Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/169 E. 2020/488 K. 13.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/169 Esas
KARAR NO : 2020/488
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/10/2012
KARAR TARİHİ : 13/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 19/10/2012 tarihli dava dilekçseinde özetle; Müvekkili firmanın … Otelde kullanılmak üzere bar tabure ve sandalyelerin alımı için çeşitli firmalardan fiyat teklifleri alarak değerlendirdiğini, … Plastikten adedi 90-TL olmak üzere 30 adet … kodlu beyaz bar taburesinin şiparişini vererek aldıklarını, 14.03.2012 tarihinde taburelerin teslim alındığını, teslim alma tarihinden itibaren taburelerin ayak kısımlarında paslanma, oturma yerlerinde hasarlar meydana geldiği, taburelerin kullanılamaz hale geldiği durumu görselleri ile birlikte davalıya bildirdiklerini, davalının tabure Örneklerini distribütör firmaya incelettirdikten sonra firmanın mağduriyetinin giderileceğini ifade etse de ileriki tarihlerde taburelerin hepsinin kırık olduğunu, amortisörlerin değiştirilmesinin ürünleri kullanılır hale getirmeyeceğini, ürünlerin hiç bir şekilde tamir edilemeyeceğini, taburelerin iç mekan için üretilmiş olmasına rağmen dışarıda kullanıldığı bu nedenle rutubete maruz kalan taburelerin hasar görmesinden müvekkili firmayı sorumlu tutarak, defalarca mağduriyetlerinin giderilmesi konusunda yapılan taleplere sorumlu olmadıklarını belirterek cevap verdikleri, Müvekkili olduğu firmanın taburelerin dış görünüşlerinden söz konusu taburelerin iç mekan için üretilmiş olduğunu anlayabilecek durumda olmadıklarını, yaz mevsiminde bu taburelerin açık mekanda kullanılabileceğinin açık olduğu, bu konuda bir bilginin taraflarına verilmediği gibi, kataloglarda da bu tür bir bilgiye rastlanmadığını, üstelik yaz mevsiminde bir ay kadar kısa sürede taburelerin suya maruz kalması ve rutubet nedeniyle deforme olması söz konusu olamayacağı, davalıdan bu taburelerin iç mekanda kullanılabileceğine ilişkin bir belgenin taraflarına verilmesi istense de bu şekilde bir belgenin taraflarına verilmemesi, bar taburelerinin ayıplı olması nedeniyle BK m.227 hükmünde yer alan seçimlik haklarına dayanılarak taburelerin satın alınmasına ilişkin olan satım sözleşmesinden döndüklerini, müvekkili firmanın ayıplı mal için ödemiş olduğu 2.700,00-TL nin sözleşmenin kurulduğu 12/03/2012 tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesinc karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili 28/12/2012 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacının … Ofis Mobilyaları firmasının internet sayfasından elde ettiği … sandalyesi görselini ve kendi belirlediği bu sandalyenin seri numarasını müvekkili olan firmaya göndererek “… sandalyesi- … ” türü bu sandalyelerden 12.03.2012 tarihinde 25 tane, 10.05.2012 tarihinde 5 tane olmak üzere satın aldıklarını ilk 25 tane sandalyenin teslimini 14.03.2012 tarihinde yaptıklarını, müvekkili olduğu firmanın bu ürünleri dava dışı … Tic.Ltd.Şti. firmasından satın alarak, davacıya sattığını, uzun bir süre sonra sandalyelerin hasarlandığına ilişkin bilgi geldiği, hasar durumu incelendiğinde sandalyelerin suya ve rutubete maruz kaldığından dolayı ayak ve amortisman olarak adlandırılan metal aksamının paslandığı, paslanma sonrası da kullanılan sandalyelerin kullanımına devam edilmesi ile sandalye mekanizmalarının kırıldığı, plastik oturma kısımlarının da kırıldığı görüldüğü için sandalyelerin dış mekanda kullanıldığı anlaşıldığı için sorumluluğun müvekkili firmada olmadığını, davacının aldığı internet çıktısından da görüleceği üzere söz konusu sandalyelerin “bahçe mobilyaları 1 adı altında değil ” kafeterya mobilyaları’ adı altında sıralanarak kategorize edildiği, kafeterya alanlarının da iç mekan sayılacağı nın herkesçe bilinen bir olgu olduğu, davalının basiretli bir tacir gibi davranarak TTK 23/1-c maddesi uyarınca sekiz gün içerisinde sandalyelerin suya dayanıklı malzemeler olmadığını bir ihbarda bulunmadığı ve hasar gören sandalyeleri kullanmaya devam ederek hasarın ağırlaşmasına neden olduğu, davacının otel işiyle iştigal etmesi nedeni ile kromaj ayaklı bir ürünün çok çabuk paslanabileceğim ama alüminyum veya paslanmaz çelik ayaklı bir ürünün paslanmayı önleyici özellikte olduğunu bilmesi gerektiğini, davacının dilekçesine eklediği internet sitesinde bahçe mobilyası olarak gösterilen bar sandalyesi çelik hammaddeli olduğundan fiyatının 500-TL olduğu görülürken, müvekkili firmadan satın aldığı ürünün birim fiyatının 90-TL olduğu, sandalyelerin açık ayıplı da olmadığını, sandalyelerin incelenmesi için alım tarihinden 6 ay sonra, ürünlerin bir yaz sezonu dışarıda kullanılıp, paslanma ile birlikte kullanılamaz hale geldikten sonra müvekkili firmaya gönderildiği, müvekkili firmanın değişik firmaların ürünlerini satan satıcı niteliğinde olduğu, ileride firmaya rücu ihtimali bulunması nedeniyle asıl ithalatçı … Ve Tic. Ltd. Şti firmasının da davaya iştirak etmesinin sağlanması ve davanın reddi, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin (… Asliye Ticaret Mahkemesi) 2012/… Esas ve 2014/… Karar sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş, kararın davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay … Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2014/… Esas ve 2014/… Karar sayılı 11/12/2014 tarihli bozma ilamı ile;
“Davacı, dava dilekçesinde…. “satım sözleşmesinden döndüğümüze ve ödemiş olduğumuz bedelin iadesini talep ediyoruz…” diyerek satış bedelinin iadesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme kararının gerekçe kısmında ise… “talep doğrultusunda semen tenzili kararı vermek gerekmiştir”… denilmiş, hüküm kısmında ise davanın kabulü ile 2.700 TL satış bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Bu suretle mahkeme kararının gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki meydana gelmiştir. Hüküm ile gerekçe arasındaki bu çelişki nedeniyle HUMK’nun 381 ve 388 (HMK’nın 294 ve 297) maddeleri uyarınca hükmün bozulmasına karar verilmiştir.” gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiş, işbu dosya mahkememizin 2015/… Esas sırasına kaydedilerek yargılamaya devam edilmiştir.
Mahkememizin 2015/281 Esas ve 2015/398 Karar sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş, kararın davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay … Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2015/… Esas ve 2015/… Karar sayılı 16/11/2015 tarihli bozma ilamı ile;
“Anayasanın 141/3 maddesi bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır,” buyurucu hükmünü içermektedir. HUMK’nın 388 ve HMK’nın 297 maddesinde de, kararın kapsayacağı hususlar ayrıntılı biçimde belirtilmiş olup, bu maddenin 3. bendine göre; mahkeme kararlarında iki tarafın sav ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşmadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması, red ve üstün tutulma nedenleri, sabit görülen vakıalarda bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebebin açıkça gösterilmesi zorunludur. Yerel Mahkeme kararında davanın kabulüne ilişkin gerekçeler karar yerinde gösterilmemiştir…” gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiş, işbu dosya mahkememizin 2016/… Esas sırasına kaydedilerek yargılamaya devam edilmiştir.
Mahkememizin 2016/… Esas ve 2018/… Karar sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş, kararın temyizi üzerine Yargıtay … Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2018/… Esas ve 2019/5398 Karar sayılı 03/12/2019 tarihli bozma ilamı ile;
“Taraflar arasındaki satım sözleşmesi 6762 sayılı TTK yürürlükte bulunduğu zaman gerçekleşmiş olup anılan Kanunun 25/3. maddesinde ”Emtianın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde keyfiyeti satıcıya bildirmeye mecburdur. Açıkça belli değilse alıcı emtiayı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde muayene etmeye veya ettirmeye ve bu muayene neticesinde emtianın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını muhafaza için keyfiyeti bu müddet içinde satıcıya bildirmeye mecburdur. Diğer hallerde Borçlar Kanununun 198 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları tatbik olunur.” hükmüne yer verilmiştir. Bu durumda davacının ayıbın yaklaşık olarak bir ay sonra ortaya çıktığı yolundaki beyanı ve davalıya ayıbın bildirim için gönderdiği e-postaların en eski tarihlisinin 13/08/2012 olduğu, dolayısıyla süresinde yapılmış bir ayıp ihbarının olmadığı görülmekle, mevcut delil durumuna göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiş, işbu dosya mahkememizin 2020/169 Esas sırasına kaydedilerek yargılamaya devam edilmiştir.
Dava; ticari satıma konu malın ayıplı olması nedenine dayalı alacak davasıdır.
Tüm dosya kapsamı, toplanılan deliller ve Yargıtay bozma ilamlarının bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda; Davacı vekili, davacının, davalıdan 30 adet bar taburesini 12.03.2012 tarihinde satın ve 14.03.2012 tarihinde de teslim aldığını, bir ay kadar sonra taburelerde deformasyon başladığını, ayak kısımlarında paslanma, oturma yerlerinde hasarlar meydana geldiğini, durumu görselleri ile davalıya bildirdiklerini, davalı mağduriyetin giderileceğini ifade etse de, ileri ki tarihlerde hasardan müvekkilini sorumlu tuttuğunu, satın alınan ürünlerin ayıplı olduğunu, BK’nın 277. maddesi hükmünde yer alan seçimlik haklarına dayanarak sözleşmeden döndüklerini ileri sürerek, ayıplı mallar için ödedikleri 2.700,00-TL’nin 12.03.2012 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline hükmedilmesini talep etmiştir. Davacının ayıbın yaklaşık olarak bir ay sonra ortaya çıktığı yolundaki beyanı ve davalıya ayıbın bildirimi için gönderdiği e-postaların en eski tarihlisinin 13/08/2012 olduğu, dolayısıyla 6762 sayılı TTK’nın 25/3 maddesi gereği süresinde yapılmış bir ayıp ihbarının olmadığı görülmekle mevcut delil durumuna göre davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM(Yukarıda Açıklanan Nedenlerle):
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihi itibarıyla alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcından dava açılırken yatırılan 40,10 TL peşin harcın mahsubu ile kalan 14,30 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan 256,50 TL posta masrafına ilişkin yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 2.700,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-İhbar olunanlar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
7-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştikten sonra yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesi nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.13/10/2020

Katip …

Hakim …