Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/231 E. 2023/77 K. 28.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/231 Esas
KARAR NO : 2023/77
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 15/09/2014
KARAR TARİHİ : 28/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 2011 yılının 2. ve 3. Aylarında daha yüksek faiz getirisi elde edebilmek için … Bank … Şubesinde bulunan hesabının üzerinden … … Şubesine para göndererek adına, aylık devreler halinde vadeli tasarruf mevduat hesabı açılmasını talep ettiğini, … Bank … Şubesindeki hesabının hesap ekstrelerinin kendisine verilmesini talep ettiğini, bunun üzerine … Bankasının 21/05/2008 tarihli yazısı ekinde vadesiz hesabıma ait ekstrelerin tarafına gönderildiğini, ekstrelerin incelemesi sonucu müvekkilin bilgisi ve talimatı dışında işlemlerle farklı tarihlerde ve farklı miktarlarda paraların vadeli tasarruf mevduat hesabından vadesiz hesabına aktarıldığını ve vadesiz hesabı üzerinden yine bilgisi dışında işlemlerle nakit çekim, eft-havale, kredi kartı ödemesi yapıldığının tespit edildiğini, …’na dilekçe vererek bilgisi dışında yapılan ve tarafına gönderilen işlem fişlerinin yetersiz olması nedeniyle yapılan işlemlerin net olarak tespit edilmesini istediklerini, ancak yanıt alamadıklarını, beyanla bilgisi dışında yapılan işlemlerle, vadeli tasarruf mevduat hesabından vadesiz hesabına aktarılarak çekilen paralarının en yüksek mevduat faizi üzerinden nemalandırılmasına, her devre sonunda net faiz getirisinin anaparaya ilave edilmesi şeklinde karar verilmesi gerektiğini belirterek 182.047 TL’nin dava tarihinden itibaren reeskont faiziyle(sair dilekçelerinde mevduata uygulanan en yüksek faiz şeklinde betimlenmiştir) birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkil bankaya başvurarak tüm nakit çekim işlemlerinin şüpheli olduğunu, fişlerin incelenmesini talep ettiğini, kendisine nakit çekim dekontlarının gönderildiğini, alacağın zaman aşımına uğradığını, davacı ile akrabası banka çalışanları arasındaki bankacılık müşteri ilişkisinin aşılması sonucunda ve müvekkil banka dışında davacının bilgisi dahilinde işlemler yapıldığını, davacının rıza gösterdiği işlemler için alacak talep ettiğini, … … Şubesinde yapılan araştırmada davacının hesabındaki işlemlerin, davacının yeğeni … ve … tarafından yürütüldüğünün tespit edildiğini, İstanbulda ikamet ettiğini belirten davacının …’ın herhangi bir … şubesinde hesap açabilecekken … Şubesinde açmasını olağan bir durum gibi ifade ettiğini, ancak, akrabalık ilişkisinden bahsetmediğini, bankaya husumet yöneltilemeyeceğini, bankanın sorumluluğunun olmadığını, davacının kötüniyetli ve dürüstlük kurallarına aykırı davrandığını, beyanla davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER:
Birinci bilirkişi heyetinden alınan 03/10/2011 tarihli kök rapor ve ek rapor dosyamız arasına alınmıştır.
İkinci bilirkişi heyetinden alınan kök ve ek rapor dosyamız arasına alınmıştır.
Tanık beyanları dosyamız arasına alınmıştır.
… İle T.C Merkez Bankası Başkanlığına müzekkere yazılarak 2001 yılı itibarıyla ihbarlı mevduat , vadeli mevduat ve vadesiz mevduat hesaplarının tamamı için uyguladığı faiz oranlarının bildirilmesi istenilmiş olup, müzekkere cevapları dosyamız arasına alınmıştır.
Üçüncü bilirkişi heyeti bilirkişileri bankacı … , … tarafından hazırlanan 10/09/2021 tarihli kök bilirkişi raporu ve ek bilirkişi raporu dosyamız arasında alınmıştır.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava dosyası … Asliye Ticaret mahkemesi’den mahkemelerin tek hakimli faaliyete geçmeleri nedeniyle … Asliye Ticaret mahkemesi’ne, akabinde mahkemelerin yeniden heyet mahkemesi şeklinde faaliyete geçmeleri, … ATM’nin mahkememizle birleştirilmesi nedeniyle mahkememize aktarılmıştır.
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip celbi gerekli delillerde celp edilerek dosyamız arasına katılmıştır.
Mahkememizce; davalı tanıkları …,… …,… … ve … … (…)’ın talimat mahkemeleri mahkemeleri marifetiyle, tanık … ise; bizzat huzurda dinlenilmek süretiyle beyanları tespit edilmiştir.
Tanık …, … Asliye Ticaret Mahkemesi 2009/… Tal. dosyasında verdiği ifadesinde; “Ben 1988 senesinde … … şubesinde bireysel pazarlama şef yrd. olarak çalışmakta idim. Benim imza yetkim bulunmamaktadır. O zaman annemle arası iyi olan davacı … 20.000 TL yani milyar TL parasını bankaya gönderdi ve hesabını ben görev icabı açtım, hesap açılış sözleşmelerini de ben imzasız yapmak zorunda kaldım, kendisini İstanbul’da olduğu için … … da amcasının kızı olup, o da hesapla ilgilendi. …’ın soyadı … olmayıp, …’dır, yanıltmak için bu şekilde bu şekilde … olarak gösterilmiştir, nakit çekim işlemleri … … tarafından amcası …’ın babası … …’a ödenmiştir, havale işlemleri de … … tarafından yapılmıştır, talimatlar sözlü olarak verilmiştir, kayıtlar sistemde ve hesap ekstresi dosyasında vardır, benim hesap nakli, hesaptaki parayla ilgim olmamıştır, tamamen … … tarafından bu işlemler yapılmıştır, … … da o zaman gişe yetkilisi olarak görev yapmaktaydı” dedi.
Tanık … … …sl. Hukuk Mahkemesinin … tal. Sayılı dosyasında verdiği ifadesinde; ” Ben …’ın ifadesini kabul etmiyorum, ben … Mahallesinde oturuyorum, arada oğlum ve kızımın yanına gidip geliyorum ancak, bankadan hiçbir zaman hiç kimseden para almadım, ben bu konuda her türlü yemin etmeye hazırım, ben Ne …’dan nede …’dan yani hiç kimseden, bankadan bana bir para verilmedi, ben kimseden para almadım, yalan beyanda bulunuyorlar” dedi.
Tanık … … … Asl. Hukuk Mahkemesinin … tal. Sayılı dosyasında verdiği ifadesinde; “Ben davacı ve davalıyı tanımıyorum olay hakkında da bir bilgim yoktur ne için tanık yazdırdılar bilmiyorum” dedi.
Tanık … … (…) … Asl. Hukuk Mahkemesi … sayılı talimat dosyasında verdiği ifadesinde; ” Dava konusu olay benim işe başladığım ilk yılda yani 2000 yılında oldu. Ben 2000 yılında … bank … şubesinde işe başladım. yapılan işlemler talimat ve yetkilinin bilgisi dahilinde yapılmıştır. Şu anda hatırlayamıyorum. bana okumuş olduğunuz belgelerdeki işlemleri de hatırlayamıyorum. Ben … … şubesinde gişede çalışmaktaydım. İşlemler yapılmış, ama bunlar talimat ve yetkilinin bilgisi dahilinde yapılmıştır. Ancak içeriklerini hatırlayamıyorum.İşlemleri biz yapıyoruz. Ancak müşteri ile yetkili muhatap olup, bire bir yetkili ilgilenmekteydi. Fişlerde olmadan işlem yapılmamaktadır. Onların bilgisi dahilinde yapılmıştır. Ancak talimatsız işlem yapılmamıştır. Dediğim gibi aradan uzun süre geçtiği için hatırlayamayacağım. Yine bana göstermiş olduğunuz raporlarda işlem yapıldığı ve fişlerde imzaların olmadığı belirtilmiş. ancak dediğim gibi aradan uzun zaman geçtiği için detayları hatırlayamayacağım, yetkilinin talimatı doğrultusunda yapılan işlemlerdir. Benim yetkilim … dır. Müşteriyle direk ilgilenen oydu. o zamanlar üç tane yetkilimiz vardı. Diğerleri … ve müdür yardımcımız … … vardı. Dediğim gibi yetkilinin talimatı olmadan bir işlem yapması mümkün değildir. Talimatsız ve işlemsiz işlem yapılamaz” dedi.
Mahkememizce banka kayıtları ve dosya üzerinde iddia ve savunma doğrultusunda bankacı bilirkişiler …, … ve muhasip bilirkişi Prof. Dr. … marifetiyle inceleme icra edilerek konuya ilişkin keşfen inceleme ile hazırlanan rapor teminle dosyamız arasına katılmıştır.
Mahkememizce görevlendirilen bilirkişiler ayrıntılı olarak hazırlayıp mahkememize sunmuş olduğu kök raporlarında özetle;
” Davacı yanın mevduat hesabından yapılan bir kısım ödemelerde davacı imzası alınmadığı gibi yapılan işlemlere onay verdiğini belgeleme anlamında bir talimat ve benzeri yazılı belge ibraz edilemediği, bununla birlikte 2001 yılında cereyan eden bu olayların davacı yanca 2008 yılından itibaren araştırılmaya başlanması ve işlemlerin yapıldığı şubede iki akrabanın çalışan olarak yer alması karşısında oluşan hukuki duruma göre, dava konusu bedelin tahsilinin talebine ait hukuki değerlendirme ve takdirin sayın mahkemenize ait olduğu, sayın mahkemenizin yapacağı hukuki niteleme sonucunda, davacının bu bedelleri talep hakkının bulunduğu kanaatine varılması halinde, davacı yanın dava tarihi itibariyle davalı bankadan 75.568,96 TL alacaklı bulunduğunun hesaplandığı, ancak davacı yan 182.047 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte tahsili talebinde bulunduğundan, davacının tespitlerimizi aşan talebinin yerinde olmadığı, dava tarihinden borç tamamen ödeninceye kadar 75.568,96 TL matrah üzerinden %19 ve değişir oranlarda reeskont faizi isteminin mümkün olduğu, ” şeklinde mütaalada bulundukları görülmüştür.
Mahkememizce davacı vekilinin 12/12/2011, 09/01/2012 tarihli dilekçesi ile davalı vekilinin 13/12/2011 ve 27/12/2011 tarihli dilekçeleri kapsamında tarafların rapora itiraz ve beyanları ile davacı vekilinin işlemiş faize yönelik duruşma tutanağına geçen beyanlarının da değerlendirilmesi baabında bilirkişilerden ek rapor alınarak konuya ilişkin ek rapor teminle dosyamız arasına katılmıştır.
Mahkememizce görevlendirilen bilirkişiler ayrıntılı olarak hazırlayıp mahkememize sunmuş olduğu ek raporlarında özetle;
“Taraf itirazlarının 03/10/2011 tarihli kök raporumuzda vardığımız sonuçları değiştirir nitelikte bulunmadığı, bununla birlikte uç faiz oranları olan en yüksek mevduat faizleri üzerinden talep edilen faiz tutarı heyetimizce yerinde görülmemekle birlikte, hukuki bir mesele olan bu konuda, sayın mahkemenizin aksi görüşle davacının en yüksek faiz oranları üzerinde yaptığımız hesaplamaya göre, azami faiz oranları uygulandığında davacının dava tarihi itibariyle talebi mümkün alacak tutarı heyetimizce her ne kadar da 199.369,95 TL olarak hesaplanmış ise de, davacı dava dilekçesinde 182.047 TL’lik bir talepte bulunduğundan talebiyle bağlı olarak 182.047 TL istemde bulunabileceği, bu durumda dava tarihinden borç tamamen ödeninceye kadar 182.047 TL matrah üzerinden talep gibi reeskont faiz isteminin mümkün olduğu,” şeklinde mütalaada bulundukları görülmüştür.
Mahkememizce “kök ve ek rapor çelişkili olmakla, iptal edilmeksizin heyet değişikliğine gidilerek ticaret hukukçusu Prof. Dr. … , bankacı … ve … marifetiyle var ise, davacı yanın talep edilebilir a alacak miktarının asıl alacak ve faiz bazında temerrüt hususu da tartışılarak bankacılık tekniği ve Borçlar Hukuku hükümleri değerlendirilerek raporlar arasındaki çelişkiyi de giderecek şekilde Yargıtay denetimine olanaklı hükme esas teşkil edebilecek ve tereddüde mahal vermeyecek vasıfta bilirkişilerden ek rapor alınmasına” ilişkin ara karar doğrultusunda konuya ilişkin rapor teminle dosyamız arasına katılmıştır.
Mahkememizce görevlendirilen bilirkişiler ayrıntılı olarak hazırlayıp mahkememize sunmuş olduğu raporlarında özetle;
“Bilindiği üzere Bankalar güven müessesesidirler. Burada istihdam edilen personel de bu güvenin bir parçası durumunda bulunmaktadırlar. Bankalar yaptıkları iş ve işlemleri ile, hesaplan yönünden her zaman denetime hazır ve hesap vermek durumunda olup şüpheli ya da tartışmalı işlemlerden uzak dunnak suretiyle faaliyet göstermek zorundadırlar, müşteriler adına açılan mevduat hesaplarının korunması ve üçüncü kişiler tarafından kötüye kullanılmasının önlenmesini teminen, bankalar mevduat hesaplarının gerek açılması, gerekse kullanımı sırasında da son derece titiz uygulamalar içerisinde bulunmak durumundadırlar.
Hesaplar, sahipleri bakımından alacak ve borç olarak tasnif edilmiş bulunan her türlü para hareketlerini topluca gösteren ve belirli muhasebe kurallarına uygun olarak tutulan kayıtlardır. Hesap açma İşlemi; müşteri ile banka arasında BK. 386 m (eski BK) kapsamında süreklilik gösteren bir vekalet ilişkisi kurulması anlamı taşır. Bu sözleşme çerçevesinde olarak, banka, müşteri için bir hesap açımı, bu hesabı; bakiyesi elverdikçe müşteri talimatı çerçevesinde {çek çekimi, havale, nakit ödeme gibi) borçlandırma ve girişlerle alacalandırma gibi yükümlülükler üstlenir ve bu hizmetleri için belirli komisyon ve ücret alma hakkını elde eder.
Bankalar, hesap açılışlarında sahibinin tasarruf yeteneği konusunda gerekli özeni göstermek, müşterinin kimliğini özenle tespit etmek zorundadırlar. Kimlik belgesi olarak gerçek kişilerde, nüfus cüzdanı» sürücü belgesi veya pasaport, (yabancılarda) pasaport veya ikamet tezkeresi, tüzel kişilerde ticaret sicil belgesi ve imza sirküleri, vakıflarda … Genel Müdürlüğü Sicil Belgesi, demeklerde emniyet demekler kütük kaydı belgesi talep edilir. Hesap açtıranın veli, vasi ve diğer herhangi sözleşmeli ya da yasal temsil durumları da yine hesaba kaydedilir. Bu bilgilerin nüfus kağıdı, ehliyetname, askerlik cüzdanı, ticaret odası kimliği, öğrenci kimlik belgesi gibi kimlik belgeleriyle kanıtlanması İstenir. Tüzel kişilerde tasarruf yetkisinin kontrolü, çocuk hesaplarında küçüğün doğum tarihi ve konulacak özel kayıtlar ayn bir önem taşırlar. Bu konularda gösterilecek ihmal ileride herhangi bir zararla sonuçlanırsa, banka sorumlu olur (Eski; TK 20/2, BK. 41 vd.). Hesap açılışında, tasarrufta bulunacak kimsenin imza örneği de alınır.
Özetle; banka hesap acarken hesapta açıklık sağlama, bu hesabın yükümlü ve lehdannı özenle belirleme görevini eksiksiz yapar, hesabın kullanılması sırasında da bu özenini korur.
Dava konusu olayda, biri de davacının akrabası olan, davalı banka çalışanları davacıya ait tasarruf hesabından çok sayıda işlem yapmış, ancak bu işlemlerle ilgili olarak açıklık sağlama, hesabın yükümlüsü ve lehdarının belirlenmesinde gereken özeni göstermemişlerdir. Bu çerçevede, hesap sahibinin imzası ve talimatı olmaksızın çok sayıda işlem yapmak suretiyle, yapılan tüm bu işlemleri şüpheli hale getirmişler. Bankacılık uygulama ve teamülleri dışına çıkmışlardır. Bu nedenle, Davalı Bankanın davacıya ait yukarıda ayrıntıları belirtilen işlemlerden dolayı kusurlu olduğu değerlendirilmektedir, öte yandan; davacının da ticaretle iştigal ettiği dava dosyasına sunulan bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Ancak, davacının da basiretli bir tacir gibi davranmadığı ve tasarruf hesabıyla ilgili işlem ve eylemleri zamanında ve eksiksiz olarak İnceleyip araştırmadığı görülmektedir, öte yandan, yine dava dosyasındaki bilgi ve belgelerden, davacının dava konusu işlemlerden dolayı, tamamen olmasa bile kısmen haberdar olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle, davacının da bu işlemlerden dolayı sorumluluğunun bulunduğu, diğer bir deyişle, dava konusu işlemlerden dolayı mütarafık sorumluluğunun olduğu değerlendirilmektedir. Heyetimizce tarafların mütarafık sorumluluk oranlarının ise %50’şer olarak uygulanmasının hakkaniyete uygun düşeceği düşünülmektedir.
Diğer yandan davacı, dava dilekçesinde hesabıyla ilgili bidayette birer aylık vadeli hesap açtığını beyan etmiş ise de, dava dosyasına sunulan bilgi ve belgelerden hesabın açılışına yönelik talimat ve hesap cüzdanının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, süreç içerisinde hesabın nasıl işlediği yönünde de herhangi bir araştırma yapmadığı ve talepte de bulunmadığı görülmektedir. Bu durumda, başlangıçta ve sonrasında uygulanan ya da uygulanması gereken faiz oranı belli olmadığı gibi, davacının da lehine yapılan işlemler dikkate alındığında, başlangıçta vadeli bir hesap açılmış olsa dahi, bu hesaptan davacı lehine yapılan işlemler nedeniyle de hesabın vadeli konumunun muhafaza edilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, dava konusu usulsüz işlemlerin gerçekleştiği tarihten dava tarihine kadar, söz konusu işlemlerin, mevduat faizine değil, reeskont faizine konu edilmesinin gerektiği değerlendirilmektedir.
Davacının usulsüz işlemlerden kaynaklanan asıl alacak toplamı 8.809.679.500 eski TL (8.809,68 yeni TL), faiz toplamı 21.463.441.260 eski TL (21,463,44 yeni TL) olmak üzere toplam 30.273.120,760 eski TL (30.273,12 yeni TL) olarak hesaplanmıştır. Tarafların %50 mütarafık kusurlu olduğu dikkate alındığında, davacının, davalıdan dava tarihi itibariyle olan alacağı (8.809,68 yeni TL/2=) 4.404,84 yeni TL asıl alacak ve (21.463,44/2=) 10.731,72 yeni TL faiz olmak üzere toplam (4.404,84 + 10.731,72 TL=) 15.136,56 TL olmaktadır.” şeklinde mütaalada bulundukları görülmüştür.
Mahkememizce 2. Bilirkişi heyetinden tarafların raporu vaki itirazlarının karşılanması ve alternatif olarak avans faiz oranlarına göre hesaplama yapılması yönünden ek rapor alınarak konuya ilişkin rapor teminle dosyamız arasına katılmıştır.
Mahkememizce görevlendirilen 2. Bilirkişi heyeti ek raporlarında özetle;
“Davacı asil tarafından imzalanmış, vekilinin imzası olmayan 30.12.2014 havale tarihli dilekçedeki itirazı incelenmesinde; Davacı yan, İstanbul’daki bankalar dururken, akrabaları olduğu gerekçesiyle ve yüksek faizlerden yararlanmak amacıyla … … Şubesinde hesap açmış ve bu hesaptan 23.02.2001 ile 04.06.2001 tarihleri arasında muhtelif işlemler yapılmıştır.
Davacı yan, dava dilekçesinde 48 işlemin dökümünü yaparak, bu işlemlerin bilgi ve talimatı dışında yapıldığını iddia etmiştir. 03.10.2011 tarihli bilirkişi heyel raporunda, işlem tutarları davacıya ait 353 kod nolu hesabına aktarıldığından davacının zararı olmadığı tespiti yapılmıştır;
Görüleceği üzere, davacı yan davaya konu ettiği işlemlerden sonra, tabloda gösterilen tarihlerde hesabına paralar yatırmış ve hesaptan paralar da çekmiştir. Bu durumda, davacının hesabındaki işlemlerden haberdar olmadığı söylenemez.
Zira, işbu ek raporda aşağıdaki bölümlerde yer verilen tanık ifadelerinde; davacıya istendiği zaman hesap ekstrelerinin yönderildiği, davacının hesaplarına titiz olduğu, davacının hesabına giren ve çıkanı sürekli takip ettiği anlatımlarında bulunmuşlardır.
Davacının, “tacir olduğuna dair dosyada kesin bir bilgi, belge olduğu da doğru değildir” itirazı gerçeği yansıtmamaktadır. Zira, davacı asil 22,01.2013 tarihli celsede; “Ben peynir imalatında ve satımında ticari faaliyet gösteririm.” şeklinde açıklamada bulunmuştur. Davacı asil tanık beyanlarına karşı verdiği 28.05.2013 havale tarihli (vekil imzasız) dilekçesinde; ” o dönemde zamanının büyük kısmını Kayseri Bünyan Vergi Dairesine 9570171273 numarayla kayıtlı Balam Süt Ürünleri isimli peynir fabrikasından dolayı Kayseri’de, İstanbul’daki işleri dolayısıyla, başkan yardımcısı olduğu Mersin’deki … işleri dolayısıyla Mersin ve geri kalan -zamanlarda da Trakya’dan, İç Anadolu’ya ve Ege’ye, Akdeniz’den Güneydoğuya kadar geniş bir bölgede ziyaretle geçiriyordum ” açıklamasını yapmıştır.
Yine davacı yan 08.10.2009 havale tarihli replik dilekçesinde de; Davacı, davalı bankada hesap açtığı tarihlerde peynir imalatı yapan, sıradan her esnaf gibi, hesaplarını basit defterlerde tutmaya çalışan., orta halli bir esnaftı.” açıklamada bulunmuştur.21.12.2014 tarihli raporumuzda; “Öte yandan; davacının da ticaretle iştigal ettiği dava dosyasına sunulan bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Ancak, davacının da basiretli bir tacir gibi davranmadığı ve tasarruf hesabıyla ilgili işlem vc eylemleri zamanında ve eksiksiz olarak inccicyip araştırmadığı görülmektedir. Öte yandan, yine dava dosyasındaki bilgi ve belgelerden, davacının dava konusu işlemlerden dolayı, tamamen olmasa bile kısmen haberdar olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle, davacının da bu işlemlerden dolayı sorumluluğunun bulunduğu, diğer bir deyişle, dava konusu işlemlerden dolayı müterafik sorumluluğunun olduğu değerlendirilmektedir. Heyetimizce tarafların mütcrafık sorumluluk oranlarının ise %50’şer olarak uygulanmasının hakkaniyete uygun düşeceği düşünülmektedir.” görüş sayın mahkemenizi takdirine sunul olup davacının dava konusu olayda müterafik kusurlu olduğu yönündeki kök rapordaki görüşümüzü muhafaza etmekteyiz.
Davacının 23.07.2014 havale tarihli dilekçesindeki itirazının değerlendirilmesinde; Davacının, “eğer talimat olmasaydı, banka hesaptaki parayı kendiliğinden vadeli olarak bağlayama/-bağlamaz ve yine bu talimat temditli olmasaydı, her vade sonunda tekrar parayı yeniden vadeli olarak da bağlayamazdı.” açıklaması doğru bulunmamaktadır. Zira bankacılık uygulamasında, vadeli olarak açılan hesap, hesap sahibinin aksine bir talimatı yoksa, aynı vadeyle kendiliğinden yenilenmektedir. Ancak, vadesiz hesapta bulunan paralar için, bankaca müşteri talimatı olmadan vadeli hesap açılması söz konusu değildir. Zira, vadesiz hesapta bulunan paralar ihtiyaca binaen tutulan paralardır.
Davacının … nolu vadesiz mevduat hesabındaki alacak kalemleri incelendiğinde, bunların bir kısmının vadesi dolan mevduat hesaplarından aktarıldığı, aşağıda gösterilen ve hesaba alacak verilen örnek olarak seçilen bir kısım işlemlerinin ise vadeli hesaplardan aktarılmadığı görülmüştür:
Bu durumda, davacının vadesiz hesaplardan bilgisi ve rızası dışında çekilen miktarlara vadesiz hesabın niteliği gereği vadeli mevduat faizi uygulanamayacağı, vadesiz hesapta tutulan ve tutulan bu miktarlardan yapılan işlemler için taraflar arasında bir faiz anlaşması olmadığından, 3095 sayılı yasanın 2. md. göre değişen oranlarda avans faiz oranlarının uygulanması gerektiği değerlendirilmektedir.
Davacı yan 12.12.2011 havale tarihli dilekçesi ile, (03.10.2011 tarihli) bilirkişi raporunda incelemesi yapılan 48 işlemden, “vadeli hesaba virman olduğu” tespit edilen 5 işlem dışında kalan, hesap üzerinden müvekkilinin bilgisi ve talimatı dışı gerçekleştirilmiş 43 adet işlemle davalı bankanın bakım ücreti adı altındaki el koyma işlemi ve nakit çekim işlemlerinin istisnasız tamamı bilgi ve talimatım dışındadır” şeklinde davasını ıslah etmiştir.
Bununla ilgili de 21/11/2014 tarihli raporda, hesaplama yapılmıştır.
Davalı vekili 30.12.2014 havale tarihli dilekçesindeki itirazlarının değerlendirilmesinde; 03 10.2011 tarihli bilirkişi heyet raporu 10. sayfa B/c şıkkında; davalı bankaca; “bir örneği ilişikte sunulmuş bulunan bir kısım işlemlerden de anlaşılacağı üzere, davacı yanın kabul etmediği işlemlere benzer nitelikte, yani hiçbir imza ve talimat olmayan bir kısım işlemleri kabul ederken, aynı nitelikteki bu işlemlere de şifahen icazet vermiş olduğu” açıklaması mevcuttur. Söz konusu bu açıklama, bilirkişi tespiti olmayıp, davalı vekilinin savunması olarak zikredilmiştir. Nitekim söz konusu husus davalı vekilinin 07/09/2011 tarihli bilirkişi heyet raporunun ek-50’sinde verilen tablolarda, itiraz edilen ve edilmeyen benzer nitelikteki işlemler olarak verilmiştir.
Davalının ileri sürdüğü gibi, benzer nitelikteki işlemler olarak gösterilen 4 adet işlem dekontunda davacı imzası veya yazılı talimatı olmadtğı halde, davacı bu işlemlere itiraz etmemiştir. Ancak, bu işlemlere itiraz edilmediğine göre, dava konusu işlemlere de itiraz edilmemesi gerektiği görüşü doğru değildir. Ancak, EFT yapılan … ile davacı arasında illiyet bağı bulunması halinde davacının bu işlemlere itirazı yerinde olmayacaktır. Ancak, dosyada bu yönde bir delil yoktur.
Davalının 21/11/2014 tarihli itiraz dilekçesinin değerlendirilmesinde;
Davalı vekilinin bahsettiği gibi, davacı taraf … nolu vadesiz mevduat hesabından 30/05/2001 tarihindeki nakit çekilen 210 TL işlemi dava konusu etmiştir.
Görüleceği üzere, davacı yan dava davaya konu ettiği işlemlerden sonra, hesabına paralar yatırmış ve hesaplan paralar da çekmiştir. Bu durumda, davacının hesabındaki işlemlerden haberdar olmadığı söylenemez.
Yargıtay 11. HD’nin 1999/8695 E 1999/3333 K. Sayılı emsal ilamında;”.Bİr takım işlemlerdeki biçimsel eksiklikler gerçekte bulunmayan bir hakkın veya alacağın varlığına temel oluşturamaz.Esasen hesap sahibi de talimatsız işlemlerden sonra virmanla tesis edilen hesaplardan para çekmiş, böylece talimatsız işlemlere icazet vermiştir.” şeklinde karar oluşturulmuştur.
Söz konusu Yargıtay ilamı mahkeme takdirinde olup, dava konusu olayda, sadece bir tarafın %100 haklı, diğer tarafın %100 haksız olduğunu söylemek mümkün değildir. Daha açık anlattmla. dava konusu olayda 21.11.2014 tarihli raporumuzda belirttiğimiz gibi müterafik kusur olduğunu düşünmekteyiz.
Davalı vekililinin “İşlemlerdeki biçimsel eksiklikler, var olmayan bir hakka temel oluşturmaz. Davacının hesabını 7 yıl araştırmaması hayatın olağan akışına aykırıdır. ” şeklindeki itirazının incelenmesinde;
Davalı vekili itirazını, Yargıtay 11 HD 2005/5527 E,, 2006/8072 K. ve 06.07.2006 tarihli kararına dayandırmaktadır. Söz konusu kararda; “… bunun yanında hesabın 3 yıla yakın bir süre araştırılmaması yaşamın doğal akışına uygun bir davranış değildir. Davalı bankanın parayı kaynağına iade ederken davacının talimatını almamış olması mahkemece kabul gerekçesi gösterilmiş ise de; davalı bankanın bir kısım işlemlerdeki biçimsel eksikliklerin gerçekte var olmayan bir hakkın varlığına temel oluşturmayacağı gerçeği karşısında yerinde bir gerekçe olarak gösterilemez.” şeklinde ifade ifadeye yer verilmiştir.
Söz konusu Yargıtay ilamı mahkeme takdirinde olup, dava konusu olayda 2l.ll.20l4 tarihli raporumuzda belirttiğimiz gibi müterafik kusur olduğunu düşünmekteyiz.
Davalı vekilinin” Raporda mevcut tanık beyanları dikkate alınmamıştır. Akrabalık ilişkisi çerçevesinde ve sözlü talimatta İşlemler sürdürülmüş, hesap biçimsel eksikliklerle açılmış ve davacı akrabaları ile yaşadığı husumet nedeniyle 7 yıl sonra dava açmıştır.” şeklindeki itirazının değerlendirilmesinde; Davalı vekili, tanık beyanlarından, davacının işlemlerden haberdar olduğu, hesabını takip ettiği, davacının tüm işlemleri banka çalışanı olan akrabaları vasıtasıyla ve sözlü talimatlar ile yaptırdığından, hesabından yapılan tüm işlemlere icazet verdiğini, davacının rıza gösterdiği işlemler için alacak talep ettiğini ileri sürmektedir.
Davalı vekili “Davacı kötü niyetli olup, beyanları MK md.2 kapsamında dürüstlük kuralına aykırıdır. Davacı talepleri hayatın olağan akışına da aykırıdır. Davacı hesabına yatan paralara itiraz etmemiş, çekim işlemlerine itiraz etmiştir. Davacının … A.Ş. çalışanı olan akrabalarıyla ortak işlemler yapması, ancak bu şahıslarla arası bozulduktan (7 yıl gibi bir süre) sonra dava açması kötü niyetin açık kanıtıdır. ” şeklinde itirazda bulunmuş ve itirazının değerlendirilmesinde;
Davacının 7 sene sonra ortaya çıkıp, hak talebinde bulunması mümkün olmakla birlikte, dava konusu olayda her iki tarafın da müterafik kusurlu olduğu değerlendirmektedir. Davalı banka işlemlerin usulüne uygun yapılmamasından, davacı tarafta hesaba para yatırdığı ve hesaptan muhtelif tarihlerde çok sayıda para çektiği halde, para çekim tarihinden önceki işlemleri zamanında kontrol etmemekten sorumlu bulunmaktadır.
Davalı vekili “raporda yapılan faiz hesabının kabulü mümkün değildir. 21/11/2014 tarihli raporun sonuç kısmında yer alan hesaplamayı kabul etmiyoruz, davanın ve raporda yapılan hesaplamanın kabulü anlamına gelmemek üzere, davacının iş bu dava tarihine kadar müvekkil bankadan herhangi bir alacak istemi bulunmadığından ve müvekkil bankanın temerrüdü oluşmadığından, raporda belirtilen asıl alacağa dava tarihinden önce faiz işletilmesi haksız ve hukuka aykırıdır. Dava tarihine kadar ki faiz hesabı, faize faiz işletilmesi anlamına gelmektedir. Bilirkişi tarafından yapılan hesaplama bileşik faiz içermekte olup faiz taleplerinin reddi gerekir” şeklinde itiraz etmiş ve itirazının değerlendirilmesinde;
Dava konusu edilen 43 işlem dekontlarında davacı imzası veya yazılı talimatı bulunmadığından, haksız fiil olarak değerlendirilen işlem tutarlarının davacıya iadesi gerektiğinden, her bir işlem tarihinden itibaren faiz işletilmesinde bir isabetsizlik olmadığını düşünüyoruz. Temerrüt oluşmadığından, dava tarihinden itibaren faiz istenebileceği savunması sayın mahkemenizin takdirinde bulunmaktadır. 21/11/2014 tarihli raporda reeskont faizinden hesaplama yapılmıştır. Bileşik faiz hesaplaması söz konusu değildir.” şeklinde mütalaada bulundukları görülmüştür.
Davacı yan 12.12.2011 havale tarihli dilekçesi ile, (03.10.2011 tarihli) bilirkişi raporunda incelemesi yapılan 48 işlemden, “vadeli hesaba virman olduğu” tespit edilen 5 işlem dışında kalan, hesap üzerinden müvekkilinin bilgisi ve talimatı dışı gerçekleştirilmiş 43 adet işlemle davalı bankanın bakım ücreti adı altındaki el koyma işlemi ve nakit çekim işlemlerinin istisnasız tamamı bilgi ve talimatım dışındadır” şeklinde davasını ıslah etmiştir.
Dava;davalı … bünyesine geçen …/… şübesi nezdinde bulunan hesabından yazılı-sözlü talimatı olmaksızın bilgisi ve rızası dışında belgesiz para çıkışı yapıldığı iddiasına dayalı alacak isteminden ibarettir.Davalı yan;para çıkış işlemlerinin davacının yakını eski banka çalışanı tarafından davacının bilgi ve rızası dahilinde yapıldığını,işlem tarihlerinden itibaren uzunca süre geçtikten sonra dava açılmasının kötüniyetin göstergesi olduğunu beyanla haksız ve mesnetsiz davanın reddini savunmuştur.
Taraflar arasındaki ihtilaf; davacının hesabından yapılan para çıkışlarının davacının yazılı ve sözlü talimatına dayanıp dayanmadığı,rızası ve bilgisi dahilinde yapılıp yapılmadığı, davacının işlemlere icazet verip vermediği,neticeten davacının zararı meydana gelmiş ise;davalıdan talep edip edemeyeceği hususlarında toplanmaktadır.
…. ATM’nin mahkememizle birleştirilmesi nedeniyle mahkememize aktarılan bozmadan önce 24/11/2015 tarihli, 2014/… Esas, 2015/… sayılı kararında; davanın kısmen kabulü ile;
“Taraflar mütefarik ve eşit kusurlu kabul edilerek davalı yanın %50 kusuruna isabet eden 19.771,61 TL’nin asıl alacak 4.404,84 TL’sine dava tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanmak suretiyle davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
Fazlaya ilişkin istemin reddine,” yönünde karar verildiği; taraf vekillerinin itirazı üzerine Yargıtay … Hukuk Dairesinin 15/01/2019 tarih ve 2017/… Esas 2019/… sayılı kararı ile;
” Bu maddede, taraflara davetiye çıkarılacağı belirtilmiş ise de, HMK’nın 184. maddesine uygun olarak, tarafların tamamının hazır olduğu yargılama sırasında, hâkim, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verip, tarafların bütün tahkikat hakkındaki açıklamalarını dinleyip, tahkikatı gerektiren bir hususun kalmadığını belirledikten sonra, yüzlerine karşı tahkikatın bittiğini tefhim etmişse, sözlü yargılama hakkında da görüşlerini sorması gerekir.
Tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği duruşmada, taraflardan bir kısmının hazır olmaması veya hazır olan taraflardan biri ya da tamamının, mahkemeden sözlü yargılama için duruşma günü tayin edilmesini istemeleri halinde, sözlü yargılama için HMK’nın 186. maddesine uygun olarak duruşma günü belirlenmesi ve bu durumun duruşmada olmayan taraflara meşruhatlı davetiye ile tebliğ edilmesi gerekir.
Tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği duruşmada, tarafların tamamının hazır ve sözlü yargılama için yeni duruşma günü verilmesini istemediklerini beyan etmeleri halinde, bu husus duruşma tutanağına yazıldıktan sonra, sözlü yargılamaya geçilir, taraflara HMK’nın 186/2. maddesine göre son sözleri sorulur, son sözleri dinlendikten sonra, mahkeme hükmünü verir.
Somut uyuşmazlıkta, mahkemece, hükmün tefhim edildiği 24/11/2015 tarihli celsede, tahkikatın bittiği ve sözlü yargılamaya geçildiği bildirilmeden, taraflara son sözleri sorulmadan karar verilmiştir.
Yukarıdaki açıklanan yasal düzenlemelere uyulmadan hüküm kurulması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğundan, adil yargılanma hakkı ile hukuki dinlenilme hakkına aykırıdır. Mahkemece, bu hususlar nazara alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir. Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin sair, davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.” şeklindeki gerekçeye istinaden bozularak mahkememize tevzi olmuş, mahkememizin 2021/231 Esasına kaydedilerek yargılamaya bu dosya üzerinden devam edilmiştir.
Mahkememizin 29/06/2021 tarihli duruşma ara kararı ile, mevcut raporlar iptal edilmeksizin bilirkişi değişikliğine gidilerek;
Tarafların iddia ve savunmaları ile tüm dosya kapsamı üzerinde bankacı bilirkişi … tarafından hazırlanan 10/09/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Dava dilekçesi ile sorumluluk talep edilen 48 işlemin miktarı 11.917,72-TL iken, davacı 12.12.2001 tarihli ıslah dilekçesi ile beş adet işlemi talebi dışında bırakmış, dava dilekçesinde olmayan ‘hesap bakım ücretini” talebine dahil etmiş olmakla 44 adet işleme ilişkin asıl alacak tutarınını 8.809,72-yeni TL hesaplandığı; hesaplanan 8.809,72-yeni TL tutarın, 0,444-TL’lık (43.682.-eski TL) ‘hesap bakım ücreti’ hariç tutulduğunda, dava dosyasında daha önce rapor düzenlemiş olan iki ayrı bilirkişi raporunda hesaplanan (8.809,57-TL) tutarla -dikkate alınmayacak kesirli tutarlar dışında- ayrı olduğu; davacı adına Banka da … nolu ana hesaba 351, 353,354,355 ve 356 nolu ek vadeli hesaplar açıldığı, hesapların açıldığı tarihte yürürlükte olan T.C.Merkez Bankası’nın 97/1 sayılı Tebliği’ne göre , davacı adına açılan hesaplardan ikisinin (351 ve 354 no’lu) süresinin 7 günden az “ihbarlı mevduat’ hesabı, üçünün (353,355 ve 356 No’lu) ise vadeli mevduat hesabi olduğu; davacının hesabındaki işlemlerden kabul ettiği veya itiraz ettiği hiçbir işleme ilişkin yazılı talimat ve imzasının bulunmadığı; yine davacı adına açılan hesaplara ilişkin herhangi bir hesap cüzdanı ve sözleşmenin olmadığı; işlem dekontları üzerinde davacının imzasının tespit Edilemediği; davacının yargılama konusu işlemlere itiraz ederken, hesaplarındaki diğer işlemlere itiraz etmediği; itiraz edilen ve edilmeyen işlemlerin tarihsel olarak iç içe geçtiği, çok sayıda itiraz edilmeyen işlemin, itiraz edilen ve dava dilekçesinde en son itiraz edilen işlem olarak bildirilen 30.05.2001 tarihli- işlem tarihlerinden sonra gelmesinin önceki işlemlere icazet olarak değerlendirilmesinin mahkemenin takdirinde olduğu, bir güven kurumu olan ve en ufak kusurundan dahi sorumlu bulunan Banka’nın, mevduatı özenle korumakla yükümlü ve en ufak kusurundan sorumlu olmasına bağlı olarak, banka’nın yükümlülüğüne karşılık davacının bankadaki hesap ekstrelerini zamanında ediği ve aradan yaklaşık 7 yıl geçtikten sonra inceleme ihtiyacı duyduğuna ilişkin gerekçelerinin hayatın olağan akışına uygun düşmeyişinin Mahkemenin takdirinde olduğu; davacının bankadaki hesaplarının işleyişindeki gerek banka açısından, gerekse davacı açısından olağan kabul edilemeyecek işlemlerin yapılışını, davacının yakını olan personelin kolaylaştırdığı; hesabın açılışı dahil, hiçbir aşamada örnek bir imzası dahi alınmamış olan davacı hesaplarına ilişkin olağan dışı çalışma şeklinin tarafların kabul ve rizası olmadan sürdürülmesinin mümkün olmadığı; Yargılama konusu banka hesaplarının vade bitiminde vadelerinin yenilenmesi hususunda banka ile mudi arasında bir mutabakat bulunmadığından Türkiye Bankalar Birliği’nin (02.06.1983 gün ve 780 sayılı) mesleki tanzim kararına göre, vadeli mevduat hesaplarının – faizli bakiyelerine vade sonundan itibaren vadesiz mMevduat faiz oranı uygulanacağının kabul edildiği; uygulamada Yargitay’ın kararının da (Ek-i YALHD’nin 14.11.2019 tarihli 2018/14B0 E. , 2019/7228 K.) bu yönde olduğu; Davacının hesaplarından talimatı dışında para çekildiği ve bu işlemlerden doğan alacağının kabul edilmesi halinde bu tutara, 3095 sK’nın 2/2 maddesi Uyarınca yıllık değişen oranlarda işleyecek avans faizi uygulanmasının Mahkemenin takdirinde olduğu; Davacının alacağının varlığının kabul edilmesi halinde, “değişen oranlarda avans faiz oranına’ göre davaya konu alacağın dava tarihi (18.05.2009) itibariyle: Asıl alacağı — 8.809.723.128 ETL (8.809,72-yeni TL); Faiz alacağı 30.733.715.955-ETL [30.733,72-yeni TL); olmak üzere, toplam alacağın 39.54344-TI, hesaplandığı; Davacının kusurunun, Banka’ya göre daha hafif olduğu; davalı bankanın karşılıklı kusurda %75, davacının %25 oranında kusurlu ve sorumlu kabul edilmelerinin Mahkemenin takdirinde olduğu; Mahkeme’nin farklı kusur oranları kabulü olasılığı açısından aşağıda değişik oranlara göre sorumluluk miktarlarının çıkarıldığı ve buna göre, olası ortak (müterafik) kusur hesaplaması açısından (TL) karşılığı;
Farklı kusur oranlarına göre sorumluluk miktarları;
%100 kusur oranına göre; asıl alacak 8.809,72TL, faiz 30.793,72TL olmak üzere toplam: 39.543,44TL,
%50 kusur oranına göre; asıl alacak 4.404,86TL, faiz 15.366,86TL olmak üzere toplam: 19.771,72TL,
%30 kusur oranına göre; asıl alacak 2.642,91TL, faiz 9.220,12TL olmak üzere toplam;11.863,03TL,
%20 kusur oranına göre; asıl alacak 1.761,94TL, faiz 6.146,74TL, olmak üzere toplam; 7.908,68TL,
%10 kusur oranına göre; asıl alacak 880,97TL, faiz 3.073,37TL, olmak üzere toplam;3.954.34TL
%5 kusur oranına göre; asıl alacak 440,49TL, faiz 1.536,69TL, olmak üzere toplam; 1.977,18TL hesaplandığı yönünde mütalaada bulundukları görülmüştür.
Tarafların özellikle faiz yönünden yaptığı itirazları üzerine bilirkişiler bankacı bilirkişi … tarafından hazırlanan 05/04/2021 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; “Davacının bilgi ve rızası dışında hesaplarından çıktığı kabul 8.809,65-TL’sına, 30.06.2001 tarihine kadar 1 aya kadar vadeli mevduat faizi verileceğinin kabulü halinde toplam faiz miktarının 7.089,29-YTL olduğu;
Bu mevduatın anaparası ile faiz toplamından oluşan (8.809,65+7.089,29=) 15.898,94TL, Mahkemenin ara kararı uyarınca reeskont faizine göre yapılan hesaplamanın
anaparası olarakalındığı alternatif hesaplamada, dava tarihi itibariyle davacının alacağının 156.596,12-TL olarak hesaplandığı;
Kök Rapor’da ise ‘değişen oranlardaki avans faiz oranları’na göre yapılan hesaplamada, dava tarihi (18.05.2009) itibariyle 8.809,72-YTL asıl, 30.733,72-yeni TL faiz olmak üzere dava tarihi itibariyle davacının alacağının , toplam 39.54344-TL hesaplandığı”
yönünde mütalaada bulundukları görülmüştür.
Yukarıda yapılan tüm açıklamalar kapsamında dosya kapsamı ele alındığında; taraflar arasındaki ihtilafın davacının hesabından yapılan para çıkışlarının davacının yazılı ve sözlü talimatına dayanıp dayanmadığı, rızası ve bilgisi dahilinde yapılıp yapılmadığı, davacının işlemlere icazet verip vermediği,neticeten davacının zararı meydana gelmiş ise;davalıdan talep edip edemeyeceği hususlarında toplanmaktadır.Her ne kadar bozma öncesi mahkememi alındığı alternatif hesaplamada, dava tarihi itibariyle davacının
alacağının 156.596,12-TL olarak hesaplandığı;
Kök Rapor’da ise ‘değişen oranlardaki avans faiz oranları’na göre yapılan hesaplamada, dava tarihi (18.05.2009) itibariyle 8.809,72-YTL asıl, 30.733,72-yeni TL faiz olmak
üzere dava tarihi itibariyle davacının alacağının , toplam 39.54344-TL hesaplandığı”
yönünde mütalaada bulundukları görülmüştür.
Yukarıda yapılan tüm açıklamalar doğrultusunda dosya kapsamı ele alındığında; taraflar arasındaki ihtilafın davacının hesabından yapılan para çıkışlarının davacının yazılı ve sözlü talimatına dayanıp dayanmadığı, rızası ve bilgisi dahilinde yapılıp yapılmadığı, davacının işlemlere icazet verip vermediği,neticeten davacının zararı meydana gelmiş ise;davalıdan talep edip edemeyeceği hususlarında toplanmaktadır. Her ne kadar bozma öncesi mahkememiz kararında tarafların %50 kusurlu olduğunun kabulü yapılmış olsa da kusuru belirlemek hususunda taktir mahkemeye ait olduğundan Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 15/01/2019 tarih ve 2017/998 Esas 2019/332 sayılı Kararı ile bozulan mahkememiz kararı sonrası yapılan yargılamada alınan ve dosya kapsamı ile daha uyumlu olduğu görülen bilirkişi raporu ve alınan tanık beyanlarının yeniden değerlendirilmesi sonucu edinilen vicdani kanaat gereği bir güven kurumu olan ve en ufak kusurundan dahi sorumlu bulunan Banka’nın, mevduatı özenle korumakla yükümlü ve en ufak kusurundan sorumlu olması buna karşılık hesabın açılışı dahil, hiçbir aşamada davacının örnek bir imzası dahi alınmamış olması ve hesaplarına ilişkin olağan dışı çalışma şeklinin tarafların kabul ve rızası olmadan sürdürülmesinin mümkün olmadığı bazı usulsüz işlemlere davacı tarafından örtülü rıza gösterildiği anlaşılmakla hakkaniyet gereği bir kurum olan ve objektif özen yükümlülüğünü yerine getirmeyen bankanın %75 davacının ise %25 kusurlu olduğunun kabulü gerekmiştir.
Davacının dava dilekçesinde 48 işlemi dava ettiği ancak ıslah dilekçesi ile talebini daralttığı ve 43 işlem yönünden davayı devam ettirdiği, alınan kök raporda 10/09/2021 tarihli raporda 43 işlem yönünden asıl alacağın 8.809,72 TL olarak hesaplandığı ve bu tutarın bozma öncesi alınan raporlarla da birebir uyumlu olduğunun tespit edildiği ve asıl alacağa dava tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulandığı taktirde toplam alaca miktarının 39.543,44 TL olarak hesaplandığı görülmüştür. Tarafların faiz yönünden yaptığı itiraz sonucu alınan 28/03/2022 tarihli ek raporda Yargıtay … Hukuk Dairesi 2009/… E ve 2011/… K sayılı kararında belirtilen yöntem üzerine reeskont faizine göre yapılan hesaplama sonucu davacının alacağı 156.596,12 TL olarak hesaplanmıştır. Mahkememizce Yargıtay …. Hukuk Dairesi 2009/… E ve 2011/… K belirtilen hususların somut olayla uyumlu olduğu tespit edilerek ek raporda yapılan değerlendirme esas alınmış ve davalının %75 oranında kusuruna göre yapılan hesaplama sorucu davacının davalıdan 117.447,08 TL alacaklı olduğu anlaşılmıştır. Davacının davalıyı dava tarihinden önce temerrüte düşürdüğüne ilişkin bir belge bulunmadığından ve tarafların da tacir olduğu anlaşıldığından hesaplanan alacağa dava tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizine hükmetmek gerekmiştir.
Yapılan tüm bu açıklamalar doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan gerekçe ve nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ve KISMEN REDDİ İLE;
117.447,08 TL’nin davalıdan asıl alacak 11.294,20 TL’sine dava tarihinden itibaren işleyecek değişken oranda avans faizi ile tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Alınması gerekli 8.022,81TL karar harcından 2.457,70TL peşin harcın mahsubu ile 5.565,11TL’nin davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 2.457,70TL peşin harç ve 15,60TL başvurma harcı olmak üzere toplam 2.473,3TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan A.A.Ü.T. gereğince hesap ve taktir olunan 18.617,06TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan A.A.Ü.T. gereğince hesap ve taktir olunan 10.335,99TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine
6-Davacı tarafından bozma öncesi ve bozma sonrası yapılan 12.323,10 TL ve yargılama giderinin ret ve kabul oranına göre hesap edilen 7.950,21 davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı tarafından yapılan 475 TL ve yargılama giderinin ret ve kabul oranına göre hesap edilen 168,55 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı asilin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere temyizi kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/02/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır