Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/475 E. 2023/125 K. 23.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/475 Esas
KARAR NO : 2023/125
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/10/2016
KARAR TARİHİ : 23/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin daha önce ekonomik yönden zora düştüğü bir dönemde kendisine destek olan devir tarihindeki davalı şirket yetkilisinin talebi ile davalının sahibi olduğu … A.Ş. Deki 2.000.000.TL.lık sermaye ve hak ve hissesinin tamamını emanetçi ve geçici olarak 10.02.2014 tarihinde 6.200.000.TL. Bedelle usulen satın almış ve karşılığında ödeme protokolü yapılarak 31.08.2014 vadeli 2.000.000.TL.’lık,31.03.2015 vade tarihli 2.000.000.TL.’lık ve 30.09.2015 vade tarihli 2.200.000.TL.lık senetler verildiğini, protokolde ilk görüleceği üzere müvekkilin emanetçi olduğunun dolaylı olarak belirlenmesini sağlayan maddeler konulmuş ve “senetler ödenmediği taktirde devre konu hisselerin geri alınacağı ve ödenmiş bir bedel var ise aynen iade edileceği” hükme bağlandığını, müvekkilinin gerçekte satın alma gibi bir niyeti olmadığı için senetleri ödemediğini, protokole göre senetleri ödemediği için hissenin geri alınması amacıyla şirket yönetimine başvurduğunu ve yönetime kayyum atanması nedeniyle bir çözüm bulunamadığını, daha sonra müvekkilinin olaya çözüm bulunmasını sağlamak için görüşmeler yapıldığını, zaman kazanmak için davalı yeni protokol yapılmasını teklif ettiğini, bu gelişmeler sonucu davalı ile yeni bir protokol düzenlendiğini, eski senetler iade alınmış ve yeni tarihli senetler verildiğini, ikinci protokole göre müvekkilinin verdiği senetlerin yeni miktar ve vadeleri, 30.06.2016 vade tarihli 2.000.000.TL, 30.09.2016 vade tarihli 2.000.000.TL. ve 31.12.2016 vade tarihli 2.200.000.TL. ‘lık toplam 6.200.0000.TL.lık senetler olduğunu, ikinci protokolde düzenlendiği tarihte tarih kısmı açık olduğu halde davalı tarafından tarih kısmı sanki ilk protokol tarihi imiş gibi kötü niyetle doldurulduğunu, ikinci protokolde de aynı maddeler yer aldığı için müvekkilinin yeni bir protokol imzalamakta sakınca görmediğini, müvekkilinin kendi ticari itibarını korumak zorunda olduğundan her ne kadar emanetçi olsa da davalı ile anlaşma yollarını aramış ve aralarında vekililleri vasıtası ile 01.07.2016 tarihli bir başka protokol düzenlendiğini, bu protokole rağmen davalı kötü niyetle anlaşmak istememiş, senetleri iade etmediği gibi müvekkili icra tehdidi ile korkuttuğunu, müvekkilinin ticari itibarını zedelememek için davalıya (protokollere göre iade alması gereken) 10.08.2016 tarihinde 850.000.TL. Ve 31.08.2016 tarihinde 88.560.TL. Olmak üzere toplam 938.560.TL. ödemiş bulunmakta olduğunu, müvekkilinin ısrarla her iki protokoldeki kurallar gereğince ödeme yapılmadığı taktirde hissiler geri alınacak maddesi gereğince hisselerin geri alınarak senetlerinin iadesini ve ödediği bedelin iadesini talep etmiş ancak müvekkilinin bu çabasına rağmen davalı şirket kötü niyetini açığa çıkaran ve iptalini talep ettikleri icra takibini yapmış bulunduklarını, müvekkilinin şanssızlığının yaşanan darbe girişimi neticesi ortaya çıkan olumsuz havanın faturasının davalı kurum tarafından ödenmesi gerekirken müvekkiline ödetilmeye çalışılmasından ibaret olduğunu, öncelikle müvekkili hakkında yapılan takipten borcunun olmadığının tespiti ve takibin iptalini talep etmek ve bunun yanında daha fazla haksızlığa uğramamak için takibin durdurulmasını talep etmek gerektiğini, davalıya ödenen ve hissenin geri alınarak ödenen bedelin geri verilmesi karşılığında davalıya ödenen ve müvekkile iade edilmesi gereken 938.560.TL.ya ilişkin ve davalı elinde bulunan 2.200.000.TL.lık senede ilişkin her türlü yasal haklarını saklı tuttuklarını, edilmesi gereken senetlerin kötü niyetle işleme konulması nedeniyle … İcra Müdürlüğünün 2016/… Esas sayılı takibe dayalı olarak borçlu olmadığının tespiti ile icra takibinin iptaline, tedbiren takibin durdurulmasına, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/… esas sayılı dosyasında davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Mahkememizin 2016/… esas sayılı dava dilekçesindeki gerekçeleri öne sürerek, müvekkilinin 31/12/2016 tarih ve 2.000.000 TL bedelli senet nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, ödemek zorunda kaldığı 938.560 TL’nin ödendiği tarihten itiaren işleyecek ticari faiz ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine, dosyanın mahkememizin 2016/1092 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … SAN. VE TİC. A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili şirket aleyhine ikame olunan dava yazılı yargılama usulüne tabi olup, yürürlükte bulunan Hukuk Muhakemeleri kanunun 114, 115, 119 ve 121.maddeleri gereğince davacının dayandığı tüm delilleri ile iddia edilen her bir vakıanın hangi delille ispat edileceğini, tanık isim ve adresleri ile tanıkları ne hususta dinleteceğini açıklayarak davalı tarafa dava dilekçesi ile birlikte tebliğ ettirmesi gerektiğini, davacı yan delil listesinde bildirmiş olduğu delillerini taraflarına tebliğ ettirmemiş ve tanıkların isim ve adresleri ile tanıkları ne hususta dinleteceğini açıklamamış olduğundan yasal mevzuat gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, ayrıca taraflarına tebliğ olunmayan ve bu nedenle de inceleme imkânı bulamadıkları belgelere karşı da cevap haklarını saklı tuttuklarını, açılan davanın haksız ve yersiz olduğunu, … Cumhuriyet Başsavcılığının Kaçakçılık ve Mali Suçlar Soruşturma Bürosunun 2014/… nolu soruşturma dosyasında verilen … Sulh Ceza Mahkemesinin 27.11.2015 tarihli ve 2015/ … Değişik İş sayılı kararı ile davalı … VE TİC. A.Ş. … A.Ş. firmasına kayyım atandığını, atama sonrası 27.11.2015 tarihinden önce şirket ve yetkilileri tarafından yapılan tüm işlemler kayyım tarafından incelemeye alındığını, ayrıca şirketin eski yönetici ve ortaklarının da soruşturma kapsamına dahil edildiğini, davaya konu olayda, müvekkili şirketin kayyım öncesi dönemde hissedarı bulunduğu … A.Ş.’nin 2.000.000 adet hissesi eski yöneticiler tarafından 6.200.000,00TL. bedelle davacıya devir ve temlik edildiğini, davacının da devir ve temlik aldığı bu hisse senetlerinin bedeline karşılık 30.06.2016 vade tarihli 2.000.000,00-TL.lik, 31.09.2016 vade tarihli 2.000.000,00-TL.lik ve 30.12.2016 vade tarihli 2.200.000,00-TL.lik senetler düzenlemiş ve müvekkili firmanın eski yönetimine teslim ettiğini, ancak senetlerin vadesi geldiğinde, müvekkili şirket ile 10.02.2014 tarihinde akdedildiğini iddia ettiği “Anonim Şirket Hisse Devri Sözleşmesine istinaden senet bedellerini ödemekten kaçınan davacı taraflarınca yapılan icra takibi neticesinde iş bu davayı ikame ettiğini, her şeyden önce davacının müvekkili şirketin uhdesindeki hisse senetlerinin mülkiyetini, ciro ve teslim yoluyla iktisap ettiğini, TTK.’nun 559. maddesi, nama yazılı kıymetli evrakın devrinin, senet üzerindeki zilyetliğin devri ve yazılı devir beyanı yani ciro ile gerçekleşeceğini hükme bağladığını, dava konusu nama yazılı pay senedi, 11.02.2014 tarihli yönetim kurulu kararı ile davacıya devir edilerek teslim edildiğini, halen davacıda aslı bulunan nama yazılı pay senedi incelendiğinde, arka yüzünde tarih ve imza ile devir edildiği ve devir alındığı bilgisi yer almakta olduğunu, bu bağlamda devir gerçekleşmiş olup, geçerlilik veya ispat bakımından ayrıca bir yazılı belge ya da sözleşmeye gerek olmadığını, Yargıtay’ın müteaddit kararlarının da bu yönde olduğunu, bu bağlamda davacının devir tarihinde düzenlendiğini iddia ettiği 10.02.2014 tarihli “Anonim Şirket Hisse Devri Sözleşmesi’nin devrin geçerliliğine bir etkisi bulunmamaktadır. Kaldı ki devir tarihinden 1 gün önceki tarihi taşıyan, adi yazılı şekilde düzenlenmiş bu belgenin her zaman düzenlenmesi mümkün olup; devir tarihinden hemen önce böyle bir belgenin tanzim edildiği de ispata muhtaç olduğunu, taraflarınca bir kabul olmamakla birlikte, bir an için hisse devrinin gerçekleştiği dönemde böyle bir sözleşmenin düzenlendiği varsayılsa dahi, bu sözleşmenin hukuken geçerli bir sonuç doğurabilmesinin imkansız olduğunu, davacı ile müvekkili şirket arasındaki hisse devrinin ticari bir işlem olup; her iki tarafın da tacir olduğunu, burada müvekkili şirket bahse konu hisse senetlerini ciro ve teslim yoluyla davacıya devir ve teslim ederek, edimini yerine getirmiş, davacı da devir bedeline istinaden takip konusu bonoları düzenleyerek müvekkili şirkete teslim ettiğini, burada tamamen geçerli bir alım-satım yapılmış olup; devrin her hangi bir sebeple geçersizliğini ileri sürebilmenin imkansız olduğunu, bu noktadan sonra davacının ne zaman yapıldığı ispata muhtaç olan ve devrin geçerliliğini hiç bir şekilde etkileyemeyecek bir belgeye dayanarak devri bedeline istinaden keşide ettiği kambiyo senedi niteliğindeki bonoları ödemekten imtina etmesinin hiçbir hukuki dayanağı olmadığını, karşılıklı alım-satım konusunda anlaşan ve bu konudaki iradelerini kanunda öngörülen şartları da yerine getirerek, alım-satıma konu nama yazılı pay senedine ilişkin belgenin arkasına ciro ve devir beyanıyla ifade eden tarafların, aynı anda bu beyanlarının tam aksine bir belge düzenlemeleri hayatın doğal akışına aykırı olduğunu, kaldı ki devreden taraf olarak müvekkil şirket alım-satıma ilişkin tüm edimlerini yerine getirmişken, hisse bedelini ödemeyen davacıya sözleşmenin geriye dönük olarak bozulması konusunda seçimlik hak tanıması ticari hayatın gerekleri ile bağdaşmayacak ve basiretli bir tacirden beklenmeyecek derecede gerçeklikten uzak olduğunu, zaten bu durumun gerçeği yansıtmadığı da dava dilekçesinden anlaşılmakta olduğunu, zira davacı dilekçesinde bu hisse senetlerini “EMANETÇİ VE GEÇİCİ” olarak 10.02.2014 tarihinde aldığını, karşılığında 31.08.2014 vade tarihli 2.000.000,00-TL.lik, 31.03.2015 vade tarihli 2.000.000,00-TL.lik ve 30.09.2015 vade tarihli 2.200.000,00-TL.lik senetler verdiğini, gerçekte satın alma niyeti olmadığından senetleri ödemediğini, hisseleri iade için şirkete başvurduğunu, ancak şirkete kayyım atanması sebebi ile çözüm bulunamadığını, daha sonra yeni bir protokol yapıldığını eski senetlerin iade alınıp, 30.06.2016, 31.09.2016 ve 30.12.2016 vade tarihli yeni tarihli senetler verdiğini iddia ettiğini, davacı öncelikle geçerli ve gerçekleşmiş bir alım-satımda kendisini hangi nedenle “EMANETÇİ VE GEÇİCİ” olarak nitelediğini izah etmesi zorunlu olduğunu, ayrıca müvekkili şirkete kayyım atandıktan sonra hiçbir şekilde davacı ile 10.02.2014 tarihli veya benzeri bir protokol yapılmamış olup, davacının dosyaya sunduğu belgedeki imzalar muhtemelen şirketin eski yöneticilerine ait olduğunu, davacının bu yöndeki iddiaları kendi içinde dahi tutarsız olduğunu, davacı her ne kadar satıma konu hisse senetlerini baştan itibaren “emanetçi ve geçici” olarak, iade kaydıyla aldığını ve her iki tarafın da bu koşulu kabul ettiğini iddia etmesine rağmen, sözleşmeden caymak istediğinde şirketin bunun kabul etmemesi nedeni ile sonradan tekrar protokol yaparak yeni senetler verdiğini belirtmesi de çelişkili olduğu kadar gerçek dışı olduğunu, tamamen TTK kapsamında gerçekleşen alım-satım işleminde, alım-satım ilişkisinin sonradan bozulmasını sağlayacak bir şartmış gibi öne sürülen 10.02.2014 tarihli “Anonim Şirket Hisse Devri Sözleşmesi”nin, gerek içeriği gerekse düzenlendiği koşullar dikkate alındığında, gerçek bir maksadı gizlemek amacı ile yapıldığı açıktır. Bu husus dava dilekçesindeki itiraf niteliğindeki “EMANETÇİ VE GEÇİCİ” ifadesinden de anlaşılmakta olduğunu, nitekim 17-25 aralık operasyonları sonrasında, meydana gelebilecek gelişmelere karşı hazırlık yapan FETÖ / PDY yapılanması, kontrollerindeki şirketlere yönelik olası bir müdahalenin tedbirlerini almaya başlamış olduklarını, müvekkili şirket de o dönemde bu yapılanma içerisinde olup; mevcut yapıdaki tüm şirketlerde, şirket aktiflerini eksiltme amacı ile bir çok muvazaalı işlem, karşılıksız sözleşme ve para aktarımı, yurtdışı bağışlar ve benzeri birçok işlemle, şirket aktiflerini birlikte hareket ettikleri 3. Şahıs gerçek ve tüzel kişilere aktarma yoluna gittiklerini, davaya konu olayda da, 17-25 Aralık sonrası hisse devri gerçekleşmiş, 17.11.2015 tarihinden itibaren Kaynak Holding ve iştirakleri ile ilişkili şirketlere kayyım atanması üzerine, şirket eski yöneticileri ile davacı arasında böyle bir belge tanzim edildiğini, devam eden süreçte oluşacak konjonktüre göre gerektiğinde, hisse devrinin geçmişe dönük olarak iptalini amaçladığı açıkça anlaşılan bu belgenin, tamamen muvazaa yaratma kaygısıyla düzenlendiği ortadadır. Bu noktada davacının dayandığı 10.02.2014 tarihli belgenin geçerli bir devrin geriye dönük olarak iptalini sağlayabilmesi imkansızdır. Kaldı ki davacının kendi muvazaasının sonuçlarından yararlanması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde bulunduğundan, davacının iddialarının ve neticeten davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının dayandığı 10.02.2014 tarihli belgenin hukuken ispat gücü bulunmadığı açık olup; senede karşı senetle ispat kuralı gereğince, takip dayanağı bonoların bedelsiz olduğunu başkaca yazılı delillerle kanıtlaması gerektiğini, ancak davacı bu iddiasını yasal olarak ispatlayacak hiçbir yazılı bir delil de dosyaya sunmadığını, davacının dava konusu bonoyu iradesi ile imzaladığını ve buna bağlı tüm hukuki sonuçları kabul ettiğini ikrar etmekte olduğunu, borç ilişkisin dayanağı olan hisse devrinin de gerçekleşmiş olduğunu, bu nedenle bono borçlusu davacının açtığı dava reddedilmesi gerektiğini, davacının her ne iş bu davayı açmış ise de icra takibi öncesinde 10.08.2016 tarihinde 850.000,00TL. ve 31.08.2016 tarihinde 88.560TL olmak üzere toplam 938.560TL. ödeme yapmış olduğunu, bu nedenle davacının sözleşmeye dayalı şartları ileri sürerek taraflar arasındaki hukuki işlemin iptalini istemesinin çelişkili olduğunu, ödeme iradesi ve kabiliyetinin olduğunun aşikar olduğunu, açılan dava bu anlamda haksız ve takibi sürüncemede bırakma amacıyla yapılmış olup; davanın reddi ile birlikte İİK’nun 72/4 maddesi gereğince müvekkil şirket lehine alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesini, öncelikle yukarıda numaraları yazılı ve yapılmakta olan soruşturmaların neticesinin beklenmesini, haksız olan davanın reddini, İİK’nun 72/4 maddesi gereğince müvekkil şirket lehine alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesini, karşı tarafın yargılama giderleri ile vekâlet ücretine mahkûm edilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE G E R E K Ç E :
Mahkememizde davacı … , davalı … .. A.Ş. Aleyhine 31/10/2016 tarih ve 2016/… esas-2017/… karar sayılı dosyada menfi tespit davası açtıktan sonra …ATM 2016/… esas sayılı dava dosyasında yine tarafları aynı olan menfi tespit davasının bu dosyayla birleştiği, yine ….ATM 2017/… esas sayılı dosyada, davacı … ‘nun … ve … aleyhine açtığı menfi tespit davasının bahsi geçen mahkememiz dosyası ile birleştiği ve mahkemece asıl ve birleşen davalar yönünden 670 sayılı KHK’nın 5.maddesi gereğince “davanın esası hakkında hüküm tesisine yer olmadığına” karar verilmiş kararın istinaf edilmesi üzerine … .Hukuk Dairesinin 2018/1862-2020/585 sayılı ve 04/06/2020 günlü kararı ile mahkememiz kararı, asıl ve birleşen davalarda takip dayanağı senetlerden dolayı davacıların borçlu olmadığının tespitine ilişkin işbu davanın 670 sayılı KHK’nın 5.maddesinin uygulanması suretiyle sonuçlandırılmayacağı, TMSF’nin davalı şirkete kayyum atanmış olduğu belirtilerek davacıların istinaf başvurularının kabulü ile taraf delilleri toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekçesiyle mahkememiz kararı kaldırılmış ve 2020/330 esas sayılı dosya olarak yeni esasa kayıt yapılarak 06/07/2020 günü yeni tensip kılınmış. Yargılama devam ederken işbu dosyadan 02/07/2021 günlü duruşmada birleşen ….ATM’nin 2017/… esas sayılı dosyasında açılan menfi tespit davası yönünden davanın tefriki ile ayrı bir esasa kaydedilmesine, davacı yanın adli yardım talebinin reddine ilişkin karar oluşturulmuş, dosyada tefrik işlemleri yapılarak ….ATM’nin 2017/… sayılı dava dosyası olarak mahkememizin 2016/… esas sayılı dosyası ile birleştirilmiş olan dava yeniden tefrikle mahkememizin 2021/… esas sayılı dava dosyası olarak 07/07/2021 tarihinde mahkememizde tensip kılınarak eksik harcın yatırılması için davacı vekiline süre verilmiş, davacı vekili tarafından adli yardım talebinde bulunulmuş, mahkememizce davacının mal varlığı dikkate alınarak 07/07/2021 tarihinde adli yardım talebi reddedilmiş, işbu karara itiraz üzerine … ATM 2021/… D.İş sayılı dosyasında adli yardım talebinin reddinin itirazına ilişkin kararın reddedilerek davacının adli yardım talebinde bulunamayacağı hususu kesinleşmiş ve harcın tamamlanması için 30/12/2021 tarihinde yeniden süre verilmiş, ancak mahkemece birden çok süre verilmiş olmasına rağmen mahkememizin 30/12/2021 günlü ara kararı ve 10/03/2021 gününe kadar verilen süre içerisinde harç tamamlanmaması nedeniyle 22/12/2022 tarihinde, “Taraflarca takip edilmeyen ve harcı tamamlanmayan davanın, taraflarca takip edilmemesi ve harcın tamamlanmaması nedeniyle, usulüne uygun olarak harç tamamlanıncaya kadar Harçlar Kanununun 28., 30. Ve 32.maddeleri ile HMK 150.maddesi gereğince işlemden kaldırılmasına karar verildi.” şeklinde karar verilmiş ve 3 aylık süre sonunda harç yatırılarak yenileme işlemi yapılmadığı mahkememizce tespit edilmiştir.
Ayrıca işbu davanın tefrik edildiği 2020/… esas sayılı dosyada da davacılar verilen süre içerisinde harcı depo etmediğinden asıl ve birleşen … ATM’nin 2016/… esas sayılı dava dosyalarında … tarafından açılan davaların reddine karar verildiği, dosya içerisine alınmış bulunan karar örneğinden anlaşılmıştır.
Mahkememiz tarafından işlemden kaldırılan dosya, 6100 sayılı HMK ‘nın 150/4 maddesi gereğince, harç yatırılarak taraflarca usulüne uygun olarak 3 aylık yasal süre içerisinde yenilenmediğinden, HMK.nun 150/5 maddesi gereğince; davacı tarafından açılmış bulunan mahkememizin işbu dava dosyası haline gelen ….ATM’nin 2017/… sayılı dava dosyası yönünden, açılmış bulunan davanın açılmamış sayılmasına karar vermek gerektiği vicdani kanaatine varılmış ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M / Nedenleri yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının açmış bulunduğu işbu davanın, verilen süre içerisinde harcın yatırılmaması ve davanın usulüne uygun olarak 3 aylık süre içerisinde yenilenmemesi nedeniyle 6100 sayılı HMK 150/1-4-5 maddeleri uyarınca AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
Esas defterindeki kaydın bu şekilde KAPATILMASINA,
2-Alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 11,50 TL harcın mahsubu ile bakiye 168,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA,
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirmiş olmakla hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Av.A.Ü.T’nin 7/1 göre hesaplanan 9.200,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara VERİLMESİNE,
5-Davacının HMK 120.madde gereğince yatırdığı gider avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
Dair tarafların yokluğunda dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde … Mahkemesi’nde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 23/03/2023

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır