Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/375 E. 2020/552 K. 03.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/375 Esas
KARAR NO : 2020/552

DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : 15/09/2014
KARAR TARİHİ : 03/11/2020
.
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Rücuen Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’in kimlik bilgileri kullanılmak ve imzası taklit edilmek suretiyle dolandırıcılar tarafından davalı banka şubesine kredi kartı başvurusunda bulunulduğunu, başvuru sonucu çıkartılan… Bankası …numaralı …-… Kredi Kartıyla harcamalar yapılarak müvekkilinin borçlandırıldığını, borcundan dolayı müvekkil hakkında 2006 senesinde İstanbul … İcra Müdürlüğü tarafından… esas sayılı dosyası ile icra takibine girişildiğini, ancak takibin bu haliyle kaldığını ve müvekkilinin bu takipten haberi bile olmadığını, bu olay nedeniyle müvekkilinin kredi kurumları nezdindeki itibarının sıfırlandığını, kredi başvurularının geri çevrildiğini ve bu durumun siciline işlendiğini, olayın davalı bankanın ihmal ve kusurundan kaynaklandığını ileri sürerek; 40.000,00 TL manevi tazminatın müvekkilinin temerrüde düştüğü tarih olan 21.09.2005 tarihinden itibaren en yüksek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı banka vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının kimlik cüzdanını korumakla yükümlüğü bulunduğunu, davacının Kredi Kayıt Bürosu nezdinde kötü bir kaydın varlığı söz konusu olmadığı gibi Kredi Kayıt Bürosu verilerine göre davacının 9 banka ile sorunsuz çalışmakta olduğunun da sabit olduğunu savunarak davacının sebepsiz zenginleşmeye yönelik taleplerini içeren davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip celbi gerekli deliller de celp edilerek dosyamız arasına katılmıştır.
Mahkememizce dosya üzerinde iddia ve savunma doğrultusunda meydana gelen sahtecilik olayında davalı bankaya atfı kabil kusur bulunup bulunmadığı, var ise oranının tespiti ve davacının olaydan zarar görüp görmediğinin belirlenmesi ayrıca gerektiğinde banka kayıtları üzerinde de inceleme yapılmak üzere mahkememizce görevlendirilen bilirkişi Emekli Banka Müdürü İktisatçı Bilirkişi …marifetiyle inceleme icra edilerek konuya ilişkin 21.10.2013 tarihli rapor teminle dosyamız arasına katılmıştır.
Mahkememizce görevlendirilen bilirkişi raporunda özetle;
“İnceleme sonucunda oluşan olumsuz durumdan, davalı bankanın -alacağını temlik ettiği varlık yönetim şirketi (Varlık yönetim şirketi de hiçbir araştırma yapmadan, yalnızca isim üzerinden giderek bulduğu bir kişinin kaydını KKB’ye ileterek dava konusu olumsuzluğa neden olmuştur) ile birlikte sorumlu olduğunu, davacının herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı, davacının maddi kayba uğradığını kanıtlayamadığını, bankanın sebep olduğu olumsuz durum sebebiyle kredibilitesinin zayıflaması nedeniyle davalı bankadan manevi tazminat talebinde bulunabileceği, manevi tazminat miktarının ise Sayın Mahkemenin kanaatinde olduğu” yönünde mütalaada bulunduğu görülmüştür.
Dosyada mübrez … Bankası A.Ş. ye ait 01/02/2012 tarihi ilgili Makama başlıklı yazıda ” şubemizden kredi talep eden …’ın başka bankalarda takip riski bulunduğu için kredi teklifi yapılamamıştır.” cevabının verildiği, yine aynı doğrultu da … Bank A.Ş. 01/02/2012 tarihli cevabı yazıda takip kaydından dolayı kredi tahsisinde sorun yaşandığını, bildirdiği, Merkez Bankasının 29/07/2011 tarihli yazısında davacı kredi risk kaydının bulunduğunun bildirildiği görülmüştür.
Dosyada mübrez… C. Başsavcılığı’nın … soruşturma nolu evrakının yapılan tetkikinde; müşteki …’ın vaki şikayeti üzerine başkalarına ait banka hesapları ile ilişkilendirilerek sahte banka veya kredi kartı üretme, satma ve bunun gibi sahte banka veya kredi kartı kullanmak suretiyle yarar sağlamak suçundan soruşturma açıldığı ve daimi aramaya alındığı anlaşılmıştır.
Dava; kimlik bilgileri kullanılmak suretiyle üretilen sahte kredi kartı kullanımından kaynaklı takibe düşen borcun bankalar nezdinde kredibiliteyi etkilediği ve ticari itibarın sarsıldığından bahisle manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davalı yan, davacının kusurlu olduğunu, kimlik bilgilerini korumasının gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davacıya ait kimlik bilgileri kullanılarak sahte kredi kartı oluşturulduğu ve borçlandırıldığı, vaki borcun takibe konu edildiği hususlarında yanlar arasında herhangi bir ihtilaf yoktur.
Yanlar arasındaki ihtilaf, olayın meydana gelmesinde davalı bankanın kusurlu olup olmadığı, davacının müterafik kusurunun bulunup bulunmadığı ve davacı yönünden manevi tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı hususlarında toplanmaktadır.
Davacının kişisel bilgilerinin elde edilerek sahte kredi kartı oluşturulması ve kullanılması suretiyle bankaya karşı borçlandırılması ve takibe maruz kalmasında herhangi bir kusurunun ve sorumluluğunun bulunmadığı, bir finans kurumu olan tacir sıfatına haiz bankanın özel yükümlülüğünün bulunduğu, kredi kartı başvurularında gerekli ihtimamı göstermesinin zorunlu olduğu, somut olayda kredi kart başvurusunun internet ortamından yapıldığı, fiziki başvurunun olmadığı, ayrıca fiziki olarak kredi kartının davacıya tesliminin de davalı banka tarafından kanıtlanamadığı, somut olayın meydana geliş şekli itibari ile kusurun tamamen bankada olduğu, bankanın yeterli araştırmayı yapmaksızın sahte bilgilerle oluşturulan kredi kartından kaynaklı alacağı nedeniyle davacı hakkında haksız takipte bulunduğu, dosyadaki mübrez belgelerden de anlaşılacağı üzere davacının bankalar nezdindeki kredibilitesini zedelediği mahkememizin kabulündedir.
BK’nın 49 maddesi ve 58 maddesi birlikte nazara alındığından davalı banka eyleminin zararlandırıcı nitelikte kişisel ve ticari hakları zedeleyen hukuka aykırı haksız fiil olduğu, dolayısıyla davacı açısından manevi tazminat şartlarının oluştuğu, ancak manevi tazminatın zenginleşme unsuru olmadığı, BK 51 gereğince davacının zedelenen kişisel ve ticari haklarının bir nebze olsun tazmini babında taktiren 10.000 TL manevi tazminatın somut olayın meydana geliş şekli ve kusurun ağırlık derecesi birlikte değerlendirildiğinde mahkememizce uygun görüldüğü subuta ermekle, mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya münderecatından edinilen vicdani kanaat gereğince; davanın kısmen kabulü ile, takdiren 10.000 TL manevi tazminatın 31/01/2006 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, dair karar verilmiş, ancak davalı vekilinin vaki temyizi ile Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2014/4006 esas, 2014/6240 karar 14/04/2014 tarihli ilamıyla; Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminat ödetilmesini isteyebilir. Yargıç, manevi tazminatın tutarını belirlerken, saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Tutarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel durum ve koşulların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde nesnel (objektif) olarak göstermelidir. Çünkü yasanın takdir hakkı verdiği durumlarda yargıcın, hukuk ve adalete uygun (hak ve nasfetle) karar vereceği Medeni Yasa’nın 4. maddesinde belirtilmiştir. Takdir edilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Davaya konu olayda; olay tarihi, olayın gelişimi ve yukarıda açıklanan ilkeler gözetildiğinde, davacı yararına hüküm altına alınan manevi tazminat miktarı fazladır. Daha alt düzeyde manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.” gerekçesine istinaden bozularak HSYK kararıyla İstanbul 23 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kapatılması ve mahkememizle birleştirilmesi neticesinde dosya mahkememize aktarılmıştır.
Mahkememizce bozma sonrası yapılan yargılama sırasında taraf vekillerinin de beyanlarının tespitini müteakip mahkememiz kararı usul ve yasaya uygun olduğundan önceki kararda direnilmiştir.Şöyleki;
Mahkememizce takdir olunan manevi tazminat miktarının fahiş olduğu bozma kararına gerekçe yapılmıştır.Somut olayda;davacı adına oluşturulan sahte kredi kartıyla davacının borçlandırıldığı,merkez bankası kayıtlarına işlendiği,davacının bankalar nezdinde kredibilitesinin sarsıldığı,ayrıca davacının sahte kredi kartından kaynaklı borç nedeniyle icra takibine maruz kaldığı dosya kapsamıyla sabittir.Finansal piyasalarda faaliyet gösteren bankaların ürün pazarlama stratejilerinin belirlenmesi ve uygulanmasında müşterilerinin ve 3. kişilerin haklarını en üst düzeyde korumaları ve zarar görmelerine sebebiyet veren davranışlardan kaçınmaları gereklidir.Bankalar özen kurumu olmakla üst düzeyde hassasiyet göstermek yükümlülüğü altındadırlar.Bu cümleden hareketle somut olayın özelliği ve davacı talebinin 40.000 TL olduğu da nazara alındığında günümüz ekonomik koşullarında takdir olunan 10.000 TL manevi tazminat davacı açısından zenginleştirici bir miktar olmayıp,somut olayın özelliklerine uygun manevi yıpranmayı bir nebze olsun giderecek niteliktedir. Ayrıca manevi tazminat miktarının tayini belirlenen hukuki kıstaslarla uyumlu olmak kaydıyla hakimin takdir yetkisi kapsamındadır.
İzah edilen nedenlerle önceki kararda direnilmesine dair hüküm davalı vekilinin temyiz talebi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/4-1335 esas, 2020/45 karar sayılı ilamı ile;
“Uyuşmazlığın çözümü için konuya ilişkin yasal düzenleme ve ilkelerin ortaya konulmasında yarar vardır:
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 24. maddesinde;
“Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.
Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.”hükmü yer almaktadır.
Dava konusu haksız eylemin gerçekleştiği tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) “Şahsi Menfaatlerin Haleldar Olması” başlıklı 49. maddesinde ise;
“Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir.
Hâkim, manevi tazminatın miktarını tayin ederken, tarafların sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alır.
Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir tazmin sureti ikame veya ilave edebileceği gibi tecavüzü kınayan bir karar vermekle yetinebilir ve bu kararın basın yolu ile ilanına da hükmedebilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
İlk karar tarihinden önce 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) “Kişilik hakkının zedelenmesi” başlıklı 58. maddesinde de:
“Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.
Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.”şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
TMK’nin 24. ve BK’nin 49. (TBK m.58) maddeleri ile koruma altına alınan kişilik hakları, bedensel ve ruhsal tamlık ve yaşam ile nesep gibi insanın, insan olmasından güç alan varlıklar ya da kişinin adı, onuru ve sır alanı gibi dolaylı varlıklar olarak iki kesimlidir.
Görüldüğü üzere, BK’nin 49. (TBK m.58) maddesi gereğince kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir.
Burada kural olarak doğrudan doğruya zarar görme koşulu aranmaktadır. Ancak kişilik değerlerinin kapsam ve çerçevesi, yerleşik değer yargılarına ve yaşam deneyimine bağlı olarak belirlenmelidir. BK’nin 49. maddesi genel bir düzenleme olup, öngördüğü koşullar gerçekleştiğinde, ruhsal uyum dengesi sarsılanın, kişilik değerlerine saldırı nedeniyle manevi tazminat isteyebilmesi olanağı vardır.
Manevi tazminat isteminin temelinde, davalının haksız eylemi yatmaktadır. Bilindiği üzere haksız eylemin unsurları hukuka aykırı fiil, kusur, zarar ve fiil ile zarar arasında illiyet bağı bulunmasıdır.
Öte yandan, kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir ise de, hâkimin özel hâlleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı, adalete uygun olmalıdır. Hâkim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumları da dikkate almalıdır.
22.06.1966 tarihli ve 1966/7 E., 1966/7 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel durum ve koşullar da açıkça gösterilmiştir. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hâl ve şartların bulunacağı da gözetilerek hâkim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hâkimin hukuka ve hakkaniyete göre hüküm vereceği TMK’nin 4. maddesinde belirtilmiştir. Hükmedilecek bu tutar, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O hâlde bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut durumda elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Tüm bu açıklamalar ve yasal düzenlemeler ışığında somut olay incelendiğinde; internet üzerinden … adıyla başkaca kimlik bilgisi içermeyen kredi kartı başvurusunun davalı banka tarafından kabul edilip kartın gönderildiği, ancak kartın kime, nerede teslim edildiğinin anlaşılamadığı, kredi kartı borcunun ödenmemesi nedeniyle başlatılan icra takibinde de borçluya ulaşılamaması sebebiyle tahsilat yapılamadığı, davalı bankanın zarar göstererek borcu ve kredi kartını kapattığı, 2011 yılında davalı alacağının … Yönetim A.Ş. ne devredildiği, … Yönetim A.Ş. tarafından davacının kimlik bilgilerinin verilmesi suretiyle olumsuz kaydın Kredi Kayıt Bürosuna bildirildiği, davacının Kredi Kayıt Bürosuna isminin verilmesiyle hakkında olumsuz kayıt düşülmesi ve bankalar nezdinde itibarının (kredilibitesinin) zedelenmesindeki sorumluluğun, var olmadığını bildiği alacağını devreden ve bu durumdan devralanı bilgilendirmeyen davalı bankada olduğu anlaşılmaktadır.
Finansal piyasalarda faaliyet gösteren davalı bankanın kredi kartı kullandırmak dâhil tüm işlemlerinde en üst düzeyde özen göstermekle yükümlü olduğu, eldeki davada ise bu yükümlülüğü gereği gibi yerine getirmeyip davacının zarara uğramasına neden olan davalı bankanın haksız eyleminden sorumlu olduğu hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Öte yandan, davacı lehine hükmedilen manevi tazminat miktarına bakıldığında olay tarihi, taraflar arasındaki olayların gelişim şekli dikkate alındığında hükmedilen manevi tazminatın fazla olduğu kanaatine varılmıştır.
Hâl böyle olunca tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle, direnme kararı bozulmalıdır.” gerekçesi ile bozularak mahkememize tevzi olmuş, 2020/375 esasına kaydedilmiş ve yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememizce yapılan açık yargılama sonucunda; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bozma ilamı ile 10.000 TL manevi tazminatın fazla olduğuna karar verildiğinden, olay tarihi ve olayların gelişim şekli dikkate alındığında, davalı bankanın hukuka aykırı haksız fiili nedeniyle davacının zedelenen kişisel ve ticari haklarının tazmini hususunda davacı lehine 5.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği takdir edilerek aşağıdaki hükmün kurulması cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM: gerekçesi izah edildiği üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE,
5.000 TL manevi tazminatın, 31/01/2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Davacı tarafça yatırılan 683,10 TL peşin harçtan alınması gerekli 341,55 TL harcın mahsubu ile 341,55 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yatırılan 341,55 TL peşin harç ve 24,30 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 365,85 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan kabul edilen miktar üzerinden A.A.Ü.T. gereğince hesap ve takdir edilen 3.400 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan ret edilen miktar üzerinden A.A.Ü.T.’nin 10/2. maddesi gereğince hesap ve takdir edilen 3.400 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafça bozmadan önce yapılan yapılan toplam 546,20 TL ve bozma sonrası yapılan 5,50 TL olmak üzere toplam 551,70 TL yargılama giderinin ret ve kabul oranına göre hesap edilen 68,96 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı tarafça bozmadan önce yapılan yapılan toplam 50,75 TL ve bozma sonrası yapılan 49,50 TL olmak üzere toplam 100,25 TL yargılama giderinin ret ve kabul oranına göre hesap edilen 87,71 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyizi kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 03/11/2020

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza