Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/774 E. 2022/651 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/774 Esas
KARAR NO : 2022/651
DAVA : Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/04/2019
KARAR TARİHİ : 27/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı … ve …’un sahibi ve aynı zamanda yetkilisi olduğu diğer davalı şirket arasında davaya konu alacağın doğduğu 01/07/2014 tarihli protokol başlıklı bir adet ortaklık sözleşmesinin imzalandığını, protokolün 3. maddesi uyarınca mülkiyeti müvekkiline ait olan Afyonkarahisar, … İlçesi, … Köyü, … Mevkiinde kain tapuda 18 pafta, 2461 parselde kayıtlı 7.800 m2 yüz ölçümlü tarla vasıflı gayrimenkulün davalılara 350.000 TL bedelle satıldığını, tapu devrinin mümkün olmadığı ve fakat devre ilişkin vekaletnamenin davalılara teslim edildiğini, bu şekli ile satış işleminin gerçekleştirildiğinin karar altına alındığnıı, yapılan bu satış işlemine ilişkin gayrimenkul bedeli olarak 3 adet çekin müvekkiline verildiğini, 7a maddesinde yine mülkiyeti müvekkiline ait … ili, … ilçesi, … köyünde kain 242 ada 1, 2 ve 11 parselde kayıtlı gayrimenkuller üzerinde akaryakıt istasyonu ve ticari alanlardan oluşan projelerin geliştirilmesi vs hususlarda ortaklık yapılacağı, belirtilen gayrimenkulün 1/2 payının davalı …’a devredileceğinin, 7b maddesinde taşınmazın devredilen 1/2 payının bedelinin 3.250.000 TL olduğunun ve bir kısmının davalı şirket adına kayıtlı taşınmazlar ile kalan kısmının taksitler halinde ödeneceğinin, 9. maddesinde tarafların sözleşmeyi ihlal durumunda 200.000 USD cezai şart ödenmesinin kararlaştırıldığını, tarafların daha sonra tekrar bir araya gelerek 02/11/2014 tarihli gayrimenkul satış ve borç tasfiye protokolünü imzaladıklarını, 01/07/2014 tarihli ek protokolü imzaladıklarını, bunun dışında 3 adet daha ek protokol imzaladıklarını, müvekkilinin … ili, … ilçesi, … köyünde kain 242 ada 1, 2 ve 11 parselde kayıtlı gayrimenkullerin tapudan devrini davalılara yaptığını, 2461 parselde kayıtlı gayrimenkulün devri için de vekaletname verdiğini, buna göre tarafların 02/11/2014 tarihli borç tasfiye protokolü ile buna ek olarak yapılan 03/11/2014 ve 19/01/2015 tarihli protokoller nedeniyle birbirlerinden alacaklarının kalmadığını, müvekkilinin davalılardan 01/07/2014 tarihli protokol gereği toplam 700.000 TL alacağı ile süresi içinde edimi ifa etmeme nedeniyle 200.000 USD alacağının bulunduğunu beyanla 200.000 USD cezai şart alacağının ödeme tarihindeki fiili kur üzerinden sözleşmede belirtilen 1 yıllık sürenin sona erdiği tarih olan 02/11/2015 tarihinden itibaren işleyecek döviz cinsi en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile müvekkiline ödenmesine, yargılama giderlerleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu olayda iki şahıs arasındaki borçlanma ve taahhüt sözleşmesi söz konusu olup ticari iş niteliğinde bir iş bulunmadığını, bu nedenle Mahkememizin görevsiz olduğunu, dava konusu edilen protokolün esasen davacı tarafından ihlal edildiğini, … Noterliğinin 10/10/2014 tarih ve … yevmiye numaraları devir için gerekli muvafakatnamelerin davacı … ‘a verilmiş olduğunu, müvekkilinin gayrimenkullerin devri için gerekli olan yükümlülüklerini 10/10/2014 tarihi itibariyle yerine getirdiğini, davacının, bu muvafakatnameler ile resmi mercilere başvurmak yerine muvafakatnameden 4 yıl sonra, teminat seneti olarak verilen bir seneti, kambiyo takibine konu ederek protokolü ihlal ettiğini, protokolü ihlal eden tarafın, kendisine verilen muvafakatname ile 4 yıl boyunca gayrimenkullerin devri için herhangi bir başvuru yapmayan ancak teminat senedini icraya koyan davacı yan olduğunu, davacının söz konusu gayrimenkulleri devralmasının nedeninin müvekkilinden kaynaklanmadığını, talep edilen cezai şartın fahiş miktarda olduğunu beyanla öncelikle davanın reddine, aksi halde cezai şart miktarının indirilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizde açılan iş bu dava taraflar arasında akdedilen gayrimenkul devrine ilişkin protokol hükümlerinin ihlal edildiğinden bahisle protokolde kabul edilen cezai şart bedelinin tahsili talebine ilişkindir.
Mahkememizce 2019/200-/… sayılı dosyasında “Bir davada Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olabilmesi için mezkur kanunun 4. maddesinde sayılan mutlak bir ticari dava olması veya her iki taraf tacir olup uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bir husustan doğması gerekmektedir. Somut davaya konu uyuşmazlığın TTK’da düzenlenmiş mutlak ticari davalardan olmadığı, talebin taraflar arasında devredilecek gayrimenkullerle ilgili borç tasfiye protokolü hükümlerine aykırılık sebebine dayanmakta olduğu, anılan 02/11/2014 tarihli protokol ile taraflar adına kayıtlı gayrimenkullerin devirleri ile satış bedellerinin ödenme şekli düzenlenmiş olup davacı ile davalı …’ün tacir olduklarının kabulü halinde gayrimenkullerin devrinin herhangi bir ticari işletme ile ilişkilendirilmemesi ve talep edilen cezai şart bedelinin tarafların ticari işletmeleri ile ilgili olmaması nedeniyle nispi ticari davanın da söz konusu olmadığı ve Mahkememizin görevsiz olduğu, uyuşmazlığın niteliği itibariyle görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşılmakla görev hususu HMK’nın 115. maddesi uyarınca yargılamanın her aşamasında re’sen değerlendirilecek bir dava şartı olduğundan davanın Mahkememizin görevsizliği nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen karar istinaf edilmiş, … BAM …Hukuk Dairesinin 2021/ … -2021/… karar sayılı ilamı ile; 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Dava, adi ortaklık sözleşmesinde kararlaştırılan cezai şarta ilişkin tazminat talebine ilişkin olup 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra 05/04/2019 tarihinde açılmıştır.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılması için, uyuşmazlık konusu işin, taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. Yine, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19. maddesinin ikinci fıkrası gereğince, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir.
6335 Sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5 inci maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemeleri’nce görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir.
Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi gereğince kamu düzenine ilişkin olduğundan, ilk derece mahkemesi, istinaf ve temyiz aşamasında re’sen incelenir.
Buna göre; davacının ve davalı tarafın ticaret sicil kayıtlarının, esnaf oda kayıtlarının, vergi kayıtları ve vergi matrahlarının getirilmesi, hangi usule göre defter tuttuğunun, Bakanlar Kurulu kararnamesindeki gelir sınırına göre işletmelerinin esnaf işletmesi veya tacir kapsamında kalıp kal- madığının araştırılması, buna dair delillerin toplanarak karar yerinde tartışılması, neticede tarafların tacir vasfı taşıması halinde Ticaret Mahkemesi’nde yargılamaya devam olunması, tacir vasfının bulun- maması halinde de Asliye Hukuk Mahkemesi’ne görevsizlik kararı verilmesi gerekmektedir.
Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı … gerçek kişi olup davalı … ise diğer davalı dırımındaki Polat Otelcilik Şti’nin yetkilisidir.
Ancak tarafların ticaret sicil kayıtları dosyaya celp edilmemiş, usulünce tacir araştırması yapılmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, davalının istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK 353/1-a-6 md gereğince tespit edilen eksiklikler yeniden yargılama gerektirdiğinden dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir. denilmek suretiyle kaldırılarak mahkememizin 2021/774 esasına kaydı yapılmıştır.
Mahkememizce HMK 137. ve 140.maddeleri gereğince dosya üzerinden yargılamanın her safhasında HMK 1 maddesine göre kamu düzeninde olan göreve ilişkin kararlar HMK 114/3.maddesine göre dava şartları arasında olup, HMK 115.maddesine göre davanın her aşamasında mevcut olup olmadığını mahkeme kendiliğinden görev yeri araştırması gerektiğinden, mahkememizce görev hususu resen incelenmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; taraflar arasında 01/07/2014 tarihinde imzalanan protokol başlıklı belgede, davacıya ait bir kısım gayrimenkullerin davalılara devredileceği, devir bedelleri ve ne şekilde ödeneceği, yine davacıya ait bir taşınmaz üzerinde akaryakıt istasyonu kurulmak suretiyle davacı ile davalı … arasında ticari ortaklık kurulacağı düzenlenmiş, davanın dayanağını teşkil eden 02/11/2014 tarihli gayrimenkul satış ve borç tasfiye protokolü ile de, taraflar adına kayıtlı gayrimenkullerin devir şartları düzenlenmiş, protokolün 6.5. maddesi ile, taraflardan herhangi birinin iş bu sözleşmenin herhangi bir hükümüne aykırı hareket etmesi halinde, ihlale uğrayan tarafın uğramış olduğu her türlü zarar ve ziyanını ayrıca talep etme hakkı saklı kalmak üzere, ihlali yapan tarafın, ihlale uğrayan tarafa 200.000 USD cezai şart ödeyeceği kabul edilmiştir. Davacı taraf bu madde kapsamında davalıların protokol hükümlerini ihlal ettikleri iddiasına dayanarak cezai şart bedelinin tahsilini talep etmekte olup, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde mutlak ticari davalar belirtildikten sonra her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları nispi ticari davalar olarak sayılmış ve 5. maddesinde de “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü getirilerek görev hususunun kapsamı düzenlenmiştir. Buna göre bir davada Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olabilmesi için mezkur kanunun 4. maddesinde sayılan mutlak bir ticari dava olması veya her iki taraf tacir olup uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bir husustan doğması gerekmektedir. Somut davaya konu uyuşmazlığın TTK’da düzenlenmiş mutlak ticari davalardan olmadığı, talebin taraflar arasında devredilecek gayrimenkullerle ilgili borç tasfiye protokolü hükümlerine aykırılık sebebine dayanmakta olduğu, anılan 02/11/2014 tarihli protokol ile taraflar adına kayıtlı gayrimenkullerin devirleri ile satış bedellerinin ödenme şekli düzenlenmiş olup davacı ile davalı …’ün tacir olduklarının kabulü halinde gayrimenkullerin devrinin herhangi bir ticari işletme ile ilişkilendirilmemesi ve talep edilen cezai şart bedelinin tarafların ticari işletmeleri ile ilgili olmaması nedeniyle nispi ticari davanın da söz konusu olmadığı ve Mahkememizin görevsiz olduğu, uyuşmazlığın niteliği itibariyle görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşılmakla görev hususu HMK’nın 115. maddesi uyarınca yargılamanın her aşamasında re’sen değerlendirilecek bir dava şartı olduğundan davanın Mahkememizin görevsizliği nedeniyle usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı yanın tacir olmadığı ve dava konusu harici gayrimenkul satış sözleşmesinden kaynaklanan gayrimenkul alım satımından kaynaklı cezai şart bedelinin tahsiline ilişkin dava yönünden ticaret kanununda düzenleme bulunmaması iş bu düzenlemelerin TBK ve TMK’da yer alması nedeniyle, mahkememizde açılan davanın mutlak ve nisbi ticaret davası niteliğinde bulunmadığı anlaşılmakla, dava dilekçesinin görev yönünden HMK 114/1-c ve HMK 115/2 md. uyarınca davanın USULDEN REDDİNE,
2-HMK’nın 20/1 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık hak düşürücü süre içerisinde taraflarca mahkememize başvurularak talep edilmesi halinde dava dosyasının görevli İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK Mahkemesi’ne gönderilmesine, aksi takdirde mahkememizce ek karar ile davanın açılmamış sayılmasına karar VERİLMESİNE,
3-HMK’nın 331/2 maddesi uyarınca yargılama gideri, harç ve vekalet ücreti hususlarında görevli mahkemece karar verilmesine, mahkememizce ek karar ile davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde yargılama gideri, harç ve vekalet ücreti hususunda da karar VERİLMESİNE,
Dair, davalılar vekilinin yüzüne karşı davacı yanın yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde … Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 27/10/2022

Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır