Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/365 E. 2020/627 K. 03.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/365
KARAR NO : 2020/627

DAVA : Tazminat

DAVA TARİHİ : 26/12/2006
KARAR TARİHİ : 03/12/2020
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 04/01/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde; davacı şirketin, sanayi ve iş makineleri ve bunlara ait yedek parça ve ekipmanlarının alım satım, ithalat ve ihracatı yapan bir firma olduğunu ve şirketin temsil ve ilzamının tek yetkili … tarafından sağlandığını; davacıların, davalı bankanın Bakırköy Şubesinde vadeli mevduatları bulunduğunu, davacı şirket çalışanı …’ın, şirket yetkililerinin bilgi ve onayı dışında, daha önceki talimatlar üzerine fotokopi yazı yapıştırmak suretiyle hazırlanan 16.11.2006 tarihli talimat ile Bakırköy Şubesinden davacı şirkete 35.000,00-Euro tutarlı 25.12.2006 vadeli ve yıllık % 4,40 faizli ihracat döviz kredisi kullandırıldığı, kredinin başka bir sahte talimatla …’a ödendiğini, bu durumu öğrenen şirket yetkilileri davacıların davalı bankaya bu hususu bildirildiklerini, davalı bankaya Bakırköy … Noterliği’nin 08.12.2006 tarih ve …yevmiye sayılı ihtarın keşide edildiğini, davacı şirketin bilgi ve onayı olmadan … ‘ a ödenen kredi nedeniyle sorumluluk kabul etmediklerini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, Davacı …, …’ ın hem …firmasının hemde kendi şahsi mevduatlarıyla ilgilendiğini, nakit getirme götürme işlemlerini de dahil olmak üzere her türlü işlemde tam yetkili kıldıklarım, davacıların kötü niyetli her konuda kendini gösterdiğini, o kadar ki kendi imzaladığı ve grafoloji raporuyla da kendisine ait olduğu tespit edilen taahhütname ve sözleşmelerdeki imzalara bile itiraz ettiğini, bunun yanı sıra haberdar olduğu kredi talebinden sanki haberi yokmuş gibi davranıp müvekkil bankaya dava açıldığını, dava konusu 16.11.2006 tarihinde kullandırılan 350.000,00-Euro tutarlı ihracat döviz kredisi açısından davacı firma çalışanı …’a nakit ödeme işlemleri ile ilgili olarak Bankalarınca her hangi bir kusur ve sorumluluğunun olmaması sebebi ile davanın tümden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip, celbi gerekli deliller celp edilerek dosyamız arasına girmiştir.
Dosya içerisinde bulunan 02.06.2010 tarihli grafolojik inceleme raporunda tetkik konusu, davalı banka ile… Ltd. Şti. arasında tanzim edilmiş, 19.04.2006 tarihli Bankacılık Hizmetleri sözleşmesi ve buna ekli … müşteri numaralı imza kartonu, 10.05.2006 ve 04.10.2006 tarihli genel kredi sözleşmeleri ve … ile davalı banka arasında tanzim edilmiş 11.05.2006 tarihli bankacılık hizmetleri sözleşmesinde ve 10.05.2006 tarihli bankacılık hizmetleri sözleşmeleriyle ilgili iki adet Mevduat, Menkul Kıymet, SPK Türev araçları ve Kıymetli Madenler rehin Sözleşmelerinde bulunan … namına atılmış imzaların, …’ in eli mahsulü olduğu, tetkik konusu davalı banka ile müşteri … arasında tanzim edilmiş 04.10.2006 tarihli bankacılık hizmetleri sözleşmesi, buna ilişik imza kartonunda, 10.05.2006 ve 04.10.2006 tarihli genel kredi sözleşmeleriyle ilgili rehin sözleşmesinde, 04.10.2006 tarihli genel kredi sözleşmesinde bulunan … namına atılmış imzaların, …’in eli mahsulü olduğu kanaatine varıldığını bildirmişlerdir.
Ayrıca bankacı, iktisatçı ve Hukukçu bilirkişiden 15.10.2008 tarihli rapor alındığı, bilirkişiler raporlarında; “…davacının iddiasına göre kendi-elemanı olan dava dışı …, dava konusu parayı sahte bir talimat hazırlayarak haksız olarak zimmetine geçirmiştir. …’ ın daha önce davacı şirketi temsilen davalı banka nezdinde para ile doğrudan ilgili bir çok işlem yaptığı dosyadan anlaşılmaktadır. Davacının uğradığı iddia ettiği zarardan dolayı ilk planda … sorumludur, zira …’ ın fiili emniyeti suistimal yani BK. madde 41. vd. anlamında bir haksız fiildir, aynı zamanda davacı ile arasındaki vekalet sözleşmesinin ihlalidir. Dolayısıyla davacı, uğradığı zararlarının tazmini için zarar doğuran fiili gerçekleştiren …’ a başvurmalıdır. Davacının ancak adı geçen …’ dan zararını tazmin edememesi halinde davalı bankaya başvurması söz konusu olabilir. Olayda davacının…’ a karşı zararlarının tazmini için harekete geçtiğine ilişkin her hangi bir veri bulunmamaktadır. Davacı ancak …’dan tahsil edemediği takdirde ve oranda davalıya kusuru oranında başvurabilir. Davacının bir zarara uğradığından bahsedilebilmesi için …’a ulaşılamaması ya da yapılan takibi semeresiz kalması vb. gerekir. Davacının, zarara doğrudan doğruya sebep olan …’a, zararını gidermek için başvurmadan huzurdaki dava ile davalı bankadan zararlarının tazminini istemesi, erken açılmış bir dava sayılır. Davacının zararlarını …’dan tahsil edememesi ve bu durumun resmen sabit olması halinde davalı banka, ancak tamamen kusurlu ise dava konusu miktardan sorumludur….’ın daha önce benzeri parasal işlemlerde bulunduğu ve uyuşmazlık konusu talimat benzeri talimat ile para çekmeye yetkili kılındığı hususunda davalı bankada haklı bir güven uyandığı görülmektedir. Davanın tarafları arasında sözleşmede mevcut müşteri faks talimatları da dahil olmak üzere sözlü ve yazılı talimatların uygulanması sonucu oluşan tüm hukuki ve mali neticelerin kesin delil ve kendisi için bağlayıcı nitelikte olduğunu peşinen kabul eder hükmü de nazara alındığında, davacının sahte olduğunu iddia ettiği faks ile verilen talimata uygun olarak işlem yapan davalı bankanın zararın oluşmasında bir kusurundan ve dolayısıyla sorumluluğundan bahsetmek mümkün gözükmemektedir. Sonuç olarak kurulumuz huzurdaki istirdat, maddi ve manevi tazminat davasının dayanağının bulunmadığı kanaati ulaştığı” şeklinde rapor düzenleyip Mahkememize sunmuşlar, bilirkişi raporu Mahkememizde denetlenmiştir.
Yapılan yargılama aşamasında, ihbar olunan dava dışı …’ a davanın ihbar edilmesi için davalı vekiline gerekli süre verilmiş, …’ a dava ihbar edilmiştir. Davacı vekili imza inkarında bulunarak 30.11.2007 tarihli celsede, müvekkilini 07.03.2008 tarihli celse de hazır etmesi için kesin süre verilmiş, buna rağmen 07.03.2008 tarihli celsede davacı vekili müvekkili … ve …’in kredi ve eki belgelerinin muhatabı olmadıklarını, bütün belgeler üzerinde ayrı ayrı imza incelemesi talep etmiş, bu talebe ilişkin ara karar Mahkememizce kurulmuştur. Şirket temsilcisi ve ortağı olan davacıların katıldıkları 18.04.2008 tarihli celsede usulüne uygun imza örnekleri alınarak, imza örnekleri üzerinde grafolojik inceleme için heyet oluşturulmuş, yapılan grafolojik incelemede bilirkişiler vermiş oldukları raporda, kredi sözleşmesi eki belgelerdeki imzaların davacıların el ürünü mahsulü olduğunu belirtmişlerdir. Davacı vekili, bilirkişi incelemesini kabul etmediğini, Adli Tıp Kurumu’ ndan rapor alınmasını talep etmişse de Mahkememizce alınan imzaların incelenmesine yönelik raporun yeterli olduğu kanaatine varılmıştır. Ayrıca davacı vekili katıldığı duruşmada, davalı bankaya bir kısım ödeme de bulunduklarını belirterek, kısmi ödemeye ilişkin makbuzları dosyaya sunmuştur.
Dava, haksız ve kötü niyetli haberi olmadan çekilen krediden dolayı uğranılan maddi ve manevi zararın giderilmesinden kaynaklanan tazminat davasına ilişkindir. Somut olayda davalı banka ile davacılardan davacı şirket ile arasında 10.05.2006 tarihli ve 1.000.000,00-TL limitli ve 04.10.2006 tarihli ve 1.000.000,00-Euro limitli genel kredi sözleşmeleri ve 19.04.2006 tarihli Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesi, davacı şirkete ait 90.000,00-Euro, davacı …’ e ait 260.000,00-Euro ve …’ e ait 1.000.000,00-Euro’ luk mevduat üzerine konulan rehinlere ilişkin sözleşme çerçevesinde, davacı şirkete davalı banka tarafından çeşitli tarihlerde kredi kullandırıldığı görülmüştür. Bu tarihlerde kullanılan kredilerin davacı şirketçe, davalı bankaya gönderilen fakslarda ihbar olunan Sevgi Ercan ‘a ödenmesi talimatı verildiği, ayrıca 13.09.2006 tarihli talimatla da 22.400,00-TL ‘ lik kredi kullanılarak bedelinin… Sigorta…’ın … Aksaray Şubesindeki hesabına aktarılmasının talep edildiği görülmüştür. Bu durumda davalı bankaca, davacı şirkete 3 ayrı kredi kullandırıldığı, tarafların bu konuda her hangi bir ihtilaf yaşamadıkları anlaşılmıştır.
Taraflar arasında ihtilaf konusu olan ve davacı şirket yetkilisi davacı …’in bilgisi dışında bankadan çekildiği ileri sürülen 16.11.2006 tarihli kredidir. 16.11.2006 tarihinde davacı şirket antetli kağıdına yazılmış bir faks talimatıyla 25.12.2006 vadeli yıllık % 4,40 faiz oranıyla ihracat döviz kredisi kullandırılmasının talep edildiği, ayrı bir talimatla bu bedelin TL ‘ ye çevrilerek ihbar olunan …’ a ödenmesinin faksla talep edildiği ve çekilen ihracat döviz kredisinin ihbar olunan…’a ödendiği anlaşılmıştır.
Yukarıda da belirtildiği şekilde davacı şirketin, daha önce de davalı bankadan kredi kullanım talep ettiği ve bu kredilerin davacı şirketçe, davalı bankaya gönderilen talimatla… tarafından çekildiği anlaşılmıştır. Dava konusu kredi, davacılar tarafından 15.12.2006 tarihinde 350.000,00-Euro ana para da 1.368,78-Euro’ da faiz ve feriler olmak üzere toplam 351.368,89-Euro ödenerek kapandığı içerisindeki ekstre ve dekontlardan anlaşılmıştır.
Taraflar arasında ve dava konusundaki çekişme, davacı şirkete, davalı bankaca 16.11.2006 tarihinde kullandırılan 350.000,00-Euro nakit karşılıklı ihracat taahhütlü döviz kredisinin, davacı şirket yetkilisinin bilgisi dahilinde kullandırılıp kullandınlmadığı ve ihbar olunan … ‘ a ödenmesinden haberdar olup olmadığından kaynaklanmaktadır. Dava konusu olayda, davacı şirketin ihbar olunan … hakkında C. Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğunu, ihbar olunan … hakkında dava açıldığı, özel belge de sahtecilik suçundan belge aslının ele geçmediği ve suç unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle beraat karan, bankadan çektiği 350.000,00-Euro krediyi şirket hesaplarına intikal ettirmediği, muhasebeci olarak hizmet nedeniyle emniyeti suistimal ederek, kendisine mal edildiği gerekçesiyle 4 yıl hapis ile cezalandırılıp 3 yıl 4 ay hapse mahkum olduğu, kararın henüz kesinleşmediği görülmüştür.
Dava konusu olayda, dava dışı ihbar olunan …’ın davaya konu 16.10.2006 tarihli 350.000,00-Euro’ luk krediyi çektiği tartışmasızdır. Davacılar ihbar olunan …’ın dava konusu 350.000,00-Euro’luk krediyi çekmek için kullandığı iddia etmişler ise de, kredi açılması ve kredinin ihbar olunan …’a ödenmesi ile ilgili talimatlar eğer daha önceki talimatlardan birinin fotokopisi mantığı ile elde edilmişse, bu iki belgenin daha önceki belgelerde yer alan bir kaşe ve imza ile birebir örtüşmeleri gerekeceğinden, fakat davacılar, bu iddiasını doğrular nitelikte deliller ileri sürmemişlerdir İhbar olunan … yargılandığı Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesindeki ifadesinde, davaya konu kredi kullanımından, davacıların ve davacı şirketin haberdar olduğunu, talimatları önce davacıların çalıştığı Dümenler Makineye fakslandığını ve bu belgelerle kredi çektiğinden, davacının bilgisiyle kredi kullanıldığını belirtmiş, bilirkişilerin inceledikleri faks talimatlarında da, dava konusu kredinin kullanılmasına dayanak talimatların 10.05.2006 tarihli 15.000,00-Euro’luk, 31.08.2006 tarihli 72.000,00-Euro’luk ve 16.11.2006 tarihli 350.000,00-Euro’luk her üç kredinin kredi tahsisi ve ihbar olunan…’ a ödenmesi ile ilgili faks talimatlarının üzerindeki saatlere göre, … Merkez isimli… nolu faksa gönderildiği, daha sonra bu fakslarında tekrar … Metal’ e geri fakslandığı, en son olarak da bu faksların davalı bankaya fakslanmış olduğu görülmüştür. Bu durumda, davalı bankaya izafe edilebilecek bir kusun bulunmadığı kanaati mahkememizde hasıl olmuştur.
Her ne kadar davacı vekili, davalı bankanın dava konusu olayda kusurlu olduğunu belirterek, objektif özen yükümlülüğünü yerine getirmediğini iddia ederek, buna ilişkin Yargıtay içtihatları dosyaya ibraz etmişse de, davacı şirket ve davacılar ve dava kendisine ihbar olunan …’ la dava konusu olaydan önce de 3 ayrı kredi sözleşmelerinin bulunduğu ve bu kredi çekimlerinin de davacıların talimatıyla ve davalı bankaya gönderdikleri faksla işlem yapması ve bu durumdan davacı şirket, davacılar ve davalı banka arasında iyi niyet kuralları çerçevesinde bir güvenin oluştuğu, dosyaya sunulan faksla işlem yapılan banka talimat asıl ve faksları ve diğer bilgi ve belgelerden anlaşılmıştır. Davacılar, davalı bankayla bu şekilde işlem yaparak, davalı bankaya güvendikleri, davalı bankanın da bu güven ilişkisi çerçevesinde işlem yaptığı, bu durumda davalı bankanın yerleşmiş Yargıtay içtihatları gereğince objektif özen yükümlülüğünü ihlal ettiği, adam çalıştırmadan dolayı sorunlu tutulamayacağı; dava konusu çalıştırmadan dolayı sorumlu tutulamayacağı, dava konusu olayda, olayın niteliği gereği hafif kusurlu dahi kabul edilmeyeceği kanaati Mahkememizde hasıl olmuştur.
Davacı taraf, kendi bilgisi dışında çekildiğini belirtmişse de, bu iddiasını yazılı belgelerle ispatlar delil ibraz etmemiştir. Yine aynı şekilde davacı taraf ihbar olunan …’ın daha önce düzenlenmiş talimatlardan birini kullanarak, dava konusu krediye ait talimatları düzenlediğini ispat eder nitelikte delil de ibraz etmemiştir. Zira davacı şirkete daha önce de davalı bankaca kullandırılan kredilerin davaya konu kredi çekiminde aynı yöntemle yapıldığı, bu konuda davacı şirket ve davacı banka arasında bir güven oluştuğu, davalı bankanın da gönderilen fotokopi ve faks talimatları ile davaya konu krediyi kullandığı kanaati mahkememizde hasıl olduğundan, önce alman ek bilirkişi raporundaki bankanın % 50 oranındaki müterafik kusuruna katılmak mümkün olmadığından, dava konusu olayda bankanın müterafık kusurunun şartlarının oluşmadığı anlaşılmıştır.
Tüm bu nedenlerle; dosya kapsamındaki mevcut bilgi ve belgeler, 06.07.2010 tarihli alman bilirkişi raporu, taraf vekillerinin beyanları kapsamı nazara alındığında; davacı yanın talep ettiği maddi tazminat talebinin şartlarının oluşmadığı, davacının iddiasını ispatlar nitelikte delil ve belge sunmadığı, ispat yükü ve külfeti üzerine düşen davacı maddi tazminat yönündeki talebini TMK.’nın 6. maddesi anlamında ispatlayamadığından reddine karar vermek gerekmiştir. Yine aynı şekilde davacılar, dava konusu kredi çekiminden dolayı piyasa itibarında ciddi zedelenme yaşadığını, bu zedelenmelerin neler olduğunu ispatlayamadığı kanaati Mahkememizde hasıl olduğundan davacıların maddi ve manevi tazminata yönelik davalarının reddine karar verilmiş; verilen karar davacılar vekilinin temyizi üzerine Yüksek Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 12.10.2010 tarih 2011/1140 Esas ve 2011/9890 Karar sayılı ilamı ile;
“…Davaya konu 16.11.2008 tarihli kredinin davalı bankadan davacı yan çalışanı … tarafından çekildiği tarafların kabulünde olup, davacı çalışanı ve muhasebecisi … hakkında Bakırköy … Ağır Ceza Mahkemesinin 30.04.2008 Karar tarihli … E, … K. Sayılı kararı ile “sahte özel belge düzenlemek, emniyeti suistimal, suçtan hasıl olan parayı bilerek kabul etme” suçlarından açılan davada, yargılama sonucunda verilen kararla “sanık …’ın üzerine atılı özel belgede sahtecilik suçunun belge aslı ele geçmediği, bu nedenle sanığın üzerine atılı suçun unsurları oluşmadığından, sanığın özel belgede sahtecilik suçundan beratine, sanık …’ın olay tarihinde … (…) Bakırköy şubesinin müşteki tarafından faks ile verildiğini bildirilen talimat gereğince bankadan 350.000 Euro parayı çektiği, bu paranın normalde borç olarak alındığı belirtilmiş ise de, şirket hesaplarına girmesi gerektiği, şirketten bu paranın çıkış gösterilmesi gerektiği, ancak bu işlemler yapılmadığına göre, müştekinin şirket adına 350.000 Euroluk alınan krediyi sanık …’nin çektiği ilgili şirket hesabına intikal ettirmediği, sanığın müştekinin muhasebe işlerini yaptığı bu şekilde hizmet ilişkisi bulunduğu, hizmet nedeniyle emniyeti suistimal suretiyle 350.000 Euro’nun sanık tarafından mal edinilip diğer kardeşi …’a verildiği bu şekilde sanığın hizmet sebebiyle emniyeti suistimal suçunu işlediği anlaşıldığından…” cezalandırılmasına karar verildiği, bu kararın temyiz edilerek halen Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nde temyiz incelemesi için beklemekte olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, uyuşmazlığın çözümünün ceza mahkemesi kararında saptanan maddi olguların BK.’nın 53. maddesinde yer alan; “Hakim kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretine haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamıyla bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararıyla da mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez” hükmü gereğince maddi vakıayı saptayan ceza mahkemesi kararlarının hukuk hakimini bağlayacağı gözetilerek anılan ceza mahkemesi kararı sonucu beklenip varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” şeklindeki gerekçeye istinaden bozularak dosya Mahkememize aktarılmıştır.
Dava, davacı şirket adına tahsis edilen 350.000,00-Euro kredinin oluşturulan sahte talimat ile davacı taraf eski çalışanı …’a ödenmesi ve paranın tahsil edilememesinden kaynaklı zararın kusuruna istinaden davalı bankadan tahsili istemine ilişkindir.
Davacı şirket ile davalı banka arasında 04.10.2006 tarihli 1.000.000,00-Euro tutarlı ve 10.05.2006 tarihli 1.000.000,00-TL tutarlı genel kredi sözleşmesinin akdedildiği, davacılar … ve …’in genel kredi sözleşmelerini müşterek müteselsil kefil olarak imzaladıkları yine sözleşmenin eki mahiyetinde rehin sözleşmesinin düzenlendiği ve rehin sözleşmesine istinaden davacılardan …’e ait Bakırköy şubesindeki 260.000,00-Euro mevduata, aynı şekilde Bakırköy şubesindeki …’e ait 1.000.000,00-Euro’luk hesaba, yine şirkete ait aynı şubedeki 90.000,00-Euro’luk mevduata bloke konulduğu, dava dışı …’ın davalı şirketin eski çalışanı olduğu ve bu kapsamda davacı şirketçe verilen talimat doğrultusunda 10.05.2006 tarihinde 15.000,00-Euro, 31.08.2006 tarihinde 72.000,00-Euro’luk kredi işlemlerini dava dışı … tarafından yapıldığı, ödemenin…’a gerçekleştirildiği, bilahare davacı taraf hesaplarından tahsil edildiği, yine davacı tarafça davalı bankadan 22.400,00-TL’lik kredi kullandırıldığı ve bu miktarın borç bakiyesi göründüğü, bu miktar kredilerin kullanımı ile ilgili taraflar arasında ihtilaf bulunmadığı, kredinin kullandırım ve tutarlarının ödenmesine ilişkin yazılı talimat asıllarının bulunmadığı ve faks talimatı ile işlem yapıldığı, son olarak davacı …Ltd. Şti’nin 16.11.2006 tarihli ” nezdinizdeki … numaralı … hesabımıza 350.000,00-Euro tutarında 25.10.2006 vadeli % 4,40 faiz oranıyla ihracat döviz kredisi kullandırılmasını rica ederiz” faks talimatına istinaden 350.000,00-Euro’luk kredi kullandırıldığı, Euro hesabına alacak kaydedildiği ve 350.000,00-Euro’nun 16.11.2012 tarihinde efektif alışının yapılarak …’a nakden ödeme yapıldığı ve bilahare kullandırılan kredinin davacıların blokeli hesaplarından tahsil edildiği hususlarında herhangi bir ihtilaf yoktur.
Yanlar arasındaki ihtilaf, 350.000,00-Euro’luk kredinin sahte talimatla davacıların bilgisi dışında dava dışı … tarafından çekilip çekilmediği, çekilmiş ise davalı bankanın bu işlemden kaynaklı kusurunun ve sorumluluğunun bulunup bulunmadığı hususlarında toplanmaktadır.
Bozma ilamında işaret olunan Bakırköy …Ağır Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama neticesinde, sanık …’ın özel belgede sahtecilik suçundan beraatine karar verildiği ancak 350.000,00-Euro’yu bankadan tahsil edip şirket hesaplarına aktarmaması nedeniyle emniyeti suistimal suçundan mahkum olunduğu, Yüksek Yargıtay 15. Ceza Dairesi’nin temyiz incelemesi neticesinde; “oluşa, dosya içeriğine ve mevcut kanıtlara göre sanığın katılan … Demir’in imzasını taklit ederek … Bakırköy şubesinde çalıştığı şirket adına 350.000,00-Euro kredi verilmesini sağlaması ve kredinin ödenmesi için sahte belge düzenlemesi hükmünde gerçekleşen eylemlerinin özel belgede sahtecilik ve bankaların aracı kılınması suretiyle dolandırıcılık suçlarını oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde uygulama yapılması” şeklindeki gerekçeye istinaden bozulduğu görülmüştür.
Bu kapsamda, dava dışı eski çalışan …’ın şirket temsilcisi …’in imzasını taklit ederek davalı banka Bakırköy Şubesinde 350.000,00-Euro kredinin davacı şirket lehine tahsisini sağlayarak davalı bankadan tahsil ettiği ve davacı şirkete aktarmadığı hususu Mahkememizce de benimsenmiştir.
Tartışılması gereken diğer husus, gerçekleşen eylemde davalı bankanın kusurunun bulunup bulunmadığı ve sorumluluğuna gidilip gidilemeyeceği hususlarında toplanmaktadır.
Mahkememizce temin edilen 12.09.2013 tarihli bankacı bilirkişi …, mali bilirkişi Prof. Dr. …ve hukukçu bilirkişi Prof. Dr. … tarafından sunulan ek raporda, belirlenen eylem nedeniyle davalı bankanın olayda % 25, davacıların ise % 75 kusurlu oldukları tespiti yapılmış ise de; Mahkememizce kusur oranları yönünden anılı rapora itibar edilmemiştir.
Taraflar arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinde davacılar tarafından davalı bankaya faks ortamında işlem yapma yetkisi verildiği ve …’ın bu kapsamda faks talimatları doğrultusunda bankadan 15.000,00-Euro ve 72.000,00-Euro’luk kredileri tahsil ettiği, bu kredilerin davacı şirket tarafından davalı bankaya sorunsuz olarak ödendiği, dolayısıyla davacı şirket tarafından davalı banka nezdinde dava dışı … yönünden güven ortamının oluşmasına zemin hazırlandığı, dava konusu sahtecilik eyleminin yapılmasına mevcut güven ortamının imkan sağladığı düşünüldüğünde, davacı tarafın olayda kusurlu olduğu ancak bir güven ve özen kurumu olan bankanın sektörün kendisine yüklediği sorumluluk çerçevesinde mevduat sahibinin ve müşterinin korunması ilkesinden hareketle tüm ihtimalleri değerlendirerek riski minimize etmek adına davacı şirketi ciddi miktarda bir krediden haberdar etmesi ve her ne kadar sözleşme faks ortamında işlem yapmaya imkan vermekte ise de yüklü miktardaki işlemde faksın aslının talep edilmesinin önünde herhangi bir engel olmadığından bu doğrultuda faksın aslını istemesi veyahut en azından telefonla teyit etmesi gerekirken, tüm bunları yapmayarak kusurlu davrandığı ve mevcut zararın ortaya çıkmasına sebebiyet verdiği; izah edilen nedenlerle tarafların olayda müşterek ve mütefarik eşit kusurlarının olduğu mahkememizce benimsenerek davalı bankanın olayda bozma öncesi alınan Prof. Dr. …, Prof. Dr…. ve Bankac… tarafından tanzim edilen 20.07.2009 tarihli raporda da benimsendiği üzere % 50 kusuruna isabet eden 175.577,50-Euro (351.155/2=175.577,50) esas alınarak davanın kısmen kabulüne, davacı tarafça maddi zararı kanıtlayamadığı gibi somut olayın davalının kişilik haklarına zarar verdiği ve manevi tazminatın şartlarının oluştuğu kanıtlanamadığından yerinde görülmeyen manevi tazminat isteminin reddine dair İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas …sayılı 31/10/2013 tarihli ilam Yargıtay 19.Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2014/5197 Esas ve 2014/9737 Karar sayılı 26.05.2014 tarihli ilamı ile; “Dava; 26.12.2006 tarihili dilekçe ile …Ltd. Şti., … ve … tarafından açılmıştır. Ne var ilk karar, yalnızca … Ltd. Şti. gösterilerek oluşturulmuş olup, bu yön HMK’nun 297. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.” gerekçesine istinaden bozulmakla dosya İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kapatılması ve Mahkememizle birleştirilmesi neticesinde HSYK kararına istinaden Mahkememize tevzi edilmiştir.
Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya mündericatından edinilen vicdani kanaat gereğince ; davacı …Ltd. Şti.’nin menfi tespit ve istirdat davası yönünden davanın kısmen kabulü ile; davalının %50 kusurlu olduğu benimsenerek, kusuruna isabet eden 175.684,44-Euro davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ile vaki ödeme nedeniyle 175.684,44-Euro’nun 15.12.2006 ödeme tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile bu davacıya ödenmesine, menfi tespit ve istirdat istemi yönünden fazlaya ilişkin istemin reddine, davacılar Niyazi ve … yönünden istirdat istemine ilişkin davanın zimmete geçirilen paranın şirkete ait olması nedeniyle aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine, yine maddi tazminat istemine ilişkin zarar olgusu kanıtlanamadığından, manevi tazminat isteminin ise; banka işleminin davacıların kişilik haklarını rencide edecek nitelikte olmadığı, manevi tazminat isteminin yasal koşularının oluşmadığı nazara alınarak davacıların tümü yönünden kanıtlanamayan maddi ve manevi tazminat isteminin reddine dair verilen karar taraf vekillerinin vaki temyizi üzerine Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’ Başkanlığı’nın 2016/4867 Esas ve 2016/10954 Karar sayılı 20/06/2016 tarihli ilamı ile;
”Davacı şirket ile davalı banka arasında akdedilen 19.04.2006 tarihli Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesinin 1/e bendi “……. Müşterinin faks ile talimat yollaması halinde; talimatın her sayfasında müşterinin imzasının bulunması zorunludur, bu şartı taşımayan talimatlar banka tarafından işleme alınmayabilir. Banka her hangi bir neden ileri sürmeksizin kendi takdirine göre faksla iletilen talimatı yerine getirmeyi red hakkını saklı tutar. Gerçek kişi müşteri bankaya vermiş olduğu en son noter tasdikli vekaletname veya yetki belgesindeki yetkili veya yetkililer tarafından, tüzel kişi müşteri ise bankaya vermiş olduğu en son noter tasdikli imza sirkülerindeki yetkili veya yetkililer tarafından emirlerin bankaya faksla iletilmesi için gerekli tedbirleri alacaktır. Faksla iletilen emrin bütün sayfaları müşterinin bu fıkrada zikredilen vekaletname, yetki belgesi veya imza sirkülerinde adı geçen yetkili veya yetkilileri tarafından imzalanacaktır. Bu kimselerce gönderilen faks metinlerinin bütün sayfalarında bankaya bildirilen işlem yapma yetkileri çerçevesinde imzaları aranacaktır. Gerekli koşulları sağlamayan faksla gönderilen talimatlar işleme alınmayacaktır. Banka müşterinin ve onun yetkili temsilcilerinin kimliklerini, kendilerine verilmiş bulunan imza örneklerini sözü geçenlerin faks talimatına atacakları imzalarla karşılaştırmak suretiyle denetler ve inceler. Banka, imza karşılaştırmasını makul bir dikkatle yapacak ve ilk bakışta anlaşılmayacak olan imza benzerliklerinden ve sahtekarlıklarından, bunların hukuki ve mali sonuçlarından sorumlu olmayacaktır. ……. Müşteri bu bendin banka ile yapılmış ayrı bir faks sözleşmesi hükmünde olduğunu kabul ve taahhüt eder” hükmünü içermektedir.
Anılan hüküm karşısında, davalı banka, davacı şirketin faks talimatı ile işlem yapacak ise de, gönderilen faks talimatını telefonla teyit etme yükümlülüğü bulunmadığı gibi, faksla gönderilen talimatta makul bir inceleme sonucunda anlaşılmayacak olan imza sahtekarlıklarından da sorumlu değildir.
Taraflar arasında daha önce faks talimatı sonucu kullandırılan krediler için davalı bankanın telefon ile davacı şirketten faksı teyit ettiği ispatlanamadığı gibi, bu durum ispat edilmiş olsa dahi, daha önceki krediler için faks talimatının teyidinin alınmış olması, kullandırılan her kredi için davalıyı faks talimatını telefonla teyit etme yükümlülüğü altına sokmayacaktır. Mahkemece açıklanan bu hususlar gözetilmeden yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.” şeklindeki gerekçesi ile bozularak dosya Mahkememize gönderilmiş ve dosyanın Mahkememizin … Esasına kaydı yapılmıştır.
Mahkememizce bozma sonrası yapılan yargılama sırasında taraf vekillerinin de beyanlarının tespitini müteakip Mahkememiz kararı usul ve yasaya uygun olduğundan önceki kararda direnilmiştir. Şöyle ki;
Dava dışı eski çalışan…’ın şirket temsilcisi …’in imzasını taklit ederek davalı banka Bakırköy Şubesi’nde 350.000,00-Euro kredinin davacı şirket lehine tahsisini sağlayarak davalı bankadan tahsil ettiği ve davacı şirkete aktarmadığı mahkememizce de benimsenmiştir.
Tartışılması gereken diğer sorun, gerçekleşen eylemde davalı bankanın kusurunun bulunup bulunmadığı ve sorumluluğuna gidilip gidilemeyeceği hususlarında toplanmaktadır.
Mahkememizce temin edilen 12.09.2013 tarihli bankacı bilirkişi …, mali bilirkişi Prof. Dr. …ve hukukçu bilirkişi Prof. Dr. …tarafından sunulan ek raporda, belirlenen eylem nedeniyle davalı bankanın olayda % 25, davacıların ise % 75 kusurlu oldukları tespiti yapılmış ise de; Mahkememizce kusur oranları yönünden anılı rapora itibar edilmemiştir.
Taraflar arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinde davacılar tarafından davalı bankaya faks ortamında işlem yapma yetkisi verildiği ve …’ın bu kapsamda faks talimatları doğrultusunda bankadan 15.000,00-Euro ve 72.000,00-Euro’luk kredileri tahsil ettiği, bu kredilerin davacı şirket tarafından davalı bankaya sorunsuz olarak ödendiği, dolayısıyla davacı şirket tarafından davalı banka nezdinde dava dışı … yönünden güven ortamının oluşmasına zemin hazırlandığı, dava konusu sahtecilik eyleminin yapılmasına mevcut güven ortamının imkan sağladığı düşünüldüğünde, davacı tarafın olayda kusurlu olduğu ancak bir güven ve özen kurumu olan bankanın sektörün kendisine yüklediği sorumluluk çerçevesinde mevduat sahibinin ve müşterinin korunması ilkesinden hareketle tüm ihtimalleri değerlendirerek riski minimize etmek adına davacı şirketi ciddi miktarda bir krediden haberdar etmesi ve her ne kadar sözleşme faks ortamında işlem yapmaya imkan vermekte ise de yüklü miktardaki işlemde faksın aslının talep edilmesinin önünde herhangi bir engel olmadığından bu doğrultuda faksın aslını istemesi veyahut en azından telefonla teyit etmesi gerekirken, tüm bunları yapmayarak kusurlu davrandığı ve mevcut zararın ortaya çıkmasına sebebiyet verdiği; izah edilen nedenlerle tarafların olayda müşterek ve mütefarik eşit kusurlarının olduğu mahkememizce benimsenerek davalı bankanın olayda bozma öncesi alınan Prof. Dr…., Prof. Dr…. ve Bankacı … tarafından tanzim edilen 20.07.2009 tarihli raporda da benimsendiği üzere % 50 kusuruna isabet eden 175.577,50-Euro (351.155/2=175.577,50) esas alınarak davanın kısmen kabulüne, davacı tarafça maddi zararı kanıtlayamadığı gibi somut olayın davalının kişilik haklarına zarar verdiği ve manevi tazminatın şartlarının oluştuğu kanıtlanamadığından yerinde görülmeyen manevi tazminat isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
Bu kapsamda;davacı … Ltd. Şti.’nin menfi tespit ve istirdat davası yönünden davanın kısmen kabulü ile; davalının %50 kusurlu olduğu benimsenerek, kusuruna isabet eden 175.684,44-Euro davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ile vaki ödeme nedeniyle 175.684,44-Euro’nun 15.12.2006 ödeme tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile bu davacıya ödenmesine, menfi tespit ve istirdat istemi yönünden fazlaya ilişkin istemin reddine, davacılar … ve …’in menfi tespit ve istirdat istemine ilişkin davalarının aktif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine, davacıların tümü yönünden kanıtlanamayan maddi ve manevi tazminat isteminin reddine, dair önceki kararda direnilmesi cihetine gidilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda … Esas ve…Karar sayılı ilamı ile 08.11.2018 tarihinde verilen direnme hükmünün taraf vekilince temyizi üzerine; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2019/19-448 Esas 2019/1216 Karar sayılı ilamı ile;
“Yerel mahkemece 08.11.2018 tarihli duruşmada verilen karar ile direnilen hükümden önceki gibi (yargılama gideri, harç ve vekâlet ücretlerini de içerir şekilde) karar verilmiştir. Bu karar ile davadan el çekilmiş olmasına rağmen 20.11.2018 tarihinde mahkemece dosya yeniden ele alınarak maddi hata yapıldığı anlaşıldığı belirtilmek suretiyle duruşma açılmasına ve duruşma gün ve saatinin taraflara APS yoluyla tebliğ edilmesine karar verilmiştir. Belirtilen (06.12 2018 tarihli) duruşmaya davalı taraf mazeret dilekçesi sunmuş, davacı vekili ise tavzihe bir diyeceği olmadığını belirtmiş, verilen hüküm tavzih suretiyle değiştirilmiştir.
Tavzih ile esası etkileyecek nitelikte hüküm fıkrası sonucu değiştirilip düzeltilemez. Bu aykırılık kamu düzenine ilişkindir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler gözetilerek direnme kararının gereğinin yerine getirilmesi suretiyle hüküm kurmak olup, bu hususlar gözetilmeksizin verilen direnme kararı usul yönünden bozulmalıdır.” gerekçesi ile bozularak Mahkememizin yeni esasına kaydı yapılmış, bozma ilamına uyulmasına karar verilerek bozma ilamı kapsamı gereğince yargılamaya devam olunmuş, yukarıda açıklanan gerekçelerle ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2019/19-448 Esas 2019/1216 Karar sayılı ilamında Mahkememiz kararının usul yönünden bozulmasına ilişkin usuli eksiklik giderilmek suretiyle Mahkememizin 2014/710 Esas ve 2014/436 Karar sayılı 19/12/2014 tarihli kararı usul ve yasaya uygun olmakla Mahkememiz kararında direnilmesine ilişkin aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
”Mahkememizin … Esas ve … Karar sayılı 19/12/2014 tarihli kararı usul ve yasaya uygun olmakla Mahkememiz kararında DİRENİLMESİNE,
Direnme nedeniyle;
1-Davacı … Ltd. Şti.’nin menfi tespit ve istirdat davası yönünden davanın KISMEN KABULÜ ile; davalının %50 kusurlu olduğu benimsenerek, kusuruna isabet eden 175.684,44-Euro davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ile vaki ödeme nedeniyle 175.684,44-Euro’nun 15.12.2006 ödeme tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile bu davacıya ödenmesine, menfi tespit ve istirdat istemi yönünden fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-Davacılar … ve …’in menfi tespit ve istirdat istemine ilişkin davalarının aktif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine,
3-Davacıların tümü yönünden kanıtlanamayan maddi ve manevi tazminat isteminin reddine,
4-Alınması gereken 22.599,72-TL harçtan davacının peşin yatırdığı 807,90-TL harç ile 8,678,40-TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye 13.113,42-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, Bakiye harcın tahsil edilip-edilmediği, edilmemişse bu ilamdaki harcın tahsilinin istenmesine, edilmişse bu harcın tahsiline yer olmadığının yazılacak Harç Tahsil Müzekkeresinde belirtilmesine,
Davacılar tarafından yatırılan 807,90-TL harç ile 8.678,40-TL ıslah harcı olmak üzere toplam 9.486,30-TL’nin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
5-a) Davacılardan … Ltd. Şti. kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre; kabul edilen kısım yönünden hesap ve takdir edilen 24.911,00-TL ücreti vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı…Ltd. Şti.’ye ödenmesine,
b) Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla ret edilen kısım yönünden hesap ve takdir edilen 29.911,00-TL ücreti vekaletin davacı … Ltd. Şti.’den tahsili ile davalıya ödenmesine,
6-Davacılar … ve … tarafından açılan ve aktif husumet nedeniyle ret edilen menfi tespit – istirdat davası nedeniyle davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T’ye göre, hesap ve takdir edilen 1.500,00-TL maktu ücreti vekaletin davacılar … ve …’den tahsili ile davalıya verilmesine,
7-Reddedilen maddi tazminat yönünden davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T’ye göre 1.000,00-TL ücreti vekalet ile, reddedilen manevi tazminat yönünden 1.500,00-TL ücreti vekalet olmak üzere toplam 2.500,00-TL ücreti vekaletin tüm davacılardan tahsili ile davalıya verilmesine,
8-Davacılar tarafından yapılan 4.431,00-TL yargılama giderinin (bilirkişi ücreti+PTT gideri) red ve kabul durumuna göre takdiren oranlayaraka 2.215,50-TL’nin davacılar üzerinde bırakılmasına; 2.215,50-TL’nin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,”
Dair; tarafların yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde Yüksek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu nezdinde temyizi kabil olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 03/12/2020

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …