Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/177 E. 2021/907 K. 15.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/177 Esas
KARAR NO : 2021/907
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 04/03/2020
KARAR TARİHİ : 15/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle, davalı … – … Ticaret’in müvekkili şirkete borçlandığını, alacağın ticari ilişkiden kaynaklanan somut, gerçek ve borçlu tarafça bilinen likit bir alacak olduğunu, davalının zaman kazanmak ve borcunu Ödemekten kurtulmak amacıyla söz konusu icra takibine itiraz ettiğini müvekkili şirketin, borçlu uhdesinde kalan alacağını tahsil edemediği ve ticari hayatta kullanamadığı için maddi açıdan zarar gördüğünü ve kar kaybına uğradığını belirterek; davalının itirazının iptaline takibin devamına, davalının %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile yasal vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekilince davaya karşı verilen 28.05.2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; müvekkili aleyhine açılan davanın haksız olduğunu, müvekkilinin davalı tarafa hiçbir borcunun bulunmadığını, müvekkili ile davalı arasında ticari ilişkinin olduğunu ve halen devam ettiğini, davacının müvekkiline ayıplı mal teslim ettiğini müvekkilinin karşı tarafla defalarca gerek telefonla ve gerekse yüz yüze yapılan görüşmelerde ayıplı mal teslim ettiğini bu teslim edilen ayıplı kapı kolu kutularını alması gerektiğinin söylenildiğini, yapılan görüşmeler neticesinde davacının müvekkiline indirim yapacağını ve ayıbı kabul etmesi üzerine müvekkilinin 3-4 ay vadeli 10.000 TL lik çek verdiğini, ancak devamında haksız icra takibi yapıldığını, davacı tarafın ayıplı malların halen müvekkilinin deposunda bulunduğunu, hiçbir şekilde kullanılamadığını belirterek; davanın ve tüm taleplerin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; ticari satımdan kaynaklanan açık hesap alacağının tahsili için başlatılmış olan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67.maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatının tahsili talebine ilişkindir.
Alacak istemine dayanak fatura ve irsaliyelerin ibraz edildiği görülmüştür.
Davalı yanın ödeme savunması yönünden çek ödeme ve ibraz bilgileri muhatap bankadan celp edilmiştir.
Mahkememizce dosya kapsamına alınan ….İcra Müdürlüğünün 2019/… esas sayılı dosyası ile; davacı tarafın davalı aleyhine takip başlattığı, 36.719,83 TL Cari Hesap Alacağı 58,85 TL İşlemiş Faiz 36.778,68 TL’nin asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek yıllık %19,50 faiz, icra harç ve giderleri ile avukatlık ücretinin tahsilinin talep edildiği, takibe vaki itiraz üzerine takibin durduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce dosya kapsamına alınan bilirkişi raporunda özetle;
“…Taraflar arasındaki ticari ilişki her iki tarafında kabulündedir.
Davacı tarafça davalı aleyhine 28,01.2019 tarihinde ….İcra Müdürlüğünün 2019/… E. sayılı dosyası ile; 36.719,83 TL Cari Hesap Alacağı, 58,85 TL İşlemiş Faiz olmak üzere toplamda 36.778,68 TL üzerinde icra takibi başlatılmıştır.
Davacı yasal defter kayıtları incelendiğinde davacının davalıdan icra takip tarihi itibariyle alacaklı olarak göründüğü tutarın 36.719,83 TL olduğu tespit edilmiştir.
Davalı tarafça incelemeye yasal defter ve kayıtları ibraz edilmediğinden dava konusu olaylar yönünden herhangi bir inceleme yapılamamıştır.
Davacı tarafça icra takibinde talep edilen alacak dayanağı faturalar aşağıya çıkartılmıştır.
Davacı tarafça talep edilen alacak dayanağı yukarıdaki fatura ve muhteviyatlarının davacı tarafça davalıya tebliğ/teslim edilip edilmediği hususunda yapılan incelemelerde;
-Davacı tarafça incelemeye ibraz edilen faturalar incelendiğinde faturalar üzerinde herhangi bir teslim belgesine rastlanılmadığı,
-Ancak fatura dayanağı irsaliyelerde ise teslim alan kısmında isim ve imzaların yer aldığı görülmüş olup, söz konusu irsaliyelere ait teslim bilgileri fatura ve irsaliyeler karşılaştırılarak aşağıya çıkartılmıştır.
Diğer yandan davalı tarafça davaya karşı verilen cevap dilekçesinde takip konusu alacak dayanağı fatura muhteviyatlarının alınmadığı yönde bir itirazın bulunmadığı, alacak dayanağı fatura muhteviyatlarının ayıplı olduğu hatta ürünlerin hali hazırda depolarında bulunduğu yönde itirazın bulunduğu görülmektedir.
Ancak davalı tarafça alacak dayanağı fatura muhteviyatları malların ayıplı olduğuna dair davacıya yasal süreler içerisinde yapılmış herhangi bir bildirimin dosyaya sunulmadığı görülmüş olup bu hususta takdir yüce mahkemeye aittir.
Netice itibariyle dava konusu alacak dayanağı fatura muhteviyatlarının davacı tarafça davalıya verildiğinin anlaşıldığı ve davacı tarafça talep edilebilecek asıl alacak tutarının 36.719,83 TL olduğu tespit edilmiştir.
İşlemiş faiz talebinin değerlendirilmesi
Davacı taraf icra takibinde işlemiş faiz talep etmiştir. Davacı taraf alacağını tahsil etmek için davalı tarafa takip tarihine kadar herhangi bir ihtarname göndermemiştir. Diğer yandan süresinde ödenmeyen alacaklarla ilgili olarak faiz talep edileceği konusunda taraflar arasında düzenlenmiş herhangi bir imzalı sözleşme veya taraflar arasında bu konuda oluşmuş bir teamül de bulunmamaktadır.
Ancak davacı tarafça davalıya kesilen faturaların 6102 sayılı TTK nın yürürlüğe girdiği tarihten sonra olduğundan işlemiş faiz talebiyle ilgili olarak 6102 sayılı TTK nın 1530/4-b maddesi uyarınca işlemiş faiz hesaplanacaktır. 1530. Md. nin 4-b maddesi aşağıya çıkartılmıştır.
(4) Sözleşmede ödeme günü veya süresi belirtilmemişse veya belirtilen süre beşinci fıkraya aykırı ise, borçlu aşağıdaki sürelerin sonunda ihtara gerek kalmaksızın mütemerrit sayılır ve alacaklı faize hak kazanır:
b) Faturanın veya eş değer ödeme talebinin alınma tarihi belirsizse mal veya hizmetin teslim alınmasını takip eden otuz günlük sürenin sonunda. 6102 sayılı Kanunun 1530/7. Maddesi
Bu madde hükümleri uyarınca alacaklıya yapılan geç ödemelere ilişkin temerrüt faiz oranının sözleşmede öngörülmediği veya ilgili hükümlerin geçersiz olduğu hâllerde uygulanacak faiz oranını ve alacağın tahsili masrafları için talep edilebilecek asgari giderim tutarını Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası her yıl ocak ayında İlan eder. Faiz oranı, 4/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunda öngörülen ticari işlere uygulanacak gecikme faizi oranından en az yüzde sekiz fazla olmalıdır. Şeklinde düzenlenmiştir.
Davacı tarafça davalıya fatura muhteviyatı hizmetlerin irsaliye tarihlerinde teslim edildiği anlaşıldığından, 1530. Maddenin 4-b maddesine göre temerrüt tarihleri fatura bazında aşağıdaki şekilde tespit edilmiştir.
İcra takip tarihi ise 28.01.2019 olup işlemiş faiz hesabı (ana para * gün sayısı * faiz oranı)/36.000 formülüne göre aşağıdaki şekilde yapılmıştır.
İlgili dönemde TCMB avans faiz oranı %19,50 olarak tespit edilmiştir.
Yukarıda yapılan hesaplamalardan da anlaşılacağı üzere davacı tarafça talep edilebilecek asıl alacak + işlemiş faiz tutarı toplamı 36.719,83 + 1.451,29= 38.171,12 TL olarak hesaplanmıştır.
Ancak davacı tarafça icra takibinde; 36.719,83 TL Cari Hesap Alacağı, 58,85 TL İşlemiş Faiz olmak üzere toplamda 36.778,68 TL talep edildiğinden taleple bağlılık ilkesi talep tutarı kadar talep edebileceği kanaatine varılmıştır.
SONUÇ:
Rapor içerisinde belirtildiği üzere;
1-Taraflar arasındaki ticari ilişkinin her iki tarafında kabulünde olduğu,
2-Davacı tarafça incelemeye ibraz edilen; 2018 ve 2019 yılları yasal defterlerinin E-D e iter tabi olduğu, E-Deftere tabi yevmiye ve Kebir defterlerinin E-Beratlarının yasal süresinde verildiği, tasdike tabi Envanter defterlerinin ise açılış tasdiklerinin yasal süresinde yaptırıldığı,
3-Davalı tarafça yasal defter ve kayıtları incelemeye ibraz edilmediği, bu nedenle dava konusu olaylar yönünden davalı yasal defter kayıtları üzerinde herhangi bir inceleme yapılamadığı,
4-Davalı tarafça davalıya kesilen fatura ve muhteviyatlarının davacı tarafça davalıya verildiğinin incelemeye sunulan alacak konusu fatura dayanağı irsaliyeler üzerindeki isim ve imzalardan ve davalının davaya karşı vermiş olduğu cevap dilekçesinden anlaşıldığı,
5-Davalının ayıp iddiası ile ilgili olarak dosyaya herhangi bir bilgi ve belgenin sunulmadığı, davalının ayıp iddiasının sayın mahkemenin tekdirlerinde olduğu,
6-Açıklamalar neticesinde davacı tarafça talep edilebilecek asıl alacak + işlemiş faiz tutarının 36.719,83 TL asıl alacak, 1.451,29 TL işlemiş faiz olmak üzere toplamda 38.171,12 TL olarak hesaplandığı,
7-Davacı tarafça icra takibinde; 36.719,83 TL asıl alacak, 58,85 TL işlemiş faiz olmak üzere toplamda 36.778,68-TL talep edildiği, taleple bağlılık ilkesi talep tutarı kadar talep edebileceği… ” yönünde mütalaada bulunulduğu görülmüştür.
Huzurdaki davada; yanlar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadığından cari hesap ilişkisinin değil açık hesap ilişkisinin bulunduğu, ticari satım ilişkisinden kaynaklanan açık hesap alacağının tahsili için başlatılmış olan ilamsız icra takibine asıl alacak yönünden itirazın iptali isteminin mevcut olduğu, hukuki ilişkinin ve mal tesliminin davalının kabulünde olup ayıp ve ödeme (vadeli çek) savunmasını ileri sürdüğü görülmüş olup Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi ışığında davacının alacak miktarını, davalının ise ayıp ve kısmi ödeme savunmasını ispat ile yükümlü oldukları sonucuna varılması gerekmiştir. Yargılama kapsamında toplanan tüm delillerin değerlendirilmesi ve tüm dosya kapsamında edinilen vicdani kanaat gereğince; davacı tarafın anılı alacak istemi ile başlattığı icra takibinin, davalı yanın ödeme emrinin tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde vaki itirazı nedeniyle durduğu, itirazın iptali davasının kanuni süre içerisinde ikame edildiği, davalı yanın ticari defterlerin ibrazı için mahkememizce çıkarılan meşruhatlı tebligatın tebliğine rağmen ticari defterlerini ve sair herhangi bir delili dosyaya ibraz etmediği tespit edilmiştir. Nitekim 6100 sayılı HMK’nın 222. maddesi; “(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi gerekir… (22/07/2020) ” hükmünü içermekte olup tatbiki gereken usul düzenlemesi gereğince davalı tarafın mahkememizce ibrazdan kaçınılmış sayılacağı ihtarı ile verilen süre içerisinde ticari defterlerini ibraz etmemekle davacı ticari defterlerindeki kayıtların davacı lehine delil teşkil ettiği, davacı yanın anılı delilini hükümden düşürecek şekilde davalı yanca aksi yönde delil ibraz edilmediği anlaşılmıştır. Bu sebeple yalnızca davacı tarafın ticari defterleri üzerinde mali müşavir bilirkişi marifetiyle inceleme yapılabildiği, mahkememizce görevlendirilen bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun, ayrıntılı ve gerekçeli olarak hazırlamakla hükme esas alınmaya elverişli olduğu, ibraz edilen ticari defterlerin kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş olduğu, açılış ve kapanış tasdiklerinin yaptırıldığı ve defter kayıtlarının birbirini doğruladığı, ibraz edilen ticari defterlerin delil vasfını haiz olduğu, davacı tarafın takibe konu alacak istemine dayalı faturaların davacı ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, defter kayıtları kapsamında davacının takip tarihi itibari ile 36.719,83-TL alacaklı göründüğü anlaşılmıştır. Anılı tespitler ışığında; satım hukuki ilişkisinin ve mal tesliminin davalının kabulünde olduğu da gözetildiğinde takip tarihi itibari ile davacı yanın ticari defterlerinde kayıtlı 36.719,83-TL yönünden davalıdan açık hesap alacağının mevcut olduğu saptanmıştır.
Davalı tarafın cevap dilekçesinin içeriğinde, teslim edilen mallardaki ayıp savunmasını ileri sürmekle birlikte tanık, bilirkişi, yemin deliline açıkça dayanılmadığı görülmüştür. Nitekim HMK’nın “Cevap dilekçesinin içeriği” başlıklı 129/1-d-e. maddelerine göre cevap dilekçesinde; davalının savunmasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri ile savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin bildirilmesi gerekmektedir. Bu husus davalının savunmasını somutlaştırma yükünün gereğidir. Davalı da davacı gibi yazılı delillerini cevap dilekçesine ekleyerek mahkemeye vermeli ve başka yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayıcı açıklamalarda bulunmalıdır. (Pekcanıtez, Pekcanıtez Usul, s.1237-1239)
HMK’nın 140. maddesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere; taraflar, delil olarak dayandıkları belgeleri dilekçelerine ekleyerek vermek ya da başka yerden getirilecekse, bunu belirtmek zorundadırlar. Bu kapsamda delillerin dava ve cevap dilekçelerinde belirtilmesi, dilekçelerinde belirtikleri delillerin en geç ön inceleme duruşmasında mahkemeye sunulması, başka bir yerden getirtilecek olması hâlinde delillerin toplanması için gerekli işlemlerin yapılması gerekmektedir. Dolayısıyla dava ve cevap dilekçelerinin verilmesinden sonra tarafların iddia ve savunmalarını kanıtlayıcı delil bildirmeleri mümkün değildir. Her ne kadar HMK’nın “Sonradan delil gösterilmesi” başlıklı 145. maddesine göre; taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler. Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir. ” hükmü mevcut ise de sözü edilen maddede tarafların Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremeyeceklerine ilişkin olarak getirilen istisnanın dava ve cevap dilekçelerinde hiç delil belirtmeyen, ön inceleme aşamasında da delillerini sunmayan veya toplanması için gerekli işlemleri yapmayan tarafların tahkikat aşamasında delil bildirme haklarının olduğu şeklinde anlaşılması mümkün değildir. Anılı 145. maddenin gerekçesinde, “Uygulamada, davaların uzamasının temel sebeplerinden birinin de gereksiz yere yeni delil sunulması ve bu konuda taraflara verilen sürelere uyulmaması olduğunun bilindiği, maddenin ilk fıkrasıyla, Kanunda belirtilen sürelerden sonra, davada yeni delil sunulmasının yasak olduğunun kural olarak benimsendiği, fakat iki istisnanın kabul edildiği, bunun için; yeni delil sunulması talebinin yargılamayı geciktirme amacı taşımaması veya delilin süresinde sunulmamasının ilgili tarafın kusuru dışında bir sebebe dayanması hâlinde, hâkimin gerekçesini de belirtmek şartıyla, yeni delil sunulmasına izin verebileceği, bu şekilde delil sunma kuralına istisna getirilmesinin hukuki dinlenme hakkının tabii bir sonucu olduğu” belirtilmiştir. Tahkikatın amacı, kural olarak delil toplamak değil, delilleri incelemek ve değerlendirmektir; aksi hâlde tahkikat tamamlanamaz ve yargılama uzar. Bu sebeple 145. maddede belirtilen ve tarafın etki alanı dışında kalan çok özel durumlar dışında, sonradan delil sunulması hâlinde bu deliller dikkate alınmamalıdır. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; 6100 sayılı HMK’nın sistematiği içinde; tahkikat aşamasına geçilmeden evvel tarafların uyuşmazlıkların çözümü için ileri sürdükleri delillerin daha işin başında belirlenerek tahkikatın etkin bir şekilde yapılmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Yargılamanın etkin ve makul bir süre içinde bitirilmesi için delil gösterilmesi dilekçelerin teatisi (dava, cevap) aşamasına hasredilmiştir. Buna göre, HMK’nın 145. maddesi ile getirilen istisnanın, dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesi aşamasında herhangi bir delil bildirmeyen davacı veya davalıya ön inceleme duruşmasında delillerini bildirmesi için yeni bir süre verilmesine imkân tanınmasını içermemektedir. (Emsal ilam: Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/2-2422 E. 2019/650 K. sayılı ilamı) Anılı açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; cevap dilekçesinde hiçbir delil belirtmeyen, ön inceleme duruşmasına katılmayan, ön inceleme duruşma zaptının tebliğine karşın delillerini ibraz etmeyen davalının, tahkikat aşamasında tanık deliline başvurmasına kanuni düzenlemeler ve davacının açık muvafakatinin de bulunmadığı hususları karşısında cevaz verilemeyeceği anlaşılmıştır. Bu hali ile ayıplı mal savunmasının tanık, bilirkişi, yemin deliline başvurulmaması nedeni ile ispata muhtaç kaldığı sonucuna varılması gerekmiştir.
Yargılama sırasında davalının cevap dilekçesinde betimlediği ödeme savunmasının somutlaştırılması üzerine çekin ödeme ve ibraz bilgileri celp edilmiş olup davalının davacıya ciro ettiği, dava tarihinden sonra ödemenin gerçekleştiği, … Bankası’na ait, 31/08/2020 tarihli 10.000TL’lik çekin ödenmesi kapsamında farklı bir hukuki ilişki bulunmadığı saptanan taraflar arasındaki açık hesap ilişkisine mahsuben yapıldığı sonucuna varılan anılı çek ödemesinin hükmün infazı sırasında icra müdürlüğünce gözetilmesinin gerektiği anlaşılmıştır. (Emsal içtihatlar: Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2018/3528 esas, 2019/5429 karar sayılı ilamı, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2018/1264 esas, 2019/3974 karar sayılı ilamı.) Son olarak alacağın faturalara dayalı olup bu hali ile likit olduğu görülmekle; davanın kabulüne, davacı yararına %20 icra inkar tazminatına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile,
…. İcra Müdürlüğünün 2019/… esas sayılı takip dosyasında, takip tarihi itibari ile davacının davalıdan 36.719,83-TL alacaklı olduğunun tespiti ile bu miktara vaki itirazın iptali ile takibin, asıl alacak 36.719,83-TL takip tarihinden itibaren yıllık %19,50 oranını geçmemek üzere değişen oranlarda avans faizi uygulanmak sureti ile takibin diğer kayıt ve şartlarla aynen devamına, dava tarihinden sonrasına ait olan 31/08/2020 keşide tarihli … Bankası … Şubesi’ne ait 4717670 seri numaralı 10.000,00-TL bedelli davalının davacıya ciro ettiği görülen çekin tahsil edilmiş olması nedeniyle 10.000,00-TL çek bedelinin hükmün infazı aşamasında icra müdürlüğünce nazara alınmasına,
2-Alacağın % 20’si oranındaki 7.343,96-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3- Kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan 2.508,33-TL karar-ilam harcından, davacı tarafça peşin yatırılan 543,20-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.965,13- TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydedilmesine,
4-Dava tam kabul ile sonuçlandığından, davacı tarafça yapılan 793,70- TL yargılama giderinin, davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
5- Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 5.507,97-TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya ödenmesine,
6-Dava tam kabul ile sonuçlandığından, davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
8-Devletçe karşılanan 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin, davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydedilmesine,
9- Davacı tarafça peşin yatırılan 543,20-TL harç ile 54,40-TL başvuru harcı olmak üzere toplam 597,60- TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle … Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.15/12/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır