Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/533 E. 2021/126 K. 11.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/533 Esas
KARAR NO : 2021/126
DAVA : Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/09/2020
KARAR TARİHİ : 11/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonucunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’in, … İnş. San. ve Tic. A.Ş.’de %4,41 oranında pay sahibi olduğunu, azlık pay oranına sahip olmaması nedeniyle şirketin yönetiminde söz sahibi olamadığını, üstüne şirketin ısrarla kâr payı dağıtmayarak müvekkilini finansal açıdan zor durumda bırakarak hisselerini düşük fiyattan satın almaya çalıştığını, … ile … İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketlerinin her ikisinde de hâkim ortak olan …’nın, … şirketinde biriken karı genel kurulda dağıtmayıp, örtülü kazanç aktarımı yoluyla transfer fiyatlandırması mevzuatına aykırı iş ve işlemlerle … şirketine aktardığından şüphelendiklerini, işbu dava ile davalıdan, TTK’nın 202/1. maddesi uyarınca her iki şirket üzerindeki hakimiyetini kötüye kullanması sebebiyle, …’nın doğrudan, müvekkilinin dolaylı zararını talep ettiklerini, Mahkememizce aksi kanaatte hüküm verilecek ise müvekkilinin paylarının hakim ortak tarafından satın alınmasına karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin şirketin kuruluş aşamasından bu yana pay sahibi olmasına rağmen şirkette geçen 24 yıllık sürede yalnızca 1 kez kâr payı dağıtıldığını, müvekkili tarafından …’ya karşı 2017 Olağan Genel Kurulu’nda alınan kararların şirket karının örtülü kazanç aktarımına konu edilmesi sebebiyle iptali amacıyla …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/… E. Sayılı dosyası ile genel kurul kararlarının iptali davası açıldığını ve dosyanın halen derdest olduğunu, …’ya karşı 2018 Olağan Genel Kurulu’nda alınan kararların iptali amacıyla …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2020/ … E. Sayılı dosyası ile genel kurul iptal davası ikame edildiğini ve bu dosyanın da halen derdest olduğunu, davalıya karşı “birikmiş kâr payı alacağının ödenmesi” talebiyle … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/… E. Sayılı dosyası ile alacak davası ikame edildiğini ve dosyanın derdest olduğunu, müvekkilinin tek gelir kaynağı olan … şirketinden gelir elde edememesi, haklı kâr payı alacağından mahrum kalması ve genel kurul kararlarının TTK’da yer alan şartları taşımaması sebebiyle … ve … yönetim kurulu aleyhine davalar ikame etttiğini, müvekkili ile davalının bağlı şirketi … arasındaki ortaklık bağının kopmuş olduğunu, şirket pay sahiplerinin kar elde etmeye yönelik müşterek hareket etme gayelerinin zarara uğradığını, davalı …’nın … Şirketi üzerindeki hakimiyetini kötüye kullanarak şirket karını örtülü kazanç aktarımına konu ettiğini, şirketin zarara uğramasına sebep olduğunu, davalı …’nın …’da %87,67, …’de %99,98 oranında pay sahibi olduğunu ve bu doğrultuda TTK’nın 195. maddesi dairesinde hâkim ortak sıfatını haiz olduğunu, hakimiyetini hukuka aykırı kullanılması neticesinde bağlı şirket nezdinde doğan zarardan sorumluluğun hâkim ortağa ait olduğunu,TTK’nın 201/1-a maddesi uyarınca hakimiyetin kötüye kullanılması neticesinde oluşan zararın, bağlı şirketin her bir pay sahibi tarafından hakim ortaktan tazmin edilmesinin mümkün olduğunu, hakimiyetin hangi hallerde hukuka aykırı olarak kullanılmış sayılacağının örnekleme yolu ile mezkur maddede sayıldığını, davalı …’nın … şirketinin karını, … ile ilişkili kişi konumundaki … şirketine aktardığını, … şirketinin karını azalttığını, …’nın karlılığı 2017 yılından itibaren azalmasına rağmen …’in karlılığının arttığını, …’nın …’e ucuz ürün ve hizmet sattığını, …’den pahalı ürün ve hizmet aldığını, bu hususların tespiti için her iki şirketin hesaplarının ayrıntılı olarak incelenmesi gerektiğini, denkleştirme yapılmamış olmasının sorumluluk davasının olumsuz koşulu olduğunu, pay sahiplerinin tazminat davası açma hakkını ancak hâkim ortakça TTK’nın 202/1-a maddesi uyarınca denkleştirme yapılmadığı takdirde kullanılabileceğini, …’nın 2017 ve 2018 yılı faaliyet raporlarında “denkleştirme” yapıldığına ilişkin bir ibare veya hesaplama görülmediğini, davalının şirketi 2019 yılına kadar gölge ortak olarak yönettiğini, 2019 yılında ise … ’ün paylarını satın alarak şirkette %87,67 pay sahibi haline geldiğini, tazminat talep edilebilmesinin diğer bir koşulunun da davalı tarafın kusurlu olması olduğunu, …’nın 2017 yılından bu yana karlılığının azalması, …’in ise artmasının hakimiyetin davalının yönlendirmesi ile kötüye kullanıldığını açıkça gösterdiğini, 2017 ve 2018 yılı faaliyet raporlarında, …’nın karlılığının azalmasına gerekçe olarak “daralan Çin piyasası” ve “… modasının değişmesi”nin gösterildiğini ancak bu yıllarda, aynı sektörde faaliyet gösteren …’in yurtdışı satışları ve karlılığının arttığını, Çin piyasası ve … modası gibi sorunlara ilişkin önlemlerin … tarafından alındığını, … tarafından alınmadığını, müvekkilinin pay sahibi olduğu … şirketinde 24 yılda bir kez 2017 yılında kar payı dağıtıldığını, müvekkilinin kar payı alacağından mahrum kaldığını, tazminat taleplerinin kabul görmemesi halinde müvekkilinin paylarının satın alınmasına karar verilmesi için TTK’nın 202/1-b maddesinde yer alan “hakkaniyete uygun düşecekse” koşulunun sağlandığını, TTK’nın 202/1-b hükmünün 202. maddeye atfı ile payların satın alınmasına karar verilmesi halinde payların değerinin mahkeme kararına en yakın tarihteki verilere göre belirlenmesi gerektiğini beyanla beyanla … şirketine yönetim kayyumu atanmasına, aksi halde denetim kayyumu atanmasına, HMK’nın 107/1 maddesi uyarınca belirsiz alacak davası olarak görülmek üzere …’nın doğrudan, müvekkilinin dolaylı zararlarından şimdilik 50.000 TL’nin davalıdan tazminine, bu talebin kabul görmemesi halinde müvekkilinin paylarının davalı tarafından satın alınmasına karar verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili …’nın … İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. ile … İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin çoğunluk pay sahibi olduğunu, 2019 yılı Kasım ayında pay sahibi olduğu … ve uzun yıllardır pay sahibi olduğu …’i piyasada en iyi şekilde temsil ettiğini, öncelikle eldeki davada kötü niyetli davacının TTK’nın 202/3 maddesi hükmü uyarınca teminat yatırmasının zorunlu olduğunu, azınlık pay sahiplerinin somutlaştırma yükümünü yerine getirmeden ve belirsiz alacak davası olarak gerek şirketi gerekse çoğunluk pay sahiplerini taciz amacı ile altı ayrı dava açtığını, davacının müvekkili aleyhine açtığı işbu davayı da müvekkilinin itibarını kendisine karşı tehdit unsuru olarak kullandığını, payını da istediği fahiş fiyattan sattırabilmek gayesiyle kötü niyetli şekilde hareket ettiğini, … şirketinin yönetim kurulu üyelerine dava açmayı davacının alışkanlık haline getirdiğini, … şirketinin kuruluşundan itibaren 15 yıl boyunca şirket yönetimine ve toplantılara düzenli şekilde katılım gösteren, kar payı dağıtımı hususundaki kararlar da dahil olmak üzere her karara olumlu oy veren davacının 2011 yılından itibaren bir anda şirketle ilişkisini kestiğini, davacının ilişiğini kestiği şirketin ise Aralık 2017 tarihinde gerçekleştirilen Olağanüstü Genel Kurul Toplantısıyla şirkette 20.000.000 TL kar payı dağıttığını ve davacıya da payına düşen karın ödendiğini, davacının bu kar payını aldıktan sonra 6 yıllık bir aranın ardından ilk kez 24/12/2018 tarihinde gerçekleştirilen 2017 Olağan Genel Kurul toplantısına katıldığını ve her alınan karar muhalefet ettiğini, bu dönüm noktasından itibaren de ardı sıra belirsiz alacak olarak maktu harç ödemek suretiyle davalar açtığını, bu nedenle …’nın iş yaptığı şirketlerin sözleşme yapmaktan vazgeçtiklerini, müvekkilinin ve pay sahibi olduğu şirketin uğrayacağı muhtemel zararların ve ticari itibar kaybının bir nebze olsun giderilmesi için davacının şirket sermayesinin en az %15’i tutarında teminat yatırmasına karar verilmesini talep ettiklerini, müvekkilinin pay sahibi olduğu şirketlerin TTK sistemi uyarnıca şirketler topluluğu teşkil etmediğini, davacının davasının dayanağı olan TTK’nın 202. maddesi uyarınca hakimiyetin kötüye kullanılmasına ilişkin sorumluluk davasında aranılan ilk dava şartının ortada bir şirketler topluluğu olması olduğunu, buna göre hakimiyeti kuran bir şirket ise bu şirkete bağlı en az iki şirketin ya da hakimiyeti kuran şirket tüzel kişiliği dışında bir teşebbüsse, bu teşebbüse bağlı en az üç şirket bulunması gerektiğini, bu nedenle ortada TTK’nın 202/1 maddesinin uygulanmasını gerektirecek bir şirketler topluluğunun bulunmadığını, öte yandan TTK sisteminin aradığı yeterlilikte şirket teşebbüs sayısı sağlanmış olsa idi müvekkili sistemin aradığı niteliği haiz bir teşebbüs olmadığından kendisine karşı işbu davanın açılmasının söz konusu olamayacağını, müvekkilinin bahsi geçen şirketlerle yarışan bir kişisel menfaatinin bulunmadığını, davacının somutlaştırma yükümlülüğünü yerine getiremediğini, … şirketinde yalnızca bir yıldır pay sahibi olduğunu, … şirketinin paylarını Ahmet Küçük’ten 24/10/2019 tarihinde devraldığını, pay sahibi sıfatıyla 24/12/2019 tarihli 2018 yılı Olağanüstü Genel Kurul toplantısına katıldığını ve bu toplantıda alınan kararla … şirketinde ilk defa yönetim kurulu üyesi olarak seçildiğini, pay sahibi ve yönetim kurulu üyesi olduğu 1 yıllık süre boyunca TTK’nın 202/1. maddesi hükmünde açık şekilde sayılan eylemlerden hiçbirini gerçekleştirmediğini, bu yönde karar almadığını ve aldırmadığını, davacının dilekçesinde hakimiyetin kötüye kullanılması olarak ileri sürdüğü tüm hususların Afyonkarahisar Mahkemelerinde açmış olduğu davalarda talep konusu yaptığını ve bu hususların bilirkişi marifeti ile incelendiğini, alınan bilirkişi raporunda muhasebe kayıtlarında örtülü kazanç transferi olabilecek parasal hareket tespit edilemediğinin belirtildiğini, bu nedenle de iş bu davanın ölü doğduğunu, davacının hiçbir şekilde ve surette tazminatın kendisine ödenmesini talep edemeyeceğini, yalnızca zarara uğradığını iddia ettiği bağlı şirkete ödenmesini talep edebileceğini, davacının şirketlere kayyım atanması talebinin de reddinin gerektiğini, TMK’nın 403 ve 427/4 maddesi’nde sayılan şartların oluşmadığını beyanla davanın usul ve esas yönünden reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, TTK’nın 202/1-b maddesi uyarınca şirketler topluluğunda bağlı şirket pay sahibinin, hakim şirketten, hakimiyetini bağlı şirketi kayba uğratacak şekilde kullandığı iddiası ile bağlı şirketin uğradığı zararın tazmini talebine ilişkindir.
Mahkememizce tarafların delil olarak dayandıkları dava dosyaları celp edilmiş, delilleri tetkik edilmiştir.
Davacı taraf, davalı …’nın kendisinin de pay sahibi olduğu dava dışı … İnş. San. ve Tic. A.Ş.’de ve ayrıca dava dışı … Ticaret A.Ş.’de pay sahibi olduğu, her iki şirkette hakim ortak olarak … şirketinde biriken karı genel kurulda dağıtmayıp, örtülü kazanç aktarımı yoluyla … şirketine aktardığı ve bu şekilde hakimiyetini kötüye kullandığı iddiası ile, TTK’nın 202/1-b maddesi uyarınca … şirketinin doğrudan, kendisinin ise dolaylı olarak uğradığı zararın davalıdan tazminini talep etmiş, davalı taraf usul ve esas yönünden davanın reddini savunmuştur.
Davacı tarafın talebinin hukuki dayanağını oluşturan sorumluluk davası, TTK’nın Ticaret Şirketlerini düzenleyen ikinci kitap birinci kısmında ve Şirketler Topluluğu başlığı altındaki 202. maddede düzenlenmiştir. TTK’nın 202/1-a maddesi ile “Hâkim şirket, hâkimiyetini bağlı şirketi kayba uğratacak şekilde kullanamaz. Özellikle bağlı şirketi, iş, varlık, fon, personel, alacak ve borç devri gibi hukuki işlemler yapmaya; kârını azaltmaya ya da aktarmaya; malvarlığını ayni veya kişisel nitelikte haklarla sınırlandırmaya; kefalet, garanti ve aval vermek gibi sorumluluklar yüklenmeye; ödemelerde bulunmaya; haklı bir sebep olmaksızın tesislerini yenilememek, yatırımlarını kısıtlamak, durdurmak gibi verimliliğini ya da faaliyetini olumsuz etkileyen kararlar veya önlemler almaya yahut gelişmesini sağlayacak önlemleri almaktan kaçınmaya yöneltemez; meğerki, kayıp, o faaliyet yılı içinde fiilen denkleştirilsin veya kaybın nasıl ve ne zaman denkleştirileceği belirtilmek suretiyle en geç o faaliyet yılı sonuna kadar, bağlı şirkete denk değerde bir istem hakkı tanınsın.” denilmek suretiyle şirketler topluluğunda hakim şirketin, kendisine bağlı şirketi kayba uğratması yasaklanmış ve özellikle hangi işlem ve eylemlerin yapılmasının bağlı şirketin kaybına sebep olacağı sayılmış, hakim şirketin bağlı şirketin kaybını denkleştirme suretiyle giderebileceği kabul edilmiş, 202/1-b maddesinde ise “Denkleştirme, faaliyet yılı içinde fiilen yerine getirilmez veya süresi içinde denk bir istem hakkı tanınmazsa, bağlı şirketin her pay sahibi, hâkim şirketten ve onun, kayba sebep olan, yönetim kurulu üyelerinden, şirketin zararını tazmin etmelerini isteyebilir. Hâkim istem üzerine veya resen somut olayda hakkaniyete uygun düşecekse, tazminat yerine bu maddenin ikinci fıkrası hükümlerine göre, davacı pay sahiplerinin paylarının hâkim şirket tarafından satın alınmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir başka bir çözüme karar verebilir.” denilmek suretiyle, hakim şirket tarafından bağlı şirketin kaybının denkleştirme suretiyle giderilmemesi halinde bağlı şirketin pay sahiplerine, bağlı şirketin uğradığı zararı, hakim şirketten ve hakim şirketin kayba sebep olan yönetim kurulu üyelerinden talep etme hakkı tanınmıştır. Böyle bir taleple açılmış davada, koşulların varlığı halinde Mahkemenin, hakkaniyete uygun düşmesi şartı ile tazminata hükmetmek yerine dava açan pay sahiplerinin paylarının, hakim şirket tarafından satın alınmasına karar verebilme hususunda takdir yetkisi bulunmaktadır. Mezkur madde uyarınca tazminat talep edilebilmesi için gerekli şartların mevcudiyetinden önce somut davada şirketler topluluğunun bulunup bulunmadığının irdelenmesi gerekmektedir.
Şirketler Topluluğu’nda bağlı ve hakim şirket kavramları TTK’nın 195. maddesi ile Ticaret Sicil Yönetmeliği’nin 105. maddesinde açıklanmıştır. TTK’nın 195/4. maddesinde topluluk; “hakim şirkete doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunan şirketler, onunla birlikte şirketler topluluğunu oluşturur” şeklinde tanımlanmıştır. 195/5. maddesinde ise şirketler topluluğunun hâkiminin, merkezi veya yerleşim yeri yurt içinde veya dışında bulunan bir teşebbüs olması halinde de, 195 ila 209 uncu maddeler ile şirketler topluluğuna ilişkin hükümlerin uygulanacağı ve teşebbüsün tacir sayılacağı kabul edilmiştir. Ticaret Sicil Yönetmeliği’nin 105. maddesi ile topluluk; “Kanunun 195. maddesinin dördüncü fıkrası anlamında, bir şirketler topluluğu, bir ticaret şirketi ile buna doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunan en az iki ticaret şirketinden meydana gelir.” şeklinde tanımlanarak devamında, ticaret şirketi olmayan bir teşebbüse, doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunan ticaret şirketleri sayısının ikiyi aştığı durumlarda da Kanunun 195. maddesinin beşinci fıkrası anlamında şirketler topluluğunun meydana geleceği ve teşebbüsün topluluğun hakimi olacağı kabul edilmiştir. Açıklanan yasal mevzuatın somut davaya uygulanması halinde; davacı tarafın pay sahibi olduğu ve kayba uğradığını iddia ettiği dava dışı … İnş. San. ve Tic. A.Ş. bağlı şirket kabul edilmiştir. Dava dilekçesinde yer alan iddialardan dava dışı … A.Ş.’nin hakim şirket olup olmadığı anlaşılamamakla birlikte, davanın bu şirkete yöneltilmemesi, her iki şirketin pay sahibi olan davalı …’ya yöneltilmiş olması nedeniyle, davalının teşebbüs olduğunun kabul edilmesi halinde dahi, bir topluluktan ve davalının bir teşebbüs olarak topluluğun hakimi olduğundan söz edebilmek için en az üç bağlı şirketin bulunması gerekmekle, … İnş. San. ve Tic. A.Ş. ile birlikte, iddianın ileri sürülüş biçini açısından kabul edilemez ise de, … Ticaret A.Ş.’nin de bağlı şirket olduğunun kabulü halinde, üçüncü bir bağlı şirket bulunmadığından davada şirketler topluluğu hükümlerinin uygulanamayacağı ve davacının TTK’nın 202/1-b maddesi uyarınca tazminat talep edemeyeceği anlaşıldığından davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın Reddine,
2-Karar ve ilam harcı 59,30 TL’nin peşin alınan 853,88 TL harçtan mahsubu ile kalan 794,58 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 7.300 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından kalan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.11/03/2021

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır