Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/144 E. 2021/430 K. 17.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/637 Esas
KARAR NO:2021/484

DAVA:Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:23/01/2017
KARAR TARİHİ:30/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı banka tarafından müvekkil aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası üzerinden haksız ve hukuka aykırı icra takibi başlatıldığını, dosyadan gönderilen ödeme emri 19/07/2006 tarihinde müvekkile tebliğ edildiğini ve müvekkil hakkında takibin kesinleştiğini, kesinleşen haksız ve hukuka aykırı icra takibine karşı bu davanın açıldığını, davalı banka ile dava dışı … arasında kredi genel sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmeye istinaden dava dışı şirketin davalı bankadan kredi kullandığını, müvekkil şahsa da herhangi bir açıklama ve bilgilendirme yapılmadan işbu sözleşme kapsamında kefil olduğundan bahisle imzası alındığını, davalı bankanın 17/03/2006 tarihinde …. Noterliği’nin … yevmiye nolu ihtarnamesi ile sözleşmenin kendilerine verdiği yetkiyle sözleşmeyi feshettiklerini, müteselsilen sorumlu oldukları gecikme faizi ile beraber toplam borcun 58.213,84TL olduğunu, …. İcra Müdürlüğü’ndeki dosyanın banka tarafından birçok kez yenilenmesi sebebiyle son aldığı esas sayısının … olduğunu, genel kredi sözleşmesinde kefalet limitinin bulunduğu bölümün boş bırakılarak müvekkilden imza alındığını, müvekkil açısından geçerli bir sözleşme bulunmadığını, bu nedenlerle takibin terbiren durdurulmasını veya dosyaya yatan paranın alacaklıya ödenmemesi konusunda tedbir kararı verilmesini, başlatılan takibin %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargalama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dışı borçlu … ve … Şti ile müvekkil banka arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, dava dışı borçlu … ve şirketi temsile yetkili ve şirket müdürü davalı tarafından müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığını, davalı … tarafından krediler ödenmediğinden …. Noterliği’nin 17/03/2006 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnameleri keşide edilerek hesap özeti gönderildiğini, davalının iddialarının aksine ihtarname davalıya tebliğ edilmiş ve temerrüde düşürüldüğünü, davalının kefalete ilişkin ididalarının geçersiz olduğunu, bu nedenlerle davalı borçlunun itirazlarının iptaline, davacıdan takip tarihi itibariyle faiziyle 76.234,87TL alacaklı olduğunun tespitine, borçluların %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; Genel Kredi Sözleşmesine vaki menfi tespit istemine ilişkindir.
…. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası celp edilmiştir. Anılı dosyanın tetkikinde; davalı banka tarafından davacı aleyhine toplam 76.234,87-TL üzerinden takibin başlatıldığı, takip tarihinden itibaren fiil ödeme tarihine kadar asıl alacağa işleyecek temerrüt faiz, faizin %5 BSMV ile icra giderleri, avukatlık ücreti ile birlikte tahsili isteminin ileri sürüldüğü, takip kapsamında herhangi bir itirazın ileri sürülmediği görülmüştür.
Davalı bankaya yazı yazılarak takip dosyasına dayanak GKS ve ilgili ihtarname suretleri celp edilmiştir.
Mahkememizce görevlendirilen bankacı bilirkişi … marifetiyle hazırlanan 05/12/2017 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “…Müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile kredi genel sözleşmesinin imzalandığı, ancak işbu kefalet sözleşmenin yazılı şekilde yapılmadığı ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihinin belirtilmediği, bu nedenle …’in doğan borçtan sorumlu olmadığı,
Davacının dava konusu ile ilgil iddialarında; ihtarnamenin kefile edilemediği, bu nedenle borç muaccel olmadığından davacı kefil aleyhine icra takibi yapılamayacağı,
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 484. Maddesi uyarınca sözleşmenin geçerli olabilmesi için yazılı şekilde olması ve kefilin sorumlu olacağı azami miktarın gösterilmesinin zorunlu olduğu,
Belirtilen nedenlerle sözleşmenin geçersiz olduğundan, davacı kefilden talepte bulunulmasının mümkün olmadığı,
Dava ve icra dosyaları içeriği belgeler ile mahkeme kasası 310 numaralı belgeler üzerinde yapıaln incelemelerde;
Muhataplara …. Noterliği’nden 17/03/2006 tarih ve … yevmiye sayılı ve 03/04/2006 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamelerin düzenlendiği,
İcra takibinin 12/07/2006 tarihinde başlatıldığı, bu duruma göre her iki ihtarnamenin takip tarihinden önce düzenlenmiş olduğu,
Söz konusu ihtarnamelerden 03/04/2006 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamenin 04/04/2006 tarihinde davacı kefile tebliğ edildiği,
Bu nedenle davacı kefilin temerrüde düşmediği ve hakkında icra takibi yapılamayacağı iddiasının geçersiz olduğu,
Diğer taraftan ihtarnamenin kefile tebliğ edilememesi icra takibi yapılmasına engel olmadığı,
Ayrıca asıl borçlu ve kefile tebligat yapılamadığı takdirde ihtarnamenin muhatapları kefil dahil icra takip tarihi itibariyle temerrüde düşmüş sayılacağı,
Diğer bir anlatımla icra takibi borçluyu temerrüde düşürücü bir eylem ve işlem olarak tanımlandığı,
Belirtilen nedenlerle davacı tarafın adı geçen kefil hakkında icra takibi yapılamayacağı iddiasının yerinde olmadığı,
Türk Borçlar Kanunu’nun eski 484. ve yeni 583. maddelerinde kefalet sözleşmesinin yazılı şekilde ve kefilin sorumlu olacağı azami miktarının belirtilmesinin zorunlu olduğu,
Davacı kefilin kefalet sözleşmesinin yazılı şekilde olmadığı ve kefil olunacak azami miktarın imzalamış olduğu kefalet sözleşmesinde mevcut olmadığı,
Mahkeme kasa 310 evrağında 01/09/2004 tarihli 125.000TL kredi genel sözleşmesinde sözleşmenin … … ve Tic Ltd Şti ve şirketi temsile yetkili ve şirket müdürü olarak davacı tarafından müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzalandığı,
Ayrıca kefilin sorumlu olacağı azami miktarın rakamla ve el yazısı ile sözleşmede yer aldığı,
Böylelikle davacı tarafın borçlu olmadığına ilişkin talebinin gerçeği yansıtmadığı,
Sonuç olarak; davacı kefil …’in 01/09/2004 tarihli genel kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığı,
Kefalet sözleşmesinin yazılı olarak yapıldığı ve kefilin sorumlu olacağı azami miktarının rakamla ve yazı ile GKS’de kayıtlı olduğu,
03/04/2006 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamenin 04/04/2006 tarihinde davacı kefile tebliğ edilmiş olduğu, bu nedenle davacı tarafın borçlu olmadığına ilişkin talebinin gerçeği yansıtmadığı…” yönünde mütalaada bulunulduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizin … esas, … karar sayılı davanın reddine dair kararının İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nin 2018/2169 Esas 2020/1066 Karar 27/10/2020 tarihli ilamı ile; ”…Somut olayda; davalı banka ile dava dışı … arasında imzalanan 07.09.2005 tarihli genel kredi sözleşmesinin davacı tarafından müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzalandığı, bu kapsamda sözleşmenin icra takip dosyasına sunulan 64. sayfasında davacının imzasının bulunduğu, yine takibe dayanak olarak sunulan limit artırım sözleşmesinde ise kredi limitinin hangi tutar olup ne kadar artırıldığı hususunda bilgi bulunmadığı, buna ilişkin satırların boş olduğu anlaşılmaktadır.
Genel kredi sözleşmesi ile genel kredi limit artırım sözleşmelerinin imzalandığı tarihte yürürlükte olan 818 sayılı BK’nın 484. maddesi uyarınca kefalet sözleşmesinin geçerli olması için yazılı şekilde yapılması ve kefilin sorumlu olduğu kefalet limiti, belirli bir miktarın gösterilmesi gereklidir. Müşterek borçlu ve müteselsil kefiller, asıl borçlunun borcundan (asıl borçlunun temerrüdü dahil) kefalet limiti ve kendi temerrütlerinin hukuki sonuçları ile sorumludur.
Genel kredi sözleşmesinde her ne kadar kefalet limiti gösterilmese de, istikrar kazanmış Yargıtay kararlarıyla da belirlendiği üzere, genel kredi sözleşmesinde kredi limiti açıkça gösterilmiş olduğundan, bu limitin aynı zamanda kefalet limiti olduğu kabul edilmelidir. Ancak limit artırım sözleşmesinde hangi sözleşmeye dayalı olarak limit artışı yapıldığı, artırılan limitin ne kadar olduğu hususunda düzenleme bulunmadığından, davacının limit artırım sözleşmesine dayalı borçtan sorumlu tutulması mümkün değildir.
Menfi tespit davasında kural olarak ispat yükü, alacaklı olduğunu iddia eden davalıda olup, somut olayda davalı tarafından dayanak 07.09.2005 tarihli genel kredi sözleşmesi sunulmamıştır. Davalı tarafından sunulan ve aslı mahkeme kasasına alınan sözleşme ise, dava konusu olmayan, …’in asıl borçlu olduğu 01.09.2004 tarihli genel kredi sözleşmesidir. Dolayısıyla davanın çözümü için 07.09.2005 tarihli genel kredi sözleşmesinde geçerli bir kefaletin bulunup bulunmadığı tespit edilememiştir.
6100 sayılı HMK’nın 219. maddesi uyarıca taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. Yine aynı yasanın 220. maddesine göre ise “İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir. Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir.”
Bu durumda uyuşmazlığın çözümünde zorunlu olan 07.09.2005 tarihli genel kredi sözleşmesinin ibrazı hususunda HMK’nın 220. maddesi uyarınca davalı tarafa kesin süre verilerek, sonucuna göre işlem yapılması, sözleşmenin sunulması halinde ise davacının kefaletinden dolayı sorumlu tutulup tutulamayacağı ,davacının borçlu olup olmadığı, borç mevcutsa miktarının tespiti yoluna gidilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesi kararı isabetsiz olup, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle hükmün kaldırılarak, davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar vermek gerekmiştir. ” gerekçeleri ile kaldırılması üzerine işbu esas üzerinden yargılamaya devam edilmiştir.

Huzurdaki davada uyuşmazlık; davacının banka ile akdedilen 2005 tarihli GKS kapsamındaki kefaletin mevcut olup olmadığı, davacının davalı bankaya GKS’den kaynaklı kefalet sorumluluğunun bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır. Anılı Bam kararı ışığında yargılama kapsamında yapılan incelemede; takibe dayanak alacak isteminin 2005 tarihli GKS’ye dayalı olduğu görülmüş olup mahkememiz kasasına dava dışı …’in asıl borçlu olduğu 01.09.2004 tarihli genel kredi sözleşmesinin ibraz edildiği, ancak alacak istemine dayanak olan 07.09.2005 tarihli genel kredi sözleşmesinin ibraz edilmediği anlaşılmıştır. Bu noktada davalı banka ile dava dışı … arasında imzalanan 07.09.2005 tarihli genel kredi sözleşmesinin davacı tarafından müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzalandığı, bu kapsamda sözleşmenin icra takip dosyasına sunulan 64. sayfasında davacının imzasının bulunduğu, yine takibe dayanak olarak sunulan limit artırım sözleşmesinde ise kredi limitinin hangi tutar olup ne kadar artırıldığı hususunda bilgi bulunmadığı, buna ilişkin satırların boş olduğu tespit edilmiştir. Genel kredi sözleşmesi ile genel kredi limit artırım sözleşmelerinin imzalandığı tarihte yürürlükte olan 818 sayılı BK’nın 484. maddesi uyarınca kefalet sözleşmesinin geçerli olması için yazılı şekilde yapılması ve kefilin sorumlu olduğu kefalet limiti, belirli bir miktarın gösterilmesi gerekmektedir. Müşterek borçlu ve müteselsil kefiller, asıl borçlunun borcundan (asıl borçlunun temerrüdü dahil) kefalet limiti ve kendi temerrütlerinin hukuki sonuçları ile sorumlu olmaktadır. Genel kredi sözleşmesinde her ne kadar kefalet limiti gösterilmese de istikrar kazanmış Yargıtay kararlarıyla da belirlendiği üzere, genel kredi sözleşmesinde kredi limiti açıkça gösterilmiş olduğundan, bu limitin aynı zamanda kefalet limiti olduğu kabul edilmelidir. Ancak limit artırım sözleşmesinde hangi sözleşmeye dayalı olarak limit artışı yapıldığı, artırılan limitin ne kadar olduğu hususunda düzenleme bulunmadığından, davacının limit artırım sözleşmesine dayalı borçtan sorumlu tutulması mümkün olmayacaktır. Menfi tespit davasında kural olarak ispat yükü alacaklı olduğunu iddia eden davalı taraf üzerinde olup 07.09.2005 tarihli genel kredi sözleşmesinin ibrazı hususunda HMK’nın 220. maddesi uyarınca davalı tarafa 1 aylık kesin süre verilmesine karar verilmiş ve davalı vekili 2005 tarihli GKS’nin 2017 yılında mahkememiz kasasına alındığını beyan etmiş ise de davalı dilekçesinde GKS tarihlerinin açıkça betimlenmediği, mahkememiz kasasına 2017 yılında alınan evrakın yalnızca 2004 yılına ait GKS’nin olduğu, böylece mahkememizce verilen kesin süre içerisinde 2005 tarihli GKS’nin ibraz edilmediği anlaşılmıştır. HMK’nın 220. maddesinin; ”İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir. Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir.” şeklindeki düzenlemesi gereğince belgenin içeriği konusunda davacı yanın beyanının kabulünün gerektiği, 07.09.2005 tarihli genel kredi sözleşmesinde geçerli bir kefaletin bulunup bulunmadığı hususlarının tetkik edilememesi nedeni ile ispat yükü altında olan davalı tarafın geçerli bir kefalete dayalı alacak isteminin mevcudiyeti noktasında ispata elverişli delil ibraz edemediği anlaşılmakla; davanın yanın menfi tespit isteminin kabulüne, davalı yanın kötü niyetli olduğu hususu ispata muhtaç kalmakla koşulları oluşmayan davacı yanın kötü niyet tazminatı isteminin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile,
…. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı takip dosyası kapsamında davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine,
2-Koşulları oluşmadığından davacı yanın kötü niyet tazminat taleplerinin REDDİNE,
3- Kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan 5.207,60 TL karar-ilam harcından, davacı tarafça peşin yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 5.176,20 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydedilmesine,
4-Dava tam kabul ile sonuçlandığından, davacı tarafça yapılan 600,00 TL bilirkişi ücreti ile 164,50 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 764,50 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
5- Davanın tam kabul ile sonuçlanması nedeni ile davalı tarafından yapılan 50,00 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6- Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 10.710,53 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya ödenmesine,
7-Dava tam kabul ile sonuçlandığından, davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
8- Taraflarca yatırılan avansların kullanılmayan kısmının, karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
9-Davacı tarafça yatırılan 31,40 TL peşin harç ile 31,40 TL başvuru harcı olmak üzere toplam 62,80 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.30/06/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır