Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/17 E. 2020/204 K. 12.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/17 Esas
KARAR NO : 2020/204

DAVA : İflas (İflasın Açılması)
DAVA TARİHİ : 07/11/2012
KARAR TARİHİ : 12/03/2020
Mahkememizde görülmekte olan İflas (İflasın Açılması) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 7.9.2007 tarihinde yürürlüğe giren Dağıtım Sözleşmesinin davalı şirketin 26.10.2010 tarihli yazısıyla 31.12.2010 tarihine kadar 14.12.2010 tarihli yazısı ile 31.3.2011 tarihine kadar uzattığını, sözleşmenin uzayan dönemlerinde davalı tarafın, müvekkili şirketi satın alma talebinde bulunduğunu, uzayan dönemlerde müvekkil şirketin davalı taraf için bütün satış ve dağıtım ağını faaliyette tuttuğunu ve sözleşmenin devam edeceğine dair inancı da kuvvetlendirdiğini, davalı tarafın bahsi geçen sözleşme konusu ürünleri tedarik edememesi nedeniyle müvekkilinin iş kaybına ve maddi zarara uğradığı, davalı tarafın talebiyle davalı taraf adına harcamalar yaptığını, piyasaya indirimli ve ücretsiz ürünler verdiğini ve bunların nakliye masraflarını karşıladığını ancak bu harcamaları davalı taraftan geri alamadığını, taraflarınca başlatılan icra takipleri ile talep edilen tutarların hukuka uygun ve haklı olduğunu, müvekkilinin davalı taraf ile sözleşme akdettiği 2007 yılında, dağıtımını yaptığı tüm içki markaları ile olan sözleşmelerini feshettiğini ve depolarındaki diğer firmalara ait ürünleri de iade ettiğini, taraflar arasında yapılan sözleşme görüşmelerinde…markaları dışında aynı kategoride başka markaların dağıtımının yapılmaması ön şartının getirildiğini ancak davalı tarafın kendi kusuru ile sözleşmenin son döneminde yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davalı taraf hakkında Gümrük Müfettişleri tarafından düzenlenen inceleme raporları ile yurt içine sattıkları malı düşük fiyattan göstererek bu fiyatın üzerinden alınan % 18 KDV ve % 275,6 ÖTV’ nin de düşük hesaplanmasına ve vergi kaybına neden olduklarının tespit edildiğini, dayanak olarak davalı tarafın gümrüksüz satış fiyatlarının gösterildiğini, davalı tarafın aynı mali vergisiz gümrüksüz satış mağazalarına 3 kat daha yüksek fiyattan; yurt içi piyasaya ise üçte bir daha düşük fiyattan sattıkları gerekçesi ile yüksek miktarda vergi cezaları düzenlendiğini, yapılan yargılamalar neticesi 2009 yılı sonlarında davaların kesinleştiğini, sektöründe dünyanın önde gelen firmalarından biri olarak kabul edilen davalı tarafın bu davalar neticesinde gümrük ve vergi borçlarını ödememe yolunu tercih ederek 2010 yılında Türkiye’ye içki ithal edemez duruma geldiklerini,müvekkilinin dağıtım yaptığı döneme ilişkin alacaklarının ödenmediğini, bu döneme ilişkin 6 adet faturanın davalı tarafa tebliğ edildiğini ancak bu faturaların müvekkiline iade edildiğini,faturaların 31.12.2010 tarihinde tutarının 352.637,02 TL; 21.12.2011 tarihli 3.540.000,00 TL; 21.12.2011 tarihli 882.087,76 TL; 21.12.2011 tarihinde 8.715,03 TL; 21.12.2011 tarihinde 288.910,24 TL; 21.12.2011 tarihinde 1.840.800,00 TL olup, bu faturaların İstanbul … İcra Müdürlüğünün 2012/7930, 1370, 1370, 1370, 1370, 1370 esas sayılı takip dosyalarında takibe konu edildiğini, 31.12.2010 tarihli faturanın davalı tarafa ait ürünlerin müvekkili tarafından satış ve dağıtımının yapılması nedeniyle zincir mağazalar tarafından müvekkili adına düzenlenen fatura tutarları olduğunu, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 9.10. maddesinde, ürünlerin promosyon ve pazarlama masraflarının … tarafından karşılanacağının kararlaştırıldığını, müvekkili tarafından dağıtımı yapılan davalı tarafa ait ürünler ile ilgili olarak zincir mağazalara çeşitli adlar ile ödemelerin yapıldığını, bu ödemelerin sözleşmenin başlangıcından itibaren davalı tarafça ödendiğini,ancak taraflar arasında akdedilen sözleşmenin bir uzatım devresinde bu bedellerin ödenmediğini, bu hususun davalı taraf adına zincir mağazalar ile akdedilen sözleşmelerin ve müvekkilinin ticari defterlerinin incelenmesi ile ortaya çıkacağını, 21.12.2011 tarihli … nolu faturanın davalı tarafın müvekkiline dağıtımı yapılmak üzere ürün tedarik edememesinden ve davalı tarafın kusuruyla müvekkilinin satış yapamamasından kaynaklanan zararı ihtiva ettiğini, 21.12.2011 tarihli … nolu fatura ile, 5 cl hacmindeki minyatür ürünlerin piyasa koşulları gereğince liste fiyatından daha yüksek fiyata satılarak daha yüksek kazancın elde edilmesine rağmen davalı tarafın baskısıyla müvekkilinin elde ettiği ekstra karın müvekkiline ödenmediğini ve bu işlemler nedeniyle 31.12.2008-5.1.2011 arasında müvekkilinin zararının 747.532,00 TL olduğunu ve davalının talebi nedeniyle uğranılan zararın davalı tarafça karşılanmadığını, 21.12.2011 tarihli … sayılı faturanın satış kampanyaları için sevk edilen bedelsiz 31.301 litre ürünün nakliye masraflarının 8.715,03 TL olup, müvekkili tarafından ödendiğini ancak bu bedelin de davalı tarafça karşılanmadığını, 21.12.2011 tarihli… tarihli fatura ile davalı tarafın talebi ve yönlendirilmesiyle ürünlerinin satışının artmasını sağlamak amacıyla müşterilere ücretsiz ürünler verildiğini, oysa davalı tarafın talebi gereği ürünlerin bedelsiz olarak verilmeseydi bu ürünlerin müvekkili tarafından satılması sonucunda 244.839,19 TL kar elde edileceği ve davalı tarafın sebebiyet verdiği bu zararın giderilmediğini, 21.12.2011 tarihli … fatura nolu 1.840.800 TL tutarlı faturanın konusu alacağın kaynağının davalı tarafça, 21.12.2011 tarihli … nolu faturanın davalı tarafın müvekkiline dağıtımı yapılmak üzere ürün tedarik edememesinden ve davalı tarafın kusuruyla müvekkilinin satış yapamamasından kaynaklanan zarara ilişkin olduğunu ve ürün tedarik edilmemesi nedeniyle iş yapılamamasına rağmen müvekkili tarafından katlanılan giderler ile istihdam edilen personele ilişkin maliyetler olduğunu beyanla davalı hakkında açıklanan nedenlerle, İstanbul .. İcra Müdürlüğünün 2012/7930 esas ve 2012/1370 esas sayılı dosyalarında iflas yoluyla takibe girişildiğini ve davalının takibe haksız itiraz ettiğini belirterek vaki itirazlarının hukuka aykırılığının tespiti ve kaldırılması suretiyle iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili mahkememize vermiş olduğu 4.1.2013 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davanın değeri üzerinden harç ödenmediğini, eksik harcın ikmal edilmeden davaya devam edilemeyeceğini, davacı ile müvekkili arasında satış ve pazarlamaya ilişkin dağıtım sözleşmesi aktedildiğini, 26.10.2010 tarihinde karşılıklı anlaşma ile sözleşmenin 31.12.2010 tarihine kadar yine 14.12.2010 tarihinde yapılan anlaşma ile de sözleşmenin 31.3.2011 tarihine kadar uzatılmasına karar verildiğini ve bu tarih itibariyle sözleşmenin kendiliğinden sona erdiğini, taraflar arasındaki sözleşmede 25.2. maddesi ile, İsviçre Cenevre ICC Tahkim Mahkemesi’nin yetkili ve görevli mahkeme olarak kabul edildiğini ve davacı yanın tahkim şartına aykırı olarak İstanbul İcra Müdürlüğü nezdinde iflas takibine geçtiğini, iflas takibinde yetki ile iflas davasındaki yetkinin birbirinden ayrı olduğunu, iflas davasındaki yetkiden farklı olarak iflas takibindeki yetkinin kamu düzeninden olmadığını ve tahkim şartının iflas takibine ilişkin geçerli olduğunu, davacının tahkim yoluna başvurmayarak iflas yolu ile takip yapmak suretiyle tahkim şartını bertaraf etmeye çalıştığını, müvekkilinin ürün tedarik etmediğinden bahisle davacının iş kaybına ve maddi zarara uğradığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, davacının basiretli tacir gibi davranmadığını, sözleşmeye bağlılık ilkesine uymadığını, müvekkilinin sözleşme imzalanmadan önce gerekli riskler konusunda davacıya bilgi verdiğini ve bu hususu da sözleşmeye derc ettiğini, müvekkilinin alkollü içkilerin ithalatında yaşanabilecek muhtemel sıkıntılar ile ilgili davacıyı bilgilendirdiğini, davacının sözleşmedeki bu yöndeki hükümlere herhangi bir çekince koymadığını,davacı tarafça düzenlenen faturaların sözleşme hükümlerine aykırı olduğunu,davacıda sözleşmenin uzayacağı yönünde müvekkilince herhangi bir güven oluşturulmadığını,yapılan e-mail yazışmalarında aksine ortaya çıkabilecek risklerin bildirildiğini belirterek haksız ve mesnetsiz davanın reddini savunmuştur.
HSYK’ nın … tarih ve 1876 sayılı müstemir yetkilere ilişkin kararı gereğince, Kapatılan İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin dosyası mahkememize devredilmiştir.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip, celbi gerekli deliller celp edilerek dosyamız arasına girmiştir.
Mahkememiz dosyasının delillerini, İstanbul … İcra Müdürlüğünün 2012/1370 ve 7930 esas sayılı takip dosyaları, taraflar arasında düzenlenen 7.9.2007 tarihli Dağıtım Sözleşmesi, faturalar, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu alınan bilirkişi kök ve ek raporlarlar, cevabi yazılar, oluşturmaktadır.
Celp ve tetkik edilen İstanbul… İcra Müdürlüğünün 2012/7930 esas sayılı takip dosyasında, …A.Ş tarafından borçlu … A.Ş aleyhine 10.5.2012 tarihinde, 352.637,02 TL asıl alacak, 12.318,14 TL işlemiş faizi olmak üzere toplam 364.955,16 TL üzerinden iflas yoluyla takip yapıldığı, davalı yanın yasal süre içinde sunmuş olduğu itiraz dilekçesi ile takibe ve ödeme emrine, borca ve ferilerine itiraz ettiği, itiraz üzerine takibin durdurulduğu anlaşılmaktadır.
İstanbul … İcra Müdürlüğünün 2012,1370 esas sayılı takip dosyasında, alacaklı… A.Ş tarafından borçlu…A.Ş aleyhine 21.12.20111 tarihli 5 adet fatura bedeli olan 6.560.513,03 TL asıl alacak üzerinden iflas yoluyla takip yapıldığı, davalı yanın yasal süre içinde sunmuş olduğu itiraz dilekçesi ile takibe ve ödeme emrine, borca ve ferilerine itiraz ettiği, itiraz üzerine takibin durdurulduğu anlaşılmaktadır.
Davalı tarafça harca vaki itirazı; iflas davasının maktu harca tabi olması nedeniyle yerinde görülmemiştir.
Mahkememizce davalı yanın öncelikle Cenevre ICC Mahkemeleri’nin yetkili olduğu yönündeki tahkim ve yetkiye vaki itirazı incelenmiştir.
Davalı yan herne kadar iflas davasındaki yetki ile icra dairesinin yetkisinin birbirinden müstakil olduğu ve icra dairesinin yetkisinin kamu düzeninden olmadığından bahisle yetki itirazında bulunmuş ise de, “Yüksek Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 13/10/2005 gün ve 2005/5976 esas, 2005/10004 karar sayılı ilamında da işaret olunduğu üzere iflasta tahkim itirazı dinlenmeyeceğinden ve sicil adresi ticaret mahkemesinin kamu düzenine ilişkin ve kesin olmakla yerinde görülmeyen tahkim itirazının reddine karar verildi, tefimle açık yargılamaya devam olundu.” gerekçesi ile yetki itirazı yerinde görülmemiştir.
Davalı vekilleri yargılama aşamasında dosyamıza ibraz ettikleri 04/10/2013 tarihli dilekçelerinde iflas davalarına Yüksek Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nun kararı ile 23. Hukuk Dairesinin görevlendirildiğini ve anılı dairesinin İst. … ATM’nin benzer nitelikteki bir kararını temyizen incelemesi neticesinde verdiği 2012/4732 esas, 2013/255 karar sayılı ilamında;” davalı şirketin ihtilafta İngiltere Mahkemelerini yetkili kıldıkları yönündeki itirazına rağmen” bu itiraz reddedilerek iflas kararı verilen yerel mahkemenin kararını sair temyiz itirazlarını dahi incelemeksizin borç miktarının belirlenmesi bakımından İngiliz mahkemelerinin yetkili olduğu gerekçesi ile bozduğunu belirterek bu emsal karar doğrultunda Cenevre ICC Mahkemeleri’nin yetkili olduğu yönündeki tahkim ve yetkiye vaki itirazının reddine dair ara karardan rücu edilmesine ilişkin talebi, mahkememizce irdelenerek; “Taraflar arasındaki sözleşmede İngiliz ve yabancı bir mahkemenin yetkisine ilişkin yetki anlaşması bulunmadğı gibi Türk Hukukunun uygulanacağı hüküm altına alındığından ve Türk hukukunda iflasta tahkim şartına itibar edileceyeceğinden yerinde görülmeyen rücu isteminin reddine,” karar verilerek dosyanın esastan incelenmesine devam edilmiştir.
Mahkememizce iflas avansı ikmal ettirilmiş ve gerekli ilanlar yaptırılmıştır.
Mahkememizce dosya üzerinde iddia ve savunma doğrultusunda İstanbul Üni. Hukuk Fakültesi Öğretim üyesi Prof. Dr. …; Sektör bilirkişisi …; Marmara Üniversitesi İktisadi ve idari bilimler Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. … marifeti ile inceleme icra edilerek konuya ilişkin 26.12.2013 tarihli rapor teminle dosyamız arasına katılmıştır.
Bilirkişiler, mahkememize vermiş oldukları 26.12.2013 tarihli bilirkişi raporunda özetle;
“Dava Konusu Uyuşmazlık Çerçevesinde Genel Tespitler:
Davacı Şirketin Dava Konusu İcra Takipleri :
Davacı şirket tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün 2012/1370 E. sayılı dosyası üzerinden davalı aleyhine yapıldığı anlaşılan 30.01.2012 tarihli icra takibinde davacı şirket tarafından davalıdan 6.560.513,03 TL tutarındaki alacağın, takip tarihinden itibaren, asıl alacağa 3095 sayılı Kanun uyarınca işleyecek %17,75 oranında ticari temerrüt faizi, icra gideri ve avukatlık ücreti ile birlikte B.K.’nun 84. maddesi uyarınca yapılacak kısmi ödemelerin öncelikle faiz ve giderlere mahsubuyla tahsili talep edilmiştir.
Dava konusu icra takibinde dayanak olarak 21.12.2011 tarihli 5 fatura gösterilirken, iflas yoluyla adi takibin seçildiği görünmektedir.
Davalı vekilinin takip dosyasına sunulu 02.03.2012 tarihli itiraz dilekçesinde özetle; “Alacaklı olduğu iddiasında olan firmanın, toplam 6.560.513,03 TL bedelli 5 adet fatura düzenleyerek müvekkil şirkete gönderdiği; ne sözleşmesel, ne de hukuki bir dayanağı olmayan bu faturalara süresinde itiraz edilerek Beşiktaş … Noterliği’nin 03.01.2012 tarih ve … yev. no.lu ihtarı ile alacak iddiasında bulunan firmaya iade edildiği ancak buna rağmen bu faturaların icra takibine konu edildiği; ilgili firmanın bu iddiasını taraflar arasındaki ticari ilişkiyi düzenleyen sözleşme hükümlerine dayandırdığı ve sözleşmenin 25.2. maddesine göre İstanbul İcra Mdr.lüğünün yetkili olmadığı; işbu sözleşmenin 31.03.2011 ’de Sözleşmeye uygun şekilde sona erdirildiği; takibe konıı faturaların hukuken ve sözleşmeye göre hiçbir haklı dayanağının bulunmadığı; …” hususlarını beyanla borca, takibe itiraz ederek, takibin durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı şirket tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün 2012/7930 E. sayılı dosyası üzerinden davalı aleyhine yapıldığı anlaşılan 10.05.2012 tarihli icra takibinde davacı şirket tarafından davalıdan asıl alacak 352.637,02 TL İşlemiş Faiz 12.318,14 TL tutarındaki alacağın takip tarihinden (07.04.2011) itibaren, asıl alacağa işleyecek ticari temerrüt faizi, icra gideri ve avukatlık ücreti ile birlikte B.K.’nun 84. maddesi uyarınca yapılacak kısmi ödemelerin öncelikle faiz ve giderlere mahsubuyla tahsili talep edilmiştir. Dava konusu icra takibinde dayanak olarak 31.12.2010 tarihli ve … sayılı fatura gösterilirken, iflas yoluyla adi takibin seçildiği görünmektedir.
Davalı vekilinin takip dosyasına sunulu 21.05.2012 tarihli itiraz dilekçesinde özetle; “Alacaklı olduğu iddiasında olan firmanın, … zincir mağaza giderlerinin yansıtılması adı altında 352.637,02 TL bedelli fatura düzenleyerek müvekkil şirkete gönderdiği; ne sözleşmesel, ne de hukuki bir dayanağı olmayan bu faturanın müteaddit defalar müvekkili şirkete gönderildiği; süresinde itiraz edilerek alacak iddiasında bulunan firmaya iade edildiği ancak buna rağmen bu faturanın icra takibine konu edildiği; ilgili firmanın bu iddiasını taraflar arasındaki ticari ilişkiyi düzenleyen sözleşme hükümlerine dayandırdığı ve sözleşmenin 25.2. maddesine göre İstanbul İcra Mdr.lüğü’nün yetkili olmadığı; işbu sözleşmenin 31.03.2011 ‘de Sözleşmeye uygun şekilde sona erdirildiği; takibe konu faturaların hukuken ve sözleşmeye göre hiçbir haklı dayanağının bulunmadığı; …” hususlarını beyanla takibe itiraz ederek, takibin durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflar Arasındaki Sözleşme Hükümleri: Davacı şirket ile…A.Ş. arasında ‘’Dağıtım Sözleşmesi”nin imzalandığı ve süresinin 3 yıl olarak belirlendiği tartışmasız görünmektedir. Taraflar arasında imzalanan 07.09.2007 tarih ve 17.10.2007 yürürlük tarihli sözleşmenin, 31.12.2010 tarihine, daha sonra da 31.03.2011 tarihine kadar olmak üzere iki kez uzatıldığı da anlaşılmaktadır.
Dava konusu sözleşmenin, taraflar arasındaki uyuşmazlık çerçevesinde ilgili görünen maddeleri özetle : Bu anlaşma tarihi itibarıyla,…Türkiye Cumhuriyeti mercileri ile Bölgede satılan bazı ürünlerin ithal değerinin belirlenmesi ve bunlar için ödenecek harcın hesaplanmasında kullanılan yöntemle ilgili ihtilaf halindedir ve yargı süreci devam etmektedir (“İhtilaf’).Madde 3- Süre :Bu anlaşma Başlangıç Tarihi itibarıyla yürürlüğe girer ve Madde 15’te erken fesih hükümleri saklı kalmak koşuluyla üç (3) yıllık bir süre boyunca yürürlükte kalacak olup bu sürenin sonunda bu Anlaşma herhangi bir diğer bildirime gerek olmaksızın otomatik olarak sona erecektir. Bu anlaşmanın herhangi bir şekilde yenilenmesi ya da uzatılması için bu Anlaşma taraflarının yazılı rızalarının olması gerekir. Madde 4- Risk ve Yetki : Dağıtıcı: …adına herhangi bir satış yada satın alma gerçekleştirmeyecek, herhangi bir yükümlülük altına girmeyecek ve üçüncü şahıslarla … için bağlayıcı olabilecek herhangi bir işleme girişmeyecektir. Madde 7.4- Tedarik: Madde 7.5 ve Madde 2.3 hükümleri saklı kalmak kaydıyla, … Ürünleri Dağıtıcının siparişlerine uygun olarak Dağıtıcıya tedarik etmek için elinden gelen tüm gayreti gösterecektir ancak: 7.4.3. … gönderme yada teslimat günleri ile ilgili olarak herhangi bir teminat yada garanti vermez ve Ürünlerin geç teslim edilmesi yada teslim edilememesinden ötürü Dağıtıcının maruz kaldığı zararla ilgili herhangi bir sorumluluk kabul etmez. Madde 9- Distribütörün Satış ve Pazarlama Yükümlülükleri …’nun Madde 9.10’da belirtilen yükümlülüklerine aykırı olmamak kaydıyla, Dağıtıcı her türlü ticari pazarlama faaliyeti, promosyonlar yada … ’nun makul çerçevede talep edeceği diğer hizmetleri ile ilgili olarak montaj, ambalajlama, dağıtım ve uygulama için makul çerçevede talep edilen tüm kaynak ve personeli sunacaktır (“Ticari Faaliyetler”). … Ticari Faaliyetlerle ilgili montaj ve ambalajlama işleri için değişik zamanlarda gerekli olan personeli ilgili masrafları karşılayacak olmakla birlikte Dağıtıcı Ticari Faaliyetleri masrafları kendisine ait olmak üzere dağıtacak ve uygulayacaktır.Şüpheye yer vermemek için, Ürünlerin Bölge içerisinde her türlü kanal üzerinden her türlü pazarlama ve reklamı (Ürünlerin promosyonu yada diğer konularla ilgili her türlü metinlerin dağıtımı da dahil) için … ’nun önceden yazılı onayı alınmalıdır. Ürünlerin pazarlama ve promosyon masrafları …tarafından karşılanacaktır. Dağıtıcı …’mın aylık maliyetlerini gösteren bir faturayı (her türlü ayrıntı, destekleyici belge ve tüm tedarikçi faturaları ile birlikte), … tarafından Dağıtıcıya geri ödenmesi için …’nun onayına sunar. Aşağıda belirtilen hükümler saklı kalmak kaydıyla, … faturayı aldıktan sonraki 10 gün içerisinde onaylayacak ve faturada belirtilen tutarı onay tarihinden sonraki 45 gün içerisinde ödeyecektir. Faturanın herhangi bir kısmına Diageo tarafından itiraz edilmesi halinde,… faturayı aldıktan sonraki 10 gün içerisinde Dağıtıcıya bu konuda bir bildirim gönderecek ve ihtilaf konusu taraflar arasında halledilinceye dek ödemeyi yapmama hakkına sahip olacaktır. Fiyatlandırma:…değişik zamanlarda Dağıtıcıya tavsiye edilen yeniden satış ve maksimum yeniden satış fiyatları da dahil olmak üzere Ürünlerin marka pozisyonlandırması ile ilgili tavsiyelerde bulunacak olmakla birlikte Dağıtıcı ürünleri müşterilerine tamamen kendisinin belirleyeceği fiyatlar üzerinden satma hakkına sahip olacak ancak bu fiyatlar … tarafından daha önceden Dağıtıcı ’ya bildirilen maksimum satış fiyatının üzerinde olmayacaktır. Madde 15- Fesih/ Taraflardan Herhangi Birince Fesih : Taraflardan her biri Diageo’nun bu anlaşma kapsamındaki önemli yükümlülüklerini İhtilafın doğrudan sonucu olarak yerine getirememesi halinde bu anlaşmayı derhal feshedebilir. Bununla birlikte bu tür bir durum bu anlaşmayı ihlal olarak kabul edilmez ve Dağıtıcıya herhangi bir tazminat ya da benzeri bir hak vermez. Şüpheye yer vermemek için, …’nun Dağıtıcı tarafından verilen siparişlerle ilgili olarak temerrüde düşmüş olması bu Anlaşmanın tekrarlı bir ihlali kabul edilmez ve aynı zamanda Dağıtıcı ’ya bu anlaşmayı feshetme, Anlaşma feshedilmiş gibi davranma yada bu nedenlerle tazminat yada benzeri hak talep etme hakkı vermez. Madde 16.6- Fesihte Herhangi Bir Tazminat Olmaması : Dağıtıcının bu Anlaşmanın yasalara uygun olarak feshinden ötürü bu Anlaşma yada herhangi bir yasa kapsamında …aleyhine (yada onun Bağlı şirketleri yada onların ilgili memur, çalışan yada acenteleri aleyhine) herhangi bir tazminat, mali zarar (doğrudan yada dolaylı) yada ticari itibar (peştemallık) oluşturma kaybı için bir talepte bulunma hakkı yoktur. Madde 17- Yükümlülük Sınırları 17.1. … Dağıtıcıya (yada onun herhangi bir Bağlı şirketleri yada bunların ilgili memur, çalışan yada acente ve alt yüklenicilerine) karşı dolaylı ve arızi bir yapıda olan yada kâr kaybı baz alınarak yada zamana göre maliyet, talep, zarar, kâr kaybı yada harcamaların tahakkuku baz alınarak hesaplanan ister kasıtlı davranış yada ihmal isterse kontrat yada hukuki yükümlülüklere aykırı davranış sonucu ortaya çıksın (ve ister … ve onun Bağlı Şirketleri ve onların ilgili memur, çalışan yada acenteleri yada diğerleri tarafından kaynaklansın) herhangi bir maliyet, iddia, zarar ve harcamadan ötürü sorumlu olmaz.
Davalı şirketin yukarıda onay durumları listelenen ticari defterlerinden noterlik kapanış-görüldü onayına rastlanmayan 2008 yılı Yevmiye ve Envanter defterleri dışında kalanların TTK hükümlerine uygun olarak tutuldukları anlaşılmakla, davalı şirket lehine delil kabiliyetleri Mahkemenin takdirindedir. Davalı şirketçe ibraz edilen kayıtlara göre davacı şirketin davalı şirket nezdinde 1201001047 kodlu “…” Cari Hesabı ile … kodlu “Satıcılar” Cari Hesabı’nda takip edildiği anlaşılmaktadır. Davalı şirket tarafından ibraz edilen ve yukarıda bahsi geçen “Alıcılar” ve “Satıcılar” hesaplarında, davacı şirketin icra takiplerine konu 6 adet faturanın kaydına rastlanmamıştır. Nitekim dava dosyasına sunulu belgelerle de teyit edildiği üzere, davalı şirket tarafından dava konusu faturaların davacı şirkete süresinde iade edildiği anlaşılmaktadır. Dava konusu uyuşmazlıkta, taraflar arasındaki cari hesap bakiyesine yönelik bir talep bulunmadığından bu bağlamda tespit ve karşılaştırmalı analiz yapılmamıştır.
Dava Konusu Takipte Dayanak Gösterilen Faturalara Konu Talepler Çerçevesinde Finansal Tespitler ve Değerlendirme :Raporumuzun bu bölümünde, dava konusu 6 adet davacı şirket faturasında talep edilen her bir kalem ayrı ayrı irdelenmiştir. Bu bağlamda dava konusu talepler, davacı şirketin hukuken haklı bulunup bulunmadığı hususunda herhangi bir değerlendirme olmaksızın ve takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere, davacı şirketin haklı bulunması halinde talepleri, aşağıda ayrı bölümler halinde ve gerek finansal yönden gerekse işletme ekonomisi yönünden analiz ve değerlendirmeye tabi tutulmuştur.
A-“2010 Yılı Ciro Kaybından Doğan Brüt Kâr Payı” (İst. … İcra Müdürlüğünün 2012/1370 Sayılı Dosyasına Konu) Talebine Yönelik İnceleme : Davacı şirketin 21.12.2011 tarihli faturasına konu bu talep KDV hariç 3.000.000,00 TL olup; talep kapsamında davacı şirketçe; sözleşmeye konu ürünlerin davalı şirket tarafından tedarik edememesinden ve davalı tarafın kusuruyla satış yapamamasından zarara uğradıkları ileri sürülmektedir. Davacı şirketin bu talebi çerçevesinde şirketin ticari defter kayıtlarını yansıttığı anlaşılan gelir tablosu ve ayrıntılı mizanlarından hareketle tespitler yapılmıştır. Bu çerçevede davacı şirketçe ibraz edilen ticari defter kayıtları ve ayrıntılı mizanlarda, dava konusu sözleşme kapsamındaki ürünlerin Brüt Satış, Satış İndirimleri ve Satış Maliyetlerinin ayrı ayrı yardımcı-muavin hesaplarda izlendiği anlaşılmakla, bu hesaplar üzerinde yaptığımız inceleme sonucunda, 2009 – 2010 yıllarını kapsayan zaman aralığında dava konusu ürünlerin satış, indirim ve maliyetlerine ilişkin eğilim tespit edilmiştir. Bu incelemede davacı iddiaları uyarınca 2010 yılındaki faaliyet sonuçları, 2009 yılında raporlanan faaliyet sonuçları ile karşılaştırılmıştır. Gerek ayrıntılı mizanlar, gerek ciro raporları, gerekse davacı şirketçe hazırlanan özet gelir tablosu verileri karşılaştırmalı olarak incelenmiş olup, önemli düzeyde olmadığı anlaşılan farklar dışında uyumlu bulundukları teyit edilmiştir. Bilirkişi kurulumuzca ayrıntılı mizan verileri esas alınmak suretiyle düzenlenen karşılaştırmalı sonuçlarda, şarap, votka, viski, tekila, bira, cin, diğer giderler, satış komisyonu ve prim, zincir mağazaların bürüt satış genel toplamının 107.077.108,95 TL, satıştan iade edilen miktarın 1.562.869,15 TL, İskonto bedelinin 6.557.047,20 TL, net miktarın 98.557.047,20 TL, net meblağın 98.557.192,60 TL, brüt satışın 49.077.877,21 TL, satışdan iade edilen miktarın 334.779,40 TL, satıştan iade edilen miktarın 741.037,87 TL, net miktarın 48.002.059,94 TL olduğunu, dava konusu ürünler bazında 2010 yılı Net Satışları 2009 yılı net satışlarına göre, somut bir gerileme gözlenmekte olup, her iki yılın dikey- eğilim yüzdelerini de iceren karşılaştırmalı özet gelir durumunun incelenmesinde, davacı şirketçe ibraz edilen kayıtlar çerçevesinde ve dava konusu sözleşme kapsamında gerçekleştirilen faaliyetler ile sınırlı olarak, 2010 yılında elde edilen kâr tutarının, 2009 yılı kâr tutarına göre 887.071,81 TL tutarında daha düşük miktarda gerçekleştiği hesaplanmıştır.
B-“… Ürünlerin Kampanya Maliyeti” (İst. … İcra Müdürlüğünün 2012/1370 Sayılı Dosyasına Konu … sayılı fatura içeriği) ile İlgili Davacı Talebine Yönelik İnceleme : Davacı şirketin 21.12.2011 tarihli faturasına konu bu talep KDV hariç 747.532,00 TL olup; talep kapsamında davacı şirketçe; 5 cl hacmindeki minyatür ürünlerin piyasa koşulları gereğince liste fiyatından daha yüksek fiyata satılarak daha yüksek kazancın elde edildiği ancak davalı tarafın baskısıyla müvekkilinin elde ettiği ekstra kârın müvekkiline ödenmediği ve bu işlemler nedeniyle 31.12.2008-05.01.2011 arasında zarara uğradıkları ileri sürülmektedir. Dava konusu fatura dayanağı olarak gösterilen ilgili bütçe ve harcamalar bazında yaklaşık 2 yıllık dönemde ortaya çıkan tutarlar ile ilgili çeşitli dökümler bilirkişi kurulumuza ibraz edilmiş bulunmakla birlikte, salt bu nedenle oluşan zararın objektif denetime elverişli ve karşılaştırmalı analize elverişli dayanaklarına rastlanmamıştır. Bu bağlamda, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca belirlenen bütçe hedef ve standartları ile dava konusu fatura içeriği ürünler bazında ortaya çıkan sapmalar ve buna yönelik olarak taraflar arasında yapılmış mutabakat verilerine rastlanmamakla, mevcut veriler ile bu miktarda bir zararın varlığından söz etmek olanaklı bulunmamaktadır.
C- “Kampanya ve Bedelsiz Ürünlerin Nakliye Bedeli” (İst. … İcra Müdürlüğünün 2012/1370 Sayılı Dosyasına Konu …sayılı fatura içeriği) ile İlgili Davacı Talebine Yönelik İnceleme : Davacı şirketin 21.12.2011 tarihli faturasına konu bu talep KDV hariç 244.839,19 TL olup; talep kapsamında davacı şirketçe; davalı tarafın talebi ve yönlendirmesiyle ürünlerinin satışının artmasını sağlamak amacıyla müşterilere ücretsiz ürünler verildiği; oysa davalı tarafın talebi gereği ürünler bedelsiz olarak verilmeseydi bu ürünlerin müvekkili tarafından satılması sonucunda 244.839.19 TL kâr elde edileceği, dolayısıyla bu kârdan mahrum kalınması nedeniyle zarara uğradıkları ileri sürülmektedir. Dava konusu fatura dayanağı olarak gösterilen iskonto dökümleri bilirkişi kurulumuza ayrıntılı olarak sunulmuş olup, ilgili dökümlerde “… Tutarı”‘ ile “…iskonto Tutarı” verilerinin ve sonuçta da dönemler itibarıyla toplam iskonto tutarları arasındaki farkların hesaplandığı görülmektedir. Bilirkişi kurulumuzca davacı şirketin dava konusu faturada talep edilen tutara karşın 4.349,67 TL ile sınırlı tutarda bir iskonto farkını yansıttığı görülmektedir.Görüldüğü üzere, ilk iki satırda iskonto farkı aslında davacı şirket yönünden negatif olmakla birlikte toplama pozitif olarak katılması ve 2010 Haziran ayındaki iskonto farkının ise farklı hesaplanması nedeniyle dava konusu talepten çok daha düşük bir iskonto farkı ortaya çıkmaktadır. Öte yandan, söz konusu tutarlar ile ilgili olarak, davacı şirketçe fatura kesilene kadar yazılı bir talepte bulunulduğuna dair belgeye rastlanmadığı gibi, taraflar arasında Ağustos ayında tesis edildiği anlaşılan protokol ve 31.03.2011 tarihli mutabakat söz konusu iken, taraflar arasındaki sözleşme çerçevesinde yaklaşık 2 yıllık dönemde ortaya çıkan iskonto farkının davacı şirketçe talep edilebileceğinin Sayın Mahkemece benimsenmesi halinde, bu tutar KDV hariç 4.349,67 TL ile sınırlı olacaktır.
D- “Kampanya Farkı ve Bedelsiz Ürünler Nakliye Bedeli” (İst. … icra Müdürlüğünün 2012/1370 Sayılı Dosyasına Konu … sayılı fatura içeriği) İle İlgili Davacı Talebine Yönelik İnceleme : (1) Davacı şirketin 21.12.2011 tarihli faturasına konu bu talep KDV hariç 7.385,62 TL olup; talep kapsamında davacı şirketçe; satış kampanyaları için sevk edilen bedelsiz 31.301 litre ürünün nakliye masraflarının davalı tarafça karşılanmaması nedeniyle zarara uğradıkları ileri sürülmektedir. (2) Davacı şirketçe sunulan kayıtlara göre, kampanya kapsamında sevkedilen ürünlerin nakliyeleri ile ilgili olduğu belirtilen ve nakliye faturaları üzerinden hesaplandığı anlaşılan nakliye maliyetinin 2007-2011 yılları arasın olmak üzere toplam 7.385,62 TL’dir.
E- “Personel Giderleri ve Genel Giderler” (İst. … İcra Müdürlüğünün 2012/1370 Sayılı Dosyasına Konu …sayılı fatura içeriği) ile İlgili Davacı Talebine Yönelik İnceleme : Davacı şirketin 21.12.2011 tarihli faturasına konu bu talep KDV hariç 1.560.000,00 TL olup; talep kapsamında davacı şirketçe; davalı tarafça ürün tedarik edilememesi nedeniyle iş yapılamamasına rağmen, müvekkili tarafından katlanılan giderler ile istihdam edilen personele ilişkin maliyetler nedeniyle zarara uğradıkları ileri sürülmektedir. Bu iddia kapsamında davacı şirketçe sunulan kayıtlara göre, dava konusu sözleşme ile ilgisi bulunduğu belirtilen personelin şirkette çalıştığı anlaşılmakta, bu çerçevede kısmen ilgisi bulunan personelin standart yüzdelere göre gider paylarının hesaplandığı anlaşılmaktadır. Davacı şirketin anılan faturasına konu bu zarar talebi ile ilgili olarak vurgulanması gereken husus, davalı şirketin yeterli düzeyde tedarik edemediği ileri sürülen mallar nedeniyle ortaya çıkan kâr kaybından uğrandığı iddia edilen zararın tazmini talep edilirken, bir yandan da bu kârın elde edilebilmesi için gerekli faaliyet girdilerine ilişkin maliyetlerin tazmininin ayrıca talep edilebilmesinin anlamlı bulunmadığı hususudur. Çünkü davacı şirketçe iddia edildiği çerçevede mahrum kalındığı ileri sürülen ve tazmini talep edilen kâr tutarına, sözleşme konusu süreçlerin doğası gereği gerçekleştirilmesi gereken işletme faaliyetleri ve bunlar için katlanılması gerekli personel giderleri ve diğer ilişkili giderler olmaksızın ulaşılabilmesi olanaklı bulunmamaktadır.
F- “Zincir Mağaza Giderlerinden Yansıtılan Tutarlar” (İst… İcra Müdürlüğünün… Sayılı Dosyasına Konu … sayılı fatura içeriği) İle İlgili Davacı Talebine Yönelik İnceleme : “Davalı tarafa ait ürünlerin müvekkili tarafından satış ve dağıtımının yapılması nedeniyle zincir mağazalar tarafından davacı adına düzenlenen fatura tutarları olup, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 9.10. maddesinde ürünlerin promosyon ve pazarlama masraflarının …tarafından karşılanacağının kararlaştırıldığı; davacı şirket tarafından dağıtımı yapılan davalı tarafa ait ürünler ile ilgili olarak zincir mağazalara çeşitli adlar ile ödemelerin yapıldığı; bu ödemelerin sözleşmenin başlangıcından itibaren davalı tarafça ödendiği; ancak taraflar arasında akdedilen sözleşmenin bir uzatım devresinde bu bedellerin ödenmediği…” Davacı şirketçe ibraz edilen kayıt ve belgelere göre; dava konusu içeriği tutarların oluşumu toplamının 298.844,93 TL olarak tespit edilmiştir. Davalı tarafın bu talep ile ilgili iddiası ise, söz konusu zincir mağaza faturalarına davacı şirketçe itiraz edildiği ve iade edildiği halde, bu fatura bedellerinin talep edilmesinin kabul edilemeyeceği şeklindedir.
Davacı şirketçe dava konusu fatura içeriği tutarlar, dayanak olarak gösterilen zincir mağaza faturalarını düzenleyen dava dışı firmalar ile ilgili hesap dökümleri ve faturaların akıbetine ilişkin ayrıntılı hesap dökümleri bazında kanıtlanmaya muhtaç bulunmaktadır.
Dava Konusu Uyuşmazlık Çerçevesinde genel Değerlendirme : Davacı taleplerinin sözleşme bağlamında değerlendirilmesi ile aşağıdaki değerlendirmeler yapılmaktadır:
Kar kaybına ilişkin talep: Sözleşmeye konu ürünlerin davalı şirket tarafından tedarik edilememesinden ve davalı tarafın kusuruyla satış yapamamasından dolayı zarara uğradıklarını ileri sürerek talep edilen tazminattır.
Mali incelemelerde varılan sonuç: “Davacı şirketçe ibraz edilen kayıtlar çerçevesinde ve dava konusu sözleşme kapsamında gerçekleştirilen faaliyetler ile sınırlı olarak, 2010 yılında elde edilen kâr tutarının, 2009 yılı kâr tutarına göre 887.071,81 TL tutarında daha düşük miktarda gerçekleştiği hesaplanmıştır”. Sözleşmenin 7.4 maddesine göre 7.5 ve Madde 2.3 hükümleri saklı kalmak kaydıyla, … Ürünleri Dağıtıcının siparişlerine uygun olarak Dağıtıcıya tedarik etmek için elinden gelen tüm gayreti gösterecektir. Devam eden hükümler ise aşağıdaki gibidir: 7.4.1 Dağıtıcı tarafından verilen ve … tarafından kabul edilen her bir sipariş ayrı bir kontrat oluşturacak ve … Dağıtıcının vermiş olduğu tüm siparişleri kabul etmek zorunda olmayacaktır: 7.4.2… kendi kanaatine göre sadece … tarafından makul Dağıtıcının herhangi bir Sipariş Çeyreği için makul çerçevede yeterli kabul ettiği Ürünleri tedarik edebilir. 7.4.1 … gönderme yada teslimat günleri ile ilgili olarak herhangi bir teminat yada garanti vermez ve Ürünlerin geç telsim edilmesi yada teslim edilememesinden ötürü Dağıtıcının maruz kaldığı zararla ilgili herhangi bir sorumluluk kabul etmez. Hükümde atıf yapılan m. 2.3 münhasırlık ve bölge tahsisi ile ilgilidir. 7.5 ise belli ürünlerle ile ilgili yükümlülük altına girmeme ile ilgilidir. Davalının bu hükümlerin verdiği hakkı kullandığına dair bir savunması bulunmamaktadır. Diğer yandan Sözleşmenin 15.4 ve 15.5 hükümlerinde de konuya ilişkin düzenlemeler bulunmaktadır: Bu hükümlere göre: “Taraflardan her biri Diageo’nun bu Anlaşma kapsamındaki Önemli yükümlülüklerini ihtilafın doğrudan sonucu olarak yerine getirememesi halinde bu Anlaşmayı derhal feshedebilir. Bununla birlikte bu tür bir durum bu Anlaşmayı ihlal olarak kabul edilmez ve Dağıtıcıya herhangi bir tazminat yada benzeri bir hak vermez.
Şüpheye yer vermemek için, …’nun Dağıtıcı tarafından verilen siparişlerle, ilgili olarak temerrüde düşmüş olması bu anlaşmanın tekrarlı bir ihlali kabul edilmez ve aynı zamanda Dağıtıcıya bu anlaşmayı feshetme, anlaşma feshedilmiş gibi davranma yada bu nedenlerle tazminat yada benzeri hak talep, etme hakkı vermez”.
Değerlendirmelere geçmeden önce belirtelim ki tarafların yaptığı sözleşme başlangıçta yapılan ve ilişkiyi ayrıntılı olarak düzenleyen çerçeve sözleşmedir. Çerçeve sözleşme taraflara birel sözleşme yapma şartlarını düzenleyen ve kanaatimizce birel sözleşmelerin yapılması yönünde yükümlülük getiren bir sözleşmedir. Bu noktada 7.4.1’de yer alan kaydın sorumsuzluk kaydı olup olmadığı ve tarafların borçlarını nasıl etkileyeceği üzerinde durulmalıdır.Belirtelim ki her ne kadar Davacı, Davalının sözleşmenin uzatılacağı konusunda kendilerine güven verildiğini belirtmişlerse de, kâr kaybı talepleri yerine getirilmeyen siparişlerle ilgili olduğu için sözleşme dönemi ile ilgili değerlendirme yapılmalıdır.
Davalının ileri sürdüğü sorumsuzluk kayıtlarına dayanılması ile ilgili belirtmek gerekir ki TBK. m. 115 kapsamında sözleşmeden doğan bir sorumluluğun tamamen kaldırılması mümkün değildir. BK. m. 115 borçlunun başlangıçta yaptığı bir sözleşme ile ağır kusuru nedeniyle alacaklıya vereceği zarardan sorumlu olmayacağına dair kayıtların hükümsüz olduğunu belirttikten sonra, yapılan işin hükümet tarafından verilen bir imtiyaz sonucunda yapılıyor olması halinde hafif kusur nedeniyle sözleşmeye aykırılıktan dolayı verilen zarardan da sorumluluğun doğmayacağı yönündeki kayıtların da hükümsüz sayılacağını belirtmektedir.
O halde davalının sipariş edilen ürünleri teslim etmemesinin ağır kusurlu olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği bağlamında sözleşmenin bu hükmünün uygulanıp uygulanmaması söz konusu olabilecektir. Davacı iddialarında “Davalı taraf hakkında Gümrük Müfettişleri tarafından düzenlenen inceleme raporları ile yurt içine sattıkları malı düşük fiyattan göstererek, bu fiyatın üzerinden alınan % 18 KDV ve %275,6 ÖTV’nin de düşük hesaplanmasına ve vergi kaybına neden olduklarının tespit edildiği; dayanak olarak davalı tarafın gümrüksüz satış (…) fiyatlarının gösterildiği; Davalı tarafın aynı malı vergisiz gümrüksüz satış mağazalarına (…) 3 kat daha yüksek fiyattan ve yurt içi piyasaya ise üçte bir daha düşük fiyattan sattıkları gerekçesi ile yüksek miktarda vergi cezaları düzenlendiği; yapılan yargılamalar neticesi 2009 yılı sonlarında davaların kesinleştiği;sektöründe dünyanın önde gelen firmalarından biri olan kabul edilen davalı tarafın bu davalar neticesinde gümrük ve vergi borçlarını ödememe yolunu tercih ettikleri ve 2010 yılında Türkiye’ye içki ithal edemez duruma geldiği; davalı tarafın 13.02.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 sayılı Kanun ile borçlarını yeniden yapılandırdığı, sözleşme uzatımı ve diğer görüşmeleri de sona erdirerek müvekkilinin alacaklarını ve uğradığı zararları ödememe yoluna gittiği” beyanlarında bulunmaktadır.
Davalı Taraf da ileride ithalatta yaşanması muhtemel sorunlar ve Gümrük İdaresi ile yaşadığı ihtilaf hakkında davacı tarafa gereken bilgiyi verdiği; davacı tarafın bu ihtilafı ve riski bilerek ve herhangi bir ihtirazi kayıt koymaksızın anılan sözleşmeyi imzaladığını belirterek yaşanan ithalat yasağının 2010 yılının ikinci yarısından sonra tahakkuk ettiğini belirtmekte ve sorumluluk kaydına dayanmaktadır.
Dosya ve taraf beyanları incelendiğinde her iki tarafın Davalının gümrük ve vergi problemleri nedeniyle içki ithalinde problemler yaşadığı ve ilerde bunun ithal yasağı ile sonuçlanabileceği konusunda bilgi sahibi oldukları görülmektedir. Bu problem sözleşme imzalanmadan önce (2007 yılından önce) olduğu için yaşanan problemin Davalının kusuru ile olup olmamasının önemi bulunmamaktadır. Davalı taraf sözleşmeye koyduğu hükümlerle edimini yerine getirmekte geçmişten kaynaklanan ve kendi kusurundan bağımsız olarak gerçekleşecek sonuçla ilgili yükümlülüklerinin doğmayacağını belirtmiştir. Giriş (C) de bu durum “İHTİLAF” olarak tanımlandığı gibi, sözleşmenin 15.5. maddesinde Davacıya Davalının İHTİLAF nedeniyle yükümlülüğünü yerine getirmemesi hali fesih hakkı veren bir hal olarak düzenlenmiştir. Davacı bu hakkı kullanmamıştır. Sözleşmenin bir çok hükmünde Davalının hukuki probleminin sonucu olarak siparişlerin teslim edilememesinin Davalının sorumluluğunu doğurmayacağı hüküm altına alınmıştır.
O halde Davalı için söz konusu olan ithal yasağı nedeniyle 2010 yılında içki ithali yapılmamasının sonucu olarak 2010 yıllında Davacı için söz konusu olan kâr kaybından Davalının sorumlu olmayacağına ilişkin sözleşme hükümlerinin TBK. m. 115 bağlamında geçerli olup olmadığı yukarıda sayılan hukuki vakıalar bağlamında değerlendirilmelidir.
Ürünlerin Kampanya Maliyeti: Mali tespitlerde “taraflar arasındaki sözleşme uyarınca belirlenen bütçe hedef ve standartları ile dava konusu fatura içeriği ürünler bazında ortaya çıkan sapmalar ve buna yönelik olarak taraflar arasında yapılmış mutabakat verilerine rastlanmamakla, mevcut veriler ile bu miktarda bir zararın varlığından söz etmek olanaklı bulunmamaktadır” sonucuna varılmıştır.Sözleşmenin 9. maddesine göre; “Dağıtıcı Madde 9.3 hükümleri saklı kalmak koşuluyla Ürünlerin Bölge içersindeki satışını arttırmak ve geliştirmek için her zaman elinde gelen tüm gayreti gösterecektir”. Yine sözleşmeye göre; “… değişik zamanlarda Dağıtıcıya tavsiye edilen yeniden satış ve maksimum yeniden satış fiyatları da dahil olmak üzere Ürünlerin marka pozisyonlandırması ile ilgili tavsiyelerde bulunacak olmakla birlikte Dağıtıcı Ürünleri müşterilerine tamamen kendisinin belirleyeceği fiyatlar üzerinden satma hakkına sahip olacak ancak bu fiyatlar … tarafından daha önceden Dağıtıcıya bildirilen maksimum satış fiyatının üzerinde olmayacaktır”. Davalı tarafından davacıya sözleşmenin 2. maddesi ile münhasır bölge tanınmış ve Davalının bu bölgede satış hakkı olmayacağı açıkça kararlaştırılmış olsa bile, dağıtım sözleşmelerinde en yüksek fiyatı belirleme klozu geçerli olarak konulabilmektedir. Davacı bir takım ürünlerde davalının liste fiyatından daha yüksek fiyat uygulattığını ve aradaki farkın kendisine verilmediğini belirtmektedir. Davalının liste fiyatından daha yüksek fiyata satılan ürünlerde aradaki farkı alacağına dair sözleşmede açık hüküm bulunmadığı görülmektedir. Ancak böyle bir uygulamanın varlığı da ispat edilmiş değildir. Kampanya ve Bedelsiz Ürünlerin Nakliye Bedeli Mali tespitlerde “Taraflar arasındaki sözleşme çerçevesinde yaklaşık 2 yıllık dönemde ortaya çıkan iskonto farkının davacı şirketçe talep edilebileceğinin Sayın Mahkemece benimsenmesi halinde, bu tutarın KDV hariç 4.349.67 TL ile sınırlı olacağı” sonucuna varılmıştır. Sözleşmenin 7.6 m. hükmüne göre; “Ürünlerin Bölge içersindeki nakliyesi ile ilgili her türlü maliyet, sigorta, navlun, katma değer vergisi, lisans ve izin bedelleri ve diğer ücretler Dağıtıcı tarafından karşılanacaktır. 7.7. m. hükmüne göre ise; “7.6 hükümlerine aykırı olmamak kaydıyla, …uygun olması halinde bu tür masraf ve ücretleri Dağıtıcı adına ödeyebilir. Eğer … bu tür bir ödeme yaparsa, bu tutarlar Dağıtıcı tarafından …’nun bu mallar için düzenlediği fatura tarihinden sonraki 20 iş Günü içersinde …’ya ödenir…”.Hükmün ürünler ile ilgili olduğu, talebin ise kampanya ve bedelsiz ürünlerin nakliyesi ile ilgili olduğu görülmektedir. Sözleşmenin 9.3. maddesine göre;”şüpheye yer vermemek için. Ürünlerin Bölge içersindeki her türlü kanal üzerinden tüm tüketici pazarlama ve reklamları sadece… tarafından gerçekleştirilecektir. Sözleşmenin 9.10. maddesine göre “Ürünlerin pazarlama ve promosyon masrafları … tarafından karşılanacaktır. Dağıtıcı …’nun aylık maliyetlerini gösteren bir faturayı (her türlü ayrıntı, destekleyici belge ve tüm tedarikçi faturaları ile birlikte), … tarafından Dağıtıcıya geri ödenmesi için …’nun onayına sunar…” Sözleşmenin 9.7. maddesine göre; “Madde 9.10’da belirtilen yükümlülüklerine aykırı olmamak kaydıyla. Dağıtıcı her türlü ticari pazarlama faaliyeti, promosyonlar yada …’nun makul çerçevede talep edeceği diğer hizmetleri ile ilgili olarak montaj, ambalajlama, dağıtım ve uygulama için makul çerçevede talep edilen tüm kaynak ve personeli sunacaktır”. Bu çerçevede yapılacak masrafların başlangıçta Davalı tarafından yapılması sözleşmenin 9.10 maddesinde yükümlülük olarak ön görülmüş olmakla birlikte, bu masrafları Davacıdan talep edeceğine dair sözleşmesel hak sahibi olduğu görülmektedir.
Personel Giderleri ve Genel Giderler: Teknik incelemede “Davacı şirketin anılan faturasına konu bu zarar talebi ile ilgili olarak vurgulanması gereken husus, davalı şirketin yeterli düzeyde tedarik edemediği ileri sürülen mallar nedeniyle ortaya çıkan kâr kaybından uğrandığı iddia edilen zararın tazmini talep edilirken, bir yandan da bu kârın elde edilebilmesi için gerekli faaliyet girdilerine ilişkin maliyetlerin tazmininin ayrıca talep edilebilmesinin anlamlı bulunmadığı” sonucuna varılmıştır.
Yukarıda vurgulandığı üzere Davacı sözleşmenin uygulanması gereken ama uygulanmayan dönemine ilişkin talepte bulunmamakta, uygulandığı dönemine ilişkin talepte bulunmaktadır. Kâr kaybının talep edildiği bir durumda personel gideri o kârı yapmaya dönük gider olduğundan ayrıca talep edilemez. Diğer yandan buradaki gider sözleşmenin devam etmeyen ama devam edeceğine ilişkin güven verilen dönemine ilişkin olarak yorumlansa dahi, tarafların uzatma anlaşmalarını kısa dönemli yapmaları ve sözleşmede “sözleşmenin açık ve yazılı mutabakatla uzatılacağına” dair hüküm koymaları sonucunda bu talebin kabulü sözleşme hükümleri çerçevesindeMahkemenin takdirlerindedir.
Zincir Mağaza Giderlerinden Yansıtılan Tutarlar: Mali incelemede “Davacı şirketçe dava konusu fatura içeriği tutarlar, dayanak olarak gösterilen zincir mağaza faturalarını düzenleyen dava dışı firmalar ile ilgili hesap dökümleri ve faturaların akıbetine ilişkin ayrıntılı hesap dökümleri bazında kanıtlanmaya muhtaç bulunduğu” sonucuna varılmıştır. Sonuç olarak : sözleşme bazında konunun değerlendirilmesinde varılan sonuçlar aşağıdaki gibidir:Sözleşmede zincir mağaza kavramı kullanılmış değildir. Sözleşemde sadece promosyonların masraflarının Davacı tarafından karşılanacağına ilişkin hüküm bulunmaktadır (m. 9.10). Davacı Davalı tarafa ait ürünlerin müvekkili tarafından satış ve dağıtımının yapılması nedeniyle zincir mağazalar tarafından müvekkili adına düzenlenen fatura tutarları olduğu; taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 9.10. maddesinde ürünlerin promosyon ve pazarlama masraflarının … tarafından karşılanacağının kararlaştırıldığı; müvekkili tarafından dağıtımı yapılan davalı tarafa ait ürünler ile ilgili olarak zincir mağazalara çeşitli adlar ile ödemelerin yapıldığı; bu ödemelerin sözleşmenin başlangıcından itibaren davalı tarafça ödendiği; ancak taraflar arasında akdedilen sözleşmenin bir uzatım devresinde bu bedellerin ödenmediğini iddia etmektedir. Davalı taraf ise Davacının ancak Davalının onayı ile harcama yapabileceğine ilişkin sözleşme kaydını belirterek onayı bulunmadığını belirtmektedir. Davalının fatura düzenlenmesinden önce yapılan “gider onayı”nın onay verilmesi anlamına geldiğini belirtmektedir.Sözleşmenin 9.8 m. hükmüne göre Davacı tarafından yapılacak her türlü promosyon harcaması Davalı …’nun yazılı onayına tabidir. Sözleşmede kararlaştırılmış olan kuşkusuz harcama öncesi verilmesi gereken onaydır. Ancak harcama sonrasında kabul anlamına gelen davranışlar yetkisiz olarak yapılan işleme icazet verilmesi anlamına gelir ki. bu da yapılan harcamanın …’dan talep edilmesine hak verir. O halde icazet olup olmadığı ve yine davacı iddialarına binaen daha önce bu gibi giderlerin ödenmiş olmasının davacı nezdinde bu giderin ödeneceğine ilişkin güven yarattığı ve bu durumun da davaya konu giderleri talep hakkı vereceği düşünülmelidir. Ancak mali incelemelerde bu harcamanın davacı tarafından ve promosyon bağlamında yapıldığına dair tespit yoktur.
Davacının kâr kaybı talebine ilişkin olarak davacı şirketçe ibraz edilen kayıtlar çerçevesinde ve dava konusu sözleşme kapsamında gerçekleştirilen faaliyetler ile sınırlı olarak, 2010 yılında elde edilen kâr tutarının, 2009 yılı kâr tutarına göre 887.071.81 TL tutarında daha düşük miktarda gerçekleştiğinin hesaplandığı; ancak davacının sözleşme ile bilgilendirildiği ve sözleşmede davalının ithalat yasağına tabi tutulması durumunda sorumlu olmayacağına ilişkin çok sayıda hükmünün bulunduğu, sözleşme yapılmadan önceki bir duruma ilişkin olan bu kayıtların TBK. m. 115 bağlamında (BK m. 99) değerlendirilmesinin Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu; davacının kampanya maliyeti ile ilgili olarak davalının liste fiyatından daha yüksek fiyat uygulattığı ve aradaki farkın kendisine verilmediğine yönelik iddiasına yönelik olarak, incelendiğinde, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca belirlenen bütçe hedef ve standartları ile dava konusu fatura içeriği ürünler bazında ortaya çıkan sapmalar ve buna yönelik olarak taraflar arasında yapılmış mutabakat verilerine rastlanmamakla, mevcut veriler ile bu miktarda bir zararın varlığından söz etmenin olanaklı bulunmadığı; davalının liste fiyatından daha yüksek fiyata satılan ürünlerde aradaki farkı alacağına dair sözleşmede açık hüküm bulunmadığı ve taraflar arasında böyle bir uygulamanın varlığının da ispat edilmiş olmadığı; kampanya ve bedelsiz ürünlerin nakliye bedeli ile ilgili talebe ilişkin olarak masrafların başlangıçta davalı tarafından yapılmasının sözleşmenin 9.10 maddesinde yükümlülük olarak ön görülmüş olmakla birlikte, bu masrafların davacıdan talep edileceğine dair sözleşmesel hak sahibi olduğunun görüldüğü; taraflar arasındaki sözleşme çerçevesinde yaklaşık 2 yıllık dönemde ortaya çıkan iskonto farkının davacı şirketçe talep edilebileceğinin Sayın Mahkemece benimsenmesi halinde, bu tutarın KDV hariç 4.349,67 TL ile sınırlı olacağı sonucuna varıldığı;
Davacı şirketin personel giderlerine ilişkin zarar talebi ile ilgili olarak davalı şirketin yeterli düzeyde tedarik edemediği ileri sürülen mallar nedeniyle ortaya çıkan kâr kaybından uğrandığı iddia edilen zararın tazmini talep edilirken, bir yandan da bu kârın elde edilebilmesi için gerekli faaliyet girdilerine ilişkin maliyetlerin tazmininin ayrıca talep edilebilmesinin anlamlı bulunmadığı; bu talebin ileriye yönelik olarak yapılmasının da sözleşmenin hükümleri karşısında yorumlanması gerektiği;
Davacı şirketçe Zincir Mağaza Giderlerine ilişkin olarak dava konusu yapılan talebe ilişkin olarak sözleşmeye göre Davalı onayının harcama öncesinde alınması gerektiği harcama sonrasında verilmiş bir icazet olup olmadığı ve yine davacı iddialarına binaen daha önce bu gibi giderlerin ödenmiş olmasının Davacı nezdinde bu giderin ödeneceğine ilişkin güven yaratıp yaratmadığının ispata muhtaç olduğu; alacağa dayanak olarak gösterilen bu harcamanın da zincir mağaza faturalarını düzenleyen dava dışı firmalar ile ilgili hesap dökümleri ve faturaların akıbetine ilişkin ayrıntılı hesap dökümleri bazında kanıtlanmaya muhtaç bulunduğu ” yönünde mütalaa ve beyan etmişlerdir.
Mahkememizin 11.2.2014 tarihli ara karında, tarafların rapora itirazlarının değerlendirilmesi babında, ek rapor düzenlenmesi için dosyanın bilirkişi heyetine tevdii edildiği, bilirkişi heyetinden alınan 8.7.2014 tarihli ikinci ek raporda bilirkişiler özetle;
“Davalı şirketçe kök rapordaki tespit ve değerlendirmeler ile ilgili itirazlara rastlanmamakla, beyanların takdirinin mahkemeye ait olduğunu, davacı şirketçe sunulan beyan ve itirazlar çerçevesinde öncelikle, kök raporda yer verilen tespit ve değerlendirmelerin öz itibariyle bir değişikliğin söz konusu olmadığını, bu çerçevede, davacı tarafın iddia ve taleplerinde haklı bulunup bulunmadığı ile talep konusu miktarların mahkemenin takdirinde olmak üzere ve davacı şirket taleplernin hukuki yönden mahkemece benimsenmesi halinde davacı tarafça talep edilebilecek tutarların ise, a) kampanya ve bedelsiz ürünlerin nakliye bedelleri ile ilgili olarak 7.385,62 TL; kampanya ve bedelsiz rünler ile ilgili kaylıp kazanç olarak 4.349,67 TL; mahrum kalınan tutarı olarak 887.071,81 TL; eğer davacı tarafça iddia edildiği gibi 2010 yılında belirlenmiş % 15 ‘ lik satış artış hedefi söz konusu ise bu durumda talep edilebilecek mahrum kalınan kar toplantısının 1.617.375,89 TL olacağı, bu aşamada mahrum kalınan kar talebinin kabul edilmemesi halinde alternatif olarak tazmini talep edilen direkt phersonel giderleri toplamının 1.560.000,00 TL, davacı şirketin ayrıca 5 cl ürünler ve zincir mağaza hespları ilgili taleplerinin ise finansal yönden tespiti onalaklı bulunmamakla mahkemenin takdirinde bulundğunu, bu çevçevede davacı tarafın iddia ve taleplerinde haklı bulunup bulunmadığı ile talep konusu miktarların mahkemenin takdirinde olmak üzere ve davacı şirket taleplerinin hukuki yönden mahkemece benimsenmesi halinde davacı tarafça talep edilebilecek tutarların yukarıda sıralandığı gibi hesaplandığını, ” mütalaa ve beyan etmişlerdir.
Mahkememizin 28.5.2015 tarihli ara kararında verilen karar gereğince, zincir mağazalardan celp edilen yazı cevaplarının denetlenmesi ve önceki bilirkişi raporu doğrultusunda bilirkişilerden ek rapor alınması istenmiş olup, dosya bilirkişi heyetine tevdii edilerek, bilirkişi heyetinden alınan 17.12.2015 tarihli ek raporda, bilirkişiler özet olarak;
“Önceki raporda hesaplanan tutarlar itibariyle bir değişikliğin söz konusu olmadığını, davacı tarafın zincir mağaza hesapları ile ilgili zarar iddiaları çerçevesinde ise, dava dışı firmalar tarafından dava dosyasına sunulu yanıtlar ve ekleri incelenmek suretiyle yapılan tespit ve hesaplamalara rapor içerisinde yer verildiğini, bu çerçevede, davacı tarafın iddia ve taleplerinde haklı bulunup bulunmadığı ile talep konusu miktarların davacı şirket taleplerinin hukuki yönden mahkemece benimsenmesi halinde kampanya ve bedelsiz ürünler nakliye bedeli olarak 7.385,62 TL, kampanya ve bedelsiz ürünler ile ilgili kazanç kaybı 4.349,67 TL, mahrum kalınan kar olarak 887.071,81 TL ile zincir mağaza faturalarından kaynaklanan zarar olarak 185.559,09 TL olmak üzere birinci seçeneğe göre taplam 1.084.366,19 TL, mahkemece 2010 yılında belirlenmiş satış artışı dikkate alınarak yapılan hesaplanmanın benimsenmesi halinde kampanya ve bedelsiz ürünler nakliye bedeli olarak 7.385,62 TL, kampanya ve bedelsiz ürünler ile ilgili kazanç kaybı 4.349,67 TL, mahrum kalınan kar olarak 1.617.375,89 TL ile zincir mağaza faturalarından kaynaklanan zarar olarak 185.559,09 TL olmak üzere birinci seçeneğe göre taplam 1.814.670,27 TL, mahkemece mahrum kalınan kar talebinin kabul edilmemesi ve personel giderinin kabul edilmesinin benimsenmesi halinde yapılan hesaplamaya göre kampanya ve bedelsiz ürünler nakliye bedeli olarak 7.385,62 TL, kampanya ve bedelsiz ürünler ile ilgili kazanç kaybı 4.349,67 TL, direk personel gideri 1.560.000 TL ile zincir mağaza faturalarından kaynaklanan zarar olarak 185.559,09 TL olmak üzere birinci seçeneğe göre taplam 1.757.294,38 TL olduğunu” mütalaa ve beyan etmiştir.
Mahkememizce 17.12.2015 tarihili bilirkişi raporda hesaplanan 7.385,62 TL. kampanya ve bedelsiz ürünlerin nakliye bedelleri, 4.349,67 TL kampanya ve bedelsiz ürünler ile ilgili kazanç kaybı, 185.559,09 TL zincir mağaza faturalarından kaynaklanan zarar bedeli olmak üzere davacı… AŞ. tarafından talep edilebilecek alacağa esas takip tarihi itibariyle iflas depo emrine konu vekalet ücret vs. masraflar dair kapak hesabının yapılarak mahkememize gönderilmesi istemli icra dairesine müzekkere yazılmış, akabinde davaya konu İst. … İcra dairesinin 2012/7930 ve 2012/1370 esas sayılı takip dosyaları yönünden bildirilen alacak kalemleri doğrultusunda gerekli ayrıştırma yapılarak kapak hesabı talep edilmiştir.
Mahkememizce 28/04/2016 tarihli celsede; “İstanbul … İcra Müdürlüğünün 2002/1370 sayılı dosyası ile aleyhinize yapılan takip sonunda; icra dosyasında mübrez 21/04/2016 tarihli kapak hesabında belirlenen borç miktarı olan 11.735,29 TL takipte kesinleşen miktarı, 533,96 TL tahsil harcı miktarı, 25,20 TL başvurma harcı miktarı, 1.408,23TL vekalet ücreti miktarı, 6.248,90 TL toplam faiz miktarı, 3,80 TL masraf miktarı olmak üzere toplam 19.955,38 TL borcunuzu ve İstanbul … İcra Müdürlüğünün 2002/7930 sayılı dosyası ile aleyhinize yapılan takip sonunda; icra dosyasında mübrez 21/04/2016 tarihli kapak hesabında belirlenen borç miktarı olan 185.559,09TL takipte kesinleşen miktarı, 8.442,94 TL tahsil harcı miktarı, 25,20 TL başvurma harcı miktarı, 17.083,55TL vekalet ücreti miktarı, 89.671,43TL toplam faiz miktarı, 3,80 TL masraf miktarı olmak üzere 300.786,01TL, toplam 320.741,39TL borcunuzu bu depo kararının size ulaştığı tarihten itibaren 7 gün içinde alacaklıya ödemeniz, veyahut mahkeme veznesine depo etmeniz, 7 gün içinde ödeme olmadığı veya depo edilmediği takdirde İİK.nun 158. maddesi uyarınca ilk oturumda iflasınıza karar verileceği hususunun ihtarına,” şeklinde depo emri davalı yana tebliğ edilmiş ve yasal süre içinde depo emrinde belirtilen alacağın davalı tarafça depo edildiği görülmüştür.
Dava; taraflar arasında akdedilen 07/09/2007 tarihli dağıtım sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün 2012/7930 esas ve 2012/1370 esas sayılı dosyalarında yapılan iflas yoluyla adi takibe vaki davalının itirazının iptali ve iflasına karar verilmesine yöneliktir. Davalı yan, davanın reddini savunmuştur.
Yanlar arasında 07/09/2007 tarihli davalı tarafça ithal edilen ürünlerindavacı tarafça dağıtımına ilişkin dağıtım sözleşmesi akdedildiği, bilahare sözleşmenin 26/10/2010 tarihinde 31/12/2010 tarihine kadar uzatıldığı, yine 14/12/2010 tarihinde 31/03/2011 tarihine kadar uzatıldığı hususunda herhangi bir ihtilaf yoktur. Yanlar arasındaki ihtilaf sözleşmenin 31/03/2011 tarihinde sona erip ermediği, davalı yanın sözleşmenin uzatılacağı veya davacı şirketin satın alınacağı yönünde davacı şirkette güven oluşturup oluşturmadığı ve davaya konu alacak kalemlerinin davalıdan talep edilip edilemeyeceği ve alacak miktarı hususlarında toplanmaktadır.
Davacının alacak talebi farklı alacak kalemlerinden oluşmaktadır.
Davacı yan;sözleşmenin uygulandığı dönemde ürün tedarik edilmemesinden ve ciro kaybından dolayı KDV hariç 3000.000 TL bedilli faturaya istinaden kar mahrumiyeti talebinde bulunmuştur.
Sözleşmenin 7.4 maddesine göre 7.5 ve Madde 2.3 hükümleri saklı kalmak kaydıyla, … Ürünleri Dağıtıcının siparişlerine uygun olarak Dağıtıcıya tedarik etmek için elinden gelen tüm gayreti gösterecektir. Devam eden hükümler ise aşağıdaki gibidir: 7.4.1 Dağıtıcı tarafından verilen ve … tarafından kabul edilen her bir sipariş ayrı bir kontrat oluşturacak ve…Dağıtıcının vermiş olduğu tüm siparişleri kabul etmek zorunda olmayacaktır: 7.4.2 … kendi kanaatine göre sadece … tarafından makul Dağıtıcının herhangi bir Sipariş Çeyreği için makul çerçevede yeterli kabul ettiği Ürünleri tedarik edebilir. 7.4.1 … gönderme yada teslimat günleri ile ilgili olarak herhangi bir teminat yada garanti vermez ve Ürünlerin geç telsim edilmesi yada teslim edilememesinden ötürü Dağıtıcının maruz kaldığı zararla ilgili herhangi bir sorumluluk kabul etmez.Sözleşmenin 15.4 ve 15.5 hükümlerinde de konuya ilişkin düzenlemeler bulunmaktadır: Bu hükümlere göre: “Taraflardan her biri …’nun bu Anlaşma kapsamındaki Önemli yükümlülüklerini ihtilafın doğrudan sonucu olarak yerine getirememesi halinde bu Anlaşmayı derhal feshedebilir. Bununla birlikte bu tür bir durum bu Anlaşmayı ihlal olarak kabul edilmez ve Dağıtıcıya herhangi bir tazminat yada benzeri bir hak vermez.Şüpheye yer vermemek için, …’nun Dağıtıcı tarafından verilen siparişlerle, ilgili olarak temerrüde düşmüş olması bu anlaşmanın tekrarlı bir ihlali kabul edilmez ve aynı zamanda Dağıtıcıya bu anlaşmayı feshetme, anlaşma feshedilmiş gibi davranma yada bu nedenlerle tazminat yada benzeri hak talep, etme hakkı vermez”.”şeklindeki sözleşme maddeleri birlikte değerlenrildiğinde ürünlerin geç teslim edilmesi veya edilememesi halinde davalı lehine sorumsuzluk kaydı düzenlenmiştir.
Her ne kadar Borçlar kanunu’nun 115 maddesinde ” sözleşmeden doğan bir sorumluluğun tamamen kaldırılması mümkün değildir. BK. m. 115 borçlunun başlangıçta yaptığı bir sözleşme ile ağır kusuru nedeniyle alacaklıya vereceği zarardan sorumlu olmayacağına dair kayıtların hükümsüz olduğunu belirttikten sonra, yapılan işin hükümet tarafından verilen bir imtiyaz sonucunda yapılıyor olması halinde hafif kusur nedeniyle sözleşmeye aykırılıktan dolayı verilen zarardan da sorumluluğun doğmayacağı” şeklindeki düzenleme karşısında ağır kusur ve belirli şartlarda hafif kusurlarda sorumsuzluk kaydını ortadan kaldıran düzenleme yer almaktatadır.Ayrıca davacı iddiasına konu davalının vergi incelemesi nedeniyle sorumluluğuna gidildiği hususu da taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkiyi etkileyecek ve sözleşme dönemine ilişkin iddia edilen ürün tedarik eksikliğinden kaynaklı ciro kaybına ilişkin kar mahrumiyetinden sorumlu olmama yönündeki sözleşmedeki sorumsuzluk kaydını ortadan kaldıracak kusur olarak nitelendirilemez.Yine davalı yanın ithalat izninin iptal edilmiş olması davalıya kusur olarak atfedilemez.Davacı yan;sözleşme ilişkisi içerisinde ürün tedarik eksikliği veya ciro kaybına ilişkin herhangi bir ihtirazi kayıt düşmediği gibi sözleşmeyi fesetme yolunu da tercih etmemiş ve buna gerekçe olarak da davacı yan,şirketlerinin davalı şirket tarafından satınalınacağı yönünde kendilerinde güven oluşturulduğu iddiasını ciro düşüklüğü nedeniyle kar kaybı talebine gerekçe olarak ileri sürmüş ise de;ciro nedeniyle kar kaybı istemi sözleşmenin uygulandığı dönemi ilişkin olduğu gibi izah edilen nedenlerle tedarik eksikliği ve ciro kaybı nedeniyle kar kaybına ilişkin davacı yanın alacak talebi yerinde görülmemiştir.
Davacı yan; ürün kampanya maliyetine ilişkin KDV hariç 747.532 TL bedelli faturayı alacak kalemlerine konu etmiştir.Mübrez raporda bu alacak kalemi yönünden; mali tespitlerde “taraflar arasındaki sözleşme uyarınca belirlenen bütçe hedef ve standartları ile dava konusu fatura içeriği ürünler bazında ortaya çıkan sapmalar ve buna yönelik olarak taraflar arasında yapılmış mutabakat verilerine rastlanmamakla, mevcut veriler ile bu miktarda bir zararın varlığından söz etmek olanaklı bulunmamaktadır” şeklinde mütalaya vaırlımş olup bu alacak kalemi kanıtlanamadığından yerinde görülmemiştir.
Davacı yan,KDV hariç 244.839,19 TL bedilli faturaya istinaden iskonto farkını alacak kalemine konu etmiştir.Sözleşmenin 9. maddesine göre; “Dağıtıcı Madde 9.3 hükümleri saklı kalmak koşuluyla Ürünlerin Bölge içersindeki satışını arttırmak ve geliştirmek için her zaman elinde gelen tüm gayreti gösterecektir”. Yine sözleşmeye göre; “… değişik zamanlarda Dağıtıcıya tavsiye edilen yeniden satış ve maksimum yeniden satış fiyatları da dahil olmak üzere Ürünlerin marka pozisyonlandırması ile ilgili tavsiyelerde bulunacak olmakla birlikte Dağıtıcı Ürünleri müşterilerine tamamen kendisinin belirleyeceği fiyatlar üzerinden satma hakkına sahip olacak ancak bu fiyatlar … tarafından daha önceden Dağıtıcıya bildirilen maksimum satış fiyatının üzerinde olmayacaktır”.düzenlemesine gidilmiştir. Davalı tarafından davacıya sözleşmenin 2. maddesi ile münhasır bölge tanınmış ve davalının bu bölgede satış hakkı olmayacağı açıkça kararlaştırılmış olsa bile, dağıtım sözleşmelerinde en yüksek fiyatı belirleme klozu geçerli olarak konulabilmektedir.Davacı bir takım ürünlerde davalının liste fiyatından daha yüksek fiyat uygulattığını ve aradaki farkın kendisine verilmediğini belirtmektedir. Davalının liste fiyatından daha yüksek fiyata satılan ürünlerde aradaki farkı alacağına dair sözleşmede açık hüküm bulunmadığı görülmektedir.Bu sebeple her ne kadar mübrez raporda iskonto farkının davacı tarafça talep edilemeyeceği mübrez raporda mütala edilmiş ise de;mahkememizce bu görüşe iştirak edilmemiştir.Şöyleki;taraflar arasındaki sözleşme ile davacı yana münhasır bölge dağıtım hakkı tanınmış olup sözleşmenin genel kapsamı nazara alındığında davacı ithalatçının karşılıklı menfaatleri gözetmesi ve iskontolu ürün satmaması yada iskonto farkını davacıya yansıtması dürüstlük kuralının bir gereğidir ve bu alacak kaleminin talep edilebilmesi taraflar arasında iskonto farkının uygulama haline gelmesi şartına bağlanamaz.Mübrez raporun mali tespit kısmında bu tutarın KDV hariç 4.349.67 TL ile sınırlı olacağı mütala edilmiş olup belirlenen miktar yönünden davacının iskonto farkına ilişkin alacak talebi kısmen yerinde görülmüştür.
Bedelsiz ürünlerin nakliye bedeline ilişkin alacak kalemi yönünden.Her ne kadar mübrez raporda Sözleşmenin 7.6 m. hükmüne göre; “Ürünlerin Bölge içersindeki nakliyesi ile ilgili her türlü maliyet, sigorta, navlun, katma değer vergisi, lisans ve izin bedelleri ve diğer ücretler Dağıtıcı tarafından karşılanacaktır. 7.7. m. hükmüne göre ise; “7.6 hükümlerine aykırı olmamak kaydıyla, … uygun olması halinde bu tür masraf ve ücretleri Dağıtıcı adına ödeyebilir. Eğer …bu tür bir ödeme yaparsa, bu tutarlar Dağıtıcı tarafından…’nun bu mallar için düzenlediği fatura tarihinden sonraki 20 iş Günü içersinde …’ya ödenir…”.Hükmün ürünler ile ilgili olduğu, talebin ise kampanya ve bedelsiz ürünlerin nakliyesi ile ilgili olduğu görülmektedir. Sözleşmenin 9.3. maddesine göre;”şüpheye yer vermemek için. Ürünlerin Bölge içersindeki her türlü kanal üzerinden tüm tüketici pazarlama ve reklamları sadece … tarafından gerçekleştirilecektir. Sözleşmenin 9.10. maddesine göre “Ürünlerin pazarlama ve promosyon masrafları … tarafından karşılanacaktır. Dağıtıcı …’nun aylık maliyetlerini gösteren bir faturayı (her türlü ayrıntı, destekleyici belge ve tüm tedarikçi faturaları ile birlikte), … tarafından Dağıtıcıya geri ödenmesi için …’nun onayına sunar…” Sözleşmenin 9.7. maddesine göre; “Madde 9.10’da belirtilen yükümlülüklerine aykırı olmamak kaydıyla. Dağıtıcı her türlü ticari pazarlama faaliyeti, promosyonlar yada …’nun makul çerçevede talep edeceği diğer hizmetleri ile ilgili olarak montaj, ambalajlama, dağıtım ve uygulama için makul çerçevede talep edilen tüm kaynak ve personeli sunacaktır”. Bu çerçevede yapılacak masrafların başlangıçta Davalı tarafından yapılması sözleşmenin 9.10 maddesinde yükümlülük olarak ön görülmüş olmakla birlikte, bu masrafları Davacıdan talep edeceğine dair sözleşmesel hak sahibi olduğu görülmektedir.” şeklinde mütalaya yer bedelsiz ürünlerin nakliyesi promosyon gideri kapsamında olmakla sözleşme gereği davalı …’ya ait olduğundan mali tespitte belirlenen 7.385,62 TL bedelsiz ürün nakliye bedeli esas alınarak bu alacak kalemi de kısmen yerinde görülmüştür.
Davacı yanın personel giderleri ve genel giderlere ilişkin KDV hariç 1560.000 TL bedelli faturaya dair alacak kalemi açısından : davacı sözleşmenin uygulanması gereken ama uygulanmayan dönemine ilişkin talepte bulunmamakta, uygulandığı dönemine ilişkin talepte bulunmaktadır. Kâr kaybının talep edildiği bir durumda personel gideri o kârı yapmaya dönük gider olduğundan ayrıca talep edilemez. Diğer yandan buradaki gider sözleşmenin devam etmeyen ama devam edeceğine ilişkin güven verilen dönemine ilişkin olarak yorumlansa dahi, tarafların uzatma anlaşmalarını kısa dönemli yapmaları ve sözleşmede “sözleşmenin açık ve yazılı mutabakatla uzatılacağına” dair hüküm nazara alındığında ve davacı tarafça müvekkili şirketin davalı tarafça satın alınmasına ilişkin taahhüde ve bir protokolde sunulabilmiş de değildir.İzah edilen nedenler le bu alacak kalemi yerinde görülmemiştir.
Davacı yanın zincir mağaza giderlerinden yansıtılan KDV hariç 298.844,93 TL bedelli faturaya dair alacak kalemleri yönünden dosyada mübrez kök ve ek raporlarda da mütalaa olunduğu üzere; sözleşmede zincir mağaza kavramı kullanılmış değildir. Sözleşemde sadece promosyonların masraflarının Davacı tarafından karşılanacağına ilişkin hüküm bulunmaktadır (m. 9.10). Davacı Davalı tarafa ait ürünlerin müvekkili tarafından satış ve dağıtımının yapılması nedeniyle zincir mağazalar tarafından müvekkili adına düzenlenen fatura tutarları olduğu; taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 9.10. maddesinde ürünlerin promosyon ve pazarlama masraflarının … tarafından karşılanacağının kararlaştırıldığı; müvekkili tarafından dağıtımı yapılan davalı tarafa ait ürünler ile ilgili olarak zincir mağazalara çeşitli adlar ile ödemelerin yapıldığı; bu ödemelerin sözleşmenin başlangıcından itibaren davalı tarafça ödendiği; ancak taraflar arasında akdedilen sözleşmenin bir uzatım devresinde bu bedellerin ödenmediğini iddia etmektedir. Davalı taraf ise Davacının ancak Davalının onayı ile harcama yapabileceğine ilişkin sözleşme kaydını belirterek onayı bulunmadığını belirtmektedir. Davalının fatura düzenlenmesinden önce yapılan “gider onayı”nın onay verilmesi anlamına geldiğini belirtmektedir.Sözleşmenin 9.8 m. hükmüne göre Davacı tarafından yapılacak her türlü promosyon harcaması Davalı …’nun yazılı onayına tabidir. Sözleşmede kararlaştırılmış olan kuşkusuz harcama öncesi verilmesi gereken onaydır. Ancak harcama sonrasında kabul anlamına gelen davranışlar yetkisiz olarak yapılan işleme icazet verilmesi anlamına gelir ki. bu da yapılan harcamanın …’dan talep edilmesine hak verir. O halde icazet olup olmadığı ve yine davacı iddialarına binaen daha önce bu gibi giderlerin ödenmiş olmasının davacı nezdinde bu giderin ödeneceğine ilişkin güven yarattığı ve bu durumun da davaya konu giderleri talep hakkı vereceği düşünülmelidir.Mali incelemede ek raporlarda bu alacak kaleminin 185.559,09 TL olarak tespit edilmiştir.Bu alacak kalemi yönünden de tespit edilen miktar esas alınarak davacı talebi kısmen yerinde görülmüştür.
Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya münderecatından edinilen vicdani kanaat gereğince, dosyada mübrez raporla; davalı şirkete; İstanbul … İcra Müdürlüğünün 2002/1370 sayılı dosyası ile aleyhinize yapılan takip sonunda; icra dosyasında mübrez 21/04/2016 tarihli kapak hesabında belirlenen borç miktarı olan 11.735,29 TL takipte kesinleşen miktarı, 533,96 TL tahsil harcı miktarı, 25,20 TL başvurma harcı miktarı, 1.408,23TL vekalet ücreti miktarı, 6.248,90 TL toplam faiz miktarı, 3,80 TL masraf miktarı olmak üzere toplam 19.955,38 TL borcunuzu ve İstanbul … İcra Müdürlüğünün 2002/7930 sayılı dosyası ile aleyhinize yapılan takip sonunda; icra dosyasında mübrez 21/04/2016 tarihli kapak hesabında belirlenen borç miktarı olan 185.559,09TL takipte kesinleşen miktarı, 8.442,94 TL tahsil harcı miktarı, 25,20 TL başvurma harcı miktarı, 17.083,55TL vekalet ücreti miktarı, 89.671,43TL toplam faiz miktarı, 3,80 TL masraf miktarı olmak üzere 300.786,01TL, toplam 320.741,39TL borcunuzu bu depo kararının size ulaştığı tarihten itibaren 7 gün içinde alacaklıya ödemeniz, veyahut mahkeme veznesine depo etmeniz, 7 gün içinde ödeme olmadığı veya depo edilmediği takdirde İİK.nun 158. maddesi uyarınca ilk oturumda iflasınıza karar verileceği hususunun ihtar edildiği, tebligatın usulüne uygun şekilde yapıldığı, yapılan tebligat üzerine davalı şirket tarafından depo emrinde belirtilen miktar ödenmiş olmakla dava konusuz kaldığından karar tesisine yer olmadığına, depo emri kapsamında yatırılan miktarın davacı tarafa ödenmesine( hüküm ile temyiz arasındaki süre için bedel üzerine resen ihtiyati tedbir konulduğu ve ancak tehri icra talepli davalı tarafça temyiz olunmadığı müddetçe alacaklıya ödenmesi yolunda icra dairesine müzekkere yazılmasına) dair verilen hüküm hüküm taraf vekillerinin vaki temyizi üzerine Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2018/1512 esas, 2019/796 karar sayılı ilamı ile;
”İflas davalarının temel unsurlarından biri, davacının alacaklılık sıfatını ispatlamasıdır. Öte yandan özel hukuk sözleşmelerinde taraflar sözleşmeye uygulanacak hukuku ve doğacak uyuşmazlıkları çözecek (yetkili) yargı yerlerini serbestçe belirleyebilirler.
Taraflar arasında akdedilen dağıtım sözleşmesinde bu anlaşma ile ilgili ya da bu anlaşmadan kaynaklanan herhangi bir ihtilaf durumunun ortaya çıkması halinde tarafların bunu tahkim ile halletmeye çalışacağı, tahkim yerinin ICC Tahkim Mahkemesi Cenevre, İsviçre olduğu kararlaştırılmıştır.
İtirazın kaldırılması ve iflas davaları öncelikle davacının alacaklı, davalının ise borçlu olduğuna ilişkin bir maddi hukuk yargılamasını, sonrasında şartların mevcudiyeti halinde borçlu-davalının iflasına karar verilen davalardandır. İflas kararını ancak davalının muamele merkezi mahkemesi verebilir (İİK.m.154). İflas davalarında tahkim şartının uygulana- mayacağına ilişkin kural, alacağın tesbiti aşamasına ilişkin olmayıp, iflas kararı verilmesi konusundaki devlet egemenliği ilkesi açısından hüküm ifade eder.
Somut olayda davacı İsviçre Cenevre ICC Tahkim Mahkemesinden aldığı bir karar olmaksızın, doğrudan sözleşmeye dayalı olarak iflas yolu ile takibe girişmiş; davalı da gerek takibe itirazında ve gerek davaya cevabında bu yönü ileri sürmüştür.
Yukarıda açıklandığı üzere davacının alacaklı, davalının ise borçlu olup olmadığının tesbiti, aksine bir hüküm yoksa iflasa bakan yer mahkemesince incelenir ancak taraflar arasındaki sözleşmede İsviçre Cenevre ICC Tahkim Mahkemesine bırakılmıştır.
Bu durumda davacının öncelikle tahkim mahkemesinde alacağının varlığını ispatlayacak bir karar alması ve akabinde borçlu aleyhine iflas yolu ile takip yapması ve iflas davası açması gerekirken; taraflar arasındaki hukuk ve yetkili yargı yeri seçimini ortadan kaldıracak şekilde doğrudan iflas takibi yapması ve bunu dayanak göstererek iflas davası açması doğru değildir.”gerekçesi ile bozulmuş ve mahkememizce usul ve yasaya uygun bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememizce icra edilen yargılama ve dosya mündericatından edinilen vicdani kanaat gereğince; davanın tahkim dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulması cihetine gidilmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:gerekçesi gerekçeli kararda açıklanacağı üzere;
1-Davanın tahkim dava şartı yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE,
2-Alınması gerekli harç peşin alındığından harç konusunda karar verilmesine yer olmadığına,
3-Davalı, kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 3.400,00TL ücret-i vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 84,80TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Hükümden sonra, gerekçeli kararın talep halinde taraflara tebliğine, masrafın talep eden tarafça karşılanmasına,
7-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra talep halinde hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından ilgilisine iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük kesin süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyizi kabil olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.12/03/2020

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır