Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/406 E. 2021/63 K. 03.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/406
KARAR NO : 2021/63

DAVA : Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/07/2020
KARAR TARİHİ : 03/02/2021
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Katar Emirliği’nde projeler üstlenen, yönetim kurulunda olan davalıların bir kısmından oluşan davalı…Anonim Şirketine, davacı müvekkili …Bank tarafından yapılan anlaşma uyarınca iki adet kredili banka hesabı açıldığını, davalı …şirketinin projelerdeki hak edişlerini ve faturalarını önceden ibraz ederek karşılığında müvekkili bankadan yüklü miktarlarda parayı kredi olarak kullandığını, davalı şirketin müvekkili bankaya sunduğu ve karşılığında yüklü miktarda kredi aldığı hak edişler ve faturaların, projeleri davalı şirkete veren proje sahipleri tarafından, sözleşmeye ve usulüne uygun bulunmadıkları gerekçesiyle kabul edilmediğini, bu durum nedeniyle hukuka ve kanuna uygun olmayan faturalar ve hak ediş düzenlemeleri ile davacı müvekkilinin zarara uğratılmış olduğunun ortaya çıktığını, … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında verdiği 29/01/2015 tarihli kararında davalı şirketin davacı müvekkilinin parasını zimmetine geçirdiğine ve 553.039.651… miktarlı borçtan sorumlu olduğuna hükmettiğini, kararın Katar Hukukuna göre kesinleştiğini, davalı şirketin Katar’da herhangi bir malvarlığı unsuru bırakılmadığı gibi, o devletin bankalarında parasının da mevcut olmadığını, Katar Mahkemesinin kesinleşmiş kararını, Türk Hukuku uyarınca Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun hükümlerine göre tenfiz ettirmek ve ilamlı icraya konu yapmak mümkün ise de, yapılan yoğun mali ve ekonomik araştırmalar ile ticari istihbarat sonucunda davalı şirketin Türkiye’de de herhangi bir malvarlığı unsuruna rastlanmadığını, içinin tamamen boşaltıldığını ve adeta tabela şirkete dönüştürüldüğünü, bunu da diğer davalıların gerçekleştirdiğinin ortaya çıktığını, davalı şirkete ilamlı icra yapmak zaman kaybı olacağı gibi, takibin semeresiz kalacağının da kesin bir biçimde ortaya çıkmış olduğunu, davalıların bir kısmının davalı şirkette yönetim kurulu üyesi olarak çalıştığını, diğerlerinin de yönetici, temsilci, üst düzey çalışan veya bunların işbirlikçisi sıfatıyla hareket etmiş kişiler olduğunu, davalıların müvekkili davacı bankadan aktarılan paralar ile Türkiye’de sefa içerisinde yaşadıklarını, davalı şirketin hakim ortaklarının Karamehmet ailesi ve bu ailenin davalılar arasındaki fertleri, diğer davalıların ise ailenin has adamları, yardımcıları, temsilcisi olduklarını, davalıların organize şekilde davacı müvekkiline karşı suç işlediklerini, bu nedenle haklarında suç duyurusunda da bulunduklarını, Katar Mahkemesinin kararı uyarınca, davalı şirketin davacı müvekkiline ait olan parayı zimmetine geçirdiğinin kesinleştiğini, davacı müvekkili bankadan hileli bir takım resmi evraklar ve gerçeğe uygun olmayan sahte faturalar ile çekilen paraların Katar Emirliği’nin sınırları dışına çıkarıldığını, paranın Türkiye’ye aktarılarak davalıların çeşitli hileli işlem ve oyunları ile holding içinde yer alan ve aynı organizasyon içinde yer alan bir takım kişilere aktarıldığını, davacı müvekkili bankanın parasını zimmete geçiren davalı şirketin yönetim kurulu üyelerinin 2017 senesinde planlı ve kasıtlı olarak değiştirildiğini beyanla davacı müvekkili bankanın fazlaya dair her tür hak, talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile, öncelikle aciliyeti ve önemine binaen, davalıların, bu dava vesilesiyle mallarını, paralarını ve hisselerini muvazaalı yöntemlerle devrederek kaçırmalarının önlenmesi amacı ile davalılara ait taşınır ve taşınmaz mallar, tüm bankalardaki hesapları ve üçüncü kişilerdeki alacakları üzerinde tedbir konulmasına, davalı şirketin borçlu/sorumlu olduğu Katar Mahkemesinin kesinleşmiş kararına bağlanmış bulunan 553.039.651 Katar Riyali (…USD) alacaktan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000.000-USD (6.800,00-TL)’lik kısmının, davalı şirketin içinin boşaltılması nedeniyle yönetim kurulu üyeleri ile tüzel kişilik perdesi arkasına sığınarak sorumluluktan haksız ve kötüniyetli bir şekilde sıyrılmak isteyen diğer davalılardan, ticari temerrüt faizi ile birlikte tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmadığından davanın usulden reddinin gerektiğini, yabancı uyruklu davacının teminat yatırması gerektiğini, davacının aktif husumeti olmadığını, davanın zamanaşımına uğradığını, davalı … A.Ş.’nin davacıya borcu olmadığını, tam tersine davacıdan alacaklı olduğunu, davacı vekilinin tutumunun iyiniyetten yoksun olduğunu, davacının varsa alacağını ispat etmesi gerektiğini, tüzel kişilik perdesinin aralanmasını gerektiren koşulların oluşmadığını, somut olayda olası bir alacak halinde borcun muhatabının davalı …A.Ş. olduğunu, ihtiyati tedbir talebinin yersiz ve mesnetsiz olduğunu, davacının elindeki Katar Mahkeme kararını tenfiz ettirmediği müddetçe henüz maddi hukuk yargılaması tamamlandığından söz edilemeyeceğini, davacının taleplerinin de haklı olduğundan bahsedilemeyeceğini beyanla usul ve esas yönünden davanın reddine, ihtiyati tedbir taleplerinin reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde müvekkilinin adresinin gösterilmediğini, bu itibarla dava dilekçesinin müvekkiline tebliğ edilmediğini, davacının teminat yatırması gerektiğini, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmasının zorunlu olduğunu, bu nedenle davanın usulden reddinin gerektiğini, müvekkilinin adresi Mersin olduğundan bu dava açısından yetkili Mahkemenin Mersin Mahkemeleri olduğunu, bu nedenle davanın yetki yönünden reddine karar verilmesini talep ettiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, davacının Katar Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararının tenfizini ve asıl borçlu…’dan alacağını talep etmeden, asılsız ve ağır bir takım ithamlarla müvekkilini zan altında bırakarak huzurdaki işbu davayı açtığını, davacının USD (Amerikan Doları) üzerinden talepte bulunmasının mümkün olmadığını, Katar Asliye Hukuk Mahkemesi kararı ile hüküm altına alındığı iddia olunan alacağın… olduğunu, dava konusu olayda tüzel kişilik perdesinin aralanmasını gerektiren koşulların oluşmadığını, müvekkili diğer davalı…’un ortağı olmadığı için tüzel kişilik perdesinin aralanması ile sorumlu tutulmasının da söz konusu olamayacağını, ihtiyati tedbir ve haciz talebinin de yersiz olduğunu beyanla davanın usulden ve esastan reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; TTK’nın 5/A maddesinde belirtildiği üzere ticari davalarda arabuluculuk yoluna başvurunun dava şartı olduğunu, işbu dava şartının yerine getirilmemiş olmasından dolayı huzurdaki davanın reddinin gerektiğini, müvekkilin ikamet adresinin Eskişehir olması nedeniyle genel yetki kuralı gereği işbu davada yetkili mahkemenin Eskişehir Mahkemeleri olduğunu, dolayısıyla davanın yetki yönünden reddine karar verilmesini talep ettiğini, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, müvekkilinin davacı şirkete herhangi bir borcu bulunmadığını, davalı şirkette SGK’lı çalışan işçi olduğunu, davacı banka ile diğer davalı şirket arasında ticari ilişki mevcut olduğunu, işbu dava konusu olan uyuşmazlığın da ticari ilişkiden kaynaklandığını, davalı…A.Ş.’nin ticaret sicil kaydı incelendiğinde görüleceği üzere müvekkilinin hiçbir dönemde şirketin yetkilisi veya ortağı olmadığını, dolayısıyla müvekkilinin davacı banka ile diğer davalı… A.Ş. arasındaki ticari ilişkide taraf sıfatı ile yer almasının mümkün olmadığını, taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanan uyuşmazlıklarda herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını beyanla davanın usul ve esas yönünden reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar …, …ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; Yabancı uyruklu davacının teminat yatırması gerektiğini, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmasının zorunlu olduğunu, işbu dava şartının yerine getirilmemiş olması nedeniyle davanın usulden reddinin gerektiğini, davacının talebinin dayanağı, tüzel kişilik perdesinin aralanması ya da yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu iddiası olsa da sorumlu olanlara karşı tazminat istemek hakkının, davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren iki yıl geçmiş olmakla zamanaşımına uğradığını, müvekkillerinin davada pasif husumetlerinin olmadığını, davacının USD (Amerikan Doları) üzerinden talepte bulunmasının mümkün olmadığını, çünkü Katar Asliye Hukuk Mahkemesi kararı ile hüküm altına alındığı iddia olunan alacağın…olduğunu, davacının tüzel kişilik perdesinin aralanmasını talep etmenin yanı sıra TTK’nın 553/1. maddesine atıfta bulunarak yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğundan bahsetmediğini, biran için davacının TTK’nın 553. maddesine dayalı bir talepte bulunduğu varsayılacak olursa TTK’nın 556. maddesi gereğince davacının aktif husumetinin olmadığını, davacının borçlusu diğer davalı…’un tüm mal varlığına tasarruf mevduatı sigorta fonu tarafından 20/05/2013 tarihinde 6183 sayılı Kanunun 62 ve 79. maddeleri uyarınca haciz konulduğunu, fon kurulunun 14/02/2019 tarih ve … sayılı kararı ile de 5411 sayılı Kanunun 134/5. maddesi uyarınca hakkında ticari ve iktisadi bütünlük kararı alındığını, bu sebeple davalı Baytur’un alacaklısı olduğunu ileri süren davacının müvekkillerinin organize suç örgütü gibi hareket ederek şirketin içini boşalttıkları, davacı bankanın parasını yürüttükleri yönündeki iddialarının tamamen haksız, ağır ve mesnetsiz olduğunu, davalı borçlu şirket Baytur’un mal varlığının alacaklı davacıyı zarara uğratmak kastıyla organize bir şekilde elden çıkarıldığı iddiasının afaki olduğunu, davacının …Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas ve 29/01/2015 tarihli kararının tenfizini ve asıl borçlu davalı …’dan alacağını talep etmeden, asılsız ve ağır bir takım ithamlarla müvekkillerini zan altına bırakarak huzurdaki işbu davayı açtığını, dava konusu olayda tüzel kişilik perdesinin aralanmasını gerektiren koşulların oluşmadığını, kaldı ki müvekkilleri diğer davalı …’un ortağı olmadıkları için tüzel kişilik perdesinin aralanması ile sorumlu tutulmalarının da söz konusu olmadığını, ihtiyati tedbir ve haciz talebinin de yersiz olduğunu beyanla davanın usulden ve esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; TTK’da uyuşmazlık konusunun tarafların ticari işletmesiyle ilgili olduğu durumlarda arabuluculuğa başvurulmuş olmasının dava şartı olarak düzenlendiğini, ticari dava niteliğinde olan işbu davada arabuluculuğa başvurulması zorunlu olmasına rağmen dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmadığından davanın usulden reddinin gerektiğini, Milletlerarası Özel Hukuk hükümlerine göre yabancı gerçek ya da tüzel kişinin Türkiye’de dava açması halinde mahkemenin gösterdiği teminatı yatırmak zorunda olduğunu, tüzel kişiler bakımından yabancılık sıfatının tüzel kişinin idare merkezine göre belirlenecek olduğunu, işbu davada idare merkezi yurtdışında bulunan davacının teminat yatırma yükümlülüğü altında olduğunu, davacının dava dilekçesinde tüm iddia ve taleplerini … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …Esas sayılı dosyasında verilen karara dayandırmasına rağmen bu kararın tanınma ve tenfizini talep etmediğini, işbu davanın MÖHUK’un 50. maddesi ve devamında düzenlenen tanıma ve tenfiz şartları atlanarak haksız ve mesnetsiz şekilde ikame edildiğini, alacağı olduğunu iddia ederek işbu davayı ikame eden davacının öncelikle alacağını kanıtlaması gerektiğini, işbu davanın tanıma ve tenfizi yapılmayan bir yabancı mahkeme kararına dayanılarak soyut, subjektif ve delil vasfı olmayan beyanlarla açıldığını, tanıma ve tenfizi talep edilmeyen ve delil vasfını haiz olmayan yabancı mahkeme kararının hükme esas alınmayacağını, müvekkilinin 08/12/2004 tarihinde davalı … Şirketinin … müze projesinde maaşlı olarak işe başladığını, işe ilk başladığında personel departmanında görev yapan müvekkilinin 30/04/2012 tarihine kadar başka bir projede muhasebeci olarak çalıştığını, son olarakta merkez ofiste görevine devam ettiğini, müvekkilinin davalı şirketin maaşlı çalışanı konumunda olduğunu, davalı şirket ile birlikte hareket etmesinde herhangi bir menfaati olmadığı gibi pozisyonunun da buna müsait olmadığını, orta kademe yönetici olan müvekkilinin herhangi bir karar yetkisinin bulunmadığını, davalı … şirketinin müvekkilini de mağdur ettiğini, çalıştığı projenin bitiminde işçilik alacakları hesaplanan müvekkiline hesaplanan miktarın ödenmediğini, hak ettiği alacaklarını tahsil edemeyen müvekkilinin alacaklarını tahsil edebilmek ümidiyle istemeyerek de olsa yeni projede de çalışmak zorunda kaldığını, tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda müvekkilinin davalı…şirketi ile hareket etmediğinin ve herhangi bir menfaat ilişkisinin olmadığının açık olduğunu, davacının iddia ettiği alacağını tahsil etmek için davalı … şirketi aleyhine icra takibi dahi başlatmadığını, ayrıca halihazırda İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülmekte olan… Esas sayılı davalı … şirketinin iflas davasına müdahil olmadığını, alacağını tahsil edebilmek için başvurulabileceği yolları tüketmeden bu aşamaları atlayarak tali ve istisnai bir yol olan tüzel kişilik perdesinin aralanması yoluna şartları oluşmamış olmasına rağmen başvuran davacının haksız davasının reddinin gerektiğini beyanla haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı… A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmadığından davanın usulden reddini talep ettiğini, davacının aktif husumetinin olmadığını, müvekkil şirketin davacıya borcunun olmadığını, üstüne üstlük yaptığı işten dolayı alacaklı olduğunu, davacının alacağı olduğunu iddia ediyorsa öncelikle bunu kanıtlaması gerektiğini, yabancı mahkeme ilamlarının tenfizine ilişkin MÖHUK’un 50. maddesi gereği, yabancı mahkemece verilmiş ve o devlet mahkemelerine göre kesinleşmiş bir ilamın Türkiye’de tenfizinin zorunlu olduğunu, tenfiz kararı verilebilmesi için de, yabancı mahkeme kararının MÖHUK’un 54. maddesinde öngörülen şartların gerçekleşmesi gerektiğini, davacının tenfiz zorunluluğunu atlayarak onun yerine sözde yaptığı mali ve ekonomik araştırmalar ile ticari istihbarat gibi kendisinden menkul sübjektif beyanlarla işbu davayı açamayacağını, sübjektif beyanların delil vasfının olmadığını, somut olayda tüzel kişilik perdesinin aralanmasını gerektiren koşulların oluşmadığını, ihtiyati tedbir talebinin yersiz ve mesnetsiz olduğunu, davacının Cumhuriyet Savcılığına müracaat dilekçesinin delil vasfını taşımadığını beyanla davanın usul ve esas yönünden reddine, ihtiyati tedbir taleplerinin reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı… vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil …’nin 1988-1993 yılları arasında…Grubuna ait olan… A.Ş.’de genel müdür olarak görev yaptığını, yönetim kurulunda bulunduğunu, müvekkilinin 2005 yılına kadar sürdürdüğü … A.Ş. Genel Müdürlük görevinden ayrıldıktan birkaç yıl sonra… tarafından davet edilerek, ayda yaklaşık 200,00 TL huzur hakkı aldığı daval…A.Ş.’nin yönetim kuruluna girmiş olduğunu, bu görevinden 2012 yılında ayrıldığını, müvekkilin… Sigorta’da çok küçük miktarda hisseye sahip olması dışında herhangi bir hissesi bulunmadığını, kaldı ki bu hisseleri edindiği tarihin davalı …A.Ş. yönetim kurulunda bulunduğu tarihten çok önce olduğunu, davalı… A.Ş.’den aldığı huzur hakkıyla ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını, davacının dava dilekçesinde dayandığı ve tüm iddialarını üzerine inşa ettiği …Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında verilen kararın tenfiz edilebilmesi için MÖHUK’un 54/1. maddesinde sayılan şartları taşıması gerektiğini, davacı tarafından kabul edildiği üzere ve Mahkemenin 26/08/2020 tarihli ihtiyati tedbir red kararına konu edildiği
üzere söz konusu Katar Mahkeme kararın Türkiye Cumhuriyeti’nde tanıma ve tenfizinin talep edilmediğini, kaldı ki Türkiye Cumhuriyeti ile Katar Devleti arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma olmadığını, bu nedenle davanın öncelikle bu gerekçeler ile reddini talep ettiğini, ayrıca dava konusu uyuşmazlık her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili TTK’nın 4. maddesi uyarınca konusu bir miktar paranın ödenmesi olan ticari dava niteliğinde olduğundan dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmasının zorunlu olduğunu, uyuşmazlık konusuna ilişkin arabuluculuğa başvurulmadığından dava şartı eksikliğinden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini beyanla haksız davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; TTK’da uyuşmazlık konusunun tarafların ticari işletmesiyle ilgili olduğu durumlarda arabuluculuğa başvurulmuş olmasının dava şartı olarak düzenlendiğini, ticari dava niteliğinde olan işbu davada arabuluculuğa başvurulması zorunlu olmasına rağmen dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmadığından davanın usulden reddinin gerektiğini, Milletlerarası Özel Hukuk hükümlerine göre yabancı gerçek ya da tüzel kişinin Türkiye’de dava açması halinde mahkemenin gösterdiği teminatı yatırmak zorunda olduğunu, tüzel kişiler bakımından yabancılık sıfatının tüzel kişinin idare merkezine göre belirlendiğini, işbu davada idare merkezi yurtdışında bulunan davacının teminat yatırma yükümlülüğü altında olduğunu, davacının dava dilekçesinde tüm iddia ve taleplerini …Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında verilen kararına dayandırmasına rağmen bu kararın tanıma ve tenfizini talep etmediğini, işbu davanın MÖHUK’un 50. ve devamı maddelerinde düzenlenen tanıma ve tenfiz şartları atlanarak haksız ve mesnetsiz şekilde ikame edildiğini, hukuki delillere ve sebeplere dayanmayan davanın reddinin gerektiğini, alacağı olduğunu iddia ederek işbu davayı ikame eden davacının öncelikle alacağını kanıtlaması gerektiğini, işbu davanın tanıma ve tenfizi yapılmayan bir yabancı mahkeme kararına dayanarak soyut, subjektif ve delil vasfı olmayan beyanlarla açıldığını, tanıma ve tenfizi talep edilmeyen ve delil vasfına haiz olmayan yabancı mahkeme kararının hükme esas alınmayacağını, müvekkilinin davalı …A.Ş.’de 11/12/1992-10/04/2012 tarihleri arasında personel ve idari işler müdürü olarak çalıştığını, oysa davacının dava dilekçesine dayanak yaptığı tanıma ve tenfizi olmayan Katar Asliye Hukuk Mahkemesi kararına konu olaylar ve kararda yer alan tarihlerin müvekkilinin davalı şirketten ayrıldıktan çok sonrasına ilişkin olduğunu, müvekkili şirketin yönetim kurulunda herhangi bir pozisyona sahip olmadığı gibi davacının iddia ettiği şekilde işbirlikçi sıfatıyla hareket eden bir üst düzey temsilci de olmadığını, müvekkilin davalı …şirketi ile herhangi bir menfaat ilişkisinin bulunmadığını, müvekkilinin davalı şirket ile birlikte hareket etmesinde hiçbir çıkarının olmadığını, hatta öyle ki davalı şirketin müvekkilini de mağdur ettiğini, davacının iddia ettiği alacağını tahsil etmek için davalı şirket aleyhine icra takibi dahi başlatmadığını, ayrıca halihazırda İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülmekte olan … Esas sayılı … İnşaat’ın iflas davasına müdahil olmadığını, alacağını tahsil edebilmek için başvurulabileceği yolları tüketmeden bu aşamaları atlayarak tali ve istisnai bir yol olan tüzel kişilik perdesinin aralanması yoluna şartları oluşmamış olmasına rağmen başvuran davacının haksız davasının reddinin gerektiğini, davacının iddia ettiği alacağı tahsil edebilmek için tüzel kişilik perdesinin aralanmasını talep ettiğini, tüzel kişilik perdesinin aralanması istisnai bir durum olup bu yola başvurulması için birtakım şartların gerçekleşmiş olması gerektiğini, işbu davada bu şartların hiçbirinin gerçekleşmediğini, tüzel kişilik perdesinin aralanması yoluyla müvekkilin sorumluluğuna gidilmesine imkan olmadığını beyanla haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, yabancı mahkeme kararı ile hüküm altına alındığı ve kesinleştiği iddia edilen alacağın, davalı kredi kullanan şirket ile, bir kısmının şirketin yönetiminde bulundukları, bir kısmının ise şirketin temsilcisi, işbirlikçisi olduğu ve tüzel kişilik perdesi arkasına gizlenmeleri sebebiyle borçtan sorumlu olduklarından bahisle davalı gerçek kişilerden tahsili talebine ilişkindir.
7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na 5/A maddesi eklenmiş ve anılan kanun hükmü ile 01/01/2019 tarihi itibari ile ticari davalarda “Arabuluculuk” dava şartı olarak kabul edilmiştir. 6102 sayılı TTK’nın 5/A maddesi ” Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” şeklinde düzenlenmiş olup, anılan hükme göre ticari davalardan; konusu paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartıdır. Somut olayda dava para alacağının tahsili talebine ilişkin olup her ne kadar davacı taraf, alacağın mahkeme kararına dayanması sebebiyle davanın arabuluculuğa tabi olmadığını iddia etmiş ise de; MÖHUK’un “yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilâmların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır.” hükmünü haiz 50/1. maddesi uyarınca, Türk Mahkemelerince yabancı mahkeme kararının tenfizine karar verilmiş olması halinde aalcağın yeniden dava konusu edilmeksizin icra edilebileceği, iş bu davada ise, davaya dayanak yapılan …Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı kararının tenfizinin talep edilmediği, davanın doğrudan alacak davası olarak açıldığı ve ticari dava olması sebebiyle arabuluculuğa tabi olduğu, dava ve davacı vekilinin 14/01/2021 tarihli beyan dilekçesinden dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmadığı anlaşıldığından 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115/2. maddesi uyarınca davanın, dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M /Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine,
2-Karar ve ilam harcı 59,30 TL’nin peşin alınan 116.127,00 TL harçtan mahsubu ile kalan 116.067,70 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar…A.Ş., …, …, …,…, …, …,…, …, … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından kalan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,
Dair tarafların yokluğunda kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.03/02/2021

Başkan
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Katip
¸e-imzalıdır