Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/9 E. 2020/162 K. 03.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/9
KARAR NO : 2020/162
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 17/12/2010
KARAR TARİHİ : 03/03/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin verdiği 17/12/2010 tarihli dilekçesinde özetle; Müvekkilinin güvenlik hizmeti veren bir şirket olduğunu, davalının işyerinde güvenlik hizmeti vermek üzere 20.10.2007 başlangıç tarihli bir yıllık ve her yıl 1 yıllığına yenilenen ve dolayısıyla en son 20.10.2010 tarihinde yenilenmiş haliyle taraflarca karşılıklı edim ve taahhütleri içeren sözleşme imza altına alındığını, Bu anlaşma üzerine müvekkilleri gereklerinin en mükemmel şekilde yerine getirmek üzere her türlü hazırlığı yaptığını, bunun için her türlü gerekli giyim, üst baş, üniforma dahil telsizler, elektronik cihazlar her türlü son model donanım ve malzemeleri satın aldıklarını ve adaylar arasından itina ile seçmek sureti ile burada görevlendirmek üzere gerekli sayıda personeli işe aldığını ve bunların bu görevi için eğitimlerini de almasını sağladığını, ve tüm hazırlıklar mükemmel olarak temin edilmiş şekilde işe başlandığını, Davalı yanın birden bire ve ortada geçerli ve haklı bir nedeni yokken ve böyle bir neden de bildirmeksizin “gördüğümüz lüzum üzerine” demek sureti ile daha sözleşmenin süresi dolmamışken sözleşmeyi/sözleşmeleri fesih ettiğini bildirdiğini, Müvekkilleri şirketin haksız zarar vermek, karşıdakinin mahvına sebep olmak maksatlı, sözleşmeye basiretli tacirden beklenen güven ilkesine ve iyi niyet ilkesine aykırı, dürüstlük kuralı ve iyi niyet temel ilkesi ile açıkça çelişen davalının bu davranışı karşısında, her türlü ihtimamı göstermiş olduğu halde sözleşmesi fesih olunmuş bir şirket durumuna düştüğünü ve bu da piyasada küçük düşmesine ve markasının ve tüzel kişiliğinin itibar kaybına uğramasına ve telafisi imkansız manevi kayıplarına neden olduğunu, bu manevi kayıplarının bir nebze telafisi maksadı ile, manevi tazminat talebinde bulunmak zarureti hasıl olduğunu belirtmiş vs. açıklamalarda bulunarak neticeten, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla sözleşmeyi sonuna kadar ifa edebilmek bakımından yapılan yatırımlardan fesih ile boşa giden bedeli şimdilik 5.000,00-TL ve mahrum kalınan kazanç bedeli şimdilik 5.000,00-TL olmakla cem an şimdilik 10.000,00-TL maddi ve 10.000,00-TL manevi tazminatın şimdilik 20.000,00-TL alacaklarının dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ve yargılama gideri ve ücreti vekaletin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı vekili tarafından sunulan 04.03.2011 tarihli cevap dilekçesine özetle; Feshe ilişkin hükümlerin sözleşmede açıkça düzenlendiğini, sözleşmenin 9.maddesinde feshe ilişkin durum ve koşulların taraflar arasında mutabakata varılarak düzenlendiğini, davacı yanın bu sözleşme hükmünün yalnızca kendi lehine olan kısımlarını aldığını ve aleyhine olan, müvekkili tarafça yapılan feshin tazminat sonucu doğurmayacağına ilişkin olan kısımlarını kestiğini, Sözleşmenin 9. Madde B bendi uyarınca müvekkili şirketin süre şartına uymak koşuluyla sözleşmeyi dilediği şekilde feshetme hakkına sahip olduğunu, Sözleşmenin aradığı süre ve şekil koşuluna uyulduğunu, Davacı yanın, davalı şirket çalışanlarından biri ile işbirliği yaparak haksız menfaat elde ettiğini, Davacı yanın hem olumlu hem de olumsuz zararını istemesine olanak bulunmadığını, Davacının manevi tazminat talebini kabul görmesinin olanaklı olmadığını belirtmiş, dilekçede etraflı bir şekilde açıklamalarda bulunmak suretiyle, sonuç olarak; haksız ve mesnetsiz olarak açılan davanın reddine, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davacı yana bırakılmasını talep etmiştir.
Davacı vekilinin ıslah dilekçesinde özetle; Davada 5.000,00-TL’lik yoksun kalınan kar kaybı talebinin 64.026,32-TL artırarak 69.026,32-TL olarak, dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek reeskont faizi ile birlikte, yargılama gideri ve avukatlık ücreti ile birlikte ıslahı ile davalıdan tahsiline ve haklı taleplerin doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
…. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/257 Esas ve 2014/90 Karar sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda; Davacının davasının reddine karar verilmiş, kararın davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay … Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2014/8502 Esas ve 2015/6311 Karar sayılı 06/10/2015 tarihli bozma ilamı ile; “1)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Dava, taraflar arasında düzenlenen hizmet sözleşmenin haksız feshi nedeniyle davacının uğradığı maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 9/b maddesi “Müşteri, işbu sözleşmede belirtilmeyen bir gerekçeyi ileri sürerek sözleşmeyi sona erdirmek istediği takdirde, asgari 3 ay önceden noter marifetiyle feshi ihbar yapabilir…” hükmünü haizdir.
Sözleşmenin feshe ilişkin diğer hükmüyle birlikte konu ele alındığında, sözleşmede bazı fesih nedenlerinin ayrıca belirtildiği, 9/b maddesinde ise fesih nedenlerinin bunlarla sınırlı olmadığı, başka bir gerekçe ile de fesih yoluna gidilebileceğinin bazı koşullar getirilerek kararlaştırıldığı görülmektedir. Bu itibarla anılan hükümde, deyim yerindeyse ilgili tarafa keyfi fesih hakkının tanındığını kabule imkan bulunmamaktadır.
O halde diğer durumlarda olduğu gibi somut olayda da davalının fesih için fesih ihbarının yapıldığı tarihte doğmuş olmak kaydıyla bir sebep göstermesi ve tazminatla sorumlu olmaması için de bu sebebin haklı olması gerekmektedir.
Bu durumda mahkemece, yargılama aşamasında davalı tarafından fesih ihtarında belirtilmeyen ancak yargılama aşamasında usulüne uygun olarak sürülen fesih sebebini açıklatmak, bunu kanıtlayıcı delilleri ibraz ettirerek konusunda uzman bilirkişi kurulu seçilerek davalının fesih ihtarı ve sonradan ileri sürdüğü fesih nedeni ve taraflar arasındaki sözleşme maddeleri kapsamı da birlikte değerlendirilerek, öncelikle davalı tarafından sözleşmenin feshinin haklı olup olmadığı, haklı ise tazminat talepleriyle ilgili şartların oluşup oluşmadığı üzerinde durularak açıklamalı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak oluşacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile yazılı yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. ” gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiş, işbu dosya Mahkememizin yukarıdaki esasına kayıt edilerek yargılamaya devam edilmiştir.
Dosya kapsamına alınan 03/10/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Yargıtay … Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2014/8502 Esas ve 2015/6311 Karar sayılı 06/10/2015 tarihli kararı doğrultusunda Mahkemenin vermiş olduğu görevlendirme kararı çerçevesinde dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgeler incelenerek, takdiri, hukuki nitelendirmesi ve değerlendirmesi tamamen Mahkememize ait olmak üzere, davalı tarafından dosyaya sunulan, feshin haklılığını ortaya koyan herhangi bir somut delile dosya kapsamında rastlanamadığını, Mahkeme tarafından feshin haksız olduğuna kanaat getirildiği takdirde davacının olumlu zararını talep edebileceğini, davacı ile davalı arasındaki Mahkememizin kanaati davalı şirketinin sözleşmeyi haksız olarak feshettiği yönünde tecelli eder ise davacı şirketinin sözleşmenin icra edileceğine güvenerek yaptığı 18.073,13-TL’lık harcama ve sözleşmenin feshi nedeni ile işten çıkardığı işçilere ödediği kıdem tazminatı tutarı 59.772,62-TL olmak üzere toplam olarak 77.845,75-TL tutarında maddi zararın olduğunu, manevi tazminatın Mahkememizin takdirinde bulunduğunu mütalaa etmiştir.
Dosya kapsamına alınan 14/01/2020 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; Davacı şirket ile davalı arasındaki davada; dosyaya sunulmuş olan belgeler kapsamında davacının kar kaybı rakamının raporda da hesaplanması gerektiği itirazında haklı olduğunu ve buna göre 77.845,75-TL tutarında maddi zararının yanında 09/12/2013 tarihli bilirkişi raporunda hesaplandığı gibi 69.026,32-TL’lık bir kar kaybına uğradığını ve bu rakamı da talep edebileceğini, davalı şirketinin kök raporda ayrıntılı biçimde değerlendirilen itirazlara hak verilemediğini mütalaa etmiştir.
Dava; Taraflar arasında düzenlenen hizmet sözleşmenin haksız feshi nedeniyle davacının uğradığı maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.
Tüm dosya kapsamı ve toplanılan delillerin bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda; Davacı tarafça; taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinin davalı tarafça sebepsiz olarak feshedildiği ileri sürülerek, sözleşmenin yerine getirileceği inancı ile yapılan giderler için 5.000,00-TL, mahrum kalınan kar için 5.000,00-TL olmak üzere toplam 10.000,00-TL maddi ve 10.000,00-TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslahla mahrum kalınan kazanca dair istemini 69.026,32-TL’ye yükseltmiştir.
Davalı taraf ise; sözleşmeye göre müvekkilinin üç ay önceden bildirme koşulu ile fesih hakkının bulunduğunu, olumsuz zarar ile yoksun kalınan karın bir arada istenemeyeceğini ve manevi tazminat koşullarının oluşmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 9/b maddesi “Müşteri, işbu sözleşmede belirtilmeyen bir gerekçeyi ileri sürerek sözleşmeyi sona erdirmek istediği takdirde, asgari 3 ay önceden noter marifetiyle feshi ihbar yapabilir…” hükmünü haizdir. Sözleşmenin feshe ilişkin diğer hükmüyle birlikte değerlendirildiğinde; sözleşmede bazı fesih nedenlerinin ayrıca belirtildiği, 9/b maddesinde ise; fesih nedenlerinin bunlarla sınırlı olmadığı, başka bir gerekçe ile de fesih yoluna gidilebileceğinin bazı koşullar getirilerek kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle anılan hükümde, davalı tarafa keyfi fesih hakkının tanındığının kabulü mümkün değildir. Açıklanan sebeplerle; somut olayda da davalının fesih için fesih ihbarının yapıldığı tarihte doğmuş olmak kaydıyla bir sebep göstermesi ve tazminatla sorumlu olmaması için de bu sebebin haklı olması gerekmektedir. Bu doğrultuda uyulan Yargıtay bozma ilamı gereğince davalı tarafa sözleşmenin feshine sebep olan haklı sebebi açıklaması için kesin süre verilmiş; davalı vekili 06.03.2019 tarihli dilekçesi ile davacı yan ile müvekkili şirket çalışanı … arasındaki işbirliği nedeniyle sözleşmelerin rayiç bedellelirinin çok üstünde rakamlarla imzalandığını, taraflar arasındaki güvenin bu nedenle sarsıldığını, sözleşmenin feshinde haklı sebebin bu olduğunu bildirmiştir.
Dosya kapsamına ve hükme esas alınan kök ve ek bilirkişi raporlarında da belirlendiği üzere; Taraflar arasında akdedilen 20.10.2007 tarihli Güvenlik Hizmeti Sözleşmesinin davalı yanca haklı olarak feshedildiğinin kabul edilemeyeceği, sözleşmeyi haksız şekilde fesheden davalının, davacının bu nedenle uğradığı zararını tazmin etmesi gerektiği, davalı tarafından feshin haklılığını ortaya koyan herhangi bir somut delilin ibraz edilemediğinden feshin haksız olduğu, bu nedenle tazmin edilecek zararın; sözleşmenin süresinden önce haklı sebep olmaksızın feshedilmiş olması nedeniyle davacının uğramış olduğu kar kaybı olduğu, menfi zararların yani davacının boşa giden yatırım bedeli talebinin yerinde olmadığı belirlenmiştir. Bilirkişi raporu ile davacı yanın 69.026,32-TL’lik bir kar kaybına uğradığı tespit edildiğinden 69.026,32-TL yoksul kalınan kar kaybına ilişkin alacağın ilk 5.000,00-TL’lik kısmına dava tarihi olan 17.12.2010 tarihinden itibaren, kalan kısmına ıslah tarihi olan 03.03.2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı yandan tahsili gerektiği sonuç ve kanaatine varılmış, fazlaya ilişkin maddi tazminat talebinin reddi gerekmiştir.
Davacı tarafça manevi tazminat isteminde bulunulmuş ise de; manevi zararı tazmin yükümlülüğünün koşulu; hukuka aykırılık oluşturan tecavüz fiilini işlemiş olmak veya o fiilden dolayı sorumluluğu gerektiren kusursuz sorumluluk halinin gerçeklemesidir. Davacının kişilik haklarına tecavüz fiilinin varlığı, bundan doğan bir manevi zararın bulunması, fiil ile zarar arasında illiyet bağının kurulması aranacaktır. Somut olayda ise, davalının haksız fesih uygulamasının davacının kişilik haklarına saldırı olarak kabulü mümkün değildir. Bu durumda manevi tazminata ilişkin yasal koşulların gerçekleşmediği ve manevi tazminat isteminin reddi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak; davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine dair aşağıdaki hükmü kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile KISMEN REDDİNE;
69.026,32 TL yoksul kalınan kar kaybına ilişkin alacağın ilk 5.000,00 TLlik kısmına dava tarihi olan 17.12.2010 tarihinden itibaren, kalan kısmına ıslah tarihi olan 03.03.2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı yandan alınarak davacı tarafa verilmesine, davacı yanın fazlaya ilişkin maddi tazminat ve manevi tazminat taleplerinin reddine,
2-Kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan 4.715,19-TL karar-ilam harcından, davacı tarafça peşin yatırılan 1.390,45- TL harcın mahsubu ile bakiye 3.324,74-TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydedilmesine,
3-Davacı tarafça yapılan 4.059,40-TL yargılama giderinden davanın kabul oranına göre hesaplanan 2.980,07-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça yapılan 10,00-TL yargılama giderinden davanın red oranına göre hesaplanan 2,66-TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya ödenmesine, kalan kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
5-Maddi tazminat talebi yönünden; Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 9.773,42-TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya ödenmesine,
6-Maddi tazminat talebi yönünden; Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden, reddedilen talep üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 3.400,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
7-Manevi tazminat talebi yönünden; Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden, reddedilen talep üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 3.400,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
8-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
9-Davacı tarafça yatırılan 297,00-TL peşin, 1.093,45-TL ıslah ve 17,15- TL başvuru harcı olmak üzere toplam 1.407,060- TL ‘nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
Dair ; taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde temyizi kabil olmak üzere yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.03/03/2020

Katip …

Hakim …