Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/74 E. 2021/268 K. 21.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/74 Esas
KARAR NO:2021/268

DAVA:Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :27/01/2017
KARAR TARİHİ:21/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketin davalı bankadan 24.04.2008-03.08.2011 tarihleri arasında 13 adet ticari araç kredisi olmak üzere 582.863,25 EURO sözleşme bedelli kredi kullandığını, Rekabet Kurulunun 8 Mart 2013 tarihli kararında aralarında davalı bankanında bulunduğu 12 bankanın 21.08.2007-22.09.2011 tarihleri arasında kredi faizlerinin belirlenmesinde kartel oluşturduğunun tespit edildiğini, bu tespitler sonucunda verilen para cezasının Danıştay’ın … esas, … kararı ile onandığı, davalı bankanın kartel oluşturularak yüksek faiz uyguladığı Danıştay kararı ile ispatlandığını belirterek kartel faizi sebebiyle meydana gelen müvekkil şirketin zararının tespiti ile zararın 3 katının davalıya ödettirilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu ticari kredilerin rekabet kurulu kararı soruşturması kapsamının dışında olduğunu, davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, davacının iddia ettiği gibi Rekabet Kurulu kararına bağlı bir zararının söz konusu olmadığını, davacının taleplerinin asılsız olduğunu, davacının tazminat talebi 15.07.2015 tarihinde zamanaşımına uğradığını ve bu sebeple davacının tazminat koşullarının oluşmadığını, müvekkil bankanın herhangi bir kusurunun bulunmadığını, davacı tarafından iddiaları netice-i talebi somutlaştırılamadığını, davacı tarafından kullanılan kredilerinin tamamının ticari nitelikte kredilerin olduğundan herhangi bir tazminat talebinde bulunamayacağını, davacının müvekkil banka nezdinde kullandığı ticari krediye ilişkin ana para, faiz ve masraf konularında bilgi sahibi olduğunu, yüksek mahkemelerin içtihatlarında da ticari kredilerde masraf ve komisyon alınabileceğinin belirtildiğini belirterek davacı tarafından ispatlanmayan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; Rekabetin Korunması Hakkında Kanun uyarınca tazminat talebi ile ticari kredi sözleşmeleri kapsamında tahsil edilen masraf ve komisyonların iadesi talebine ilişkindir.
Taraflar arasındaki sözleşme, kredi işlem dosyası, emsal uygulamalara ilişkin belgeler celp edilmiştir.
Mahkememizce görevlendirilen banka hesap uzmanı bilirkişi Zeynal Yanmış marifeti ile hazırlanan 11/03/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “…Davalı banka tarafından davacı şirkete 24.04.2008 ile 03.08.2011 tarihleri arasında 13 adet toplam 582.863,25 EURO tutarında aylık taksit ödemeli ticari taşıt kredisi kullandırıldığını, TTK’nın 8 maddesine göre ticari işlerde faiz oranı serbestçe belirlenebildiğini, yine 5411 sayılı Bankacılık Kanunu 144 md ve dv uyarınca bankalarca faiz oranları serbestçe belirlenebilmekle ve belirlenen azami faiz oranlarının TCMB bildirildiğini, uygulamada ticari/kurumsal şirketlerin bankalarla pazarlık yapma günü bulunmakta olduğu, bankaların, şirketlerden kredi dışında elde edilebileceği yan gelirler ( maaş ödemesi, vadesi mevduat temini, sigorta muhtelif bankacılık işlemleri vb) dikkate alınarak, ticari şirketlerde daha düşük faiz oranından kredi kullandırılabilmekte olduğunu, soruşturma geçirmeyen diğer 5 banka tarafından dosyaya bildirilen faiz oranları davalı bankaca kullandırılan dava konusu kredilerin faiz oranlarından yüksek olduğundan, rekabet ihlalinden ve davacı zararından bahsedilemeyeceği, davacı tarafın, ticari nitelikte kredilerden alınmış olan ve makul bulunan masraf iade talebinin de yerinde bulunmadığı…” mütalaa ettiği görülmüştür.
Mahkememizin … esas, … karar sayılı davanın reddine dair vermiş olduğu kararın, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesinin … esas, … karar sayılı kararı kapsamında; ”…Eldeki davada, kartel faizi uygulandığı iddiasıyla 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun 57 ve 58 maddeleri gereğince zararının üç katı tutarında tazminat talebi yanında, ayrıca bir kısım kredilerden alınan masraf ve komisyonların da iadesi talep edilmiş, mahkemece sadece Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun uyarınca gerekçe yazılarak dava reddedilmiş, masraf ve komisyon iadesi talebi yönünden ayrı bir hüküm oluşturmamıştır…” gerekçeleri ile kaldırılması üzerine taraf vekillerine duruşma günü tebliğ edilerek dosya yeniden ele alınmıştır.
Davalı tarafça zamanaşımı savunması ileri sürülmekle anılı savunma HMK’nın 142. maddesi gereğince öncelikli olarak değerlendirilmiştir. Bu noktada 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun ihlali nedeniyle açılacak tazminat davalarında zamanaşımı süresine ilişkin olarak kanunda açık bir hükmün yer almadığı tespit edilmiştir. Bu nedenle haksız fiil alacağı için genel hüküm olan dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 72. maddesi gereğince tazminat isteminin zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve herhalde fiilin işlendiği tarihten itibaren 10 yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrayacağı, ancak tazminat, ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa bu zamanaşımının uygulanacağına yönelik düzenleme gereğince inceleme yapılmıştır. Bu noktada rekabet hukukunun ihlali dolayısı ile tazminat davası açma hakkının zarar görenin, zararı ve kanunun ifadesi ile tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren başlayacağı anlaşılmıştır. Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun 16. maddesi ile 17. maddelerinde ise nispi idari para cezaları düzenlenmiştir. Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin 2015/… Esas, 2015/… Karar ve 13.04.2015 ve 30.03.2015 tarihli, 2014/… Esas, 2015/… Karar sayılı emsal ilamlarında da belirtildiği üzere; Kabahatler Kanununun 2. maddesinde idari yaptırım gerektiren eylemlerin, kabahat niteliğindeki suçlar olarak nitelendirildiği anlaşılmaktadır. 5326 sayılı Kabahatlar Kanununun 16. maddesinde ise, idari para cezası idari yaptırımlar arasında sayılmıştır. Yine aynı Kanunun soruşturma zamanaşımı başlıklı 20/4. maddesinde ise nispi para cezası gerektiren kabahatlerde zamanaşımı süresi sekiz yıl olarak belirlenmiştir. Somut olayda, davacı tarafın tazminatı gerektiren olayı öğrendiği tarih, Rekabet Kurulunun gerekçeli kararını kamuya duyurduğu 08/03/2013 tarihi ile dava tarihi birlikte değerlendirildiğinde 8 ve 10 yıllık dava zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmakla yargılamaya devam olunmuştur.
Davanın dayanağını oluşturan Rekabet Kurumunun 08/03/2013 tarihli kararı incelendiğinde; aralarında davalı bankanın da yer aldığı bankaların 11/10/2007- 16/06/2008 ve 23/07/2011 tarihleri arasında mevduat, kredi ve kredi kartı hizmetlerine yönelik fiyat tespit etmek amacıyla uzlaşma tesis ettikleri ve uzlaşma kapsamında gerçekleştirdikleri anlaşma veya uyumlu eylem içerisinde bulunmak suretiyle 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun 4. maddesini ihlal ettikleri bu sebeple aynı yasanın 16. maddesine istinaden kararda geçen 12 bankaya idari para cezası verildiği anlaşılmaktadır.
Huzurdaki davada kartelin yol açtığı rekabet ihlaline dayalı tazminat istemi ileri sürülmekle uyuşmazlık kapsamında; 21/08/2007-22/09/2011 tarihleri arasında davalı bankanın da aralarında bulunduğu 12 bankanın, konut kredilerinin de dahil olduğu kredi, mevduat ve kredi kartı hizmetlerindeki birçok işlemde anlaşma veya uyumlu eylemlerle 4054 sayılı Kanunun 4. maddesindeki rekabeti ihlal ettiğine yönelik Rekabet Kurulunun 08/03/2013 tarih ve 13-13/198-100 sayılı kararı kapsamında, rekabet ihlal tarihleri öncesindeki ve sonrasındaki (TL) kredi faiz oranları, dava konusu kredilere uygulanan faiz oranı ile rekabet ihlali olmasaydı uygulanacak faiz oranı arasındaki farkın tespiti, rekabet ihlali öncesinde dava dışı bankalarca bildirilen azami faiz oranı, davalı bankaca fiilen uygulanan oran, ve yasal/ticari faiz oranı hususları tetkik edilerek davacının zarara uğrayıp uğramadığı hususlarının irdelenmesi gerekmiştir. 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun 57. maddesi kapsamında, kanuna aykırı olan eylem, karar, sözleşme veya anlaşma ile rekabetin engellenmesi ya da kısıtlanması yahut belirli bir mal veya hizmet piyasasındaki hakim durumun kötüye kullanılması halinde bundan zarar görenlerin her türlü zararını tazmine mecbur olduğu, 58. maddede ise, hakimin zarar görenlerin talebi üzerine, uğranılan maddi zararın ya da zarara neden olanların elde ettiği veya elde etmesi muhtemel olan karların üç katı tutarında tazminata hükmedebileceği belirtilmiştir. Tazminat taleplerine ilişkin olarak, söz konusu Kanunun 57 vd hükümlerinde, genel olarak, sözleşme dışı sorumluluk hallerinden haksız fiil sorumluluğunun düzenlendiği kabul edilmektedir. Bu nedenle, rekabet hukukunda haksız fiil unsurlarının ve tazminat taleplerine ilişkin haksız fiilin; ” hukuka aykırılık”, “ fiil”, ” zarar “, ” nedensellik bağı” ve “ kusur “ unsurlarının irdelenmesi gerekmiştir. Bu kapsamda yapılan inceleme neticesinde bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun, gerekçeli ve denetime açık olmakla hükme esas alınmaya elverişli olduğu görülmüştür. Mahkememizce denetlenmek sureti ile incelenen Rekabet Kurulu kararında, bankaların anlaşmalı olarak yüksek faiz belirledikleri tespit edilen kredilerin tüketici kredileri olduğu saptanmıştır. Ayrıca TTK’nın ticari işlerde faiz oranının serbestçe belirleneceğine yönelik 8. maddesinin amir hükmü ve tacirlerin basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümlükleri gözetildiğinde de ticari kredilerin rekabet kurulu kararı kapsamında değerlendirilemeyeceği, ( Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin benzer uyuşmazlıklarda verdiği 02.12.2019 tarih ve 2019/… E.- 2019/… K. ve 08.01.2020 tarih ve 2019/… E.- 2020/… K. sayılı kararları ile Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 2018/… esas, 2019/… sayılı benzer mahiyetteki kararında da anılı tespitlerin belirtildiği görülmüştür.) bu hali ile tazminat isteminin yerinde olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Anılı Bam kararı gereğince dosya yeniden ele alınmakla sehven mahkememizin önceki karar gerekçesi içerisinde belirtilmediği anlaşılan ticari kredi sözleşmeleri kapsamında tahsil edilen masraf ve komisyonların iadesi talebi ile ilgili gerekçe tesis edilmiş olup yapılan incelemede herhangi bir komisyon tahsilatının bulunmadığı ancak 11 krediden dolayı toplam 1.815-TL masraf tahsilatının yapıldığı tespit edilmekle birlikte taraflar tacir olup, kredi sözleşmesinin de her iki tarafı ticari işletmesi ile ilgili olduğu saptanmıştır. Öte yandan Genel Kredi Sözleşmesinin akdedildiği tarihte eski Borçlar Kanunu yürürlükte olup Eski Borçlar Kanununda ise Genel İşlem Şartlarının Denetlenmesini düzenleyen yeni TBK.md.21 ve devamı hükümleri yer almamaktadır. Bu nedenle Genel Kredi Sözleşmesinde yer alan “Komisyon oranlarının Banka tarafından tek taraflı olarak tespit ve uygulanabileceği” yönündeki hükmün geçerli olduğu anlaşılmıştır. Anılı kredi sözleşmeleri ve kredi sözleşmelerinin eki olan geri ödeme planlarında komisyon alınmasına dair hüküm bulunmakta olup anılan hükmün sözleşmenin tarafı olan davacı taciri kural olarak bağlayıcı nitelikte olduğu, davalı bankanın müşterilerine kullandırmış olduğu ticari kredi nedeniyle masraf giderlerini sözleşme hükümlerine dahil etmesinin ticari kredi sözleşmesinin niteliği göz önüne alındığında davalı bankanın kullandırdığı ve ticari iş nitelikli krediden dolayı TTK’nın 20.maddesi uyarınca uygun bir ücret alma hakkını haiz olduğu, anılı tahsilatların; bankanın sermaye maliyeti, munzam maliyet, personel maliyeti, istihbarat maliyeti, iletişim giderleri maliyeti, kırtasiye giderleri maliyeti ve vergisel yükümlülüklerinin maliyeti olduğu dikkate alındığında tahsil edilen ücretlerin fahiş olmadığı, haksız şart niteliğinde bulunmadığı, masraf kalemlerinin bankaca verilen bir hizmetin karşılığı olduğu ve uygulamanın emsal bankacılık uygulamaları ile de uyumlu olduğu saptanmakla; tüm bu gerekçeler ışığında sübut bulmayan davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir. (Emsal kararlar: Yargıtay …. Hukuk Dairesinin 2016/…. esas, 2018/… karar sayılı ilamı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesi’nin 2018/… esas, 2019/… karar sayılı kararı.)
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihi itibarıyla alınması gerekli 59,30-TL maktu red karar ve ilam harcının davacı tarafından yatırılan 35,25-TL peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 24,05-TL harcın davacıdan alınarak hazineyi irat kaydına,
3-Davacı tarafından yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan toplam 6,50-TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 2.064.05-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 21/04/2021
Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza