Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/451 E. 2022/416 K. 08.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/451 Esas
KARAR NO : 2022/416

DAVA : İstirdat
DAVA TARİHİ : 20/08/2020
KARAR TARİHİ : 08/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan İstirdat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı şirket vekili dava dilekçesinde özetle: müvekkili şirket tarafından … Bank … Şubesi’nden…teminatlı 500.000,00 TL … kredisi kullanıldığını, ülke genelinde yaşanan ekonomik sıkıntılar nedeniyle müvekkili şirketin taksit ödemelerinde zorlandığını, ödemelerde 90 günü aşmayan gecikmelerin meydana geldiğini, Tüketici Kredisi Sözleşmeleri Yönetmeliği’nin 18. Maddesi nin içerdiği hükümden anlaşılacağı üzere davalı bankanın yasal takip başlatabilmesi için 90 günü aşan gecikmelerin meydana gelmesi gerektiğini, ancak davalı nın işbu yasal şartlar oluşmadan müvekkili şirket aleyhine … 8 İcra Md.nün … E s.lı Dosyası ile icra takibi başlattığını, Ticari hayatta sürekliliğin esas olması nedeniyle müvekkilinin başlatılan haksız takibin daha fazla zarara neden olmaması adına söz konusu dosya borcunu icra tehdidi altında davalı bankanın vekili Av. … hesabına 16.07.2019 tarihinde 15.000,00 TL, 29.08.2019 tarihinde 10.000,00 TL ve 29.08.2019 tarihinde 224.310,00 TL olmak üzere toplam 249.310,00 TL ödenerek dosya borcunun kapatıldığını, kredi kapatma tutarının icra takibi tarihinde yaklaşık 180.000,00- TL iken, yasal olmayan icra takibi nedeniyle müvekkili şirket tarafından 249.310,00- TL ödeme yapıldığını, davalı yanın mevzuata aykırı işlemi nedeniyle müvekkili şirketin icra tehdidi altında kalarak parayı ödemek zorunda kaldığını, maddi-manevi zarara uğradığını, söz konusu bedelin iadesi ve yapılandırma teklif edilmesi için davalı yana, … 28 Noterliği nin …-… tarih ve yevmiye nolu ihtarnamesinin keşide edildiğini, gönderilen ihtarnameye cevap verilmemesi üzerine arabulucuya başvurulduğunu, davalının, toplantıya katılmadığını, 04.10.2019 tarihli anlaşmama tutanağı tutulduğunu beyanla müvekkili şirket tarafında icra tehdidi altında ödenen 249.310,- TL nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle davalı yandan alınarak müvekkil şirkete iadesine, yargılama harç ve giderleri ile vekâlet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı banka vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı borçlu …Tic ltd Şti ‘nin müvekkili bankaya müracaatı üzerine; taraflar arasında “Genel Kredi Sözleşmesi” ve “Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesi” akdedildiğini, sözleşmeler gereğince müvekkili banka tarafından davacı borçluya Taksitli Ticari Kredi ve Ticari Kredili Mevduat Hesabı açılarak kullandırıldığını, dava dışı … ve …’nın da sözleşmeleri müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladıklarını, borçluların, yapılan tüm uyarılara rağmen, sözleşmelerden doğan borçlarını ödememeleri üzerine; hesapların kat edilerek … 2. Noterliği ‘nin…-… t ve y nolu İhtarnamesi nin keşide edildiğini, kat ihtarnamesine rağmen, borcun ödenmemesi üzerine; borçlular aleyhine … 8 İcra Md.nün … E. s.lı Dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, itiraz edilmemesi üzerine icra takibinin kesinleştiğini, davacının icra takibinin konusu olan borcu hiçbir itiraz ileri sürmeksizin kabul ettiğini ve söz konusu borçtan indirim yapılması talebinde bulunduğunu, borçtan indirim yapıldığını, ve davacı tarafça ödendiğini, haksız davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, İİK nun 72-8 Md kapsamında 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, istirdat davası koşullarının oluşmadığını, davacı tarafa kullandırılan kredinin tüketici kredisi değil, ticari kredi olduğunu, Tüketici yasasının uygulamayacağını, borcun vadeye bağlanmış Taksitli Ticari Kredi olduğunu, ödenmeyen taksitler açısından temerrüdün oluştuğunu, kredi borcunun, (…) … garantisinde olmasının, bankanın icra takibi başlatmasına ve söz konusu borcu davacı borçludan tahsil etmesine engel olmadığını, haksız, davanın ve davacının tüm taleplerinin reddine, %20 icra inkâr tazminatına yargılama masrafları ile vekâlet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; İİK’nın 72/7.maddesine dayalı istirdat istemine ilişkindir.
Yanlar arasındaki 25/03/2016 tarihli genel kredi sözleşmesi, 25/03/2016 tarihli bankacılık hizmetleri sözleşmesine ilişkin sözleşme öncesi bilgi formu, bankacılık hizmetleri sözleşmesi, geri ödeme planları, ihtarnameleri ödeme dekontları, tüzel destek hesap bilgi formu, tüzel destek hesap başvuru formu, tüzel destek hesaptan ödeme talimatnamesi, … 2. Noterliği’nin … tarihli, … yevmiye numaralı hesap kat ihtarnamesi ve tebliğine ilişkin belgeler, kredi kullanım talepleri, hesap hareketleri, Merkez Bankasına bildirilen faiz oranlarına ilişkin belge ve delillerin ibraz edildiği görülmüştür.
Mahkememizce dosya kapsamına alınan … 8. İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası kapsamında; davalı banka tarafından, davacı aleyhine genel kredi sözleşmesinden kaynaklı alacak istemi ile 202.334,28 TL asıl alacak, (Tic Tak Krd) , 5.528,79 TL işlemiş faiz, 276,44 TL BSMV, 441,39 TL masraf ve 0,13 TL asıl alacak (KMH) olmak üzere toplam 208.581,03 TL üzerinden ilamsız icra takibinin başlatıldığı görülmüştür.
Davalı yanın arabuluculuk toplantısının kanuna aykırı şekilde gerçekleştiği iddiasına dayalı olarak dava şartının gerçekleşmediği ve istirdat davasına ilişkin 1 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu yönündeki usuli itirazlarının tetkikinde; ticari davalar yönünden dava şartı olarak düzenlenen arabuluculuk kurumuna tatbiki gereken Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin arabulucunun görevlendirilmesi başlıklı 24. maddesinin; ”(1) Arabulucu, adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonu başkanlıklarına bildirilen listeden adliye arabuluculuk bürosu tarafından puanlama yöntemiyle belirlenir. Ancak tarafların listede yer alan herhangi bir arabulucu üzerinde başvuru sırasında anlaşmaları hâlinde taraflar veya tarafların imzasını taşıyan bir tutanakla beraber üzerinde anlaşılan arabulucu, durumu adliye arabuluculuk bürosuna bildirdiğinde bu arabulucu görevlendirilir. Dava şartı olan arabuluculuk ile ilgili uyuşmazlıklarda liste dışında bir arabulucu görevlendirilemez.
(2) Başvuran taraf, kendisine ve elinde bulunması hâlinde karşı tarafa ait her türlü iletişim bilgisini adliye arabuluculuk bürosuna verir. Adliye arabuluculuk bürosu, tarafların resmi kayıtlarda yer alan iletişim bilgilerini araştırmaya da yetkilidir. İlgili kurum ve kuruluşlar, uyuşmazlık konusuyla sınırlı olmak üzere adliye arabuluculuk bürosu tarafından talep edilen iletişim bilgilerini vermekle yükümlüdür.
(3) Taraflara ait iletişim bilgileri, görevlendirilen arabulucuya adliye arabuluculuk bürosu tarafından verilir. Arabulucu bu iletişim bilgilerini esas alır, ihtiyaç duyduğunda kendiliğinden araştırma da yapabilir. Elindeki bilgiler itibarıyla her türlü iletişim vasıtasını kullanarak görevlendirme konusunda tarafları bilgilendirir ve ilk toplantıya tarafları ve varsa avukatlarını birlikte davet eder. Bilgilendirme ve davete ilişkin işlemlerini belgeye bağlar. Arabulucu taraflara ulaşamaması hâlinde, ulaşmak için hangi yolları denediğini ve hangi sebeplerle ulaşamadığını son tutanakta belirtir.” şeklinde düzenlendiği, dosyaya ibraz edilen arabuluculuk tutanak aslında arabulucunun iletişim yöntemlerini ayrıntılı izah ettiği görülmekle anılı yönetmeliğin 24. maddesine uygun şekilde sürecin tamamlandığı, davacı yanın takip dosyası kapsamındaki istirdat istemine konu son ödemenin tarihi 29/08/2019 olup istikrar kazanan Yargıtay içtihatları kapsamında son ödemenin hak düşürücü sürenin başlangıcında esas alınmasının gerektiği sonucuna varılmıştır. Bu hali ile dava tarihi olan 20/08/2020 itibari ile İİK’nın 72/7. maddesinde düzenlenen 1 yıllık hak düşürücü sürenin dolmadığı anlaşılmakla; aksi yöndeki usuli itirazların reddine (Emsal ilam: Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2016/17636 esas, 2018/2275 karar sayılı ilamı) karar verilerek yargılamaya devam edilmiştir.
Mahkememizce dosya kapsamına alınan bilirkişi… tarafından hazırlanan 21/06/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “…Davacı şirkete Davalı banka … AŞ tarafından … garantili 500.000-TL – 36 Ay vadeli Taksitli Ticari Kredi ile KMH – Kredili Mevduat Hesabı kullandırıldığı görülmektedir.
(1) Davacı Kredi kullanan … Tic ltd Şti
-36 ay vadeli ve herbir taksit miktarı eşit meblağlı
-( 17.750,24 TL * 36 ay =) 639.008,92 TL olan toplam borcunun;
-ilk 17 aylık kısmını ödediği ( 17.750,24 TL * 17 ay =) 301.754,08 TL kısmını ödediği, görülmekle birlikte; (2)- 21.09.2018 tarihli 17.750,24 TL lık,
22.10.2018 tarihli 17.750,24 TL olmak üzere toplam 5.500,48 TL borcunu ödeyememiş olmakla,
(3)-Kredi veren banka tarafından hesaplarının 24.10.2018 tarihinde kat edilerek kendilerine ihtarname keşide edildiği,
(4)- Borçluların 02.11.2018 tarihi itibariyle temerrüde düşürüldüğü görülmektedir.
(5)- Davacı firma … ltd Şti’ ne ait ve davalı Banka nezdinde bulunan 4646116 nolu Mevduat Hesabı ekstresinden de görüldüğü üzere;
-Hesap kat (24.10.2018) ve
– Temerrüt (02.11.2018 Tarihinden sonra da;
(6) 25.10.2018 tarihinde 18.806,38 TL olarak 18 inci taksiti
31.10.2018 tarihinde 18.029,80 TL olarak 19 uncu taksiti
03.12.2018 tarihinde 18.122,99 TL olarak 20 inci taksiti,
15.02.2019 tarihinde 19.489,76 TL olarak 21 inci taksiti,
15.03.2019 tarihinde 19.396,58 TL olarak 22 inci taksiti,
14.05.2019 tarihinde 20.297,40 TL olarak 23 üncü taksiti,
Hesaptan yapılan mahsuplar ile tahsil ettiği,
Ayrıca yine aynı hesaptan;
“Takip Hesabına Tahsilat “ açıklaması ile de;
12.06.2019 tarihinde 20.161,76 TL,
08.07.2019 tarihinde 10.000,00 TL Elden
16.07.2019 tarihinde 15.000,00 TL, Elden
26.07.2019 tarihinde 15.000,00 TL
29.08.2018 tarihinde 196.999,99 TL
29.08.2018 tarihinde 224.310,00 TL elden tahsilatlar sağladığı görülmektedir.
(7)Temerrüt Faizi;
Taraflar arasında akdolunan Sözleşmenin 22. maddesinde Temerrüt faizi “Bankanın TCMB uygulayacağını bildirdiği en yüksek kredi faiz oranına bu oranın %100 ünün ilavesiyle bulunacak oran” olarak tarif edilmiş olmakla; bu döneme ilişkin TCMB bildiriminde “En Yüksek Kredi Faiz Oranı” %60 olarak bildirilmiş olmakla %100 fazlası %120 olarak belirlenmektedir.
Ancak takipte davalı Bankanın %60 temerrüt faizi talep ettiği görülmekle birlikte;
YHGK ‘nın 02.05.2019 T E: 2017/19-1650, K: 507 kararında;
“…Bankaların TCMB na bildirdikleri, ancak; müşterilerine uygulamadıkları akdi faizlerin temerrüt faizinin tespitinde easas alınamayacağı kabul edilmekte olup; sözleşmede ayrıca bir temerrüt faiz oranı belirlenmemiş olması halinde hesabın kapatıldığı tarih itibariyle davalının kullandığı ticari krediye uygulanan akdi faiz belirlendikten sonra temerrüt tarihine kadar olan alacağa akdi faiz işletilip, temerrüt tarihinden icra takip tarihine kadar; sözleşmedeki anlaşma uyarınca akdi faizin % 100 fazlası temerrüt faizi uygulanıp; takip tarihi itibariyle alacağın tespit edilmesi ve takipten sonra da belirlenen temerrüt faizinin asıl alacağa uygulanmasını sağlayacak şekilde takibin devamına imkan sağlanması gerektiği…” kararı kapsamında; bankanın talep edebileceği Temerrüt Faizi ( Davaya konu Krediye Uygulanan akdi faiz %15,60 olmakla – %100 fazlası %31,20 olarak tespit olunmaktadır.
GÖRÜŞ ve KANAAT ;
1-) (1)Cumhurbaşkanlığı’nın 11.10.2018 tarih ve 162 sayılı Kararnamesi ile 31.10.2016 tarihli ve 2016/9538 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Kredi Garanti Kurumlarına Sağlanan Hazine Desteğine İlişkin Kara rın 6 maddesinin 2 fıkrasına;
MADDE 2– “Kredi veren tarafından tazmin talebinde bulunulmadan önce, yararlanıcıya (Kredi kullanana) Kararın 4 üncü maddesi ile hüküm altına alınan yapılandırma kapsamında veya 15.8.2018 tarihli ve 30510 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan “Finansal Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırıl ması Hakkında Yönetmelik” kapsamında yapılandırma imkanı tanınmış olması gerekir…” hükmünün konulduğu görülmekle; ancak davalı banka tarafından kredi kullanan davacı yararlanıcıya bu imkanın sağlanmadığı – temerrüde düşmesi ile birlikte; kredi veren banka tarafından, ihtarname keşide edilip ve icrai takibine geçilerek tazmin talebinde bulunulduğu ve tazminin gerçekleştirildiği görülmektedir. Borcunu ödemede zorlanmayan davacı firmanın yeniden yapılandırma için gerekli olan şartları taşıdığı kanaatine varılmakla; davalı bankadan bu hakkını kullanmayı talep edebileceğinin yapmış olduğu 249.310-TL ödemenin yeniden yapılandırma kapsamında kendisine taksitli ticari kredi olarak tekrar ödenmesini isteyebileceğinin sayın Mahkemenin takdirlerinde olduğu, davacının 29.08.2019 tarihi itibariyle; davalı bankaya borcunun üzerinde olmak üzere 28.972,57 TL ödemede bulunduğu görülmüş olmakla; fazla yapmış olduğu bu ödemeyi 29.08.2019 tarihinden itibaren ; 3095 sayılı Kanun’un 2/2 maddesi kapsamında davalı bankadan avans faizi ile birlikte isteyebileceği, tarafların (zamanaşımı gibi sair) taleplerinin sayın Mahkemenin takdirlerinde olduğu… ” şeklinde mütalaada bulunulduğu görülmüştür.
Mahkememizce dosya kapsamına alınan Banka hukukçusu bilirkişi … ve emekli banka müdürü/mali bilirkişi Bilirkişi … tarafından hazırlanan 07/02/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “… III-Tarafların Kök Rapora itirazlarının değerlendirilmesi :
III.1.- Davacının Bilirkişi Kök Raporuna yönelik beyan ve itirazları :
Davacının fazla ödemenin eksik hesaplandığı itirazı:
Davacının ödemenin eksik hesaplandığı itirazı; Davacı, yaptığı ödemelerde ‘icra vekalet ücreti, harç ve masraf ödemeleri dikkate alınmış olsaydı, Kök Rapor’da hesaplanan 28.972,57-TL’den daha fazla ödemesinin bulunduğunun tespit edileceği itirazında bulun maktadır.
İtirazın değerlendirilmesi; Davacının takibe konu borç nedeniyle toplam ödemesi, 29.08.2019 tarihinde davalı banka tarafından icra dosyasına 249.310,00-TL olarak bildirilmiş ve bu miktar üzerinden tahsil harcı yatırılmıştır. Bu miktarın Kök Raporun 16. Sayfasında ifade edilen (08.07.2009/10.000-TL,16.07.219/15.000-TL ve 29.08.2019 /224.310,00-TL =249.310,00-TL) tutarlardan oluştuğu görülmektedir. Kök Raporun 15.sayfasında Davalı Banka’nın alacağı ve Davacının ödemesi gereken miktar hesaplanırken ‘İcra Harç ve Giderleri ile Vekalet Ücreti hariç olmak üzere’ hesaplama yapıldığı ifade edilmiştir. Dosyanın içinde yer alan … 8.İcra Müdürlüğü’nün …-E sy dosyası ile ilgili olarak yapılmış bir kapak hesabı bulunmamaktadır. Ancak, davacı hakkında yapılan takibe itiraz edilmediği dikkate alınınca, davalı bankanın takip yapmakta haklı olduğunun kabul edilmesi halinde İcra Harç ve Giderleri ile Vekalet Ücreti davacının borcuna ilave edilecektir. Fiziki icra dosyası içinde ve dosyanın Uyap kaydında çıkarılmış icra kapak hesabı bulunmamaktadır. Takip dosyasında yapılan giderler sağlıklı görülememekle birlikte, 13.06.2019 tarihli 208.581,03-TL tutarlı takipten dolayı hesaplanan İcra Harç ve Giderleri ile Vekalet Ücreti aşağıdaki gibi hesaplanmıştır :
Takibin haklı olduğunun kabulü halinde, toplam 27.450,64-TL hesaplanan vekalet ücreti, harç ve giderler, davacının fazla ödediği hesaplanan 28.927,57-TL tutardan düşü lecek ve (28.972,57-27450,64=) 1.521,93-TL fazla ödeme miktarını oluşturacak; Takip Dosyasında davalı banka tarafından yapılmış başka gider bulunuyor ise, o miktarlarda bu tutardan düşülmesi gerekecektir. Ayrıca, Kök Raporun 16.sayfasında yapılan hesaplamada, 26.07.2019 tarihi itibariyle 16.07.2019 tarihli ödemenin sehven mükerrer yazıldığı değerlen dirilen 15.000-TL ödemenin düşülmesi ve icra takibinin haklı yapıldığının kabul edilmesi durumunda davacının fazla ödemesi çıkmamakta; icra takibinin haksız yapıldığının kabul edilmesi halinde ise fazla ödeme İcra Harç, Gider ve Vekalet ücreti olarak hesaplanan 27.450,64 TL’den oluşmaktadır.
Davacının diğer beyanları, davalı bankanın itirazlarına yönelik cevaplardan oluşmakla, davalının itirazlarının değerlendirilmesi çerçevesinde incelenecek olup ayrıca değerlendirilmemiştir.
III.2.- Davalının Bilirkişi Kök Raporuna yönelik beyan ve itirazları :
III.2.1-Davalının krediyi yapılandırma zorunluluğunun bulunmadığı itirazı:
Davalı, kredinin … destekli olmasının davalıya yapılandırma zorunluluğu getirmediği, borçlunun yapılandırma teklifinde bulunmadığı, bulunmuş olsa da bunu Banka’nın kabul zorunluluğu bulunmadığı itirazında bulunmaktadır.
… destekli krediler ile ilgili olarak Kurum, özünde riskin önemli bir bölümü açısından kefalet vermekle birlikte, kullandırılacak kredinin belirli bir dilimi de kredi kuruluşunun kendi kaynağından çıkmaktadır. …’ nun kefalet vermesine ilişkin koşulların esası yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararı (BKK), 2018 yılı ve sonrasında ise Cumhurbaşkanı Kararı (CBK) ile belirlenmekte ve KGF ile davalı Banka arasında yapılan protokol bu esasa göre düzenlenmektedir. Bu, banka ile … arasındaki ilişkinin tabi olduğu hukuki bağdır. Banka, … ile yaptığı anlaşmaya bağlı olarak,…’nin verdiği kefalet desteği ile yararlanıcıya kendisi tarafından hazırlanan Genel Kredi Sözleş mesi kapsamında kredi kullandırmaktadır. Bu ise Banka ile kredi alan ‘yararlanıcı’ arasındaki hukuki bağ/sorumluluk düzenidir.
Yararlanıcının kredilendirilmesi için, öncelikle, kendi riskini de dikkate alarak banka kredi talep edenin kredilendirilebilir olup olmadığını değerlendirecek, kredilendirilebilir bulması halinde … ile imzaladığı protokole göre başvurucunun bilgilerini …’ na aktaracak ve başvuru sahibine kefil olup olamayacağını soracaktır. …’ nin başvuru sahibine kefil olması halinde ise, krediyi kullandıracaktır. …’ nu, kefalet teminatını verdiğini bildirdikten sonra, Banka’nın krediyi kullandırmaması, çok rastlanır bir durum olmamakla birlikte, banka başvuru sahibinden ek beyanla, ‘firma adına …’ dan kefalet tahsis edilse bile banka tarafından kredi talebinin uygun görülmemesi … durumunda dahi … bankanıza ve …’ na karşı herhangi bir hak talebinde bulunmayacağı’ taahhüdünü almaktadır. Davalının27.10.2020 tarihli ‘Delil Listesi’ ekinde sunduğu “… KEFALETİ İLE KREDİ TALEP DİLEKÇESİ, İSTİHBARAT BEYANNAME-TAAHHÜTNAMESİ ve İFLAS, FESİH, İFLAS ERTELEME VE KONKORDATO SÜRECİNDE OLUNMADIĞINA İLİŞKİN YARARLANICI BEYANI” bu nitelikte davacıdan alınan bir taahhütnamedir.
10 Mart 2017/30003 tarih ve sayılı RG’ de yayımlanan 2017/9969 sayılı Karar’la değişen Kredi Garanti Kurumlarına Sağlanacak Hazine Desteğine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Kararın:
5/1.maddesine göre, “Kurum, kredi verenler tarafından alınmış olan veya alınacak teminatlardan başka teminat aramaz. Kurum, bu teminatlara kefalet verilen işleme münhasıran kefaleti oranında ortak olur.”
Temerrüde ilişkin 6.maddesine göre ise,”6(1)Temerrüt sonrası takip işlemleri kredi verenlerce yapılır… 6(2) Temerrüt durumunda Kurum, kredinin anapara bakiyesi ile temerrüt faizi hariç…faiz ve 90 günlük bekleme süresi boyunca uygulanan akdi faiz tutarını kefaleti oranında tazmin eder.6(5) Temerrüt durumunda teminatların nakde çevrilmesine ve kanuni takibe ilişkin işlemler kredi verenler tarafından yürütülür ve kredi verenlerin nakte çevrilen teminatlar ve takip neticesinde elde ettiği tahsilat , tazmin edilen kefalet oranında Kurum’a aktarılır. Kanuni takip masrafları, kredi veren ile Kurum arasında sağlanan kefalet oranında paylaşılır. 6(8)Kurum, yararlanıcılara, destekten yararlanacak kredilere ilişkin koşullara, sağlanacak kefaletlere, başvuruların değerlendirilmesi ve kabulüne ilişkin hususlar ile istenilecek belgelere, temerrüt, tazmin, kanuni takip, tazmin ve diğer hususlara ilişkin prensip ve uygulamaları, temel bankacılık uygulamaları ile uyumlu olmak kaydıyla belirle meye yetkilidir. Kredi verenler, Kurumun onayını almak suretiyle, bu Karar kapsamında sağlanan kredilerden doğan alacaklar ile ilgili olarak takibe konu teminatların rayiç değerlerinden veya icra yoluyla sağlanan satışından , alacakların kısmen veya tamamen tahsil edilemeyeceğinin ve zararın giderek artacağının anlaşıl ması halinde ya da tahsil kabiliyetini artırabilmek amacıyla Kurum tarafından tazmin edilen tutardan iskonto yapılmaması kaydıyla, faiz… tutarından iskonto yapmak, veya tamamen vazgeçmek, alacakları ayni, nakdi ya da bir bedel karşılığı temlik etmek, alacağı yeniden itfa planına bağlamak dahil borçlu yararlanıcı veya kefilleri ile yeni protokoller yapmak, yapılacak protokol ile yeni itfa planına bağlanacak alacakların para biriminde değişiklikler yapmak, gerektiğinde yapılan protokolle ilgili olarak kanuni takibi sözleşme süresince durdurmak veya neticesiz bırakmak… ile yürürlükteki mevzuat çerçevesinde tahsil kabiliyetini artırmaya yönelik her türlü uygulamayı yapmaya yetkilidir.”
10 Ekim 2018/30562 tarih ve sayılı RG’ de yayımlanan 2018/162 sayılı Karar ile … Kurumlarına Sağlanacak Hazine Desteğine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Kararda yapılan değişiklikler içinde 6.maddenin 2. bendi de yer almıştır. Yapılan değişikliğe göre, “Kredi veren tarafından tazmin talebinde bulunulmadan önce , yararlanıcıya Karar’ın 4.maddesi ile hüküm altına alınan yapılandırma kapsamında veya 15.08.2018 tarihli ve 30510 sayılı RG’de yayımlanan Finansal Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması Hakkında Yönetmelik kapsamında yapılandırma imkanı tanınmış olması gerekir”
15.08.2018 tarihli ve 30510 sayılı RG’de yayımlanan Finansal Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması Hakkında Yönetmelik maddesi ise, “Bu maddenin yürürlük tarihinden önce kullandırılan ihtiyaç kredilerinin borç bakiyeleri, borçlu tarafından bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren bir yıl içerisinde talep edilmesi durumunda en fazla kırk sekiz ay ile sınırlı olmak üzere yeniden yapılandırılabilir. Yeniden yapılan dırma kapsamında borçluya ilave kredi kullandırılması halinde ilave kullandırılan kredinin vadesi otuz altı ayı aşamaz.” (Geçici 4.md) içeriğini taşımaktadır.
Kök Rapor’da tespit edildiği üzere, Davacı …Şti.nin; 36 ay olarak tespit edilen ve her bir taksiti 17.750,24 TL olan ödemelerini (27.08.2018 tarih ödemeli) 17 aya kadar normal olarak yaptığı, bu aydan sonraki ödemelerini aksattığı/ yapmadığı; banka tarafından kredi hesaplarının 24.10.2018 tarihinde kat edildiği, 24.10.2018 tarihli ihtarnamenin 31.10.2018 tarihi itibariyle tebliğ edildiği ve verilen 1 günlük sürenin dolması ile 02.11.2018 tarihi itibariyle temerrüdün gerçekleştiği, hesap katından sonra 14.05.2019 tarihinde 21.02.2019 tarihinde ödenmesi gereken 23. Taksiti ödediği (yaklaşık 2 ay 21 günlük gecikme), 13.06.2019 tarihinde hakkında (21.03.2018 tarihinde ödenmesi gereken 24.taksitin kısmen ödenmesi ile) 202.334,28-TL anapara kalanı ile takibe başlandığı ve takip tarihi itibariyle davacının kat ihtarnamesine esas oluşturan temerrüt halinin devam ettiği anlaşılmaktadır. Davalı banka bu durumu iyiniyetli olarak beklenmesi ile açıklamakta, davacı taraf ekonomik sıkıntıların gecikmelere neden olduğunu ifade etmekte, her iki tarafta sonuçta, 2018/162 sayılı CBK’da öngörülen ‘yeniden yapılandırma teklifini’ diğer tarafın yapmadığını ileri sürmektedir. Davalı Banka buna ek olarak, davacı yeniden yapılandırma teklif etmiş olsaydı dahi kabul etmek zorunda bulunmadığını savunmaktadır.
10 Mart 2017/30003 tarih ve sayılı RG’de yayımlanan 2017/9969 sayılı Karar, KGF’na ‘tazmin, kanuni takip, tazmin ve diğer hususlara ilişkin prensip ve uygulamaları’ belirleme, kredi veren bankaların da, KGF’nin onayını almak suretiyle alacağı yeniden itfa planına bağlamak dahil, tahsil kabiliyetini artırmaya yönelik her türlü uygulamayı yapma’ yetkisi vermiştir. 2018/162 sayılı CBK’da ise, ‘kredi verenlerin tazmin talebinde bulunmadan önce yararlanıcıya yapılandırma imkanı tanımış olması’ zorunluluğunu getirmiştir. 2018/162 sayılı CBK’nın, yeniden yapılandırma imkanı tanın masını, kredi veren bankanın, KGF’den tazmin talebinde bulunmasına özgülemiştir. Kredi veren bankanın ‘tazmin talebinde bulunmadan doğrudan takibe geçmesi’ haline yönelik ise bir düzenleme içermemektedir.
Kök Raporda da ifade edildiği gibi, 2018/162 sayılı CBK ile yapılan düzenleme, kredinin kat’ı işleminin düzenlemede öngörülen bir yıllık süre içinde gerçekleşmiş olması nedeniyle davalı Banka açısından da, yeniden yapılandırma teklifinde bulunulması halinde uyulması gereken bir düzenlemedir. Kredi müşterisinin, yeniden yapılandırma teklifinin şartlarının bulunup bulunmadığı, yararlanıcının gerçek bir yapılandırma iradesi ile mi yoksa, örneğin zaman kazanıp sürüncemede bırakma amacıyla mı hareket ettiğinin değerlendirmesi bankaya ait olacaktır. Ancak, üste de belirtildiği üzere, bankanın bu düzenlemeye uygun hareket etmemesinin sonucu, … ile arasındaki hukuki ilişki ile ilgilidir. Davalı Bankanın, bu düzenlemeye göre, …’den kefaleti kapsamında tazmin talebinde bulunmadan veya bulunduktan sonra, müşterisi ile yaptığı kredi sözleşmesi hükümlerine bağlı olarak takip yapmasında ise hukuken bir engel bulunmadığı değerlendirilmektedir.
Son olarak, yapılandırma tek açıklık bu teklifini müşterinin mi , bankanın mı yapması gerekeceğine ilişkin düzenleme bulunmamaktadır. davalı bankanın, müşteriye göre konunun uzmanı olduğu ve yapılandırmaya yönelik teklifleri yakınen bildiği düşünüldüğünde, yapılandırma teklifinde bulunabileceğini müşterisine hatırlatmasının iyiniyetli bir yaklaşım olabileceği düşünülmekle birlikte, özünde kendi koşullarını ve ödeme kabiliyetini bilen müşterinin, 2018/162 sayılı CBK olmasa dahi, ödemede sıkıntıya düştüğünde, ödeyebileceği şartlarla kredinin yapılandırılmasını bankadan istemesi basiretli bir tacirin davranışı olacağı değerlendirmesi Mahkeme’nin takdirindedir.
III.2.2-Kredinin … kaynaklı olmasının takibi engellemediği itirazı:
Davacı vekilinin bu itirazı üstteki 2.1 nolu başlık altında değerlendirildiğinden ayrıca değerlendirme yapılmamaktadır.
III.2.3-Risk değerlendirmesinin bankaya ait olduğu ve bankanın borçlulara yapılandırma teklifi sunma zorunluluğu bulunmadığı itirazı:
Davacı vekilinin bu itirazı üstteki 2.1 nolu başlık altında değerlendirildiğinden ayrıca değerlendirme yapılmamaktadır.
III.2.4-Bankanın Genel Kredi Sözleşmesi hükümlerine göre her zaman kredi müşterisi hakkında takip yapabileceği itirazı:
Davacı vekilinin bu itirazı üstteki 2.1 nolu başlık altında, ‘Banka, … ile yaptığı anlaşmaya bağlı olarak, …’nin verdiği kefalet desteği ile yararlanıcıya kendisi tarafından hazırlanan Genel Kredi Sözleşmesi kapsamında kredi kullandırmaktadır. Bu ise Banka ile kredi alan ‘yararlanıcı’ arasındaki hukuki bağ/sorumluluk düzenidir.’ İfadeleri içinde kısmen karşılanmıştır. Davacı ile Banka arasında yapılan 25.03.2016 tarihli GKS incelendiğinde;
20.1. maddesi; “Banka dilediği anda, (…)ihbar etmek suretiyle 24 saat içinde bu Sözleşme ile açtığı cari hesap veya hesapların veya kredilerin bir kısmını veya tamamını kesebilir ve bu Sözleşmeyi feshedebilir.”,
21.2. maddesi; “Geri ödeme planına bağlı kredilerde, Geri ödeme planı ihlal edildiğinde, herhangi bir ihbara veya ihtara gerek kalmaksızın ‘ödenmeyen taksit miktarı’ ile ‘kalan anapara borcunun’ toplamının asıl alacağı oluşturduğunu, bunun ödenmeyen taksit tarihinden itibaren muaccel olacağını…”,
24. maddesi; “Bankanın nakit veya gayri nakit kredi (…) alacağının kısmen veya tamamen muacceliyet kazanması, (…) halinde her zaman Müşteri’ye karşı haciz veya iflas yolu ile takibe geçebilir, her türlü nakit veya gayrinakit alacağı için Mahkeme den ihtiyati haciz veya ihtiyati tedbir kararı verilmesini isteyebilir, alabilir ve uygulatabilir.” içerdiği;
Kök Rapor’da tespit edildiği üzere, Davacı … Şti.nin; 36 ay olarak tespit edilen ve her bir taksiti 17.750,24 TL olan ödemelerini (27.08.2018 tarih ödemeli) 17 aya kadar normal olarak yaptığı, bu aydan sonraki ödemelerini aksattığı/ yapmadığı; banka tarafından kredi hesaplarının 24.10.2018 tarihinde kat edildiği, 24.10.2018 tarihli ihtarnamenin 31.10.2018 tarihi itibariyle tebliğ edildiği ve verilen 1 günlük sürenin dolması ile 02.11.2018 tarihi itibariyle temerrüdün gerçekleştiği, GKS’ nin 21.maddesinin Banka’ya dilediği anda ihbar etmek suretiyle hesabı kat edebileceği ve 24.maddesinin ‘alacağının kısmen veya tamamen muacceliyet kazanması halinde’ takibe geçme yetkisi verdiği Mahkeme’nin takdirindedir.
III.2.5-Hesap kat ihtarnamesine itiraz edilmemekle borcun kesinleştiği itirazı:
Davacı vekilinin, hukuki nitelikteki bu itirazının aksine Kök Rapor’da değerlendirme bulunmamaktadır.
III.2.6-İstirdat davasını borçlu olanın açabileceğini, davacının borcunu ikrar etmesi nedeniyle dava şartının bulunmadığı itirazı:
Kök Rapor’da hesabın kat’ı ve takip tarihi itibariyle alacağın hesaplaması yapılmış olup, davacı vekilinin, hukuki nitelikteki bu itirazının değerlendirmesi Sayın Mahkeme’nin takdirindedir.
III.2.7-Banka alacağının indirim yapılarak kapatıldığı, icra harç, gider ve vekalet ücretinin hesaba dahil edilmemesinin hatalı olduğu itirazı:
Davalı vekilinin bu itirazı ile ilgili, üstte III.1. madde başlığı altında davacının itirazı kapsamında değerlendirme yapılmıştır. Üstte de belirtildiği üzere: Kök Raporun 15.sayfasında Davalı Banka’nın alacağı ve Davacının ödemesi gereken miktar hesaplanır ken ‘İcra Harç ve Giderleri ile Vekalet Ücreti hariç olmak üzere’ hesaplama yapıldığı ifade edilmiştir. Dosyanın içinde yer alan İstanbul 8.İcra Müdürlüğü’nün 2020/451-E sy dosyası ile ilgili olarak yapılmış bir kapak hesabı bulunmamaktadır. Davalı bankanın takip yapmak ta haklı olduğunun kabul edilmesi halinde İcra Harç ve Giderleri ile Vekalet Ücreti davacının borcuna ilave edilecektir. Takip dosyasında yapılan giderler sağlıklı görüleme mekle birlikte, 13.06.2019 tarihli 208.581,03-TL tutarlı takipten dolayı hesaplanan İcra Harç ve Giderleri ile Vekalet Ücreti 27.450,64-TL davacının borcuna ilave edilecek ve davacının ödediği tutardan düşülecektir. Ayrıca, Kök Raporun 16.sayfasında yapılan hesaplamada, 26.07.2019 tarihi itibariyle, 16.07.2019 tarihli ödeme ile karışması sonucu sehven yazıldığı anlaşılan 15.000-TL ödemenin düşülmesi ile, icra takibinin haklı yapıl dığının kabul edilmesi durumunda davacının fazla ödemesi çıkmayacaktır.
III.2.8-İcra takibinde faizin %60 talep edildiği,taksitli kredilerde temerrüt faizinin muacceliyet tarihinden başlatılması gerektiği, bilirkişinin bunu dikkate almadan hesaplama yapmasının doğru olmadığı itirazı:
… kaynaklı kredinin Ödeme Planında krediye uygulanacak faiz oranı aylık %1,3 olarak ifade edilmiştir. Kök Raporun 6 ve 14.sayfasında ifade edildiği üzere, yıllık akti faiz %15,60’dır. GKS’nin 22.maddesine göre “temerrüt faizi bankanın TCMB’na uygulayacağını bildirdiği en yüksek kredi faiz oranına bu oranın %100 ünün ilavesiyle bulunacak oran” olarak tarif edilmiş olduğu, bankanın TCMB’na ilişkin bildiriminde “En Yüksek Faiz Oranı” %60 olarak bildirildiği ve bunun %100 fazlasının %120 olarak belirlendiği belirtilmiş ve YHGK’nun 02.05.2019 tarihli (E.2017/19-1650, K.507 sy) kararında da ifade edildiği gibi, “…Bankaların TCMB na bildirdikleri, ancak; müşterilerine uygulamadıkları akdi faizlerin Temerrüt Faizinin tespitinde esas alınamayacağı kabul edilmekte olup; Sözleşmede ayrca temerrüt faiz oranı belirlenmemiş olması halinde… hesabın kapatıldığı tarih itibariyle davalının kullandığı Ticari krediye uygulanan akdi faiz belirlendikten sonra temerrüt tarihine kadar olan alacağa akdi faiz işletilip, temerrüt tarihinden icra Takip tarihine kadar; Sözleşmedeki akdi faizin %00 fazlası temerrüt faizi uygulanacağı…” esasından hareketle, akdi faiz %15,60’ın %100 fazlası %31,20 oranı temerrüt faizi olarak tespit edilmiş ve buna göre hesaplama yapılmış olmakla itirazın haklı olmadığı takdiri sayın mahkemenindir.
GKS’nin muacceliyete ilişkin 21.2.bendi, “Geri ödeme planına bağlı kredilerde, Geri ödeme planı ihlal edildiğinde (…) (alacağın) ödenmeyen taksit tarihinden itibaren muaccel olacağını, (müşterinin) ödenmeyen taksit tarihinden itibaren toplam asıl alacağı, toplam asıl alacak üzerinden işleyecek temerrüt faizi ve gider vergisi ile Bankaya ödemeyi” içermektedir. Uygulamada; “Sözleşmesinde, ödeneceği tarih kararlaştırılan ve ihtara gerek olmaksızın muaccel olacağı kabul edilen borcun ödenmemesi, ödeme tarihi itibariyle temerrüdün oluştuğunun ve temerrüt faizinin uygulanmasını gerektirir.” (Bkz. Kostakoğlu, C. Bankalar Kanunu Şerhi, 4.Baskı,2003, sh:1098’de yer alan Y.19 HD’nin 23.02.1999 tarihli 1998/7104-E ve 1999/1053-K sy ilamı) içeriğini taşıyan emsal karar bulunmakta, icra harç, gider ve vekalet ücretlerinin dahil edildiği hesaplamada, davacı tarafından fazla bir ödeme bulunmadığı anlaşıldığından ayrı bir değerlendirme ve hesaplamada yarar görülmediği Mahkeme’nin takdirindedir.
Sonuç olarak; Üstte değerlendirilen taraf itirazları açısından yapılan incelemede:
1)Davacının fazla ödemenin eksik hesaplandığı itirazının, icra takibinin yapılmasında davalı Banka’nın haklı kabul edilmesi halinde yerinde olmadığı; icra takibinin haksız yapıldığının kabul edilmesi halinde ise fazla ödemenin ( İcra Harç, Gider ve Vekalet ücreti olarak hesaplanan) 27.450,64 TL’den oluştuğu;
2)Davalı bankanın itirazlarından:
2.1-Banka’nın …’den tazmin talebinde bulunmadan önce 2018/162 sayılı CBK kapsamında yeniden yapılandırma imkanı tanımasının … A.Ş. ile imzaladığı protokoldeki yükümlülükleri ile ilgili … A.Ş.’ye karşı olan yükümlülüğü olduğu; davacı kredi müşterisi ile olan hukuki ilişkisinin GKS kapsamında değerlendirilmesi gerektiği;
2.2-Davalı Bankanın, … ’den kefaleti kapsamında tazmin talebinde bulunmadan veya bulunduktan sonra, müşterisi ile yaptığı kredi sözleşmesi hükümlerine bağlı olarak takip yapmasında hukuken bir engel bulunmadığı;
2.3-Yapılandırma teklifini, özünde kendi koşullarını ve ödeme kabiliyetini bilen müşterinin, 2018/162 sayılı CBK olmasa dahi, ödeme de sıkıntıya düştüğünde, ödeyebileceği şartlarla kredinin yapılandırılmasını bankadan istemesinin basiretli bir tacirin davranışı olacağı;
2.4-Davacı .. Şti.nin; 36 ay olarak tespit edilen ve her bir taksiti 17.750,24 TL olan ödemelerini (27.08.2018 tarih ödemeli) 17 aya kadar normal olarak yaptığı, bu aydan sonraki ödemelerini aksattığı; banka tarafından kredi hesaplarının 24.10.2018 tarihinde kat edildiği, 24.10.2018 tarihli ihtarnamenin 31.10.2018 tarihi itibariyle tebliğ edildiği ve verilen 1 günlük sürenin dolması ile 02.11.2018 tarihi itibariyle temerrüdün gerçekleş tiği, GKS’nin 21.maddesinin Banka’ya dilediği anda ihbar etmek suretiyle hesabı kat edebileceği ve 24.maddesinin ‘alacağının kısmen veya tamamen muacceliyet kazanması halinde’ takibe geçme yetkisi verdiği;
2.5-Davalı banka tarafından yapılan takibin haklı kabul edilmesi halinde, fazla ödeme bulunmadığı anlaşılmakla, davanın özelliğine göre davalı vekilinin diğer itirazlarına göre hesaplama yapılmasında yarar bulunmadığı.. ” şeklinde görüş belirtilmiş ise de işbu rapora ek olarak bilirkişi Fahrettin Ülkü tarafından sunulan ayrıksı raporda özetle; “…1-) Yeniden Yapılandırma VE Finansal Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması Hakkında Yönetmelik,
Bu Yönetmelik, 19.10.2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 93 üncü maddesine dayanılarak hazırlanmış olup; 15.08.2018-30510 t ve s.lı Resmi Gazetede , BDDK ( Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu) tara fından yayınlanmış olup;
Kapsamı 1. maddede;
(1)Bu Yönetmeliğin amacı; Türkiye’de faaliyette bulunan bankalar, finansal kiralama şirketleri, faktoring şirketleri ve finansman şirketleri ile kredi ilişkisinde bulunan borçluların bu kuruluşlar nezdindeki kredi borçlarına ilişkin olarak, çerçeve anlaşma ve sözleşmeleri kapsamında alınacak tedbirlerle, geri ödeme yükümlülüklerini yerine getirebilmelerine ve istihdama katkıda bulunmaya devam etmelerine imkân verilmesini sağlamaktır. Şeklinde belirtilmiştir.
Davaya konu olmak üzere;
4 maddede ise;
Finansal Yeniden Yapılandırmanın Kapsamı ;
(4 –(1) Finansal yeniden yapılandırma kapsamına alınacak borçluların, mali durumlarının ve bu kapsamda borçlarının yeniden yapılandırılması veya yeni bir itfa planına bağlanması sonucunda borçlarını geri ödeme kabiliyeti kazanacağının tespit edilmesi şarttır. Bu tespitin yapılmasına ilişkin esas ve usuller Çerçeve Anlaşmalarında gösterilir. Borçlarını geri öde me kabiliyeti kazanamayacağına kanaat getirilen borçlular finansal yeniden yapılandırma kapsamına alınamaz.
[(2) Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşmalarını imzalayacak alacaklılar adına finansal yeniden yapılandırma kapsamına alınacak borçlula rın mali durumunun tespiti, bu Çerçeve Anlaşmalar ile belirlenecek ve Kurul tarafından uygun görülecek bir kuruluş tarafından yapılır.
[(3) Çerçeve anlaşmaları ve sözleşmeleri kapsamında aşağıdaki tedbirler alınabilir:
a) Söz konusu kredi borçlarının vadelerini uzatmak.
b) Borçluların kredilerini yenilemek.
c) Borçlulara ilave kredi vermek.
ç) Anapara, faiz, temerrüt faizi ve kâr payları ile kredi ilişkisinden doğan diğer her türlü alacağı indirmek veya bunlardan vazgeçmek.
d) Anapara, faiz veya kâr payı alacaklarını; kısmen veya tamamen iştirake çevirmek, aynî, nakdî ya da tahsil şartına bağlı bir bedel karşılığı devir veya temlik etmek, borçlu ya da üçüncü kişilere ait aynî değerler karşılığında kısmen veya tamamen tasfiye etmek, satmak, bilanço dışına çıkarmak.
e)Diğer bankalarla ve alacaklılarla birlikte hareket ederek protokoller yapmak Olarak belirlenmiş
2-)11.10.2018-162 s.lı CB Kararnamesi;
Cumhurbaşkanlığı’nın 11.10.2018 tarih ve 162 sayılı Kararnamesi ile ise;31.10.2016 tarihli ve 2016/9538 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlü ğe konulan Kredi Garanti Kurumlarına Sağlanan Hazine Desteğine İlişkin Kara rın 6 maddesinin 2 fıkrasına;
MADDE 2– “Kredi veren tarafından tazmin talebinde bulunulmadan önce, yararlanıcıya Kararın 4 üncü maddesi ile hüküm altına alınan yapılandırma kapsamında veya 15.8.2018 tarihli ve 30510 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan “Finansal Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması Hakkın da Yönetmelik” kapsamında yapılandırma imkanı tanınmış olması gerekir. Hükmünün konulduğu Görülmektedir.
3-)Finansal Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması Hakkında Yönetmelik ve 31.10.2016 tarihli ve 2016/9538 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Kredi Garanti Kurumlarına Sağlanan Hazine Desteğine İlişkin Kararın 6 maddesinin 2 fıkrasına 2 madde olarak yapılan hükümden de görüldüğü üzere;
Davaya konu olayda; Kredi veren Banka tarafından tazmin talebinde bulunulmadan önce kredi kullanan yararlanıcıya Kararın 4 maddesi ile hüküm altına alınan yapılandırma kapsamında veya (15.08.2018 / 30510 t ve s.lı RG de yayınlanan) “Finansal Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması Hak kın da Yönetmelik” kapsamında yapılandırma imkanı tanınmış olması gerek mektedir.
Ancak davalı banka tarafından kredi kullanan davacı yararlanıcıya bu imkanın sağlanmadığı – temerrüde düşmesi ile birlikte; kredi veren banka tarafından, ihtarname keşide edilerek ve icrai takibe geçilerek tazmin talebin de bulunulduğu, ve tazminin gerçekleştirildiği görülmektedir.
4-)NETİCE İTİBARİYLE;
Finansal Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması Hakkında Yönetmelik…. İle,
11.10.2018-162 s.lı CB Kararnamesi Kapsamında;
Davacı yararlanıcıyla ilgili olmak üzere; Banka tarafından;
Bankaya bu konuda bir inisiyatif tanınmamış olmakla birlikte;
4.1-) Mali durumunun ve bu kapsamda borçlarının yeniden yapılandırılması veya yeni bir itfa planına bağlanması sonucunda borçlarını geri ödeme kabiliyeti kazanacağının tespit edilmediği,
4.2-) Kredi veren tarafından tazmin talebinde bulunulmadan önce, yararlanıcıya Kararın 4 üncü maddesi ile hüküm altına alınan yapılandırma kapsamında veya 15.8.2018 tarihli ve 30510 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan “Finansal Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması Hakkın da Yönetmelik” kapsamında yapılandırma imkanı tanınmış olması (kesin hüküm olarak) gerekmekle birlikte davalıya bu imkanın sağlanmadığı,
4.3-) Davacının temerrüde düşmesi ile birlikte; kredi veren banka tarafından, ihtarname keşide edilip ve icrai takibine geçilerek tazmin talebinde bulunulduğu, ve tazminin gerçekleştirildiği, borcunu ödemede zorlanmayan davacı firmanın yeniden yapılandırma için gerekli olan şartları taşıdığının söylenebileceği,
4.4) Bu Şartlar altında;
Banka tarafından davalı yararlanıcı aleyhinde (haksız olarak) Takibe geçilmiş olduğunun söylenebileceği, borçlarını geri ödeme kabiliyeti bulunduğu söylenebilecek bu firma ile ilgili olarak takibe geçilmesinin de (bu mevzuat kapsamında) uygun olmadığının kanaatine varılmış olmakla;
Davacının takip dosyası (İcra Harç, Gider ve Vekalet ücreti gibi vs) masraflarından sorumlu tutulamayacağı, dolayısıyla; davacının; 29.08.2019 tarihi itibariyle davalı bankaya borcunun üzerinde olmak üzere 28.972,57 TL ödemede bulunduğu görülmüş olmakla; fazla yapmış olduğu bu ödemeyi 29.08.2019 tarihinden itibaren ; 3095 s.lı yasanın 2/2 maddesi kapsamında davalı bankadan avans faizi ile birlikte isteyebileceği konusundaki görüşün değişmediği…” şeklinde mütalaada bulunulduğu görülmüştür.
Huzurdaki dava; İİK’nın 72/7.maddesi uyarınca yasal süresi içerisinde açılmış istirdat davası niteliğinde olup davacı şirket ile davalı banka arasında 25/03/2016 tarihli genel kredi sözleşmesinin akdedildiği ve anılı sözleşmeye dayalı kredi ilişkisinden kaynaklı alacak istemi ile davalı banka tarafından davacı aleyhine icra takibinin başlatıldığı, yanlar arasındaki uyuşmazlığın; … (…) teminatlı genel kredi sözleşme ilişkisinden kaynaklı olarak davalı banka tarafından davacı aleyhine başlatılan … 8. İcra Dairesinin …esas sayılı takip dosyası kapsamında 08/07/2019 tarihinde 10.000-TL, 16/07/2019 tarihinde 15.000-TL, 29/08/2019 tarihinde 224.310-TL olmak üzere toplam 249.310-TL davacı ödemesinin Tüketici Kredi Yönetmeliği’nin 18. maddesi ile Kredi Garanti Kurumlarına Sağlanan Hazine Desteğine İlişkin Karar’ın 6. maddesine dayalı olarak davalı bankadan istirdadı isteminin yerinde olup olmadığı hususlarında toplandığı anlaşılmıştır.
Somut olayda davacı şirket tüzel kişi tacir olup Tüketici Kredisi Sözleşmeleri Yönetmeliği’nin temerrüt ve geç ödeme başlıklı 18. maddesi; ”(1) Tüketici kredisi sözleşmelerinde, tüketicinin taksitleri ödemede temerrüde düşmesi durumunda, kredi veren, borcun tamamının ifasını talep etme hakkınısaklı tutmuşsa, bu hak ancak kredi verenin bütün edimlerini ifa etmiş olması, tüketicinin de birbirini izleyen en az iki taksiti ödemede temerrüde düşmesi hâlinde kullanılabilir. Kredi verenin bu hakkı kullanabilmesi için tüketiciye en az otuz gün süre vererek muacceliyet uyarısında bulunması zorunludur. Muaccel kılınan taksitlerin hesaplanmasında faiz ve ücretler dikkate alınmaz. (2) Temerrüt veya geç ödeme durumunda tüketiciden sözleşmede yer alan akdi faiz oranının yüzde otuz fazlasından daha yüksek bir oranda gecikme faizi tahsil edilemez. Aksi halde, kredi veren, fazla tahsil ettiği tutar ile fazla tahsil edilen tutarın tahsil edildiği tarihle fiilen tüketiciye geri ödendiği tarih arasındaki süre için sözleşmede yer alan akdi faiz oranının yüzde otuz fazlası üzerinden hesaplanacak faizi tüketiciye ödemekle yükümlüdür. (3) Kredi veren, tüketicinin temerrüde düşmesi ya da geç ödemede bulunması durumunda, geç ödenen tutar içinde yer alan anapara tutarı üzerinden gecikme faiz oranı ile geç ödenen gün sayısı dikkate alınarak bulunacak faiz ve bu faiz üzerinden hesaplanacak vergi, harç ve benzeri yasal yükümlülükler toplamını tüketiciden talep edebilir. Tüketiciden talep edilebilecek gecikme faizi hesaplanırken tüketicinin ödemeyi yaptığı tarih esas alınır. Bu süre hiçbir şekilde tüketicialeyhine olacak şekilde değiştirilemez. Gecikme faizi hesaplanırken Ek-5’te yer alan hususlar esas alınır.” şeklinde düzenlemekle birlikte Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un betimlediği üzere tüketicinin; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi ifade ettiği, davacı tarafın ise tüzel kişi tacir olup ticari krediyi ticari işletmesi kapsamında kullanması dolayısıyla davacı şirketi tüketici olarak kabul etmenin mümkün olamayacağı gibi ayrıca Türk Ticaret Kanunu’nun 19. maddesinde yer alan ticari iş karinesi ve bu karinenin tüzel kişi tacirler için herhangi bir istisnaya yer verilmeden mutlak olarak düzenlenmiş olması karşısında şirketleri tüketici olarak kabul etmenin mümkün olmadığı anlaşılmakla; tüketici kredileri sözleşme ilişkisine tatbiki gereken düzenlemelerin davacı şirket lehine tatbik edilemeyeceği sonucuna varılması gerekmiştir.
Davacı tarafın … teminatlı kredi ilişkisi kapsamında yapılandırma imkanı tanınmadan icra takibinin başlatıldığı iddiasına dayalı istirdat istemi yönünden … Sağlanan Hazine Desteğine İlişkin Karar kapsamında inceleme yapılması gerekmiştir. Dosya kapsamında kök ve ek bilirkişi raporu temin edilmiş olup mali inceleme ve hesaplamaların yapıldığı ancak hukuki değerlendirme noktasında ikinci rapor kapsamında görevlendirilen bilirkişi heyeti arasında muhalif görüş oluştuğu görülmekle birlikte, hukuki nitelendirme ve taktirin mahkememize ait olması nedeni ile usul ekonomisi ilkesi de göz önünde bulundurulmak sureti ile yeni bir bilirkişi heyetinin görevlendirilmesi yoluna gidilmemiştir.
Davaya dayanak olan ileri sürülen 162 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı’nın, kredi veren bankalar ile krediye kefil olan Kredi Garanti Fonu arasındaki ilişkiyi düzenlediği görüldüğünden 162 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile borçluya yapılandırma imkanı tanınmasının gerekip gerekmediği, kararın davalı bankaya yapılandırma zorunluluğu getirip getirmediğinin tespit edilmesi gerekmiştir. Kredi Garanti Kurumlarına Sağlanan Hazine Desteğine İlişkin Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair 10/10/2018 tarihli ve 162 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Karar’ın 6. maddesinin ikinci fıkrasına eklenen; ”Kredi veren tarafından tazmin talebinde bulunulmadan önce yararlanıcıya kararın 4.maddesi ile hüküm altına alınan yapılandırma kapsamında veya 15/08/2018 tarihli ve 30510 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan finansal sektöre olan borçların yeniden yapılandırılması hakkında yönetmelik kapsamında yapılandırma imkanı tanınmış olması gerekir.” hükmü gereğince davalı bankanın alacağını icraya konu etmeden evvel davacı şirkete borcun yapılandırılması hususunda imkan tanımasının gerekip gerekmediği hususu irdelenmiş olup 162 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 2. maddesiyle kredi garanti kurumlarına sağlanan hazine desteğinden yararlanılabilmesi için kredi veren tarafından tazmin talebinde bulunulmadan önce, krediyi kullanan tarafa yeniden yapılandırma imkanı tanınmış olması şartı getirilmekle birlikte krediyi kullanan hakkında takip başlatılabilmesi için öncelikle yeniden yapılandırma görüşmesi yapılması şartının getirilmediği, davacının itirazına dayanak olan ileri sürülen kararın kredi veren bankalar ile krediye kefil olan kredi garanti fonu arasındaki ilişkiyi düzenlediği saptanmıştır. (Emsal kararlar: İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 2020/853 esas, 2020/607 karar sayılı kararı, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 2021/3095 esas, 2021/2127 karar sayılı kararı.)
Dolayısıyla 162 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 2. maddesinin krediyi kullananlar hakkında takip başlatılmasına engel teşkil etmediği, muaccel alacak yönünden başlatılan icra takibine konu ödeme kapsamında haksız /fazla bir tahsilata rastlanılmadığı, bu hali ile davacı iddialarının sübut bulmadığı anlaşılmakla; davanın reddine, davalı tarafça her ne kadar %20 inkar tazminat istemi ileri sürülmüş ise de tazminat isteminin itirazın iptali ve menfi tespit davalarında İİK’nın 67 ve 72. maddeleri kapsamında yasal dayanak bulduğu, huzurdaki davanın istirdat davası olmakla tazminat isteminin yasal dayanaktan yoksun olduğu anlaşılmakla; davalı yanın tazminat talebinin reddine dair karar vermek gerekmiştir. Son olarak Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinin 11. fıkrası; ”Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca bu taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmez…” şeklinde düzenlenmiş olup davalı tarafın mazeret göstermeksizin toplantıya katılmaması nedeni ile yaptığı yargılama giderlerinden ve arabuluculuk ücretinden sorumlu tutulması ve lehine vekalet ücreti verilmemesi gerekmiş olup tüm bu gerekçeler ışığında aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalı yanın tazminat talebinin REDDİNE,
3- Davacı tarafça peşin yatırılan 4.257,60 TL harçtan, 80,70 TL karar-ilam harcının mahsubu ile bakiye 4.176,90 TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4- Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5- Davalı taraf arabuluculuk görüşmelerine katılım sağlamadığı için yapılan 774,00-TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı taraf arabuluculuk görüşmelerine katılım sağlamadığı için vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,
7- Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
8-Devletçe karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin, davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydedilmesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.08/06/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır