Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/86 E. 2020/165 K. 03.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/86 Esas
KARAR NO : 2020/165
DAVA : Menfi Tespit ve Çeklerin İptali
DAVA TARİHİ : 31/01/2020
KARAR TARİHİ : 03/03/2020

Mahkememizde görülmekte olan Çek İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile adına çek keşide edilen … arasında cari hesaba dayalı birden çok kere olarak mal alışverişi olduğunu, bu alışverişler nedeniyle … firmasının davaya konu … Bankası … Şubesi’ne ait keşide yeri İstanbul ve keşidecisi … olan 25/09/2019 tarihli, 42.000 TL bedelli çeki davalı … Ltd. Şti. Firmasına ciro edip teslim ettiğini, … firmasının da çeki Ankara Civata firmasına ciro ettiğini, Ankara Civata firmasının çeki keşide arihinden önce bankaya takasa verdiğini, müvekkil şirketin çeke ilişkin ödemeyi Ankara Civata firmasının hesaplarına yaptığını, davaya konu çek Ankara Civata firması tarafından iade alındıktan sonra … Ankara firmasına geri verildiğini, … Ankara firmasının da çekte tahrifat yaparak tarihi değiştirerek ve müvekkilin imzasını taklit ederek 3. Kişi olan … adlı kişi ya da firmaya verdiğini, dava konusu çekin bankada takasa verildiğini yeni öğrendiklerini, çekin ödenmemesi halinde bankaki sicillerinin bozulacağını, şirketlerinin dolandırılmaya çalışıldığını beyanla anılı çekin davalıya ya da 3. Kişilere ödenmemesi ve icra takibi yapılmaması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve müvekkilinin davalılara borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava; davaya konu … Bankası … Şubesi’ne ait keşide yeri İstanbul ve keşidecisi … Tic. Ltd. Şti. olan 31/01/2020 keşide tarihli, 42.000 TL bedelli çekin iptali ve davacının borçsuzluğunun tespiti talebinden ibarettir.
Mahkememizce, dava dosyası öncelikle dava şartları noktasında incelenmiş ve davacı tarafa arabuluculuğa başvurup başvurmadığı, başvurmuş ise arabululuk son tutanağının mahkememize sunması için 1 haftalık süre verilmiş aksi halde davanın usulden reddedileceği tensiben ihtar edilmiştir.
Kanunun somut olaya uygulanabilmesi anlam açısından yorumlanmasına, kanunun ifade ettiği anlamı keyfiliği ortadan kaldıracak nitelikte belirli ilişki doğrultusunda ortaya konulmasına bağlıdır.
Türk Medeni Kanunu’nun 1.maddesinde ”Kanun sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır.” şeklindeki düzenleme karşısında kanunun özüyle ve sözüyle yorumlanıp somut olaya uygulanması gerekmektedir.
Bu anlamda menfi tespit davası bir alacak istemine karşı açılan olumsuzluğu tespiti istemidir. Bir alacağın isteminin hukuken engellenmesi talebi ve bu anlamda hukuki korumadan yararlanma hususu davanın konusunu teşkil eder.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma koşullarını düzenleyen 6.maddesinin 1.bendinde ”hakkaniyete uygun” yargılama kavramı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yorumları sonucunda ”silahların eşitliği” diğer bir deyimle mahkeme önünde sahip olunan hak ve yükümlülükler açısından taraflar arasında tam bir eşitliğin sağlanması ve bu dengenin bütün yargılama boyunca korunmasıdır.
Bu açıdan bakıldığında Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A maddesinin lafzi yorumunda ve kanun metninde yer alan alacak davasının davacı alacaklı açısından zorunlu arabuluculuk dava şartı iken, alacak davasına karşı açılan rollerin yer değiştirdiği olumsuzluğunun (menfi) tespiti davasında davacı olan borçlunun dava şartı niteliğindeki zorunlu arabuluculuğa başvurmaksızın dava açabileceğini benimsemek adi yargılanma hakkının ihlali ve silahların eşitliği prensibine aykırılıktır.
Kanun koyucunun amaçladığı husus; ticari davalarda konusu para olan ve para ile belirlenen bir alacağın veya tazminatın ödenmesi veya ödenmemesine ilişkin yanlar arasındaki ihtilafın dava öncesinde yanlar arasında müzakere edilmesini sağlamaya yöneliktir. Alternatif uyuşmazlık yöntemlerinden de beklenen fayda bu yöndedir.
Ayrıca menfi tespit davasında yargılama aşamasında ödemenin olması halinde davanın alacak davası mahiyetindeki istirdat davasına yasal olarak dönüşecek olması hususu da nazara alındığında farklı usuli sorunlar meydana gelecek, hukuki güvenlik ve istikrar da sağlanamayacaktır.
Bu kapsamda; 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren ve 03/01/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5 inci maddesinden sonra gelmek üzere eklenen maddeye göre;
”MADDE 5/A- (1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.”
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 3. maddesinin birinci fıkrasına eklenen cümle ile “Dava şartı olarak arabuluculuk
MADDE 18/A- (1) İlgili Kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” hükümlerinin yürürlükte olduğu tespit edilmiştir.
Anılı yasal değişiklik ışığında dava dilekçesinin tetkiki neticesinde; dava konusu menfi tespit istemini içermekle konu bakımından bir miktar paranın ödenmesine ilişkin olup bu bakımdan arabuluculuk dava şartı mevcut olmakla birlikte anılı düzenleme gereğince bu dava şartının davanın en başında mevcut olması gerektiği, ilgili madde metninin açıkça bu durumu “herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir” şeklinde düzenlediği, nitekim dava açıldıktan sonra bu noksanlığı gidermek için yapılan arabuluculuk başvurusunun, arabuluculuk kurumunun özüyle bağdaşmayan anlaşamama tutanağı elde edilmesine yönelik bir başvuru olacağı düşüncesiyle, davacı yanın zorunlu arabuluculuğa başvurmadan doğrudan dava açtığı tespit edilmekle 6325 sayılı Arabuluculuk Kanunu’nun 18.maddesi, Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A maddesi ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/2 maddesi ile 115/2 maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: yukarıda açıklanan gerekçelerle
1-Davanın, 6325 sayılı Arabuluculuk Kanunu’nun 18.maddesi, Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A maddesi ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/2 maddesi ile 115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE,
2-Davaya konu çeke ilişkin ihtiyati tedbir kararının KALDIRILMASINA, ilgili bankaya bu hususta ivedilikle müzekkere yazılmasına,
3-Davacı tarafından yatırılan 717,26 TL peşin harçtan 54,40 TL‘nin mahsubu ile arda kalan 662,86 TL’lik kısmın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
4-Hükümden sonra, gerekçeli kararın talep halinde taraflara tebliğine, masrafın talep eden tarafça karşılanmasına,
5-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra talep halinde hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından ilgilisine iadesine,
Dair; tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 03/03/2020

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza