Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/201 E. 2021/945 K. 22.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/201 Esas
KARAR NO : 2021/945

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 18/03/2021
KARAR TARİHİ : 22/12/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete…Cumhuriyet Baş Savcılığınca FETÖ/PYD kapsamında yürütülmekte olan … soruşturma no.lu dosyası çerçevesinde yapılan başvuru üzerine İstanbul Anadolu … Sulh Hukuk Ceza Hakimliğinin …D.İş sayılı 27.07.2016 tarihli kararı ile CMK 113 madde uyarınca kayyım atandığını, daha sonra da 22.11.2016 tarih 678 sayılı HMK’nın yayınlanması ile müvekkili şirket yönetiminin TMSF’ye geçtiğini, hali hazırda yönetimin TMSF’nin bağlı bulunduğu Bakanlık tarafından görevlendirilen yönetim kurulu üyeleri tarafından yönetildiğini, 29.04.2017 tarihinde ise 690 sayılı KHK’nın yayınlandığını, madde 73 bent 6 uyarınca TMSF’nin kayyım atadığı şirketlerin açtıkları davaların harçtan muaf olarak düzenlendiğini, borçlu yanın müseccel adresinin ‘‘Hürriyet Mah. … Sk. No:.. Kağıthane/İSTANBUL şeklinde kayıtlarda yer aldığını, bu kapsamda hakkında başlatılacak icra takibinde İstanbul Mahkemeleri ve İcra Müdürlüklerinin yetkili olduklarını, söz konusu borcun para borcu olduğu için müvekkili şirketin ikametgahının (Şişli) Mahkemelerinin de bu anlamda yetkili olduğunu, müvekkili şirket ile davalı arasındaki ilişki akdi ilişki gereğince satmış olduğu ürünlerin muhasebesel kayıtlarına göre 14.157,08 TL’lik(asıl alacak tutarı) kısmını tahsil edemediğini, davalı yan hakkında icra takibi başlatıldığını, davalı yanın müvekkili şirkete her hangi bir borcu olmadığını iddia ederek İstanbul…İcra Müdürlüğünde… E. sayısı ile başlatılan ilamsız icra takibine, borca, fer’ilere, faize ve yetkiye karşı itirazda bulunulduğunu, müvekkili şirketin alacağının likiti ve muayyen bir alacak olduğunu, davalı tarafın yapmış olduğu itirazın haksız ve kötü niyetli olduğunu beyanla fazlaya dair haklarının saklı kalması kaydı ile; davalarının kabulü ile davalı yanın İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasına yaptığı itirazının iptalini, davalı yanın itirazının kötü niyetli olduğundan asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davalı yan üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın yapmış olduğu itiraza yönelik itirazın kaldırılması davasını açtığını, karşı taraf ile her zaman güvene dayalı ticaret yaptıklarını, her sene sonu muhasebesel olarak mahsuplaştıklarını, sene sonu çalıştıkları miktara göre iskonto uygulandığını, kendilerine böyle bir borçlarının bulunmadığını, söz konusu bu davaya itiraz ettiklerini, açılan davayı hiçbir şekilde kabul etmediklerini, arz ve izah ettiği nedenlerden dolayı davanın reddini, mahkeme masraf ve giderleri ile avukatlık ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; mal satım ticari ilişkisinden kaynaklı faturaya dayalı bakiye açık hesap alacak istemiyle başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Alacak istemine dayanak hesap özeti ile fatura suretlerinin ibraz edildiği görülmüştür.
İtirazın iptali istemine konu İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası celp ve tetkik edilmiş olup; davacı … A.Ş. tarafından davalı …Ltd. Şti. aleyhine; taraflar arasındaki akdi/ticari ilişkiden kaynaklanan bakiye alacağını dayanak göstererek, 14.157,08 TL asıl alacak, 1.873,26 TL vade tarihinden itibaren işlemiş reeskont avans faizi üzerinden toplam 16.030,34 TL tutarındaki toplam alacağına asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faiz, icra harç ve giderleri ile avukatlık ücretinin tahsili talebi ile (fazlaya dair ve faiz oranlarındaki artıştan doğan her türlü talep ve dava haklarını saklı tutarak TBK 100. Maddesi uyarınca yapılacak kısmi ödemelerin öncelikle faiz ve masraflara mahsup edilmesi yolu ile takibe geçildiği , davalı tarafın dosyanın tamamına, borca, fer’ilerine, faize, yetkiye itiraz ettiğini, böyle bir borcunun bulunmadığını beyan ederek itiraz ettiği ve bu nedenle takibin durduğu anlaşılmıştır.
Her ne kadar davalı şirket tarafından icra müdürlüğünün yetkisine itiraz edilmiş ise de yetki itirazının yetkili merci belirtilmeden ileri sürüldüğü, bu hali ile itirazın HMK’nın 19/2 maddesine uygun olmadığı anlaşılmakla; usulüne aykırı olmakla yerinde görülmeyen yetki itirazının reddine karar verilmek sureti ile yargılamaya devam edilmiştir.
Mahkememizce dosya kapsamına alınan bilirkişi raporunda özetle; “…Davacı taraf, davalı şirket aleyhine 16.12.2019 tarihinde İstanbul …İcra Müdürlüğü …E.Sayılı İcra Dosyası ile 14.157,08 TL Asıl Alacak üzerinden toplam 14.157,08 TL tutarındaki alacak üzerinden icra takibi başlatmıştır.
Davacı tarafın incelenen yasal defter kayıtlarında takip tarihi (16.12.2019) itibari ile davacının davalıdan 14.157,08 TL alacaklı olduğu yönünde bakiyesinin bulunduğu tespit edilmiştir.
Davalı tarafın incelenen yasal defter kayıtlarında takip tarihi (16.12.2019) itibari ile davalının davacıya 10.656,04 TL borçlu olduğu yönünde bakiyesinin bulunduğu tespit edilmiştir.
Davacı ile davalı tarafın defter kayıtları örtüşmemekte olup, taraflar arasında 14.157,08 TL – 10.656,04 TL = 3.501,04 TL tutarında cari hesap farkı bulunmaktadır.
Tarafların yasal defterlerinin uyuşmamasının nedeni aşağıda arz edilmiştir.
Davacı tarafın yasal defter kayıtlarında yer alan ancak davalı tarafın yasal defter kayıtlarında yer almayan 3.501,04 TL tutarındaki cari hesap farkının davacı tarafın aşağıdaki yevmiye kaydından kaynaklandığı tespit edilmiştir.
Yukarıdaki kayıttan da görüleceği üzere davacı taraf davalı tarafa kur farkı işleminden borç yansıttığı ve bu nedenle cari hesap farkının oluştuğu tespit edilmiştir.
Davacı tarafın 01.04.2019 tarihinde 3.501,04 TL tutarındaki kur farkı gelirini değerleme işlemi yaparak davalı tarafı 3.501,04 TL tutarında borçlandırdığı, ilgili kayıt ile yapılan bu işlemin Teslim veya hizmetin yapıldığı tarih ile bedelin tahsil edildiği tarih arasında ortaya çıkan lehte kur farkı için satıcı tarafından fatura düzenlenmek ve faturada gösterilen kur farkına, teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu işlemler için geçerli olan oran uygulanmak suretiyle KDV hesaplanması gerekmekte iken davacının ticari faaliyetin devam ettiği dönem itibari ile bu işlemi gerçekleştirmediği, davacının davalıya bu işlem karşılığında kur farkı faturası düzenlemediği, icra takibine konu alacağını yabancı para cinsinden talep etmediği ve 03.08.2016 tarihli 1.559,87 TL tutarındaki fatura dışında davacının davalıya yabancı para cinsinden fatura düzenlemediği tespit edilmiştir.
►6102 sayılı TTK 89.maddesine göre; Cari Hesap Sözleşmesinin tanımı yapılmış olmakla birlikte yine aynı madde de taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’ nın cari hesap sözleşmesi hükümleri uygulanamaz olduğu bilinmektedir. Bu hususta dosya kapsamında taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadığı görülmüştür.
Takdiri Tamamen Sayın Mahkemeye ait olmak üzere;
Davacı yasal defterlerinde yer alan 01.04.2019 tarihli 3.501,04 TL tutarındaki kur değerlemesi (kur farkı faturası düzenlememiştir) işlemi davalı tarafından yasal defterlerinde yer almamaktadır. Davacı tarafça kaydedilen söz konusu kur değerlemesi farkı sonucu davacı lehine 14.157,08 TL alacaklı olduğu, davalı yasal defterlerinde yer almayan kur değerlemesi işlemi nedeniyle davalı yönünden 10.656,04 TL borçlu olduğu, davalı tarafça kur değerlemesi kabul edildiğinde davacının davalıdan 14.157,08 TL, aksi halde ise davacının davalıdan 10.656,04 TL talep edebileceği kanaatine varılmıştır.
Davacı tarafça icra takibinde 1.873,26 TL İşlemiş Faiz talep edildiği tespit edilmiş olmakla beraber, davacı tarafça düzenlenen faturaların üzerinde ödeme gün ve vadesi açıkça belirtilmediği, taraflar arasındaki ilişkinin açık hesap ilişkisi olduğu, ancak; davacının dosya münderecatında davalıya ihtarname göndermediği, davacı tarafından borcun muaccel hale getirilmediği tespit edilmiş olup temerrüde düşmediğinden işlemiş faiz hesaplanmamıştır.
S O N U Ç:
Yukarıda yapılan açıklamalar neticesinde; tarafların ticari defterleri, belge, bilgi, takip dosyası, mübrez belgeler ile sınırlı olarak yapılan tespit inceleme ve değerlendirmeler neticesinde;
1- Dava konusunun; davacının, davalı ile olan uyuşmazlığının, taraflar arasındaki ticari satımdan kaynaklandığı, cari hesap alacağının tahsili amacı ile yürüttüğü takibe yapılan itirazın iptali ve takibin devamı ile birlikte alacak miktarının %20’sinden aşağı olmamak kaydıyla icra inkar tazminatı talebinden ibaret olduğu,
2- Davacı; defterlerini 6102 sayılı TTK.m.64/3, VUK. M.182 uyarınca tutulması zorunlu olan 2016-2017-2018-2019 yıllarında E-Defter sistemine tabi olduğu, E-Defter sisteminde sadece Envanter Defterinin noter tasdikine tabi olduğu, davacının 2016-2017-2018-2019 yıllarında envanter defteri açılış tasdikinin yasal süresi içerisinde yaptırılmış olduğu, bu itibarla HMK 222 md. ve 6102 sayılı TTK 64/3 madde gereğinde mevcut haliyle davacının 2016-2017-2018-2019 yılları ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu,
3- Davalı; defterlerini 6102 sayılı TTK.m.64/3, VUK. M.182 uyarınca tutulması zorunlu olan 2016-2017-2018-2019 yıllarına ait Yevmiye, Defter-i Kebir ve Envanter defterlerinin açılış tasdiklerinin yasal süresi içerisinde yaptırılmış olduğu, 2016-2017-2018-2019 yıllarına ait Yevmiye Defterlerinin kapanış tasdikinin yasal süresi içerisinde yapılmış olduğu, bu itibarla HMK 222 md. Ve 6102 sayılı TTK 64/3 madde gereğinde mevcut haliyle davalının 2016-2017-2018-2019 yılları ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu,
4- Dosya kapsamında, taraflar arasında düzenlenen cari hesap sözleşmesinin mevcut olmadığı,
5- Davacı tarafın incelenen yasal defter kayıtlarında takip tarihi (16.12.2019) itibari ile davacının davalıdan 14.157,08 TL alacaklı olduğu yönünde bakiyesinin bulunduğu,
6- Davalı tarafın incelenen yasal defter kayıtlarında takip tarihi (16.12.2019) itibari ile davalının davacıya 10.656,04 TL borçlu olduğu yönünde bakiyesinin bulunduğu,
7- Yukarıda izah edilen hususların kül halinde değerlendirilmesi neticesinde; Takdiri tamamen Sayın Mahkemeye ait olmak üzere;
Esası itirazın iptali yönünden; Davacı yasal defterlerinde yer alan 01.04.2019 tarihli 3.501,04 TL tutarındaki kur değerlemesi (kur farkı faturası düzenlememiştir) işlemi davalı tarafından yasal defterlerinde yer almadığı, davacı tarafça kaydedilen söz konusu kur değerlemesi farkı sonucu davacı lehine 14.157,08 TL alacaklı olduğu, davalı yasal defterlerinde yer almayan kur değerlemesi işlemi nedeniyle davalı yönünden 10.656,04 TL borçlu olduğu, davalı tarafça kur değerlemesi kabul edildiğinde davacının davalıdan 14.157,08 TL, aksi halde ise davacının davalıdan 10.656,04 TL talep edebileceği,
Davacı tarafça icra takibinde 1.873,26 TL işlemiş faiz talep edildiği tespit edilmiş olmakla beraber, davacı tarafça düzenlenen faturaların üzerinde ödeme gün ve vadesi açıkça belirtilmediği, taraflar arasındaki ilişkinin açık hesap ilişkisi olduğu, ancak; davacının dosya münderecatında davalıya ihtarname göndermediği, davacı tarafından borcun muaccel hale getirilmediği tespit edilmiş olup temerrüde düşmediğinden işlemiş faiz hesaplanmadığı… ” yönünde mütalaada bulunulduğu görülmüştür.
Huzurdaki davada mal satım ilişkisine dayalı ticari ilişkinin tarafların kabulünde olduğu, satım ilişkisinden kaynaklı açık hesaba dayalı herhangi bir borcun bulunup bulunmadığı hususunda ihtilafın doğduğu görülmüş olup açık hesap alacağının tahsili istemi ile başlatılan icra takibine itiraz üzerine huzurdaki davanın ikame edildiği, yanlar arasında ayrıca yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadığından cari hesap ilişkisinin değil açık hesap ilişkisinin bulunduğu saptanmıştır.
Mahkememizce görevlendirilen mali müşavir bilirkişi marifeti ile inceleme yapıldığı, anılı raporun ticari defterlere yönelik tespitlerinin dosya kapsamına uygun, ayrıntılı ve gerekçeli olarak hazırlamakla hükme esas alınmaya elverişli olduğu, davacı ve davalı şirketin ibraz ettikleri ticari defterlerinin kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş olduğu, açılış ve kapanış tasdiklerinin yaptırıldığı ve defter kayıtlarının birbirini doğruladığı, ibraz edilen ticari defterlerin delil vasfını haiz olduğu, davacı tarafın incelenen yasal defter kayıtlarında takip tarihi itibari ile davalıdan 14.157,08-TL alacaklı olduğu yönünde bakiyesinin bulunduğu, davalı tarafın incelenen yasal defter kayıtlarında takip tarihi itibari ile davalının davacıya 10.656,04-TL borçlu olduğu yönünde bakiyesinin bulunduğu, hesap farkının davacı yasal defterlerinde yer alan 01/04/2019 tarihli 3.501,04-TL tutarındaki kur değerlemesi (ayrıca kur farkı faturası düzenlenmediği tespit edilmiştir) işleminin davalının yasal defterlerinde yer almamasından kaynaklandığı anlaşılmıştır.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 27.06.2003 tarihli ve 2001/1 esas, 2003/1 karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere; ”Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Fatura ve dava tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı TTK’nın m. 23/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 23. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. Şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.” Anılı içtihat ve kanuni düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında; davalı ticari defterlerine kayıtlı 10.656,04-TL fatura/ bakiye açık hesap alacağı yönünden davacı yanın alacağını ispatladığı sonucuna varılması gerekmiştir. Açık hesap mutabakatsızlığının kaynaklandığı 01/04/2019 tarihli 3.501,04-TL tutarındaki kur değerlemesi işlemine bakıldığında ise ayrıca düzenlenen ve tebliğ edilmek sureti ile kesinleşen herhangi bir kur farkı faturasının bulunmadığı, bu yönde yazılı bir sözleşmenin de mevcut olmadığı anlaşılmıştır. Nitekim kur farkı alacağının talep edilebilmesi için sözleşmede hüküm bulunması yahut faturaya konu malların döviz karşılığı satımının yapılmış olması gerekmektedir. Ayrıca çek bir ödeme vasıtası olup döviz üzerinden düzenlenmesi mümkün olduğu gibi ödemeyi Türk Lirası üzerinden çek olarak kabul eden tarafın aksi yönde bir sözleşme düzenlemesi mevcut olmadığı müddetçe kur farkı talep edemeyeceği sonucuna varılması gerekmektedir. (Emsal ilam: Yargıtay 19.HD 2018/1227 esas, 2019/1611 karar sayılı ilamı) Dosyaya ibraz edilen faturaların ise TL üzerinden düzenlendiği görülmüş olup defter inceleme kapsamında 03/08/2016 tarihli 1.559,87TL tutarında bir adet faturanın yabancı para cinsinden düzenlendiği tespit edilmiş ise de açık hesap bedeline karşılık TL üzerinden düzenlenen çeklerin verildiği görülmüştür. Çek bir ödeme vasıtası olup, ibrazında tahsil imkanı bulunduğundan verildiği andaki döviz satış kuru üzerinden hesap edilerek çek bedellerinin taraflarca kararlaştırıldığının ve döviz üzerinden çek düzenlenmesi mümkün iken TL olarak çek alan davacının artık kur farkı isteyemeyeceğinin kabulü gerekmektedir. Dolayısıyla davacı alacağının tahsili için davalı tarafından verilen çekleri teslim almış olmakla çekin bir ödeme aracı olması nedeniyle çekler üzerindeki bedel dışında herhangi bir kur farkı talep edemeyeceği sonucuna varılması gerekmiştir.
Tüm bu gerekçeler ışığında; davacının takip tarihi itibari ile davalıdan 10.656,04-TL alacaklı olduğu, bu noktadan sonra anılı bedelin ödendiğinin ispat yükünün davalı/alıcı üzerinde bulunduğu, davalı şirketin ise bakiye açık hesap bedelini ödediğini HMK’nın 200-(1). maddesi uyarınca yazılı delille ispat edemediği anlaşılmıştır. Ayrıca TBK’nın 117. maddesi uyarınca, muaccel bir borcun borçlusunun alacaklının ihtarı ile mütemerrit olacağı geçerli olmakla birlikte somut olayda; davalının, takipten önce temerrüte düşürüldüğü ispat edilememiş olup bu nedenle işlemiş faiz isteminin yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır. Bu hali ile davacı tarafın davalı taraftan takip tarihi itibariyle 10.656,04-TL alacaklı olup bu tutar yönünden başlatılan icra takibine davalı takip borçlusunun vaki itirazının haksız olduğu, alacağın faturaya dayalı olup likit olduğu anlaşılmakla; davanın kısmen kabulüne, davacı yararına %20 icra inkar tazminatına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABÜLÜ ile,
İstanbul… İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında, takip tarihi itibari ile davacının davalıdan 10.656,04-TL alacaklı olduğunun tespiti ile bu miktara vaki itirazın iptali ile takibin, asıl alacak 10.656,04-TL’ye takip tarihinden itibaren takipte belirtilen oranlarda faiz uygulanmak sureti ile takibin diğer kayıt ve şartlarla aynen devamına, fazlaya dair istemin reddine,
2- Alacağın % 20’si oranındaki 2.131,20-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3- Kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan 727,91 TL karar-ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydedilmesine,
4- Davacı tarafça yapılan 774,50 TL yargılama giderinden davanın kabul oranına göre hesaplanan 514,84 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5- Davalı taraf yargılama gideri yapmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,
6- Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya ödenmesine,
7- Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
8- Devletçe karşılanan 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin, davanın kabul oranına göre (% 66,47) hesaplanan 877,46 TL ‘sinin davalı taraftan alınarak hazineye gelir kaydına, arabuluculuk ücretinin kalan kısmı açısından davacı harçtan muaf olduğundan alınmasına yer olmadığına,
Dair; davacı vekili ve davalı şirket yetkilisinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.22/12/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır