Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/90 E. 2020/418 K. 29.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/90 Esas
KARAR NO : 2020/418
DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/01/2015
KARAR TARİHİ : 29/09/2020

Mahkememizden verilen 26/04/2016 tarih ve 2015/… Esas 2016/… sayılı kararı Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin 05/11/2019 tarih ve 2019/… Esas-2019/… Karar sayılı ilamıyla bozulmakla, dava mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapılıp, mahkememizdeki yapılan yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı arasında birden fazla tesisata yönelik elektrik teminine ilişkin abonelik sözleşmesi bulunduğunu ve bu kapsamda temin edilen elektrik karşılığı düzenlenen faturalarda davalı yanın haksız ve hukuka aykırı olarak kayıp kaçak bedeli ile bu bedel üzerinden %1 enerji fonu, %2 TRT payı, %5 belediye vergisi ve %18 KDV yansıtılarak müvekkilinden tahsil edildiğini, belirterek müvekkilinden haksız tahsil edilen 207.936,17TL’nin her bir faturadaki fazla tutarın ödeme tarihlerinden itibaren yürütülecek değişen oranda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılamayacağını, talebin zamanaşımına uğradığını, müvekkil şirket tarafından gerçekleştirilen söz konusu işlemlerin taraflar arasında akdedilmiş olan sözleşme ve ek protokol hükümlerine ve ilgili mevzuata uygun olarak yerine getirildiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacı tarafından talep edilen faizin fahiş olduğunu beyanla haksız ve mesnetsiz davanın reddini talep etmiştir.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava; elektrik faturasına yansıtılan kayıp kaçak bedeli ile bu bedel üzerinden %1 enerji fonu, %2 TRT payı, %5 belediye vergisi ve %18 KDV’nin haksız ve hukuka aykırı olduğundan bahisle davalıdan istirdadı istemine ilişkindir.
Mahkememizin 2015/… esas sayılı dosyası üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı yanın kayıp kaçak bedeline yönelik istemi yerinde olup, 3.265,40TL olarak belirlenen TRT payı yönünden davalı yana husumet atfedilemeyeceğinden davanın kısmen kabulü ile, 204.806,04 TL’nin dava tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin kısmın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine şeklinde verilen karar, taraf vekillerince temyiz edilmekle, dosya Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin 2019/… Esas, 2019/… Karar sayılı ilamı uyarınca;
“Dava, elektrik abonelerinden tahsil edilen kayıp-kaçak bedeli ile bu bedel üzerinden alınan KDV, Belediye Tüketim Vergisi, TRT payı ve enerji fonunun istirdadı istemine ilişkindir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21/05/2014 tarihli ve 2013/7-… Esas 2014/… K. sayılı kararı ve Dairemiz kararları ile Anayasanın “Vergi Ödevi” başlıklı 73 üncü maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, iletim, dağıtım, sayaç okuma ve perakende satış hizmet bedeli uygulamasının Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Kararları ve tebliğleri ile belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesinin de şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Ne var ki, 17/06/2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21 inci maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17 nci maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK’nın Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 sayılı kanunun 26 ncı maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen;
Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü,
Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Hal böyle olunca, karar tarihinden sonra yürürlüğe girmiş bulunan bu yasa değişiklikleri, yürürlük tarihi öncesi dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan bedel ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden davalarda da geçmişe etkili olacak şekilde uygulanması gereken hükümler içerdiğinden, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17 nci, geçici 19 uncu ile 20 nci maddelerinin, somut olaya etkisinin bulunup bulunmadığının yerel mahkemece tartışılıp değerlendirildikten sonra sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekmektedir” gerekçesi ile bozulmuş ve mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapılmıştır.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunan bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş olup, somut olay incelendiğinde; davacı, dava dilekçesinde davaya konu kayıp-kaçak bedelinin yürürlükteki mevzuat uyarınca davalı tarafından kendisinden alınmasının mümkün olmadığını, bu hususun Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21/05/2014 tarihli 2013/7-2454 E. 2014/679 K. sayılı kararı ile belirlendiğini ileri sürmüştür. Diğer bir anlatımla, davacı kayıp-kaçak bedelinin alınamayacağı yönündeki iddiasının dayanağı olan maddi vakıayı, yürürlükte olan mevzuat hükümleri ve bu mevzuata işaret eden yargı kararları olarak bildirmiştir.
Bu itibarla, davanın davacı tarafından bildirilen vakıalar doğrultusunda incelenmesi yasal bir zorunluluktur.
Davacı vekili tarafından (bozmadan sonra) verilen 25/09/2020 tarihli dilekçede; hedef kayıp kaçak oranlarına göre, yerindelik ve uygunluk denetimi yapılması suretiyle davalı şirket tarafından tüketim bedeli içerisine gizlenerek mükerrer tahsil edilmiş kayıp-kaçak bedellerinin tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırılması talep edilmiştir. Davacı vekili, sunduğu işbu dilekçe ile davasını dayandırdığı maddi vakıaları, dolayısıyla davayı değiştirmiştir. Davacının iş bu talebi yeni vakıanın ileri sürülmesi mahiyetinde olup iddianın değiştirilmesi/genişletilmesi yasağına tabidir, meğer ki davalı yan davacı yanın bu talebine açıkça muvafakat etsin. Dosya kapsamında davalı yanın, davacı talebine açıkça muvafakat ettiğine dair beyanı mevcut olmadığından davacı yanın talebi mahkememizce yerinde görülmemiştir. Yargıtay … Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2019/… Esas ve 2020/… Karar sayılı ilamı da bu yöndedir.
Dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerin, Kanunun 17/06/2016 yürürlük tarihinden önceki dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak tahsil edilmiş dava konusu kayıp kaçak, enerji fonu, trt payı, belediye vergisi ve KDV bedelleri ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden alacak davalarında da geçmişe etkili olacak şekilde uygulanması gerektiği anlaşılmıştır. Davanın devamı sırasında, dava konusu alacağın ödenmesi, menkul malın davacıya teslim edilmesi, gayri menkulün tahliye edilmesi gibi nedenlerle veya davanın açılmasından sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun ya da Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı nedeniyle davanın konusuz kalması mümkündür. Davanın konusuz kaldığının tespit edilmesi halinde, mahkemece; esas (asıl talep) hakkında “Davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına” ilişkin hüküm kurulması gerekmektedir. Bu tür kararlar, hükümler gibi (eda, tespit, inşai) nihai kararlardandır. Mahkeme kararı, aynı zamanda dava konusu hakkın mevcut olmadığını da tespit ettiği için tespit hükmü niteliğindedir.
Davanın konusuz kalması halinde, mahkemece; davanın açıldığı tarih itibariyle hangi tarafın haklı olduğunun tespit edilmesi, o taraf lehine yargılama giderleri ve vekalet ücretine karar verilmesi gerekir. Başka bir deyişle, yürürlüğe giren yeni yasa nedeniyle konusuz kalan davada, yeni yasanın yürürlüğe girmemiş olması halinde, davanın açıldığı tarih itibariyle haklı olan ve davasını avukat ile takip eden taraf lehine “maktu vekalet” ücretine hükmedilerek, yargılama giderlerinin ise karşı taraftan tahsiline karar vermek gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 tarih, 2009/18-421 E.-2009/526 K. sayılı ilamında “Dava tarihinde davasında haklı bulunan davacının, sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olmadığından, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği” belirtilmiştir.
Somut olayda; dava tarihi itibariyle HGK kararı uyarınca davacının dava açmakta haklı olduğu anlaşılmıştır. HMK’ nın 331. Maddesi; “Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder” hükmünü içermektedir. Dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın, yargılama sırasında oluşan yasa değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden, dolayısıyla karşı tarafın vekalet ücretinden sorumlu tutulması olanaklı değildir. Yargıtay … Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2017/… Esas ve 2017/… Karar sayılı ilamı da bu yöndedir.
Açıklanan hususlar göz önünde bulundurulmak suretiyle, yargılama gideri ve vekalet ücretinin takdirinde davalı lehine hüküm fıkraları tesis etmek suretiyle, konusuz kalan davada esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Dava konusuz kalmakla ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Peşin alınan 3.551,03 TL harçtan alınması gerekli 54,40 TL harcın mahsubu ile arda kalan 3.496,63 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan 1.795,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre 3.400 TL maktu ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMK’nın geçici 3. maddesi uyarınca 15 günlük süre içinde mahkememize verilecek ya da gönderilecek dilekçe ile Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 29/09/2020

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza