Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/664 E. 2022/359 K. 17.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/664 Esas
KARAR NO : 2022/359
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/10/2021
KARAR TARİHİ : 17/05/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile borçlu davalı arasında 2005-2008 yılları arasında … Deri Tekstil San. Ltd. isimli firmanın ticari faaliyetler kapsamında ortak ticaret yaptıklarını, davalıların müvekkile bu ticari ilişki nedeniyle borcu bulunmakta olup, müvekkilinin yasal çerçevede borcunu tahsil etmek üzere icra takibine başvurduğunu, ancak davalının bu borca itiraz etttiğini ve takibin durduğunu, 26.İcra Müdürlüğü’nün 2016/26252 Esas numaralı dosyasına yapılan kötü niyetli itirazın fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000,00 TL’lik kısmın iptaline, itiraza uğrayan tüm alacaklar yönünden takibin kaldığı yerden devamına, haksız ve kötü niyetle itiraz eden borçlu aleyhine alacağın %20 sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın davalı adına ürettiği ürünlerin bilgilerinin yer aldığı iş çıkış formlarını ve iş defterini dilekçe ekinde sunduğunu belirttiğini, davacının dilekçe ekinde sunduğu evrakların kanuni tanıma uyar şekilde bir belge niteliği taşımayan, tek taraflı olarak hazırlanmış farazi evraklar olduğunu, hukuka uygun, delil niteliği taşıyan herhangi bir evrağın dava dosyasına sunulamadığını, davacı tarafın dosyaya sunduğu 02/07/2012 tarihli ve hukuki niteliğe haiz şekilde düzenlenmemiş, taraflarını ve niteliğini açıkça ortaya koymayan farazi evrakın makbuz niteliğinde olduğu iddiası ve taraflar arasında 2012 yılında da tahsilat yapıldığına dair iddiaların hukuki mesnetten yoksun olduğunu, davacı tarafın dosyaya sunduğu evrakların uyuşmazlık konusu vakıayı tespite elverişli nitelik taşımadığını, davacı tarafın müvekkiline karşı 2016 yılında tamamiyle mesnetsiz olan hak iddiasını ihkak-ı hak vasıtasıyla elde etmeye çalışmaktan vazgeçmiş olup, hukuki süreç başlatmış ve müvekkil tarafından yapılan itirazla açılan ilamsız takibin durdurulduğunu, davacı taraf açılan icra takibinin devamında takip durdurulduktan 5 yıl sonra 08/10/2021 tarihinde sayın mahkemeniz nezdinde itirazın iptali davası açmış olup mesnetsiz iddialarına devam etmekte olduğunu, zamanaşımı defi’ni ileri sürecekleri düşüncesiyle 2006 yılında sonlandığını şikayetçi tutanağında da ikrar etmelerine ve davacı tarafın herhangi bir aksi delil ileri sürememesine rağmen, ticaretin 2008 yılına kadar sürdürüldüğü iddia edilse de, müvekkilinin herhangi bir borcu olmadığını beyan etmekle birlikte mahkeme aksi kanaatte olsa dahi Türk Borçlar Kanunu m.146 gereğince ”her halde 10 yıllık zamanaşımı” ibaresinden hareketle iddia edilen borçlara karşı zamanaşımı itirazlarının da mevcut olduğunu, müvekkillerinin davalıya herhangi bir borcu olmayıp, olmuş olsaydı dahi zamanaşımına uğramış olacağını, davacı tarafça 2016/… soruşturma numaralı … Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede belirtildiği üzere, davacı tarafın müvekkilinden 272.000 $ alacağı olduğu iddialarına cevaben; dava dilekçesinde hukuki nitelikten yoksun olsa dahi, 10.000 TL tutarında olan makbuz beyan eden tacir … 272.000 $ değerindeki bir alacağına dayanak olarak herhangi bir evrak sunamadığını, işbu konuda tanık yahut senet dışı sunulan ya da sunulacak olan delillere karşı muvafakatlarının olmadığını, hem ceza dosyalarındaki beyanlarda hem icra takibi açılırken basiretli bir tacir olması gereken davacı tarafından alacak miktarı açık ve kesin olarak bildirilmişken, işbu davayı belirsiz alacak davası olarak açılmasında hukuki yararı olmadığını, davacının haksız ve hukuki mesnetten yoksun olan icra inkar tazminatı talebinin reddine, haksız ve hukuki mesnetten yoksun olarak başlatılan icra takibi ve dava sebebiyle davacı aleyhine alacağın %20’sinden az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip celbi gerekli delillerde celp edilerek dosyamız arasına katılmıştır.
Mahkememizce celp edilen …. İcra Müdürlüğü’nün 2016/… takip sayılı icra dosyasının yapılan tetkikinde; takibin davacı tarafça davalı aleyhine ticari alacağa istinaden 263.294,00 USD karşılığı 776.717,30 TL alacağın ticari faizi ile birlikte tahsili için yapılan ilamsız icra takibinden ibaret bulunup davalıların vekili marifetiyle yasal süre içerisinde sunduğu itiraz dilekçesi ile; icra müdürlüğünün yetkisine, ödeme emrine, borca, ferilerine itiraz ettiği, takibin durduğu, davalılar vekilince itiraz dilekçesinin davacı vekiline tebliğ ettirildiği, davanın bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Davalılarca icra müdürlüğünün yetkisine itiraz edilmiş ise de, borçlu şirketin adresi itibarıyla İstanbul İcra Müdürlüğü yetkili olduğundan İİK’nun 50. maddesi atfıyla HMK’nun 7. maddesi uyarınca yetki itirazının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Bilirkişi Turan Özbay tarafından düzenlenen 21/02/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle;
“Sayın Mahkeme 18.01.2022 tarihli celsesinde; tarafların 07/02/2022 günü ticari defter ve belgelerini yahut ticari defterlerinin ilgili kısımlarını HMK 219/2. Maddesine uygun örneklerini incelemeye ibraz etmeleri konusunda karar verilmiş, ancak belirtlenen günde hazır bulunduğumuz mahkemede taraflar bu arada davacı taraf defter ve belgelerini ibraz etmemiştir.
Dava dilekçesi ve ekleri ile dosyada bulunan diğer evraktan davacının davalılar ile ortaklık ilişkisi içinde olduğuna dair bir sözleşme ya da benzeri senet de bulunmadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan bir ticari ilişki varsa dahi, bunun davalı şahıs … ile mi yoksa davalı şirket … San ve Tic Ltd Şti ile mi olduğu anlaşılamadığı gibi, varsa bu ilişkinin ortaklık veya kâr paylaşım ilişkisi mi olduğu yönünde, davanın niteliğini belirlemeye ve buradan hareketle hesaplama yapmaya yol gösterecek tespit yapılamamaktadır.
Davacı dilekçeleri ekinde sunulan fototkopi evrak incelenmiştir. Dilekçe ekinde verilen 36 sayfada yer alan ATÖLYE İŞ ALIM FORMU ve İŞ ÇIKIŞ FORMU incelendiğinde, bunların fotokopi olduğu, üzerlerindeki yazı ve rakamların hiç okunmadığı, alım ve çıkışlara ilişkin teslim alan ile teslim edilenlerin imza, kaşe gibi unsurları içermediği görülmektedir. Bu itibarla bir alacak ya da borçlandırma hesabı yapmaya elverişli olmadığı değerlendirilmektedir.
Dilekçe ekinde 1 adet, 02/07/2012 tarihli para makbuzu bulunmakta olup, teslim eden kısmı fotokopide çıkmamış, teslim alan kısmında Hamza Sekreter ismi bulunan, “… Bey’e verilen” 10.000.-TL açıklaması açıklamasını içermektedir.
Dilekçe ekinde bulunan 26 sayfa fotokopinin incelenmesinde, bunların, yılı okunamayan tarihli ajanda sayfasına yazılan çeşitli yazıların fotokopisi olduğu, isimler, parti numarası olduğu sanılan çeşitli numaralar, adetler, tutarlar gibi bilgiler yeraldığı görülmüştür. Bu bilgiler sınıflandırılarak bir tablo yapılmaya çalışılmısşsa da ölçü birimi, para birimi, kimin teslim ettiği, kimin teslim aldığı belli olmayan çeşitli veriler içeriyor olması, bunların bir bölümünün okunamiıyor olması karşısında, bırakın bir alacak hesaplamayı, borçlandırıcı bir belge olarak kabul edilmesi hele hele muhatap bir kişi/kuruluşu borçlandırıcı niteliği olmadığı anlaşılmaktadır.
Davanın, şahıs … adına açıldığı, davacının tacir olduğuna dair aleni sicil kayıtlarında veri olmadığı, ticaret siciline kayıtlı tacir olmasa dahi gelir vergisi ticari kazanç hükümlerine göre faaliyet yürüttüğüne dair vergi levhası kaydının bulunmadığı, bu itibarla davacının tacir olmadığı, dava dilekçesi ekinde sunulan fotokopi belgelerin TTK ve HMK ‘da tanımlanan belgelerden olmadığı, sunulan fotokopi belgelerinin bırakın bir alacak hesabı yapmayı, varsa yapılan işin değerini gösterir bir hesaplama yapmaya elverişli veriler olmadığı gibi, işi yapan ile teslim alan arasındaki ilişkiyi ortaya koyacak nitelikteki bilgilerin dahi bulunmadığı yönündeki görüşümüzü içeren işbu (5) sayfadan oluşan Raporumuz, nihai takdiri ve hukuki değerlendirmesi Sayın Mahkemeye ait olmak üzere saygı ile sunulur.”şeklinde mütalaada bulunmuştur.
Dava, ticari alacağa istinaden başlatılan icra takibine davalı yanlarca yapılan itirazın kısmen iptali istemine ilişkindir.
Dava öncelikle belirsiz alacak davası şeklinde açılmış olmakla, davalı vekili davanın belirsiz alacak davası olarak açılma koşullarının bulunmadığından bahisle hukuki yarar yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesini talep etmiş olup, dava konusunun ticari alacağa istinaden başlatılan icra takibine davalı yanlarca yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olması sebebiyle somut olayda belirsiz alacak davası açılması koşulları mevcut değil ise de, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2016/22-1166 Esas, 2019/576 Karar sayılı ve 2019/17-853 Esas, 2020/907 Karar sayılı ilamları nazara alınarak davayı kısmi dava olarak niteleyip davaya bu şekilde devam etmek gerekmiştir.
Bilirkişi raporunda davacının tacir olmadığı belirtilmiş olup, bu hususta mahkememizce vergi dairesine müzekkere yazılmış olmakla, verilen cevapta davacının Dış Giyim Eşyası, İmalatı, Dokuma, Örme(Trikotaj), Tığ İşi(Kroşe) vb Kumaştan olanlar işinden dolayı 01.04.1988 tarihinde mükellefiyetinin başladığı ve 31.12.2005 tarihinde faaliyetinin sona erdiği belirtilmiş olup, 2005-2008 yılları arasında davalılarla yapılan ticari ilişkiden doğan davacı alacağının dava konusu edilmesi sebebiyle, davacının uyuşmazlık konusu dönemde tacir olduğu kabul edilerek görevsizlik kararı verilmemiştir.
Tüm dosya kapsamı ve toplanılan delillerin bir bütün halinde değerlendirilmesi sonucunda, davacı tarafın ticari alacağa istinaden başlattığı icra takibinin davalıların ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içerisindeki vaki itirazı nedeniyle durduğu, itirazın iptali davasının kanuni süre içerisinde ikame edildiği, tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde mali müşavir bilirkişi marifetiyle inceleme yapılmasına karar verilmekle, tarafların ticari defter ve belgelerini inceleme gününde ibraz etmedikleri bu nedenle, dosya kapsamına sunulanlarla sınırlı olarak inceleme yapılabilmesinin mümkün olduğu, davacı tarafın HMK’nun 190. maddesi gereğince alacağının varlığını ispat yükü altında bulunduğu, dava dilekçesi ekinde; imza içermeyen ve okunaksız atölye iş alım formu, iş çıkış formu, düzenleyeni belli olmayan 10.000 TL ödenmesine ilişkin bir adet para makbuzu ve ajandaya alınmış bir kısım notların mevcut olduğu, sunulanların HMK’nun 199. maddesi anlamında belge olarak kabulünün mümkün olmadığı, zira anılı madde hükmünün; uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcılarının kanuna göre belge olduğuna işaret ettiği, davacı tarafça sunulan atölye iş alım formu ve iş çıkış formu davalıların borçlu olduğunu göstermediği gibi, delil olarak sunulan para makbuzunun davacıya yapılan bir ödemeye ilişkin olduğu, ajanda sayfalarının ise hangi alacak ya da borçla ilgili olduğu saptanamayan notlardan ibaret olduğu, takip konusu meblağ bakımından tanıkla ispat yasak olmakla, dava dilekçesinin ekleri belge niteliğinde dahi olmadığından HMK’nun 202/2. maddesi uyarınca delil başlangıcı olarak da kabul edilemeyecekleri, bu nedenle delil başlangıcına dayalı olarak da davacı alacağının ispatı kapsamında tanık dinlenilmesinin mümkün olmadığı, davacı yan yemin deliline de dayanmamış olduğundan huzurdaki davada takibe konu alacağının varlığının ispata muhtaç kaldığı sonuç ve kanaatine varılarak davanın reddine, davacı alacağının ispatlanamamış olması nedeniyle zamanaşımı hususunda inceleme yapılmasına gerek bulunmadığına, davacı tarafça alacağın ispatlanamamış olması davacı yanın kötü niyetli olduğunu göstermeyip davalıların davacı yanın kötü niyetli olduğunu ispatlayamadıkları anlaşıldığından, kötü niyet tazminatı talebinin reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
Davalı yanların kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine,
2-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL peşin harçtan alınması gereken 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirmiş olmakla, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 1.000,00 TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
5-Yargılama giderlerinden sayılan 1.360,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı (davacı vekili e duruşma), miktar itibarıyla kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/05/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır