Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/723 E. 2023/391 K. 11.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/723 Esas
KARAR NO : 2023/391

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 01/04/2021
KARAR TARİHİ : 11/07/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; …’nın 27/12/2018 Perşembe günü iş çıkışında …’in kullandığı … plakalı özel halk otobüsüne bindiğini, yolculuk devam ederken şoförün hakaretlerine maruz kaldığını ve kaldırımın dahi bulunmadığı bir noktada zorla araçtan indirildiğini, mecburen yol kenarında yürümeye başlayan müteveffaya …’in kontrolünde bulunan ve …’e ait olan … plakalı aracın çarparak 33,50 metre sürüklediğini, bütün müdahalelere rağmen …’nın kurtarılamadığını, oluşan zarardan … plakalı aracın zorunlu sigortacısı olan … Sigorta’nın da sorumlu olduğunu ileri sürerek … ve … için ayrı ayrı 500,00’er TL destekten yoksun kalma tazminatı, 50.000,00’er TL manevi tazminat, diğer davacılar için de 25.000,00’er TL manevi tazminatın davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı sigorta vekili cevap dilekçesinde özetle; … plaka sayılı aracın müvekkili … Sigorta A.Ş. nezdinde … numaralı Zorunlu Trafik sigortası ile sigortalı olduğunu, müvekkilin şirketin iş bu sigorta poliçesine istinaden sorumluluğu sakatlanma ve ölüm kişi başına 360.000,00- TL ile sınırlı olduğunu, müvekkili şirketin poliçeye müstenit müşterek müteselsil sorumluluğunun poliçe limitiyle sınırlı olup, keza masraf ve vekalet ücreti sorumluluğunun da bu miktara isabet eden oranlarda olacağını, poliçe limiti üzerindeki zararlardan müvekkili şirketin sorumluluğunun bulunmadığını, destekten yoksun kalma tazminatının zarar görenin gelecekte gerçekleşmesi muhtemel farazi bir zararının karşılanmasını konu aldığını , bu bağlamda tazminatın hesaplanabilmesi için müteveffa ve destekten yoksun kalanın ömürleri, çalışma hayatları ve gelir düzeyleri ve sair konularda varsayımlarda bulunması gerektiğini, manevi zararların trafik sigortası teminatının dışında kaldığından müvekkilinin manevi tazminat sorumluluğu bulunmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalıların davaya karşı cevap dilekçesi sunmadıkları görülmüştür.
DELİLLER, TAHKİKAT VE GEREKÇE: Dava; trafik kazası nedeniyle vefat eden dava dışı murisin desteğinden yoksun kaldıklarını iddia eden davacıların bu sebeple maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
… 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı 10/06/2021 tarihli kararı ile görevsizlik kararı verilerek dosyanın mahkememize tevzi edildiği ve yukarıdaki esasa kaydının yapıldığı anlaşılmıştır.
Yargılama kapsamında toplanan tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda; Dava dışı muris …’nın 27/12/2018 günü …’in kullandığı … plakalı özel halk otobüsüne bindiği, yolculuk devam ederken şoförün hakaretlerine maruz kalarak ve kaldırımın dahi bulunmadığı bir noktada zorla araçtan indirildiği , mecburen yol kenarında yürümeye başlayan müteveffaya …’in kontrolünde bulunan ve …’e ait olan … plakalı aracın çarptığı ve dava dışı …’nın vefat ettiği iddia edilerek açılan eldeki davada; ayrıca bir ceza yargılaması da bulunduğu, davalı …’in mütevaffaya çarpması olayı ile ilgili görülen ceza davasında … 1. Ascm’nin … esas sayılı dosyasında kusuru bulunmadığından bahisle beraat kararı verildiği ve anılan kararın kesinleştiği görülmüştür.
TBK’nın 74.maddesi “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir” hükmünü taşımaktadır. Aynı doğrultudaki hüküm 818 sayılı Borçlar Kanununun Ceza Hukuku İle Medeni Hukuk Arasında Münasebet başlıklı 53.maddesinde “ Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraet karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez” şeklindeydi.
Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.
Yargısal uygulamada; ceza davası açılan hallerde, ceza davasında alınan kusur raporu ile karar verilip karar kesinleşse dahi, bu raporun hukuk hakimini kusur yönünden bağlamayacağı istikrarla kabul edilmektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 25.02.2004 gün ve 2004/11-115 E.2004/108 K; 12.5.2004 gün ve 2004/4-290 E, 289 K; 14.12.2005 gün ve 2005/10-680 E, 733 K sayılı ilamları).
Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hakiminin yukarıda açıklanan bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (Y.HGK.10.1.975 gün ve 1971/T-406 E. 1975/1 K. sayılı ilamı; Y.HGK.23.1.1985 gün ve 1983/10-372 E.ve 1985/21 K.sayılı ilamları ve yukarıda yer alan ilamları).
Ceza mahkemesinde bir tarafın kusurlu olduğu maddi vakıa olarak kabul edilmişse, artık hukuk mahkemesinde o kişinin kusursuz olduğuna hükmedilemez.(mefhum-u muhalifinden de anlaşılacağı üzere bir tarafın kusursuz olduğu maddi vakıa olarak kabul edilmişse, artık hukuk mahkemesinde o kişinin kusurlu olduğuna hükmedilemeyecektir.) Ne var ki, hukuk hakiminin yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırarak kusur oranını incelemesi olanaklıdır. Bu iki durumun birbirinden iyi ayırt edilmesi gerekir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı …’in kusuru bulunmadığı hususunun maddi vakıa kabul edilerek hakkında beraat kararı verilmesi sonrasında, mahkememizce davalının kusuru bulunduğu yönünde yeni bir rapor alınarak anılan dosyada kesinleşen hususlar ile çelişecek şekilde yeni bir hüküm kurmanın mümkün olmadığı, zira aynı olay nedeniyle bir dosyada kusursuz olan davalının eldeki davada ve aynı olay nedeniyle bu kez kusurlu sayılmasının çelişki arz edeceği, davalı ceza mahkemesince kusurlu bulunmuş olsa idi mahkememizin bu oran ile bağlı olmaksızın yeni bir rapor temin edebileceği, bu aşamada kesinleşen mahkeme kararı ile davalının kusursuz olduğunun sabit olduğu, İstanbul BAM 9. H.D nin 2019/2902 esas , 2021/2113 karar sayılı ilamında belirtildiği üzere kazanın 27.12.2018 tarihinde gerçekleştiği, poliçenin ise 02.11.20128 günü tanzim edilmiş olduğu, tazminata konu desteğin ölümü ile sonuçlanan trafik kazasının, desteğin kusuru ile gerçekleştiği, poliçe tarihinde yürürlükte olan Genel Şartların A.6. Maddesi uyarınca destek şahsın kusuruna denk gelen tazminat taleplerinin sigorta teminatı dışında kaldığı, böylece davacıların taleplerinin reddi gerektiği sonucuna varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 269,85 TL karar-ilam harcından, davacı tarafça peşin yatırılan 59,3 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davacı taraftan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydedilmesine,
3- Dava ret ile sonuçlandığından, davacı tarafça yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına
4- Davalı taraf yargılama gideri yapmadığından bu hususta bir karar verilmesine yerolmadığına,
5- Maddi tazminat yönünden; davalı … Sigorta Şirketi kendisini vekille temsil ettirdiğinden, reddedilen talep üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacılardan tahsili ile anılan davalıya ödenmesine,
6-Manevi tazminat yönünden ; davalı … Sigorta Şirketi kendisini vekille temsil ettirdiğinden, reddedilen talep üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacılardan tahsili ile anılan davalıya ödenmesine,
7- Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, tarafların yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 11/07/2023

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır