Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/124 E. 2021/293 K. 20.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/124 Esas
KARAR NO : 2021/293

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 15/12/2015
KARAR TARİHİ : 20/05/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 26/07/2012 Tarihinde, davalılardan …’un kullandığı … plakalı aracın, davacı … ve Bezgül’ün kızı, davacı …’nın annesi olan müteveffa …’a D-100 karayolu üzerinde çarparak ölümüne sebebiyet vermesi üzerine, tüm davalılardan destekten yoksun kalma tazmnatı olarak, Davacı … adına şimdilik 50.000 TL. tüm davacılar adına davalı … hariç diğer davalılardan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100.000 TL. manevi tazminatın alınarak davacılara verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta Şirketi cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın davadan önce müvekkil şirkete başvurmadıklarını, bu nedenle tazminat talepleri ile ilgili her hangi bir sorumluluğu olup-olmadığı hususu ve rücu hakkının da engellendiğini, kazanın oluşumunda müvekkil şirkete sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olduğu iddiasının kabul edilemez olduğunu, sigorta şirketi sigortalısının kusurlu bulunması halinde poliçedeki limitlerle sınırlı olarak sorumlu olup, bu durum poliçe limitlerinin tamamen ödeneceği anlamına gelmediğini, kusurlu olması ve kusurun ispat edilmiş olması halinde poliçe teminat limitleri dahilinde sorumlu olabileceğini haksız ve mesnetsiz davanın reddine, mahkeme masrafı ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; davalılar arasında müşterek ve müteselsil sorumluluğu gerektirecek hukuki bağın bulunmadığını, kaza yapan müvekkilin kusurlu olmayıp, maktülün kusurlu olduğu, maktülün iki ayrı asli kusuru… Asliye Ceza Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasında bulunan raporda yer aldığını, müvekkilinin trafik işaretlerine, trafik kanununa ve yönetmeliğine uygun davrandığını, beyan ederek davanın reddine her türlü yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılarak lehlerine vekalet ücreti takdir edilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; idarelerinin kusurlu olamayacağını, Anayasa Mahkemesi’nin 16/02/2012 tarihli iptal kararının 19/05/2012 tarih ve 28297 sayılı RG.de yayınlandığını, bundan böyle 6100 sayılı yasanın 3. maddesi gereğince kamunun kullanımında olan yerleşim yerlerinde bulunan otoyollarda meydana gelen kazalarda kusurlarının bulunmadığını, davada müştereken ve müteselsilen sorumluluklarının bulunmadığını bu nedenle yersiz açılan davanın reddi ile masraf ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
HSYK’nın 26/8/2014 tarih ve 1876 sayılı müstemir yetkilere ilişkin kararı gereğince, Kapatılan İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesinin dosyası mahkememize devredilmiştir.
Taraflar arasında aynı konu ile ilgili, İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin… esas sayılı dosyası ile açılan davanın hukuki ve fiili bağlantı bulunduğundan, Mahkememiz dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
Birleşen İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin dava dilekçesinde özetle; İstanbul ….Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında, 26/07/2012 tarihinde davalılardan …’un kullandığı …plakalı aracın, davacıların kızı olan müteveffa…’a … karayolu üzerinde çarparak ölüme sebebiyet vermesi nedeniyle tüm davalılardan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL maddi tazminatın alınarak davacılara verilmesi ve davacı …, …, … olan ve işbu dava davalılarına açılan, … (müteveffa…’ın oğlu) adına maddi ve manevi, Hüseyin ve … adına manevi tazminat talepli dava açıldığını, mahkememiz nezdinde açılan iş bu dava da aynı kazayla ilgili fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL maddi tazminat taleplerinin müştereken ve müteselsilen tahisilini talep ettiklerini beyanla, işbu davanın derdest olan İstanbul …ATM …esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip celbi gerekli deliller de celp edilerek dosyamız arasına katılmıştır.
Mahkememizce dosya üzerinde iddia ve savunma doğrultusunda sigortacı bilirkişi …ile trafikçi bilirkişi…marifetiyle var ise davacı alacağının tespiti ve temerrütün de tartışılması açısından inceleme icra edilerek konuya ilişkin rapor teminle dosyamız arasına katılmıştır.
Bilirkişiler 22/10/2015 tarihli raporlarında özetle;
“Kaza, davacıların kızı/annesi …’m … beldesi ışıttı kavşağının 15,0 m kadar Tekirdağ tarafında olmak üzere …Lokantası karşısında, denli tarafına geçmek üzere sağ taraftan yola girmesi sırasında solundan yani İstanbul tarafından gelip Tekirdağ İstikametin seyreden davalı …’un yönetimindeki otomobilin ön sağı ite yolun sol şeridi üzerinde çarpılması şeklinde meydana gelmiştir.
Kazanın meydana geldiği D-100 yolu Yeniçiftlik beldesi geçişindeki yol ve trafik durumu heyetimizce iyi şekilde bilinmektedir. Kavşak bölgesinde, özellikle kaza tarihini olan yaz mevsimi ortalarında beldenin sayfiye yeri olması sebebiyle gecenin geç saatlerine kadar yoğun araç trafiği ve dikine yaya geçişleri olmaktadır. Bu itibarla Trafik Kazası Tespit Tutanağında belirtildiği üzere kaza yerinde hız tahdit işareti bulunmasa da, araç sürücülerinin yerleşim bölgesi olduğu belli olan bu bölgeye yaklaşırken ve geçişleri sırasında azami dikkat ve tedbiri göstermeleri, bu arada araçlarına kolaylıkla hakim olabilecek şekilde yavaşlamaları gerekmektedir.
Diğer yandan, davaca tarafa ait 26/08/2015 tarihli dilekçeye ek olarak verilen ve olay yeri yakınındaki … Sitesine ait kamera kaydını içeren CD’nin incelenmesinde, davalı sürücü …’un karşı yönünden gelen yani Tekirdağ – Marmara Ereğlisi/İstanbul yönünde seyreden araçların kavşak girişinde durmakta oldukları, bu araçların önünden karşıya dikine yaya geçişleri olduğu bu sırada davalı sürücünün hızlı şekilde seyrine devam ettiği görülmektedir. Sinyalizasyon kuralına göre, karşı yönlerden gelen trafik akımları için aynı anda kırmızı, sarı ve yeşil ışık yanar. Buna göre, Tekirdağ – İstanbul yönünde seyreden trafiğe kırmızı ışık yanıyor ise, aksi yönde seyreden davalı taraf aracına da kırmızı ışık yanması gerekir. CD deki görüntülerden maktul yayaya çarpmanın kamera saatine göre saat 21.58:30 da veya çok yakınında gerçekleştiği görüşüne varılmıştır. Buna göre de, … plakalı aracın sürücüsü davalı … kavşağa kırmızı ışığın sonuna doğru, ya da sarı ışıkta giriş yapmış olmalıdır.
Sıralanan hususlara göre, davaJlı sürücü 150 m gerideki ışıklı flaşörü nazara alıp hızını düşürerek kavşaktaki ışığın yeşilden sarıya, takiben kırmızıya dönebileceğini düşünerek yavaşlayıp gerektiğinde kavşağa girmeden durabilecek şekilde yaklaşması gerekirken Trafik Kanununun 52/a,b maddesine aykırı olarak bu şekilde davranmayıp seyrini yüksek hızla sürdürüp kavşağa kırmızı ışıkta ya da sarı ışıkta girdiği için trafik kanununun 84/a maddesi uyarınca %65 oranında olmak üzere %65 oranında olmak üzere asli kusurlu görülmektedir.
Kaza yerinde fren izi tespit edilemediği için davalı tarafa ait aracın hızı hakkında hesap imkanı yok ise de, yayaya çarpma noktasından 40,0 m sonra durabilmesine, yayayı ileriye fırlatması, ayrıca CD deki görüntüye göre hızının mahal şartlarına ve yoğun yaya geçişi otan meskun mahaldeki kavşağa girişe göre fazla olduğu kabul edilmektedir. Davalı sürücünün C.Savcılığınca alınan ifadesinde belirttiği 60 km/sa’lik hız fazladır. Bu arada davalı sürücünün kavşak köşesinden 15,0 m kadar sonra sağından yola giren maktul yayaya fren izi bırakmaksızın sol şerit üzerinde çarpması, sağ tarafta bulunan ve karşıya geçme istedikleri belli olan maktul, kardeşi ve annesinden oluşan yaya grubuna karşı dikkatli ve tedbirli davranmadığını, bunlardan maktul …’ın karşıya geçmek üzere ileri harekette bulunması üzerine etkin frenleme ve imkanı oranında soluna kaçmada geç kaldığını göstermektedir.
Maktul yaya … ; D-100 yolunun karşı tarafına geçmek isterken ışıkların bulunduğu kavşak köşesinden yola girmemiş, kavşaktaki ışığı görme imkanı olmayan 15,0 m kadar Tekirdağ tarafındaki bir yerden yola girmiştir. Maktulün bu sırada solundan gelen trafiğin durduğuna emin olmadan ifadelerine göre kardeşi … ve annesi … kenarda bekledikleri halde onlardan ayrılarak ileri harekette bulunup hızla gelen davalı tarafa alt aracın önüne girmesi Trafik Kanununun 68. maddesine aykırı düşmektedir. Buna göre maktul yaya …, kazada etkili olan davranışları sebebiyle %35 oranında olmak üzere ikinci derecede olmak kusurlu görülmektedir.
Davacı taraf sayın vekilince kaza yerindeki aydınlatmanın yetersiz olduğu dne sürülerek yolun yapım ve bakımından sorumlu …nü (…) de davaya dahil etmiştir. Kaza yerindeki kavşak ve yolun aydınfatma durumu tarafımızca bilinmemektedir. Bu arada, kazanrn meydana geldiği kavşaktaki aydınlatmanın benzer yerlerdeki aydınlatmaya göre yetersiz olduğunu hakkında ölçüme dayalı somut bir tespit de yoktur. Diğer yandan, Karayolları Genel MüdUrlüğü’nün devlet ve il yollarındaki meskun bölge geçişlerini aydınlatma yükümlülüğü/sorumluluğu yoktur. Devlet ve il yollarında bu husustaki sorumluluk yerel yönetimler veya ilgili elektrik kurumuna ait bulunmaktadır. …nün aydınlatma sorumluluğu otoyollar içindir. Bu sebeplerle adı geçen kuruma kusur izafesi uygun görülmemiştir.
Davacı …’ın maliki olduğu, davalt …Türk Sigorta Şirketine ZMSS (Trafik) poliçesi ile sigortalı … plakalı aracın sürücüsü diğer davalı …’un % 65 (altmışbeş), davacıların kızı/annesi maktul yaya …’ın 35 (otuzbeş) oranlarında kusurlu, davalı …’nün kusursuz sayılmalarının uygun olacağı görüşüne varıldığı,
Şirketi vekili tarafından dosyaya mubreı cevap dilekçesinde de beyan ve kabul edildiği üzere mülkiyeti davalı …’a alt olan … plakalı araç kaza tarihini de kapsayan 10.07.2012-10.07.2013 tarihleri arası geçeıll olan Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile davalı…Türk Sigorta Şirketine Sigortalı olup anılan Poliçede ölüm halinde kişi başına Teminat Limiti tutarı 225.000,00 TL’dir.
Davaya hak sahibinin yukarıda tesbit ve hesaplanan nihai ve gerçek maddi zararları tutan toplam 10.772,86 TL olup, poliçede belirlenen 225.000,00 TL tutarındaki teminat tutarı altında kalmaktadır.
Hukuki durumun ve delillerin takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere 26.07.2012 tarihinde meydana gelen kazasj sonucu vefat eden geride kalan hak sahibi davacı kızı …’nın nihai ve gerçek maddi zararının 10.772.86 TL’den ibaret bulunduğu” şeklinde beyan ve mütalaada bulunmuştur.
Mahkememizce birleşen dosya, itirazların karşılanması, ATK ek raporunun değerlendirilmesi maksadıyla ek rapor alınarak dosyamız arasına katılmıştır.
Bilirkişiler 06/01/2017 tarihli raporlarında özetle;
“Daha önceki kök raporda davsa çocuk için müteveffa annesinin gelirinden 1/4 oranında pay ayrılarak değerlendirme yapılmıştır.
Davacı vekili tarafından dosyaya mübrez 23.11.201S tarihli dilekçede davacı çocuğun annesi ile babasının kazadan önce ve 07.09.2006 tarihinde boşandıklarını ve boşandıktan sonra davacı çocuğu ile birlikte diğer davacılar anne ve babasına ait evde ve onların yanında kaldıklarını bu nedenle öğrencisi olan davacı çocuğa müteveffa annesinin gelirinden ayrılan 1/4 oranındaki payın yetersiz olduğu ileri sürülerek önceki rapora itirazda bulunmuştur.
Davacı çocuğun babası … halen sağ olup, sağ babanın da müteveffa anne gibi davacı çocuğuna Maddi Destek sağlaması gerekmektedir.Diğer yandan;
Sayın Mahkemenin 28.06.2016 tarihli oturum ara kararında itirazların karşılaması istendiğinden anılan ara kararı da dikkate alınarak bu husustaki hukuki durumun takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere kök raporda davacı çocuğa ayrılan 1/4 payın yetersiz olduğunun Sayın Mahkemece de kabulü halinde davacı çocuğun Üniversite öğrencisi olduğu hususu da dikkate alınarak önceki kök raporda müteveffa annesinin gelirinden ayrılan payında değişklik yapılacaktır. Öte yandan; önceki kök raporda dava o çocuk … bakımından Destekten yoksunluk sebebiyle Maddi zarar hesaplanmıştır. Diğer yandan; önceki kök rapordan sonra bu dosya ile birleştirilen İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin… Esas ve… Karar sayılı dosyası ile anne ve baba hakımından da destekten yoksunluk tazminat talep edildiğinden bu raporda davacı anne ve baba bakımından da Desteten yoksunluk tazminatı hesaplanacaktır. Önceki kök raporda 01.07.2012-31.12.2013 tarihleri arası uygulanan yasal asgari ücretlere göre değerlendirme ve hesaplama yapılmıştır.
Hukuki durumun ve delillerin takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere 26.07.2012 tarihinde meydana gelen kazası sonucu vefat eden …’ın geride kaülan davacı hak sahiplerinden; oğlu …’nın Nihai ve gerçek Maddi cararmın (20.167,68)TL’den ibaret bulunduğu, babası …’ın Nihai ve gerçek Maddi zararının 20.374,25TL’den ibaret bulunduğu, annesi …’ın Nihal ve gerçek Maddi zararmın 22.807,95 TL’den ibaret bulunduğu” şeklinde beyan ve mütalaada bulunmuştur.
Mahkememizce kök ve ek rapor arasında çelişki bulunduğndan iptal edilmeksizin bilirkişi değişikliğine gidilerek alternatifli olarak % 100 kusur durumuna göre inceleme yapılması kaydıyla aktüerya uzmanı Ayhan Tokat marifetiyle inceleme icra edilerek konuya ilişkin 2. Ek rapor teminle dosyamız arasına katılmıştır.
Bilirkişiler 24/04/2017 tarihli 2. ek raporlarında özetle;
“Kaza tarihinde yürürlükte olan tarifeye göre davalı sigorta şirketinin sorumluluk üst limiti 225,000.00 TL.dır.
Davacıların maddi zarar toplamı poliçe limitini aşmadığından sigorta şirketi belirlenen zarar tutarının tamamı ile sorumlu olacaktır.
Dava dilekçesinde faiz talebi bulunmamaktadır. Kural olarak sigorta şirketi bakımından faiz başlangıcının Karayolları Trafik Kanunun 99. maddesine göre belirlenmesi gerekmekte olup, dava dosyasında sigorta şirketine yapılmış başvuru belgesi bulunmadığından sigorta şirketinin dava tarihinden önce temerrüdü söz konusu değildir.
Sigorta şirketi dışındaki davalılar bakımından ise her hangi bir ihtar ve ihbara gerek kalmaksızın temerrüt 26.07.2012 olay tarihinde gerçekleşmiş olacaktır.
Sigortalı araç hususi nitelikte olduğundan olaya yasal faiz oranlarının uygulanması gerekecektir.
Dosyada mevcut diğer hesap raporunda davacı …’in olay tarihinde 50 yıl, 10 ay, 21 günlük olduğu tespit edilmesine karşın maddi hata yapılarak olay tarihinde 51 yerine 52 yaşında kabul edilmiş ve buna göre de bakiye ömür sûresi 21 yıl yerine 20 olarak eksik belirlenmiştir. Kaza/vefat tarihi 26.07.2012 olmasına karşın dosyada mevcut diğer hesap raporunda hesaplamalar 01.06.2012 tarihinden itibaren yapılmıştır. Bu durumda da her iki hesap raporunda aynı ilkelere göre zarar hesabı yapılmasına karşın, yukarıda belirtildiği gibi davacı baba Hüseyin’in yaşının hatalı belirlenmesi ve zarar hesabının olay tarihinden 4 gün sonra başlatılması nedeniyle her iki rapor arasında farklılık meydana gelmiş olup, bu bir çelişki değildir.
26.07.2012 tarihinde meydana trafik kazasında …’ın vefatı nedeniyle geride kalan hak sahiplerinin;
1.Seçenekte: %100 kusur durumuna göre;
Davacı Oğlu …’mn destekten yoksun kalma sebebiyle maddi zararının = 30.991,77 TL, Davacı Anne …’ın destekten yoktun kalma sebebiyle maddi zazannın 34.893.10 TL, davacı Baba …’ın destekten yoksun kalma sebebiyle maddi sararının g 33.031.02 TL,
2.Seçenekte: Davalıların % 65 kusur oranındaki sorumluluk dorumuna göre; Davacı Oğlu …’nın destekten yoksun kalma sebebiyle maddi zararının 20.144.68 TL, Davacı Anne …’m destekten yoksun kalma sebebirle maddi sararının 22.680.52 TL, Davacı Baba …’ın destekten yoksun kalma sebebime maddi sararıma = 21,463.66 TL olduğu, davacıların maddi zarar toplamının her iki seçenekte de olay tarihi itibariyle geçerli olan zorunlu trafik sigorta poliçesindeki limiti aşmadığı, manevi tazminat taleplerinin zorunlu trafik sigorta poliçesi kapsamında olmadığı, dava dilekçesinde faiz talebinde bulunulmamağına karşın, sigorta şirketinin dava tarihinden önce temerrüde düştüğünün belirlenememiş olup, sigorta şirketi dışındaki davalılar bakımından temerrüdün 26.07.2012 olay tarihinde gerçekleşmiş olacağı, kazaya karışan aracın hususi nitelikte olduğu” şeklinde beyan ve mütalaada bulunmuşlardır.
Davacı vekilinin talebi destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin olup, destekten yoksun kalma tazminatı, 6098 sayılı Borçlar Kanunun 53/3. Maddesinde düzenlenmiş olup, “Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar” şeklinde hükme bağlanmıştır.
Görülmektedir ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK’nın 53 maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir.
BK’nın 53 maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.
O halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür.
Bununla birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.04.1982 gün, 979/4-1528 E., 1982/412 K. sayılı kararı )
Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de:
“Destekten Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir.
Önemle vurgulanmalıdır ki, BK’nın 53 maddesine göre destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir (HGK’nın 15.06.2011 gün ve 2011/17-142-411 E., K. ve 20.04.2011 gün ve 2011/17-34-216 E., K. sayılı ilamları ).
Yeri gelmişken, davacıların açıklanan sıfatı ve hukuki konumları karşısında, davacılar üzerinde doğan zararın niteliği belirlenmelidir:
Davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdikleri zarar; sürücünün ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte sürücü üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Böyle bir zararın sürücünün kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi olmadığı gibi, doğrudan sürücünün zararıyla bağlı ve onunla sınırlı bir zarar da değildir. Sürücünün ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Buradaki zarar, mirasçıların salt bu sıfatla devraldıkları murislerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da değildir.
Bu anlamda; asıl ve birleşen davada davacı tarafın destekten yoksun kalma tazminat talebi yönünden, desteğin geride bıraktıkları 3. Kişi konumunda olduğundan ve adı geçenler yönünden kusur indirimi yapılamayacağından rapordaki % 100 kusurluluk durumu esas alınarak belirlenen tazminat miktarları esas alınarak asıl ve birleşen davanın kabulü gerekmiştir.
Manevi tazminat istemi açısından TBK 56. Maddesindeki “Hakim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verilebilir” düzenlemesi ile vücut bütünlüğünün ihlalinden bedensel zararlar kavramı içine manevi zararlarında dahil olduğu belirtilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu manevi tazminatın belirleme ölçütlerine ilişkin 23/06/2004 ve 13/291-370 sayılı kararında ” Borçlar Kanunu’nun 47. Maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay içtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü tarafların, kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverinin işçi sağılığı ve güvenliği önlemlerini yeterince almamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır.” şeklinde hukuki nitelemeye gitmiştir. Bu izah doğrultusunda, asıl ve birleşen dava da, kusur oranları ve tarafların sosyal ve içtimai durumları da değerlendirilerek anılı ilkeler ışığında manevi tazminat taleplerin kısmen kabulü gerekmiştir.
Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya mündericatından edinilen vicdani kanaat gereğince; asıl davada davalı … aleyhine açılan davanın reddine, asıl davada davacı …’nın destekten yoksun kalma maddi tazminat talebine ilişkin davasının davalılar … … ve… Sigorta Şirketi yönünden kabulü ile 30.991,77TL’nin sigorta şirketi yönünde dava tarihi, diğer davalılar yönünden 26.07.2012 olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, asıl davada manevi tazminata ilişkin davanın davalılar … ve … kısmen kabulü ile takdiren davacı … için 20.000,00TL, davacı … için 10.000,00TL ve davacı … için 10.000,00TL olmak üzere toplam 40.000,00Tl manevi tazminatın davalılar … ve …’dan 26.07.2012 olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile adı geçen davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, … aleyhine açılan manevi tazminat talebinin reddine, birleşen İstanbul 7 ATM’nin 2015/1217 esas sayılı dosyasında davanın kabulü ile … yönünden 34.893,10 TL, … yönünde 33.021,02 TL olmak üzere toplam 67.914,12 TL’nin davalı… Türk Sigorta şirketi yönünden dava tarihinden, davalılar … ve … yönünden ise 26.07.2012 olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile adı geçene ödenmesine dair hüküm davacılar vekili ve davalılar vekilinin İstinaf talebi üzerine BAM 40. Hukuk Dairesi’nin 2019/171 esas, 2020/31 karar sayılı ilamı ile;
“İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, asıl ve birleşen destekten yoksun kalma tazminatı taleplerinin kısmen kabulüne, davacı … için 30.991,77 TL, … için 34.893,10TL ve … için 33.021,02 TL maddi tazminatın davalılardan müteselsilen tahsiline; davacı … için 20.000,00TL, davacı … için 10.000,00TL ve davacı … için 10.000,00 TL manevi tazminatın davalı sigorta şirketi haricinde kalan davalılardan tahsiline ve … aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacılar vekili; manevi tazminatın düşük takdir edildiğini, faiz başlangıç tarihine yanlış hükmedildiğini, davacı … bakımından hükmedilen tazminat tutarının doğru olmadığını,… yönünden verilen ret kararının hatalı olduğunu;
Davalı … ve İsmail vekili; müvekkili araç sürücüsünün kusurunun olmadığını, tazminat şartlarının oluşmadığını, bu talebin kabul görmemesi durumunda kusur durumunun tam olarak belirlenmesi gerektiğini, buna ilişkin yapılan araştırmanın yetersiz olduğunu, kendileri tarafından yapılan hasar başvuru tarihi esas alınması gerekirken başka bir tarihin esas alındığını;
Davalı sigorta şirketi vekili; araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olduklarını, gerek eldeki dava dosyasında ve gerekse ceza dosyasında alınan kusur raporlarında araç sürücüsüne tali ve asli kusur olmak üzere farklı oranlarda kusur izafesinde bulunulduğunu, araç sürücüsünün kazada tam kusurlu olmadığı ortada iken tazminatın tamamına hükmedilmesinin anlaşılmadığını belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince, desteğin kusurunun mirasçılara yansıtılamayacağı gerekçesiyle kusur durumu tam olarak tespit edilmeden %100 kusur oranı üzerinden yapılan hesaplama esas alınarak karar verilmiş ise de, bu kabul şekli doğru olmamıştır. Şöyle ki;
2918 sayılı KTK’nın 91/1. maddesi: “İşletenlerin, bu Kanun’un 85’inci maddesinin 1. fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur” hükmünü amirdir. Kanunun emredici hükmü gereği yaptırılan zorunlu trafik sigortalarında sigortacı, işletene düşen hukuki sorumluluğu teminat altına aldığına göre, ancak işletenin sorumlu olduğu oranda zarardan sorumlu olacaktır. İşletene hukuken yükletilemeyen zarardan, onun sorumluluğunu teminat altına alan sigortacının sorumlu tutulması da mümkün değildir. KTK’nın 86/1. maddesi uyarınca da, işletenin eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusursuzluğu oranında sorumluluğunun kalkacağı açıktır. Desteğin kusurunun mirasçılara yansıtılamayacağı kuralı, sigortalı araç sürücüsü veya işletenin mirasçılarının, kendi trafik sigortacısına yönelttikleri destekten yoksun kalma tazminatı talepleri bakımından geçerlidir. Somut olayda destek şahsı yaya konumunda olup bu kuralın uygulanabilme kabiliyeti bulunmamaktadır.
İlk Derece Mahkemesince alınan 22.10.2015 tarihli raporda, davacıların desteği olan …’ın tali, sigortalı araç sürücüsünün ise asli kusurlu olduğu kanaatinde bulunulmuştur.
Davalı sigorta şirketi vekili tarafından ibraz edilen Adli Tıp Kurumunun 12.06.2015 ve 02.12.2014 tarihli kusur raporlarında ise benzer kusurlu eylemler izafe edilmiş olmasına rağmen kusur durumu bakımından yukarıdaki bilirkişi raporunun tam aksi yönde görüş bildirilmiştir.
Bu durumda mahkemece, ceza dosyası aslı veya onaylı örneği dosya arasına alındıktan sonra, İTÜ Karayolları Kürsüsünden yahut Karayolları Fen Heyetinden seçilecek uzman bilirkişi kurulundan kusur dağılımına ilişkin önceki ve ceza dosyasındaki kusur raporları ile tüm dosyadaki delillerin değerlendirildiği, gerekçeli denetime elverişli ve çelişkileri giderici rapor alındıktan sonra davacıların desteğinin kusuruna isabet eden kısım üzerlerinde bırakılarak (taraf vekillerince hesaba ilişkin istinaf itirazında bulunulmamış olması nedeniyle) kesinleşen hesap raporu doğrultusunda bir karar verilmesi amacıyla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile kaldırılarak mahkememize tevzi olmuş, …esasına kaydı yapılmış ve yargılamaya bu esas üzerinden devam olunmuştur.
Mahkememizce ceza dosyalarının celbi sonrası İTÜ trafik kürsüsünden makine mühendisi …, … ve …marifetiyle tüm deliller değerlendirilerek, dosya kapsamında yer alan kusura ilişkin bilirkişi raporu ile ATK kusur raporu arasındaki çelişkileri giderir mahiyette, ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınması baabında inceleme icra edilmiş ve konuya ilişkin 23/10/2020 tarihli bilirkişi raporu teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Bilirkişiler anılı raporlarında özetle;
“Kaza mahalli yerleşim yeri dışında olup yol bölünmüş, iki şeritli, vakit gece, mahal aydınlatılmamış, hava açık ve zemin kurudur.
Dava dosyasında bulunan Trafik Kazası tespit tutanağında olay anlatılarak davacı murisi yaya …’ın 2918 sayılı KTK’nın 83. Maddesi ile tanımlanan araçlara ilk geçiş hakkını verme kuralını ve aynı kanunun 68/1-b maddesi ile tanımlanan karşıdan karşıya geçişlerde işaretlere riayet etme kuralını ihlal etmiş olduğu, davalı sürücü …’un ise aynı kanunun. 52/1-a maddesi ile tanımlanan kavşaklara, yaya geçitlerine yaklaşırken hızını düşürme kuralını ihlal etmiş olduğu belirtilmiştir.
Trafik Kazası tespit Tutanağında bulunan kaza yeri krokisinden, aracın yayaya sol şerit içinde, dönel kavşak çıkışındaki yayalara ait ışıklı yaya geçidini 14,50 m geçtikten sonra çarpmış olduğu ve 38 m öteye sürüklemiş olduğu görülmektedir.
Dava dosyasında bulunan ifadesinde davalı sürücü … kaza mahalline gelirken ortalama hızının 80 km/saat olduğunu, kaza noktası öncesinde bulunan ışık kontrollü kavşakta kendisine yeşil yanmakta olduğunu ve kendisinin sol şeritten seyrettiğini, kavşağı geçerken kavşağın 100 m kadar ilerisinde 3 ya da 4 kişinin yolu geçmeye çalıştıklarını, bu şahısların kendisinin geldiğinin görünce yolun orta çizgisinde beklemeye başladıklarını, şahısların bulunduğu yerin kazanın olduğu …Lokantasının hizasında bulunduğunu, bunun üzerine kendisinin hız kesmeden yoluna devam ettiğini, tam geçerken yayaların arasından…’ın aracının önüne fırladığını, yanında bulunan şahısların kolundan tutmaya çalıştıklarını ancak şahsın durmadığını, bu sırada kaza mahallinin karanlık olduğunu, şahsa nasıl çarptığını anlamadığını, çarpmasıyla birlikte frene bastığını ve durduğunu, çarptığında her iki hava yastığının da açıldığını belirtmiştir. Davalı sürücü daha sonra sunmuş olduğu dilekçesinde ışıklı kavşağı geçtikten sonra yoldaki şerit çizgisinin hemen sağında duran yayaları fark etmiş olduğunu, bunun üzerine gazdan ayağını çektiğini, onların aracın bir an önce geçip kendilerinin yoldan çıkmaları için beklediklerini fark edince fren yapmamış olduğunu, ancak tam geçerken aralarından birinin önüne fırladığını belirtmiştir.
Kaza sırasında araçta yolcu olarak bulundukları anlaşılan tanıklar … ve …aracında bulundukları davalı sürücü …’un ifadesini doğrulamış olup araçla şahsa vurmalarıyla birlikte hem sürücü hem yolcu tarafındaki hava yastıklarının açılmış olduğunu belirtmişlerdir. … daha sonra duruşmada vermiş olduğu ifadesinde yolda yeşil yanan ışıkları geçtikten sonra sağda 3-4 kişinin durduğunu, kendisi sürücüyü durması konusunda uyaracakken sürücünün yavaşladığını sonra tekrar hızlandığında yayalardan birinin önlerine fırlamış olduğunu belirtmiştir.
Dava dosyasında bulunan ifadesinde davacı … kaza sırasında hayatını kaybeden kızı …’la birlikte olduğunu, …lokantasının önüne geldiklerini, bu esnada kızının karşıya geçmek üzere yola giriş yaptığını, bir aracın hızla gelerek kızına çarpmış olduğunu, kızının aracı gördüğünde geri çıkmak istediğini ancak aracın hızlı gelmesi nedeniyle kızına çarpmış olduğunu, kızı karşıya geçmek üzere yola çıktığı sırada yolun boş olduğunu, bahse konu araç korna çalmış olsaydı kazanın olmayacağını, aracın fren dahi yapmadığını belirtmiştir.
Dava dosyasında bulunan ifadesinde…kaza yerinden davacılar murisi …’la birlikte geçtiklerini belirterek …’ın ifadesini doğrulamakta, çok hızlı gelen aracın …’ı çarptığında 20-30 m ileri fırlattığını, araçtaki her iki hava yastığının da patladığını belirtmiştir.
Dava dosyasında bulunan 27.07.2012 tarihli CD inceleme tutanağında kamera görüntülerinin sadece kavşak bölgesini kapsadığı ve bu yüzden çarpma anının görüntülenemediği ancak aracın kavşaktan hızla geçişi sırasında ışıkların yeşilden sarıya geçiyor olduğu belirtilmiştir.
Dava dosyasında bulunan 30.07.2013 tarihli bilirkişi raporunda dava konusu kaza incelenmiş ve davalı sürücü …’un yayaları gördüğü halde hızını azaltmamış olması ve Yeniçiftlik kavşağına girerken hızını azaltmamış olması (2918 sayılı KTK’nın 52/a maddesi) nedenleriyle tali kusurlu olduğu, davacılar murisi yaya…’ın ise 14,50 m gerideki yaya geçidini kullanmamış olması ile 68/1-b-1 maddesini ihlal etmiş olması nedeniyle asli kusurlu olduğu kanaati ifade edilmiştir.
Dava dosyasında bulunan 02.12.2014 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda kaza incelenmiş ve 30.07.2013 tarihli bilirkişi raporunda belirtilen kanaate katılınmış, davalı sürücü …’un yayaları gördüğü halde hızını azaltmamış olması ve kavşağa girerken hızını azaltmamış olması nedenleriyle tali kusurlu olduğu, davacılar murisi yaya …’ın ise karşıdan karşıya geçerken yaklaşmakta olan aracın hızını ve konumunu dikkate almamış ve kendi can güvenliğini tehlikeye atarak kontrolsüzce karşıya geçmek istemiş olması ve 14,50 m gerideki yaya geçidini kullanmamış olması nedenleriyle asli kusurlu olduğu kanaati ifade edilmiştir.
Dava dosyasında bulunan 12.06.2015 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda dosya içerisinde bulunan … Belediyesine ait kamera görüntülerini izleme tutanağından bahse konu aracın geçişi sırasında kavşaktaki trafik ışığının yeşilden sarıya geçtiğinin görüldüğü anlaşılmakla ve 27.07.2012 tarihli Muhafaza Altına Alma tutanağında belirtilen …Sitesine ait güvenlik kameraları içeriğinde trafik ışıklarının renklerinin net olmadığı ve çarpma anının görülmediği vurgulanarak davalı sürücü …’un yayaları gördüğü halde hızını azaltmamış olması ve kavşağa girerken hızını azaltmamış olması nedenleriyle tali kusurlu olduğu, davacılar murisi yaya …’ın ise karşıdan karşıya geçerken yaklaşmakta olan aracın hızını ve konumunu dikkate almamış ve kendi can güvenliğini tehlikeye atarak kontrolsüzce karşıya geçmek istemiş olması ve gerideki yaya geçidini kullanmamış olması nedenleriyle asli kusurlu olduğu kanaati ifade edilmiştir.
Davacı vekili 26.08.2015 tarihli dilekçesinde CD kayıtlarına göre, kazanın oluşundan 3-4 s öncesinde Tekirdağ-İstanbul yönünde seyreden aracın kavşağa gelmeden önce durduğu, bunun sebebinin kavşakta kırmızı ışık yanıyor olması bulunduğu, davalının seyir yönü olan aksi yöne de aynı anda kırmızı yanması gerektiği ve bu nedenle davalının kırmızı ışıkta geçmiş olması gerektiği ileri sürülerek davalı sürücünün asli kusurlu olması gerektiği ifade edilmektedir.
Dava dosyasında bulunan 22.10.2015 tarihli bilirkişi raporunda kaza incelenmiş 26.08.2015 tarihli dilekçe ekindeki CD’nin incelenmesinden davalı sürücünün karşı yönünden gelen trafiğin kırmızı ışık nedeniyle durmuş olduğu ve duran araçların önünden yayaların geçtiğinin ve bu sırada davalı yönetimindeki aracın hızla geçişinin belirlenmesi ile karşı yönlerde seyreden trafiklerin aynı anda aynı ışığı görmeleri kuralına göre davalı taraf aracına da kırmızı ışık yanması gerektiği kabul edilmiş ve buna göre …’un kavşağa kırmızı ışığın sonuna doğru veya sarı ışıkta giriş yapmış olduğu varsayılarak ayrıca meskun mahalde yaya geçişine rağmen hızını da kesmemiş olması ve önüne çıkan yayaya karşı etkili fren ve manevrada gecikmiş olması nedenleriyle %65 oranında kusurlu olduğu, maktul yaya …’ın ise 15 m ileride bulunan yaya geçidini kullanmaması ve gelen trafiğin durumundan emin olmadan aracın önüne çıkması nedenleriyle %35 oranında tali kusurlu olduğu, aydınlatmanın yetersizliği açısından …ne atfedilecek bir kusurun bulunmadığı kanaati ifade edilmiştir.
Heyetimiz dava dosyasında yapmış olduğu incelemede söz konusu 26.08.2015 dilekçe ekindeki CD izlenmiş ancak bu CD görüntülerinde ışıkların rengi hakkında kanaat getirmek ve aksi yönde seyreden araçların yavaşlamasına dayanarak ışıkların kırmızıya geçtiğini ileri sürülemeyeceği görüşüne varmış olup, görüntü CD’si dosyada bulunmayan ancak 27.07.2012 tarihli CD inceleme tutanağında kamera görüntülerinin sadece kavşak bölgesini kapsadığı ve bu yüzden çarpma anının görüntülenemediği ancak aracın kavşaktan hızla geçişi sırasında ışıkların yeşilden sarıya geçiyor olduğunun açıkça belirtilmiş olmasına dayanarak, davalı sürücünün kırmızı ışık ihlali yapmamış olduğu kanaatine varılmış, dava dosyasında bulunan 30.07.2013 tarihli bilirkişi raporu, 02.12.2014 tarihli Adli Tıp Kurumu raporu ve 12.06.2015 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda ifade edilen görüşlere katılarak; davalı sürücü …’un yayaları gördüğü halde hızını azaltmamış olması ve … kavşağına girerken hızını azaltmamış olması (2918 sayılı KTK’nın 52/a maddesi) nedenleriyle %25 oranında tali kusurlu olduğu, davacılar murisi yaya …’ın ise 14,50 m gerideki yaya geçidini kullanmamış olması ile 68/b-1 maddesini ihlal etmiş olması nedeniyle %75 oranında asli kusurlu olduğu kanaatine varılmıştır.
Sonuç Olarak;
Yukarıda yapılan açıklamalara göre meydana gelen olayda ;
1.Davalı sürücü … %25 (yüzde yirmibeş) oranında tali kusurlu,
2.Davacılar murisi yaya … %75 (yüzde yetmişbeş) oranında asli kusurludur.” şeklinde mütaalada bulundukları görülmüştür.
Asıl dava, destek …’ın oğlu …’nın destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi istemi ile birlikte, desteğin babası ve annesi olan … ile …’ın manevi tazminat istemlerine ilişkin olup, birleşen dava ise davacılar … ile …’ın destekten yoksun kalma tazminatı talepleri ile açılmıştır.
Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya münderecatından edinilen vicdani kanaat gereğince; istinaf mahkemesinin kaldırma kararı kapsamında ceza dosyası celp edilerek dosya İTÜ’den seçilen kusur bilirkişileri heyetine tevdii edilmekle, önceki kusur raporlarının değerlendirildiği gerekçeli ve denetime elverişli olmakla mahkememizce hükme esas alınan anılı rapora göre davacılar desteğinin kazada %75 oranında asli kusurlu olması nedeniyle kesinleşen hesap raporu uyarınca davacılar desteğinin kusuruna isabet eden kısım çıkarıldığında asıl davada davacı … yararına 7.747,94 TL, birleşen davada davacı … yararına 8.255,25 TL ve davacı … yararına 8.723,27 TL destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesinin gerektiği, davalı … yönünden temerrüdün görevsizlik kararı öncesi asliye hukuk mahkemesinde davanın açıldığı 25/01/2013 tarihi itibarıyla gerçekleştiği, diğer davalıların ise haksız fiil tarihi 26/07/2012 itibarıyla temerrüde düştükleri, davalılar TBK’nun 56/2. maddesi uyarınca manevi tazminat isteminde bulunmakla, ülkenin ekonomik koşulları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikler göz önünde tutularak olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde, manevi tazminat isteyen davacıların sosyal ve ekonomik durumları ile davalı gerçek kişilerin sosyal ve ekonomik durumları, olayın meydana gelişinde davacılar desteğinin davalılardan daha fazla kusurlu oluşu ile davacıların desteğe yakınlık durumları nazara alınarak, önceki hükümde %100 kusura ilişkin kabule göre takdir edilen manevi tazminat miktarı bu defa az bulunduğundan desteğin kusur oranı değişmiş ise de hükmedilen manevi tazminat miktarı değiştirilmeyerek desteğin oğlu … yararına 20.000 TL, desteğin babası … yararına 10.000 TL ve desteğin annesi … yararına 10.000 TL olmak üzere toplam 40.000 TL manevi tazminatın mahkememizce takdir edildiği, davalı …’nün kazada kusuru yahut kusursuz sorumluluk hali bulunmadığından bu davalı aleyhine açılan davanın yerinde olmadığı anlaşılmakla, açıklanan gerekçelerle asıl ve birleşen davalara ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulması cihetine gidilmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklanacağı üzere;
A) ASIL DAVA YÖNÜNDEN;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE,
Davalı … aleyhine açılan maddi ve manevi tazminat davalarının REDDİNE,
Diğer davalılar yönünden maddi tazminata ilişkin olarak;
Davacı … yararına 7.747,94 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı… Sigorta A.Ş. yönünden 25/01/2013 dava tarihinden itibaren, diğer davalılar … ve … yönünden 26/07/2012 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile bu davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
Diğer davalılar yönünden manevi tazminata ilişkin olarak;
Davacı … yararına 20.000 TL, davacı … yararına 10.000 TL ve davacı … yararına 10.000 TL olmak üzere toplam 40.000 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’dan 26/07/2012 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Maddi tazminat yönünden alınması gerekli 529,26 TL harçtan peşin alınan 170,79 TL ve 198,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 368,79 TL’nin düşülerek, bakiye 160,47 TL’nin davalılar …, … ve … Sigorta Şirketinden müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Maddi tazminat yönünden; davacı tarafça yatırılan 170,79 TL peşin harç, 198,00 TL ıslah harcı ve 24,30 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 393,09 TL’nin …, … ve …Sigorta Şirketinden müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı …’ya iadesine,
4-Manevi tazminat yönünden alınması gerekli 2.732,40 TL harçtan peşin alınan 341,56 TL’nin düşülerek, bakiye 2.390,84 TL’nin davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-Manevi tazminat yönünden; davacı taraflarca yatırılan 341,56 TL peşin harcın davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara iadesine,
6-Maddi tazminat yönünden davalı … kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla, yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’nin 13/4. maddesi gereğince hesaplanan 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davacı …’dan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
7-Manevi tazminat yönünden davalı … kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla, yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’nin 10/3. maddesi gereğince hesaplanan 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile bu davalıya verilmesine,
8-Maddi tazminat yönünden davacı … kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla, yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. gereğince hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalılar …, … ve … Sigorta Şirketinden müştereken ve müteselsilen tahsili ile bu davacıya verilmesine,
9-Maddi tazminat yönünden davalılar …, … ve…Sigorta Şirketi kendilerini vekille temsil ettirmiş olmakla, yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. gereğince hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacı …’dan tahsili ile bu davalılara verilmesine,
10-Manevi tazminat yönünden davacılar kendilerini vekille temsil ettirmiş olmakla, yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. gereğince hesaplanan her biri için 4.080,00’er TL olmak üzere toplam 12.240,00 TL vekalet ücretinin davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine,
11-Manevi tazminat yönünden davalılar … ve … kendilerini vekille temsil ettirmiş olmakla, yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’nin 10/2. maddesi gereğince hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacı …’dan, 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacı …’tan, 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacı …’tan tahsili ile bu davalılara verilmesine,
12-Maddi tazminat yönünden; davacı taraflarca yapılan toplam 4.684,80 TL (bilirkişi ücreti, tebligat v.s.) yargılama giderinin 1/2’sine denk gelen 2.342,40 TL’nin ret ve kabul oranına göre hesap edilen 153,91 TL’sinin davalılar …, … ve … Sigorta Şirketinden müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı …’ya verilmesine,
13-Manevi tazminat yönünden; davacı taraflarca yapılan toplam 4.684,80 TL (bilirkişi ücreti, tebligat v.s.) yargılama giderinin 1/2’sine denk gelen 2.342,40 TL’nin ret ve kabul oranına göre hesap edilen 936,96 TL’sinin davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine,
14-Maddi tazminat yönünden; davalı … tarafından yapılan toplam 2.671,70 TL (bilirkişi ücreti, tebligat v.s.) yargılama giderinin 1/2’sine denk gelen 1.335,85 TL’nin ret ve kabul oranına göre hesap edilen 87,77 TL’sinin davacı …’dan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
15-Manevi tazminat yönünden; davalı … tarafından yapılan toplam 2.671,70 TL (bilirkişi ücreti, tebligat v.s.) yargılama giderinin 1/2’sine denk gelen 1.335,85 TL’nin ret ve kabul oranına göre hesap edilen 534,34 TL’sinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile bu davalıya verilmesine,
16-Maddi tazminat yönünden; davalı … tarafından yapılan toplam 209 TL yargılama giderinin 1/2’sine denk gelen 104,50 TL’nin davacı …’dan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
17-Manevi tazminat yönünden; davalı … tarafından yapılan toplam 209 TL yargılama giderinin 1/2’sine denk gelen 104,50 TL’nin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile bu davalıya verilmesine,
18-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
B) BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE,
Davacı … yararına 8.255,25 TL, davacı … yararına 8.723,27 TL olmak üzere toplam 16.948,52 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı…Sigorta A.Ş. yönünden 25/01/2013 dava tarihinden itibaren, diğer davalılar … ve … yönünden 26/07/2012 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Alınması gerekli 1.157,75 TL harçtan peşin alınan 34,16 TL’nin düşülerek, bakiye 1.123,59 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-Davacı taraflarca yatırılan 34,16 TL peşin harç ve 27,70 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 61,86 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara iadesine,
4-Davacılar kendilerini vekille temsil ettirmiş olmakla, yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. gereğince hesaplanan her biri için 4.080,00’er TL olmak üzere toplam 8.160,00 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine,
5-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirmiş olmakla, yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. gereğince hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacı …’tan, 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacı …’tan tahsili ile davalılara verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
20/05/2021

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza