Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/557 E. 2021/719 K. 26.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/557 Esas
KARAR NO : 2021/719
DAVA : 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 05/10/2020
KARAR TARİHİ : 26/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 31/03/2017 tarihinde … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın müvekkilinin tescilsiz motosikletine çarpması neticesi müvekkilinin ağır yaralandığını ve ağır derecede sakat kaldığını, kaza nedeniyle … CBS.lığının 2017/… sayılı soruşturma dosyası açıldığını, dava açıldıktan sonra davalı tarafın mail ile kendilerine ulaştığını ve hasar dosyasına istinaden mail çıktılarından anlaşılacağı üzere 162.503 TL asıl alacak, 19.387 TL vekalet ücreti, 100 TL yargılama gideri olmak üzere toplam 181.990 TL teklif sunduklarını, ancak arabulucu ile anlaşma yapıldığından bahisle bir ödeme yapmadığını, bu şekilde müvekkilinin bilgisi dışında arabuluculuk anlaşması yapıldığını haricen öğrendiklerini, müvekkilinin önceki vekiline 14750+150.000 TL akabinde ödeme yapıldığını, arabuluculuk numarası 2019/154174 esas sayılı ihtiyari arabuluculuk tutanaklarının iptali için bu davayı açmak zorunda kaldıklarını, arabuluculuk evraklarının usulüne uygun düzenlenmediğini, görüşmelerin nerede yapıldığı, ne şekilde yapıldığının belli olmadığını, bütün işlemlerin davalı şirketin kayden avukatının arabuluculuğunda gerçekleştiğini, tarafsız bağımsız bir arabulucu tarafından gerçekleşmediğini, müvekkilinin bu hususta bilgilendirilmediğini, maluliyet oranının belli olmadığını, arabuluculuk sürecinin başladığı ve bittiği tarihin aynı olduğunu, ödemenin ne zamana kadar yapılacağının belli olmadığını, dava tarihi itibariyle taraflar arasında 6325 sayılı Kanun hükümleri dikkate alındığında yapılan işlemler geçerli ihtiyari arabuluculuk faaliyeti olarak nitelendirilemeyeceğinden ve kanun hükümlerine göre usulüne uygun bir başvuru olmadığı, arabuluculuk görüşmelerinin hiç yapılmadığı ve mevzuat hükümleri çerçevesinde usulüne uygun, geçerli bir tutanak düzenlenmediğinden arabuluculuk tutanağının geçersizliğinin tespiti ve iptaline karar verilmesini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı yana yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle somut dosyada iptali istenen arabuluculuk faaliyeti kanuna ve yönetmeliğe uygun yürütüldüğünü ve geçerli olduğunu, davacı yan trafik kazası sonucu müvekkili şirkete hasar başvurusunda bulunmuş olup, müvekkili şirket tarafından yapılan incelemeler neticesinde dosya arabuluculuk sürecinde anlaşma ile sonuçlandırıldığını, arabuluculuk süreci sonunda anlaşmaya varılması halinde üzerinde anlaşılan hususlarda taraflarca dava açılamayacağını, Hukuk Uyuşmazlıkları Arabuluculuk Kanunu 18.maddesinin 5.fıkrasında belirtildiği üzere; “ Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamaz” şeklindeki beşinci fıkra eklenerek, arabuluculuk faaliyeti sonunda ulaşılan anlaşma belgesinin taraflar için bağlayıcı olmasının yanı sıra dava açma yasağı teşkil etmesi etkisini doğuran bir düzenlemeye yer verildiğini, Anılan düzenlemeden şu iki önemli sonuç çıkmaktadır: 1. Arabuluculuk sonucunda ulaşılan anlaşma taraflar için bağlayıcıdır. 2. Taraflar arabuluculuk sonucunda üzerinde anlaşmaya vardığı “uyuşmazlıkları” daha sonra mahkemeye taşıyamayacaklarını, dava konusu arabuluculuk sözleşmesinin davacının önceki vekili Avukat … ile müvekkil şirket arasında yapıldığını, davacı …’un o tarihteki vekili Avukat … tarafından söz konusu arabuluculuk anlaşması geçerli bir vekaletname ile imzalandığını, vekalet sözleşmesi anlaşma yapıldığı tarih itibariyle geçerli bir vekalet sözleşmesi olduğundan anlaşmanın geçersizliğinden bahsetmenin de doğal olarak mümkün olmayacağını, kabul anlamına gelmemek şartıyla arabuluculuk anlaşmasını imzalayan vekilin müvekkilini bu hususta bilgilendirmemiş olması davacı ile önceki vekili arasındaki iç ilişkiyi ilgilendirmekte olup, vekilin asili bilgilendirmemiş olması anlaşmanın geçersizliği anlamına gelmeyeceğini, görüşmelere müvekkilinin çağrılmasının bir zorunluluk olmayıp, arabuluculuk görüşmelerine tarafların bizzat veya avukatları aracılığı ile katılabileceklerini, tutanaklarda imza eksiği bulunmadığını, anlaşma belgesinin içeriğinin nasıl hazırlanacağı konusunda tarafların serbest olduğunu, arabuluculuk sürecinin başlangıç ve bittiği tarihin aynı olması tutanakların geçersizliği sonucunu doğurmadığını, arabuluculuk ücretinin şirket tarafından karşılanacağının belirtilmiş olup, arabuluculuk ücreti anlaşmaya uygun bir şekilde müvekkili şirket tarafından ödendiğini, hangi alacak kalemlerinin ödendiğinin belli olmadığı iddiasının doğru olmadığını, sigortacının zaten ödeme yapacakken arabuluculuk yolu ile ödeme yaparak, 2 yıl içinde tazminat farkı için dava açma yasağı oluşturma çabasında olduğu iddiasının doğru olmadığını, usulüne uygun bir arabuluculuk süreci yürütülmüş olması ve süreç sonunda imzalanan anlaşma tutanaklarının da geçerli olması nedeni ile davanı reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip celbi gerekli delillerde celp edilerek dosyamız arasına katılmıştır.
Dava; 30/12/2019 tarihli 2019/15474 nolu arabuluculuk tutanağının geçersiz olduğunun tespiti ile iptaline ilişkindir.
Arabuluculuk sözleşmesi Türk Borçlar Kanununa tabi bir sözleşme olup, ilam niteliğine dönüşse bile geçersizliği her zaman dava konusu edilebilir.
Davaya konu arabuluculuk dava şartı değil, ihtiyari arabuluculuk niteliğindedir.
Tarafların serbest iradeleri ile bu sürecin sonunda anlaşmaya varmaları halinde, Arabuluculuk Kanunu’ nun 18. maddesi hükmü uyarınca anlaşmanın kapsamının taraflarca belirlenmesi ve anlaşma belgesi düzenlenmesi halinde bu belgenin taraflarca imzalanması gereklidir. Taraflar buna ilişkin olarak vardıkları anlaşmayı, kaleme aldıkları bir metin şekline dönüştürmeleri ve taraflar ile arabulucu tarafından bu belgenin imzalanması gereklidir. Tarafların anlaşma konularının ve edimlerinin, bu belgenin ilamlı icraya konu edilebilmeleri için açık ve net bir şekilde belirtilmesi gereklidir.
Bu belgenin hukuki niteliği ise tarafların anlaşma konusuna göre değişen, tarafların anlaştıkları konu her ne ise Kanunda bu sözleşme için öngörülen şekil şartına uyulması koşuluyla yapılacak Türk Borçlar Kanununa tabi bir sözleşmedir. Yani konusu sulh, ibra, alacak, kira ya da anlaşılan hususun türüne göre değişen nitelikte bir sözleşmeden başka bir özelliği yoktur.
Arabuluculuk süreci sonunda düzenlenen belgenin ilam niteliğinde olabilmesi ise arabuluculuk sonunda varılan uzlaşılan sözleşmenin Mahkeme tarafından icra edilebilirlik şerhi almasıyla söz konusu olacaktır. Belgeye icra edilebilirlik şerhi verilmesi Mahkeme tarafından yerine getirilse de Mahkeme sözleşmenin içeriğine herhangi bir etkide bulunmadan ve incelemeden bu belgenin ilamlı icra takibine konu edilmesi amacıyla sınırlı olarak belgeye icra edilebilirlik şerhi vermektedir. Mahkeme’nin bu şerhi vermesinde, belgenin içeriğine etki eden herhangi bir incelemesi bulunmamaktadır.
Bu açıdan arabuluculuk belgesinin ilam niteliğinde belge olması, yalnızca ilamlı icra takibine konu edilebilmesi için bir anlam ifade ettiğinden, bu belgenin asıl niteliği bir sözleşme olduğundan sözleşmelerin bağlı olduğu kanun hükümlerine ve denetimlerine tabi olmaları kaçınılmazdır. Dolayısıyla arabuluculuk belgesinin sözleşme niteliği gereğince, içeriğinin denetlenmesi ve hukuka aykırı olması durumunda geçersizliğinin söz konusu olabilmesi mümkündür.
Ne var ki, eldeki davada davacı yan dava konusu arabuluculuk tutanağının davacının önceki vekili ile davacının bilgisi dışında yapılıp imzalandığını, arabuluculuk tutanağının usulüne uygun olmadığını ve anlaşma metninin çelişkili ve eksik olduğunu iddia etmektedir.
Öncelikle, davacının önceki vekilinin arabuluculuk tutanağının imza tarihi itibarıyla mevcut olan, usulüne uygun olarak düzenlemiş vekaletnamesinin geçersizliğinin davacı tarafça iddia edilmemiş olmasına ve vekilin alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına başvuru yetkisinin vekaletnamede açıkça tanınmış olmasına göre, davacı vekili sıfatıyla arabuluculuk tutanağına atılan imzanın davacı yanı da bağladığının kabulü gerektiğinden, arabuluculuk tutanağının davacının bilgisi dışında yapıldığına dair iddianın yerinde olmadığı değerlendirilmiş olup, davacının önceki vekili aleyhine bu sebeple yönelteceği talepler iş bu davanın konusu değildir.
Dava dilekçesinde yer verilen, tutanakta bulunmadığı belirtilen hususlar hakkında yukarıda da açıklandığı gibi arabuluculuk tutanağının esasen bir sözleşme olması ve sözleşme serbestisi ilkesi uyarınca, usule ilişkin olanlar dışında tutanağa yazılması gerekenlerle ilgili olarak getirilmiş kuralların bulunmadığı, belge içeriğinin tarafların serbest iradeleri ile düzenlenebileceği, dava konusu arabuluculuk anlaşma metninde kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı hükümler bulunmadığı gibi anlaşmanın konusunun imkansız olmadığı, davacı yanın muvazaa iddiasının ispata muhtaç kaldığı ve dava dilekçesinde belirtilen sair maddelerin belgenin geçersizliğine halel getirmeyeceği anlaşıldığından bu iddiaların da kabule şayan olmadığı tespit edilmekle, açıklanan gerekçelerle davanın reddine dair karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL harçtan davacı tarafından yatırılan 54,40 TL peşin harcın mahsubu ile 4,90 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 4.080,00 TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle … Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 26/10/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır