Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/517 E. 2021/762 K. 09.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/517 Esas
KARAR NO : 2021/762

DAVA : Menfi Tespit (Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/07/2021
KARAR TARİHİ : 09/11/2021
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize sunmuş dava dilekçesinde özetle; müvekkili aleyhine davalı tarafça icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin mal varlığının, taşınmazlarının üzerine haciz şerhleri konulduğunu, ancak müvekkiline usulüne uygun tebligat yapılmadığı için icra takibinden haberdar olamadığını, icraya konu alacağın kaynağının taraflarınca tespit edilemediğini, müvekkilinin ne davalı alacaklı tarafa ne de dava dışı icra dosya borçlularına herhangi bir borcunun bulunmadığını beyanla icra takibinin ve bu takip içerisindeki her türlü icrai işlemin tedbiren durdurulmasını, müvekkilinin borçlu olmadığının tespitini ve davalının %20’den az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; icra takibindeki asıl borçlunun dava dışı … olup, davalı …’ın ise müşterek borçlu müteselsil kefil olduğunu, hesabın kat edilmesine rağmen borcun ödenmemesi üzerine temlik veren banka tarafından borçlular hakkında icra takibi başlatıldığını, borçluların itiraz etmemesi üzerine müvekkilinin alacağını tahsil etmek üzere temlik veren banka tarafından davacıların mal varlığının sorgusunun yapılarak haciz işlemlerinin gerçekleştiğini, takibin kesinleştiğini ancak borçluların borcu ya da ferilerine itiraz etmediğini beyanla davanın reddini ve davacı yanın %20’den az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava; İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra takibi sebebiyle davacı yanın davalı yana borçlu olmadığının tespiti talebinden ibarettir.
Mahkememizce celp edilen İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyasının yapılan tetkikinde; takibin… A.Ş. tarafından…Tic. Ltd. Şti, …ve …aleyhine genel kredi sözleşmesi alacağına istinaden faizler dahil toplam 16.530,54 TL alacağın temerrüt faizi ve faizin %5 BSMV ile birlikte tahsili için 16/09/1998 tarihinde yapılan ilamsız icra takibinden ibaret bulunduğu, borçlular tarafından ödeme emrine, borca, ferilerine itiraz edilmediği, takibin kesinleştiği anlaşılmıştır.
Davacı yan takibe dayanak genel kredi sözleşmelerindeki imzanın kendisine ait olmadığını, kefaletin şartlarının mevcut olmadığını iddia etmekte ve takipteki faize itiraz etmektedir.
Öncelikle, takip alacaklısı banka ile davacının kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu 1998 tarihli üç adet genel kredi sözleşmesinin mevcut olduğu, takibin genel kredi sözleşmelerinin imzalandığı yıl içinde başlatıldığı, davalı tarafça takipte imzaya ilişkin herhangi bir itiraz ileri sürülmediği ve takibin kesinleştiği, davacı yanın bu aşamada ileri sürdüğü imza itirazı hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi davacı tarafın 10.920,00 TL bedelli alacak hakkında 06/10/1998 tarihinde icra dosyasına verdiği bir borç ödeme taahhüdünün bulunduğu, böylelikle davacı tarafça takibe konu asıl alacağın kabul edilmiş olduğu, zira imza incelemesine karar verilmesi halinde dahi 1998 yılı öncesine ilişkin imza örneklerinin 23 sene sonra mahkememizde yapılacak incelemeye ibraz edilemeyeceğinin kuvvetle ihtimal olduğu anlaşıldığından, açıklanan sebeplerle davacı yanın imzaya ilişkin itirazının reddine karar verilmiştir.
Davacı yan genel kredi sözleşmelerinde kefaletin şartlarının bulunmadığını iddia etmiş olup, 818 sayılı Borçlar Kanunu döneminde imzalanan sözleşmelerde yasanın 484. maddesinin “Kefaletin sıhhati, tahriri şekle riayet etmeğe ve kefilin mes’ul olacağı muayyen bir mikdar iraesine mütevakkıftır.” hükmü kapsamında inceleme yapılacağı, anılı maddeye göre kefalet sözleşmesinin geçerliğinin yazılı şekilde yapılmasına ve kefilin sorumlu olacağı tutarın belirtilmesine bağlı olduğu, alacaklı banka ile davacı arasındaki genel kredi sözleşmelerinde davacı kefilin sözleşmenin kredi limitinin yazıldığı ve sözleşmeye kefil olduğuna dair sayfalarında imzasının bulunduğu ve sözleşmelerin yazılı şekilde yapıldıkları görüldüğünden kefaletin şartlarının tam olduğu, nitekim yukarıdaki paragrafta belirtilen borç ödeme taahhüdünün varlığının dahi bu şartlar mevcut olmasa dahi, davacı tarafın kefilliği kabul ettiğine işaret ettiğinden davacı yanın kefaletin şartlarının bulunmadığına dair itirazının da reddine karar vermek gerekmiştir.
818 sayılı Borçlar Kanunu’nda mevcut değil ise de, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na 598. madde ile ilk defa kefaletin 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğuna dair hüküm eklendiği, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun uyarınca bu sürenin davacının kefaletine etkisinin incelenmesi gerekmekle, 6101 sayılı Kanun’un 1. maddesinin son cümlesinde ”….Ancak Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiili ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye Türk Borçlar Kanunu’nun hükümlerine tabidir'” denildiği, Türk Borçlar Kanununun 598/4. maddesinde ”Kefalet 10 yıldan fazla bir süre için verilmiş olsa bile uzatılmış veya yeni bir kefalet verilmiş olmadıkça kefil, ancak 10 yıllık süre doluncaya kadar takip edilebilir.” şeklinde düzenleme yapıldığı, eldeki menfi tespit davası Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten sonra açılmış ise de, takip tarihi itibarıyla 10 yıllık hak düşürücü süreye ilişkin düzenlemenin yürürlükte olmadığı, olsa idi dahi somut olayda her ne kadar takip 05/06/2007 tarihinde yenilenmiş ise de, ilk takibin genel kredi sözleşmelerinin imzalandığı 1998 yılı itibarıyla başlatıldığı ve takip tarihi itibarıyla 10 yıllık hak düşürücü sürenin gerçekleşmediği ve takip alacaklısının kefile başvuru hakkının devam ettiği, davacının kefaletinin sona ermediği anlaşılmıştır.
Davacı yanın bir diğer itirazı ise, takipteki faize ilişkin olup, bunun için davacıya çekilen kat ihtarnamelerinin tebliğ tarihlerinin belirlenmesinin gerektiği, Kadıköy… Noterliği’nin …, … ve … yevmiye nolu ihtarnamelerinin tebliğ şerhlerinin tetkikinde, ihtarnamelerin tamamının davacıya tebliğ edilemeden iade olduğu, genel kredi sözleşmelerindeki müşterinin sözleşmedeki adresinin kanuni ikametgah olarak kabul edildiği ve bu adresin değiştiğinin bankaya bildirilmemesi halinde yapılacak tebligatların yapılmış sayılacağına dair 27. maddenin kefiller yönünden düzenleme içermemesi sebebiyle davacı kefil açısından geçerliliğinin bulunmadığı, bu sebeple davacı kefile yapılıp iade olan ihtarnamelerin davacıyı temerrüde düşürücü etkiye sahip olmadığı, alacaklı banka tarafından faizin yalnız takip tarihi itibarıyla istenebileceği, icra dosyasına sunulan borç ödeme taahhüdünün takipteki işlemiş faiz borcunu kapsamadığı anlaşıldığından bu taahhütname ile işlemiş faizin kabul edildiğinden bahsedilemeyeceği, dava konusu takipte 12.018,94 TL asıl alacak, 4.296,77 TL işlemiş faiz ve 214,84 TL BSMV olmak üzere toplam 16.530,55 TL talep edilmekle, davacının takip tarihi itibarıyla temerrüde düşmesi nedeniyle davacı yanın yalnız takipte istenen işlemiş faiz ve bunun BSMV’sine ilişkin olarak menfi tespit isteminin yerinde olduğu anlaşılmakla, açıklanan gerekçelerle davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki hükmün kurulması cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan gerekçe ve nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile,
İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasındaki 4.296,77 TL işlemiş faiz ve 214,84 TL BSMV toplamı 4.511,61 TL alacak yönünden davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Alınması gerekli 308,18 TL karar harcından 282,31 TL peşin harcın mahsubu ile 25,87 TL’nin davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 282,31 TL peşin harç ve 59,30 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 341,61 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan A.A.Ü.T. gereğince hesap ve taktir olunan 4.080 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan A.A.Ü.T. gereğince hesap ve taktir olunan 4.080 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

6-Davacı tarafından yapılan 57 TL yargılama giderinin ret ve kabul oranına göre hesap edilen 15,55 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafça yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
09/11/2021

Katip
e-imza

Hakim
e-imza