Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/191 E. 2020/505 K. 14.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/191 Esas
KARAR NO:2020/505

DAVA:İtirazın İptali
DAVA TARİHİ:09/03/2020
KARAR TARİHİ:14/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil firmanın, davalı bankaya 2004 yılı öncesi taahhüt işleri olmak üzere, 2004 yılından başlayarak, genel müdürlük sözleşmesinin 30/09/2019 diğer hizmet binalarının sözleşmelerinin ise 31/07/2019 tarihinde haksız olarak feshini, kadar her yıl yenilenen teknik hizmet sözleşmeleri kapsamında bina teknik hizmeti verdiğini, Müvekkil firmanın davalı banka ile 01/02/2018 de imzalanmış olan 1 yıllık sözleşme düzenlemesine göre, sürenin btiminden 30 gün önce taraflarca yazılı bildirim olmadığından sözleşme aynı şart ve koşullarda 1 yıl daha uzamışken ve hala yürürlükteyken, davalı banknın davalı firma … A.Ş ile aynı iş ile ilgili sözleşme imzaladığını öğrendiğini, davalı banka bu süreçte müvekkil firmadan hizmet almaya devam ettiğini, ve söz konusu işi ihale ile vereceğini duyurarak, müvekkilden teklif istediğini fakat ihale sonuçlarını açıklamadan ihale konusu işi davalı … A.Ş ile sözleşme imzalayarak, bu firmaya verdiğini, sözleşme imzalandığında müvekkil firma elemanları halen, davalı bankaya hizmet vermeye devam ettiklerinden, davalı firma, müvekkil firmanın bir kısım elemanlarına, kendileri ile çalışmaları aksi takdirde iş sözleşmelerinin feshine karar verileceğini tehditvari olarak bildirdiğini, bu süre zarfında, davalı firma müvekkil firma çalışanlarının tüm özlük haklarına ilişkin bilgileri, davalı bankadan edindiklerini, ve yeni işveren olan davalı firma ve davalı … Bankası danışıklı olarak, müvekkil firmanın elemanlarını ayartmaya bazen de işsizlik tahriki ile aynı işi, müvekkili aradan çıkartarak, müvekkilin zarara uğramasına neden olmakta sakınca görmeyerek, yapmaya ikna etmeye çalıştıklarını, davalı banka ve davalı firma yeni iş veren sıfatıyla birlikte hareket ettiklerini, … Bankası tüm bu süreçte, halen müvekkil ile, sözleşmesini feshetmediğini ve sözleşmeye uyma ve müvekkile karşı sözleşmeden kaynaklı sadakat borcu ile hareket etmek zorunda olmasına rağmen hiçbir yasal ve etik yükümlülüğe uymaksızın müvekkilin zarara uğramasına neden olduğunu, davalıların takip bedeli üzerinden %20 icra inkar tazminatı ile cezalandırılmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de karşı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … Bankası vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı ile müvekkil banka arasında 01/12/2018 tarihli Hizmet Binaları Teknik İşletme ve Bakım Onarım Sözleşmesi imzalandığını, iş bu sözleşme ile davacı, kendi personelleri ile birlikte bankanın muhtelif binalarındaki teknik hizmet, bakım ve onarım işlemlerini gerçekleştirmeyi taahhüt ettiğini, davacıya, ihtarnamede belirtilen tarihlere kadar Ağustos ayı da dahil olmak üzere diğer davalı şahıs da dahil olmak üzere personelleri ile gerçekleştirilen teknik hizmet karşılığı ödendiğini, davacı ile müvekkil banka arasındaki sözleşmenin feshi sonucunda, banka lokasyonlarındaki teknik hizmet alımı için ihale yapıldığını, ihalede davacı tarafından verilen teklif yeterli bulunmadığını, hizmet alımı diğer davalı firmaya verildiğini, davacı ile müvekkil banka arasındaki hizmet ilişkinin tüm lokasyonlar kapsamında 01/10/2019 tarihinde sona ermesinden sonra davacı personellerinin bir kısmı, diğer davalı firma ile anlaşma sağladığını ve diğer davalı bünyesinde çalışılmaya başlandığını, bir davada, ispat faaliyetinin tam olarak yürütülebilmesi, mahkemenin uyuşmazlığı doğru tespit ederek yargılama yapabilmesi, karşı tarafın ileri sürülen vakıalara karşı kendini savunabilmesi için, iddia edilen vakıaların açık ve somut olarak ortaya konulması gerektiğini, davacıya davasını somutlaştırmak üzere kesin süre verilmesini, aksi halde devanın reddine karar verileceğinin ihtar edilmesini, haksız ve hukuka aykırı davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı ISS vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının iddialarının gerçek dışı olduğunu, davacı dilekçesindeki hiçbir beyan ve iddiasını ispatlayacak kesin ve somut delil sunamamış olduğunu, sadece personelin ayrılması ve müvekkil şirket ile davalı banka arasındaki ticari bağ ekseninde kurgusal beyanlarda bulunduğunu, bu beyanları bu mahiyetteki davalarda kullanılan genel ifadelerden ibaret olduğunu, müvekkilin, davacının, davalı banka ve personelleri ile arasındaki uyuşmazlıkları, çalışma ve iş koşulları ile fesih süreçlerini bilmesi ve yönetmesinin mümkün olmadığından, binlerce çalışanı olan müvekkil şirkete personel alımları da davalı banka ile çalışma sürecinde de aynı çizgide yapıldığını, bu nedenle, davacının hiçbir personelinin müvekkil şirketçe bu yönde tehdit edilmesi ve ayartılması ve çalışmalarının engellenmesinin söz konusu olmadığını, müvekkil şirketin, davalı personelin eski işvereni olan davacı ile imzaladığı iş akdi, rekabet etmeme taahhüdü vs sözleşmelerden bilgisi olmasının mümkün olmadığını, işçi-işveren arasındaki uyuşmazlık ve fesih süreçlerinin de davalı personel ve davacı arasında olduğunu, davacı ile davalı banka arasındaki fesih süreçleri nedeniyle davalı personelin ekonomik geleceğini değerlendirmesi, iş arayışına girmesi ve çalıştığı firmayı değiştirmesinin de olağan olduğunu yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının iddiaları gerçeği yansıtmadığını, işbu dava görevsiz mahkemede açıldığının, görevli ve yetkili mahkemenin … İş Mahkemeleri olduğunu, müvekkil, davacı nezdinde yönetici yahut ortak olarak çalışmadığını, 4857 sayılı iş kanuna tabi olarak işçi sıfatına sahip olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacı, iş ilişkisi devam etmekteyken sözde eylemin gerçekleştiğini iddia ettiğini, Yargıtay yerleşik içtihatlarına göre iş ilişkisi devam ederken rekabet etmeme taahhütnamesine aykırılık hallerinde görevli mahkeme iş mahkemeleri olduğunu, davacı tarafından açılan aynı konulu bir davada …. ATM’nin … E. Sayılı dosya tarafından görevsizlik kararı verildiğini, bu nedenle görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddinin gerektiğini, haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddini, mahkeme masrafları ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; 01/02/2019 tarihli ( iş sözleşmesi kapsamında) rekabet yasağına ilişkin taahhüde / sözleşmesel sadakat borcuna aykırılık sebebine dayalı cezai şart alacağının davalılardan tahsili istemiyle başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
… İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası celp edilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 114/1-c ve 115 maddeleri gereğince görev hususu; kamu düzenine ilişkin dava şartlarından olmakla; mahkememizce davanın her aşamasında resen nazara alınması gerektiğinden dava dosyası öncelikle görev noktasında incelenmiştir.
Huzurdaki davada; davalı işçinin rekabet etmeme taahhüdüne iş sözleşmesinin sona ermesinden önceki dönemde (iş sözleşmenin fesih tarihi 10/10/2019 olup davalı işçinin davalı şirket nezdinde 01/10/2019 tarihinde çalışmaya başladığı tespit edilmekle) aykırı davranılması sebebine dayalı cezai şart isteminin icra takibine konu edildiği anlaşılmış olup öncelikle mahkememizin görevli olup olmadığı noktasında inceleme yapılmıştır.
Bu noktada emsal alınan Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2011/9237 esas, 2013/11258 karar sayılı ilamında; ”…İşçi, işe alındığı andan işten çıkarılacağı ana kadar işverene karşı rekabet yapamaz. Zira söz konusu zaman parçası içinde yapılmış rekabet, sadakat borcuna aykırılık oluşturur. İşçinin İş Kanunu’nun 25/II- b,d ve e bentleri gereğince doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması sadakat borcunun ihlali olarak kabul edilmiş; bu hâlde işverenin iş akdini feshedebileceği gibi tazminat da isteyebileceği hükme bağlanmıştır. Rekabet etmeme borcu ise işçinin öteki borçları gibi her iş sözleşmesi için söz konusu olan borçlardan değildir. İş akdinin devamı süresince işçinin işverenle rekabet etmemesi sadakat borcu içinde yer alan bir yükümlülüktür. Buna karşılık taraflar iş ilişkisi devam ederken sözleşmenin bitiminden sonra işçinin rekabet etmeyeceğine dair bir hükmün iş akdine konulmasını veya bu konuda ayrı bir sözleşme (rekabet yasağı sözleşmesi) yapılmasını kararlaştırabilirler. İş akdi sona erdikten sonra işçinin işverenle rekabet etmeme borcu ancak böyle bir sözleşme ile kararlaştırıldığı takdirde söz konusu olmaktadır (Prof. Dr. S. Süzek, İş Hukuku, Beta Yayınları, 2005, s.277). Bu noktada, iş görme ve sadakat borçları ile rekabet etmeme borcu (rekabet yasağı) arasındaki ayrıma değinilmesinde yarar bulunmaktadır. İş görme ve sadakat borçları, açıkça kararlaştırılmasa bile her iş sözleşmesinde vardır. Rekabet etmeme borcu ise, ancak iş sözleşmesi taraflarının açıkça kararlaştırmaları hâlinde ortaya çıkar. Bundan başka, iş görme ve sadakat borçlarının yerine getirilmesi sadece sözleşmenin yürürlüğü sırasında söz konusudur. Buna karşılık Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olan rekabet etmeme borcu ise iş sözleşmesinden sonraki süre içinde yerine getirilir. Rekabet etmeme yükümüne dair sözleşmenin yazılı şekilde yapılması, iş ve süre ile sınırlandırılmış olması, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye sokmaması ve işçinin reşit olması gerekir. İş sözleşmesi devam ederken, işçinin rekabet sayılacak davranışları ise “doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlar” olup İş Kanunu’nun 25/II-e kapsamına girer ve işveren için haklı nedenle bildirimsiz fesih nedeni oluşturur. Rekabet yasağına aykırı hareket edilmesi hâlinde ise işçi, BK.351. maddesi gereğince zararı tazmin ile mükelleftir ( Çelik Nuri, İş Hukuk Dersleri, Beta Yayınları, 22.Bası, s.136-139; Tunçomağ Kenan, Centel Tankut, İş Hukukunun Esasları, Beta Yayınları, s.101; Mollamahmutoğlu Hamdi, İş Hukuku, Turhan Yayınevi, 2. Bası, s.367; Süzek Sarper, İş Hukuku, Beta Yayınları, 2. Bası, s.276-277). Kanun koyucu bu kuralı rekabet yasağı sözleşmesinin ticarî işletmeyi ilgilendirmesi sebebiyle getirmiş olup; öğretide rekabet yasağı sözleşmesi ile hizmet akdi arasındaki yakın ilişki sebebiyle iş mahkemelerinin görevli olması gerektiği, her hizmet sözleşmesinin mutlaka bir ticarî işletmeyi ilgilendireceğini kabul etmenin mümkün olmadığı, dolayısıyla esnaf düzeyindeki kişinin yaptığı hizmet sözleşmesinde yer alan rekabet yasağının ihlalinden doğan davanın da bu hüküm gereğince mutlak ticarî dava sayılmasının anlamsız olduğu, bu tür bir sözleşmeden doğan uyuşmazlık “öz ticaret hayatına” dair olmadığı gibi çözümünün de ayrı bir uzmanlığı gerektirmeyeceği görüşü de savunulmaktadır (Arkan Sabih, Ticarî İşletme Hukuku, Onuncu Bası, s. 96). ” hususları izah edilmiş olup anılı açıklamalar ışığında iş akdinin devamı sırasında işçinin sadakat borcundan kaynaklanan rekabet etmeme yasağına aykırılık hâlinde, bu tür davalara bakmakla görevli mahkemelerin iş mahkemesi olduğu sonucuna varılmıştır. Bu gerekçeler doğrultusunda huzurdaki davada davalı işçinin rekabet etmeme taahhüdüne iş sözleşmesinin sona ermesinden önceki dönemde (iş sözleşmenin fesih tarihi 10/10/2019 olup davalı işçinin davalı şirket nezdinde 01/10/2019 tarihinde çalışmaya başladığı tespit edilmekle) aykırı davranılması sebebine dayalı cezai şart isteminin icra takibine konu edildiği anlaşılmış olup bu hali ile uyuşmazlığın İş Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılması gerektiği kanaatine varılmakla; HMK’nın 114/1-c ve HMK’nın 115/2 maddesi uyarınca davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine,
2-Kararın istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesine müteakip bu tarihten itibaren istinaf yoluna başvurulması ve istinaf talebinin reddinin kesinleşmesine müteakip iki haftalık süre içinde talep halinde dosyanın görevli … İş Mahkemesi’ne gönderilmesine, süresi içinde gönderilme başvurusunun olmaması halinde davanın açılmamış sayılacağına karar verileceğine,
3-HMK nın 331. maddesi uyarınca harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
4-Dosyanın kanuni süresi içinde gönderilmemesi durumunda talep halinde yargılama gideri ve vekalet ücretinin mahkememizce karara bağlanmasına,
Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize verilecek ya da gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.14/10/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır