davacının desteğinin yaralanma biçimine ilişkin tıbbi değerlendirmeler dikkate alındığında kask ve diğer koruyucu tedbirleri almadığı anlaşılmaktadır. Şu halde mahkemece, desteğin koruyucu tedbirleri almadığı dikkate alınarak yerleşik içtihatlarımıza göre yukarıdaki yasal düzenleme kapsamında %20 oranında indirim yapılması gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi ile bozularak mahkememize devrolmuş 2022/277 esasına kaydedilmiş ve yargılamaya mahkememizce devam olunmuştur.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra, tarafların sözlü yargılama celsesinde beyanları alınmış ve bozmaya uyularak davacının desteğinin yaralanma biçimine ilişkin tıbbi değerlendirmeler dikkate alındığında kask ve diğer koruyucu tedbirleri almadığ dikkate alınarak %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılmış ve davacı tarafından açılan davanın kısmen kabulü ile; 31.339,33 TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihi olan 23/07/2014 den itibaren işleyecek yasal faizi ile birilkte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine dair aşağıdaki hükmün kurulması cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan gerekçe ve nedenlerle;
1-Davacı tarafından açılan davanın KISMEN KABULÜ İLE;
31.339,33 TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihi olan 23/07/2014 den itibaren işleyecek yasal faizi ile birilkte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Alınması gerekli 2.140,78 TL karar harcından 307,43 TL (ıslah harçları da dahil) peşin harcın mahsubu ile 1.833,35 TL’nin davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Bozma öncesi 25/08/2015 tarihinde Bakiye Karar harcı için yazılan 2.535 TL’lik Harç tahsil müzekkeresi ile ikinci bozma sonrası 28/04/2021 tarihinde Bakiye Karar Harcının tahsili için yazılan 2.368,56 TL’lik harç tahsil müzekkerelerinin işlem yapılmaksızın mahkememize iadesi için ilgili vergi dairesine müzekkere yazılmasına, ilgili tarafından ödeme yapılıp yapılmadığının sorulmasına, mahkememize bilgi verilmesinin istenmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 307,43 TL peşin harç (ıslah harçları da dahil) ve 25,20 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 332,63 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan A.A.Ü.T. gereğince hesap ve taktir olunan 9.200 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan A.A.Ü.T. gereğince hesap ve taktir olunan 7.834,83 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından bozmadan önce yapılan 1.235 TL ve bozma sonrası yapılan 53,50 TL olmak üzere toplam 1.288,50 TL yargılama giderinin ret ve kabul oranına göre hesap edilen 1.030,80 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı tarafından yapılan 123 TL yargılama giderinin ret ve kabul oranına (%80) göre hesap edilen 24,60 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyizi kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 20/12/2022

Katip
e-imza

Hakim
e-imza