Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/122 E. 2021/333 K. 27.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/122
KARAR NO :2021/333

DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ: 18/11/2015
KARAR TARİHİ: 27/05/2021

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonucunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin toplamda 3.750.000,00 TL’ye tekabül eden 3.750 adet hisse payı içerisinde müvekkilinin 1.485 adet hisse payına tekabül eden 1.485.000,00 TL miktarında hissesi bulunduğunu, davalı şirketin 01/10/2015 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısının gerek çağrı usulünün kanuna uygun yapılmamış olması, gerekse de usulüne uygun olarak yapılmamış olan bu çağrı sonrası olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararların kanuna, esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük, objektif iyi niyet kurallarına aykırılık teşkil etmeleri sebebiyle iş bu iptal davasına konu edildiklerini, davacı tarafça vekâleten 01/10/2015 tarihli toplantıya katılım sağlandığını, toplantıda alınan kararlara karşı muhalefet şerhinin tutanağa şerh edildiğini ve böylece genel kurul kararının iptali için TTK’nın 445. ve 446. maddelerinde aranan şartların gerçekleştiğini, 16/09/2015 tarihli, 8907 sayılı TTSG’nin 800. sayfasında yayımlanan davet çağrısında; gündemin 3. maddesi olarak “Ana sözleşmenin yeni TTK’na uygun hale getirilmesi için ana sözleşmedeki 11-13-15-16-17-19-20-22-23 ve geçici 1-2 ve 3. maddelerin sözleşmeden çıkarılarak yerine bu maddelerin tadili kabul edilerek …” denilmek suretiyle yeni şekildeki ana sözleşme maddelerinin belirtildiğini, Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları İle Bu Toplantılarda Bulunacak Gümrük Ve Ticaret Bakanlığı Temsilcileri Hakkında Yönetmeliğin 11. maddesine göre, gündemde esas sözleşme değişikliği var ise değişen maddelerin eski ve yeni şekillerinin ilanda yer alması gerektiğini, söz konusu ilanda ise sadece değiştirilmesi öngörülen yeni maddelerin yer aldığını, bu durumun usul ve yasaya aykırı olduğunu ve 01/10/2015 tarihli Olağanüstü Genel Kurulun 3. gündem maddesinin mevzuata aykırılığı nedeni ile iptalinin gerektiğini, ana sözleşmenin karın dağıtılması başlıklı maddesinin ” şirketin net dönem karı yapılmış her çeşit masrafların çıkarılmasından sonra kalan miktardır. Net dönem karından her yıl %5 genel kanuni yedek akçe ayrılır; kalan miktarın %5’i pay sahiplerine kar payı olarak dağıtılır. Kar payı, pay sahibinin esas sermaye payı için şirkete yaptığı ödemelerle orantılı olarak hesaplanır. Net dönem karının geri kalan kısmı, genel kurulun tespit edeceği şekil ve surette dağıtılır. Pay sahiplerine yüzde beş oranında kar payı ödendikten sonra kardan pay alacak kişilere dağıtılacak toplam tutarın yüzde onu kanuni yedek akçeye eklenir.” şeklinde değiştirilmek istendiğini, bu değişikliğin 6102 sayılı TTK’nın 519. maddesine aykırı olduğunu, anılan maddeye göre yıllık karın %5’inin ödenmiş sermayenin %2’sine ulaşıncaya kadar ayrılmasının gerekli olduğunu, ana sözleşmede değişiklik yapılması istenen 22. madde ile, ödenmiş sermaye payının % 20’sine ulaşma sınırının göz ardı edilerek pay sahiplerinin alacağı kâr paylarının sınırlanmasının amaçlandığını, şirketin yüksek kâr elde ettiği bir dönemde yıllık kâr payının %3’ünün bile bu orana ulaşabilme ihtimaline sahip olduğunu, bu durumda kalan oran pay sahiplerine dağıtılabilecekken zorlayıcı ve TTK’ya aykırı bir hüküm ihdas edilerek daha yüksek bir oranda kanuni yedek akçe oranı belirlenmesinin pay sahiplerinin haklarının zedelenmesine yol açacağını, gündemin 5. maddesi kapsamında yönetim kurulu başkanına aylık net 24.000 TL, yönetim kurulu başkan vekillerine ise aylık net 16.000 TL ödenmesine karar verilmiş olduğunu, taraflarınca anılan karara itiraz edilerek tutanağa şerh düşüldüğünü, TTK’nın 436. madde hükmü gereği pay sahiplerini kendisi, eşi, alt ve üst soyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hakimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işletme ya da herhangi bir yargı kurumu yahut hakemdeki davaya ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamayacaklarını, yapılan oylamanın söz konusu maddeye aykırı olarak yapıldığını, yönetim kurulu üyeleri … ile …’nun karı koca olduklarını, diğer yönetim kurulu üyesi …’ın ise üst soyları olduğunu, yönetim kurulu üyelerinin birbirleri ile olan akrabalık ilişkileri nedeniyle yapılan oylamada oydan yoksun sayılmaları gerektiğini, bu 3 yönetim kurulu üyesinin oydan yoksun sayılması durumunda yönetim kurulu üyelerine verilecek maaş konusunda sadece 1.500 adet red oyu bulunduğundan TTK’nın 395 ve 396 maddelerinde yer alan izinlerin verilmemesi ve alınan kararın iptali gerektiğini beyanla öncelikli olarak davalı şirket tarafından yönetim kurulu üyelerinin şahsi menfaatleri doğrultusunda ancak şirket menfaatleri aleyhine karar verilen aylık ücret ödemelerinin durdurulmasına yönelik olarak işbu davanın kesinleşmesine dek ihtiyaten tedbir kararı verilmesini, davalı şirketin 01/10/2015 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısının 3. ve 5. gündem maddeleri uyarınca alınan kararların açıkça kanuna, dürüstlük kurallarına aykırı olması nedeniyle TTK’nın 445. maddesi gereğince iptallerine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı şirkete yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 01/10/2015 tarihli genel kurul toplantısına yapılan çağrı metninde değişiklik yapılması öngörülen maddelerin açıkça belirtilmiş olduğunu, kaldı ki değişikliğin ana sözleşmeyi yeni TTK’ya uygun hale getirmek amacıyla yapıldığının ilanda belirtildiğini, yapılan değişikliklerin TTK’nın gerektirdiği şekilde olduğunu, davacının TTK’nın 519. maddesini gerekçe göstererek şirket ana sözleşmesinin 22. maddesinin kanuna aykırı olduğunun iddia edildiğini, aykırılık teşkil ettiği iddia edilen 20. maddenin 2. fıkrasında zaten %20 sınırı aşıldıktan sonra genel kanuni yedek akçeye ayrılacak bedellerinin oransal olarak belirlendiğini, %20 yasal sınırının yedek akçe bakımından kati bir sınır teşkil etmediğini, anılan düzenleme ile yüksek oranda bir kanuni yedek akçe belirlenmesinin söz konusu olmadığını, yönetim kurulu üyelerinin alması gereken ücretlere ilişkin alınan kararın da iptalinin talep edildiğini ve gerekçe olarak da olumlu oy kullananların ücret alacak kişilerin akrabası olmalarının gösterildiğini, iş bu iddiaların mesnetsiz olduğunu, zira bütün ortakların akraba olduklarını, kaldı ki ücretin yönetim kurulu üyelerin tanınan kişisel değil mali bir hak olduğunu, alınan kararlar bakımından TTK’nın 436. maddesinin uygulanabilmesinin mümkün olmadığını beyanla öncelikle davacı yanın ihtiyati tedbir talebinin reddine, haksız ve dayanaksız davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, olağanüstü genel kurulda alınan kararların kanuna, dürüstlük kuralına ve objektif iyi niyet kurallarına aykırı olduğundan bahisle iptali talebine ilişkindir.
Mahkememizce deliller toplanmış, dosya üzerinde inceleme yaptırılmak suretiyle bilirkişi raporu alınmış ve yapılan yargılama neticesinde … Esas ve … Karar sayılı karar ile; davanın kısmen kabulüne, davalı …’nin 01/10/2015 tarihli olağanüstü genel kurulunda gündemin 3. maddesinde görüşülen tadil metninin ”karın dağıtımı” başlıklı 22. maddesinin kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olması nedeniyle iptaline, sair iptal taleplerinin reddine karar verilmiş, karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine inceleme yapan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nca 15/03/2018 tarihli, 2017/875 Esas ve 2018/220 Karar sayılı ilam ile taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiş, bu karara karşı taraf vekillerince temyiz yasa yoluna başvurulmuş olup, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2018/2906 Esas ve 2020/94 Karar sayılı, 07/01/2020 tarihli kararı ile;
“Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre taraf vekillerince yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından, taraf vekillerinin aşağıdaki bentler dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. Dava, davalı şirketin 01.10.2015 tarihli olağanüstü genel kurulunda 3. ve 5. nolu gündem maddeleri ile alınan genel kurul kararlarının iptali istemine ilişkindir.
Gündemin 3. maddesinde ana sözleşme tadili yer almakta olup, “Kâr dağıtımı” başlıklı 22. maddesinin tadil edilmiş hali ile kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Ancak söz konusu 22. madde kâr dağıtımına ilişkin düzenleme içermekte ve karın hangi miktar üzerinden dağıtılacağını göstermektedir. Ana sözleşmenin 23. maddesi ise “Yedek Akçe” başlığını taşımakta TTK’nun 519. ve 523. madde hükümlerine açık atıf bulunmaktadır. Davacıların itirazı ve muhalefet şerhi 22. maddesinde ayrılacak olan %5 genel kanuni yedek akçe ayrılma tutarı ödenmiş sermayenin %20’sine ulaşıncaya kadar ayrılması gerektiği yönünde olup 23. madde tadiline itirazı bulunmamaktadır. Ana sözleşmenin 22. maddesinin tadil edilmiş hali “Şirketin net dönem kârı yapılmış her çeşit masrafların çıkarılmasından sonra kalan miktardır. Net dönem kârından her yıl %5 genel kanuni yedek akçe ayrılır; kalan miktarın %5i pay sahiplerine kâr payı olarak dağıtılır. Kâr payı, pay sahibinin esas sermaye payı için şirkete yaptığı ödemelerle orantılı olarak hesaplanır. Net dönem karının geri kalan kısmı, genel kurulun tespit edeceği şekil ve surette dağıtılır. Paysahiplerine %5 oranında kâr payı ödendikten sonra kârdan pay alacak kişilere dağıtılacak toplam tutarın %10’u genel kanuni yedek akçeye ayrılır.” şeklinde olup, bu haliyle kârın hangi oranlar üzerinden dağıtılacağını gösterdiği ve yasaya aykırılık teşkil eden bir düzenleme içermediğinden, mahkemece yazılı gerekçelerle gündemin 3. maddesinde görüşülen 22. maddenin iptaline karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu yönüyle davalı yararına bozulması gerekmiştir.
Gündemin 5. maddesinde kapsamında ise yönetim kurulu üyelerinin seçimine dair karar alınmış ve yönetim kurulu üyelerine harcadıkları emek ve zaman için bir ücret takdir edilmiştir. Davacı vekili, yönetim kurulu üyelerin seçiminde TTK436. maddesindeki oy yoksunluğu halinin söz konusu olduğunu ileri sürmüş, bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde de yönetim kurulu üyeleri için belirlenen aylık ücretin fahiş olduğunu ifade etmiştir. Mahkemece, genel kurul tarafından yönetim kurulu üye seçimi ve ücret belirlenmesi hususunda karar alınmasında yönetim kurulu üyelerinin oy kullanamayacağına dair bir yasak söz konusu olmadığı gerekçesiyle davacının iptal talebinin reddine karar verilmiş, davacı vekilinin ücretin fahiş olduğuna dair itirazları hakkında herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Bölge Adliye Mahkemesi ise, yanılgılı şekilde ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar istinaf aşamasında ileri sürülemez diyerek, davacının ilk derece mahkemesindeki söylemlerini gözden kaçırmıştır. Bu durumda, mahkemece, yönetim kurulu başkan üyeleri için belirlenen aylık ücretin fahiş olup olmadığının değerlendirilmesi, bu değerledirme yapılırken de genel kurulun düzenlendiği dönemde şirketin ortaklık yapısı, finansal durumu, şirketin geçmiş uygulamaları, ortaklık yapısı ve mali durum açısından davacı şirketle aynı-benzer durumda bulunan şirketlerin yöneticilerinin aldığı emsal ücretler göz önünde bulundurulup karşılaştırılmak suretiyle yönetim kurulunun harcadığı emek ve mesai ile orantılı, pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki kârdan pay alma haklarını da ihlal etmeyecek şekilde tespiti, bu itibarla davalı şirketin defter ve kayıtları celp edilip açıklanan şekilde araştırma ve değerlendirme yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiş olmakla bozma ilamı taraflara tebliğ edilmiş, usul ve yasaya uygun bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilmiştir.
Taraf vekillerine davalı şirketin ortaklık ve mali yapısına benzer şirketlerde yönetim kurulu üyelerinin aldığı emsal ücretlere ilişkin delillerini ibraz etmeleri için süre verilmiş, sunulan emsal ücretlere ilişkin belgeler ile davalı şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılmak suretiyle bozma ilamı doğrultusunda bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır. Bilirkişi heyeti raporunda özetle; davacı tarafın sermayesi yüksek olan bazı şirketlerin yönetim kurulu üyelerine ödenen düşük tutarlı huzur haklarını örnek olarak göstererek iddiasına dayanak yapmak istediğini, davalı tarafın ise davacının, dava dışı başka bir şirkette kendisine ödenen yüksek tutarlı huzur haklarını örnek olarak gösterdiğini ve iddiasına dayanak yapmak istediğini, her iki tarafın da yaklaşımının maddi gerçeğin kendileri bakımından fayda sağlayan tek bir yönünü ortaya koymaya yönelik olduğunu, 2009 yılı Aralık ayından itibaren 2010-2011-2012-2013-2014 ve 2015 yıllarında YK başkanı …’ya net 15.000 TL ve başkan vekili …’ya net 10.000 TL ücret ödenmiş olduğunu, enflasyon oranında artış yapıldığında 2015 yılında bu ücretlerin YK başkanı için 23.451 TL ve başkan vekili için 15.634 TL olarak heaplandığını, şirket kayıtlarında 2015 yılı Ekim-Kasım-Aralık 18.000 TL ve 27.000 TL olduğunu, yönetim kurulu üyelerine huzur hakkının, şirketteki yönetim kurulu toplantılarına katıldıkları için harcadıkları zaman ve emeğin bir karşılığı olarak ödendiğini ancak uygulamada bu ödemenin biraz da ihdas maksadının dışına çıkartılmak suretiyle sanki bir hizmet iş akdi varmış gibi aylık bazda yapıldığının gözlemlenmekte olduğunu, yönetim kurulu üyelerine yapılan huzur hakkı ödemesi ile şirket sermayesinin yüksekliği arasında hiç bir bağlantı olmadığını, diğer bir deyimle sermayesi yüksek olan şirketlerin fazla huzur hakkı ödeyeceği, düşük olanların ise az huzur hakkı ödeyeceği çıkarımının mücerret olarak yapılamayacağını, diğer yandan ödemelerin dürüstlük kuralına uygunluğuna ilişkin bir değerlendirme yapılırken salt miktarını da önemli olmadığını, zira ilgili şirketlerin düşük huzur hakkı ödeyip yönetim kurulu üyesine kardan pay vermek suretiyle veya prim ikramiye ödemeleri yoluyla sair bir menfaat temin edebildiğini, kaldı ki belirtildiği üzere şirketin yönetim kurulu üyesine huzur hakkı ödemesi yolunda bir mecburiyetinin olmadığını, bu bağlamda dikkate edilmesi gereken diğer hususların huzur hakkı ödemeleriyle pay sahiplerine düşecek kar payı arasında nasıl bir dengenin ortaya çıktığı ve şirketin pay sahipliği yapısı olduğunu, eğer şirketin tüm pay sahipleri aynı zamanda yönetim kurulu üyesi ise ve şirkette başkaca kardan istifade hakkı olan kişi yoksa, bu durumda ilgili kişinin şirketten ödemeyi huzur hakkı altında mı yoksa kar payı adı altında mı aldığının bir ehemmiyeti olmadığını, derdest davadaki şirketin durumunun bu şekilde olmadığını, zira pay sahiplerinin bir kısmının yönetim kurulu üyesi sıfatını taşımadığını ancak davalı şirketin savunmasında istinat ettiği en önemli hususlardan birisinin bu olduğunu, yani davacının bir başka şirkette yönetim kurulu üyesi olarak davalı şirkettekinden daha yüksek huzur hakkı aldığını iddia ettiğini, eğer davacının huzur hakkı aldığı ortaklıkta sadece kendisinin veya kendisinin %100 kontrolündeki bir gerçek/tüzel kişinin pay sahibi olması mevzu bahis ise bu durumun derdest davadaki uyuşmazlıktan farklı profilde olması sebebiyle kabul edilebilir bir savunma olarak görülmesi mümkün olmamakla birlikte takdirin Mahkememize ait olduğunu, üzerinde durulması gereken diğer bir noktanın davalı şirketteki kar payı dağıtımı ile yönetim kurulu üyelerine ödenen huzur hakkı arasındaki ilişki olduğunu, buna göre şirkette yönetim kurulu üyesi olarak görev yapan pay sahipleri şirket gelirinden huzur hakkı ödemesi adı altında fayda sağlarken, yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmayan diğer pay sahiplerine aynı yönetim kurulu üyelerinin genel kurulda kullandıkları olumsuz oylarla hiç kar payı ödenmediğini, bu noktada gözden kaçırılmaması gereken diğer bir hususun da yönetim kurul üyesi olarak görev yapan pay sahiplerinin şirkette bir görev ifa ettikleri ve bunun bir karşılığının olmasının normal kabul edilmesi gerektiği olduğunu, bununla birlikte 2014 yılında yönetim kurulu üyelerine brüt olarak 434.949 TL huzur hakkı ödendiğini, aynı dönemde şirketin dağıtılabilir karının 83.624,68 TL olduğunu, yönetim kurul üyelerine 434.949 TL huzur hakkı ödenmeseydi dağıtılabilir karın 523.573.68 TL olacağını, binaenaleyh Mahkememizce karın yaklaşık %84’ünün (83.624.68/523.573.68) huzur hakkı olarak ödenmesi ve pay sahiplerine ise geçmiş yıllara da sari olarak hiç kar payı ödenmemesinin dürüstlük kuralına aykırı olup olmadığının, bu bağlamda fahiş olup olmadığının değerlendirileceğini, kanaatlerinin dosya verileri çerçevesinde bu ölçüde bir huzur hakkı ödemesinin TMK’nın 2. maddesine aykırı olabileceği yolunda olduğunu tespit ve mütalaa etmiştir. Rapor taraflara tebliğ edilmiş, Mahkememizce denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli görülmüştür.
Tüm dosya kapsamının bozma ilamı doğrultusunda değerlendirilmesi neticesinde; davalı şirketin 01/10/2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının 5 nolu gündem maddesi ile yeni yönetim kurulu başkanına aylık net 24.000 TL, yönetim kurulu başkan vekiline aylık net 16.000 TL huzur hakkı verilmesine oyçokluğu ile karar verildiği, davalı vekilince sunulan emsal huzur hakkı miktarlarının davacının ortağı/yöneticisi olduğu … ve Ticaret A.Ş.’ye ilişkin olduğu, davacı vekilince sunulan emsallerin farklı alanda faaliyet gösteren ve esas sermaye miktarları farklı olan şirketlere ilişkin olmakla eldeki uyuşmazlık yönünden Mahkememizce değerlendirmeye alındığı, söz konusu emsallerde daha yüksek sermayeli şirketlerde ödenen huzur hakkı miktarlarının daha düşük olduğu, davalı şirketin faaliyet kapasitesi, dönem net karı değerlendirildiğinde belirlenen huzur hakkı miktarının yüksek olduğu, yine alınan bilirkişi heyet raporu ile tespit edildiği üzere, davalı şirketin yönetim kurulu üyelerine yüksek oranda huzur hakkı ödenirken dağıtılan kar payının fahiş şekilde düştüğü ve pay sahiplerinin kardan pay alma haklarının ihlal edildiği, bu şekilde anılan kararın kanuna ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olması sebebiyle TTK’nın 445. maddesi uyarınca iptalinin gerektiği kanaatine varılarak davanın kısmen kabulü ile davalı …’nin 01/10/2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının 5 nolu gündem maddesi ile alınan kararının ” yönetim kurulu başkanına aylık net 24.000 TL, yönetim kurulu başkan vekiline aylık net 16.000 TL verilmesine” ilişkin kısmının TTK’ nın 445. maddesi uyarınca iptaline karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın Kısmen Kabulü ile davalı …’nin 01/10/2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının 5 nolu gündem maddesi ile alınan kararının ” yönetim kurulu başkanına aylık net 24.000 TL, yönetim kurulu başkan vekiline aylık net 16.000 TL verilmesine” ilişkin kısmının TTK’ nın 445. maddesi uyarınca iptaline,
2-Karar ve ilam harcı 59,30 TL’den peşin alınan 27,70 TL’nin mahsubu ile kalan TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydedilmesine,
3-Davacı tarafından bozma öncesi yapılan 2.138 TL yargılama gideri ile bozma sonrası yapılan 1.000 TL bilirkişi ücreti, 198 TL posta masrafı olmak üzere toplam 4.336 TL yargılama giderinden davanın kabul edilen kısmı üzerinden hesaplanan 778 TL ile ilk harç 55,40 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 4.080 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 4.080 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından kalan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.27/05/2021

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır